Andorra

Andorra

Andorra

Önümüzdeki aylarda, belki de adını sık duyacağımız bir yer. Çünkü: Avrupa’da, İspanya-Fransa arasında, Pirene dağlarının üzerinde sıkışmış bu küçük ülke: Avrupa’nın pek çok ülkesinde, her ne kadar kayak turizmi ve vergisiz alışveriş ile tanınsa da, ülkemizde pek tanınmıyor.

Andorra

ULAŞIM

Andorra’ya İspanya üzerinden gitmeyi düşünürseniz: Barselona şehrinden ulaşım mümkün. Barselona-Andorra arasındaki karayolu uzaklığı: 180 km. Ancak, her ne kadar fazla uzun görünmese de, bu yolculuk, yaklaşık 3 saat sürüyor ve bu arada, yol üzerinde, yaklaşık 20-30 dakikalık bir mola veriliyor. Yani, toplam yolculuk süresi, 3.5 saat sürüyor.

Neden uzun? Çünkü: Andorra, konum itibarıyla Pirene dağları üzerinde bulunduğu için, karayolu ulaşımının özellikle, son bölümleri, dağlara tırmanış şeklinde, virajlı ve inişli-çıkışlı ve bunun doğal sonucu olarak, yol mesafe olarak kısa görünse de, zaman olarak uzun.

Andorra’ya ulaşım için, günümüzde üç yol bulunduğu ve dördüncünün yapıldığı söyleniyor. Dördüncü yol bittiğinde ulaşımın yarım saat  daha kısalacağı belirtiliyor. Bu yeni yolun finansmanı, turizm gelirlerini doğrudan etkileyeceği için Andorra devleti tarafından karşılanıyormuş, çünkü: gerçekten bütün gelirleri, buraya gelecek turistlere bağlı.

Sonuç olarak

Barselona-Andorra arasındaki yol pek keyifli değil. Hani: değişik bir ortam, yeni yerler görebilmeyi umsanız da, bu da mümkün değil. Uzun süre, yeşilliklerle kaplı araziden başka bir şey görmek mümkün değil. Bunun dışında, geçilen birkaç yerleşim yerinde de, pek görülebilecek bir şey yok. Yani: 3.5 saatlik yolculuk, tam bir uyku molası denilebilir.

Tur şirketlerinin organizasyonu dışında, Andorra’ya kendi başına gitmek isteyenler: Barselona havaalanından, Andorra’ya servis yapan otobüslerden yararlanabilirler. Eurolines Terminal B kapısı önünden kalkan otobüsler ile Andorra ülkesine, tek yön 23 Euro ve gidiş-dönüş 40 Euroya gidebilirsiniz. Tur şirketlerinin talebi ise, 60 Euro civarında oluyor.

TARİHİ SÜREÇ

Andorra: tarih boyunca varlığını sürdürmüş, küçük bir ülke. Ancak, bir zamanlar, halen merkezden 13 km. uzaklıkta bir köy olarak bulunan, Uren kontluğuna bağlı imiş. Günümüzdeki Urjen köyü, bir zamanlar, kontluk olarak bölgenin hakimiyetini elinde bulunduruyormuş.

Ancak, takip e den süreçte: bölge Fransızların egemenliğine girer. Sonra: İspanyollar ve sonra yine Fransızlar ve son olarak İspanyollar.

Yani: Fransızlar ve İspanyollar arasında, bölgedeki hakimiyet için sürekli bir çatışma ve kavga yaşanır ve birbirlerini sevmezler. Hatta: Fransızlar, “Afrika, Pireneler’den sonra başlar” diyerek, gerek İspanyollar ve gerekse Portekizlileri, Avrupalı saymazlar.

1900’lü yılların başına gelindiğinde ise, İspanyollar, biraz da sırtlarındaki kamburu atmak için, Andorra’ya bağımsızlık verirler.

Her ne kadar, 1992 yılında demokrasiye geçilmiş olsa da, ülke, Prenslik sistemiyle yönetilmektedir. Ancak: ülke idaresi, biri Fransa’da yaşayan prens ve diğeri Andorra sınırları içinde Urjel köyünde yaşayan başpapaz olmak üzere, iki prens tarafından yürütülmektedir. Resmi aktivitelerde, her ikisi de bulunmaktadır.

Andorra

GENEL ÖZELLİKLERİ

Andorra: Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının büyüklüğü, 485 km. karedir. Ancak, bu toprakların büyük kısmı dağlık olması nedeniyle: tarım, hayvancılık ve sanayi yapılamamaktadır.

Bu coğrafi konum nedeniyle: havayolu ve tren yolu da kullanılamamaktadır. Hatta: ülkede tüketilen tüm gıda maddeleri: başta İspanya olmak üzere, çevre ülkelerinden ithal edilmektedir.

Ülkenin en büyük şehri: Andorra La Vella. Bu şehir: 1023 metrelik rakımı ile, Avrupa’nın en yüksek başkenti olarak öne çıkmaktadır. Başkentin nüfusu 20 bin kişi iken, ülkenin toplam nüfusu: yalnızca 60 bin kişidir.

Andorra

Biraz önce söylediğim gibi: ülke, Pirene dağları üzerinde kurulmuştur. Başlıca iki nehir bulunmaktadır. Bunlar:  doğu ve batı Balira nehirleridir. Bu iki nehir, Andorra’dan çıkmadan önce birleşirler ve büyük Balira nehrini oluştururlar.

Büyük Balira nehri: İspanya sınırlarına girince büyüklüğünü bırakır ve Balira ismi ile bir süre daha devam eder ve daha sonra Segre nehrine kavuşur.

Ülkede konuşulan ana lisan “Katalanca”dır. Ancak: Katalanca ile birlikte, hemen hemen herkes İspanyolca ve Fransızca da bilir ve konuşur. Özellikle, Fransa’ya yakın olan kesimlerde Fransızca ve İspanyaya yakın olan kesimlerde İspanyolca bilinir ve konuşulur.

Ancak, ortak lisan, Barselona’da konuşulan Katalancadır.

Andorra
Andorra’da pek fazla tatil yok.

365 günlük bir yıl boyunca, yalnızca 4 gün tatil yapıyorlar. Bunlar: 1 Ocak: yeni yıl, 14 Mart: Anayasa günü, 8 Eylül: Milli gün ve 25 Aralık: Noel günüdür. Bu günlerde: dükkan ve mağazalar kapanıyor.

Ülkede; dağlık coğrafi konum nedeniyle tarım, hayvancılık ve sanayi yok dedim ama, kişi başına  düşen milli gelir: 46 bin dolardır. Turizm, bu milli gelirin en büyük nedenidir. Suç oranı derseniz, son derece  düşük. Andorralılara bu  durum sorulduğunda “çalışmaktan suç işlemeye vaktimiz yok” şeklinde cevap veriyorlarmış.

Andorra

TURİZM

Andorralılar: gerek tarım, gerek hayvancılık ve gerek sanayide coğrafi konum nedeniyle yapılanamayınca, zor şartlar altında yaşarlar. Ancak, 1970’li yıllara gelindiğinde, çevre ülkelerinden Fransa ve İspanyaya olan büyük turist akımı ilgilerini çeker. Bundan pay almayı düşünürler.

Özellikle: kar yağışının yoğunluğu nedeniyle, kayak pistleri yaparlar. Hatta: emekliler için kamp yerleri oluştururlar. Ancak: yine de, yeterli turisti ülkeye çekmeyi başaramazlar.

Bunun üzerine: ülkeyi “açık Pazar” haline getirirler. Ülke dışından getirttikleri kaliteli ve marka ürünleri: herhangi bir ilave vergi koymadan satmaya başlarlar ve böylece, alışveriş meraklısı turist yoğunluğunu yakalarlar.

Hatta, bir ara

Andorra’ya ilgi o kadar çok yoğunlaşır ki, turistler  dışında, Almanlar, Fransızlar ve İspanyollar, kamyonetleri ve minübüsleriyle, ülkeye gelirler ve başta beyaz eşyalar olmak üzere tüm gıda maddelerini buradan satın almaya başlarlar.

Bunun üzerine, az da olsa ekonomileri etkilenen Almanya ve Fransa’nın etkilemesiyle, Avrupa Komisyonu tarafından, turistlere alışverişlerde kota uygulanması konusunda yaptırımlar gündeme getirilir.

Buna göre: ülkeye gelen turistler: kişi başına 2 karton sigara, 1.5 litre alkollü içki, 150 ml. Parfüm ve tek parça eşyada 1100 Euro’luk alışveriş hakkı ile sınırlandırılırlar. Değeri yüksek ürünlerden birkaç parça alındığında, bu 1100 Euro’luk sınırlama olmuyor.

Örneğin: 800 Euro’luk, 3 adet video kamera alınabilir, bunların değeri her ne kadar 2400 Euro olsa da, önemli olan tek parça malda ve üründe, 1100 Euro’luk kota bulunmasıdır.

Bu arada: Andorra’nın Avrupa Birliği üyesi olmadığını da belirtmekte yarar var. Ama, yine de bu kotalar uygun hareket edilir. Çünkü, Andorralılar, günü birlik gelip giden turistlerden ziyade, ülkelerine gelip, birkaç gün kalacak turisti arzulamaktadırlar.

Sonuç olarak: günümüzde, 60 bin nüfuslu bu küçük ülkeye, her yıl, yaklaşık: 12-14 milyon arasında turist gelmektedir. Ancak, yine de, bunların büyük çoğunluğu, günü birlik ülkeye giriş yapan, yani ticaret için gelen turistlerden oluşmaktadır.

Andorra

Biraz önce kotalardan söz etmiştim.

Bu kotalar nasıl kontrol ve takip edilmektedir? Andorra ülkesinden çıkarken, gümrük sahasında her türlü araç durduruluyor ve kısa bir aramadan geçiriliyor. Ayrıntılı bir arama yok. Ama yine de, böyle ayrıntılı bir aramanın olmaması, hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmez.

Turistler de, bu kotaları aşmanın yolunu bulmuşlar. Pahalı bir cihaz, örneğin bir saat alındığında ve bunun bedeli,  tek parça halinde 1100 Euro’yu geçtiğinde, saat kola, kutusu çöpe, evrakları çantaya konularak, gümrük sahasını geçmenin yolu bulunmuş.

Diğer: sigara, alkollü içki, parfüm gibi ürünlerde kotaların aşımında ise; alınan malzemeler, kota standartlarında ayrı ayrı poşetlenip, turistlerin kendi aralarında paylaşılması suretiyle, kota uygulamasının sıkıntıları gideriliyormuş.

Evet, Andorra’nın turizm gelirlerindeki  temel faktör, alışveriş turizmi olsa da, ülkenin diğer turistik etkinlikleri de bulunuyor. Bunların başında: El Tarter ve Pal Soldue bölgelerinde yoğunlaşan kayak merkezleri var.

Andorra, kış turizmi çok canlı. Ülkede mevcut 3 kayak pistinde, binlerce insan kayak yapmanın tadına varıyor. Ayrıca, özellikle Fransız, İspanyol ve İngiliz kayak severlerin akın ettiği ülkedeki kayak okulları, Avrupa’nın en büyükleri arasındadır.

Son olarak, tüm bunların yanında, ülkede: başkentte, Caldea isimli büyük bir termal merkez bulunmaktadır. Burası, Avrupa’nın en büyük “SPA” merkezlerindendir.

Dağların arasında, hava serinken, sonbaharda ise dağlar yeşilken, jakuzinin altında ya da suyun içinde bulunmak muhteşem bir keyif. Andora da olursa, mutlaka buna da zaman ayırmalısınız.

Andorra

ALIŞVERİŞ TURİZMİ

Her ne kadar turistler için çeşitli alternatifler yaratılsa da, Andorra günümüzde, vergisiz alışveriş cenneti olarak bilinip  tanınıyor. Özellikle: Avrupa ülkeleri vatandaşları için, Andorra ucuzluk ülkesi. Hani: bizim ülkemizdeki fiyatlarla karşılaştırıldığında çok büyük farklılıklar ortaya çıkmıyor.

Hatta: Euro’nun yüksek olması nedeniyle, etiketlerdeki her görünen değeri, 9 ve hatta 10 ile çarpma gerekliliği, ülkedeki fiyatların bizim açımızdan ucuzluğunu pek ortaya çıkarmıyor.

Gümrük ve pasaport kontrol alınlarını geçtikten sonra: Andorra ülkesinin başkentine giriliyor. Kentin ortasından bir nehir geçiyor. Üstünde şirin köprüler bulunan nehrin  hemen iki yanında, çam ağaçlarıyla dolu, yüksek kesimler yükseliyor.

Andorra’nın başkenti:

İki dağ yükseltisi arasında kalmış. Her iki yana baktığınızda, çam ağaçlarıyla dolu yükselti görüyorsunuz. Tam ortadan geçen nehrin her iki yakasındaki caddeler ve ara sokaklarda: mağazalar, dükkanlar ve hipermarketler sıralanmış.

Bunların toplamının 2000 civarında bulunduğu söyleniyor. Yani: bu ülkede yaşayan her 40 kişiye, 1 dükkan düşüyormuş.

Bu arada: şunu da önemle belirtmek gerekir ki: şehre vardığınızda öncelikle küçük dükkan ve mağazaları gezmenizi öneririm. Çünkü: bunların çalışanları, her gün saat: 13.30 ile 16.00 arasında siesta denilen öğlen tatiline giriyorlar ve dükkanlarını kapatıyorlar.

Siz; şehre vardığınızda, öncelikle küçük dükkan ve mağazaları gezmelisiniz ki, siesta saatinde bunlar kapandığında büyük hipermarketleri gezebilirsiniz.

Andorra

Tur otobüsleri

Şehir merkezindeki otoparka girmiyorlar. Bu durumda: sizi, şehir merkezinde belli bir yerde bırakması ve belirlenen saatte yine aynı yerden alması gibi bir uygulama var. Elbette, bu uygulama sonucunda; elinizde yaptığınız alışverişin onca yükü ile, saatlerce dolaşmak yorucu ve sıkıcı oluyor.

Yine de, hemen ana cadde üzerinde bulunan, ünlü bir fast-foot restoranını: gerek kısa molalar-dinlenmeler ve gerekse tuvalet ihtiyacı için rahatça kullanabilirsiniz.  Zaten, başka alternatif de yok. Evet, ana caddelerde dolaşmaya başladığınızda: elbette, ilk gördüğünüz ürünlerde hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.

Çünkü

Andorra’yı, ucuz bir alışveriş cenneti olarak kafanızda kurdu iseniz, yanıldığınızı anlamak için pek fazla zaman gerekmiyor. Andorra: kaliteli ve marka ürünlerin satıldığı bir yer. Bu bir ülke politikası. Yani, burada sahte ürün bulmak veya satın almak mümkün değil.

Andorralıların prensibi: kaliteli ve marka ürünleri, vergisiz satmak. Yani: öyle büyük ucuzluklar beklemek hayal. İnsanlar, buraya gitmeden önce, burada her şeyin 1-2 Euro olduğu gibi, yanlış bir hisse kapılıyorlar.

Unutulmaması gereken başlıca konu: burası gerçekten bir pazar yeri değil. Yani, burada kaliteli ve marka ürünler, çok cüzi kar marjları ile satılıyor ve bu durum, fiyatların çok yüksek olduğu Avrupa ülkesi insanları  tarafından ucuz olarak değerlendiriliyor.

Ama, inanın bizim ülkemizde, burada satılan birçok ürün ya aynı fiyat ya da yakın fiyatlardadır. Elektronik cihazların fiyatlarının daha uygun olduğu söylenebilir. Bunun dışında, havaalanlarımızdaki free-shop mağazalarımızdaki ürün fiyatları, burası ile başa baş veya çoğu üründe biraz daha aşağıda.

Andorra

Evet, Andorrada gezmeye devam ediyoruz.

İlk rastladığınız mağazalardaki ürün fiyatlarını gördüğünüzde, biraz önce söylediğim gibi tam bir hayal kırıklığı  yaşanıyor. Özellikle: parfümeri ve kozmetik ürünlerinde, şehirdeki tüm mağazalar, etiket fiyatları üzerinden yüzde 10 indirim yapıyorlar ve böylece etiket fiyatlar, ülkemizdeki fiyatlara kavuşuyor.

Ancak: kesinlikle, ilk rastladığınız mağaza ve dükkanlardan alışveriş yapmamanızı öneriyorum. Ara sokaklara girin ve daha yüksek indirim oranları ile karşılayabilirsiniz.

Özellikle, parfüm ve kozmetik ürünlerinde, ara sokaklarda, etiket fiyatları üzerinden yüzde 25 indirim oranlarını bulmak mümkün.

Söylediğim gibi: kesinlikle bir ürün almak istediğinizde, birkaç mağaza ve dükkana bakmanızda yarar var. Bu arada: şunu da belirtmek gerekiyor. Ürünlerin fiyatları, şehirdeki mağaza ve dükkanlar içinde fazlaca oynamıyor.

Oynadığını görürseniz yani bir ürünü, bir mağazada diğerlerinden  daha yüksek görürseniz, bilmelisiniz ki, o ürünün ilave özellikleri (çantası, kılıfı, teknik özellikleri gibi) vardır. Yoksa: burada, aynı ürünün fiyatları arasında, çok büyük farklılıklar bulunmuyor, yani en fazla 10-20 Euro’luk farklar olabilir.

Andorra

Andorra’dan neler satın alınabilir, hangi ürünler ucuzdur?

Sigara ve tütün mamülleri

Mağazalarda, her türlü marka sigara ve tütün mamullerini bulup satın alabilmek mümkün. Fiyatları, aşırı ucuz değil. Avrupa ülkelerine göre fiyatlar pahalı olsa da, ülkemiz havaalanında fiyatların daha ucuz olduğunu gördüm.

Saat ve gözlük

Andorra’da üst marka tasarım saatleri bulmak mümkün. Özellikle: yüksek rakamlı bu ürünlerdeki fiyatlar, diğer ülkelerdeki satış fiyatlarının çok altında bulunuyor. İyi marka güneş gözlükleri: yaklaşık 100-150 Euro civarında satılmaktadır. Yani, güneş gözlüklerinde de uygun fiyatlar bulabilirsiniz.

Alkollu içecekler

Son derece ucuz. Şarapların fiyatları, 2-3 Euro’dan başlıyor. Yüksek kaliteli viskiler ise, yine diğer Avrupa ülkelerinden çok daha ucuz. Ancak: yukarıda sözünü ettiğim gibi, gerek ülke çıkışındaki gümrük ve taşıma sorunu, zaten fazla sayıda alma şansını ortadan kaldırıyor.

Özellikle: çok sayıda alınacak alkollü içkinin, uçak binişlerinde bagajları ağırlaştırıp fark ödemenize  neden olabileceğini ve bu durumda buradan sağladığınız indirimin, bagaj farkı ödediğinizde kaybolacağını unutmamak gerek.

Kozmetik ve parfümeri ürünleri

Özellikle parfümerinin ucuz olduğu söyleniyor. Ancak, merkezdeki birçok kozmetik mağazasının ürünleri, etiket fiyatları, ülkemizdeki havaalanı fiyatlarının üzerinde. Yani, yüzde 10 indirim yapıldığında, fiyatlar, ülkemizdeki havaalanı fiyatları düzeyine geliyor.

Yine  de, merkez yakınlarındaki ara sokaklarda, yüzde 25 indirim yapan kozmetik mağazaları var. Buralardan alacağınız ürünler, yüzde 25 indirim yapıldıktan sonra, karlı hale gelebiliyor. Kesinlikle, yukarıda da söylediğim gibi, hemen merkezdeki dükkanlara girip alışveriş yapmayın, unutmayın ki, merkez yakınlarındaki ara sokaklarda, çok daha uygun fiyatlar bulabilirsiniz.

Çikolatalar

Ünlü bir çikolata markasının ürünleri: havaalanında 7 Euro’dan satılırken, burada aynı ürünü 3 Euro’ya bulup satın alabilirsiniz. Ancak: elbette taşıma sorun olacaktır.

Bal

Andorra, çam ağaçları bulunan dağlarla çevrili bir yer olması nedeniyle, burada üretilen çam balı tavsiye ediliyor.

Cep telefonu

Andorra’da cep telefonları her ne kadar ucuz olsa da, garanti şartlarının uygun olmaması nedeniyle alınması önerilmiyor.

Elektronik cihazlar

Ülkede: elektronik cihazlar için: Fransa ve İspanya vatandaşlarına 2 yıl ve diğer ülke vatandaşlarına ise 1 yıllık garanti süresi tanınıyor. Fotoğraf makinası, kamera gibi cihazların fiyatları uygun. Ancak, ben yine de buradan satın almayı düşündüğünüz ürünün fiyatını, Türkiye’den gitmeden önce takip etmenizi öneririm. Çünkü: birçok ürün, aynı fiyata satılıyor.

Giysi ve ayakkabı

En iyi fiyatları ve en iyi markaları bulabilirsiniz. Ancak; yukarıda da söz ettiğim gibi, tur organizasyonu ile gittiyseniz, kesinlikle zaman sıkıntısı oluyor. Ama yine de şunu bilmekte yarar var. İspanya’da ki benzerlerini, burada, daha uygun fiyata satın alabileceğiniz giysi, ayakkabı ve çantalar bulabilirsiniz.

Markalı bir kot pantolon, 12 Euro civarında satılıyor. Özellikle, malum İspanyol tekstil sektörünün öne çıkan markalarının mağazaları burada ucuzluk yapıyorlar.

SONUÇ

Andorra: yazının bir kısmında belirttiğim gibi, gerçekten aşırı ucuz bir ülke değil. Zaten buraya ulaşım için; tur şirketine belli bir ücret ödemek zorunda kalınıyor ve daha sonra, alınacak objelerden edilecek kar ile, bu meblağ karşılansa bile, değişik bir ülke ve kültür göreyim şeklindeki düşüncelerin boş olduğu görülüyor.

Yani: Andorra’da görülebilecek tarihi veya doğal bir güzellik yok. Yaşanılacak veya izlenecek değişik bir kültür yok. Andorra: yalnızca,  vergisiz olması nedeniyle ucuz olduğu söylenen bir alışveriş ülkesi. Ama: inanın bu söylenen ucuzluk, dikkati çekecek ölçülerde değil.

Özellikle: tur ile toplu gittiğinizde, verilen 4-5 saatlik mola süresi, zaten rahat alışveriş yapmanıza izin vermiyor. Dolayısı ile, kısa sürede, birçok mağazaya girip-çıkmayı düşünürken, aldığınız veya alacağınız birkaç parça ürünün fiyatında, anlamsız ve çok cüzi ucuzluk olduğunu görüp, beklentilerinizin oluşmadığını görüyorsunuz.

Özellikle: etiketlerde yazan rakamların Euro olması ve her rakamın 2 ve hatta 2.5 ile çarpılmasının gerekmesi sonucu ortaya çıkan rakamlar; hayal edilen ucuzluğu karşılamıyor.

Belki: 10.000 Euro fiyat ile, ülkemizde veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde satılan bir saati; burada, 7.000 veya 8.000 Euro’ya bulabilir ve satın alarak kar ettiğinizi düşünebilirsiniz. Andorra’da alışveriş düşlerken, bu prensibi unutmamalısınız.

Son bir not: tur organizasyonu ile buraya giderseniz, verilen zaman yani 4-5 saatlik zaman limiti kesinlikle yeterli gelmiyor. Bir yandan  da ödenen ücret ( 60 Euro) var.

Kendi imkanlarınız ile yani otobüs veya birkaç kişi araç kiralayarak giderseniz, Andorra’da kalma süreniz ve alışveriş için ayırabileceğiniz süre  daha uzun olup, belki bir şeyler bulup satın alabilecek zaman rahatlığına  kavuşursunuz.

Aksi halde, tam bir koşuşturmaca, hayal kırıklığı. Kendi imkanlarınız ile gittiğinizde rehberlik ve tanıtım olmaz  diye düşünenler için; yukarıdaki satırların bulunduğu bu yazının bir suret çıktısını alarak gittiğinizde, inanın hiçbir kimseye ve bilgiye ihtiyacınız kalmayacaktır.

Brezilya Sao Paulo Genel

Brezilya Sao Paulo Genel

Brezilya’nın 26 eyaletinden birisinin başkenti, en büyük şehridir ama aynı zamanda nüfusa göre dünyanın en büyük şehirlerinden birisidir. Şehrin nüfusu 10.886.518 kişidir. Ama çevresindeki metropollerle birlikte nüfus neredeyse 19.000.000 kişidir. Batı yarımkürede ikinci büyük şehirdir. Küresel ölçekte ise 4. sıradadır. Dünyanın üçüncü büyük metropolüdür.

Güneydoğu Brezilya da bulunan şehir, gökdelenleri, gastronomi ve sağlam kültürü ile tanınır. Brezilya’nın güneydoğusundaki en işlek liman olan “Santos”a 49 km. uzaklıktadır. Santos’a tren ve otoyol hatları ile bağlanmıştır. Kıyıdan uzaklıklara gelince: Costa dos Alcatrazes 186 km, Guaruja 93 km. Ilhabela 204 km. Santos ise 74 km.dir.

Şehir kamu parkları ve Atlantik yağmur ormanları kısımlarının içide çok sayıda ev sahipliği yapmaktadır. Zaten “Serra do Mar” tepeleri üzerine kurulmuştur. Tepelerden doğan “Tiete” ırmağı, şehrin hemen doğusundan geçer. Bölgenin başlıca zenginlik kaynağı: 800 metre yükseklikteki kahve plantasyonlarıdır. Şehrin rakımı 760 metredir.

Şehirde her yıl düzenlenen “Sao Paulo Uluslar arası Sanat Bienali ve film festivalleri” dünya çapında popülerdir ve ayrıca birçok dans, müzik ve tiyatro festivalleri düzenlenmektedir.

Brezilya Sao Paulo Genel

ŞEHRİN TARİHİ GEÇMİŞİ

Sao Paulo şehri: 1553 yılında Portekiz sömürge döneminde Katolik rahipler tarafından kurulmuştur. Cizvit rahipler: yerli Kızılderililerden güvenli bir yer bulmak için 1553 yılında Mar dağlarına kadar yürüdüler ve Piratininga platosuna ulaştıklarında onlar ideal bir yer buldular. İspanya’daki gibi soğuk rüzgarlar ve sağlıklı ve taze topraklar ve iyi sular onların dikkatlerini çekti.

Onlar “Tamanduatei” ve “Anhangabau” nehirlerinin yanında alçak bir tepe üzerine 25 Ocak 1554 tarihinde ilk yerleşim yerini inşa ettiler ve bu tarih, Sao Paulo şehri yıldönümü kutlamaları tarihi olarak belirlendi. O dönemlerde şehir yerli halkları köleleştirme ve değerli metalleri ve taşları bulmak için yapılan seferlerin başlangıç noktası oldu.

1700’lü yıllarda burası küçük bir kasaba iken, topraklarının verimli olması ve özellikle yüksek rakımda kahve üretimine elverişli olması nedeniyle hızla büyümüştür.

1815 yılında şehir Sao Paulo eyaletinin başkenti oldu ve 1826 yılında Largo Sao Francisco Hukuk Fakültesi açıldı.

19.yüzyıla gelindiğinde ise şehir: ticaret, bankacılık ve sanayi merkezi haline gelmiştir. Ancak: özellikle dış ülkelerden gelen binlerce göçmen nedeniyle şehirde gecekondulaşma artmış ve milyonlarca insan şehrin çevresindeki hiçte elverişli olmayan yerlerde yaşamaya başlamışlar ve çevre kirliliği de üst düzeylere ulaşmıştır.

Bunun yanında 20. yüzyılda yaşanan olağanüstü büyüme sonrasında, eski binalar yerini çağdaş mimari örneği yapılara bırakmıştır. Tarihin merkezin çevresinde 17. yüzyıldan kalan kiliseleri, sonraki süreçte gökdelenlerin gölgesi kapatmıştır.

Brezilya Sao Paulo Genel

 

ULAŞIM

Şehir: Rio de Janeiro şehrine 355 km uzaklıktadır. Şehrin havaalanı “Sao Paulo/Congonhas” (CGH) olarak isimlendirilir. Brezilya ülkesinin iki numaralı havaalanıdır ve şehrin güney merkezindedir ve şehir merkezine 8 km uzaklıktadır. Trafiğin durumuna bağlı olarak bu uzaklık yaklaşık 15 dakika sürmektedir.

Havaalanı son yıllarda yenilenen terminali ile hoş bir ortam sunmaktadır.
Şehrin bir diğer uluslar arası havaalanı Guarulhos Uluslar arası Havaalanıdır. Burası otobüsler ile, Congonhas havaalanına bağlanmaktadır.

Brezilya Sao Paulo Genel

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehir içi trafiği özellikle sabah saat: 08.00-10.00 ve akşam saat 18.00-20.00 arasında tam bir keşmekeşe dönüşmektedir. Zaten haftanın belli günlerinde araçların bir kısmının şehir içi trafiğe çıkmasına izin verilmiyor.

 

Metro

Şehirdeki metro hattı: Amerika ve Avrupa’daki metrolar gibi kapsamlı değildir ama yine de metro sizi istediğiniz birçok yere götürecektir. Metro sistemli ve büyüktür. Metro hatları: Mavi-Yeşil-Kırmızı ve aralarındaki transferi sağlayan Sarı renklerle belirlenmiştir.

Mavi hat: Jabaquara ile Tucuruvi bölgeleri yani kuzey-güney rotasını kapsar.
Yeşil hat: Vila Prudente istasyonu ile Vila Madalena arasındaki bağlantıyı sağlar.
Metro bileti, tek biniş için 3 R dir. Metro ve otobüs entegre biletler ise 5.10 R dir. Tek bilet 3 saat içinde 4 biniş için izin verir.

 

TATİLLER

1 Ocak Yılbaşı
25 Ocak Şehrin yıldönümü
24 Şubat Karnaval
10 Nisan Kutsal Cuma
12 Nisan Paskalya
1 Mayıs İşçi Bayramı
11 Haziran Corpus Chisti
9 Temmuz Anayasa Devrimi
7 Eylül Brezilya Bağımsızlık günü
12 Ekim Aparecida Bayramı
15 Kasım Cumhuriyetin ilanı
20 Kasım Afro Brezilya vicdan günü
25 Aralık Noel

 

İNSANLAR

Bu şehirde yaşayan insanların etnik çeşitliliği hayret uyandırmaktadır. Örneğin: Japonya dışında en çok Japon bu şehirde yaşamaktadır. Bunun dışında: İtalyan, Arap ve Yahudi kültürü de yoğundur. Şehirde nüfus içinde 70’den fazla farklı milletten insan bulunduğu söyleniyor. Özellikle 1 milyon Japon vatandaşı yoğunluk yaratmaktadır.

Brezilya Sao Paulo Genel

GÜVENLİK

Güvenlik Sao Paulo şehrinde ciddi bir konudur. Özellikle geceleri ve hafta sonlarında dikkatli olmanız önerilir. Otobüslerde ve Praça da Se denilen yerde yankesicilere dikkat ediniz. Araba sürüyorsanız: kırmızı ışıkta soyulabilirsiniz. Bu yüzden özellikle gece geç saatlerde kırmızı ışıklarda yavaşlamayınız ve durmadan devam ediniz.

 

PARA

Şehirde (R ) ile ifade edilen dolar kullanılmaktadır.
Hafta sonları hariç, para değişimi kolaydır. Şehrin birçok seyahat acentası ve döviz büroları iyi fiyatla değişim yapmaktadırlar.

 

İKLİM

Burası güney yarımkürede bulunduğu için iklimler tam ters çevrilir. Kış dönemi: Haziran ve Ağustos aylarıdır. Bu aylarda geceleri serin olmasına rağmen, gündüz sıcaklıkları 20 derece civarındadır.
Şehirde “tropikal ılıman” iklim hakimdir. Nem oranı yıllık ortalama % 78 düzeyindedir. Yıllık ortalama sıcaklık ise 19 derecedir. Şehirde yağışlı havalar Ekim-Mart ayları arasındaki dönemde görülür. Ocak ve Şubat aylarında, iyi yağış düşer. Temmuz ve Ağustos ayları ise tamamen kuraktır. Şehirde en son kar yağışı 100 yıl önce görülmüştür.

 

GECE HAYATI-EĞLENCE

Şehirde gece hayatı son derece canlıdır. Ancak: trafik sıkışıklığını unutmamak gerekir, yani gayet renkli ve güzel bir gece eğlencesinden dönerken, trafiğin ortasında sıkışıp kalabilirsiniz.

Brezilya Sao Paulo Genel

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehrin etnik kökeninden söz ederken: özellikle ve yoğun olarak İtalyan, Japon ve Arap etkisinin olduğunu söylemiştim. Buralarda dolaşırken irili ufaklı yüzlerce restoran görmek mümkündür. Şehirde 12.000 restoran bulunduğu söyleniyor.

Şehirde yaşayan Brezilyalı yerliler: “paulistanos” olarak isimlendirilmektedir ve bu insanlar ne için yaşar denildiğinde şu söylenir “çalışmak ve yemek yemek için” Kaju suyu ve bir “esfiha” escarole ve peynir ile doldurulmuş sıcak bir ekmek: mutlaka ilginizi çekecektir.

Feijoada/Feijon

Bu yöresel yemek: domuz eti ve fasulye ile yapılmaktadır ve tüm Brezilya şehirlerinde en geleneksel yemektir ve yalnızca Çarşamba ve cumartesi günleri yapılır.

Churrascaria

Brezilya ülkesini ziyaret ettiğinizde “churrascaria” yemeden ayrılmak olmaz. Bu bir yemek türüdür ve yemek genellikle çeşitli mezelerin masaya gelmesiyle başlar. Bunlar: salata, suşi, sıcak yemek çubuğu ile devam eder. Kısa bir süre sonra “Gaucho” giyimli garsonlar sığır eti bulunan ve barbekülerde pişirilmiş büyük şişlerle gelirler.

Müşteriler garsonlara et isteyip istemediklerini işaret ederler. Bunlar arada dolaşarak isteyenlere bu şişlerin üzerindeki etlerden keserler. Bu şişler üzerinde bulunan etler: tavuk, sosis, ızgara, ızgara balık şeklindedir.
(Rio de janeiro şehrini anlatan yazımda bundan söz etmiştim, hatırlayanlar olacaktır “10 dolara istediğin kadar et ye lokantası”)

Pastel

Bu bir tür en iyi Brezilya aperatifidir. Bu hamur: sığır eti, domates, fesleğen ve peynirle doldurulur ve yağda kızartılarak servis edilir. Sao Paulo şehri sokaklarında, açık hava pazarlarında veya “Pastelerias” denilen pastel satıcılarında bulabilirsiniz, mutlaka deneyin.

Padaria

Padarias veya pastaneler: Brezilya’da günlük kafeler gibidir. Brezilyalılar: hızlı bir kahvaltı ve mükemmel bir kahve veya meyve suyu için sabahları buralara akın ederler. Onlar öğle yemeğinde pizza, taze pao de queijo (sıcak peynirli ekmek) yerler.

Pizza

Sao Paulo şehri sakinleri pizza yemeyi severler. Hatta birçokları evlerine pizza siparişi verirler. Özellikle: güneşte kurutulmuş domates ve kalamata zeytin ile yapılan ve “roka” ismi verilen pizza cinsi yaygındır.

Öte yandan: şehirdeki Pazar yerlerinde kurutulmuş meyve, fındık, Hindistan cevizi suyu, Kuzeydoğu Brezilya “acaraje” ve diğer geleneksel yemekleri, “esfihas” ve “escarole” ve “tofu” ile doldurulmuş kepekli “esfiha” dahil olmak üzere, şehirde birçok geleneksel yemek türü bulunmaktadır.

Sonuçta: Sao Paulo şehri gerçekten yemek ve gıda alanındaki çeşitlilik açısından dünya çapında üne sahiptir. Ancak, birçok yemek türünde et olarak “domuz” kullanıldığından bizler için galiba biraz seçici olmak gerekecektir.

Brezilya Sao Paulo Genel

Gelelim içeceklere: Starbucks, şehirdeki zenginler arasında moda haline gelmesine rağmen, burada özellikle yerliler arasında yine de Brezilyalı kahve tüketilir.

Çünkü Brezilya dünyanın en büyük kahve üreticisidir. Bir kafede ya da “padaria” denilen yerde kısa bir mola verip: “cafezinho” yani “espresso”, cafe com leıte veya kafe pigado içebilirsiniz. Bazı kahve cinslerine sıcak çikolata da ilave ediliyor.

Diğer geleneksel içecek “Hindistan cevizi suyu” dur. Tüm Sao Paulo şehri sokaklarında bunu bulmak mümkündür. Özellikle sıcak bir günde serinlemek için idealdir.

Barlarda ise: diğer meyve suları ile karıştırılarak çeşitleri yapılmaktadır. Bunu içmeyi düşünürseniz, size sorulduğunda şeker isteyip istemediğini belirtmeniz gerekir, çünkü şeker ilavesi olmadığında tadı ekşidir.

Brezilya Sao Paulo Genel
Brezilya Sao Paulo Genel

 

ALIŞVERİŞ-NE SATIN ALINIR

Şehirde 32 alışveriş merkezi bulunduğu söyleniyor. Pek çok dükkan: Cumartesi ve pazartesi günleri arasında, saat 10.00 da açılırlar ve yaklaşık saat 18.00 de kapanırlar. Ancak alışveriş merkezlerinin çoğu saat 12.00 de açılır ve saat 22.00 de kapanır.

Pazar günleri açılmazlar.

Şehirdeki başlıca alışveriş merkezleri: “Higienopolis”, “Ibirapuera” ve “Rua Oscar Freire” dir.
Estado caddesi yakınlarındaki “Mercadao” yani “Büyük Pazar” da iyi bir merkezdir ve buradan meyve-sebze alışverişi yapılır veya bir şeyler yemek mümkündür.

“Guarana” ise şık kumaşlar ve giysiler almak için idealdir.

Pazar günleri “Avenida Paulista” üzerinde bulunan MASP çevresindeki alan: iki büyük Açıkhava pazarına ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin altında büyük bir antika pazarı kurulur ve karşısındaki boşluk alanda ise, el sanatları pazarı kurulur. Bu bölümde ayrıca sokak gıda bölümü bulunur.

 

Calixto

Cumartesi günleri, “Benedito” denilen yerde “Calixto” denen Pazar kurulur. Burası bir antika ve el sanatları pazarıdır. Sabah canlı müzik ile başlayan pazarın merkezinde food-court yani yemek yerleri bulunur.

Öğlen burada yemek yiyerek, tüm gününüzü gayet güzel geçirebiliyorsunuz. Zaten Pazar yani alışveriş yanında, birçok insan bu canlı müzik etkinliğine katılmak için buraya gitmektedirler.

Ayrıca: hemen pazarı çevreleyen sokaklarda da ilginç mağazalar ve küçük restoranlar bulmak mümkündür. Özellikle Teodoro Sampaio isimli sokak geleneksel Brezilya enstrümanları satan fantastik dükkanlarla doludur.

Brezilya Sao Paulo Genel

Belediye Çarşısı

Çarşı: vitray pencereli, güzel bir neo-klasik bina içindedir. Burayı ziyaret ederseniz: yanınızda değerli eşya bulundurmamanızı veya sıkı sıkı takip etmeniz önerilir. Çarşının çevresindeki sokaklarda şehrin büyük ve eski binalarını görmek mümkündür.

 

Praça da Republica Pazar

Burası da şehrin en büyük açık hava pazarlarından birisidir. Burada Kuzeydoğu Brezilya’nın taze gıda maddeleri satılır. Atıştırma veya bir içki içip canlı müzik dinlemek isterseniz, yine uygun küçük yerler vardır. Pazarın bulunduğu meydan ise, şehrin en güzel eski binalarının bulunduğu bir yer olarak önem kazanır.

Brezilya Sao Paulo Genel

Ceasa

Ceasa, Brezilyanın en büyük gıda pazarıdır ve hatta 7.5 milyon metre karelik bu Pazar: Latin Amerika’daki en büyük gıda pazarıdır. Burada Brezilya ve ötesinde meyve çeşitlerini görebilirsiniz. Pazar: Çarşamba, Cumartesi ve Pazar günleri açıktır. Şehir merkezinin biraz dışında olduğu için taksi ile gitmenizi öneririm. Salı ve Cuma sabahları, burada çiçek ve bitki pazarı kuruluyor.

Japonya Tokyo Ueno Asakusa İkebukuro

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

TOKYO SKYTREE

Burası, şehrin televizyon yayıncılığı yapılan bir kulesidir. Kulenin uzunluğu: 634 metredir. Bu yükseklik ile, Japonya ülkesinin en yüksek yapısı ve dünyanın ise ikinci en yüksek yapısıdır. Kulenin zemininde: büyük bir akvaryum ve alışveriş kompleksi bulunuyor.

Evet, Tokyo şehrinin muhteşem manzarasını izlemek için, mutlaka buraya çıkmanızı öneriyorum. Kulede: 2 tane gözlem güvertesi bulunuyor. Bu kapalı güverteler: 350 ve 450 metre yüksekliklerdedir.

350 metre yükseklikteki güverteye “Tembo Güverte” ismi veriliyor. Burası: 2 katlıdır ve üç cephede, uzun ve geniş pencerelerden şehir manzarasını izleyebilirsiniz.

450 metre yükseklikteki güverteye ise “Tembo Galeri” deniliyor. Burası: dünyanın en yüksek Skywalkına sahiptir. Burası: kulenin çevresinde bir tur atıldığında, spiral gibi yükselerek rampa oluşturuyor. Bu spiral rampanın üst kısmı: 451.2 metre yüksekliğe ulaşıyor ve bu yükseklik, gözlem güvertelerinin en yüksek noktası olarak önem kazanıyor.

Evet: kulenin gözlem güvertelerine çıkmak için biletler, 4’ncü katta satılıyor. Buradan asansörlere binerek, gözlem güvertelerine çıkabiliyorsunuz.
Son olarak: kule, hergün saat: 08.00-22.00 arasında açıktır. Giriş ücretleri: ilk gözlem yeri için 3000 yen, birinci ve ikinci gözlem güvertelerinin her ikisi için 3000 yen. Yalnız çok yoğun günlerde, günlük 10.000 den fazla ziyaretçiye bilet satılmıyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro
Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

ASAKUSA

Tokyo şehrinde, geçmiş yılların atmosferini yaşamak isterseniz, bu bölgeyi ziyaret etmeniz gerekir. Burası: Tokyo şehrinin genel özelliklerini anlatırken sözünü ettiğim “Edo” kültürünü doğuran işçi sınıfının geleneklerinin etkin olduğu bir yer olarak önem kazanmaktadır.
Burayı yürüyerek gezmelisiniz. Özellikle: Sumida nehri boyunca yapabileceğiniz 20 dakikalık yürüyüş, büyük keyif verecektir.

Alternatif olarak ise “çekçek” denilen bir tür binek araç ile, bir tur düşünebilirsiniz. İki kişilik bu çekçeklerle, 30 dakikalık bir tur, yaklaşık 8000 yen civarındadır. Öte yandan, kısa veya uzun tur tercih edebilirsiniz.

Tarihi süreç içinde, yüzyıllar boyunca: Asakusa, şehrin önde gelen eğlence bölgesi olmuştur. Edo döneminde (1603-1687) bölge şehir sınırlarında iken, Asakusa, “kabuki” tiyatrosu ve şehrin kırmızı ışık bölgesi (genelevlerin bulunduğu bölge) olarak dikkat çekiyordu. 1800’lerin sonlarından, 1900’lerin başına kadar olan dönemde ise, diğer modern eğlence yerleri ile, bölge yine bu özelliğini devam ettirmiştir.

Ancak: II. Dünya Savaşında, Asakusa bombardıman sonucunda, bu özelliklerini kaybetmiştir. Bölgede bulunan “Sensoji Tapınağı” savaştan sonra eski özelliğini korumuş ise de, Asakusa bölgesi için bu söylenemez.

Evet: Edo şehri, Şogunluğun başkenti olduğunda: bu köy, bir eğlence yeri olarak önem kazanmıştır. Özellikle: 19’ncu yüzyılda, burada “kabuki” tiyatrosu kurulunca: bu eğlence özelliği iyice ön plana çıkmıştır. Zaten: Meici İmparatorluğu dönemindeki restorasyonda ve Japonya’nın Batı tarzı eğlence alışkanlıklarına yönelmesinden sonra: Asakusa şehri, tamamen bir “eğlence” şehri özelliği kazanmıştır.

1875 yılında, Tokyo şehrinin ilk fotoğraf stüdyoları burada kurulmuştur. 1903 yılında, yine Tokyo şehrinin ilk sineması, yine burada açılmıştır. 1880 yılında, ülkenin ilk barı: yine burada açılmış ve hala çalışmaktadır. Evet, takip eden süreçte, zamanla: Asakusa şehrinin cadde ve sokakları: müzikholler, tiyatrolar, batakhaneler, meyhanelerle dolup taşmıştır.

Evet, bölgenin en büyük özelliklerinden birisi de, yukarıda söz ettiğim “Tokyo Skytree” kulesidir. Bunun dışında bölgede gezebileceğiniz yerler şunlardır:

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Kaminarimon-Kaminari Kapısı

Sensoji Tapınağına giden yoldaki iki büyük giriş yapısından birincisidir. 1000 yıllık bir geçmişi olduğu düşünülmektedir. Asakusa bölgesinin sembolüdür. Kapı: 1927 yılında inşa edilen “Ginza” metro hattının “Asakusa” istasyonunun hemen çıkışındadır ve kırmızı fenerler asılıdır. Kelime anlamı “Yıldırım Tanrısı Kapısı” olarak bilinir. Aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağım “Sensoji Tapınağı” nın ana girişidir. Kapının cumbalarına dikkatle bakın, burada: kötü ruhlardan korunmak için konulmuş iki figür bulunuyor. Bu figürler: Tapınağın koruyucu tanrılarıdır. Soldaki: Yıldırım tanrısı (Kaminari no Kami) ve sağdaki ise Rüzgar tanrısı (Kaze no Kami) dır.

Kaminarimon kapısından çıktıktan sonra, tapınak yönünde değil de, tam ters yönde yürürseniz, burada ilk olarak, küçük bir tepe olan “Bentenyama” karşımıza çıkıyor. Burada: “İyi Talih Tanrıçası” mabedi görülüyor. Daha sonra ise: 17’nci yüzyıldan kalma bir çan kulesi olan “Toki-no-kane” ye ulaşılır. Bu çan kulesi: Edo döneminde, Asakusa halkına, saati bildirmek için kullanılırmış. Günümüzde de, her sabah, tapınak bölgesi açıldığı zaman çalmaya devam etmektedir.

Bentenyama’nın karşısındaki dükkanlara bakmayı unutmayın, çünkü burada da, birçok hediyelik eşya bulabilirsiniz. Bunlar arasında: festival kostümleri, Sanca Masturi süsleri önem kazanır. Hyakusuke bölümünde: kozmetik ürünleri, el yapımı fırçalar, kabuki sanatçıları, geyşalar ve geleneksel düğünler için hazırlanan teatral makyaj malzemeleri bulup satın alabileceğiniz yer olarak önem kazanır.

Edo döneminde, bülbül gübresinden yapılan ve kadınların kullandığı, cilt temizleme tozu: Tokyo şehrinde, yalnızca burada satılmaktadır. Fujiya bölümünde ise: “tenugui” denilen geleneksel Edo motifleriyle süslenmiş, şablon boyalı, pamuk el havluları satılmaktadır.

Yürümeye devam ettiğinizde, köşeden dönüp kemer altından geçtiğinizde, dükkanlar ve atölyelerle karşılaşacaksınız. Caddenin solundaki “Yonoya” mağazası: geleneksel Japon saç kesimi ve peruklar için kullanılan, şimşirden yapılma, el işi taraklar satar ki, bu satış 300 yıldır sürmektedir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Denbo-İn

Caddede yürümeye devam ettiğinizde, biraz ileride, sağ bölümde, baş keşişin bahçesi “Denbo-in” görülür. Tapınak yönetim binasından satın alınan biletle (yukarıda bilet almanızı yazmıştım) buraya girip gezebilirsiniz. Bu bahçe: 1579-1647 yılları arasında, mimar ve şair olan Kobori Enşu tarafından düzenlenmiştir. Bahçede: girintili-çıkıntılı küçük göletler, ağaçlar ve çalılar görülür. Bahçe genellikle boştur, çünkü çok az ziyaretçi buranın girişini bilmektedirler.

 

Asakusa Tapınağı

Sanja-sama olarak da bilinir. Edo döneminde inşa edilmiştir, ancak 1945 yılındaki hava saldırılarında büyük hasar görmüştür. Tapınak: özellikle Sanja Matsuri etkinliklerinde kullanılmaktadır. Bu etkinlikler, her yıl Mayıs ayında, hafta sonunda düzenlenmektedir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro
Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

Nakamise Dori-Alışveriş Caddesi

Kaminarimon kapısından, tapınak bölgesine kadar uzanan, 250 metre uzunluğunda dar ve uzun geçit: Nakamise dori olarak isimlendirilir ve sürekli olarak ziyaretçilerle doludur. Burada: yöresel yemeklerin sunulduğu restoranlar, hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar bulabilirsiniz. 50’den fazla mekanda: su kabağı şeklinde ahşap şişelerde acı baharatlar, kızarmış pirinç patlağı, oyuncaklar, bebekler, yelpazeler, kimano süslemeleri ve başkaca birçok çeşit hediyelik eşya satılmaktadır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Kappabashi Alışveriş Caddesi

Denbo-in’den çıkıp, güneye doğru yürür ve geniş bulvar “Asakusa-dori” ye geri dönün. Sağ yönde, bulvarın sonuna doğru gittiğinizde, Kokusai-dori’den karşıya geçin. Batıda bulunan iki blok: bölgedeki restoranlara malzeme sağlayan toptancı bölgesi “Kappabaşi” dir.
Burası: günümüzde, turistik bir mekan haline gelmiştir. Çünkü: turistler, dükkan sahiplerinin buradan ucuz hediyelik eşyalar aldıklarını görünce, kendileri de, buradan alışveriş yapmaya gelirler. Buradan özellikle: plastik yiyecekler satın almanızı öneririm. Evet, her gün saat: 09.00-18.00 arasında açık olan bu dükkanlarda, bulup satın alabilecekleriniz hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.

Maizuru’da

Japon restoranlarının ve Suşi barlarının menülerini göstermek için vitrinlerine koydukları plastik yiyecekler çok ünlüdür. Bu plastik yiyecekler, o kadar gerçekçi yapılmıştır ki; şaşırtıcı derecede gerçek görülen bu malzemeler; 1961 yılında, İngiltere-Londra’da “Victoria and Albert Museum” da yapılan “Japon üslübu” sergisinde ziyaretçilere sergilenmiştir.
Nishimura’da: dükkanların girişine asılmak için üretilen, pamuklu kumaş ve ketenden yapılmış “noren” ismi verilen dekoratif parçalı perdeler satılır. Burada: güzel duvar süslemeleri ve bölme tahtaları da bulunur.

Kondo Shoten

Burada çeşit çeşit bambu tepsiler, sepetler, kepçeler ve kaplar satılır.
Shoten: Japonya’nın kuzeydoğusundaki “Tohoku” bölgesine özgü, geleneksel bir el sanatı olan, el yapımı dökme demir çaydanlıklar, tencereler satılır.

Tsubaya Hochoten

Burada çatal-kaşık-bıçak gibi mutfak aletleri ve özellikle suşi aşçılarının kullandıkları çelik bıçaklar satılır.

Kokusai-dori ve Asakusa-dori’nin kesiştiği kavşaktaki ilk blokta

Japonların, atalarının ruhlarına sundukları şeyleri koydukları Budist sunakları satan birçok dükkan bulunur. Özellikle: Japonya’da, bu sunakların bulunmadığı ev bulmak mümkün değildir. Bunlar arasında en değerli olanları: kıymetli ahşaplar ve altın varak kullanılarak elde yapılmış olanlardır ve fiyatları, milyonlarca yen değerindedir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Rox Department Store

Burada: bir ana bina ve üç tane ek bina bulunan büyük bir alışveriş kompleksidir. Burada: özellikle bayanlar ve çocuklara hitap eden birçok dükkan bulunuyor. Bodrum katında ise, 24 saat açık, büyük bir süpermarket vardır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Asakusa Kültür Turizm Danışma Merkezi

Burası, 2012 yılında açılmıştır. 8 katlı binada: turistik bilgiler verilmekte olup, bir kafe ve gözlem güvertesi de bulunmaktadır. Bu güverteden: Sensoji Tapınağı ve Nakamise Alışveriş caddesi izlenmektedir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Sumida Park

Sumida nehrinin her iki kıyısında uzanan bu nehir parkı: birkaç yüz metre uzunluktadır. Özellikle, ilkbaharda kiraz çiçekleri açtığında, parkın görüntüsü muhteşem olur. Ayrıca: Temmuz ayının son Cumartesi günü, burada havai fişek gösterileri düzenleniyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Rokku Entertainment District

Rokku: eskiden şehrin ve Japonya ülkesinin ilk sinemasına ev sahipliği yapmıştır. Ancak, savaştan sonra eski popülitesini kazanamamıştır. Günümüzde, yine de burada sinema, tiyatro gibi etkinliklerin sunulduğu yerler var.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Hanayashiki Eğlence Parkı

Burası, yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahiptir. Sensoji Tapınağına birkaç adım uzaklıktaki bu eğlence parkında: küçük bir dönme dolap, roller coster, atlıkarınca ve birkaç eğlence aracı daha bulunuyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Taikokan-Drum Museum

Bu müze, Pazartesi-Salı günleri haricinde her gün saat: 10.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücreti 500 yendir.
Müzede: Japon taiko davulu başta olmak üzere, dünyanın dört bin yanından gelen davullar sergilenmektedir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

SENSOJİ TAPINAĞI

Burası: Asakusa bölgesinin odak noktası, çekim merkezi, çok popüler bir Budist tapınağıdır. 7 nci yüzyılda inşa edilmiştir. Burada: geleneksel ve yerel özellikler taşıyan hediyelik eşyalar bulup satın alabilirsiniz.

Evet; Sensoji tapınağı, aynı zamanda “Kannon Tapınağı” olarak da bilinir. Tokyo şehrinin en popüler ve renkli tapınağıdır.

Tapınak hakkında anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum.

Efsaneye göre: 628 yılında, Edo şehrinin varoşlarından biri olan “Asakusa” köyünde, iki balıkçı: Sumida nehrinde bir küçük Budist merhamet tanrıçası heykeli bulurlar. Bu tapınak, söylenenlere göre: bu heykeli barındırmaktadır, ancak, tapınakta görevli hiçbir rahip, bu heykeli hiçbir zaman görmemişlerdir. Ayrıca: böyle bir heykelciğin varlığına şahit olan hiç kimse yoktur. Ancak: bu heykelcik, 1000 yıldan bu yana: bölgede anlatılan bu efsanenin ışığında, saygı gören bir obje olarak bilinmektedir. Tapınak: MS. 645 yılında tamamlanmıştır.

Ancak: 1945 yılındaki bombalamada: birçok yapı ve tapınak küle dönüşmüştür. 1958 yılında ise, bölge halkı: Senso-ji ve çevresindeki önemli yapıları yeniden ayağa kaldırmak için atağa geçerler ve bu tapınak bölgesi: halktan toplanan paralarla yeniden düzenlenir ve günümüzde, yalnızca bir turistik çekim merkezi olmanın yanında: şehir hayatında önemli bir yer haline gelmiştir.

Tapınağı ziyaret ederseniz: önce “Kaminarimon” yani “Thunder Gate” denilen kapıdan geçeceksiniz. Bu kapı: gerek Asakusa semtinin ve gerekse Tokyo şehrinin sembolüdür.

Geçidin hemen sonunda: 2 katlı bir kapı olan “Homozon” kapısı bulunuyor. Kapının arka duvarında “dev sandalyeler” görülüyor. Bunlar, tapınağın iki koruyucu tanrısının, cumbalarından ayrılıp gezmek istemeleri halinde kullanmaları için konulmuştur.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Homozon kapısının ötesinde, tapınağın “Ana salonu” ve “beş katlı pagoda” bulunuyor. Öte yandan, savaşta tahrip olan binalar, daha sonra yeniden yapılmıştır.

Homozon kapısını geçince, solda tapınağın yönetim binası görülüyor. Burada: “Denbo-in” denilen “Baş keşişin” evini gezmek için bilet alabilirsiniz.

Homozon avlusundan karşıya geçince: Sensoiji tapınağının ana salonunda bulunan “Beş katlı pagoda” görülüyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Ana Salon

Ana salona girmeden önce, bronz tütsü ocağının önünde durulur ve geleneklere göre: el ve yüz, dumanlarla yıkanır. Çünkü, bu şekilde yapılan ibadette, ibadet eden kişi, yılın sağlıklı kişisi seçilir veya hasta olanlar, vücutlarının hasta olan bölümünü, bu dumana tutarlar. Salondan baktığınızda, sağda kalan yapı: Sanca San yani “Asakuca-cinca” dır.

 

Asakusa-Cinca

Burası: 1649 yılında yapılmış ve 1945 yılındaki bombardımandan sağ olarak çıkmış nadir binalardan birisidir. Yapı: senco-ci’nin kurucularına adanmıştır. Bir “Şinto” mabedidir. Japonya’da Budistler ve Şinto dini mensupları: benzer tanrıları paylaşırlar ve birbirleriyle barış içinde geçinirler.

Tapınak alanında: yıl boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Bunlardan en büyük olanı “Sanja Matsuri” festivalidir. Bu festival, her yıl “Mayıs” ayında düzenlenmektedir. Bunun dışında, Ağustos ayında, Asakusa Samba Karnavalı düzenlenir ve burada geleneksel oyunlar oynanır.
Son olarak: tapınak ziyareti ücretsizdir. Ancak: ana salon, her gün saat: 06.00-17.00 arasında açıktır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

EDO-TOKYO MÜZESİ

Müze: Ryogoku bölgesinde, muhteşem güzel görünümlü bir binada bulunmaktadır. Müzede: özellikle Edo dönemi mimarisi, kültürel mirası, siyasi iklimi, ticari durumu ve daha fazlası hakkında: interaktif bir biçimde bilgiler edinmek mümkündür. Yani: görüntülerle, kasabalar, figürinler ve gerçek boyutlu modeller canlandırılıyor.
Hafta sonlarında müzede, tiyatro gösterileri de düzenleniyor. Daimi sergiler yanında, geçici özel sergiler de düzenleniyor.
Evet: müze, pazartesi günleri hariç, her gün, saat: 09.30-17.30 arasında açıktır. Giriş 600 yendir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

RİKUGİEN

Bahçe: her gün, saat: 09.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücreti, 300 yendir.
Burası, Tokyo şehrinde, Japon peyzaj bahçe tasarımının en güzel örneği olarak değerlendirilmektedir. Bahçe: 1705 yılında inşa edilmiştir. Kelime anlamı olarak altı şiir bahçesidir. Edo dönemine ait iyi bir örnektir. Bahçede: yürüyüş yolları, suni tepeler, ormanlık alanlar, merkezinde bir gölet bulunur. Hızlı şekilde yürüseniz bile, bahçedeki gezinti, yaklaşık 1 saat sürmektedir. Gölet’in kuzey kıyısındaki kır kahvesi “Fukiage Chaya” ya uğramanızı öneririm. Burada bir çay içmelisiniz. (ücreti 500 yen)

Bahçede: çok sayıda “akçaağaç” bulunuyor. Bu yüzden burayı ziyaret için en uygun zaman sonbahardır. Ama: çeşitli çiçekli ağaçlar ve çalılar da, özellikle çiçek açtıkları ilkbaharda muhteşem bir görüntü sunarlar. Çiçekli dönemi görmek için Nisan ayı başını tercih etmek gerekir. Bu dönemde, bahçedeki kiraz ağaçları da çiçek açarak, muhteşem bir görüntü ortaya çıkarırlar.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

UENO PARK

Bu bölgede bulunan “JR” istasyonu: uzun yıllar boyunca, şehrin kuzeydoğusundaki az gelişmiş bölgelerden, şehre gelen hattın son noktası olarak kullanılmıştır.

Bu park alanı: Ueno istasyonunun yanında, şehrin en büyük kamusal park alanlarından birisi olarak önem kazanmaktadır. Park alanını, yıllık 10 milyon insan ziyaret etmektedir. Öte yandan, parkın bir başka yüzünden söz etmek gerekir ki, Tokyo şehrindeki evsizlerin büyük bölümü bu park alanında barınırlar. Park alanı içinde, genellikle karton kaplı, mavi brandalı derme-çatma yerlerde yaşayan bu evsizler, zaman zaman polisle çatışırlar, yine de, bu park alanındaki evsizlerin barınması engellenememiştir.

Evet, biz park alanını anlatmaya devam edelim.

Park alanı: Edo döneminde: şehrin en büyük ve zengin tapınağı olan “Kaneiji Tapınağı” nın bir parçası olarak düzenlenmiştir.

1868 yılındaki Boshin iç savaşı sonrasında ise, burası, Japonya’nın Batı tarzındaki ilk parklarından birisi olarak düzenlenmiş ve 1873 yılında ziyarete açılmıştır.

Parkın güney girişi yakınlarında, savaşta bulunan generallerden birinin (Saigo Takamori) heykeli bulunmaktadır.

Parkın güneybatı bölümünde ise: Kaneiji Tapınağını hatırlatan “Shimobazu Pond” görülüyor.
Göletin ortasında ise bir ada bulunuyor. Bu ada üzerinde ise, Benten tanrıçasına adanmış bir tapınak vardır.

Ayrıca: park alanı, 1000’den fazla kiraz ağacı barındırdığı için, şehrin en popüler ve canlı kiraz çiçeği gözleme yerlerinden birisidir. Kiraz çiçekleri, her yıl Mart sonu ve Nisan ayı başlarında açarlar ve “hanami” denilen kiraz çiçeği izleyicilerini buraya çeker.

JR Yamanote metro hattında: Ueno istasyonunun park çıkışındaki caddede “Tokyo Metropolitan Festival Salonu” görülür.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Tokyo Metropolitan Festival Salonu

Burası: 1961 yılında tamamlanmıştır. Şehrin, başlıca klasik müzik mekanlarının başında gelmektedir. Aslında, yapının mimarisi bir özellik göstermiyor ancak hemen karşısındaki bir müze ilginizi çekecektir.

Tüm bunların yanında: günümüzde Ueno Parkın en önemli özelliği: burada bulunan çok sayıda ve ünlü müzedir. Bu müzeler:

1. Tokyo Ulusal Müzesi.
2. Batı Sanatı Ulusal Müzesi.
3. Tokyo Metropolitan Sanat Müzesi.
4. Ulusal Bilim Müzesi.
Bu park alanı içinde, bir de “Ueno Hayvanat Bahçesi” bulunuyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

Kaneiji Tapınağı

Girişin ücretsiz olduğu bu tapınak, her gün saat: 09.00-17.00 arasında açıktır.
Edo döneminde: istasyonun hemen arkasındaki tepe, bir güç noktası olarak kullanılmıştır. Çünkü: 1625 yılında, Şogun Hidetaka tarafından, buraya, şehri kötü ruhlardan korumak için bir tapınak yaptırılmıştır. Tapınağın ismi “Kaneici’dir. Tapınak II. Dünya savaşı sırasında hasar görmüş ve yeniden yapılandırma çalışmaları sürdürülmektedir.

17’nci yüzyılın sonlarında, bu küçük tapınağın salonları, bütün tepeye yapılarak büyümüştür. Bu dönemde, tapınak alanında 30 dan fazla yapı bulunduğu söyleniyor. 15 Tokugawa şogunundan 6 tanesi burada gömülüdür.

Tarihsel süreçte, bölgede yaşanan bir savaştan söz ediliyor. Ueno Savaşı olarak bilinen bu savaşta: devrimci güçler, Tokyonun büyük bölümünü işgal ederler, ancak şogun güçleri, Ueno bölgesinde bir barikat kurarlar. 1868 yılındaki bu çatışmada: 2000 civarındaki güçlü ve şoğun yanlısı erkek (bunlar tapınakta görevli hizmetli askeri birimlerdi) tarafından oluşturulan savunma hattı: 4 Şubat 1868 yılında devrimci güçler tarafından kırılır ve topçu atışları ile desteklenen bu saldırı sonucu: bölgedeki bütün yapılar tahrip olur veya yanar. 300 civarında şoğun erkeği ölür, tapınağın rahibi ise kılık değiştirerek, bir tekne ile bölgeden kaçar. Ölenler dışında kalan gençler ise, Kaneici tapınağının içine girerler ve tapınağı ateşe vererek, topluca ve törensel bir şekilde intihar ederler.

İmparatorluk güçleri, tepeyi ele geçirdiklerinde: tepede 53 hektarlık “Uno Parkı” kuruldu. Tapınaktan geriye kalanlar restore edilerek bölgede: müzeler, konser salonları, kütüphane, güzel sanatlar üniversitesi ve hayvanat bahçesi oluşturuldu.

Ueno parkının güney ucunda: 1892 yılında yapılan “Takamori Saigo” heykeli görülür. Saigo: 1868 yılında Kokugava kalesini savaşmadan teslim alan imparatorluk güçlerinin komutanıydı. Burada: köpeği ve kınındaki kılıcıyla yürürken betimlenmiştir.
Evet: özellikle burayı ziyaret etmek istediğinizde Nisan ayına denk gelirse: kiraz ağaçlarının çiçeklerinin muhteşem görüntüsü, mutlaka sizi etkileyecektir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Shinobazu Göleti

Gölet: 17’nci yüzyılda, Tokyo körfezinden oluşturulmuş ve Kaneici’nin ilk baş keşişi Tenkai tarafından düzenlenmiştir. Gölün çevresi, yaklaşık 2 km. dir.
Gölet, üç bölümden oluşur.

Birinci bölüm: kuş barınağı olarak düzenlenmiştir.

İkinci bölüm: kuzeydedir ve Ueno Hayvanat Bahçesi’nin bir kısmını kapsar.
Üçüncü bölüm: burada ziyaretçiler pedallı tekne veya sandal kiralayarak gölde gezinti yapabilirler. Yani, burada bir kayıkhane bulunuyor. Burada: yaz aylarında gölün yüzeyini tamamen kaplayan bitkiler (nilüferler) görülüyor.

Gölet’in ortasında bir ada bulunuyor. Adanın ismi “Benten” adasıdır.
Adanın ortasında: Yedi İyi Şans Tanrısından biri olan “Bentendo” nun bir mabedi bulunuyor. Benten: her zaman, elinde bir “biva” taşır halde betimlenir ve sanat ana tanrıçası olarak tanınır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

  Benten-do Mabedi

Sekizgen yapıdaki, Benzaiten adına yapılan bu mabet: 1945 yılında, bombardıman esnasında yıkılmış ve daha sonra orijinal şekline sadık kalınarak yeniden yapılmıştır. Benzaiten: mutluluk, zenginlik, bilgelik ve müzikle bağdaştırılan Hintli bir tanrıdır ve 8’nci yüzyılda, Japonya ya gelmiştir. Dolayısı ile, burası bir Budist tapınağıdır. Tanrının, genellikle su kenarlarında yani nehir, gölet hatta deniz kıyısında bulunduğu kabul edildiği için, tapınaklarda buralara yapılır. Tanrı: iyi şans, zenginlik, müzik ve bilgi tanrıçasıdır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Tokyo Ulusal Müzesi

Pazartesi günleri hariç, her gün saat:; 09.30-17.00 arasında açıktır. Giriş ücreti, 600 yendir.

Ueno park içinde bulunan ve TNM olarak kısa ismiyle bilinen müze: 1872 yılında kurulmuştur. Asya ve özellikle Japonya kökenli: arkeolojik ve sanat eserleri yönünden kapsamlı bir koleksiyona sahiptir.

Müze: 4 binadan oluşuyor. Uneno bölgesine gidip te, sakın ola bu müzeyi görmeden ayrılmayın. Çünkü: bu müze, dünya üzerinde Doğu Asya sanatı ve tarih öncesine ait en muhteşem koleksiyonu barındırıyor.

Evet, müze 4 binadan oluşuyor demiştim. Bu yapı kompleksinde, en eski bölüm: Hyokeikandir ve bu bölümün tarihi 1909 yılına kadar uzanır. Müzenin tamamında: mabet ve tapınaklardan ödünç olarak alınan 90.000 eşya sergilenmektedir. Bunlardan: 84 tanesi, Japon devleti tarafından “Ulusal Servet” olarak belirlenerek özel statüye alınmıştır.

Komplekste: 9 sergi salonu bulunur. Ancak: özellikle: bu sergi salonlarında “Comon” dönemi (MÖ.3500-2000) yıllarına ait bölümü ve 4 ile 7’nci yüzyıllar arasına ait “haniva” denilen pişmiş toprak mezar taşlarının bulunduğu bölümleri mutlaka görmenizi öneririm.

Gelelim “Hazine Salonu”na

Burası 2 katlıdır. “Horyu-ci” olarak isimlendirilir. Burada sergilenen eserler, 1878 yılında, Horyu-ji tarafından, İmparatorluk Sarayına bağışlanmıştır ve bunlar 6 odada sergilenmektedirler.
1999 yılında ziyarete açılan burada: Nara bölgesinde, 7’nci yüzyıl yapımı “Horyu-ci” tapınağından getirilen 330 civarında ahşap heykel, parşömen ve benzeri sanat eserleri sergileniyor. Birinci katta ise, bir restoran bulunuyor.

Ana binada, “Honkan” (Japon Galeri) denilen bölümde ise

Bu galeri, orijinal ana galeri iken, 1923 yılındaki depremde büyük hasar görmüştür. Daha sonra ise, Batı tarzı ile yeniden düzenlenmiş ve 1938 yılında ziyarete açılmıştır. Burada: 2 galeri ve 24 sergi salonu bulunuyor. Buradaki objeler: MÖ.10 bin yıllarından, MS.19’ncu yüzyıla kadar uzanmaktadır. Burada: Japon resim sanatı ürünleri, el yazmaları, heykeller, dokumalar, seramikler, kılıç ve zırhlılar görülüyor.

Komplekse en son eklenen yapı (1968 yılında eklenmiştir) “Toyokan” (Asya Galeri) olarak biliniyor ve burada ise

Diğer Asya kültürlerine ait objeler sergileniyor. Bu 3 katlı bölümde: birinci bölümde: restoran ve hediyelik eşya mağazası bulunmaktadır. Galeriler ise: 7 bölümde düzenlenmiş, 10 sergi salonundan oluşmaktadır. Burada: özellikle Çin-Kore-Güneydoğu Asya-Hindistan-Orta Doğu-Mısır kültürlerine ait eserler sergilenmektedir.

Müzenin arkasında “Kan’eici nin “hondo” su yani “ana salon” u bulunmaktadır.

Bu salon, 1879 yılındaki bir yangın sonrasında yeniden onarılmış olup, günümüzde biraz hırpalanmış olarak görülmektedir. Ancak, yine de salonun: Şogun Tsunayoşi’nin mozolesine açılan kapısı görülmeye değerdir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Ulusal Bilim Müzesi

Pazartesi günleri hariç, her gün saat: 09.00-17.00 arasında açıktır. Giriş ücreti, 600 yendir. Müzede: uygulamalı fizik ve robotik deneyimler ve monte edilmiş hayvanların etkileyici bir koleksiyonu bulunmaktadır.

 

Tokyo Metropolitan Sanat Müzesi

Nisan 2012 tarihinde açılan bu müze: altı galeriden oluşmaktadır. Kalıcı koleksiyon ve geçici sergiler görülebilmektedir. Bazı sergiler ücretli gezilir, bunun dışında giriş için ücret alınmaz.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 Batı Ulusal Sanat Müzesi

Ueno-koen, Taito-ku adresindedir. Pazartesi günleri kapalıdır. Diğer günler, saat: 09.30-17.30 arasında açıktır. Giriş ücreti: yetişkinler, 420 yen, üniversite öğrencileri 130 yen, 18 yaş altında olanlar ücretsizdir.
Bu müze, özellikle Avrupalı sanatçıların eserlerini sergilemektedir.

Binanın tasarımı: Le Corbusier tarafından yapılmış ve 1959 yılında ziyarete açılmıştır.
Müzede: özellikle dünyaca ünlü bazı ressamların resimlerinin bulunduğu koleksiyonu mutlaka görmelisiniz. Bu ressamlar arasında: Monet, Cezanne, Rubens, El Greco, Pollock gibi dünyaca ünlüler var.

Evet, bu ressamların, 850 civarındaki kalıcı eseri müzenin daimi koleksiyonu içinde bulunmaktadır. Aslında, bu eserler, zengin bir işadamı olan Kojiro Matsukata tarafından müzeye bağışlanmıştır. Müzede, birkaç önemli heykel de görülmeye değerdir. Bunlar: avludaki “Cehennem kapısı, Düşünen adam, Calais Burjuvaları” gibi Rodin tarafından yapılmış heykellerdir. Bunlar: heykeltıraşın orijinal kalıplarından dökülmüş olmaları nedeniyle önem taşımaktadır.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Shitamachi Museum

Giriş ücreti 300 yendir.
Bu müzede: 300 yıldır, Tokyo şehrinde, bu bölgede hüküm süren hayat tarzı hakkında bilgi sunan objeler sergileniyor. İlk katta: bir “nagaya” röprodüksiyonu görülüyor. Bu: Ueno bölgesindeki dar ve dolambaçlı sokaklarda, yan yana dizili, uzun ve tek katlı, bitişik nizam evlerin bire bir bir örneğidir. Bununla birlikte: bir atölye ve dükkan da bulunuyor. Burayı ziyaret ederseniz: ayakkabılarınızı çıkararak, “tatami” odalarının örgü döşemeleri üzerinde yürüyebiliyorsunuz.
İkinci katta: araç, gereçler ve mobilyalar sergileniyor.
Tüm bunların yanında: müzede: el sanatları hakkında video kütüphanesi bulunuyor.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

Ueno Zoo-Hayvanat Bahçesi

Giriş ücretlidir ve 600 yen, yaşlılar 300 yen, öğrenciler 200 yen, 12 yaş altı çocuklar ücretsizdir. Pazartesi hariç her gün saat: 09.30-17.00 arasında açıktır. Ueno parkın çıkışından itibaren 5 dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
Hayvanat bahçesi: 1882 yılında ziyarete açılmıştır. Toplam 14 hektarlık ve 2 bölüme ayrılan alanda: bir köprü ve tek raylı sistem çalışmaktadır. Japonya ülkesinin en eski hayvanat bahçesi olarak bilinir.
Tarihsel süreç içinde, burada yaşanmış ilginç bir olaydan söz etmek istiyorum. II Dünya savaşı öncesinde, Japon ordusu: buraya yapılacak bir saldırı sonucunda, vahşi hayvanların bulundukları yerden kaçarak Tokyo şehrindeki insanlara zarar verebileceğini ileri sürerek, vahşi hayvanların öldürülmesini ister. Bu talep, önce hayvanat bahçesi personeli tarafından kabul edilmese de, daha sonra, hayvanat bahçesinde bulunan hayvanlar: zehirlenme, boğulma, aç bırakılma yolu ile telef edilmişlerdir. 1975 yılında, bu öldürülen hayvanlar için, buraya bir anıt dikilmiştir.

Evet, burada yaklaşık 464 türden, 2600 hayvan bulunduğu söyleniyor. Özellikle: ana girişin hemen yanındaki bölümde bulunan dev pandalar, ziyaretçileri buraya çekerler. 1972 yılında, Japonya-Çin ilişkileri normale dönünce, Çin devleti, buraya 2 dev panda hediye olarak gönderir. Ancak: bunlardan biri (Ling Ling) 2008 yılında ölür.

Bunun üzerine, 2011 yılında, iki bebek panda daha alınır. Bunun dışında: Sumatra kaplanı ve ova gorili ilgi çekiyor. Bunların yanında: hayvanat bahçesi içinde, 5 katlı bir pagoda ve çay töreni evi ve bahçesi bulunuyor. Pagoda: 1631 yılında yapılmış, daha sonra yangında yok olmuş ve 1958 yılında yeniden yapılmıştır. Çay töreni evi ise, 17’nci yüzyılda, Shoguns döneminde eğlence için inşa edilmiştir.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

 

Toşo-gu Mabeti

Bu kutsal alan: 1616 yılında ölen, ilk Tokugava Şogunu İeyasu’nun mezarıdır. Japon devleti tarafından “Ulusal Servet” ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: muhteşem Çin kapısı (neredeyse, her yüzeyi doğal ve geometrik motiflerle oyulmuş ve boyanmıştır) ve içindeki sanat eserleriyle büyüleyicidir.

Şogun İeyasu: İmparatorluk makamı tarafından “tanrı” ilan edilmiş ve burası: aynı zamanda, “Nagano Dağları”ndaki “Nikko” ruhuna tahsis edilmiştir. Yani: burası bölgedeki en önemli ve orijinal “Toşo-gu” mabedidir. Ueno bölgesindeki ise, daha sonra inşa edilmiştir.

Evet: mabedin girişinde taş bir kemer ve 200 civarında taştan fener dizili görülüyor. Hemen içerideki fenerin yüksekliği ise 5.5 metredir ve bu ölçüsü ile, Japonya’daki en büyük üç fenerden birisidir.

Toşo-gu mabedi: 1868 yılındaki yangından, 1923 yılındaki büyük depremden ve 1945 yılındaki bombardımandan sağlam olarak çıkmayı başarmıştır.
Tokyo şehrinde: az sayıdaki Edo dönemi orijinal yapısından birisidir.

 

Saiyoken

Bu tapınak: 9’ncu yüzyılda yapılmış ve Heian soylusu olan “Sugavara no Miçizane” ye adanmıştır. Miçizane: seçkin bir saray şairi olarak bilinir. Ancak: İmparatora komplo kurmak suçundan, haksız yere suçlanmış ve sürgünde iken ölmüştür.
Ancak: bu haksızlık daha sonra anlaşılmış ve kendisine “Tencin” yani “efendi-bilgin” sıfatı verilerek büyük saygı gösterilmiştir.
Bir alışkanlık-efsane-gelenek: Her yıl ŞUBAT-MART aylarında, ülkenin dört bir yanından gelen öğrenciler: burayı ziyaret ederler ve sınavlarında başarılı olmayı dilerler.

Japonya Tokyo Ueno, Asakusa İkebukuro

Kiyomizu Kanon Temple

Burası: Kyoto şehrindeki (İmparatorluk başkenti idi) büyük ve ünlü “Kiyomizu Tapınağı” modeline benzetilerek; 1631 yılında, aslında Kaneiji Tapınağının bir parçası olarak yapılmıştır. Kaneici dini kompleksinin orijinal bir bölümüdür. Bu yapı da: Japon devleti tarafından “Ulusal Servet” ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Burada: 2 tanrıça bulunduğu söylenir. Bunlar: Sencu Kanon (Merhamet Tanrıçası) ve Kosotate Kanon’dur. Sencu Kanon: kısırlık ve zor doğum konularında yardım isteyen kadınların; dua etmeye geldikleri bir tanrıça olarak bilinir.

Buradan ayrılıp, daha güneye ilerlediğimizde: aşağıya doğru inen 2 merdiven bulunan yerde: park iyice daralmaya başlar.

Merdivenlerin hemen tepesinde: 1868 yılında, Şogunluğu yıkan ve yeniden İmparatorluğu kuran, İmparatorluk ordusu komutanı Takamori Saigo’nun bir heykeli görülüyor. Saigo’dan kısaca söz etmek gerekirse: Japon tarihinde sorunlu bir kahraman olarak yerini aldığı söylenir. Çünkü: 1871 yılında Meici yöneticileriyle sorunlar yaşamış ve başarısız bir isyanda öldürülmüştür.

 

Ameya Yokoço

Burası: II. Dünya Savaşından sonra, çiftçilerin kuzeyden getirdikleri değerli yiyecek maddelerini karaborsa olarak sattıkları bir Pazar yeri olarak bilinir. Günümüzde ise, burada: ünlü markaların aksesuarları, çantaları, saatleri ve mücevherlerinin taklitleri satılıyor. Aynı zamanda tabii ki, yiyecek de satılıyor. Tokyo şehrinde: geleneksel yılbaşı yiyeceklerinin en taze ve lezzetlileri buradan bulunuyor.