Suudi Arabistan Mekke

Suudi Arabistan Mekke

 

Mekke: Kabe’nin bulunduğu şehir olarak önem kazanmaktadır. Kuran-ı Kerim’de: Allah’ın, şehirlerin anası olarak nitelediği Mekke: İslam’ın en kutsal ve önde gelen şehridir.

Yeryüzündeki yaratıcının adının anılıp, yüceltilmesi amacıyla inşa edilen ilk yapı olan Kabe’nin geçmişi: ilk insan Hz. Adem’e ve ardından tüm semavi dinlerin büyük bir saygı ve sevgiyle yücelttikleri İbrahim Peygambere kadar uzanıyor.

İbrahim Peygamber: kendisi gibi peygamber olan oğlu İsmail ile birlikte, Kabe’yi temelleri üzerinde yükselterek inşa ederler. Zamanla: İbrahim ve İsmail peygamberlerin getirdiği tek Allah inancının yerini, çok tanrılı inanışların aldığı bir dönem yaşanır.

İslam tarihinde, cahiliye dönemi olarak adlandırılan bu dönem: Hz. Muhammed’in önderliğinde gelişip yayılan İslam ile birlikte, yeniden asıl kimliğine, sadece Allah’ın adının anılıp yüceltildiği günlerine geri döner.

Hz. Muhammed’in doğduğu şehir Mekke: aynı zamanda İslamiyet’in doğduğu, Allah’tan ilk vahyin indiği şehirdir. Mekke’nin doğusunda, Kabe’den 5 km. uzaklıkta bulunan Sevr dağındaki Hira Mağarasında: “oku” emriyle gelen ilk vahiy, İslam dininin başlangıcı olmuştur.

Suudi Arabistan Mekke

TARİHÇE

Şehrin geçmişi: MÖ.2000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Şehrin asıl kutsallığı: yukarıda da söz ettiğim gibi: İbrahim peygambere dayanmaktadır.

İbrahim Peygamber’in: ikinci eşi Hacer’den, İsmail isimli bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Fakat: ilk eşi Sare, bu durumu kabullenemez ve Hacer ile İsmail’i; yanından uzaklaştırmak ister.

Bunun üzerine, İbrahim peygamber: ikisini alarak Allah’ın kendisine bildirmesiyle, bugün Mekke’nin bulunduğu alana getirir, onları buraya bırakır ve geri döner. Çorak ve ıssız bir vadide yalnız kalan anne ve oğlu, buraya yerleşirler.

Zamanla: ticaret için bu bölgeden geçen Arap kabilesi “Cürhümiler”: Hacer’in açtığı ve “zemzem” adı verilen su kaynağının bulunduğu bu yere yerleşirler ve şehrin ilk sakinleri olurlar.

İbrahim peygamber

Daha sonra buraya gelir ve Allah’ın bildirmesiyle, oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi inşa ederler. Bundan sonra, Kabe: bir hac yeri olarak kabul edilir ve İbrahim Peygambere inananlarla, Arap kabilelerinin ibadet merkezi olur.

Takip eden süreçte, yüzyıllarca hac merkezi olarak kabul gören Mekke: büyür ve Arap yarımadasının önemli bir ticaret şehri haline gelir. İsmail soyundan gelen ve şehrin en soylu ailesi olan Kureyşoğulları’na mensup Muhammed: 571 yılında burada doğar.

Peygamberimiz, 40 yaşına kadar burada yaşadıktan sonra, Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında, Kur-anın kendisine indirilmeye başlaması ile, en son ilahi dini bu şehirde açıklamıştır.

Ancak, yeni dini kabul etmeyen Mekkeliler ve özellikle şehrin ileri gelenleri, kendisiyle büyük bir mücadeleye başlarlar ve Mekke’de yaşama imkanı kalmayınca, Peygamberimiz, Medine şehrine göç eder.

Halifeler döneminde

Şehir siyasi yönden sakindir, ancak bu dönemde Kabe su baskınlarına uğrar ve halifeler Ömer ve Osman yaptıkları çalışmalar ile, şehrin yüksek kesimlerine su baskınlarını önlemek için set kurarlar.

Emeviler döneminde: şehrin imarına hız verilir. Selleri kontrol etmek için, büyük kanallar kazılır. Kabe’nin çevresindeki saha büyütülür. Muaviye: suların toplanması için bentler yaptırır, kurduğu sulama sistemiyle tarıma elverişli sahalar oluşturur.

I. Velid döneminde ise: Mescid-i Haram projesi hazırlanır. Bu proje için Suriye ve Mısır’dan mimarlar getirilir ve dünyanın en büyük camisinin inşaatına başlanır.

Abbasiler döneminde, Mekke şehrinin idaresi, hanedan mensubu kişilerin elinde kalmıştır. Harun Reşit: Mekke için büyük harcamalar yapmıştır. Mısır’da Fatimiler devletinin kurulmasından sonra, halife Ali soyundan gelenlerin Hicaz bölgesindeki etkinliklerinin arttığı görülür. Bu dönemde, yönetime geçen Şerifler nedeniyle, Mekke, nispeten bağımsız bir hayat yaşamaya başlar.

1517 yılına gelindiğinde, Yavuz Sultan Selim: Mısır’ı ele geçirince, Hicaz bölgesi de Osmanlı hakimiyetine girer. Osmanlılar: şehrin kutsiyetine ve şeriflerin halife Ali soyuna dayanmasından, şehrin idaresinde bir değişiklik yapmazlar ve şehir, şerifler tarafından yönetilmeye devam edilir.

1803 yılında

Necd bölgesinde güçlenen “Vahabiler” Mekke’yi sıkıştırmaya başlarlar ve aynı yıl, Mekke şehrini ele geçirirler. Ancak: Hicaz bölgesindeki Osmanlı hakimiyetini yeniden kurmayı düşünen II. Mahmut: Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’yı bu işle görevlendirir.

1813 yılında Cidde’ye gelen Mehmet Ali Paşa: Mekke şehrini kolayca ele geçirir. 1869 yılında Süveyş kanalının açılmasının ardından, Şerif Hüseyin, Osmanlıların I. Dünya Savaşına katılmalarını fırsat bilerek, İngilizlerle anlaşır ve Mekke’de bağımsızlığını ilan eder.

1926 yılında: İbn Suud: Mekke şehrini rahatlıkla ele geçirir ve kendisini Hicaz kralı olarak ilan eder.

Tarihi süreç içinde: hac sırasında, Mekke şehrinde yaşanan olaylardan da kısaca söz etmek gerekirse, bu olayların en öne çıkanı: Temmuz 1990 tarihinde, bir yaya tünelinde, havalandırma sisteminin arızalanması sonucu insanların yaya tünelinde sıkışması, 1426 kişinin boğularak ve ayaklar altında ezilerek ölmesiyle sonuçlanmıştır.

Suudi Arabistan Mekke
Suudi Arabistan Mekke
Suudi Arabistan Mekke

GENEL BİLGİLER

Evet, Mekke şehrinin dini önemini belirten bu girişten sonra, gelelim şehir ile ilgili bilgiler vermeye. Mekke şehri: Arap yarımadasının batısında bulunan “Hicaz” bölgesinde, Kızıldeniz’in doğusundadır. Suudi Arabistan ülkesinin, Riyad ve Cidde şehirlerinden sonra, üçüncü büyük şehridir.

Şehir: Cidde şehrine 73 km. uzaklıkta ve deniz seviyesinden 277 metre yükseklikte, dar bir vadidedir. Şehir Kızıldeniz’e yaklaşık 80 km. uzaklıktadır.

Tarihi süreç içinde: “Bekke” ismiyle anılan şehrin isminin anlamı, Babil dilinde “ev” anlamına gelmektedir. Geleneksel evler: yerel kayalara inşa edilmiş ve genellikle iki veya üç katlıdır.

Suudi yönetimi “Vahhabilik” görüşünü benimsediğinden: putperestliğe yol açabilir diye düşünerek: öneme sahip tarihi ve dini yerlere yöneltilen aşırı saygıyı kabullenmemektedir.

Bunun sonucunda: Suudi yönetimi: Mekke şehrindeki tarihi yapıların tümünü, 1985 yılında yıktırmıştır. Tarihi binaların yıkılması için göstermelik sebep olarak ise: otel, otopark ve diğer alt yapı tesisleri kurulmak istenilmesidir. Ancak: birçok tarihi ve dini yapı, böyle bir neden olmaksızın yıkılmıştır.

Suudi Arabistan ülkesinde: kadınlar tek başlarına seyahat edemezler. Yanında mutlaka bir erkek bulunması gerekir. Ancak: kadın eğer 45 yaş üstünde ise, ya da bir gurupla birlikte seyahat ediyorsa veya yanında kocası veya babası tarafından imzalanmış izin belgesi varsa, yalnız başına seyahat edebilir.

Suudi Arabistan Mekke

ULAŞIM

Mekke şehrine gitmek için, öncelikle “Cidde” şehrine ulaşmak gerekir.
Cidde şehrinde “Kral Abdülaziz Uluslar arası Havaalanına” indikten sonra, 73 km. lik bir karayolu yolculuğunun ardından Mekke şehrine ulaşılır.

Evet, doğrudan Mekke şehrine uçak inmiyor, çünkü havaalanı yoktur. Mekke için, Cidde havaalanına iniliyor. Cidde şehrinde: “Cidde King Abdulaziz” havaalanı var.

İstanbul-Cidde arasındaki uçak yolculuğu, yaklaşık 3 saat 40 dakika sürüyor. Ankara-Cidde arasındaki uçak yolculuğu ise, yaklaşık 3 saat sürüyor.

Havaalanı, Cidde şehrinin 19 km kuzeyinde bulunuyor ve 1981 yılında açılmıştır.

İKLİM

Mekke şehrinde, son derece kurak iklim hakimdir. Yazın 40 derece civarlarında bulunan sıcaklık, kış aylarında da 30 derece civarındadır. Yağmurlar, genellikle Kasım ve Ocak ayları arasındaki dönemlerde ve çok az olarak yağar.

Günlük ortalama sıcaklıkların aylara göre dağılımı şöyledir: Ocak ayı 23.9, Şubat ayı 24.5, Mart ayı 27.2, Nisan ayı 30.8, Mayıs ayı 34.3, Haziran ayı 35.7, Temmuz ayı 35.8, Ağustos ayı 35.6, Eylül ayı 35, Ekim ayı 32.1, Kasım ayı 28.3, Aralık ayı 25.5.

Evet, çok az yağmur alan ve kurak bir iklime sahip olan Mekke’de: kuraklığın bazen 4 yıl kadar sürdüğü söylenmektedir.

Yemen taraflarındaki meltem yağmurları, bazen buraya kadar ulaşır ve şehrin doğu tarafında, birbirini takip eden tepeler ve yamaçlarda biriken yağmur suları: bir araya gelerek şehrin merkezine doğru akar ve Harem’in avlusuna kadar ulaşırdı.

Kışın: nem oranının yükselmesiyle bazen çok şiddetli yağan yağmurlar: bir sel halinde, şehrin bulunduğu alçak bölgenin, sular altında kalmasına sebep olurdu. Mekke için bir felaket halini alan bu problemin çözümü için, halifeler döneminde, bir kısım önlemler alınmıştır.

NE YENİR

Mekke şehrinde yerel lezzetleri tatmak isterseniz “Kabsa” denemelisiniz. Pirinç ve et ile yapılan bu yemek, bol baharatlıdır. Ayrıca: “Yemen mandi” si deneyebilirsiniz ki, bu yemek de pirinç ve tandırda pişmiş et ile yapılır. Bunun dışında: döner, köfte ve kebap yaygındır. Özellikle Ramazan döneminde ise: zeytinyağlı bakla ve samosans en popüler mahalli yemekler arasındadır. Bu yemekleri: şehirde yoğunlukla bulunan: Lübnan, Suriye ve Türk restoranlarında bulabilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Mekke şehrinde, ziyaretçiler birçok hediyelik eşya bulup satın alabilirler. Ancak: en çok alınan hediyelik “zemzem suyu” dur. Bunun dışında: Mekke şehrinde, birçok yerel ve uluslar arası markaların alışveriş merkezleri bulunmaktadır.

Özellikle: çok iyi bilinen Arap parfüm markası “Attars” ve parfüm yağları satın alınabilir. Bunun dışında, bu şehirden inciler ve hurma çekirdeğinden tespihler bulup satın alabilirsiniz.

Suudi Arabistan Mekke
Suudi Arabistan Mekke

MEKKE GEZİSİ

Mekke Meescid-i Haram, Harem-i Şerif
Mekke Mescid-i Haram, Harem-i Şerif
Mekke Mescid-i Haram, Harem-i Şerif

MESCİD-İ HARAM- HAREM-İ ŞERİF

Burası: Kabe’nin içinde bulunduğu alanı çevreleyen, büyük mescittir. Kelime anlamı: hürmetli mescit demektir. Buranın önemi: yeryüzünde inşa edilmiş ilk mescit ve Müslümanların “kıble” si olmasındandır.

Burada: açık bir alanda: Kabe, Hacer’ül Esved, Makam-ı İbrahim, Zemzem kuyusu ve Safa-Merve tepeleri bulunmaktadır.

Evet: İslam’ın ilk yıllarında, kıble olarak Kudüs şehrindeki “Mescid-i Aksa” kabul ediliyor iken, hicret sonrasında, 16’ncı ayda, kıble, Mekke şehrindeki “Mescid-i Haram” kabul edilmiştir.

Önceleri: çevresinde duvar olmayan, evlerin bulunduğu burası yalnızca “Kabe” çevresinde tavaf edenlere ayrılmış iken, zamanla hacıların kalabalıklaşması ve sıkışıklık meydana gelmesi nedeniyle: kenardaki evler satın alınarak yıktırılmış ve çevresine duvar yapılmıştır.

Günümüzde: Kabe’ye yakın olan kısmın üstü açık, dış kısmın ise üstü kapalıdır. Kapalı bölüm “say” mahallini içine alacak şekilde genişletilmiştir.

Mekke Kabe
Mekke Kabe

Kabe

Kabe’nin: tarihi süreç içinde birçok kez inşa edildiği ve yenilendiği söylenmektedir. Hatta: ilk olarak “Adem” tarafından yapıldığı ve Hz. İbrahim tarafından, bu temeller üzerine yeniden inşa edildiği belirtilmektedir.

Hz. İbrahim: Mekke şehrine geldiğinde, Allah’tan Kabe’nin inşası konusunda emir almıştı. Daha önceki ziyaretlerinin tersine, bu sefer görevli olarak gelmişti ve oğlu İsmail ile birlikte, Beytullah’ın temellerini kazmaya başladılar.

Hz. İsmail taş taşıyor, Hz. İbrahim ise duvarları örüyordu. Temel duvarları yükselip, Hz. İbrahim duvarlar için yetişememeye başlayınca, Hz. İsmail, babası için merdiven görevi görmesi için bir uzunca taş getirir.

Hz. İbrahim: taş üzerinde durarak Beytullah’ın duvarlarını tamamlamıştır. Bu yüzden: bu taşa, günümüzde “Makam-ı İbrahim” adı verilmektedir.

Kabe: günümüze kadar, 12 defa yeniden inşa edilmiştir.

Yapının içinde: İslam öncesinde, pagan Araplar tarafından kutsal olarak kabul edilen “360” put bulunmaktadır. Daha sonra, Mekke Müslümanların kontrolüne geçtiğinde, bu putların hepsi kırılarak yok edilir.

Kabe’nin etrafını çeviren ve Kabe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı yani revaklar: Osmanlı padişahı Sultan II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Takip eden tarihi süreçte, sel baskını sonucu yıkılan Kabe: Sultan IV. Murat döneminde yeniden yapılmıştır.

Mekke Kabe Kapısı

Kapısı

Altın kaplamalı, hat yazılarıyla süslü kapının yerden yüksekliği: yaklaşık 1.97 cm. dir. Yani, ortalama insan boyundan daha yüksektedir. Kapı önünde, dua ve niyazda bulunan hacılar ellerini kaldırdığında, ancak kapının eşiğine dokunabilmektedirler.

Kabe’nin kapısının yüksekliği ise, 3.10 metredir. Genişliği ise, 1.90 metredir.

Hz. İbrahim: Kabe’yi inşa ederken, kapı yerini boş bırakıp, kapı takmamıştır. Kabe ilk yapıldığında, şimdiki kapısının karşı duvarında da bir kapısı bulunmaktadır. Kapıyı ilk kez kimin taktığı bilinmemektedir.

Ancak: muhtemelen 605 yılında Kureyşliler tarafından tamir yapılırken, kapı teke indirilmiş ve yerden 2 metre kadar yükseltilmiştir.

Kabe’nin kapısının yerden bu derece yüksek olmasının sebebi hakkında Peygamberimizin şunu söylediği rivayet edilmektedir “ Kureyşliler: diledikleri kimselerin Kabe’ye girmelerine izin vermek, istemedikleri kimselerin de engel olmak için böyle yaptılar.

Kureyş: cahiliye dönemini henüz geride bırakmış olmasaydı ve itirazlarından çekinmeseydim, Kabe’nin kapısını yer seviyesine indirirdim”

Evet: bundan anlaşıldığı üzere: Kabe’nin kapısı, anahtarına sahip olan Kureyşliler tarafından özellikle yüksek yapılmıştır. Buraya girmek bir imtiyaz, birilerine sunulan bir lütuf gibi algılanmıştır.

Kabe kapısı ilk kez, Halife I. Velid tarafından altınla kaplatılmıştır ve takip eden süreçte birçok kez yenilenmiştir.

Altınoluk

605 yılında Kureyş kabilesi, Kabe’yi inşa ederken, tavandaki suyun akması için bir oluk koymuştur. Daha sonra ise Emevi Halifelerinden I. Velid döneminde, bu oluk ilk kez altınla kaplanmıştır.

Burası aynı zamanda “rahmet akarı” olarak da bilinir. Hatime bakan duvarın üst ortasına yerleştirilen su oluğudur.

Bölgede nadir yağan yağmurun sularını, Kabe’nin çatısından aşağıya indirmek üzere, 1627 yılında, Osmanlılar tarafından yenilenmiş ve en son olarak 1997 yılında değiştirilmiştir.

Mekke Kabe mültezam/Arz-ı Hal Yeri

Mültezam/Arz-ı Hal Yeri

Hacerülesved ile Kabe kapısının arasında kalan 2 metrelik kısımdır. Sıkı sıkıya yapışılan anlamına gelmektedir.
Peygamberimiz göğsünü, sağ yanağını, kol ve avuçlarını buraya dayayarak dua etmiştir. Burası: duaların reddedilmediği bir yer olarak bilinir.

Mekke Kabe Hacerülesved

Hacerülesved

Peygamberimizin öptüğü taş olarak bilinir. Cennetten indiğine inanılır. Bir diğer söylenti ise “meteor” taşı olduğudur. Hz. İbrahim: Kabe’nin inşaatını bitirdikten sonra, oğlu İsmail’e, tavafın nereden başlayacağını işaret etmek üzere, bir taş getirmesini söyler.

Hz. İsmail: Cebel-i Kubeys’ten, bir taş alıp babasına verir. O da, tavafın başlayacağı bugünkü Kabe’nin köşesine taşı koyar. Taş: yumurta şeklinde ve 18-19 cm. yarıçapında idi. Konduğu yer: yerden yüksekte idi, çünkü: her yerden herkesin görebilmesi amaçlanmıştı.

930 yılında: Mekke’yi basıp şehri ele geçiren müşrikler, bu taşı bulunduğu yerden alıp, kendi üsleri olan El-Ahsa bölgesine götürmüşler, ardından Abbasiler: 952 yılında, bu taşı geri almak için büyük fidye ödemek durumunda kalmışlardır.

Hz. İbrahim’in, tavaf başlangıcına işaret olsun diye Kabe’nin doğu köşesine yerleştirdiği siyah taştır. Ancak: taşın cennetten indiği ilk zamanlarda beyaz olduğu, ancak günahkarların elleriyle yavaş yavaş karardığı söylenmektedir.

Yerden yüksekliği, 1.5 metre kadardır. Büyüklüğü ise, 16.5×20 cm. kadardır. Gümüş muhafaza ile kaplıdır. Çünkü: çıkan bir yangında, taş ısı nedeniyle kırılmış ve 15 parçaya bölünmüştür. Günümüzde, bu gümüş çerçeve, parçaları bir arada tutmaktadır.

Diğer yandan, Emevilerin, Mekke şehrini ele geçirmeleri sırasında taşa zarar verdikleri düşünülmektedir.

Hacerülesved’i öpmek Kabe’yi yapan ilk eli öpmek anlamına gelir. Söylenenlere göre: taşın ufak bir parçası, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, bir Hadım ağası tarafından İstanbul’a getirilmiş ve Süleymaniye civarındaki Kanuni Sultan Süleyman türbesine asılmıştır.

Hz.Hacer ve Hz.İsmail’in Kabri-Hatim

Kabe’nin kuzeybatı duvarının karşısında, yerden 1.25 metre yükseklikte ve 1.5 metre eninde, beyaz mermerden yapılmış, yarım daire şeklinde bir duvardır. Burası: Kabe’nin içi sayıldığından tavaf bu duvarın dışından yapılır.

Bu duvar ile Kabe arasında kalan boşluk ise “Hicri İsmail” diye bilinir. Hz. İsmail’in kabrinin burada “Altın Oluk” un altında olduğu rivayet edilir. Burada: ziyaretçiler namaz kılmakta, dua etmektedirler.

Osmanlı Revakları

Kabe’nin çevresini çeviren ve saygı sebebiyle onun yüksekliğini aşmayan, namaz kılmaya elverişli, üstü kapalı, yanları açık kubbelerdir.

Osmanlı Padişahı II. Selim zamanında yapılmış, planlarını Mimar Sinan hazırlamıştır.

Mekke Kabe Örtüsü
Mekke Kabe Örtüsü

Kabe Örtüsü

Kabe’ye örtü asma adedi, Peygamberimiz dönemi öncesinde de görülmüştür. Kabe’yi örtmekteki amaç: onun yüceliğini ilan etmek, onu takdis etmektir.

1943 yılına kadar, Kabe’de Osmanlı örtüsü kullanılıyordu. Günümüzde ise, örtü: Hudeybiye yöresindeki “Kisve-i Şerif” isimli bir fabrikada: 600 Mekkeli usta tarafından, 8 aylık bir çalışma sonucunda dokunmaktadır. Siyah ibrişimden yapılmaktadır.

El tezgahlarında, saf ipekten dokunan altın işlemeli örtü, 16 parçadan oluşur. Üzerine “kelime-i tevhid, Allah’ın isimleri ve Kur-an ayetleri” işlenir.

Uzunluğu 14 metredir. Kabe’nin dört tarafını çevreleyen, yukarı kısımdaki yazı kuşağına “hizam” denilir ve uzunluğu 45 metreyi bulur. Yazılar: altın ve gümüş teller kullanılarak yazılmaktadır.

Yıpranma ihtimaline karşın, yedeği de yapılan örtü: hacıların Arafat’ta toplandıkları gün yenilenir. Böylece: Kabe, hacıları bayramlığı ile karşılamış olur.

Mekke Kabe içi

Kabenin İçi

Kabe’nin içi dört duvarla çevrili oda görünümündedir ve burası, yeryüzünün en muhteşem odasıdır. Ortasında: ağaçtan 3 direk bulunur. Kaplamayla sağlamlaştırılan direkler: Hannan, Mennan ve Deyyan diye isimlendirilirler.

Devlet Başkanlarının hediye ettiği kandillerin asıldığı tavan ve duvarlar mermer kaplamadır. Duvarlarında: Kabe’ye hizmet etmiş halife ve sultanlara ait kitabeler yer alır.

Batı duvarına konulan seccade şeklindeki mermer “Hz. Peygamber’in kıblesi” olarak anılır.
Tavanla çatı arasında 1.5 metrelik açıklık bulunur.

Suudi Arabistan Mekke

Kabe Çevresinin Yeni Düzenlemesi

Kabe çevresi, 10 yıl içinde tamamlanması öngörülen projeler ile yepyeni bir çehreye kavuşacaktır. Proje tamamlandığında, Kabe’de, aynı anda 2 milyon kişi namaz kılabilecektir.

Mekke kabe ölçüleri

Kabenin Ölçüleri

Kabe’nin; kuzey duvarı: 12.63 metre, kuzeybatı duvarı: 11.03 metre, güneybatı duvarı: 13.10 metre ve güneydoğu duvarı: 11.22 metredir. Yükseklik: 14 metredir. Sonuçta, 145 m. Karelik bir alan üzerine kurulmuştur. Duvarlarda kullanılan taşlar: Mekke tepelerinde bulunan “granit” taşlardır.

Tövbe Kapısı

Kabe’nin içinde “Rükn-i İraki” köşesinde, dama çıkmaya yarayan 48 basamaklı bir merdiven bulunmaktadır. Merdivene, altın kaplamalı tövbe kapısından girilir.

Mekke Kabe Makam-ı İbrahim
Mekke Kabe Makam-ı İbrahim

Makam-ı İbrahim

Hz. İbrahim’in Kabe’yi inşa ederken iskele olarak kullandığı taşın bulunduğu yerdir. Kutsal mabede 10 metre uzaklıktadır.

Taşın boyu 1 arşındır. Dört köşe taşın, üst tarafının genişliği 14 parmaktır. Hem alt kısmında ve hem üst kısmında, birer halka bulunmaktadır. Taşın iki halkası arası, altınla kaplı olmayıp açıktır. Çünkü: Halife Mütevekkil Alellah: onu bugün üzerinde bulunan altınla kaplatmıştır.

Hz. İbrahim’in ayak izleri, taşın içine 10 cm. gömülmüş olup biraz meyillidir ve uzunluğu 27 cm. eni ise, 14 cm. dir.

Taş üzerinde, iki ayak arasında, 2 parmak uzaklık bulunur.

Ortası ise, el sürülmesi nedeniyle aşınmıştır. Allah: Hz. İbrahim’e “insanları hacca gelmeye davet etmesini” emredince: Hz. İbrahim taşın üzerine çıktı, üzerine çıkınca taş bütün dağlardan daha yüksek oldu ve Hz. İbrahim şöyle seslendi “Ey insanlar. Rabbinizin davetine icabet ediniz.”

Bu çağrı üzerine: insanlar ona cevap vererek “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” dediler. Bu sırada: Allah’ın dilemesi ile Hz. İbrahim’in ayak izleri, taşın üzerinde kalmış oldu. Hz. İbrahim taşın üzerine çıkınca, sağa-sola dönerek “Rabbinizin davetine icabet edin” diyordu. Çağrısını tamamlayınca, Makam-ı İbrahim’i kıble yaptı.

Makam-ı İbrahim: Allah’ın dilediği zamana kadar kıble olarak kaldı. Hz. İbrahim’den sonra oğlu Hz. İsmail’de Kabe kapısının yönünde ona doğru namaz kılıyordu. Bu durum: Peygamberimiz zamanına kadar sürdü.

Evet, burada, cam fanus içinde Hz. İbrahim’in ayak izleri, binlerce yıldan bu yana muhafaza edilmektedir. Camekanlı bölümün: temelden yüksekliği 75 cm. çapı 80 cm. ve yüksekliği 1 metreden biraz fazladır.

Önceleri, 18 m. Karelik alanı kaplayan Makam-ı İbrahim, sonradan tavaf alanının genişletilmesi için, 1967 yılında, cam fanus içine alınmıştır.

Son olarak bir söylentiden daha söz etmek istiyorum. Yine söylenenlere göre, Hz. İbrahim: üzerinde durduğu taşın bulunduğu yerin altına defnedilmiştir.

Mekke Cennet-ül Mualla

CENNET-ÜL MUALLA

Mekke şehrinin eski mezarlığıdır. Harem-i Şerif’e 2 km uzaklıkta ve Cin Mescidine oldukça yakındır.

İslamiyet’ten önce ve ilk yıllarında “Hacun” adıyla anılan bu kabristan, sonraları “Malat” adıyla anılmıştır. Bu isim: Türkçeye çevrilirken “Mualla” diye çevrilmiş ve “Cennet-ül Mualla” adıyla anılır olmuştur.

Burada: peygamberimizin dedesi Abdülmuttalip, amcası Ebu Talip, zevceleri Hz. Hatice, oğulları Kasım, Abdullah ve Abdullah b. Zübeyr’in kabirleri bulunmaktadır.

Önceleri: bu kabirlerin Osmanlı döneminde yapılan türbeleri bulunsa da; Suudiler tarafından, 1926 yılında, bütün kubbeler yıkılarak mezarları belirleyen taşlar kaldırılmıştır. Mezar taşlarının kaldırılmasına sebep olarak: ziyarette aşırılığa meydan vermemek denilmektedir. Eski 591 mezar taşı, günümüzde: Riyad şehrindeki müzede sergilenmektedir.

Son yıllarda: mezarlığın ortasından “otoban” geçirmişler ve mezarlık, bu yüzden ikiye bölünmüştür. Evet: kabristan ziyarete kapalıdır. Ancak, ziyaretçiler, kabristanı ikiye bölün otobanın kenarından ve duvarından görüp dua edebilmektedirler.

Günümüzde, Mekke şehrinde vefat eden tüm Müslümanlar (Mekke’de hac ve ümre için bulunan Müslümanlar dahil olmak üzere) buraya defnedilmektedirler.

Mekke Hz Muhammed’in doğduğu ev
Mekke Hz Muhammed’in doğduğu ev

HZ.MUHAMMED’İN DOĞDUĞU EV

Kabe’nin yanındaki “Beni Haşim” mahallesinde “Mevlid” sokağında bulunan evin orijinali yıkılmış ve 1957 yılında: içinde Mekke ve Hac ile ilgili kaynakların bulunduğu bir kütüphane olarak, yeniden inşa edilmiştir.

Yani, günümüzde “Mekke-i Mükerreme Kütüphanesi” olarak kullanılmaktadır. Kütüphane: yalnızca erkeklerin ziyaretine izin verilmektedir. Aslında: Suudi yönetimi, buranın bir ziyaret yeri haline gelmemesi için, buraya kitaplık yaptırmıştır.

Peygamberimiz: 20 Nisan 571 tarihinde, bu evde dünyaya gelmiştir. Hz. Amine hatunun: peygamberimizi, bugünkü binanın bulunduğu yerdeki bir Mekke evinde dünyaya getirdi ve ilk çocukluk günleri burada geçti.

Evin bulunduğu arazi, bir görüşe göre, Hz. Muhammed’in soyunun dayandığı “Haşimi” ailesine aitti ve Mekke’nin ileri gelenlerinden olan Haşimiler: Mekke şehrinde saygı görüyorlardı ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini ilan etmesinden sonra, karşısına büyük bir düşman gurubu çıkmasına rağmen, uzun bir müddet bu düşmanlara karşı koyabilmesinin en büyük nedeni: mensubu olduğu ailenin gücünden kaynaklanıyordu.

Peygamberimizin dünyaya geldiği evin bulunduğu arazi

20’nci yüzyılın başlarına kadar, olduğu gibi muhafaza edildi ve herkesin büyük saygı gösterdiği bir mekan oldu. Hatta: bu arazinin bakımından “Mekke Şerifleri” sorumlu tutuldu. Hacılar: Mekke’den Medine’ye geçmeden önce, mutlaka burayı ziyaret ederlerdi.

Ancak: Arap yarımadasının, 1925 yılında, Abdülaziz bin Suud’un eline geçmesinden ve Vehhabi geleneklerinin etkisinde kalınarak: mezarlıklarda bulunan türbelerin yıkılmasından sonra, diğer mekanların da ortadan kaldırılmasına sıra geldi.

Hz. Muhammed’in doğduğu evin arazisi dümdüz edildi ve üzerinde eski devirlerden kalma ne varsa kaldırıldı. Sonraki yıllarda ise, buraya bir bina inşa edildi ve yapılan bu yeni bina, halk kütüphanesi haline getirildi.

Evet, günümüzde, bu ev: Mekkelilerin, günlük gazetelere göz attıkları, birkaç kitabın sayfalarını çevirdikleri bir yer olarak kullanılıyor.

NEMİRE MESCİDİ

“Nemire” kaplanın dişisine denilmektedir. Kaplanın erkeğine de “nemir” denir. Üzerinde: siyah-beyaz çizgiler olan peştamal, örtü, ihram ve benzeri giysi ve kumaşlarda: alacalı bulut parçalarına da Arapçada “nemire” denilir. Çünkü, üzerindeki desenler, kaplan derisi üzerindeki desenlere benzemektedir.

Nemire Mescidinin inşa edilmiş olduğu yerin “Nemire” diye isimlendirilmesinin sebebi de, muhtemelen buradaki taş ve kayalarda, siyah-beyaz rengin hakim olmasıdır.

Evet, Nemire Mescidi: bir yandan burada namaz kılan Peygamberimizin hatırasını yaşatmak ve diğer yandan, sayıları günden güne artan hacıların, ibadetlerini rahatlıkla yapabilmelerini sağlamak ve dinlenme yeri olarak kullanılmak üzere bir mekana ihtiyaç duyulduğundan, sonradan burada inşa edilmiştir.

Günümüzdeki bu mescidin: kıble tarafındaki yerin üstü örtülü, diğer yerlerin üstü ise açıktır.

Doğu tarafında, 6 adet büyük kapı ve dört köşesinde, 4 metre yüksekliğinde duvar ve mihrap üzerinde bir kubbe bulunur. Yakında ise, hacıların su ihtiyacını karşılamak için “Ayı Zübeyde” denilen bir su sarnıcı bulunur.

Mekke Akabe Mescidi-Biat yeri
Mekke Akabe Mescidi-Biat yeri

AKABE MESCİDİ-BİAT YERİ

Peygamberimiz: peygamberliğinin ilk yıllarında, (621): Mekke şehri yakınlarında kurulan panayıra gider ve çevreden putlara tapmak üzere buraya gelenlere: Kur-anı Kerim okuyup, onları İslam dinine davet ederdi.

Peygamberimiz: Mina ve Mekke şehirleri arasındaki “Akabe” tepesinde: Medine kabilelerinden, Haczetli 6 kişiye rastlar ve onlara İslam’ı anlatarak, Kur-anı Kerim okur ve Müslüman olmaları için davette bulunur.

Bundan önce: Medineli putperest “Evs” ve “Hazrec” kabileleri ve “Ehli kitap Yahudiler” arasında: sürekli bir geçimsizlik bulunmaktadır. Ancak: bu kabilelerin yaşlıları: hep “bir Peygamber gelecek” derlerdi.

Peygamberimizin karşılaştığı 6 kişi: bu söylenenleri hatırlarlar ve “ ihtiyarlarımızın söyleyip durduğu peygamber bu olsa gerek” diyerek “Müslümanlığı” kabul ederler ve bu olaya katılan 6 kişi; “ilk Medineli Müslümanlar” olarak bilinirler. Olayın geçtiği yer ise: “Akabe Biat Yeri” olarak anılmaya başlanır.

Mekke Sevr dağı ve Sevr mağarası

SEVR DAĞI VE SEVR MAĞARASI

Sevr dağı: Mekke şehrinin güneyinde ve yaklaşık 5 km. uzaklıktadır ve yüksekliği 500 metredir. Dağ üzerinde, birçok tepe ve aynı zamanda irili-ufaklı mağara bulunmaktadır. Bu mağaralar, dağın değişik yerlerine dağılmıştır.

Hicretin başlarında: Mekkeli putperestlerin peşlerine düştüğü Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir: burada bulunan bir mağarada saklanmışlardır. Bu mağaranın çeşitli özellikleri vardır. Öncelikle: gizlenmeye elverişli, kayaya yontularak yapılmış bir mağaradır. Ön ve arkasında delikleri vardır. Bunlar: mağaranın alt kısmındadır.

Bu yüzden: mağaraya ancak sürünerek veya eğilerek girmek mümkündür. Mağaranın çevresinde, dışarıda dolaşan kimsenin içeriyi görebileceği başka delikler yoktur. Mağara içinde bulunanlar: dışarıda dolaşanların ayaklarını görebilirler, fakat dışarıda olanlar, mağara içindekileri göremezler.

Görebilmeleri için, eğilip başlarını ayakları hizasına getirmeleri gerekir. Öte yandan, hicret sırasında Sevr mağarasına gizlenmenin bir başka olumlu yönü daha vardır.

Hemen dağın eteğinde: Amir b. Füheyrenin koyunlarını otlattığı ve geceleri sütünü, Hz. Muhammed ve Hz. Ebubekir’e ikram ettiği bir otlak bulunmaktadır.

Bu mağara hakkında anlatılanlardan söz etmek istiyorum.
Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir: mağaranın içinde iken, bir örümcek mağaranın kapısı önüne ağ örer ve bir kuş girişine yuva yapar ve yumurtlar.

Mekkeli putperestler, mağaranın önüne geldiklerinde, bu örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce: “burada olamazlar” diyerek, bölgeden ayrılırlar. Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir, bu mağarada 3 gün kalırlar, daha sonra gizlendikleri mağaradan çıkarak, Kızıldeniz sahil yolunu takip ederek, Medine şehrine ulaşırlar ve bu olaylar nedeniyle, mağara önem kazanır.

Mağaranın önem kazanmasının bir diğer önemi de şudur: Peygamberimiz: gayet yerinde bir strateji uygulayarak, Medine’ye doğru gitmeyip, ters yönde Sevr mağarasına doğru gitmiş ve saklanarak, müşrikleri yanıltmıştır.

Bu durum: İslam’da: gerekli tedbirleri almadan ilahi yardım beklemenin doğru olmadığını ifade etmektedir.

Evet, üç günlük sürenin sonunda: dördüncü gün sabahı, Amir ile kılavuzluk yapması için kiralanan Abdullah b. Ureykıt: beraberinde iki deve ile mağaraya gelirler.

Böylece, dört kişiden oluşan küçük kervan Medine’ye doğru yola çıkar.

Mekke Arafat
Mekke Arafat

ARAFAT

Mekke şehrinde, hac ibadetinin en önemli yerlerinin bulunduğu “Arafat”: “Cebelü’r-Rahme” yani “rahmet dağı” anlamına gelmektedir ve Mekke şehir merkezine 20 km. uzaklıkta,
güney doğuda, aynı adı taşıyan ova içinde, yaklaşık 70 metre kadar yükseklikte bir tepe görünümündedir. Tepeye, koyu yeşil taş yığınları hakimdir.

Cebrail: Hz. İbrahim’e, hac ile ilgili bilgileri ve haccın nasıl yapılacağını, burada öğretmiştir.

Bir başka rivayete göre: Hz. Adem ve eşi Hz. Havva: cennetten çıkarıldıktan sonra, yeryüzüne inmiş ve bir süre ayrı kalıp, nihayetinde 40 yılın ardından Arafat dağında buluşmuşlardır. Buluşma anlamına gelen “Ta’arrefe” kelimesi değiştirilerek, buraya “Arafat” denilmiştir.

Dağın isminin nereden geldiği hakkındaki bir başka söylenti ise: hacıların, Arafat dağındaki vakfeleri sırasında, Allah’ın yüceliğini, kendilerinin ihtiyaç ve kulluklarını “itiraf” ettiklerinden dolayı, buraya “Arafat” adının verildiği söylenmektedir.

Son bir görüş ise: hac ibadetinin önemli bir rüknü olan vakfeyi tamamlayanların, manevi bir kokuya yani “Arf” e büründükleri için, bu anlamda, dağa “Arafat” isminin verilmiş olmasıdır.

Hz. Muhammed’in “Hac Arafattır” sözüyle buranın önemi ortaya konulmaktadır. Kurban Bayramı öncesinde, Arefe gününde meydanı ve Cebel-i Rahme’yi dolduran hacılar, burada güneş batıncaya k adar sürecek olan vakfeye dururlar. Yani: vakfe sırasında: Allah’a dua etmek ve istekte bulunmak müstehabdır.

Peygamberimiz: 632 yılında “veda hutbesi” konuşmasını, burada yapmıştır. Hac için gelen Müslümanlar: renkleri, dilleri, ırkları, kültürleri farklı olarak bu buluşma yeri olarak değerlendirilen meydanda toplandıklarında, günahlarının affı için Allah’a tövbe ederler.

Hacılar, burada gezinen develerin yanında fotoğraf çektirirler ve hatta bazen develere binenler de olur. Tepeye çıktığınızda ise, beyaz bir sütun göreceksiniz ve hacılar, buraya dokunup dua etmektedirler.

Mekke Müzdelife

MÜZDELİFE

Mekke sınırları içinde, Arafat dağı ile Mina arasında bulunan 12 km. genişliğindeki bir bölgedir ve Mina’ya 3 km. uzaklıktadır.

Müzdelife’nin kelime anlamı “yaklaşma, yakınlaşılan yer” demektir. Hac ziyaretinde: Arafat’tan sonra, burası ziyaret edilir ve şeytan taşlamak için kullanılan taşlar, buradan toplanır.
Adem ile Havva’nın yeryüzündeki ilk buluşma yerinin burası olduğu söylenir.

Müzdelife’de vakfe yapmak: arefe günü güneşin batmasından kurban bayramının birinci günü güneşin doğmasına kadar ki zaman diliminde yapılır. Bu zaman diliminde, Müzdelife’de kalan kimse, vakfe yapmış sayılır.

Mekke Mina
Mekke Mina

MİNA

Hac kurbanlarının kesildiği mezbahaneler, Hz. Muhammed’in Mina günlerini geçirdiği mekana yapılan “Mescid-ül Hayf” buradadır.

Mekke ve Arafat arasında: ikisini birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan Mina: Peygamberimiz ve Medineliler arasındaki görüşmenin gerçekleştiği yer olarak bilinir. Kuzeyinde “Sabir” dağı bulunur.

Akabe cemresi ve Muhassir vadisi arasında kalan yere “Mina” denilir. Bu bölgeye bu ismin verilmesi hakkında, şunlar söylenmektedir.

Hz. Adem: Mina’dan ayrılmak isteyince, Cebrail ona “temenni et” demiştir. Adem Peygamber de “cenneti” temenni etmiştir. Bundan dolayı, buraya “Mina” adı verilmiştir.

Bir diğer söylentiye göre ise, burada kurban kesildiği için “kan akıtmak” anlamına gelen “Mina” kelimesi “İmna” kökünden türetilmiştir.

Hz. İbrahim: kurban etmek için oğlu Hz. İsmail’i Mina’ya götürür, sonra Hz. İbrahim’e, Allah tarafından bir kurbanlık verilir. Bu kurbanlığın ne olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

Ancak birçok kimse tarafından bunun “koç” olduğu söylenir.

Hz. İbrahim: kendisine engel olmak isteyen şeytanı: burada taşlar ve kurban keser. Hac ibadeti yapanlar da burada kurban keserler ve şeytan taşlarlar.

Mekke Nur dağı, Hira Mağarası
Mekke Nur dağı, Hira Mağarası
Mekke Nur dağı, Hira Mağarası

NUR DAĞI-HİRA MAĞARASI

Mekke şehrinin kuzeydoğusunda, 300 metre yüksekliktedir ve şehir merkezine 5 km. ve Peygamberimizin evine 1 km. uzaklıktadır. Mekke bölgesindeki dağlar arasında farklı bir yapıda olması nedeniyle, hemen fark edilir.

Dağa, önemine binaen “Cebelü’n-nur” ismi verilmektedir. Dağa: neden bu ismin verildiği bilinmiyor. Ancak: Mekke’den Mina’ya giden yolun yakınındaki bu dağın zirvesinde, Mina’ya giderken yolunu kaybeden hacılar için atış yakılmıştır.

Dağa, bu nedenle “nür” ismi verildiği düşünülmektedir. Dağ üzerinde susuzluk nedeniyle, hemen hemen hiç ağaç ve nebat bulunmamaktadır. Yalnızca, çok az miktarda dikenli çalılar görülür.

Peygamberimiz, dağın zirvesi üzerinde bulunan Hira mağarasında inzivaya çekilmiş ve “Kur-anı Kerim ayetleri, bu mağarada indirilmeye başlanmıştır. Mağara: Nur dağının zirvesinden 15 metre aşağıda, dağın kuzeyine bakan tarafındadır.

Bir insanın ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yatabileceği kadar uzunluktadır.
Mağaranın bulunduğu tepeye, 1 saatlik bir tırmanıştan sonra ulaşabilirsiniz. Tepeye çıkarken, çevredeki maymunları göreceksiniz.

Ayrıca: çevre kirliliği ve dilenen çocuklar da dikkat çekiyor.

Mağara, yalnızca 1 kişinin girebileceği büyüklüktedir. Çok dar bir yerden, mağaranın ağzına kadar ulaşabilirsiniz ama gerek küçük olması ve gerekse izdiham nedeniyle mağaraya girmek oldukça güçtür.

Suudi Arabistan Mekke Mina Şeytan Taşlama Alanı

MİNA-ŞEYTAN TAŞLAMA ALANI

Mina bölgesinde bulunan: Akabe Cemresi, Küçük Cemre ve Orta Cemre olarak isimlendirilen ve şeytanı temsil ettiğine inanılan yapılar: hac ziyareti sırasında, hacı adayları tarafından taşlanır ve insanlığın ortak düşmanı lanetlenir.

Şeytan taşlama olayının temelinde yatan şudur: “Allah tarafından, Hz. İbrahim büyük bir sınavdan geçirilir ve en sevdiği şeyi, kurban etmesi istenir. Bunun üzerine, Hz. İbrahim, en sevdiği şey olan oğlu Hz. İsmail’i: kurban etmeye götürürken, karşılarına şeytan çıkar.

Şeytan: önce Hz. İbrahim’e musallat olur ve başarılı olamaz, uzaklaşır. Bunun üzerine: Hz. İsmail’e musallat olur ve “babasının onu kurban etmeye götürdüğünü, annesini gözü yaşlı arkada bıraktığını ve emre boyun eğmemesini” söyler. Bunun üzerine, Hz. İsmail: şeytanın bu söylediklerine aldırış etmez ve şeytanı yanından kovar, arkasından 7 tane taş atar.

Evet: hacı adaylarının “şeytan taşlama” hadisesinin temelinde, bu olay yatmaktadır.
Cemreler: yukarıda sözünü ettiğim gibi, Akabe cemresi, ortanca cemre ve küçük cemre olmak üzere üç tanedir. Akabe cemresi Mina’ya girişte sol yandadır.

Ortanca cemre: Akabe cemresinden sonra gelir ve aralarında 116.77 metre mesafe bulunmaktadır. Küçük cemre: Huleyf mescidinden sonradır. Ortanca cemre ile aralarında, 156.4 metre mesafe bulunur.

Cemrelere atılan taşların: nohut büyüklüğünde olması yeterlidir. Hatta: mutlaka taş atılması gerekmez, yeryüzü cinsinden: toprak, çamur, kiremit, tuğla gibi şeylerle de şeytan taşlamak caizdir. Ancak: demir, kurşun, cam, ayakkabı, terlik vb. gibi benzeri şeyleri atmak caiz değildir.

Atılacak taşların sayısı 49 veya 70’dir. Buna göre: 7 tanesi bayram günü Akabe cemresine atılır. 21 tanesi, 11’nci gün her cemreye 7’şer taş olmak üzere atılır. 21 tanesi de, 12’nci gün aynı şekilde atılır. Kalan 21 tane, 13’ncü gün atılır. Yalnızca: 3 gün taş atmak ta caizdir.

Suudi Arabistan Mekke Cin Mescidi
Suudi Arabistan Mekke Cin Mescidi

CİN MESCİDİ

Cin mescidi: Mualla Mezarlığından, Harem-i Şerife doğru giden caddenin hemen sağında, bir yolun girişindedir. Buradaki mescide “Hars” mescidi de denilir. Burada bulunan mescit, 2000 yılında yıkılmış ve yerine yenisi yapılmıştır. Tek katlı yeni mescitte, erkekler altta, kadınlar üst bölümde namaz kılarlar.

Peygamberimiz: bu bölgeye gelir ve buradaki “cinlere” Kur-anı Kerim okur ve onları İslam’a davet eder, daveti kabul eden cinleri: kabilelerine elçi olarak gönderir ve İslam’ı tebliğ etmelerini isterdi.

Bu nedenle, buraya yapılan mescide “Cin Mescidi” ismi verilmiştir.
Burası, özellikle Uzakdoğulu Müslümanlar tarafından, namaz zamanından çok önce doldurulmaktadır. Cami: diğer zamanlarda kapalı tutulmaktadır.

Suudi Arabistan Mekke Şecere Mescidi

ŞECERE MESCİDİ

Burası: Peygamberimizin mucizesini gerçekleştirdiği yere yapılan bir mescittir ve Harem-i Şerif’in hemen yanı başındadır.

Mekkeli müşrikler: “Ya Muhammed, şayet şu ağacı bizim yanımıza doğru çağır, gelirse inanırız” dediklerinde, Peygamberimiz Taif’ten gelirken “Gel yanıma” dediği ağaç: kökleriyle yerinden kalkıp onu selamlamış ve daha sonra yerine geri gitmiştir.

İşte, burada yapılan mescide “Mescid-i Şecere” denilmiştir.

Burası hakkında anlatılan bir diğer söylenti de şöyledir: “ Mescid-i Cin hizasında bulunan bu mescidin bulunduğu yerde: Peygamberimiz, cinlerden gelen bir heyetle görüşmüştür.

Cinler, peygamberimize “Senin Allah’ın resulü olduğuna kim şahitlik eder?” diye sorarlar. Yakınlarında bir sakız ağacı bulunmaktadır.

Peygamberimiz, o ağacı işaret eder ve cinlere der ki “Şu ağacı gördünüz mü. O şahitlik ederse, iman edermisiniz?” der. Cinler “Evet, iman ederiz” dediler.

Bunun üzerine, Peygamberimiz ağacı çağırdı, ağaç dallarını budaklarını sürükleyerek geldi. “Benim Allah’ın resulü olduğuma şahadet eder misin?” diye sordu.

Ağaç “Şahadet ederim ki, sen Allah’ın resulüsün” dedi.

O ağacın bulunduğu ve bu mucizenin tahakkuk ettiği yere, bu mescit yapılmıştır.

HUDEYBİYE

Hudeybiye: Peygamberimiz ile Mekkeli müşriklerin, anlaşma yaparak İslam davetinin önündeki en önemli engellerden birisinin kaldırıldığı yer olarak bilinir. Hudeybiye anlaşması ile, Medine şehrinde kurulmuş olan İslam devleti resmen tanınmış olur.

Müslümanlar, bir dönem: Medine’den Mekke’ye: yanlarında silah olmadan, kurbanlık develerini alarak umre yapmaya niyetlenmişlerdir.

Ancak: Hz. Muhammed: Mekke şehrine öncü bir birlik gönderir ve Mekkelilerin savaşa hazırlandıklarını öğrenir, bunun üzerine kafilesi ile birlikte yolunu değiştirerek “Hudeybiye” bölgesine gelir.

Burada: 1400 kişi, ölünceye kadar savaşacaklarını söyleyerek, Peygamberimize biat ederler. Bunun üzerine, Mekke’de yaşayan Kureyşliler “Hudeybiye” anlaşmasını imzalamak zorunda kalırlar. Anlaşmanın ardından, Müslümanlar, Medine şehrine geri dönerler.

Bunun ardından ise, Müslümanlık hızla yayılmaya başlar. Çünkü: müşrikler, yapılan bu anlaşmayı bozarlar.

Hayber fethedilir: Medine’de kurulan İslam devleti büyük güç kazanır.

Evet, burası: Mekke şehrine 17 km. uzaklıkta ve umre için ihrama girilen yer olarak da bilinir.

ZEMZEM

Hz. İbrahim: Hz. Hacer ve oğlu İsmail’i alıp, günümüzde Kabe’nin bulunduğu vadiye getirir ve “Sizi burada bırakmam emrolundu” der ve döner gider.

Hz. Hacer: “Olsun, Rabbim bize yeter” diyerek, duruma boyun eğer. Yanlarında: bir kırba su ve birkaç hurma bulunmaktadır. Üstelik, küçük İsmail henüz bebektir.

Hz. Hacer: bir şeyler bulabilmek umudu ile önce “Safa Tepesi” ne çıkar. Bir ağaç, bir kuru ot bile yoktur. Sonra “Merve Tepesi” ne gider.

Dönüşte ise, oğlunu bulamaz. Büyük bir telaşla: yeniden “Safa” ve “Merve” tepeleri arasında ve o sıcakta, 7 defa zorlukla koşu yapar. Sonra “tatlı” bir ses işitir. Karşısında “Cebrail” görülür.

Bu sırada: bebek İsmail’in ayakları dibinde, berrak bir suyun kaynadığını görür ve biriktirmek ister. Bir yandan suyun etrafını çevirerek tutmaya, bir yandan da kabını doldurmaya çalışır.

Tarifsiz bir telaşla “zem” yani “dur” der. Hatta haykırır. Zem zem zem……

Cebrail tebessüm eder ve “Bırak aksın” der. Bu su daima akar ve asla tükenmez.

Takip eden süreçte, bu su, göçebe kavimlerin dikkatini çeker. Nitekim: Cürhümiler, Hz. Hacer’den izin alarak, Kubeys dağı eteklerine yerleşirler ve vadi şehir olur. Adına da “Mekke” denilir.

Evet: bu suyu içmenin kuralları var.

Zemzem içileceği zaman: kıbleye dönülür. Besmele ile ayakta ve doyuncaya kadar içilir. İçme sırasında, üç kere nefes alınır. Dua edilir. Zemzem suyu içilirken yapılan dualar kabul olunur. Her tavaftan sonra zemzem içmek müstehabdır.

Milyonlarca hacı tarafından: içilen, yıkanılan ve memleketine götürülen zemzem suyu, motorla çekildiği halde, yüzlerce yıl bitmemesiyle biliniyor.

Günümüzde: zemzem kuyusu: Mescid-i Haram içinde, Kabe’nin Hacer-i Esved taşının bulunduğu köşesinden, 14.5 metre uzakta, yer altında bir odada bulunmaktadır ve üç ayrı kaynaktan beslenmektedir.

Bu 3 su birleşince, zemzem olmaktadır. Sadece: 173 cm. derinliğindeki bir kuyuda bulunan zemzem suyuna, dışarıdan herhangi bir kaçak giriş vs. yoktur.

Biraz önce de söylediğim gibi: binlerce yıldan bu yana, çöl sıcağından kavrulan insanlara su sağlayan bu kuyu, hiçbir zaman kurumamıştır.

Genellikle, kuyu sularında yosun vb. parazitler ortaya çıkmasına ve suyun tadının bozulmasına ve kokuşmasına neden olmasına rağmen, zemzem suyunda bu tür biyolojik olaylar yaşanmamıştır.

Şehirlerin içme suları klorlanmasına rağmen, zemzem suyu herhangi bir kimyasal işlemden geçirilmez.

Zemzem suyu hakkında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar şunlardır

Zemzem suyu, diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır. Diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.

Kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği, bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km. uzaklıktadır.

Bu şartlarda, suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansızdır. Nasıl oluyor da yıllardır su bitmiyor?

Bunu kimse izah edemiyor. Ancak: açlığını gidermek için içenlerin açlığı, susuzluğunu gidermek için içenlerin ise susuzluğu gideriliyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan incelemeler sonucunda, zemzem suyunun, dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri olduğu kabul edilmiştir. Yine yapılan araştırmalar sonucunda, dünyada, içinde mikroorganizma ve bakteri bulunmayan tek su, zemzem suyudur.

Zemzem suyu içinde: kalsiyum ve magnezyum tuzlarının oranları yüksektir. Bu ise, yorgun insanların, yüzlerine sürdükleri zaman neden ferahladıklarını izah etmektedir.

Bir başka özellik ise: zemzem suyunun “mayalanma” özelliğidir.

Zemzem suyu, normal bir su ile karıştırıldığında: baskın gelip suyun bütününü zemzem suyu özelliğine çevirmektedir.

Suudi Arabistan Mekke Kalesi, Abraj Al Bait Kuleleri

ECYAD KALESİ-ABRAJ AL BAİT KULELERİ

I. Dünya savaşında: Mekke şehrinin, asi Arap kabilelerinden korunması için: 1781 yılında, Osmanlılar tarafından yapılmış, ancak 2002 yılında Suudi yönetimi tarafından yıkılarak yok edilmiştir.

Özellikle: kalenin yıkılma nedeni olarak, otel yapımının gösterilmesi içler acısıdır. Çünkü: kalenin yıkılmasının ardından: Mekke şehrindeki 500 yıllık Osmanlı hakimiyetinden geriye, yalnızca Kabe’nin çevresindeki revaklar kalmıştır.

Evet, kale yıkıldıktan sonra: kalenin bulunduğu yere: binalar kompleksi yapılmıştır. Özellikle: 595 metre yükseklikteki “Abraj Al Bait Kuleleri” olarak isimlendirilen otel: Suudi Arabistan ülkesinin en yüksek binasıdır ve dünyanın en yüksek ve en büyük otelidir.

Her yıl, yaklaşık 2 milyon hacı adayı, bu 5 yıldızlı otelde konaklamaktadırlar.

Otel; hemen “Mescid-i Haram” yanındadır ve içinde yaklaşık 4 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği büyük bir mescit bulunmaktadır.

Suudi Arabistan Mekke Zemzem Tower ve Saat kulesi
Suudi Arabistan Mekke Zemzem Tower ve Saat kulesi

ZEMZEM TOWER VE SAAT KULESİ

Burası: yerle bir edilen Ecyad kalesinin yerine yapılmış, devre mülk sistemiyle çalışmaktadır. Burada: 662 metre yükseklikte bir saat kulesi bulunmaktadır.

Abraj El Beyt kuleleri adı verilen otel kompleksinin tepesinde bulunan saat kulesi: biraz önce de söylediğim gibi, 662 metrelik beton yapıdan oluşuyor ve tepesinde 155 metrelik hilal yer alıyor.

Saatin yer aldığı kule, yüksekliği nedeniyle dünyanın en yüksek ikinci binası olma özelliği taşıyor. Mekke Kraliyet Saat kulesi: dünyanın en yüksek binası olan Dubai Burç Halife’den, yalnızca 11 metre daha kısadır.

Kulede bulunan saat: Alman yapımı ve 43 metre genişlikte, 43 metre yüksekliktedir. Kulenin dört bir tarafında da saatin birer yüzü bulunuyor ve saatin üstünde dev harflerle “Allah” yazıyor.

Saat: geceleri 17 km. ve gündüzleri ise yaklaşık 12 km. uzaklıktan görülebiliyor. Ezan zamanlarında, saat, yanıp sönerek, Müslümanları uyarmaktadır.

Evet: kompleksin: 8 bin odası bulunuyor ve 60 kat olarak planlanan, 7 gökdelenden oluşuyor. Daire ve odaların, kabeye 100 metre uzaklıkta bulunması, en önemli tercih nedeni olarak kabul ediliyor.

Suudi Arabistan Mekke Müzesi
Suudi Arabistan Mekke Müzesi

MEKKE MÜZESİ

Müze: Mekke şehrinin zengin tarihini sergilemektedir. Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış şehrin tarihi geçmişine ışık tutmaktadır. Kabe’nin farklı fotoğraf ve minyatürleri görülür.

Özellikle: 1950 yılındaki aşırı yağış sonrasında Kabe’nin çevresinde biriken su, adeta bir gölü andırmaktadır ve bu durum fotoğraflarda görülmektedir. Müzede: Kabe’nin çevresinde mezheplere göre kurulan çadır fotoğrafları da görülür.

Mekke müzesinde, özellikle, ayetlerin işlendiği orijinal taşlar ilgi çekmektedir. Kabe’de bulunan, Osmanlı döneminden kalma güneş saati, minare ve kubbe alemleri de, kültürümüze ait müzede sergilenen önemli objelerdir.

En ilgi çeken obje ise. Hz. Muhammed’in, mührünü bastığı, Munzir Bin Savi’ye gönderdiği, İslamiyet’e davet mektubunun nüshasıdır.

Sahabeler tarafından: ayetlerin indirilişinin ardından, Kufi Hat sanatıyla işlenen taş ve kemik parçaları, görenleri etkiliyor.

571 yılından günümüze kadar gelen taşlara, o dönemin imkansızlıklarına rağmen, hat sanatının en güzel örnekleriyle ayetlerin işlenmesi, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Evet, bu müzeyi ziyaret ederseniz: el yazması Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed döneminden önce Kabe’nin duvarına asılan, 7 şairin yazdığı 7 şiir (Muallakat-ı Seb) ve Kabe’den çıkan eski kapıları mutlaka görmelisiniz. Yine, müzede zemzem kuyusunun çevresindeki demir muhafazalar saklanıyor.

DEVE ÇİFTLİĞİ GEZİSİ

Mekke bölgesinde bir deve çiftliği gezisine katılırsanız: taze kaynatılmış deve sütünü tatmanızı öneririm. Her hastalığa şifa verdiği söyleniyor. Tadı güzel ve lezzetlidir.

Medine şehri hakkındaki yazım için  Medine