Mesudiye, Ordu il merkezine 120 km uzaklıktadır. Mesudiye, Gölköy arası 51 km. Mesudiye, Gürgentepe arası 64 km.dir.
TARİHİ
Yörenin geçmişi Hititlere kadar uzanır, yörede çok miktarda kaya mezarı bulunmaktadır. Ayrıca günümüzdeki Musalı köyünün batısında “Meletios” isimli eski bir yerleşim yeri vardır. Bölge, Osmanlı döneminde “Milas” ismiyle bilinir.
Milas, 1530 yılında Ordu ilinin bir nahiyesi durumundadır. 1876 yılında Milas ismi (Sultan II Abdülhamid’in ismine atfen) Hamidiye olarak değiştirildi. 1910 yılında ise Hamidiye ismi Mesudiye olarak değiştirildi. 1899 yılında Belediye kuruldu. 1933 yılında ise İlçe oldu ve Ordu iline bağlantı.
GENEL
Ordu ilinin en geniş ilçesidir. Dağlık ve hafif meyilli bir arazi üzerine kurulmuştur. Rakımı ortalama 1350 metredir. Melet ırmağı, ilçenin içinden geçer. Denize oldukça uzaktır. (115 km uzaklıktadır.) İlçedeki iklim şartlarına göre kışlar oldukça soğuk ve kar yağışlı geçer. Yaz ayları ise gündüz sıcak, akşamları ise soğuk olur.
Yörede yaşayanların ekonomik etkinlikleri tarım ve hayvancılıktır. Özellikle Topçam yöresinde yetişen fındık önemlidir. Yörenin en büyük problemi dışarıya verilen göçtür. Özellikle İstanbul’a göç yoğundur. Ayrıca yurt dışında da birçok Mesudiyeli bulunmaktadır ve yaz aylarında bunların yöreye gelmesiyle hareketlilik yaşanır.
NE YENİR
Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, ilk öneri “Kara lahana” ile yapılan yemekler olacaktır. Ayrıca mısır ekmeği de tadılmalıdır. Turşu kavurması ve kabak tatlısı da ilave edilmelidir.
MESUDİYE MESLEK YÜKSEK OKULU
Ordu Üniversitesine bağlıdır. 2002 yılında eğitim öğretime başlanmıştır. Okul halen Eski Hükümet konağında eğitime devam etmektedir, ancak yeni bir kampüs projesi yapılmaya devam edilmektedir.
GEZİLECEK YERLER
MESUDİYE ESKİ HÜKÜMET KONAĞI
İlçe merkezindeki bu bina, 1908 yılında yapılmıştır. Ancak yeni Hükümet Konağının yapılmasıyla terk edilmiş, 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından onarılarak 19 Mayıs Üniversitesine tahsis edilmiştir. Halen, Ordu ili genelindeki en devasa ve Osmanlıdan kalan en muhteşem mimari yapı: Mesudiye Meslek Yüksek Okulu olarak kullanılıyor.
MESUDİYE KÜLTÜR MERKEZİ (ESKİ KİLİSE)
İlçe merkezinde Kışla Mahallesinde kullanılmayan eski bir kilisenin restore edilmesiyle 2010 yılında oluşturulmuştur. Burası kültür ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapar.
Kilisede kitabe yeri boştur. Kilise, 1912 yılında yığma yapım sistemiyle, kesme taştan yapılmıştır. Bazilika planındadır. Kilisenin tek girişi batı yönündedir. Kapı açıklığının hemen üstünde: hayvan ve haç kabartmaları yer alır. Girişin önünde birbirine, biri açık diğeri koyu olmak üzere alternatif sıralı yuvarlak kemerlerle bağlanmış dört sütun bulunur.
Sütun başlıkları bitkisel motiflerle süslenmiştir. Kemerler de ise farklı renkli taşlar kullanılmıştır. Kilisenin girişi, renkli taşlı bir bordürle çevrilidir. Bu bordürün üst kısmında, iki rozet görülür. Çatışı ve nefleri ahşap olup yıkılmıştır. Evet yukarıda da söz ettiğim gibi, tarihi kilise, yıkılmaya bırakılmak yerine onarılmış, restore edilmiş ve kültür merkezi olarak kullanılıyor, oldukça güzel bir düşünce.
KALEKÖY KALESİ
İlçe merkezine 6 km uzaklıktaki Kaleköy’dedir. 14’ncü yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde burada üç kümbet kalıntısı ve kaya mezarları görülebilir. Yapının bulunduğu Kaleköy’de, Selçuklu döneminden kalma kaya mezarlar ve Çepni Türklerinin mezar taşları görülür. Ayrıca eski mezar taşları mevcuttur.
Ancak bu mezar taşlarının oldukça ilginç olduğunu söylemek gerekir. Kale köyü mezarlığında bulunan Türkmen mezarlığı bölümünde hiç şekillendirilmemiş veya kabaca biçimlendirilmiş dikit şeklindeki mezar taşları görülür.
Bunların benzerlerine Orta Asya’da Orhun ve Yenisey bölgesindeki ve Kazakistan çevresindeki mezarlarda rastlanır. Hatta burada bulunan mezar taşlarının, Ahlat’da bulunan mezar taşlarıyla da benzerliği vardır.
Kümbetler
Günümüzde burayı ziyaret ederseniz: büyük sur duvarları ve kümbet kalıntıları ile tarihi mezar kalıntılarını görebilirsiniz. Kale köyünde bulunan 3 kümbet incelendiğinde: bunların iki katlı olarak inşa edildiği, üst katlarının tamamen yıkık olduğu görülür. Alt kısmı yani mezar odası durmaktadır, ancak girişleri oldukça zarar görmüştür.
Kümbetlerin mezar odaları altıgen biçimindedir. Mezar odasının zemini tahta döşelidir. Kenarlarda ölülerin bırakıldığı raflar bulunur. Yakın zaman öncesine kadar burada ölülere ait kemiklerin bulunduğu söyleniyor.
Ancak kümbetler açıldıktan sonra, sahipsiz kalmışlar ve hava ile temas eden ahşap malzeme zamanla çürümüştür. Tabii define avcılarını da unutmamak gerek. Onlar da kümbetlere aşırı zarar vermişlerdir.
KAYA ÜSTÜ RESİM VE YAZITLARI
Esatlı Köyündedir. İlçe merkezine uzaklık 7 km dir.
Yazıtlar, ulaşımı zor ve oldukça yüksek kayalık bir yerdedir. Resim ve damgaların tamamı, Türk kültürünün unsurlarıdır. Kayalar üzerine kazılarak oluşturulmuş yazılar ve figürler (geyik, at, doğan, balık, canavar, yılan, insan, güneş, ay) görülebilmektedir. Ayrıca bu yazıtlarda Türklere ait OM damgası bulunur.
Dikkat çeken bir başka figür “Koç üzerindeki çocuk” tur. Bu figür, Sibirya’da bulunan kaya resmi ile tam olarak aynı olduğu iddia edilir. Yazıtlar ve figürlerin yapılan araştırmalara göre: Peçenek Türklerinden kaldığı, bunların Gök Tanrı inancı nedeniyle bu yazıt ve figürleri oluşturduğuna inanılmaktadır.
Gök Tanrı inancına bağlı Türkler “ayı” yerin sahibi ve koruyucusu kabul ediyorlardı. Bunlar bazı dağların tepelerine obalar kuruyorlardı.
Özellikle günahkar kişiler, işleri ve sağlığı iyi gitmeyenler: günahlarından arınmak ve işlerini düzeltmek için yüksek dağlardaki bu tür obalara kurban getiriyorlar, “Ay” a burada dua ediyorlar ve kurban sunuyorlar, kurban sunulan hayvanların resimlerini de kayalara çiziyorlardı. Buradan çizilen resimlerden anlaşıldığına göre: kimisi at, kimisi keçi, kimisi sığır, kimisi de geyik ruhundan medet umuyorlardı.
Evet, Esatlı köyündeki kaya üstü resimleri de çevreye hakim yüksekçe bir yerdedir. Zaten bu kaya üstü resimlerin bulunduğu alana, çok yakın bir yerde eski yerleşim merkezleri ve eski Türk mezar türü olan Tümülüsler bulunmuştur.
Kayalar üzerindeki yazılar düşünüldüğünde, bunlar MS 1 ile 2’nci yüzyıl arasına tarihlenir. Burada bulunan kitabelerdeki harfler, Orhan Yazıtlarındaki harflerle büyük benzerlik gösterir. Bunlar Orhun yazıtlarından sonra muhteva açısından en büyük ikinci yazıtlardır.
YASTURA (MELEİTOS) KALESİ
İlçenin en eski yerleşim yeri olan Meletios olarak da bilinen “Yastura Kalesi” ilçe merkezine 15 km uzaklıktaki Yeşiçit köyündedir. Burada Mesudiye yöresinin en eski yerleşim yeri olarak kabul edilir. Kalenin Rum Pontus İmparatorluğu döneminden kaldığı tahmin edilmektedir.
Kale doğal kayalar üzerine yapılmıştır. Kale, Yeşilçit köyünün doğusunda, doğal kaya blokları üzerine kurulmuştur. Moloz taş ve tuğladan yapılmış, Horasan harcı kullanılmıştır. Kalenin çevresi surlarla çevrilmiştir. Surlar içinde kalan alanda: kayalara oyulmuş odacıklar bulunur. Kalenin güneyinde ise bir dehliz vardır.
Kaleye ulaşım ana kayanın oyulmasıyla yapılan merdivenlerle sağlanır.
Bazı kaynaklara göre, kalenin şato özelliği taşıdığı ve Rum Pontus döneminde yapıldığı sanılmaktadır. 15’nci yüzyılda Osmanlılar da bu kaleyi kullanmışlardır. Kalede, 1613 yılında bir kale komutanı (Dizdar) ve 15 kale muhafızı bulunuyormuş. Günümüzde kale surlarının büyük bölümü tahrip olmuş, sadece duvarların bir kısmı ulaşmıştır.
ÇAVDAR MAHALLESİ CAMİİ
Çavdar mahallesindedir. İlçe merkezine 16 km uzaklıktadır. Kapı açıklığının dışında kitabe bulunmaktadır. Arapça kitabede, yapım yılı olarak 1900-1901 yılı okunmaktadır. Kesme taş kullanılarak yapılmıştır.
Çatı saç malzeme ile kaplıdır. Çift kanatlı ve geometrik ve stilize bitki desenleriyle süslü ahşap kapısı basık kemerlidir. İç mekanda: duvarların bir bölümü ahşap ve bir bölümü seramik kaplıdır. İçten üst örtü, düz tavandır. Tavan ahşap kaplıdır ve göbek kısmında işlemeler bulunur. Minare, kuzeybatı köşededir ve tek şerefelidir.
ARIKMUSA YERLEŞMESİ
Arıkmusa Mahallesindedir. İlçe merkezinin 19 km uzağındadır. Çevreye hakim bir kayalık ve kayalığın çevresindeki geniş arazide bulunur. Uzunluğu 110 metre, genişliği 40 metre ve yüksekliği 21 metre ile 60 metre arasında değişmektedir. Kayalık alanda bir dehliz, iki sarnıç ve bir kaya mezarı bulunur.
Gövde bölümünün hemen ortasında, aşağıya doğru bir tünel açılmıştır. Tünelin giriş yüksekliği 2.70 metre, genişliği ise 2.56 metredir. Tünelde 152 basamaklı eğimli bir merdivenle, 35 metre derinliğe inilir.
Diğer bir sarnıç ise, dehlizin yukarısında kaya üzerindedir. Kuzeyde, iki kayanın arasında dibe doğru genişleyen, duvarları horasan harcıyla sıvanmış bu sarnıç, bir su veya tahıl sarnıcıdır. Ana kayanın güneye bakan yüzende, insan eliyle açılmış, dikdörtgen bir gözetleme kulesi vardır.
Yapılan araştırmalarda az miktarda seramik parçası bulunmuştur. Burayı ziyaret ederseniz, gözetleme kulelerinden çevrenin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz.
KEYFALAN YAYLASI MESİRE ALANI
İlçe merkezine 20 km uzaklıktaki Keyfalan yaylası Musalı mevkiindedir.
1995 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “Turizm Merkezi” olarak ilan edilmiştir. Burası yayla turizmi açısından oldukça önemlidir ve her yıl daha çok tercih edilmektedir.
Rakımı: 1760 metredir. Yayla, Karatepe’nin eteklerinde, çam ormanları içinde, çimlerle kaplı açık alanda kuruludur.
Yaylanın üç obası bulunur. Mesire alanı içerisinde atıl durumdaki bazı tesisler bulunur. Yaylada: piknik ve yürüyüş yapmak mümkündür. Ayrıca kış aylarında yaylada Belediye tarafından geleneksel “Kar Festivali” düzenleniyor. Bu festivalde, kar üzerinde katılımcılar kanolarla kayıp snow board yapıyorlar. Ayrıca horon oynanıyor.
ÇİĞ GÖLÜ
İlçe merkezine 23 km uzaklıktaki Dayılı köyündedir. Rakımı 1562 metredir. Çiğ gölü ve çevresi, tarihi açıdan özel bir yere sahiptir.
Dayılı köyü yayla yolu, Çiğ gölünün hemen kıyısından geçmekte ve Handeresi Antik yolu ile birleşmektedir. Yüzyıllardır kullanılan bu antik kervan yolu sayesinde, Çiğ gölü ibadet ve durak yeri olarak kullanılmıştır.
Burada yapılan yüzey araştırmalarında: sikke ve antika parçaları bulunmuştur. Bunların MÖ 370 ile 322 yılları arasında hüküm sürmüş olan Pontus Krallığının son kralı Mithridates Eupator’a ait olduğu anlaşılmıştır. Yerel halkın anlattıkları ve araştırmalar sonucu, burada daha önceleri bulunan define pay edilmiş ve şehirli tüccarlar tarafından satın alınmıştır.
Pek çok değerli ve tarihe ışık tutacak tarihi eser bu şekilde yok olmuştur.
Evet, gelelim günümüze: Göl: Göknar ve Kayın karışımı ağaçların bulunduğu bir ormanla çevrilidir. Orta Karadeniz kuş göç yolu üzerinde ulunduğundan birçok göçmen kuşa ev sahipliği yapmaktadır.
Suyu tatlı olan gölün yüzeyden bir geleni ve gideni yoktur. Sığ göl özelliği taşıyan gölün maksimum derinliği 7 metre civarındadır. Kıyı bölgesi yoğun su bitkileriyle çevrilidir. Göl, köy sakinleri tarafından balıkçılık ve kara avcılığı için kullanılmaktadır.
Gölün bulunduğu alan, 2016 yılında Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan olarak tescillenerek koruma altına alınmıştır.
MÜZADERE KİLİSESİ
Topçam Mahallesinde Müzadere Yaylasındadır. İlçe merkezine 42 km uzaklıktadır. Kilise, yüksek ve engebeli bir arazinin yamacına 1860 yılında yörede yerleşik Rumlar tarafından yapılmıştır. Kesme ve moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Bazilikal planlıdır.
Tek neflidir. Çatı örtüsü günümüze ulaşmamıştır. Giriş batı cephededir. Günümüzde taş duvarları tahrip olmuş ise de ilgi çeken bir mekandır. Muhtemelen çatısı ahşap olduğu için tamamen yıkılmıştır.
Kuzey ve güney duvarlarında pencereleri çevreleyen üçer tane kemer bulunur. Yapının iç sıvaları bazı duvarlarda halen dökülmemiştir. Kilise 2019 yılında restore edilmiştir.
ŞAPHANE KİLİSESİ
İlçe merkezine 42 km uzaklıktaki Topçam Mahallesindedir. Belde merkezinin 4 km güneydoğusundadır. Şaphane deresi kenarında eğimli bir arazidedir. Küçük boyutlu bu kilisenin 19’ncu yüzyıl ortalarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Moloz ve kesme taş kullanılarak yapılmıştır. Bazilikal planlıdır. Sadece dört cephedeki duvarlar, yükseklikleri cephelere göre değişmekle birlikte ortalama 3 metre yükseklikte ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır. Üst örtüsü günümüze ulaşmamıştır. Oldukça tahrip olmuş durumdadır.
BAŞKOTANI KÖPRÜSÜ
Darıcabaşı Mahallesindedir. İlçe merkezine 56 km uzaklıktadır. Deretam köprüsü olarak da bilinir. Mesudiye ve Kabadüz arasında akan, Melet ırmağı üzerindedir. Günümüzde de kullanılmaya devam edilmektedir.
Asma köprü anlayışı işe tamamen ahşaptan inşa edilmiştir. Muhtemelen 19’ncu yüzyılın ikinci çeyreğinde yapılmıştır. Uzunluğu 20 metredir. Genişliği 2 metredir. Oldukça estetik bir yapısı vardır. Tarihi köprü onarımlara rağmen özgünlüğünü nispeten koruyarak günümüze ulaşmıştır.
Ordu Ünye hakkındaki gezi yazım için Ünye