Portakal ve liman bahçeleriyle tarihi eserlerin bulunduğu, Dünyada üç ilahi dine mensup insanların mezarlarının yan yana olduğu, şifalı sularıyla hayat veren ve birçok uygarlığın kurulduğu önemli bir yerleşim yeri. Ülkemizin en güzel şehirlerinden biri. Burada; gezilebilecek mekanlar; gerek günümüzün çağdaş mekanları ve gerekse tarihi süreç içindeki mekanlar olarak ayrıntılı olarak yazılmıştır. Buyurun Mersin gezisine.
ULAŞIM
Mersin-Adana arası uzaklık: 69 km., Mersin-Antalya arasındaki uzaklık: 487 km., Mersin-Konya arasındaki uzaklık: 348 km. dir.
GENEL BİLGİLER
GENEL
Mersin, yeni ve modern bir liman şehridir.
KIBRIS ULAŞIMI
Mersin’den Kıbrıs’a ulaşmanın iki yolu var. Daha doğrusu, hem iki yol ve hem de iki çeşit ulaşım aracı. Her iki ulaşım aracına da, Taşucu denilen yerden biniliyor. İzmir-Taşucu arası: 817 km. Ankara-Taşucu arası: 525 km. Adana-Taşucu arası: 165 km. İstanbul-Taşucu arası: 933 km. Mersin-Taşucu arası uzaklık: 90 Km. civarında. Taşucu’nda: deniz otobüslerine binerek, Kıbrıs’ta Girne’ye ulaşmanız mümkün. Deniz otobüsleri: özel iki firma tarafından işletiliyor ve yolculuk 2 saat sürüyor.
Denizcilik İşletmeleri yani resmi kurum tarafından işletilen feribotlar ise: Taşucu’ndan hareket ederek, Kıbrıs’ta Gazimagosa’ya gidiyor. Bunların ayrıntılı: hareket gün ve saatlerini, telefonla sormanızda yarar var.
Burada bilmenizi istediğim husus: Mersin-Taşucu’ndan, gerek Girne ve gerekse Gazimagosa’ya, planlı ve düzenli deniz araçları ulaşımının bulunduğu. Kuzey Kıbrıs’a askerlik yapmak üzere giden, askeri şahıslar da, Taşucundaki bu iskeleyi kullanarak karşıya geçiyorlar.
CAMİ
Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin, en büyük ikinci camisi buradadır. 5500 kişiliktir. Üçer şerefeli 81 m. yüksekliğinde, 4 adet minaresi, konferans salonu, kütüphane, Aşevi, Misafirhane, Sağlık Ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliğindedir. Son zamanlarda, daha da büyütülen Muğdat Caminin altına, seçkin bir alışveriş merkezi açılarak Türkiye’de eşi olmayan bir cami yaratılmış. Seçkin süslemeleriyle Cumhuriyet tarihin en büyük yapıtlarından olan Muğdat Camisi, Mersin’in Pozcu Semti civarındadır.
DEVLET OPERA VE BALE
Türkiye’de üç büyük şehirden sonra, Devlet Opera ve Balesinin bulunduğu tek şehirdir.
ULAŞIM
Mersin ve Gazimagosa arasında, yıl boyunca düzenli feribot seferleri yapılmaktadır.
DİN
Dünyada, üç ilahi dine mensup insanların mezarlarının yan yana olduğu başka bir şehir yoktur.
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
1992 tarihinde kurulmuştur. İlk mezunlarını: 1997 yılında vermiştir. Merkez kampüsü: Mezitli’de bulunmaktadır.
YAT LİMANI
Kent merkezindeki yat limanı, Mersin’in en seçkin yerlerinden olan Çamlıbel Mahallesi ve Ortodoks kilisesi civarındadır. Yılın belli zamanlarında, yarışlara da sahne olan bu yat limanı, Mersin Limanının bir kolu gibidir. Yat limanında gezinirken, restoran tipi gemilerde balık-ekmek yiyerek limanın nefis manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
NE YENİR
Mersin denince akla cezerye gelir. Evet: Mersin’in meşhur tatlısı: cezerye ve özel kebabı: tantuni var. Cezerye: ana malzemesi: havuç, kırık ceviz ve Hindistan cevizlidir. Tantuni ise: kıyma, soğan, domates, sivri biber, maydanoz, sumak, tuz ve yufka ekmek veya lavaş ekmeği kullanılarak yapılır. Mersin’den ayrılırken: yakınlarınız için, cezerye alabilirsiniz.
MERSİN ADININ KAYNAĞI
Anadolu kentlerinin ve bölgelerinin adları genellikle antik kökenlidir. Seleucia (Silifke), Tarzi-Tarza (Tarsus), Kelenderis gibi. Bunları kanıtlayan sikke, yazıt ve antik kaynaklar da bulunmaktadır.
Mersin adının kaynağı ve etimolojisiyle ilgili antik bir belgeye henüz ulaşılmamıştır. Bu nedenle: Mersin adının kaynağı konusunda çeşitli iddia ve söylenceler vardır. Bu konuda yapılabilecek gerçekci açıklamalar, elde mevcut olan belgelerle mümkündür.
J.Covel in 1893 yılında New York da yayınlanan “Early Voyages and Travels in The Levant” adlı kitabında, Mersin adının ilk kez yazıldığı bir bilgiye ulaşılır. Bölgeden geçen Thomas Dallam ın anılarında, Korkyos un 30 mil doğusunda “Mersina” dan sözettiği yazılıdır.
Daha sonra, 1671 yılında, Evliya Çelebi, Silifke tarafından gelirken Erdemoğlu (Erdemli) köyünü ve Gerendir suyunu geçtikten sonra, buraya 20-25 km. uzaklıkta gecelediği Türkmen köyünün adını “Mersinoğlu” olarak yazmaktadır. 181 H. de yöreye gelen Kaptan S.F.Beaufort, T.Daflam dan yaklaşık 200 yıl sonra, yerleşimin adını yine “Mersina” olarak yazmıştır.
Daha sonra yöreye gelen gezgin ve araştırmacılar ile, Osmanlı arşiv belgelerinde de “Mersin” adı görülmektedir. Bunlardan sadece W.M.Leake nin, 1824 yılında güncel haritasında, Mersinin bulunduğu yer Zephyrium olarak yazılıdır.
Öte yandan, sadece yörede yetişen ve Myrtus denilen Mersin ağacı nedeni ile, kentin “Mersin” adını aldığı da araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir. Çeşitli söylenceler ve antik mitoloji bir kenara bırakılırsa, kentin adını, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, karşılaşılan, Türkmen kökenli “Mersinoğlu” göçerlerinin, bu civarda kurdukları yerleşimin adından kaynaklanmış olduğu en uygun görüştür.
TARİHİ
Kentin kuzeyindeki Yumuktepe höyüğünde yapılan kazılarda, birçok katman ortaya çıkarılmıştır. Bunların en eskisi, MÖ.6300’lere, en yenisi ise, Selçuklu dönemine tarihleniyor. Kazılarda çıkarılan eserler: Adana Arkeoloji Müzesi ve Mersin Müzesinde sergileniyor. Mersin’in tarih sahnesine çıkışı: 19’ncu yüzyılın ortalarına rastlanıyor. Bu dönemde, henüz köy olan bölge, göçmen bir Türkmen aşiretine ev sahipliği yapıyor ve adını bu aşiretten alıyor.
Özellikle: Amerika iç savaşı sırasında, dünyadaki pamuk kıtlığını gidermek amacıyla, Çukurova’da gelişen pamuk üretimi ve bölgenin 1866 yılında demiryolu ağına bağlanması, Mersin’in kaderini değiştiriyor. Bu dönemde: Mersin hızla, Çukurova’nın tarım ürünlerinin ihraç edildiği bir liman ve ticaret merkezi haline geliyor.
GEZİLECEK YERLER
Mersin il merkezinde gezilecek yerleri tam olarak bulabilmeniz için ilçe merkezinde bulunan Belediyelerin tanıtım sayfalarına bakmanızı öneririm. (Örneğin: Tırmıl Höyük ile ilgili tanıtım yazısını, yine bu sitede, Akdeniz Belediyesi tanıtım sayfasında bulabilirsiniz.)
MERSİN FORUM ALIŞVERİŞ VE YAŞAM MERKEZİ
Forum Mersin Alışveriş ve Yaşam Merkezine de gitmeyi ihmal etmemenizi öneriyorum. Şehrin merkezinde, 71 bin metre karelik bir alan üzerine kurulmuş ve Avrupa’nın en prestijli iki ödülüne aday gösterilmiş ve 2008 yılında, MAPIC EG Ödüllerinden, Avrupa’nın en iyi üç alışveriş merkezinden biri seçilerek ödüle layık görülmüş bir yer. Çarşının güzelliğini anlatmak mümkün değil. Tarzı muhteşem.
ATATÜRK ANITI
Kültür Merkezinin önündeki alanda bulunan, bronz anıt: 1944 yılında heykeltıraş Kenan Yontuç tarafından yapılmıştır.
ZEPHYRİUM
Mersin’in antik yerleşimi olarak kabul edilen Zeyhrium kentine ait bilgiler çok azdır. Eski Halkevleri civarında yapılan temel kazılarında ve Çavuşlu Mahallesinde elde edilen bazı buluntular, eski Vilayet Konağının yapımı sırasında ortaya çıkan Horasan duvarlar, mermerden yapılmış sütun ve sütun başlıkları, Mersin Müzesinde bulunan mermer aslan başı ile devşirilmiş bazı mimari yapı elemanları, antik Zephrium kentine ait arkeolojik belgeleri oluştururlar.
Öte yandan, 19’ncu yüzyılda Mersin’e gelen C.Texier, W.M.Leake gibi gezginler; yayınlarında, burada gördükleri Zephyrium kentine ait kalıntılardan söz ederler. Örneğin: V.Langlois, Pompeipolis’ten Mersin’e geldiğinde, deniz kenarında evler vardır ve bu evlerin olduğu yerde eski bir kent harabesi bulunmaktadır ki, burası eski Zephrium kentidir.
SOLI-VİRANŞEHİR (SOLOI-POMPEIPOLİS)
Mersin’in 14 km. batısında, deniz kenarında bulunan Soloi antik kenti, MÖ.7’nci yüzyılda Rodos’lu koloniciler tarafından kurulmuştur. Kente, güneş anlamına gelen: Soloi adı verilmiştir. Darius zamanında: Klikya’yı ele geçiren Persler için, Soloi önemli bir liman kenti olmuş ve adına sikke darp edilmiştir.
Pers-Yunan savaşları sırasında, MÖ.449 yılında, Klikya’yı bir süre işgal eden Atina’lılar; Soloi’yi yönetim merkezi yapmışlarsa da, bir yıl sonra yapılan Kilyos Barışı ile burayı Perslere geri vermişlerdir.
MÖ.333 yılında Asya seferine çıkan İskender, Soloi’yi Pers işgalinden kurtarır. Filozof Chrysippoz ile takım yıldızları ve Fenomenler hakkında öğretici şiirler yazan matematikçi ve astronom Aratos, MÖ.3’ncü yüzyılda, Soloi’de yaşamıştır.
Soloi; antik çağlarda, Kıbrıs adası ve Mısır’la yapılan ticaretle zenginleşir.
Kent: Seleukos krallığının son yıllarında Kilikya korsanlarının denetiminde kalır. Roma yönetimi, Akdeniz’deki korsan faaliyetlerine son vermek amacıyla, MÖ.64 yılında, Pompeius’u görevlendirir. İtalya’dan başlayarak Yunanistan ve Kilikya’ya kadar olan bölgelerde, korsan faaliyetlerine son vererek Soloi’ye gelir. Burayı da, korsanlardan temizler. Yürüttüğü büyük operasyonun zaferi anısına, kenti yeniden imar ederek, adını: Pompeipolis olarak değiştirir.
Bizans döneminde, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinin ardından, Soloi, piskoposluk merkezi yapılır. Kent, 527 yılında meydana gelen büyük deprem ile, tamamen harap olur. Yeniden inşa edilmeye çalışılsa da, bu yüzyıldan sonra, yoğunlaşan Sasani ve Müslüman Arap akınları nedeniyle, yeniden eskisi gibi imar edilemez ve terk edilir. Bu nedenle: ören yerine Viranşehir de denilmektedir.
Pompeipolis kentinde: liman, sütunlu cadde, tiyatro, Roma hamamı, kent duvarları, nekropol, su kemeri gibi yapılar bulunmaktaydı. Günümüzde: dağ kapısından deniz kapısına kadar uzanan korint başlıklı 200 sütunlu yoldan, 41 adet sütun ayakta kalmıştır. Bunlardan; 33 tanesi başlıklı olup, insan-aslan ve kartal kabartmaları ile süslenmiştir.
Ayrıca, liman, hamam kalıntıları, su kemeri, bugüne kadar ulaşabilmiş kalıntılar arasındadır. Mersin Müzesinde, kente ait eserler sergilenmektedir. Ayrıca, Amerika-Petersburg Hermitage Müzesinde, Bizans dönemine ait bir kiliseden götürüldüğü anlaşılan altın ve gümüş objeler bulunmaktadır.
2003 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan mermer Dionyzos, pan ve leopar üçlü kompozisyon gurup heykeli ve bir başka ikili heykel gurubu ve bir başı olmayan bayan mermer heykeli bulunarak, Mersin Müzesine nakledilmiştir.
GÖZNE KALESİ
Mersinin yaklaşık 29 km. kuzeyindeki Gözne beldesinden, 500 m. lik stabilize bir yolla ulaşılan kale, 1085 m. yükseklikteki sarp kayalıklar üzerinde yer alan, iki yapıdan oluşmaktadır.
Doğudaki yapı, üçü güneyde, biri doğuda olmak üzere, dört burçlu ve dikdörtgen formludur. Giriş, batıdaki tek kapıdandır. Kapı eşiği toprak seviyesinden 1 m. kadar yüksektedir.
Yapı, sivri kemerli tonozla örtülü olup, içi üç kemerle dört kısma ayrılmıştır. İkisi kuzey, üçü güney duvarlarda olmak üzere, 5 ışık ve havalandırma deliği vardır.
Batıdaki kapı, üç pencereli, iki kapılı, altıgen formlu kule tiplidir.
Yapının üstünde güney, batı ve kuzey yanlarında olmak üzere, 15 sundurma bulunmaktadır. Tavan, yerden çatıyı saran bir kemerle ikiye bölünmüştür. Tavan, yerden çatıyı saran bir kemerle ikiye bölünmüştür. Kemerin batı tarafındaki tavan üç ayrı üçgen yüze sahiptir. Doğu kısmı sivri uçlu tonoz tekniğiyle yapılan kale, ortaçağ dönemine tarihlenmektedir.
ÇANDIR (PAPERON) KALESİ
Orta çağ Ermeni Kalesi olan Çandır, önemli bir coğrafi konumdadır. Mersinin 40 km. kuzeyinde, Çandır Köyünün kuzeybatısında, oldukça yüksek yöreye hakim bir platonun tüm zirvesini kaplamaktadır. İç Anadolu’ya ulaşan iki önemli yol, bu kalenin tam kuzeyinde birleşmektedir.
Çandır’ın güneyindeki yol Sinap, Gözne ve Belenkeşlik Kaleleri tarafından korunmaktadır. Köyün doğusunda, Kızlar Kalesini giden bir yol daha vardır. Kalede, her zamanki gibi, su kaynağı olarak sarnıçlar kullanılmıştır.
Burada yerleşim Ermeni göçmenlerden önce başlamıştır. Ermeni Gezgin Alişhana göre: Çandır Bizans kalesi olan Papirion veya Papurion dur. İmparator Zeno devrinde, en parlak günlerini yaşamıştır. Zeno, tahtı terk ettikten sonra, orada gömülmüştür. Stilit Joshua ya göre, imparator Zeno, kaleyi arkadaşı İlliusa teslim etmiştir. İllius, burada acil durumlarda kullanılacak hazineler biriktirmiştir.
479 yılında, Verianın en küçük üvey oğlu Prens Marcinus, kaleye sürgün edilmiş ve beş yıl sonra İlius, geri getirilerek idam edilmiştir. Gottwald a göre Çandır’ın Papirion olması imkansızdır. Eski tarihçiler, kaleyi Kilikya, Kapadokya ve İsauria arasında olarak tanımlarlar. Oysa, Papirion, her zaman Klikya bağlantılı olmamıştır.
Çevresindeki uçurumlar savunmada önemli bir doğal set oluşturmuş. Bu nedenledir ki, kule inşa edilmemiştir. Zirvenin ucundaki duvar ise, heyelana karşı yapılmış olmalıdır. Kaleye çıkışı sağlayan 63 basamaklı merdiven güneye doğru 59 basamakla devam etmektedir.
Kale içinde, kilise kalıntısı ve iki katlı yapı kompleksi bulunmaktadır. Büyük odalar arasında kemerli geçiş kapıları, sağlam durumda olan diğer odalardaki süsleme unsurları ve boya izleri hala görülebilmektedir.
Üst kat odalarına küçük bir merdivenle çıkılmaktadır. Kalenin güneydoğu kesiminde, sivil halkın ikamet ettiği bazı yapı kalıntıları ve tahrip olmuş kilise kalıntısı vardır. Bir adet lahit bulunmuştur.
HEBİLLİ KALESİ
Mersinin yaklaşık 18 km. kuzeydoğusundaki Hebilli Köyündedir. Orta çağ dönemine tarihlenen kalenin uzunluğu 20 metre ve genişliği 14 metredir. Komutan Kalah Habellieh tarafından yaptırılmıştır. Dışı kesme kalker taş kaplama, içi moloz taşlarla örülmüştür. Yer yer ağaç hatıl izleri bulunur. Tavanı tonozlu, köşeleri yuvarlak kuleli ve iki katlıdır. Eteğinde, sarnıç ve kilise kalıntısı vardır. Köyün girişinde, şapel olabilecek tonozlu küçük bir yapı kalıntısı da bulunmaktadır.
MERSİN YAYLALARI
ÇAMLIYAYLA (NAMRUN)
Mersinden 90 km. uzaklıktadır. Asfalt yolla gidilir. Günün belirli saatlerinde minibüsler ile ulaşılabilir.
Külpe dağının eteğinde, 1430 metre rakımdaki Çamıyayla, Namrun Kalesi çevresinde tarihi ve doğal güzelliklerle iç içe, oldukça geniş bir alana yayılmış durumdadır. Alt yapısı tamamlanmış olan yaylada, ikinci konut olarak yapılan yazlık evler de bulunmaktadır.
Yaban hayatı yönünden zengin olan bu yörede, Cehennem deresi ve çevresi, yaban keçisi koruma-üretme bölgesi ve avlak olarak değerlendirilmektedir. 4 km. yakınında bulunan Sebil Beldesi-Cehennem deresi kanyonu, yaya yürüyüşü için ideal rotalardan biridir. Cehennem deresinde sportif olta balıkçılığı yapılabilir. Namrun kalesi ile Papazın bahçesi gezilebilir.
Evet, buraya gitmeye niyetlenirseniz, yanınızda, kamp için çadır ve temel ihtiyaç malzemeleri götürülmelidir.
GÖZNE BELDESİ (YAYLASI)
Mersinden 27 km. lik asfalt yolla, günün belirli saatlerinde Mersinden hareket eden minibüslerle ulaşılabilir. Mersin ilinin kuzeyinde Toros dağlarının 1200 metre yükseltisinde bulunan yayla; çam, ardıç, meşe gibi maki türü bitki toplulukları ve elma, kiraz, vişne, ayva gibi meyve ağaçları ile kaplıdır.
Alt yapısı tamamlanmış olan yaylada, PTT, Jandarma, Sağlık Ocağı hizmet vermektedir. Gözne kalesi ve çevresi: kamp yapmak için uygundur. Yaylada, kır kahveleri, bakkal ve lokanta bulunmaktadır.
SOĞUCAK (BEKİRALANI) YAYLASI
Mersinin 24 km. kuzeyinde bulunan yaylaya, Gözne Beldesi yolunun 23.kilometresinden sola dönülerek, 1 km. sonra ulaşılır. Günün belirli saatlerinde, Mersinden minibüs bulunmaktadır.
Yayla, köyü olan Soğucak’ta Mersin halkının yazlık evleri bulunmaktadır. Alt yapısı tamamlanmış olup, yaylada: PTT, Sağlık Ocağı hizmet vermektedir. Yaylada, kır kahvesi, bakkal ve lokanta bulunmaktadır.
ANIT AĞAÇ-ULUÇINAR
Mersin Kepirli Köyü Belenoluk mevkiinde bulunan Ulu Çınarın gövdesinin büyüklüğü, dallarının kalınlığı, yayılışı, kapladığı alan görenleri şaşkına çevirmektedir. Ulu Çınarın yüksekliği ve haşmeti yanında bulunan Belenoluk suyuna, karpuz çatlatan cinsten bir soğukluk vermektedir.
Suyun soğukluğu, havanın serinliği, gözleri doyuran yeşillik ile mükemmel manzara ve huzur veren bir ortam oluşturmaktadır. Burada piknik de yapılabilir, manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
AKKUM GENÇLİK KAMPI
Su Altı Dalış Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bağlı, Mersin-Silifke yolunun 65 nci km. de, Akkum Mevkiinde, Akkum Gençlik Kampı bulunuyor. Gençlik ve İzcilik Kampı olarak faaliyette bulunan bu tesis, 192 yataklı olup, 1 Haziran-30 Eylül tarihleri arasında hizmet veriyor. Burada, okullarca seçilerek görevlendirilen öğrenciler, tatil yapma imkanı buluyorlar.
Adana şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.