Malatya

Malatya

Birkaç kez gittim. Özellikle: şehir merkezindeki İsmet İnönü heykelinin büyüklüğü dikkatimi çekti. Bir de, şehir girişinde, hemen sol yandaki büyük bir uçurum kıyısında, sanırım asker birlik vardı onu hatırlıyorum. Ayrıca: şehre çok uzak bir havaalanı. Muhteşem lezzetli kayısılar. İlk intiba, Malatya büyük ve güzel bir şehir.

Derler ki: Malatya’ya gelen, bir daha buradan ayrılamazmış. Ama, Malatya’dan dışarı gidenler de, bir daha Malatya’ya geri dönmezlermiş. İşte size Malatya.

Malatya

ULAŞIM

Malatya’ya ulaşım denilince: kara, hava ve demiryolu ulaşımının bulunduğu söylenebilir. İl merkezine, 30 km. uzaklıktaki “Erhaç Havaalanı” ile, il merkezine havayolu ulaşımı sağlanmaktadır.

Malatya-Sivas arası uzaklık: 247 km. Malatya-Adana arası uzaklık: 388 km. Malatya-Gaziantep arası uzaklık: 247 km. Malatya-Adıyaman arası uzaklık: 185 km. Malatya-Ankara arası uzaklık: 660 km. Malatya-Diyarbakır arası uzaklık: 251 km. Malatya-İstanbul arası uzaklık: 1113 km. Malatya-İzmir arası uzaklık: 1189 km.

Malatya

TARİHİ

Malatya yöresinin tarihi incelendiğinde, özellikle: 1979 yılında, Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları yapılan “İzolulu Mevkiindeki Cafer Höyük”te: yörede yaşayan insanların mağaralardan çıkıp, ilk defa ovada tarım ve hayvancılık yaptıkları anlaşılmıştır. Yani: yerleşik köy hayatına geçiş aşaması görülüyor. Burada yaşayan bu insanların, MÖ.7000’li yıllarda, burada bulundukları tahmin ediliyor.

Malatya yöresinde: takip eden tarihi süreçte, Hitit, Med, Pers, Roma ve Bizans egemenlikleri görülür. 11.yüzyılda ise, Türkler görülür. 1057 yılında, Malatya Türklerin eline geçer. 1515 yılında, Osmanlılar yörede görülürler.

MALATYA İSMİNİN KAYNAĞI

Malatya şehri, günümüze kadar pek büyük bir değişiklik göstermeden gelen Anadolu şehirlerinden biridir. Hitit yazılı kaynaklarında: şehrin ismi “Melita” olarak geçer. Asur yazılı kaynaklarında ise, şehrin ismi: “Meliddu, Melide, Melid, Milid, Milidia” olarak geçmektedir. Urartu kaynaklarında, şehre: “Melitea” ismi verilmiştir. Sonuçta, şehrin yani Malatya’nın isminin: Hititçe “bal” kelimesi olan “Melid” kelimesinden türediği düşünülmektedir. Hitit hiyeroglif kitabelerinde: Malatya şehri: “bir öküz başı ve ayağı” ile ifade edilmiştir.

BATTAL GAZİ DESTANI

Hüseyin Gazi: Peygamber soyundan gelen bir kişidir ve Malatya yöresine yerleşmiştir. Cafer isimli bir oğlu vardır. Ancak: Hüseyin Gazi, bir av sırasında, yörenin Rum Beylerinden Mihriyayıl tarafından, bir hile sonucu öldürülür.

Cafer: babasının katillerini bulur ve öldürür. Serasker olur. Daha sonra, Kayser orduları ile yapılan çatışmalarda, üstün başarılar gösterir ve Malatya Beylerinin güvenini kazanır.

Kayser: Ahmer komutasında, bölgeye bir başka ordu gönderir. Cafer: Ahmer’in komutasındaki ordu ile yaptığı savaşı da kazanır. Bunun üzerine, Ahmer “Müslüman” olur. Kendisine: Cafer tarafından ”Ahmet” ismi verilir. Ahmet’te, Cafer’e “Battal” ismini verir.

Takip eden süreçte: Battal Gazi, Bizanslılarla yaptığı sayısız çatışmadaki başarıları ile öne çıkar ve yaptıkları, destansı bir şekilde yörede anlatılır.

Malatya

GENEL

İl merkezi, Malatya ovasında kurulmuştur. Fırat’ın kollarından biri olan Tohma ve ona karışan birçok akarsu, ovayı sular. Ovanın sulanan bu kesimlerinde: şeker pancarı, tütün, sebze, meyve ve tahıl üretimi yapılır. Ancak, son yıllarda, yaylalarda hayvancılık ta gelişmektedir.

Malatya: il geneli olarak, tüm iller içinde, sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında, ülkemizde, 41’nci sırada bulunmaktadır.

Malatya topraklarında önemli bitki örtüsü yok. Çünkü: bir zamanlar, büyük bölümü ormanlarla kaplı iken, gelişen zamanla bu ormanlar yok edilmiş ve bozkırlar ortaya çıkmıştır.

FIRAT NEHRİ

Elazığ-Keban barajından çıkan Fırat nehri: genişçe bir yay çizer ve Kuruçay ile Tohma suyunu alarak ve çeşitli adacıklar oluşturarak: Karakaya Baraj Gölü sahasına gelir. Daha sonra: Doğu Anadolu’nun en derin ve en uzun boğazlarından biri olan “Kömürhan” boğazına girer ve akmasına devam ederek: Diyarbakır-Çüngüş ilçesi yakınlarında “Karakaya Barajı” göletini doldurur.

Malatya

KAYISI

Günümüzden, 5000 yıl öncesine kadar, kayısı bu bölgede bilinmekte ve üretimi yapılmaktadır. Dünya yaş kayısı üretiminde, Türkiye, birinci durumdadır. Türkiye’yi: İtalya ve İspanya izlemektedir.

Kayısı: içinde bulunan organik ve anorganik maddelerle, insan sağlığına olumlu etkiler yapar. Muhteviyatında bulunan yüksek şeker, nişasta, protein, pektin, çeşitli vitaminler (A,B,B2,C,E,P,PP,Folik asit) içermektedir.

A vitamini: vücudu ve organları saran epitel doku ve göz sağlığı, kemiklerin ve dişlerin gelişimi açısından yararlı ve gereklidir. Ayrıca: kayısının sodyumca fakir, potasyumca zengin olması, bazı özel diyetlerin düzenlenmesinde de yardımcı olur.

MALATYA ASKERİ YAPI

İl merkezinde: 2’nci Ordu Komutanlığı karargahı bulunuyor. Ayrıca: 7’nci Ana Jet Üs Komutanlığı da var. Yani: Malatya şehrinde, yoğun bir askeri personel ve ailelerinin oluşturduğu sosyal çevreyi görmek mümkün. Özellikle: hafta sonu günlerinde, şehir merkezinde bol miktarda, asker şahıs görülebiliyor.

Malatya İnönü Üniversitesi

MALATYA İNÖNÜ ÜNİVERSİTE

Üniversite, 1975 tarihinde kurulmuş olup, Türkiye’nin kuruluşu en eski üniversitelerinin arasındadır. Üniversite bünyesinde birçok fakülte ve yüksek okul bulunmakta olup, en son olarak: 2009 yılında Hukuk ve 2010 yılında İletişim Fakülteleri kurulmuştur.

Üniversite kampüsünde: eğitim-öğretim birimleri, Turgut Özel tıp merkezi, öğrenci yurtları, spor tesisleri, konferans salonu, alışveriş merkezi, öğrenci kafeteryası, kitap satış merkezi, internet merkezi, kütüphane, bayan kuaförü, postane, banka şubeleri bulunmaktadır.

Üniversite kampüsü içinde, 2 tane müze var. Bunlar: İsmet İnönü Müzesi ve Turgut Özal Müzesi.

NE YENİR

Malatya mutfağında, köfteler önemli yer tutar. Köftelerin yapımında kullanılan ana malzeme ise, bulgurdur. Malatya’da, bulunan 70’den fazla köfte çeşidinden, benim size önerebileceğim başlıcaları şunlar: analı-kızlı, içki köfte, sumaklı ekşili köfte.

NE SATIN ALINIR

Malatya’da, buraya has kayısının her türü satışa sunuluyor. Özellikle: kuru kayısıların hediyelik paketleri göz alıcı. Siz de, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, kayısıdan mamul ürünlerden satın alabilirsiniz. Elbette, kayısı kurusu ve kayısı çekirdeği, ilk öneri.

Malatya

GEZİLECEK YERLER

Malatya Müze

MÜZE

1971 yılında, İnönü parkında, günümüzde “Evlendirme Dairesi” olarak kullanılan binada, ilk müze açılır. Kernek Meydanındaki müze binası yapımına ise, 1975 yılında başlanır ve 1979 yılında bitirilerek, ziyarete açılır. 2001 yılında ise, Müze modern bir sergilemeye kavuşmuştur.

Müzede: 15.000 eser bulunmaktadır.

Neolitik Heykelcikler

Burada sergilenen eserler: MÖ.8000 yıllarına tarihlenen, kireç taşından yapılmış, ilk heykel örnekleridir. Bunlar: İzollu bölgesindeki “Caferhöyük”te bulunmuştur. Burada: bu ilk heykel örneklerinin yanı sıra, obsidiyen bıçak, orak, ok ucu, keski ve delgiler de bulunmuş olup, bunlar da müzede sergileniyor.

Kılıç ve Mızrak Uçları

Bunlar: Aslantepe bölgesinde bulunmuş olup, MÖ.3200-3000 yılları arasından, günümüze kadar ulaştıkları tahmin edilmektedir. Bu kalıntıların çoğu bronz olup, arsenik alaşımlı olmaları ve bir kısmının gümüş olması, ilgi çekmekte ve arkeolojik önemlerini arttırmaktadır.

İnsan Mezarı

Aslantepe höyüğünde bulunan bu mezar buluntularının, MÖ.4000 yıllarından kaldığı tahmin edilmektedir. Anadolu’da, ölü gömme geleneklerinin tipik bir örneği olması açısından önem kazanmaktadır. Mezar: orijinalliği bozulmadan, sağlamlaştırılarak müzeye getirilmiştir.

Mezarda bulunan ceset, bir kadına ait olup: süs eşyaları, mutfak kapları ile birlikte bulunan ceset: arkeolojik dilde “hoker vaziyeti”  denilen bir şekilde yani “çocuğun ana rahminde duruş şekli” gibi yatırılmış vaziyette bulunmuştur.

Bu şekilde yerleştirilmesinin sebebi: devrin insanı tarafından, dünyaya nasıl gelindi ise, öyle gömülmesi düşüncesinin ağır basmasıdır. Ancak: o devirde, elbette çocuğun ana rahmindeki bu yatış şeklinin nasıl öğrenildiğine dair her hangi bir bilgi yok. Yani, bu ana rahmindeki yatış şeklini nasıl öğrenmişlerdir, meçhul.

Mühür Baskılar

Aslantepe höyüğünde yoğun olarak bulunan mühür baskıların, MÖ. 3200-3000 yıllarından günümüze kaldığı düşünülmektedir. Bunların bulunması: Aslantepe bölgesinin ne derece önemli olduğunu ortaya koyması açısından ilgi çekmektedir. Diğer yandan: Aslantepe bölgesinde bulunan Saray kompleksi içinde: ilkel muhasebe sistemi ve bürokrasinin doğuşunun ilk temellerinin ifadesi açısından da önem taşımaktadır.

Kral Mezarı

Aslantepe kazılarında ortaya çıkarılan, MÖ.2900 yıllarına tarihlenen, Saray yapısı içindeki, 70’den fazla mezar buluntusu ve kral mezarının bir örneği, Müzede sergilenmektedir. Kralın mezar içinde: yukarıda sözünü ettiğim şekilde (hoker-yani çocuğun ana rahminde yattığı gibi şekilde) yatıyor olması ve mezarın üzerinde, kurban edildiği  düşünülen 4 kişinin bulunma pozisyonları, ilgi çekiyor.

Müzede: tüm bunların dışında, Karakaya Baraj gölü suları altında kalan Değirmentepe höyükte yapılan kazılarda bulunan: mühür ve mühür baskıları da sergileniyor.

Malatya Orduuzu-Pınarbaşı

ORDUZU, PINARBAŞI

Malatya-Elazığ karayolu üzerinde, il merkezine 5 km. uzaklıkta, Bahçebaşı semtinde, kaynak suları, önüne set çekilerek bir gölet oluşturulmuştur. Yörenin yamaçları çam ağaçları ile çevrili olup, özellikle yaz aylarında, yörenin insanın en büyük uğrak yeri olan bir mesire yeridir.

Bu yapay göl kıyısında: yazlık gazinolar, dinlenme tesisleri ve “Kayısı Fuar Alanı” bulunmaktadır. Malatyaspor Futbol Takımının tesisleri de, burada bulunmaktadır. Tüm bunların yanında, burada, bir de açık yüzme havuzu var ve yaz aylarında yüzme yarışmaları yapılıyor.

Malatya Aslantepe

ARSLANTEPE HÖYÜĞÜ

UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınan Arslantepe Höyüğü hakkındaki ayrıntılı tanıtım yazım yine bu sitede.

Arslantepe höyüğü tanıtım yazısı için.

HORATA

İl merkezine, 5 km. uzaklıkta, Konak kasabasındadır. Burada: Beydağı eteklerinden çıkan Hotara çayının çevresinde oluşturulmuş bir mesire yeri var. Yörenin insanları, yaz aylarında buraya akın ediyorlar.

İSPENDERE İÇMESİ

Malatya-Elazığ kara yolunun, 28’nci km.de, İspendere köyündedir. Buradaki içme: ağaçlar arasında, açık bir alandadır. Su: 3 kaynaktan çıkmakta olup, hem içme ve hem de banyo olarak kullanılabilmektedir.

İçme olarak kullanıldığında: sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Burada: Malatya İl Özel İdaresi tarafından yaptırılan: bir motel ve gazinosu var.

Malatya Atatürk Anıtı

ATATÜRK ANITI

İl merkezinde, 1946-1947 yılları arasında, halktan toplanan paralarla yaptırılmıştır. İki bölümlü anıtın: birinci bölümü: taş kaide, ikinci bölümü ise: bronz Atatürk ve bayrak taşıyan çıplak genç erkek figürü. Anıtın mimarı ise: Nejat Sirel.  Heykeltıraş ise: Hakkı Bey.

Malatya

İNÖNÜ ANITI

İl merkezinde, Valilik binası önündedir. Anıt: 1946-1947 yılları arasında, ildeki Atatürk anıtını da yapan heykeltıraş Nejat Sirel ve Hakkı Bey tarafından yapılmıştır. Yine: Atatürk anıtı gibi, iki kademeli olup, taş kaide ve bronz İsmet İnönü heykellerinden oluşur. Halktan toplanan paralar ile yaptırılmıştır.

 

Malatya Hekimhan

Malatya Hekimhan

Hekimhan, Malatya il merkezi arasındaki uzaklık: 85 km. Hekimhan, Kangal arası uzaklık: 76 km.

TARİHİ

İlçe, MÖ 2’nci yüzyıl ile MS 14’ncü yüzyıllar arasında yoğun olarak kullanılan İpek Yolu-Bakır yolu güzergahında bulunmuştur. 13’ncü yüzyılda bölgede Selçuklular hakimdir. Aynı dönemde, devrin ünlü doktorlarından Ebu-l Hasan El Hekim: tarafından günümüzde ilçe merkezinde bulunan ve “Taşhan” olarak bilinen han yaptırılmıştır.

“Han-ı Hekim” olarak isimlendirilen bu han, daha sonra kurulan ilçeye “Hekimhan” isminin verilmesine vesile olmuştur. (ayrıntı aşağıda) Osmanlı döneminde, 1656-1661 yılları arasında Köprülü Mehmet Paşa, ilçede bulunan hanı askeri amaçlı kullanım için onarttırmıştır.

Bu dönemde, Selçuklulardan kalan hana ek, Köprülü Mehmet Paşa Camisi yaptırılmıştır.

Hekimhan, 1 Temmuz 1921 tarihinde ilçe statüsü kazanmıştır.

Malatya Hekimhan

GENEL

Malatya ilinin en gelişmiş ilçesidir. İlçe, Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alır. Dağlık ve engebeli bir yapıya sahiptir. İlçe merkezinin rakımı 1040 metredir. Dağlar dik ve ormansız olduğu için sık sık taşkın ve erozyon olmaktadır.

İlçede ortadaki kayalık tepenin ismi  “Zurbahan” dır.  İlçede tipik karasal iklim hüküm sürer ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar kar yağışlı ve soğuk geçer.

İlçenin akarsuları Kuruçay ve Yağca çayıdır. İlçe toprakları demir ve krom madeni bakımından oldukça zengindir. İlginç bir durum, ilçede pusulalar doğru yönü göstermez, çünkü dağı taşı demirdir.

Öte yandan, ilçenin toprağında da yoğun asbest bulunduğu söyleniyor. Son yıllarda ilçede kayısı üretimine ağırlık verilmiştir. Halkın başlıca geçim kaynağı kayısı üretimidir. Kayısı yanında cevizi de ünlüdür.

HEKİMHAN CEVİZ, MADEN VE KÜLTÜR FESTİVALİ

Festival, her yıl Temmuz ayı içinde yapılmaktadır. Hekimhan ilçesinin turizm potansiyelini arttırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımı yapılmak için yapılan festival 2009 yılından bu yana düzenleniyor.

Malatya Hekimhan

HEKİMHAN MEHMET EMİN SUNGUR MESLEK YÜKSEK OKULU

Malatya Turgut Özal Üniversitesine bağlıdır. 1997 tarihinde kurulmuştur. Başlangıçta teknik programlar bölümü bünyesinde: Maden, Bahçe Ziraatı ve Arıcılık programları açılmıştır. 2001-2002 öğretim yılında, okul kendi kampus alanında eğitim-öğretime başlamıştır.

Malatya Hekimhan

GEZİLECEK YERLER

Malatya Hekimhan

 TAŞHAN

Taşhan’da üç ayrı kitabe vardır. Yapının yapım aşamaları ile ilgili bu kitabeler şunlardır:

Birinci kitabe

Hanın kapalı bölümünde kapı üstündeki birinci kitabede: hanın birinci kısmı olan, kuzeydeki eski kısmın Selçuklular döneminde, tahta çıkmadan önce Malatya valisi olarak görev yapan, 1218 yılında, I. Izzettin Keykavus (1210-1219)tarafından, devrin ünlü hekimlerinden Malatyalı Ebu’l Hasan oğlu Selim El-Malati’ye yaptırıldığı yazılıdır.

Aynı kitabe, Ermenice ve Süryanice yinelenmiştir. Süryanice yazılmasının sebebi, o dönemde dünya ticaret dilinin Süryanice olmasıdır. Ayrıca, bu durum o dönemde bölgede büyük bir Süryani topluluğunun bulunduğunu da gösterir.

Daha sonra hanı yapan hekimin hekimliğine vurgu yapılarak halk arasında han “Han-ı Hekim” olarak yani “Hekimin Hanı” olarak isimlendirilmiştir.

Malatya Hekimhan

İkinci kitabe

Avlulu bölümün kapısı üstündedir. I. Alaeddin Keykubad döneminde (1229-1237) yapıldığı belirtilmektedir.

Üçüncü kitabe

Kapalı bölümdeki üçüncü kitabede, 16’ncı yüzyılda onarımı gösterir. Köprülü Mehmet Paşa, Sadrazamlığı sırasında (1661-1665) Anadolu’da Celali isyanlarını bastırmak için Anadolu’ya geçtiğinde, Taşhan’ın birinci bölgesine ek olarak ikinci bölmesini, Camiyi ve Hamamı yaptırmıştır. Bu üçüncü kitabede, Sultan Mehmet Han ve Köprülü Mehmet Paşa unvanları geçer.

Malatya Hekimhan

Mimari özellikleri

Yapı: Selçuklu sultan hanları geleneklerini devam ettirir. Önden revaklı, kare avlu, avluyu takiben de hol kısmından oluşur. Dikdörtgen planlı ve avlulu, eyvanlı yapı gurubundadır. Eski Malatya’daki büyük hanın sitilini yansıtır.

Avlunun çevresine yapılan, ikinci kısım ise Osmanlılar döneminde Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Burası, günümüzde iş yerleri olarak kullanılmaktadır.

Ölçüleri birbirini tutmayan odalarca sarılmıştır. Girişin sağ ve solundaki kare planlı odaların üstü beşik tonozlarla örtülü olup, içlerinde birer ocak vardır.

Çünkü, bu yerler Köprülü devrinde günümüzdeki hükümet daireleri yerine devlet iaşe konağı olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır. Üç nefli kapalı bölümün batı duvarı payandalarla güçlendirilmiştir.

Yapı bezemesizdir. Osmanlı döneminde yoğun tamirat görmüş olan han, 1987 yılında restore edilmiştir. Han ismiyle ilgili bir rivayet var. “Mısır’dan Malatya’ya sürgün edilen Emrullah isimli bir hekim, cezasını çekip İstanbul’a dönüşünde burada bulunan Taşhan’da bir süre konaklamıştır.

Bu süre içinde hanın yıkılan yerlerini tamir ettirip, üzerine ismini yazdırmıştır. Bu han yapısına izafeten buraya “Hekimin Hanı” denilmiştir. “

Malatya Hekimhan

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA CAMİSİ

Cami, Taşhan’ın kuzeydoğusundadır.

Ana mekanın giriş kapısı üzerinde, talik hatla yazılmış bir kitabesi vardır. Bu kitabede caminin 1661 yılında yapıldığı yazılıdır. Cami, 1656-1661 yılları arasında Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Son cemaat yeri karşısındaki muslukların üzerinde ise, onarım kitabesi vardır ve tarih olarak 1815 yazılıdır.

 Son cemaat yeri revaklıdır. Beş küçük kubbe, burayı örter. Ana mekan dikdörtgen şeklindedir. Ortada bulunan büyük kubbe, iki yana doğru beşik tonozla genişletilmiştir.

Kubbe sekiz kasnak üzerine oturur. Giriş kapısının tam karşısına rastlayan mihrap gayet sadedir, hiçbir süsleme yoktur. Caminin batı duvarına bitişik tek minarelidir.

Malatya Hekimhan

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA HAMAMI

Taşhan’ın doğu duvarına bitişiktir.

Kitabesi yoktur, bu yüzden ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmez. Ancak Köprülü Mehmet Paşa camisinin yapıldığı tarihte, Köprülü Mehmet Paşa tarafından vakıf edildiği tahmin edilmektedir. (1660-1661) Hamam, günümüzde oldukça harap durumdadır. Giriş kapısının üstü, eğimli çatıyla örtülüdür. Oradan da soyunma bölümüne geçilir.

Burası kare şeklindedir, üstü kubbe ile örtülüdür. Soyunma kısmından soğukluk kısmına geçiril, burası beşik tonozla örtülü, dikdörtgen şeklinde uzunca bir holdür.

Burayı küçük bir mekan izler. Batı duvarındaki küçük bir kapı ile halvet bölümüne geçilir. Burası da bir kubbeyle örtülüdür. Soyunma zemininin doğu duvarına bitişik külhan bölümü vardır.

Malatya Hekimhan

SUROHAN KİLİSESİ

İlçe merkezinde Kaymakamlık binasının arkasındadır.

Kilise, 16’ncı yüzyılda yapılmış Surp Pirgıç Ermeni Kilisesidir. Kitabesi yoktur. Yapı 1934 yılına kadar bir dönem hapishane olarak kullanılmış olup günümüzde yıkık durumdadır. Yapı dikdörtgen planlı, basit bazilika tipindedir. Yan cephe duvarında bulunan kabartma haç işaretlerinden Bizans döneminde yani 1500’lü yıllarda kilise olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Malatya Hekimhan

ŞIRZI’DA BULUNAN HİTİT HİYEROĞLİF KİTABESİ

İlçe merkezine bağlı Şırzı köyünde, köye yarım saat mesafede “Ören” denilen yerde büyük bir şehir harabesi vardır.

Harabelerde taş duvarlar kolayca görülmektedir. Toplanan çanak-çömlek parçaları harabelerin Roma dönemine ait olduğunu gösterir. Bizi ilgilendiren Hitit hiyeroglif kitabesi: Şırzı köyünün, 2 kilometre güneyinde, Ören denen kalıntılara 1 saatlik uzaklıktadır.

Ören harabeleri Roma dönemine aittir, ancak kitabenin bulunduğu yer, Ören harabelerinin bulunduğu yerden 1 saat uzaklıkta olduğuna göre, kitabenin Ören ile ilgisi yoktur.

Kitabe, dağ silsilesinin batı yamacında, vadiye manzarayı kapayan küçük ve tabii bir sed üzerindedir. Kitabe, meyilli toprakta, müstakil olarak duran 2.5 metre eninde ve 1.5 metre boyunda büyük bir kaya bloku üzerindedir. Yamacın üstünde görülen kayalar kopmuştur. Kitabede satırlar: sağdan-sola, aşağıya doğru meyilli gider.

İşaretler tamamen amudi olarak sıralanmıştır. Bu tanzime bakılınca, kitabe yazıldığı zaman, kaya şimdiki yerinde durmuş olmalıdır. Kaya civarında hiçbir bina ve tapınak izine rastlanılmamıştır.

Buna istinaden, kayanın muhtemelen Hitit döneminde aşağıya düştüğü ve kitabenin bu hadiseyi veya herhangi bir hadiseyi canlandırma veya hatırlatmak amacıyla yazıldığı düşünülmektedir. Evet, sonuç, kitabede yazılı metin okunamamış, çözülememiştir, yani kitabede neler yazdığı bilinmiyor.

Malatya Hekimhan

HASAN AĞA ÇEŞMESİ

Hasan Ağa Çeşmesinin ilginç bir hikayesi var, hatta çeşme, Hekimhan’daki ilk yerleşim ile ilgili bağlantı da yapıyor. Şöyle ki: Köprülü Mehmet Paşa: İstanbul’dan sefere çıktığında Hekimhan’a gelince her yerin yemyeşil ormanlar ve bol sularla dolu olduğunu görür. Burada ordusu ile birlikte dinlenmeye çekilir. Bu sırada askerlerin bir kısmı çevrede geziyorlarmış.

Günümüzdeki Hasan Ağa çeşmesinin bulunduğu yere gelmişler, burada küçük bir derenin aktığını görürler. Ancak bu küçük derenin içinde bir kırmızılık da akmaktadır. Askerler suyu takip ederler, bir yaralı adam görürler ve adamın kanı, dereye karışıp akmaktadır. Hemen Paşa’ya haber verirler.

Paşa: hekimle birlikte yaralı adamın yanına gelir, adamı hekime muayene ettirir, hekim “Paşam adamın bir canı kalmış, kurtulma ümidi yok” der. Paşa: hekime hitaben “Ya bunun canını kurtarırsın, ya da senin kanını bunun kanına katarım” der.

Bunun üzerine hekim, üç gün içinde yaralı adamı iyileştirir. Paşa: adama kim olduğunu sorar. Yarası iyileşen adam “Hekim olduğunu, ilaç yapmak için buralara geldiğini ancak eşkıyaların kendisini yaraladığını” söyler.

Köprülü, ormanda yaşayan eşkıyaların önlenmesi için, bulundukları yerdeki ormanı kestirir, bir yer açtırır, buraya bir han, bir hamam, bir de cami yaptırır. Ardından, bunların çevresine birkaç ev yaptırır ve bu suretle günümüzdeki Hekimhan’ın ilk yerleşimi yaratılmış olur.

Malatya Hekimhan

HEKİMHAN KONAKLARI

Ahmet Ali Efendi “Yazıcıoğulları Konağı”

Ahmet Ali Efendi, I. Dünya savaşında Yemen’de Yüzbaşı olarak savaşmıştır. Savaş sonrası Hekimhan’da Belediye Başkanlığı yapmıştır. Yaptırdığı konak günümüzde hala ayaktadır ve “Camcı İhsan Yazıcıoğlu’nun evi” olarak tanınır. Üzerinde herhangi bir tarihi kayıt yoktur.

Müftülerin “Camcı Ömer Alpay Konağı”

İlçe merkezine bağlı Müftüler kasabasındadır.

Konak üzerinde bir taş kitabe vardır. Kitabesinde, Bakara suresinin ayeti ve 1325-1327 tarihleri yazılıdır. Ayrıca, taş kitabesinin aynısı, girişte tavan tahtaları üzerine de yazılıdır. Binayı ilk olarak Hüseyin Ağa’nın babası Nedim Ağa yaptırmıştır.

Bu kişi Sultan Reşat’ın culuy törenine katılmıştır. Osmanlı döneminde Müftüler kasabasının idari işlerini bu binadan yürütmüştür. Müftüler günümüzde Özkul soyadı ile bilinen bir ailedir. Bu bina daha sonra miras olarak Camcı Ömer Alpay’a geçmiştir.

Malatya Hekimhan

GİRMANA KANYONU

İlçe merkezine 20 km uzaklıktaki Girmana beldesindedir. İpek Yolu beldesinin yeni ismi “Girmana” olmuştur.

Malatya Hekimhan

Kanyon tarihi İpek yolu güzergahı üzerindedir. Dik kayalar ve doğal taraçalara sahip kanyonun tektonik hareketler sonucunda 35 milyon yılda oluştuğu sanılıyor.

 Kanyonun ortasından “Kuruçay” akıyor. Burada: dağcılık, yürüyüş ve rafting yapılabilir. İl Özel İdaresi tarafından kanyona stabilize yollar açılmıştır.

Vadide: 4.200 metrelik yürüyüş parkuru, 700 metre ahşap görünümlü trabzan, 11 kameriye ve 25 piknik masası vardır. Ayrıca, köprüler ve banklar bulunmaktadır.

Yürüyüş parkuru yanlarına ise 11 bin çam fidanı dikilmiştir. Ziyaretçilerin hafta sonu kalabilmeleri için bungalov evler yapılması düşünülmektedir.

Malatya Hekimhan

Kanyonda, kuruçayın üzerinde bir köprü bulunuyor. Bu köprünün ismi “Kızlar köprüsü” dür. Rivayete göre, yörede 150 yıl önce birbirlerini seven iki genç kanyonda buluşurmuş.

Delikanlı, suların yükseldiği dönemde, kayadan çıkan çam ağacının dalını eğerek Kuruçay’dan geçip karşı kıyıda sevdiği kızın yanına gidermiş. İki sevgili yine bir gün çayın iki yakasında karşı karşıya gelmişler.

Delikanlı, sevdiğinin yanına gidebilmek için ağacın dalını eğdiği sırada, dal kopmuş ve delikanlı sulara kapılmış ve ölmüş. Sevdiği kız, kendinden sonrakilerin böyle bir acı yaşamaması için çeyizini satarak buraya ahşap bir köprü yaptırmış ve bu köprü yıllarca kullanılmış. Adı “Kızlar köprüsü” olarak bilinen bu ahşap köprünün hikayesi dilden dile aktarılmıştır.

Malatya Hekimhan

YAMADAĞI VE YAMADAĞI KAYAK MERKEZİ

Sivas ve Hekimhan arasında kalan Yama Dağı, 2500 metre yüksekliktedir. Buraya yapılması düşünülen Yamadağı Kayak Merkezi, Sivas-Kahramanmaraş ve Erzincan yöresindeki kayak severler tarafından kullanılabilecektir.

Yama dağında zirvede bir de NATO hava üssü bulunuyor.

Yamadağı Kayak Merkezi

2011 yılında temeli atılan ve bugüne kadar faaliyete geçemeyen Yama Dağı Kayak Merkezinde hazırlıklar sürdürülüyor. Burada 70 yataklı bir otel ve 1250 metre uzunluğunda teleski tesisleri hazırlanıyor.

Kayak alanında, 335 metre kot farklı yaklaşık 1700 metre uzunluğunda 1’nci etap kayak alanı ve 382 kot farklı yaklaşık 1500 metre uzunluğunda 2’nci etap kayak alanı olmak üzere 2 adet pist yer alacaktır.

Evet tüm bunlar güzel de, tesis henüz açılmamış, çünkü özellikle Malatya-Sivas karayolunun 110’ncu kilometresi ile, kayak merkezi arasındaki ulaşıma sağlayacak ara yol, kış aylarında hizmet verebilecek durumda değilmiş.

Yaklaşık 18 kilometrelik yolda, kış aylarında yaklaşık 2 metrelik kar birikmesi, ulaşımı imkansız hale getiriyormuş.

Malatya Hekimhan

DİPSİZ GÖL

İlçe merkezine bağlı Hasançelebi Beldesindedir. Göl, Hasançelebi beldesine 7 km uzaklıkta Yama dağı eteklerinde Baskinik köyünün hemen yanındadır.

Yamadağların tepesindeki krater gölünün deniz seviyesinden yükseklik 1700 metredir. Gölün derinliği bilinmiyor ama 100 metre civarında olduğu tahmin ediliyor.

Gölün bugüne kadar kuruduğu görülmemiştir. Gölde yaşayan sülükler toplanıyor ve şifa kaynağı olarak kullanılıyor. Bu sülükler yüzünden, göle “Sülüklü göl” de deniliyor.

Çevre yörelerden birçok vatandaş, sülükler yüzünden Dipsiz gölü ziyaret ediyorlar. Gölün çevresi, Malatya Valiliği tarafından düzenlenerek mesire alanı haline getirildi.

Gölün çevresi teraslama yapılarak ağaçlandırılmış, kamelyalar yerleştirilmiştir. Buraya piknik amaçlı gelenler yanında, çadır kuranlar da bulunuyor.

Gölün hemen yanı başında bir kilise kalıntısı vardır. Ayrıca çeşitli eski dönemlere ait mezarlar bulunuyor. Ancak buraları kaçak define arayıcıları tarafından delik deşik edilmiştir.

Göl ile ilgili diğer rivayetler, efsaneler şunlardır: “Gölde çok eskiden ağırlığı 50 kiloyu bulan balıklar yaşarmış. Göl adeta balık üretme çiftliği gibiymiş. Ama dinamit gibi patlayıcılar atılmış, hatta göle elektrik verilerek balıklar yok edilmiş.

Ancak bugün, gölde küçük balıklar yaşıyor. Ayrıca, hiçbir yerde yaşamayan Angut kuşlarının göl çevresinde yuva yapıp çoğaldıkları ifade ediliyor. Angut kuşları ilginçtir, kayalara yumurta bırakırlar, yumurtalardan yavru çıkar, erkek Angut kuşu ayrı tepede, dişi Angut kuşu ayrı tepede durarak yavruları sürekli izler, yavruları gölde büyüyüp bağımsız yaşayabilecek duruma gelince yavruları da alıp orayı terk ederler. Hatta, dipsiz gölde fazla olan su kendiliğinden aşağılara doğru akarak kayısı bahçelerine hayat veriyormuş.”

 HASANÇELEBİ ILICA MESİRE ALANI

İlçe merkezine bağlı Hasançelebi beldesinde, beldeye 3 km uzaklıktadır.

Burada oldukça büyük yapay bir göl vardır. Göl ve çevresindeki park alanı, özellikle yaz döneminde güzel manzaralar sunuyor. Piknik yapılabiliyor, gölde bulunan sandallarla sandal gezisi yapılabiliyor.

Malatya Hekimhan

ŞIPŞIPI

Şıpşıpı, kayaların çıkıntılarından süzülen damlaların şıp şıp seslerinden esinlenilerek isimlendirilmiştir. Şelalenin eteğindeki kayalardaki arapsaçı benzeri bitkilerin üzerindeki damlacıklar kışın soğuğunda oldukça güzel manzaralar yaratır. Şıpşıpı suyunun geçtiği bahçelerde sık meyve ağaçları, ceviz, kayısı ağaçları görülebilir.  

Gelelim eskilere, eskiden halk şıpşıpı’ya ziyaret için gidermiş. Hekimhan ve çevresinde sıtma hastalığına yakalananlar şıpşıpının damlayan sularından içer, kayaların arasından çıkan suyun birikintisinde yıkanırmış. Dilek ve muratlarının olması için kayalara, ağaçlara çaput bağlar, mum yakarlarmış. Suyun yatağındaki değirmen, yakın geçmişe kadar çalışıyormuş.

Yine, Şıpşıpı denen bahçedeki arasından su geçen taşla ilgili bir efsaneden söz etmek istiyorum “Kurtuluş savaşı sırasında istila edilen yerlerden biri olan Hekimhan’da, güzelliği dillere destan genç bir kız yaşarmış. Düşman askerleri bu kızı “Şıpşıpı” denilen yerde görmüşler ve peşine düşerek ona saldırmayı amaçlarlar.

Genç kız, namusunu kurtarma için ağlaya ağlaya “Allahım ya beni taş et, ya da kuş et” demiş ve o anda taş kesilmiştir. Genç kız Allaha yalvarırken, ağladığı için de bu taştan tuzlu su akmaktadır. Şıpşıpı denilen yerin bu adı almasının sebebi de göz yaşlarının şıp şıp akmasından kaynaklanmaktadır.

Malatya Hekimhan

ÇİMENLİK KALESİ

İlçe merkezine bağlı 32 km uzaklıktaki Çimenlik mahallesinin 3 km kuzeyinde yüksekçe bir yerdedir.

Kalenin Roma döneminden kaldığı düşünülüyor. Bu alanda: ana kayaya oyulmuş (sarnıç şeklinde) iki adet su biriktirme kuyusu bulunmuştur. Ayrıca bu kuyulara yönlendirilmiş oyuk şeklinde su arkları, alan yüzeyinde kaba ve ince seramik parçaları, mimaride kullanılabilecek düzgün kaba yontu taşlar ve yüzeyinde moloz taş olması bu düşünceyi desteklemektedir.

Ayrıca ana kayanın aşağı kısımlarında kültür toprağı yüzeyinde de seramik parçalarına rastlanmıştır. Çimenlik kalesi alanı Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Malatya Hekimhan

ÇAĞNA

İlçe merkezinde Emniyet müdürlüğünün arkasına düşen uçurumun adı “Çağna” dır.

Çağna: nice ölümlere, intiharlara, tarihi acı olaylara şahitlik etmiştir. Eskiden telef olan, mundar olan, belediye görevlilerince zehirlenen hayvanlar da buradan atılırmış. Böyle günlerde kartallar, leş yiyen hayvanlar bayram ederlermiş. Halktan bazıları, birbirleriyle dövüştüklerinde ve tartıştıklarında beddua ederken “Çağna harcı, git Çağna’dan kendini at, temizle” diye söylermiş. Çağna’ya günümüzde Belediye tarafından güzel bir pak yapılmıştır.

 

 Malatya Yazıhan hakkındaki gezi yazım için Yazıhan