İspanya Madrid

İspanya Madrid

İspanya Madrid;

Benim gözümden kaçan ve beğendiğiniz, ilgi çeken yerler varsa, lütfen yorum olarak bırakın, ben buraya ekleyeyim ve bizlerden sonra bu şehre giden ziyaretçiler, buraları da gezip görsünler. Hepinize Madrid şehrinde iyi geziler.

Madrid şehrini, yürüyerek rahatlıkla gezebilirsiniz. Ancak, uzun yürüyüşler için kendinizi yeterli hissetmiyorsanız, özellikle size önerim, bir metro hattı haritası alın ve bu haritadaki renk ve istasyon kodlarını, kısa bir çalışma ile belleyin ve böylece, Madrid şehrinin  tüm bölgelerini, metro ve biraz da yürüyerek rahatlıkla gezebilirsiniz.

Bu yürüyüşler için, yanınızda uygun bir ayakkabı bulundurmayı ihmal etmemelisiniz. Bunun yanında:  Madrid şehrine ayak bastığınızdan itibaren, mutlaka bir şehir haritası (otel lobisinden) ve metro hattı haritası (metro bilet satış yerlerinden) temin etmelisiniz.

İspanya Madrid

Şehir

İspanya Madrid;

Nispeten düzenli. İnsanlar yardımsever. Trafik düzenli. Şehirde birçok meydan var. Bu meydanlar, birbirlerine geniş caddeler ve sokaklar ile bağlanmış. Güvenlik pek sıkıntılı olmasa da, özellikle göçmenlerin yaşadıkları bölgeler ve park alanları, akşam belli bir saatten sonra sıkıntılı olabiliyor.

Gezilerinizde, bunu dikkate almanız şart. Yani: akşam belli bir saatten sonra: gerek göçmenlerin yaşadıkları bölgeler, gerek pek fazla dar ve loş sokaklar ve gerekse metro istasyonlarında yalnız başınıza bulunmamanızda yarar olduğunu düşünüyorum.

Bu şehrin bence en büyük özelliği: her cadde, meydan ve birçok yerde: ahşap bankların bulunması. Bu banklarda, gezileriniz sırasında, küçük molalar verebilirsiniz. Yanınıza oturan insanlar asla sizi rahatsız edici değil.

Bu banklar, gerçekten  tertemiz ve kesinlikle, uzun yürüyüşler sonucu yorulan gezginlerin kısa molaları için ideal. Bunun dışında: şehir gezinizde, bir önerim daha olabilir. Şehirde, umumi tuvalet yok. Birçok yerde, restoran ve kafeteryaların tuvaletlerini kullanmak zorunda kalınıyor.

Elbette, bunları kullanabilmek için, o mekanda oturmak ve küçük bir şeyler ısmarlamak yani para harcamak gerekiyor.

Siz, şunu unutmayın ki, şehirde bol miktarda: ismini vermiyorum ama elbette anlayacaksınız, bol miktarda bulunan Amerikan orjinli fast-foot restoranları var.

Bu fast-foot restoranlarının gerek tuvaletlerini ve gerekse oturma yerlerini, herhangi bir ücret ödemeden, tepenize bir garson dikilmeden rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Karışan yok. Bence, bu büyük bir imkan ve gerek tuvalet ihtiyacı ve gerekse küçük molalar için, bunların yerlerini belirleyin ve kullanmaktan çekinmeyin.

Şehir gezisi planı için, daha önceki yazılarımda olduğu gibi, yine size, bu şehirde kendi gezip gördüğüm ve sizlerin de mutlaka gezip görmenizi önereceğim yerleri, aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağım.

Sizler, bu yazılanları okuduktan sonra ilginizi çeken yerleri: şehir haritası ve metro hattı haritası üzerinde işaretleyin ve kendinize şehirde kalma sürenize göre, güzel bir gezi planı çıkarın.

Evet, şehir 3 ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar

Eski Madrid bölümü

Burası, şehrin kalbidir. Büyük ölçüde: 16’ncı yüzyıldan kalma, eski bir mağribi yerleşimidir. Dolambaçlı ve dar sokaklarda gezinebilirsiniz.

Şehir merkezinin  doğusunda kalmaktadır. Burada: özellikle kraliyet sarayını mutlaka görmelisiniz. Ayrıca: buranın bir diğer dikkati çeken yeri de: Plaza Mayor meydanıdır.

Bourbonların Madrit’i

Burada sanat müzeleri bulunuyor. İspanyanın altın üçgeni olarak nitelendirilen 3 müzeyi gezebilirsiniz. Ayrıca: Prado müzesinin hemen arkasında bulunan, şehrin başlıca parkı, Paseo del Prado görülmeye değerdir.

Manzanares ırmağı, Alacio Real, Puerta Del Sol bölgeleri

Bu bölgede: tıka basa insan doludur. Gayet hareketli olan bu bölgede, rahatlıkla gezinebilir, yeni ve değişik güzellikteki yerleri keşfedebilirsiniz.

Lavais bölgesi

Burada, Malasana ve Salamanca semtleri var. Şehrin en cazip yerleşimleri, apartmanları ve moda evleri buradadır.

İspanya Madrid

Şimdi gelelim, şehirde mutlaka görmenizi önereceğim yerlere

  1. El Palacio Real (Kraliyet Sarayı)
  2. Museo Del Prado (Prado Müzesi)
  3. Paseo del Prado (Şehrin başlıca parkı)
  4. Puerta Del Sol (Sol Meydanı)
  5. Plaza Mayor (Tarihi bir meydan)
  6. Plaza Espana (Anıtlarıyla ilgi çeken bir meydan)
  7. Calle deLa Montera(Şehrin alışveriş caddesi)
  8. Gran Via (Şehrin hareketli caddesi)
  9. Atocha  (Burası bir tren istasyonu)
  10. El Rasrtor (Bit pazarı)
  11. Teleferik. (şehrin yüksekten manzarasını izlemek isteyenler için ideal)
  12. Ventas Arena (Burası, şehrin arenası, yanlızca dıştan görebiliyorsunuz)

 

MADRİT ŞEHİR DIŞINDA GÖRMENİZİ ÖNERECEĞİM YERLER

Madrid yakınlarında, hemen bir saatlik uzaklıkta, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış, 3 şehir bulunuyor.

Bunlar: ilk 3 sırada olmak üzere, yakın çevrede gezilip görülebilecek yerler şunlardır:

Toledo

Bu şehir hakkında ayrıntılı bilgiyi, bu başlık altında sitede bulabilirsiniz. Mutlaka ve mutlaka gitmenizi ve görmenizi öneriyorum. Ama, tur organizasyonu ile mi, kendi başınıza trenle mi gidersiniz, buna siz karar vereceksiniz. Ama, mutlaka gitmelisiniz.

Segovio

Burası da, özellikle Roma dönemine ait birkaç eserin bulunduğu ve bu nedenle öne çıkan bir şehirdir. Ben gitmedim, çünkü ülkemizde yeteri kadar Roma dönemi eseri var ki, buradaki eserler, bizimkilerin yanında, biraz küçük kalıyor. Tercih sizin.

Avilla

Burası, özellikle Azize Teresa’nın doğum yeri olarak öne çıkıyor. Yani, daha çok dinsel bir ağırlığı ve önemi var. Merakı olanlar için gidilip görülebilir.

El Escorial

Burada, İspanya kralı II. Felibe tarafından yaptırılan: bir manastır, anıtmezar ve saray var. Turistlerin ilgisini çekiyor.

El Vale de Los Caidos

Burası şehitler vadisi olarak da isimlendiriliyor. Burada. General Franco’nun mezarı var. Binlerce kişinin gömülü bulunduğu yerde, ayrıca, muhteşem boyutlarda bir haç bulunuyor.

İspanya Madrid şehir merkezi

MADRİT ŞEHİR MERKEZİ

1.gün; GEZİLECEK YERLER

Evet, bence Madrid şehrindeki gezinize: Kraliyet sarayı ile başlamalısınız. Bulunduğunuz yerden, bir şekilde (metro olabilir) kraliyet sarayının bulunduğu yere gitmelisiniz.

İlk hedef noktası: Plaza de Oriente meydanı. Bulunduğunuz yerden, metro ile, “OPERA” durağına iniyorsunuz. Opera durağında indiğinizde, karşınıza, önce şehrin opera binası geliyor.

TEATRO REAL-OPERA BİNASI

Kraliyet sarayının hemen önündeki meydanın arkasındadır. Şehrin opera salonudur. Buranın enteresan bir geçmişi var. Burası ilk yapıldığında, Plaza de Oriente meydanında, saray çamaşırhanesinin bulunduğu yere inşa edilmiştir.

Açılışı ise: 1850 yılında, opera sever kraliçe II. İsabel’in doğum gününe denk getirilir. Açılış operası ise: Donizettinin “La Favorita” sıdır.

Bu açılış tarihinden, yaklaşık 75 yıl sonra, bir yer altı akıntısı, yapının temellerini etkiler ve çökme noktasına getirir. Daha sonra ise, iç savaş sırasında, burası barut deposu olarak kullanılır.

General Franco rejimi boyunca kapalı tutulan ve 1965 yılında yeniden hizmete açılan bina: son olarak, büyük paralar harcanarak restore edilir ve 1999 yılında yeniden hizmete açılır.

Opera binasının en büyük özelliklerinden biri de: içinde, özel bir havalandırma sistemi bulunuyor. İnsanların: içinde çalışırken veya bir şey izlerken, 21 derece sıcaklıktaki bir ortamda, beyinlerinin en verimli şekilde çalıştığı öğrenildiğinde, borular ile, bu Opera Binasının içindeki hava sıcaklığı da, sürekli 21 dereceye ayarlanmıştır.

Opera binasının arka tarafında, güzel bir restoran var. Arjantin restoranı. Buranın özellikle etlerinin çok güzel olduğu söyleniyor.

Opera binasını gördükten sonra: Plaza de Oriente meydanına doğru yürüyün ve burada kraliyet sarayını gezeceğiz.

İspanya Madrid Palacio Real de El Pardo

PALACİO REAL DE EL PARDO: KRALİYET SARAYI

Aslında, günümüzde, İspanya kralı Juan Carlos: burada yaşamıyor. Kralın yaşadığı saray, Madrid şehir merkezinden34 km. uzaklıkta, daha mütevazi bir saraydır.

Bu şehir merkezindeki saray ise, içinde 2000 oda bulunan, salonlarının bir kısmı turistik ziyaretlere açık bir yer olarak önem kazanıyor.

Bu saray: Kral Philip döneminde: yani 1406 yılında, av köşkü olarak yapılmıştır. 1547 yılında ise, Kral V. Charles tarafından saraya dönüştürülmüştür. 1604 yılında ise büyük bir yangında tahrip olmuştur. 1734 yılında aynı yerde İtalyan-Barok tarzında, günümüzde görülen yapı yapılmıştır.

Yapının mimarları: Juvara, Sabatini ve Sachetti. Yapının inşaatına: Kral V. Felibe zamanında başlanmış ve III. Charles döneminde bitirilmiştir. Böylece, sarayda ilk ikamet eden kral, III. Charles olmuştur.

Bir diğer ismi: Alcazar. Yani: hisar. İspanya tarihinde, Romalıların uzun süre, bu toprakları yönettiğini biliyoruz. Daha sonra, Hıristiyanlık bu topraklarda yayılıyor.

Ama, en etkin hale gelmesi, Roma İmparatorluğunun, 5’nci yüzyılda yıkılması yani bitmesi ve buraya yerleşen franklar ve Vizigotlar dönemindedir.

Buna, tarih olarak bakarsak, 811 yılı karşımıza çıkıyor. 811 yılı, Arap Müslümanların İber yarımadasına geldikleri tarihtir. Müslüman Araplar: 811 yılı başlarında, Tarık Bin Ziyad komutasında, Cebelitarık boğazını geçerek, İber yarımadasına geliyorlar.

Daha sonra, çeşitli komutanlar İspanya’nın kuzeyindeki birkaç şehir hariç, bütün İber yarımadasına hakim oluyorlar ve tam 400 yıl boyunca burayı yönetiyorlar. O dönemlerde, Müslüman kökenli bu devletler, aynı dönemde yaşayan Hıristiyan ve Yahudi ustalarla birlikte, bu şehirlere birçok yatırımlar yapıyorlar.

El sanatı olarak hem İslam, hem Yahudi ve hem de Hıristiyan özellikleri taşıyan, mimari stile: müdahar tarzı deniliyor.

İspanya Madrid

Evet, gelelim kraliyet sarayına.

Yapı: beyaz mermer ve  travertenden yapılmıştır. Aslında, burada daha önce bir Roma kalesi bulunuyormuş. Romalılar  burada iken, onların bir muhafız kalesi varmış. Ama, Araplar, geldiklerinde, önce Toledo şehrini ele geçirmişlerdir.

Fakat, daha sonra Toledo şehrini korumak için, Romalıların egemenliğindeki Madrid şehrini ele geçirmek istemişlerdir. Çünkü: kuzeyden gelecek saldırılara karşı, Toledo şehrini korumak için, Madrid şehrini de elde bulundurmak şarttır.

Araplar, Madrid şehrini ele geçirince, daha önce bir Roma kalesi bulunan buraya; bir hisar yani Alkazar yani bir Arap kalesi yapıyorlar. Hatta: İspanyollar, Arap Müslümanlara “Magribi” derler.

Yani: “pınar suyu” anlamına gelmektedir. Şehrin ismi, buradan dönüşerek, günümüze Madrid olarak gelmiştir.

Pınar suyu anlamı ise: sarayın hemen önünde bulunan “Manzaraz nehri” nden gelmektedir. Bu nehir medeniyle, sarayın ön tarafından muhteşem bir bahçe günümüzde de bulunmaktadır.

Yapı olarak, saray, Paris şehrindeki Versay sarayı hayal edilerek yapılmıştır. Sarayda: 870 pencere, 240 balkon, 110 kapı bulunuyor.

Sarayın tarihi süreç içindeki rolüne devam edelim.

11’nci yüzyıla gelindiğinde: kuzeyden gelen küçük devletler ve krallıklar: Arapları, İber yarımadasının güneyine doğru itiyorlar.

En son olarak Cordoba ve Granada krallıkları da, Arapların elinden alınınca: 1492 yılında, Endülüs Emevileri yani büyük İslam devleti sona eriyor.

Aynı  dönemde, Cristof Colomb: Amerika  topraklarına çıkıyor ve büyük altın çağ başlıyor. Ancak, Müslümanların hepsi İber yarımadasından silinmiyorlar. Evlenenler, askerliği bırakanlar var.

Günümüzde de, Endülüs bölgesine inildikçe, İspanyolların derilerinde değişiklik fark edilmektedir. Flamenko’nun doğduğu yer de, İber yarımadasının güneyidir.

Zaten: Flemenko, bir hayat tarzı, bir dünya görüşü, bir bakış açısıdır. Sadece, bir dans değildir. İnsanların yaşam stillerini anlatan ve içinde Yahudi, Arap, Hint müziği, çeşitli Latin müzikleriyle bezenmiş, ama içinde ağıttan, eğlenceye, mutluluktan daha birçok şeyi barındıran yaşam tarzının sahneye uygulanmış hali olarak düşünülebilir.

Araplardan sonra:

İspanyol krallığı gelince, İspanyol krallığı: özellikle Araplarla ilgili hiçbir eseri geride bırakmaz ve hepsini yok eder.

Özellikle: camiler yok edilir ve üzerlerine yeni inşaatlar yapılır. Çoğu, kiliseye çevrilir. Bazı Enstitüler ayakta bırakılır. Çünkü, onlardan  bilim adamları yetişmektedir.

Biz yine saraya gelelim. Saray, elbette ilk yapıldığı günlerde böyle değildi. Bugünkü halini, 1700’lü yıllarda almıştır.

Çünkü, yapıda birçok kez yangınlar çıkmıştır. İspanyol krallığı, Kraliçe İsabella birlikte, altın çağını yaşamaya başlayınca, onun oğlu kral I. Carlos, daha sonra kral V. Carl adını alarak, (bizde bilinen ismi ile Şarlken) kutsal Roma-Germen İmparatoru, yani bütün bu toprakları idare eden kral haline geliyor.

Saray:

Kral 13. Alfonso’ya kadar, yani bugünkü kralın dedesine kadar aktif olarak, kraliyet ailesi tarafından kullanılmıştır. Kral 13.Alfonso: 1936 yılındaki iç savaş sırasında, İspanyayı terk etmek zorunda kalır.

Tabii, 1975 yılına kadar da, İspanya, Avrupa ülkelerinden soyutlanmış bir halde kalır. Çünkü: ülkede, Franko denilen general tarafından yürütülen faşist rejim vardır.

General Franco: Madrid genel merkez olmak kaydıyla, kendi yöntemleri doğrultusunda “uyana evet, uymayana hayır” şeklinde, baskıcı bir rejim uygulamıştır.

Burada, hemen yine tarihi süreç içine girelim. Madrid ve Barselona şehirlerinin birbirlerine bu kadar zıt olmalarının temelinde, 1800’lü yıllardaki vesayet savaşları ve General Franco  dönemindeki baskıcı rejim vardır.

Hatta, o dönemde, Barselona’nın, sarı-kırmızı renklerde bir bayrağı vardır. General Franco, bayrak kullanmayı yasaklayınca, o dönemde Barselona Futbol Kulübünün bayrağı, devlet bayrağı olarak kullanılmış ve kulüp ayakta kalsın diye, bütün Barselonalılar, her türlü gayreti göstermişlerdir.

Kral 13.Alfonso:

Kraliyet bitip, sürgüne gönderiliyor. 1975 yılına kadar, saray kapalı kalıyor ve devlet konukevi olarak kullanılıyor. 1975 yılına gelindiğinde ise, bugünkü kral, İspanyaya geri dönüyor.

Burada: yani İspanya da, hem krallık var, hem de demokratik rejim hüküm sürüyor. Kral en büyük komutandır.

Ama, kral  tek başına karar alamaz. Kralın adına bir devlet bakanı atanır. Kral olmadığında, kral adına imzaları, o atar.

Devletle ilgili konular: Parlamento ve kral tarafından karar alınarak çözüme kavuşturulur. Yani, çok önemli konularda, birlikte çalışılır.

Kraliyet sarayı

turistik ziyaretlere açıktır. Sarayın içine giriş ücretli, ücret: 9 Eurodur. Pazartesi günleri hariç, ziyaret mümkündür.

Günümüzde, İspanyayı ziyaret eden yabancı  devlet adamları, burada  konaklıyorlar. Turistik ziyarete açık müze bölümünde görebilecekleriniz: uzun yıllar toplanan resimler, giysiler, antika mobilyalar ve porselenler.

Ayrıca: duvar halıları, freskler gibi sanat eserleri, Neoklasik mobilyalar da görülüyor.

Salon de los Halberdiers

çok iyi korunmuş, eski Flemenk ve İspanyol duvar halılarını görebiliyorsunuz.

Salon de Trono

burası taht salonudur. Sarayın güney cephesinin tam ortasındadır. Duvarlar: yaldızlı çerçeveler içindeki aynalar ve kırmızı kadifelerle kaplanmıştır.

Tavan ise, 17641 yılında Tiepolo tarafından boyanarak süslenmiştir. Yaldızlı bronz aslanlar, tahtı koruyorlar.

Burada, yukarıda belirttiğim gibi, III. Carlos tarafından yapıya eklenen “sohbet odası”: ünlü ressam Goya’nın dört tablosu ile süslenmiştir.

Salon de Gasparini

Olağanüstü güzellikteki bu salon, Napolili sanatçı Matias Gasparininin ismini almıştır. Tavan, taban ve duvarlarda: rokoko tarzının eşsiz örnekleri sergileniyor.

Taş ustaları, heykeltıraşlar, cam ustaları, saatçiler, gümüşçüler, mobilyacılar,  terziler: bunların hepsi, burada gerçekten muhteşem güzellikler yaratmışlar.

Sala de Porcelana

Burası, porselen odasıdır. Retiro bahçelerindeki porselen fabrikasından çıkan, 18’nci yüzyıla ait, 1000’den fazla porselen burada sergileniyor. Tam ve rakipsiz bir porselen koleksiyonu.

Camedor de Gala

Burası: törensel yemek salonudur. Son derece lüks. Burası ilk kez 1879 yılında, XII Alfonso ve eşi Maria Christina’nın evlilik töreni için hazırlanmıştır.

Bu törene: 145 kişi katılmış. Odada görebilecekleriniz şunlar: 15 avize, 10 kollu şamdan ve Brüksel duvar halılarıyla süslenmiş  duvarlar.

Ayrıca: 18’nci yüzyıl Çin yapımı porselen kaplar da ilgi çekiyor.

Sarayın bulunduğu park alanı ise

Avrupa Birliği tarafından “kuş yaşama alanı” olarak özel koruma altına alınmıştır. Bu park alanı: hemen sarayın girişinde, yemyeşil ve şekilli kesilmiş ağaçların bulunduğu “Jardines de Sabatini” yani “Sabatini’nin Bahçeleri” bölümüdür.

Burası, hemen saray binasının yan tarafındadır.

Saray yapısında diğer ziyaret edebileceğiniz ek yapıda, şunları görebilirsiniz:

BOTİCA REAL

Burası: kraliyet eczanesidir. 1594 yılında yapılmıştır. Yapının iki odası: kral IV. Carlos’un özel olarak sipariş verdiği, cam ve porselen ecza kavanozlarıyla dolu dolaplarla çevrilmiştir.

ARMERİA REAL

Burası ek yapının, diğer kısmında bulunan ve Kraliyet cephane yeri olarak geçen bir bölümdür. Burada: kılıçlı askerler, mızraklı atlılar, orijinal savaş bayrakları, ganimetler, silah ve kalkanlar sergileniyor.

Evet, kraliyet sarayının mutlaka içine girmeli ve sarayın içini gezmelisiniz.

Saray gezisi bittikten sonra: saray yapısının hemen yanında bulunan bir katedrali geziyoruz.

CATEDRAL DE LA ALMUDENA

İlginç bir yapı. Temeli atıldıktan sonra, tam 350 yıllık bir süreç sonunda bitirilmiştir. Yani: 1993 yılında tamamlanmış ve Papa II. John Paul tarafından takdis edilerek, ibadete açılmıştır.

Katedralin inşa edildiği yer: şehrin Müslüman mağribi bölgesidir. İlk yapıldığında, bir kilise iken, sonradan bir camiye dönüştürülmüş ve daha sonra yeniden katedral olmuştur.

Yapının uzunluğu:104 metre ve genişliği 76 metredir. Merkezdeki kubbenin çapı ise: 20 metredir.

Bu katedralin diğer öne çıkan bir özelliği: Kripta’da bulunan ve 16’ncı yüzyıldan kalma, şehrin koruyucu azizi Virgin Dela Almueda resmi.

Biraz önce söylediğim gibi: katedral, 1993 yılında, açılmış olmasına rağmen, şehir halkı tarafından yoğun olarak tercih edilen bir yer olamamıştır.

Yalnızca, kraliyet ailesinden Prens Felibe’nin düğünü burada yapılmıştır. Bunun dışında, kraliyet sarayına yakın olması nedeniyle, kral ve kraliçelerin ibadet yeri olarak kullanılmıştır.

Aynı zamanda, ölen kral ve kraliçelerin bir kısmı haricindekiler, buraya gömülmüşlerdir.

Plaza de Orient meydanının hemen yanında bir park var. Bu parkı da gezmelisiniz.

PLAZA DE ORİENTE

Burada: günümüze kadar görev yapmış, İspanyol kral ve kraliçelerinin heykelleri var.

Burada ilginç olan, İspanyollar, bu heykelleri Vizigot krallarından itibaren başlatmışlardır. Park içinde, toplam 44 tane heykel var.

Daha sonra, sarayın önündeki caddeden (Bailen caddesinden) kuzeye doğru gidiyoruz ve hemen sağımızda yine bir dini yapı var.

MONASTERİO DE LA ENCARNACİON

Bu manastır: 1611 yılında, Margarita ve Austira tarafından yapılmıştır. Bu manastırda görmenizi önereceğim bir heykel var. İsa’nın çarmıha gerilişini tasvir eden, korkunç, ahşap bir heykel.

Ayrıca, bu heykelinde içinde bulunduğu sanat koleksiyonu da görülmeye değerdir. Ayrıca çeşitli azizlerin kemiklerinin içinde bulunduğu yaldızlı kabinler var.

Ancak bu yapının bir başka özelliği daha var. Hatta, bir aralar, televizyonda da bazı programlarda bu konu işlenmişti. Hatırlayanlarınız olabilir.

Her yıl 26 Temmuz tarihinde, öğleden sonra: San Pantaleon’un küçük bir şişede bulunan, pıhtılaşmış kanı, esrarengiz bir şekilde sıvılaşıyormuş.

Eğer sıvılaşmaz ise, bu durum, felaket olacağının habercisi imiş. Bu olayı izlemeye binlerce insan akın ediyor.

Evet, kiliseden çıktıktan sonra: hemen yakınlarda, yine bir dini yapı görülüyor.

MONASTERİO DE LAS DESCALZAS REALES (YALINAYAK KRALİYET FRANSİSKENLERİ)

Burası bir manastırdır. 1566 yılında, kral II. Felibe tarafından yaptırılan manastır: kralın kızını evlendirmeyerek buraya saklaması ile önem kazanıyor.

Takip eden yıllarda ise, buraya, birçok değerli metaller, resimler ve hatta dinsel emanetler gibi hazineler getiriliyor. Tüm bu mallar, zamanla burada kurulan vakfın zenginleşmesini sağlar.

Evet, manastır: birçok aziz tarafından desteklenmiştir. Ancak, buraya 18’nci yüzyıl başına kadar, yalnızca en yüksek soylular sınıfına girmiş rahibeler kabul edilmiştir.

Varlıklı rahibeler, manastıra kapanırken, beraberlerinde, muhteşem sanat eserlerini de getirmişlerdir. Günümüzde, manastırda, hala Fransisken rahibeler yaşıyor.

Bunların sayısı ise, 33 dür. Niye 33? Çünkü: İsa öldüğünde 33 yaşında idi. Bu rahibeler, manastır ve çevresinde yaşamlarını sürdürüyorlar.

Ancak, ziyaret saatlerinde gözlerden uzak bulunuyorlar. Ancak, yine de yalınayak gezinen rahibeler ve bahçede sebzelerle uğraşan rahibeler görebilirsiniz.

Aslına bakarsanız, 30 yıl öncesine kadar, manastır tamamen dünyaya kapalı imiş ve ziyaret yokmuş. Ancak, 1960 yılında, Papa’nın izniyle, müze olarak hizmet vermeye başlar.

Hatta, 1985 yılında Avrupa Konseyi, burayı “Yılın Müzesi” olarak seçer. Özellikle, günümüze kadar korunan ön cephesi çok güzel. Kırmızı tuğla ve granitten yapılmıştır.

Manastıra girerseniz, ilk gözünüze çarpacak olan: yerden tavana kadar, 17’nci yüzyıl freskleriyle bezenmiş, granit merdiven. Merdiven üstünde, IV. Felibe ve ailesinin tasvirleri bulunuyor.

İkinci katta: din ya da krallarla bağlantılı sanat eserleri görülüyor. Salonlardan biri: orijinal Rubens çizimlerini örnek alan, 17’nci yüzyıla ait duvar halılarıyla kaplıdır.

Ayrıca: Tziano, Brueghel ve Zurbaran gibi sanatçıların tablolarını görmek mümkün.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ettiğimizde, bu kez karşımıza: şehrin ünlü meydanlarından biri çıkıyor.

PLAZA ESPANA-İSPANYA MEYDANI

Gran Via caddesini takip ettiğimizde, İspanya meydanına ulaşıyoruz.

Burada: Servantes Anıtı var. Zaten, hemen görülüyor. Servantes: 6 yıl, Cezayir’de, bir hapishanede, Osmanlının esiri olarak bulunur.

Zaten, Don Kişot kitabının büyük bölümünü de burada yazar. Savaş sırasında eli sakatlanır ve böylelikle kitabın büyük bölümünü arkadaşına yazdırıyor.

Serbest kalıp ülkesine dönünce, yazamaz durumda kalıyor. Çok daha düşük işlerde çalışmak zorunda kalıyor.

Onun hayal kahramanı olan Don Kişot; kötülere karşı yani kötü olarak betimlenen yel değirmenlerine karşı, bitmek bilmeyen bir mücadele içindedir. Çevresindeki arkadaşları, kötülüklere karşı zafer kazanma şansının bulunmadığını, neden sürekli kötülüklerle ve kötülerle savaştığını söylerler.

Ancak, yine de, Servantes Don Kişot adlı eserinde, kahramanlarına: kötülüklerle savaşmayı ve cebelleşmeyi sürdürür.

Çünkü: o kendisine öyle bir dünya yaratmıştır ki; Don Kişot adlı eseri, dünya üzerinde herkesin başucu kitabı haline gelmiştir.

Hatta: Don Kişot adlı eseri, dünya üzerinde, İncil’den sonra: birçok lisana çevrilerek, en çok basılan eser olarak tescillenmiştir.

Evet, buradaki anıtta: üstte Servantes, oturmuş olarak betimlenmiştir. Altında ise, onun hayal kahramanları Don Kişot ve yardımcısının heykelleri görülüyor.

Hemen ön taraflarında, küçük bir havuz, arka tarafta ise yine bir havuz var. Anıtın bulunduğu yer ise, büyük ve eski ağaçların bulunduğu bir park.

Genellikle, birçok parkta, devlet adamlarının heykelleri bulunurken, bu parkta, Servantes ve hayal kahramanlarının heykelleri görülüyor ve şehrin ziyaretçileri tarafından ilgi çekiyor.

Anıtın hemen arkasında, benim bulunduğum döneme özgü olabilir, bir çadır kurulmuştu. Çadırın içinde, alışveriş tezgahları bulunuyordu.

İspanya Madrid Don Kişot

Meydanın bulunduğu parkta, gençler ve her yaştan insan, çimenlerin üzerine oturup, kitap okuyorlar veya dinleniyorlar.

Meydandaki gezimizi tamamladıktan sonra: Calle de Ferraz caddesini takip ederek, ilerliyoruz. Hedefimiz: bir Mısır tapınağı.

İspanya Madrid Templo de deboh

TEMPLO DE DEBOH-DEBOH ANITI

Anıt: çok güzel bir parkın içindedir. Ön ve arka cephesinde havuzlar bulunmakta olup, anıt bu havuzların ortasındaki bölüme kurulmuştur.

Her ne kadar şehrin yüksek bir yerinde bulunması ve şehir manzarasına hakim olması güzel olsa da, anıt benim için pek bir anlamlı gelmedi. Yani, bu anıtı görmek için büyük bir yolculuk ve emek vermeniz anlamsız olabilir.

Ben size yine de burası hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Evet, burası bir park. Ama en büyük özelliği: içinde bir Mısır tapınağının bulunması.

Bu tapınak: MÖ.4’ncü yüzyılda yapılmış ve Mısırda Nil Vadisinde, Assuwan şehrinin31 km. yakınlarında bulunuyormuş. Tanrı Amon ve Tanrıça İsis adına yaptırılmış.

Aradan binlerce yıl geçmiş ve bölgede, Assuwan barajı yapılmasına karar verildiğinde, bu  tapınağın baraj gölü suları altında kalması tehdidi gündeme gelmiş.

Bunun üzerine, Mısır hükümeti, Assuwan barajının yapımına katkıları nedeniyle, bu tapınağı İspanya hükümetine hediye etmiş.

İspanya Madrid Tıpanak

Tapınak

1969-1970 yılları arasında, taş-taş sökülerek gemilere yüklenmiş ve önce Valencia şehrine ve sonra da trenle Madrid şehrine getirilmiş ve burada, söküldüğü şekilde, taş-taş yeniden monte edilmiş.

Ortaya çıkan tapınak ise, 1972 yılında halkın ziyaretine açılmış. İşte, bu. Yani: öyle içine filan girilebilen bir tapınak değil. Yalnızca uzaktan izlemekle yetiniyorsunuz.

Ama, yukarıda da söz ettiğim gibi, bu tapınağın bulunduğu park, şehrin yüksek bir kesiminde. Buradan güneşin batışı ve şehrin yukarıdan izlenmesi mükemmel. Şehirde, güneşin batışının en güzel buradan izlendiği söyleniyor.

Tapınak ve park gezimiz bittikten sonra: yaklaşık 20-25 dakikalık bir yürüyüş sonunda, aynı cadde üzerinde ilerlediğimizde veya çevremizdekilere sorarak, Teleferiklerin hareket ettiği yere ulaşıyoruz.

İspanya Madrid Teleferico Casa De Campo

TELEFERİCO CASA DE CAMPO-TELEFERİK

Madrid şehrinde, merkeze pek yakın olmasa da, güzel bir teleferik var. Eğer şehri havadan izlemek isterseniz, teleferik bunun için ideal.

Ancak:  söylediğim gibi, merkeze bir hayli uzak. Hatta, metro ile gitmeye kalktığınızda bile, metro istasyonundan inince, uzunca bir süre (yarım saat kadar) yürümeniz gerekiyor.

Ancak, hemen hatırlatmakta yarar var, sakın ola: saat: 14.00-16.00 arasında, teleferik bölgesine gitmeyin, çünkü teleferik çalışanları “siesta” yapıyorlar ve saat: 16.00’ya kadar beklemek zorunda kalıyorsunuz.

Evet, 4 kişilik kabinlerdeki teleferik yolculuğu:  yaklaşık 20 dakika sürüyor ve gidiş-geliş bedeli: 6 Euro.

Günümüz burada noktalanıyor. Zaten büyük bir ihtimalle, muhteşem şekilde yoruldunuz. Ama unutmayın ki, özellikle yaz aylarında, bu şehirde, hava, saat: 22.00 de kararıyor. Yani, gezmek için bol zamanınız oluyor. Şehirde fazla zamanı olmayanlar, bu gezi  planından tercihlerine göre seçim yaparak, zamanı daha iyi değerlendirebilirler.

İspanya Madrid

MADRİT ŞEHİR MERKEZİ

2.gün; GEZİLECEK YERLER

İspanya Madrid

Bulunduğunuz yerden: Plaza de Colon, yani Kolon meydanına gitmelisiniz. Metro hattı ile, COLON istasyonunda inebilirsiniz. Bugünkü gezi planımızda, şehrin: RECOLETOS bölgesi var.

Colon meydanının kuzeyinde kalan bölge: lüks ve modern apartman bloklarının bulunması ile göze çarpıyor.

Ayrıca: birçok bankanın ve uluslararası şirketlerin merkezleri ve sanat galerileri bulunuyor. İspanyol hükümet merkezi, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları da buradadır.

PLAZA DE COLON-KOLON MEYDANI

Buranın ismi: Cristof Colomb’dan akla geliyor. Madrid şehrinin en hareketli meydanlarından biridir. Meydanın hemen sol tarafından, köşede “Hard Rock Cafe” bulunuyor.

Bunlar: Amerikan yemek tarzı yiyeceklerin bulunduğu ve ayrıca, bir takım tekstil ürünlerinin satıldığı, meraklıları olan yerler.  Dünya üzerinde, 533 tane var.

Meydanın hemen ortasında, bir anıt var. Bu anıt: Cristof Colomba aittir. Heykel: 1885 yılında yapılmıştır. Amerika’nın keşfini betimlemektedir.

Sol  taraftaki bina ise, şehrin kütüphanesidir. Ama bu, bina aynı zamanda iki taraflı kullanılmaktadır. Bir tarafı kütüphane iken, diğer tarafı arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor.

Kütüphanenin içinde, yaklaşık 12 binin üzerinde, eski kitap ve eser bulunuyor. Bu arada, yangın geçirilen dönemlerde, elden giden eserler de var.

Arkeoloji müzesinin önünden giden yol: Cibeles meydanına kadar gidiyor. Oradan, Sol meydanına gitmek mümkün.

Müzenin hemen yanından, Serrano istikametine giderseniz, bu kez, burada sağlı-sollu çok lüks mağazaları görebilirsiniz.

Santander bölgesi çok pahalı. Gezmek pek anlamlı  değil, çünkü alışveriş yapma imkanı yok. Müzenin önündeki yoldan Cibeles Meydanına ve oradan Sol meydanına geçmek en doğrusu.

Bu cadde üzerinde

hemen sağ tarafta: Gijon Cafe denilen bir yer var. Burası aynı zamanda tarihi özellikleri olan bir yer, Salvador Dali’den Hemingway’e kadar, bir kısım sanatçının bir  zamanlar gelip kahve içtikleri bir yer olarak önem kazanıyor. Sizde burada küçük bir kahve molası vermelisiniz.

Colon meydanını bulunduğu yerde: Serrano bölgesi yönünde ilerleyebilirsiniz. Serrano bölgesinin merkezini teşkil ettiği, SALAMANCA mahallesi, Madrid şehrinin ana mahallesidir ve şehrin en seçkin bölgelerinden biridir.

Geçmişte, uzun yıllar boyunca, zengin Madridli aileler burada yaşamışlardır. Buradaki “Calle de Serrano” caddesi: şehirdeki en ünlü markaların satıldığı mağaza ve dükkanlarla doludur.

Bu cadde üzerinde, İspanyanın en ünlü markaları yanında, Armani, Prada, Gucci gibi yabancı markaların satıldığı yerler de bulunuyor.

Ama, burada özellikle ayakkabılar ünlüdür. Yalnız, her ne kadar kaliteli olsa da, fiyatların çok yüksek olduğunu unutmamak gerekir.

200-300 metre ilerleyip yalnızca vitrinlere bakarak geri  dönmek mümkün.

Tekrar Colon meydanına döndüğünüzde: burada bir müze var.

MUSEO ARQUELOGİCO-ARKEOLOJİ MÜZESİ

Yukarıda kısaca söz ettiğim bu müzede sergilenen eserler arasında: MÖ.2’nci yüzyıl yapımı, küçük heykel ve mücevherler, mozaikler sergileniyor.

Ama, müzenin en değerli esere: 1897 yılında, Alicante bölgesinde bulunan ve 2500 yıllık olduğu tahmin edilen “İber kadını” büstüdür.

Bu büstte görülen elbise ve saç tarama yöntemi, özellikle geleneksel İspanyol elbise ve saç tarama biçimi için öncü olmuştur.

Evet, bu müzede, bunların yanında, daha çok dini sanat zenginlikleri görülüyor. Çoğu kilise ve manastırlarda bulunan kutsal eserler toplanarak, buraya getirilmiş ve sergileniyor. Güzel bir müze, girmelisiniz.

Müze gezimizde bittikten sonra: güneye doğru, Passeo de Recoletus caddesinden ilerliyoruz. Bu cadde: şehrin en işlek caddelerinden biridir. Bu ağaçlıklı caddede gezinmek keyiflidir.

Hedefimiz: Plaza de Cibeles. Ama, bu arada ilerlediğimiz yoldan biraz ayrılarak: tarihi bir yapı görebiliriz. Eğer: Cibeles kapısını görmek isterseniz, bu ana cadde üzerinden birazcık sapmanız gerekiyor.

İspanya Madrid Puerto De Alcala

PUERTO DE ALCALA-ALCALA KAPISI

Bu tarihi kapı: yapıldığında 3 gözlü imiş. Ancak, Napolyon’un başarılarından sonra, kapının sağ ve sol bölümlerine, birer kapı daha ilave edilmiştir.

CİBELES MEYDANI

Meydanın sol tarafında, eski postane, şimdiki Belediye binası var. Binanın restorasyonu yapılıyor, Belediye buraya taşınmıştır.

Evet, şehrin en hareketli ve bunun sonucunda elbette gürültülü meydanlarından biridir.

Meydanın ortasında ise, tanrıça Kibelesin heykeli bulunuyor. Kibeles, malum Eros’un annesi, bereket tanrıçasıdır.

Bu heykel: Madrid şehrinin en sevilen sembollerinden biridir. Heykelde: Bereket tanrıçası Kybele: iki aslan tarafından çekilen arabada otururken tasvir edilmiştir.

Meydanın hemen solundaki bina: İspanyanın paralarının bloke edildiği yer, yani Banco de Espana-İspanyol Merkez Bankasıdır.

Sağ tarafta görülen Yunan stilinde, sütunlu bina ise, Servantes Enstitüsüdür. Servantes, Don Kişot yazarı önemli bir yazar. Meydanda bulunan bir diğer bina: 1919 yılında yapılan, Madrid postanesidir.

Meydandaki gezimizden sonra: Calle de Alcala caddesi istikametinde yürüyoruz, hedefimiz Sol Meydanı. Karşımıza önce: bir kültür merkezi çıkıyor.

CİRCULA DE BELLAS ARTES-KÜLTÜR MERKEZİ

Cadede, meydanın hemen doğusundadır. Burası, muhteşem ve büyüleyici bir kültür merkezidir. 1927 yılında yapılmıştır.

Yapının merkezinde bir kafe var. Burada görmenizi önereceğim eser: Moses Huerta’nın; 1910 yılında yaptığı “nü” heykelidir. Bunun dışında, yapıda etkileyici avizeler, geniş pencereler göze çarpıyor.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Bu kez karşımıza, hemen sağda, bir müze çıkıyor.

REAL ACADEMİA DE BELLAS ARTES DE SAN FERNANDO

Burası bir müzedir. Müzede: Valazquez, Murillo ve Rubens gibi sanatçıların eserleri sergileniyor. Ayrıca: muhteşem bur Zurbaran koleksiyonu var. Ama, burada en değerli eser: Goya’nın “Sardalyanın Gömülmesi” isimli tablosu ve genç yaşında yaptığı kendi portresidir.

Evet, aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Bu kez hedef: Sol meydanı.

İspanya Madrid Puerto Del Sol Meydanı

PUERTO DEL SOL MEYDANI

Meydanın isim kelime anlamı: “Doğuya yönelik kapı, yükselen güneş”. Burası ilk yapıldığında: yani 15’nci  yüzyılda, burada,  şehir surlarında bir kapı bulunuyormuş. Meydan ismini bu kapıdan almış.

Plaza Mayor meydanının sağ kenarından geçtikten sonra, Puerto del Sol meydanı karşımıza çıkıyor. İşte: Madrid şehrinin tüm etkinliklerinin yapıldığı, şehirdeki insanların buluşma noktası, yeni yıl kutlamaları mekanı bir yer.

Hatta: şehirdeki tüm direniş, protesto etkinlikleri de burada yapılmakta ve zaman zaman, yine burada sıkı polisiye tedbirleri alınmaktadır.

Evet, Madrid şehrinin kalbi burasıdır. Ayrıca, burada “Sıfır kilometre” taşı bulunmaktadır. Yani, ulusal karayolu ağının tam merkezidir. Kilometre taşı, 1768 yılında, meydanda, Fransızlar tarafından yapılmış Postane evinin hemen önünde bulunuyor. Küçük bir sütun şeklinde.

Metro ulaşımının bütün hatları bile, burada buluşmaktadır. Meydan aynı zamanda, Gran Via caddesine çok yakındır.

İspanya Madrid

Yeni yılda: herkes, burada toplanır. Çünkü: burada aynı zamanda bir saat kulesi vardır. Saat: yeni yılda, saat 00.00’a geldiğinde, bir çan aşağıya doğru iner ve 12 kez vurmaya başlar.

Bu arada, insanlar, çevrede satılan üzüm keseciklerinden satın alarak meydana gelirler. Çünkü: içinde 12 tane üzüm tanesi bulunan keseciklerdeki üzümler, çanın her vuruşunda, bir dilek tutulur ve bir üzüm tanesi yenilerek tüketilir.

Bu şekilde tutulan dileklerin, gerçekleşeceğine inanılır. Yani, bu işlem 12 kez devam eder. Ama, çanın bir sonraki vuruşuna kadar, dilek tutulmak ve üzüm yenilmek zorunda kalındığında, işlem biraz hızlı şekilde yapılmaktadır.

Meydandaki yapılara gelelim.

Sol tarafta binalar var. Bunlardan biri, El Corte İnglesias isimli, alışveriş mağazasıdır. Sağ tarafta, üzerinde saat kulesi bulunan bina, hükümet binasıdır.

Meydanın tam ortasında: Kral III. Charles’e ait: kare kaide üzerinde bir heykeli görülüyor. Meydanın ortasında ise, fıskiyeli bir havuz var.

Meydanın solunda yani kuzey tarafında : küçük bronz bir ayıcık heykeli var. Küçük bir ayı: Mandrose ağacından çilek yemeye çalışıyor.

Bu  Madrid şehrinin simgesidir. Çünkü: Madrid şehrinde: kraliyet sarayı sınırlarının dışındaki bütün yerler, hep avlanmaya müsait yeşil yerler olarak biliniyor. Ayı: aynı zamanda gücü temsil ediyor. Yani: kilisenin gücü ifade ediliyor.

İspanya Madrid

Sol meydanı: yalnız bunlarla değil, özellikle hafta sonunda yani tatil günlerinde, İspanyol müziği yapan müzik guruplarının sesli ve görüntülü şovlarıyla da ünlü.

Hafta sonu buraya gittiğinizde, mutlaka yerel kıyafetler giymiş, bu müzik guruplarıyla karşılaşabilirsiniz.

Ayrıca: meydanda, çok miktarda, değişik profiller çizen, değişik kıyafetler giymiş, canlı heykellerle de karşılaşmak mümkün.

Evet, günü burada, yani Sol Meydanında noktalıyoruz.

MADRİT ŞEHİR MERKEZİ

3.gün; GEZİLECEK YERLER

Bugünkü gezimize, Avrupa’nın en büyük 3’ncü müzesi ile başlıyoruz. Bulunduğunuz yerden, metro ile BANCO DE ESPANA istasyonuna gelin.

Burada metrodan indikten sonra, Peseo de Prado caddesinde, güneye doğru ilerlemeye başlayın. Bu büyük bulvar: toplam 5 km. uzunluğunda, güneye doğru uzanıyor.

Burada, iki yana sıralanmış ağaçlar ve binalar, güzel bir görüntü oluşturuyor. Ayrıca, yine burada, dünyanın en etkileyici sanat müzelerinden, üç tanesi bulunuyor.

Sanat dünyasının bu üçlüsünü, ziyaret etmenizi ve özellikle Prado müzesini mutlaka görmenizi öneriyorum.

İlk olarak, sağ yanda Banco Espana binası ve hemen karşısında, bir müze var. Museo Naal çıkıyor. Ben bu müzeye girmedim, çünkü herhangi bir güzellik ve önemli eser sergilendiği hakkında duyum almadım. Evet yürümeye devam ediyoruz.

Bu kez karşımıza bir meydan çıkıyor.

NEPTÜN MEYDANI

Burası,  denizler tanrısı Neptün için yapılmıştır. Meydanın ortasında bir havuz var ve havuzun içinde, Neptün heykeli bulunuyor.

Zaman zaman havuzda fıskiyeler ve gece ışıklandırma gösterileri yapılmaktadır. Meydanın hemen sol yanında bir müze var. Altın üçgen müzelerinin ikincisi.

MUSEO TYSSEN-BORNEMİSZA

Burası bir şahsa, yani Baron Tyssen denilen bir şahsa ait koleksiyonun sergilendiği bir müze. Müze yapısı: Villahemosa Sarayı olarak, 18’nci yüzyılda inşa edilmiştir.

Daha sonra ise, İspanyol mimar Rafael Moneo tarafından tadil edilerek, müzeye dönüştürülmüştür.

1992 yılında ziyarete açılan müzedeki koleksiyon: dünya üzerinde, kişisel koleksiyon olarak: İngiltere kraliçesi Elizabeth’in şahsi koleksiyonundan sonraki en zengin koleksiyon olma özelliğini taşıyor.

Baron Heinrich Tyyssen Bonemisza

1920 yılından itibaren toplamaya başladığı muhteşem koleksiyonunu, 1993 yılında, İspanyol hükümetine satıyor.

Müze binasında sergilenen eserler: 19 ve 20’nci yüzyıllar arasında üretilen eserlerdir. Bunların toplamı, yaklaşık: 800 civarındadır. Bunlardan başka, 1600 civarında: heykel, oyma, goblen ve diğer objelerde sergileniyor.

Müzede eserleri sergilenen ressamlardan öne çıkanlar: Rambrant, Tiziano, Rubens, Monet, Renoir, Van Gogh.

Bu müzenin içinde: bir restoran ve hediyelik eşya satış mağazası bulunuyor.

Tyssen müzesinden çıktıktan sonra, güneye doğru yürümeye devam ediyoruz ve bu kez karşımıza, altın üçgen müzelerinin birincisi, Avrupa’nın en büyük üçüncü müzesi çıkıyor.

İspanya Madrid Prado Müzesi

PRADO MÜZESİ

İspanya ve bu güzel ülkenin başkenti Madrid denildiğinde: elbette bir çok güzellik akla gelmektedir. Ancak: bu şehrin en öne çıkan özelliği: altın üçgen de denilen, üç muhteşem sanat müzesine ev sahipliği yapmasıdır. Prado Müzesi, bu altın üçgen olarak nitelenen müzelerin birincisidir.

İspanyolca “Prado” kelimesinin anlamı “çayır” demektir. Çünkü: müzenin bulunduğu alan, yemyeşil çayırlar tarafından kuşatılmıştır.

Müze binası: 1785 yılında, Kral III. Charles döneminde, Madrid Belediye Başkanı Carlos tarafından “Doğa Tarihi Müzesi” olarak yaptırılmıştır. Mimar: Juen de Villanueva.

Müzede: yaklaşık 7000 eser bulunuyor ve günümüzde, 120 odada, bunların 2000 kadarı sergileniyor. Ayrıca: 5000 çizim, 2000 baskı, 1000 sikke ve madalyon, 2000 dekoratif obje ve 700 heykel var.

Yani, bu rakamlar düşünüldüğünde, buranın dünyanın en büyük sanat depolarından birisi olduğunu söylemek mümkündür.

Çok sayıda eserin ortaya çıkardığı bu  dev koleksiyon: 12’nci yüzyıldan başlanılarak 19’ncu yüzyıla kadar olan süreçte, Habsburg ve Bourbon krallıkları, şehrin hamileri ve yurt içindeki çeşitli manastırlar tarafından toplanmıştır.

Gerçekten muhteşem bir sanat koleksiyonu ve yüzlerce eseri görebilmek bayağı  zaman alıyor. Bu nedenle, müzeye ayıracağınız zamanı iyi belirlemek gerekiyor. Zaten, içeride bir koşuşturmacadır gidiyor.

Bence, müzeyi ziyaret etmeyi düşündüğünüzde, yanlızca göze batan eserlere yoğunlaşmalısınız. Yazının son bölümlerinde, müzede mutlaka görmenizi önereceğim, müzenin öne çıkan eserlerinin listesini vereceğim.

Yine  de, siz, müzeyi gezebilmek için, en az 3 saat zaman ayırmalısınız.

Müze tarihinde ilginç bir olay

Napolyon’un şehri işgali sırasında, bina, İspanyol askerleri tarafından sığınak olarak kullanılmış ve büyük hasara uğramıştır.

Daha sonra ise, 1819 yılında, bu kez, sanat eserlerinin sergilenmesi için kullanılmasına karar verilmiştir. 1868 yılında ise “El Museo del Prado” ismini alarak, Kraliyet Koleksiyonu Resim Sergisi olarak ziyarete açılmıştır.

Müze: Pazartesi hariç, haftanın diğer günlerinde, saat: 09.00-20.00 arasında açıktır. Müze içinde bulunan: restoran, kafeterya ve hediyelik eşyaların satıldığı bölümler ise, yine aynı günlerde, saat: 09.00-19.30 arasında açık bulunduruluyor.

Müze binasına ulaştığımızda, binanın sol yanından arkasına dolaşarak, bilet satılan gişelere ulaşmak mümkün.

Bu sırada: bahçede bulunan “Goya” heykeli, yeşillikler ve oturma yerleri görülüyor.

Giriş biletinizi aldıktan sonra, binaya giriyorsunuz ve dedektörlerden kontrolden geçirilerek binaya alınıyorsunuz.

Bina: giriş yani zemin katı ve bunun üzerindeki bir kattan oluşmaktadır. Zemin katın altındaki bodrum bölümünde ise: özellikle sikke ve madalyonların sergilendiği bölüm var ki, çoğu ziyaretçi bu bölüme inmeyi unutuyor, ihmal ediyor veya bilmiyor.

Mutlaka inilmeli ve müzenin hazine bölümü olarak isimlendirilen bölümü gezmelisiniz.

Binaya girdiğinizde

hemen soldaki danışmadan müze planı alın. Bu plan-broşürde: müzede sergilenen eserlerin başlıcaları ve eserlerin sergilenme durumu gösteriliyor. Ancak, elbette yabancı dil bilginiz dahilinde bunu anlamak mümkün.

Yazılanları tam olarak anlamadığınız takdirde ise, tam bir karmaşa sizi bekliyor. Bu karmaşayı çözene kadar zaman geçiyor. Halbuki, ben isterdim ki, İspanyol yetkililer, müzenin gezi planını bu şekilde broşürler ile değil de, herkesin anlayabileceği şekilde (örneğin diğer bir kısım müzede olduğu gibi, yerlere çeşitli renklerde ok işaretleri çizerek) sağlamış olsalardı.

Müzede sergilenen eserler: oda-oda ve bazı yerlerde büyük salonlarda sergileniyor ve bunların birbirleriyle bağlantıları biraz karışık.

Siz zemin kattaki bölümden gezinize başlamalısınız. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, bir yerleşim  planı alın ve hemen zemin katta, giriş bölümünden sağa dönerek gezinize başlayın.

Broşürde de görüleceği gibi, sergilemede izlenen yol: eserleri sergilenen ressamların hangi ülkeden oldukları (aynı ülke ressamlarının eserleri, bir arada sergileniyor) ve eserlerini hangi yıllarda verdikleri (aynı yıl aralıklarındaki eserler, aynı yerde sergileniyor) esas alınmıştır.

Örneğin: sağa dönüp ilerlediğinizde, 49’nolu salon ve sonra, 55B’nolu oda, 55’nolu oda, 55A’nolu oda, 56A’nolu oda, 57A’no lu oda, 58A’nolu oda ve bu odadan 58’nolu odaya, 57’nolu odaya, 56’nolu odaya geçiyorsunuz.

İlginç ayrıntı, buradan devam edebilmek için, biraz önce girdiğiniz 55’nolu odaya yeniden girmek, oradan 55B’nolu odaya yeniden girmek ve oradan daha önce girmediğiniz 56 B’nolu odaya girerek gezinize devam etmeniz gerekiyor.

Yani: daha önce girdiğiniz odaları yeniden görmek, hiçte hoş  değil, çünkü müze çok büyük, sergilenen eserler çok fazla, zaman kaybetmemek gerekiyor.

Üst kata çıkabilmek için

gerek merdivenleri ve gerekse asansörleri kullanabilirsiniz. Üst katında sergilenme planı aynı.

Bu arada: zemin katta: gezinizi bitirdikten sonra: restoran bölümünde bir şeyler yiyebilir, kafeterya bölümünde bir şeyler içebilirsiniz.

Ayrıca: müze ile ilgili hediyelik eşyaların satıldığı bir bölüm de var. Burayı da ziyaret edebilirsiniz.

Elbette, bu müzede yalnızca resimler sergilenmiyor. Bir miktar heykel de sergileniyor. Sergilenen heykellerin toplamı: 700 dür.

Ben burada son bir not olarak: müzede sergilenen binlerce eser arasından mutlaka görmenizi önereceğim eserlerden ve yerlerinden söz etmek istiyorum.

Bunları not ederseniz, kaçırmazsınız. Yoksa, müzeden çıktığınızda, müzenin en değerli eserlerini göremeden ayrılmak da mümkün.

ZEMİN KATTA

49’nolu odada:

Raphael’in The Cardinal ve Madonna of the fish:

55B’nolu odada:

Dürer’in Self Portrait ve Adam and Eve:

56’nolu odada:

Mor’un Queen Mary Tudor:

56A’nolu odada:

Bosch’un Table of the Seven Deadly Sins: Patınır’ın Crossing the Styx (Hieronymus Bosch: 1450-1516 yılları arasında yaşamıştır.

Sanatçının, en önemli eseri (Dünya Zevkleri Bahçesi) budur. Resimde, birbirine karışan, cüretkar erotik fantaziler ve kıyamet günü kabusları, Ortaçağ köylü zihniyetinin korkuları ve batıl inançlar betimlenmiştir.)

56B’nolu odada:

Fra Angelico’nun The Annuciation: Mantegna’nın The Death of the Virgin: Antonello Da Messina’nın The Dead Christ Supported by an Angel:

58’nolu odada:

Van Der Weyden’in Descent from the Cross;

64’nolu odada:

Goya’nın 3 Mayıs İnfazı (Bu resim, İspanyol vatanseverlerinin, 1808 yılındaki işgal yıllarında, Fransızlar tarafından kurşuna dizilmelerini resmediyor.

Sanatçı, bu trafik olayı yaşadığı yerden görür ve ardından, ay ışığı altında, kurbanların resimlerini yapmak için, olayın yaşandığı yere gider. )

67’nolu odada:

Goya’nın Saturn devouring his Child (Sanatçı, bu resmi yaptığında, bunalımda ve sağırdır. Korkunç bir resim, özellikle gözler muhteşem )

1.KATTA

8B’nolu odada:

El Greco’nun The Holy Trinity-Knight with his hand on his Chest (El Greko, 1541-1614 yılları arasında yaşamıştır. Girit’te doğmuş, uzun yıllar İtalya’da yaşamış olmasına rağmen, kusursuz bir İspanyol olarak bilinir.

Toledo şehrinde, 37 yıl boyunca büyük ve güçlü dini tuvaller üzerinde çalışmıştır.

Evet, bir kısım eleştirmenler, sanatçının eşsiz figürleri yaratmasındaki en büyük etkenin, gözlerinin astigmat olmasına bağlıyorlar.)

9’nolu odada:

Ribera’nın Jacobs Dream:

9A’nolu odada:

Velazguez’in The Surrender of Breda (Diego Velazguez: 1599-1660 yılları arasında yaşamış ve Kral IV. Felibe tarafından çalıştırılarak, saray ressamı ve altın çağın en büyük İspanyol sanatçısı olmuştur.

Bu eser, 1625 yılında, İspanyolların Hollandalılara karşı kazandıkları zafer anısına yapılmıştır.

Eserde: generalin kahramanlığı, kaybedenin tükenmişliği, tertipli biçimde yukarıya kaldırılmış mızraklar ve ateşler içindeki savaş alanı resmedilmiş)

10’nolu odada:

Velazguez’in The Drinkers

10A’nolu odada:

Zurbaran’ın Still Life with Four Vessel (Francisco de Zurbanan: 1598-1664 yılları arasında yaşamıştır. Işık ustası olarak bilinir. En büyük eserlerinde: mitolojik, dinsel ve tarihsel temaları işlemiştir. Bu eserinde: bir kadeh, iki vazo, siyah arka planda ise bir çömlek görülüyor)

12’nolu odada:

Velazguez’in Las Meninas (yukarıda ressam hakkında bilgi vermiştim. Altın çağın en ünlü İspanyol ressamının bu eseri muhteşem, mutlaka görün.

Bu eserde, başyapıtın solunda durarak kendini gerçek hayatta olduğu gibi, ailenin bir parçası gibi resmetmiştir. Özellikle, bu tablodaki ışık efektleri muhteşem)

16’nolu odada:

Murillo’nun The Patricians Dream:

16B’nolu odada:

Rembrant’ın Artemisa:

25’nolu odada:

Rubens’in The Three Graces (Peter Paul Rebers, 1577-1640 yılları arasında yaşamıştır. Muhteşem bir dinsel fantezi olan çıplak kadınların portresi budur)

26’nolu odada:

Rubens’in The Adoration of the Magi (Yukarıda sözünü ettiğim Rubens’in bir diğer önemli eseri: muhteşem bir dinsel fantezi olan Müneccim kralların tapınmasıdır.)

32’nolu odada:

Goya’nın The Family of Charles IV ( Fransisco de Goya: 1746-1828 yılları arasında yaşamıştır. 1763 yılında, Madrid’ten Zaragoza şehrine gider ve burada kralın baş ressamlığına kadar yükselir.

Bu eserde, sanatçı: kral IV. Carlos ve ailesini resmetmiş. Resmin özelliği: kişileri olduğundan güzel göstermemeye çalışması, dürüst biçimde aktarmasıdır. Resimde, yalnızca çocuklar çekici görünüyor)

36’nolu odada:

Goya’nın The Naked Maja ( Goya hakkında yukarıda bilgi vermiştim. Sanatçı bu eserinde: Alba düşesini resmetmiştir. Eser, İspanyanın ilk nü eserlerindendir.

Bu resim ilk yapıldığında: Goya ve Alba Düşesi arasında skandal bir ilişkiden söz edilmiş, dedikodular odak noktasına çıkmıştır.

Bunun üzerine, Goya, Düşesin aynı biçimde, giyinik yani elbiseli resmini yapmıştır. Evet, her iki resim yan yana duruyor)

Prado müzesini gezdikten sonra: hemen müzenin yanında, Attocha tren istasyonuna doğru olan bölümdeki bir parka uğramalısınız.

REAL JARDİN BOTANİCA

Burası, Kraliyet Botanik Bahçesi olarak biliniyor. Burada: dünyanın her yerinden gelen, yaklaşık 30.000 kadar ağaç ve bitki bunuluyor.

Bahçeler: Totany Üniversitesi için, kral Charles III. tarafından kurulmuştur. Parkın içinde, farklı bölümlerdeki ağaç ve bitkiler; Latince adları verilerek etiketlenmiştir.

Prado Müzesini ve Real Jardin Botanika parkını gezdikten sonra: aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Bu kez hedef yine bir müze.

CENTRO DE ARTE REİNA SOFİA-REİNA SOFİA MÜZESİ

Madrid şehrinde, Reina Sofia Müzesi, yalnızca Salı günleri kapalı kalıyor, yani dünya müzelerinin kapalı bulunduğu Pazartesi günü, bu müze açık tutuluyor.

Giriş ise, 8 Euro. Burası, altın üçgen olarak nitelenen müzelerden üçüncüsüdür.

Müze: Hospital de San Carlos isimli yapıda bulunuyor. Yapı: 18’nci yüzyılda, İtalyan Francesco Sabatini ve İspanyol Jose de Hermosilla isimli mimarlar tarafından tasarlanmıştır.

Daha sonra ise, 1992 yılında, Kraliçe Sofia tarafından müze olarak hizmete açılmıştır. 2005 yılında ise, genişletilerek günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur.

Müzede: 20’nci yüzyılın başlarından, günümüze kadar olan döneme ait bir kısım sanatçının eserleri sergileniyor. Bu eserler: 3500 ses kaydı, 1000 klip, 10 binden fazla kitap şeklindedir.

Ama müzenin en önemli eseri: Picasso’nun “Guernica” adlı tablosudur.

Picasso sevenler: müzede ünlü “Guernika” resmini mutlaka görmelidirler. 1937 yılında, Paris Dünya Fuarında sergilenmek üzere, Picasso’ya bir resim sipariş edilmiştir.

Bu sırada: İspanyada iç savaş sürmektedir. General Franco ile birlikte hareket eden Alman uçakları, İspanyanın Bask bölgesinde: Guernica kasabasında, sivilleri hedef alan bir katliam yapar.

Bunun üzerine,  Picasso: bu esrarengiz eseri yapar. Eser aynı zamanda: II. Dünya savaşı sonrasında, savaş karşıtı düşüncelerin de merkezi olur.

Bu arada, İspanya ülkesinde, Bask ayrılıkçı hareketinin de simgesi olur.

Sanırım bu eserin, bu tür siyasi düşüncelerin merkezinde bulunması nedeniyle, eseri, camlı bir bölmede muhafaza ediyorlar. Yani, çok sıkı güvenlik önlemleri alınmış.

1937 yılında, Paris Dünya Fuarında sergilendiğinde: sergiyi gezen Alman generallerden biri, Picasso’ya hitaben “Üstadım, müthiş bir şey, siz mi yaptınız?” diye sorar.

Bunun üzerine, Picasso “hayır ben yapmadım, siz yaptınız” der.  Evet, bu müzedeki en önemli eser bu. Resmin inanılmaz boyutları var. Dehşet büyük bir tablo, ebatları çok büyük.

Bu müzeden çıkınca: bu kez: bir meydana “Plaza Emperetor Carlos V” ulaşıyoruz. Bu meydanda: 2004 yılında, Attocha tren istasyonuna yapılan bombalı saldırıda ölenlerin anısına yapılan, büyük ve silindir şeklinde bir anıt hemen göze çarpıyor.

Bu anıtı gördükten sonraki hedefimiz tren istasyonu.

İspanya Madrid Atocha Tren İstasyonu

ATOCHA TREN İSTASYONU

11 Mart 2004 tarihinde, burada patlamalar olur ve 191 kişi ölür ve 1800 kişi ise yaralanır. Patlamaların hemen sonrasında, İspanya hükümetinde başta bulunan merkez sağ parti, herhangi bir araştırma yapılmamış olmasına rağmen,  patlamaların sorumluluğunu ETA örgütüne atar. Çünkü, 14 Mart tarihinde, ülkede genel seçimler yapılacaktır.

Ancak: ETA örgütü, 1970’li yıllarda, Barselona şehrinde, bir süpermarkete bomba yerleştirdiğinde, birçok insanın ölmesi üzerine, taktik değiştirmiştir.

Bu olaydan sonra, örgüt, bomba koyduğu yeri, polise ihbar etmekte ve bomba koyulan yerin boşaltılmasını ve dolayısı ile insanların ölmemesini sağlamaktadır.

Amaç, yalnızca eylem seviyesinde kalmaktadır. 2004 yılındaki bu patlamaların ardından, suç örgüte atılınca, ETA hemen bir açıklama yapar ve patlamaların, kesinlikle kendi tarzları olmadığını söylerler.

Daha sonra, kısa bir araştırma yapıldığında, patlamaların EL KAİDE isimli örgüt tarafından yapıldığı anlaşılır. Hatta: bu arada, tren istasyonunun bir sloganı bulunmaktadır.

Bu slogan gereği, hızlı trenleri kasten “Madrid’den gökyüzüne” olarak belirlenen bu slogan, hemen kaldırılır. İspanya ülkesi,1500 km. lik hızlı tren ağı ile donatılmıştır.

Hatta: 2020 yılına kadar, bu hızlı tren ağının,7000 km. ye ulaştırılması hedeflenmektedir.

Evet, İspanyollar, patlamaları takiben, 14 Mart tarihinde sandık başına gittiklerinde: patlamaların ardından ,herhangi bir araştırma yapılmadan acele açıklama ve suçlama yapan dönemin sağcı iktidar partisini, iktidardan düşürürler.

Bugünkü, Zapetero hükümeti, yani sol parti işbaşına gelir. Sonuçta, patlamalar, seçim sonuçlarını da etkilemiş olur.

Hiçbir araştırma yapmadan, olayın ETA örgütünün üzerine atılması: dönemin iktidar partisi ve başbakanının siyasi arenada güç kaybetmesine neden olmuştur.

İstasyonda:

içinde nilüfer çiçekleri yüzen, küçük bir havuz ve kafesler var. Buraya, daha doğru bir tanımla, tropik bahçe de denilebilir.

Bu botanik bahçede: güneş ışınlarını almadan, ağaçların, çiçeklerin nasıl bu kadar güzel bir görünüm aldığını anlamak mümkün değil.

Bahçenin ortasındaki havuzda ise, birçok irili-ufaklı kaplumbağa bulunuyor. İstasyonun bahçesinde, patlamalarda ölen 191 kişinin anısına, birer tane zeytin ağacı  dikili görülüyor.

Bu arada, biraz da, yapıdan söz etmekte sanırım yarar var. İstasyon: bir demir ve cam işçiliğinin başarılı örneğinin sergilendiği bir yerdir.

Şehrin güneyi ve Barselona ve Toledo gibi şehirlere sefer yapan trenler, buradan hareket ediyorlar. Yüksek hızlı trenlerin çıkış noktası da burasıdır.

Yapı; 1851 tarihinde, Paris şehrinde bulunan Eyfel kulesini yapan, Gustav Eyfel tarafından tasarlanmış ve yapılarak hizmete açılmıştır.

Ancak, daha sonraki tarihi süreçte büyük bir yangın geçirir ve restorasyon çalışmaları sonucu yenilenerek, 1892 yılında yeniden hizmete açılmıştır. Trenlerin bulunduğu bölümün üstündeki örtü platformunun uzunluğu 157 metre ve yüksekliği 27 metredir.

Evet, günümüz burada bitiyor.

İspanya Madrid

MADRİT ŞEHİR MERKEZİ

4.gün; GEZİLECEK YERLER

Bugünkü gezimize: Sol meydanından başlıyoruz. Bulunduğunuz yerden metro ile,  SANTO DOMİNGO metro istasyonuna gidin ve burada  metrodan inin.

İstasyondan çıkınca, istikametimiz Plaza Callao. Bu meydandan sonra, doğruca Gran Via caddesine giriyoruz ve bu keyifli cadde boyunca ilerliyoruz.

İspanya Madrid Gran Via Caddesi

GRAN VİA CADDESİ

Şehrin en  popüler caddelerinden olan Gran Via caddesine giriyorsunuz. Buranın bir diğer ismi de “büyük yol” olarak biliniyor.

Burası: sonradan: 3 bölüm halinde dizayn edilmiştir. Çünkü: İspanyol krallığından kopup ayrılan kolonilerden, zaman içinde, buraya dönüp gelenler var. Zaten, şehirde çok miktarda, bir kısmının gözleri çekik, göçmen görmeniz mümkün. İnsanlar buraya göçüp geldikçe, şehir büyümüş ve yeni yerleşim yerleri gerekmiş.

Dolayısıyla, şehrin çok daha zengin kesimi: gelip buraya yerleşmeye başlamışlar. Yani: 1910 yılında yapımına başlanan cadde, 1940 yılında tamamlanmıştır.

Caddeye baktığımızda:

bunun üzerinde: İspanyol Telekominikasyon binası, şık oteller, alışverişle ilgili pek çok mağaza, bunun dışında restoranlar, kafeler, sinemalar, tiyatrolar, müzikaller gibi bir takım faaliyetlerin yapıldığı bina ve tesisleri görmek mümkündür.

Yani: burası özel ve güzel bir caddedir ve şehrin bir çok bölgesine çok yakındır. Bir anlamda, şehrin merkezi gibidir. İspanyol Telekominikasyon binası: 1929 yılında, ilk inşa edildiğinde, 80 metre yüksekliğiyle, şehrin en yüksek binası imiş.

Zaten, bu noktadan sonra: caddenin ikinci bölümü başlıyor. Bu ikinci bölüm: Callao meydanına kadar uzanıyor. Burası da: şehrin gece hayatının merkezi. Burada: sinemalar, kitap ve müzik albümlerinin satıldığı büyük mağazalar var.

Özellikle: FNAC (Fransız kökenli mağazalar zinciri) mağazasına mutlaka uğramanızı öneririm. Çünkü: elektronik eşya, müzik ürünleri, kitap gibi birçok şeyi bulup satın alabilirsiniz.

Callo meydanından sonra, Espana meydanına kadar olan bölüm ise, üçüncü bölüm olarak biniliyor. Burada da, modern sinemalar ve oteller bulunuyor.

Cadde üzerindeki binaların mimari tarzı: 17-18-19’ncu yüzyıl mimari stillerini gösterirler. Madrid, zaten ağırlığı olan bir şehirdir.

Her şeyden evvel, kraliyet şehridir. Bunun dışında: siyaset, politika ve turizmin de kalbinin attığı şehir olarak öne çıkmaktadır.

Tabii politik ve siyasi bir çehre içinde olmanın ve kraliyetin burada olmasının, Madrid şehrini, Barselona şehrine göre, biraz daha ağırlığını ortaya koyuyor ve zaten siz bu ağırlığı hissediyorsunuz.

Cadde üzerinde,

köşede “Pizza Marzano” isimli restoran var. Pizza Marzano, İspanyanın her yerinde şubesi olan bir restoran zinciridir. İçinde, pizza dışında yemekler de bulunuyor.

Bunun yanında, yine bu cadde üzerinde, Santo Domingo metro istasyonunun hemen yanında, muhteşem bir dondurmacı var. Buraya yolunuz düşerse, mutlaka bu dondurmadan tatmalısınız.

İspanya Madrid

Bu cadde ile ilgili son bir not: Gran Via caddesinden, Purta del Sol meydanına iner sokaklardan bir tanesi olan: Celle dela Monterasokağı: günümüzde şehrin hayat kadınlarının ve seks marketlerinin bulunduğu bir yer olarak öne çıkıyor.

Buradan gündüz dahi geçseniz: yaşlarının bir hayli küçük olduğunu ama fizik olarak mükemmel olduklarını göreceğiniz hayat kadınlarını görmeniz mümkün.

Ayrıca: seks marketleri de bulunuyor. Bu sokağın hemen Gran Via ile birleştiği köşe başında ise, ünlü bir fast-foot zincirinin restoranı bulunuyor.

Bu arada: sakın bu hayat kadınlarının resimlerini çekmeye kalkmayın, çünkü aşırı tepki veriyorlar.

İspanya Madrid Gran Via Caddesi
Gran Via caddesinde yürürken,

Circula de Bellas Artes meydanına geldikten sonra: bu kez Calle de Alcala caddesine dönün ve istikamet Sol Meydanı. Sol meydanından sonra, yine aynı caddenin uzantısını takip ederek, şehrin yine ün ünlü yerlerinden birine ulaşıyoruz.

İspanya Madrid Alcala Caddesi

ALCALA CADDESİ

Bu cadde: çok uzun bir caddedir. Şehir içinde, yaklaşık 9-10 km. ilerlemektedir. Yani, Madrid şehrini bir baştan bir başa kesmektedir.

Birçok semt, bu Alcala caddesi üzerinde veya çevresinde sıralanır. Özellikle: 18’nci yüzyıldan kalma apartmanlar ilgi çekiyor.

Şehrin lüks semtlerinden biri olması nedeniyle, bu cadde üzerindeki kiralar da yüksek.

Ayrıca, yine bu cadde üzerinde, 100 civarında bankanın merkez binası ve şubeleri bulunuyor. Bunun dışında: sigorta şirketleri, Maliye Bakanlığı ve Borsa Binası var.

İspanya Madrid Palaza Mayor

PLAZA MAYOR

Burası ile ilgili sözlerime başlamadan önce, bilmelisiniz ki, Madrid şehrinde mutlaka görmeniz gereken bir yer.

Burası:  tam şehir merkezinde, dört tarafı kapalı,  tam bir kibrit kutusu gibi bir meydandır. 17’nci yüzyılda: mimar Juan de Herrera tarafından planlanmış olup, sivri kuleler, simetri ve çatılar  dikkati çekiyor.

Birkaç giriş kapısı bulunuyor. Bu kapıların üstleri kemerli. Alanın uzunluğu200 metre ve genişliği 100 metredir.

Zemin: Arnavut kaldırımı taşlarla döşenmiştir. Alanın çevresinde ise tarihi yapılar var ve bunların alt katlarında: hediyelik eşya satan dükkanlar ve  restoranlar bulunuyor.

Eski Yunan mitolojisinde: Agoralara benzeyen ya da o mantıkla yapılan bir yer. Agoralar: daha çok halkın toplandığı, çeşitli faaliyetlerin yapıldığı, yöneticilerin insanlara seslendiği yer olarak biliniyor.

Burada: tarihi süreç içinde, birçok etkinlikler düzenlenmiştir. Zaman zaman kraliçeler partiler, davetler vermiş, eğlenceler ve şenlikler yapılmıştır.

Ayrıca, zaman zaman,  siyasi direnişler olmuş, ama ortaçağ dönemine bakıldığında ise, daha kötü faaliyetler yani engizisyon mahkemeleri sonucu giyotin veya yakılarak öldürülme şeklinde idamlar yapılmıştır.

Yani, meydanın ünlü ve hareketli bir geçmişi bulunuyor.

Meydanın çevresindeki binalarda:400’e yakın daire bulunduğu söyleniyor. Bunların bir kısmı konut, bir kısmı ise ofis olarak kullanılıyor.

Bir zamanlar, bu konutların balkonlarından, alandaki etkinlikler seyrediliyor ve hatta konut sahipleri bu etkinliklerin izlenmesi için bilet satıyorlarmış.

Gerek gündüz ve gerekse gece, meydan bayağı hareketlidir.

Özellikle: geceleri buraya gittiğinizde, mevcut restoranlarda yer bulunmadığını ve insanların, uzun kuyruklar oluşturduğunu görebilirsiniz.

Pazar günleri ise, burada: ikinci el pazarı, yani bit pazarı kuruluyor. İnsanlar, evlerinde kullanmadıkları eşyalarını, antika ve pul, para gibi koleksiyon objelerini, bu meydanda kurulan derma-çatma tezgahlarda satışa sunuyorlar.

Ancak, meraklısına  dikkat, bu tezgahlar, sabah kurulup, saat 14.00’de kaldırılıyor. Özellikle: antika para ve pul kolleksiyonerlerinin mutlaka gitmesini öneririm.

Meydanda, ayrıca öğrencilerin kaldıkları hosteller var. Meydanın tam ortasında ise: meydanın yapılmasını emreden, kral III. Felibenin bir heykeli görülüyor.

Evet, günümüzü burada, geceleri de çok hareketli olan bu meydanda ve çevresindeki ara sokaklardaki gezilerimizle bitiriyoruz.

İspanya Madrid

MADRİT ŞEHİR MERKEZİ

GEZİLECEK DİĞER YERLER

İspanya Madrid Santiago Bernabeu

SANTİAGO BERNABEU-STADYUM

Madrid şehrinin en kuzey bölgesinde bulunuyor. Buraya ulaşmak için, metro hattında SANTIAGO BERNABEU istasyonunu hedeflemeniz yeterli.

Burası, şehrin batı yakasında, bir stadyumdur. 14 Aralık 1947 tarihinde açılmıştır. 82 bin seyirci kapasitelidir. Yer yüzeyinden 4 metre aşağıdadır.

Normalde, Latin ülkelerinin stadyumları böyle değildir.

Daha yayvan ve geniştir. Bu daha çok kuzey ülkelerinin stadyum sitilinde yapılmıştır. Daha  dik. Yani: köşelerden ve gerilerden maçı izlemek için, dürbün gerekiyor.

İspanya Madrid

Stadın ismi: Madrid Futbol Kulübünün: El Bernabeu isimli, eski başkanlarının onuruna, stadyuma verilmiştir.

Dünyanın en ünlü ve prestijli futbol yerlerindendir. Ancak, burayı ziyaret ettiğinizde, resim çekmekte zorlanabilirsiniz.

Çünkü: yakınına gittiğinizde, devasa bir yapı görüyorsunuz ve belli yerlerinin resmini çekmek mümkün oluyor.

İspanya da, gerek Madrit ve gerekse Barselona da, futbol çok konuşuluyor.

Bu stadyum, onlar için bir mabettir. İki büyük takımları var. Real Madrid ve Atletico Madrid. Real Madrid, en başarılı takımlarıdır.

Evet: Barnebeu Stadyumu: çok güzel yapılmış bir statıdır. İçinde: özel locaları, restoranları, barı, pabı, saunası, özel oturma ve toplantı salonları ile pek çok fonksiyonel bölge barındırmaktadır.

Ayrıca, bir diğer öne çıkan özelliği: stadın, 15-20 dakikalık bir süre içinde, tamamen boşaltılabilmesidir.

O kadar düzenli bir sistem yapılmış ki, inanılmaz. Metro sistemi, stadın içine kadar giriyor.

Genellikle, maçlara kimse arabaları ile gelmiyormuş. Metro veya yürüyerek gelmeyi tercih ediyorlarmış.

Evet, burayı ziyaret etmeyi düşünenler mutlaka olacaktır. Ancak, burada görebileceğiniz çok fazla bir şey yok. Yalnızca, böyle muhteşem bir stadyumun yanında bulunmaktan keyif alabilirsiniz. Tercih sizin.

İspanya Madrid Toros De Las Ventas

TOROS DE LAS VENTAS-ARENA 

Burası, şehir merkezine yakın değil. Ancak, elbette, buraya metro hatları ile ulaşım mümkün. Bulunduğunuz yerden, metroya binip “VENTAS” istasyonunu hedeflediğinizde, buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Peki, burada ne görebiliyorsunuz. Öncelikle arenanın mimari yapısı güzel, ayrıca dışında hediyelik eşya satılan yerler ve bir matador anıtı var. Bunun dışında, bir şey yok.

Burası: şehrin doğusunda, bir arenadır. 17 Haziran 1931 tarihinde açılmış olup, 25 bin seyirci kapasitelidir.

Arenanın ortasındaki bölüm: yaklaşık 65 metrelik çapı ile,  dünyanın en geniş halkalarından biridir.

Ventas arenası: çok önemli bir arenadır. Çünkü, buradaki bir boğa, çıkıp şovunu yapıyor ve bir matador ile karşılaşıyor ise, o en üst  düzeyde boğadır.

Matador da, Ventas arenada şova çıkıyorsa, onun da en üst düzey bir matador olduğu düşünülür.

Yapı stili olarak bakıldığında ise, buranın: Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman ustaların stillerinin karışımı ile yapılmış olduğu görülür ki buna “müdahar tarzı” deniliyor.

Madrid şehrinin birçok yerinde bu tarzı görmek mümkündür. Özellikle, pencere şeklinde olan kısımlar, daha çok Arap sitilindedir.

Madridliler, boğa güreşlerinin yapıldığı arenaları seviyorlar. Ama, Barselona’da, yani Katalan bölgesinde, boğa güreşleri yaygın değil. Onlar, bunun artık bir spor olmadığını, bir eğlenceden ziyade, bir vahşete dönüştüğünü kabul ediyorlar.

Ama Madridliler, normal bir futbol maçına gider gibi, hafta sonları boğa güreşlerine gidiyorlar. Hatta, bir çoğu, boğa güreşlerini seyredebilmek için, kombine şeklinde biletler alıyorlar.

İspanya Madrid

Arenanın 5 farklı kapısı var. Bir kollezyuma benziyor. Başarılı matadorlar, büyük kapıdan içeri giriyorlar. Buraya: yani büyük kapıya “Madrid kapı”  deniliyor.

İspanya Madrid El Rastro

EL RASTRO

Pazar günleri, Calle de Toledo caddesinde ve çevresindeki sokaklarda: El Rastro denilen, bit pazarı kuruluyor.

Bu pazarda: antika eşyadan, kitap, giysi, evcil hayvan hayvan gibi pek çok şey bulup satın almak mümkündür. Yani, hayal edebileceğiniz her şeyi bulmak mümkündür.

Plaza del Coscorro meydanından başlayan Pazar yeri, Celle de Toledo caddesini ve ara sokakları da içine alarak, yaklaşık2 km. karelik bir alana yayılıyor.

Ama, buraya sabah saatlerinde, örneğin: saat: 09.30 gibi gitmelisiniz.

Çünkü, gerek kalabalığa yakalanmamak ve gerekse İspanyolların siesta saatine yakalanmamak gerekiyor. Ancak, yine burada özellikle yankesicilere dikkat etmenizi şiddetle öneriyorum.

PARAQUE DEL BUEN RETİRO

Burası: Prado Müzesinin iki sokak arkasında, Madrid şehrinin en büyük ve en güzel parkıdır.

Aynı zamanda, şehrin en popüler mekanıdır. Bir asfalt denizinin ortasında, yeşilliklerle kaplı, 130 hektarlık bir ormanlık alan. Bu ormanlık alanda;: 15.000’den fazla ağaç bulunuyor.

Buraya: metro ile ulaşım gayet kolay. Herhangi bir metro hattına binip, RETİRO metro istasyonuna kadar, çeşitli aktarmalar yaparak ulaşabilirsiniz, istasyonun  hemen yanında ise park bulunuyor.

Park: 17’nci yüzyılda, kral IV. Felibe tarafından yaptırılmıştır. İlk yapıldığında: İspanyol hükümdarları ve misafirleri için, bir oyun ve av sahası olarak kullanılmıştır.

Hatta: 1632 yılında, burada bir kraliyet sarayı da varmış. Ancak, Fransız işgalinde, Napolyon’un askerleri tarafından yıkılarak yok edilmiştir.

Park içinde: bir kısım anıtlar da görülüyor. Ormanlık alanda, 11 Mart 2004 tarihinde, tren istasyonundaki bombalı saldırıda ölen 191 kişinin anısına yapılan bir anıt var.

Parkın ortasında ise, kuzey girişine yakın yerde, bir büyük ve yapay göl bulunuyor. Bu gölde, zaman zaman deniz savaşlarının canlandırıldığı mini eğlenceler düzenleniyor. Gölde, ayrıca sandallı geziler yapmakta mümkün.

Ayrıca, gölün hemen yanında: Kral Alfonsonun, at üzerinde betimlenen bir heykeli var. Heykel: 1922 yılında yaptırılmıştır.

Burada, yine bir heykel var. Bu heykel: “El Angel Caido” yani “Düşmüş Melek” heykelidir. Heykel: Departed tarafından yapılmış ve kamu alanında, şeytanın simgelendiği ilk ve tek heykel olarak öne çıkmaktadır.

Parkın içinde, 2 bina var. Bunlar: güney uçta bulunan ve Londra şehrindeki kristal saraydan etkilenilerek yapılan “Palacio de Cristal” ve “Palacio de Velazques” binalarıdır.

Palacio de Cristal yapısı: 1887 yılında, Ricardo Valezquez tarafından tasarlanmış bir köşk. Bu yapılarda, zaman zaman çeşitli sergiler düzenleniyor.

Park içinde gezinmeye devam ederseniz, Rosaleda denilen gül bahçesini de görmeyi ihmal etmeyin. Bu gül bahçesiyle birlikte görülen botanik bahçesi, 18’nci yüzyılda kurulmuş ve burada, 104 civarında ağaç ve 3000’den fazla bitki türü bulunuyor.

Evet, Madrid şehrinde zamanınız varsa, bu bahçeye mutlaka zaman ayırın.

CASA DE CAMPO

Burası da bir park. Manzaneras nehrinin sağ kıyısındadır. 4000 dönümlük bir alanda kurulmuştur. Buraya ulaşmak için: metro hattını kullanabilirsiniz. Metro hattında CASA DE CAMPO istasyonunda inmeniz gerekiyor. Parka ulaşmanın bir diğer yolu  da, teleferik. Teleferik ile gidebilirsiniz.

Parkın yapılış tarihi: 1559 ve yapıldığı tarihte, kraliyet ailesi için av sahası olarak yapılmış. Çok büyük bir ormanlık alan içindeki apartmanlar, doğal ve yeşil görüntüyü bozmuyorlar.

Park içinde: gölet var. Bu gölette, sandal gezintisi yapmak mümkün.

Ayrıca: park içinde, muhteşem güzel bir lunapark ve şehrin hayvanat bahçesi bulunuyor.

Lunapark, aynen Amerika’daki benzerleri gibi, muhteşem güzel ve heyecan dolu araçlarla dolu. İlginizi çekebilir, gitmenizi öneririm.

Yalnız, bu park, özellikle hava karardıktan sonra, yani belli bir saatten sonra güvenli değil.

Bunu İspanyollar kendileri söylüyorlar, park sahası içinde geç saatlerde ve kuytu yerlerde bulunmamanız önerilir.

İspanya Madrid-Eski Madrid

İspanya Madrid-Eski Madrid

Madrid şehrindeki gezimize: Eski Madrid bölgesinden başlayacağız.

Burası: yani eski Madrid şehri: “Plaza Mayor “denilen bir meydan ve çevresinde yayılı bulunuyor ve şehrin duygusal ve coğrafi olarak tam kalbidir. Eski Madrid şehri: şehir kraliyet mekanı olarak seçildikten sonra, 16. ve 17’nci yüzyıllarda, hızla genişlemiştir.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Evet, bulunduğunuz yerden, herhangi bir ulaşım aracı ile: buraya, yani “Plaza Mayor” bölgesine geliyorsunuz.

İspanya Madrid-Eski Madrid

PLAZA MAYOR

Palacio bölgesinin hemen doğusundadır.

İspanya’nın görülmeye değer, en güzel yerlerinden biridir. Mutlaka gitmelisiniz. Giderken: üstü kemerli geçitlerden geçeceksiniz, bunların toplamı: 9. Buraya: motorlu taşıtlar giremiyor.

Bu kemerli geçitler: her ne kadar meydana açılsa da, bazılarında: dolambaçlı yollar var. Bunların en önemlisi: daha meydana girmeden önce, ziyaret etmenizi önereceğim yer: Cava San Miguel. Burada: kenarda mağazalar, tavernalar ve mesoneler (mağaza gibi barlar) bulunuyor.

Evet: biz, bu kısa çevre gezilerinden sonra: gelelim meydana.

Meydana geldiğinizde: buradaki dikdörtgen planlı bir alan göreceksiniz. Alanın uzunluğu: 200 metre ve genişliği: 100 metre. Zemin, Arnavut kaldırım taşları döşenmiş. Bu alanın çevresinde: tarihi yapılar öne çıkıyor.

Bu yapıların alt katlarında: hediyelik eşya satan dükkanlar ve restoranlar bulunuyor. Alan: 17.yüzyılda, mimar Juan de Herrare tarafından planlanmış, simetri, çatılar ve sivri kuleler öne çıkıyor.

Meydan: bir zamanlar:

Kutlama törenlerine, pazarlara tiyatro şenliklerine, boğa güreşlerine, dini törenlere ve İspanyol Engizisyonu zamanında: mahkeme duruşmalarına ve idamlara sahne olmuştur.

Meydana bakan 400 balkona sahip olan kişiler: yukarıda sözünü ettiğim etkinliklerdi; bu balkonları için bilet satıyorlarmış.

Ayrıca: meydanda, açık havada bulunan kafelerde biraz mola vererek, şehrin en ince mimari unsurlarını oturduğunuz yerden izleme şansınız oluyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

III. FELİBE HEYKELİ

Meydanın hemen ortasında: meydanın yapılmasını emreden, kral III. Felibe’nin bir heykeli var.

İspanya Madrid-Eski Madrid

ROYAL PALACE VE ROYAL ARMOURY (KRALİYET SARAYI)

Burada: güzel bir mimari ve sanat koleksiyonu görmek mümkün.

İspanya Madrid-Eski Madrid

PUERTA DEL SOL

Şehir içinde, işlek ve iyi bilinen bir yerdir. Yılbaşı kutlamaları, burada düzenleniyor. Yeni yılın ilk günü, buradaki saatin melodisini dinlemek üzere, Madridliler, burayı dolduruyorlar.

Burası: ilk yapıldığında, yani 15’nci yüzyılda, burada, şehir surlarında, bir kapı bulunuyormuş. Zaten isim anlamı “Doğuya yönelik kapı-Yükselen Güneş” demektir. Meydan ismini, bu kapıdan almış.

Meydanda: Fransızlar tarafından, 1768 yılında yapılmış, Postane evi bulunuyor. Bu postane binasının hemen önündeki kaldırımda ise “0” taşı var. Yani, burası ulusal karayolu ağının tam merkezi.

Güney tarafta ise: bir heykel görülüyor. Bu heykel: kral III. Charles’e ait. Kare bir kaide üzerine yerleştirilmiş.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Meydanın kuzey tarafından: bir ayı ve madrone ağacı ve buna sarılmış bir ayı anıtı var. Bunlar: aynı zamanda, Madrid şehrinin sembolü.

Meydanın ortasında ise, fıskiyeli bir havuz var.

İspanya Madrid-Eski Madrid Monasterio De Las Descalzas Reales

MONASTERİO DE LAS DESCALZAS REALES

Burası: şehrin en önemli rahibe manastırıdır. Günümüzde ise, bir dini sanat müzesi olarak işletiliyor ve ziyarete açık.

Yapı: 16’ncı yüzyılda, Kral II. Felibe tarafından yaptırılıyor ve kral, kızını evlendirmeyerek buraya saklıyor. Takip eden yıllarda, buraya, birçok değerli metaller, resimler ve hatta dinsel emanetler gibi hazineler getirilir. Tüm bu mallar, vakıfın çok zenginleşmesini sağlar.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Uzun yıllar, dini ve kendi içinde kapalı bir yapı olarak devam eden manastır, 1960 yılında, Papa’nın izniyle, müze olarak hizmet vermeye başlar. Hatta, 1985 yılında, Avrupa Konseyi, burayı “Yılın Müzesi” olarak seçer. Özellikle: günümüze kadar korunan cephe çok güzel. Kırmızı tuğla ve granitten yapılmış.

Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz,

Yapı içinde, hala yalınayak gezinen rahibeler ve hatta bahçede sebzelerle uğraşan rahibeler görülebiliyor. Bunun dışında: iç dekorasyonu ve sergilenen sanat eserleri ilginizi çekebilir. İç dekorasyondaki tabloları yapan sanatçılardan bazıları: Titian, Sanchez Coello, Brueghel, Luini, Paolo de San Lecocadi, Becerro ve Pompeo.

Meydandan sonra: batıya doğru uzanan Calle Mayor sokağını takip edin. Burada: Marcedo de San Miguel, yani 1915 yılında kurulmuş olan bir yiyecek pazarına ulaşacaksınız.

Sonra: Cella Mayor caddesinde, batıya doğru ilerleyin. La Filor de san Miguel’i geçiyorsunuz ve Plaza de la Villa bölgesine geliyorsunuz.

PLAZA DE LA VİLLA

Burası: şehrin en eski meydanıdır. Bir zamanlar, şehrin hükümet merkezi olarak kullanılmıştır.

Burada görebileceğiniz yapılar şunlar:

İspanya Madrid-Eski Madrid Casa Y Torre De Los Lujanes

CASA Y TORRE  DE LOS LUJANES (LUJANES’İN EVİ VE KULESİ)

15 yüzyılda yapılmış, Gotik bir yapıdır. Yapının: muhteşem büyük bir taş ana kapısı ve iki kulesi var. Kule ismi: calle mayor. Kuleler, meydanın köşelerinde bulunuyor.

CASA DE CİSNEROS

16.yüzyıl ortalarında, Kardinal Cisneros’un yeğeni tarafından yapılmıştır.

AYUNTAMİENTO (BELEDİYE BİNASI)

Meydanın en alt ucunda bulunuyor.

Şehrin, bu bölgedeki, 17’nci yüzyılda yapılmış resmi binalarının bir örneğidir. Kuleleri ve Arduvaz kule tepeleriyle öne çıkıyor.

Cella Mayor caddesinin bitiminde: solunuzda kalan, dikdörtgen yapı: Calle de Bailen geçiyorsunuz ve ana caddeden de karşıya geçin ve ağaçların altından ilerlediğinizde hemen solunuzda: Magerit’i çevreleyen, eski Mağribi duvarının kalıntılarını görebilirsiniz.

İspanya Madrid-Eski Madrid La Latina

LA LATİNA

Bu bölge: Plaza de Villa meydanı ve Calle de Segovia caddesinin güneyinde kalan bir semt. Şehir merkezinde bir mahalledir. Surlar içinde kalan, İslam dönemine ait bölümleri kapsıyor. Ama aynı zamanda, şehrin en iyi “Tapas barları” burada bulunuyor.

Calle de Bailen caddesine gelin ve aşağı ya yani güneye doğru ilerleyin. Sol yanınızda, La Latina semti.

Burada: şehrin yoğun ve hareketli yaşantısı birden duruluyor. Ayrıca; eski Mağribi bölgesi olan LA MORERİA da burada bulunuyor. Ara sokaklara girerek, geziye devam ediyoruz. Hedefimiz: Palaza de la Paja.

PLAZA DE LA PAJA (SAMAN MEYDANI)

Plaza Mayor bulunmadan önce, şehrin ticari faaliyetleri burada yapılıyormuş. Meydanın güneyinde: güzel bir yapı var. Burası, semtin; ilginç ve eğlenceli bir meydanı.

İspanya Madrid-Eski Madrid Iglesia De San Andres

IGLESİA DE SAN ANDRES

Burası bir kilise.

Buranın içinde: bir mezar yeri var. Bu mezar: Madrid şehrinin koruyucu azizi: Capilla de San Isidro’ya ait.

Kutsal hafta kutlandığında, Perşembe günü, San İsidro ve karısı Santa Maria de la Cebeza’nın buradan alınan görüntüleri, şehir sokaklarında toplanan insanlar tarafından taşınıyor.

MUSEO  DE SAN ISIDRO

Burası: Aziz İsidro’nun işçi olarak çalıştığı, Vargas ailesine ait sarayın içinde bir bölüm ve Müze olarak tanzim edilmiş. Bu müzede: arkeolojik koleksiyon, tablolar, oymalar ve maketler yardımıyla: Madrid şehir tarihinin kronolojik bir kuruluş öyküsü izlenebiliyor.

Ancak, bunlardan mutlaka görmenizi önereceklerim: Anton van der Wyngaard yapımı: Madrid şehrinin surlarla çevrili, 1562 yılındaki görünümü resmi. Ayrıca: Texeria’nın, 16’ncı yüzyıla ait ünlü şehir planını görmek mümkün. Ayrıca: şehrin koruyucu azizi San İsidro’nun: yaşamı sırasında gerçekleşen olaylar da sergileniyor.

Müzeden sonra: güneybatıya doğu ilerliyorsunuz. Karşınıza bir dini yapı çıkıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid Basilica De San Francisco El Grande

BASİLİCA DE SAN FRANCİSCO EL GRANDE (AZİZ FRANCESCO BAZİLİKASI)

Burası: kral III. Charles tarafından, 1760 yılında  yapılmıştır. Kilise yapısı, 3 şapel içeriyor.

Yapının önünde, küçük bir meydan var. Diğer üç yanı ise, yeşilliklerle dolu. Yapı: Neo-klasik tasarının özgün bir örneği. Kubbesi, olağanüstü. Eğimli, ön cephesi de görülmeye değer.

Kubbenin iç çapı: 31 metre. Bu ölçüleriyle, diğer bir çok ülkedeki dini yapıların kubbelerini geçiyor. Daire kubbenin çevresine: havarilerin, beyaz mermerden büyük boy heykelleri dikilmiş. Yapının merkezinden itibaren, yedi şapel, çevreye doğru genişliyor. Kilisenin resim koleksiyonu da muhteşem. Burada resimleri bulunan sanatçılar: Goya, Ribera, Zurburan.

Evet gezimize devam ediyoruz. Plaza de la Paja meydanının hemen güneyinde, Plaza San Andres meydanı var. Bu meydanın hemen doğusunda ise, şehrin en hareketli ve canlı: cadde ve sokakları bulunuyor. Bunlar: CAVA BAJA, CAVA ALTA, ALMENTO ve CALLE DEL NUNCİO. Bu bölgede: bol miktarda güzel tavernalar ve tapas barları var.

Pazar günleri ise: yine buradaki “CALLE DE TOLEDO” caddesinde ve çevresindeki sokaklarda: EL RASTRO denilen bit pazarı kuruluyor.

EL RASTRO

Burası, tatil günlerinde kurulan, ikinci el pazarı. Yani, diğer bir tabirle, bit pazarı.

Bu pazarda: antika eşyadan, kitap, giysi, evcil hayvan gibi birçok şey satılıyor. Yani, hayal edebileceğiniz her şeyi bulmak mümkün.

Plaza del Coscorro meydanından başlayarak, yukarıda söylediğim gibi, Calle de Toledo caddesini ve ara sokakları gezebilirsiniz. Toplam alan: 2 km. karedir.

Ancak, bir şeyler satın almak isterseniz, sabah saatlerinde, örneğin: 09.30 gibi Pazar yerinde bulunmanızda yarar var. Gün ortasına doğru ara sokaklar tıklım tıklım doluyor. Yorulduğunuzda, burada bulunan restoranlarda veya tapas barlarda mola verebilirsiniz.

Birde, burada gezerken, yankesicilere karşı tedbirli olmanızı, çanta ve cüzdanlarınıza sahip çıkmanızı öneririm.

Bölgedeki gezimize devam ediyoruz.

İspanya Madrid-Eski Madrid

El Rasto bölgesinden çıkıyoruz ve kuzeye yöneliyoruz. Şimdiki istikametimiz: PLAZA DE ORİENTE meydanı. Calle de Bailen caddesini takiben kuzeye gittiğimizde, fazla uzak değil. Sağ yanınızda kalıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid El Palacio Real

EL PALACİO REAL (KRALİYET SARAYI) 

Saray, her tarafı heykellerle dolu olan, Plaza de Oriente meydanındadır.

Burası: Madrid kraliyet sarayı. Ama, Avrupa’nın en muhteşem saray yapılarındandır.

1714 yılında, burada yapılan ortaçağ yapısı saray, bir yangın sonucu yanarak yok olmuş ve 1734 yılında, aynı yerde, İtalyan-Barok tarzında, bu yapı yapılmıştır. Yapının mimarları: Juvara, Sabatini ve Sachetti.

Yapının inşaatına, kral V. Felibe zamanında başlanmış ve III. Charles zamanında bitirilmiştir. Böylece, sarayda ilk ikamet eden kral, III. Charles olmuştur.

Sarayda: 870 pencere, 240 balkon ve 110 kapı var. Ayrıca: 2000 civarında oda bulunduğu söyleniyor. Yapılan gezilerde, bu odalardan küçük bir kısmı görülebiliyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Saraya giriş: ana merdivenden yapılıyor. Bu ana merdiven bölümü: kemerli bir tavan altında, aydınlık, gösterişli ve muhteşem. Merdivendeki her basamak: tek levha mermer halinde yapılmış.

Salon de los Halberdiers: burada çok iyi korunmuş, eski Felemenk ve İspanyol duvar halıları var.

Salon del Trono: Burası taht salonu. Saray yapısının güney cephesinin tam ortasında. Duvarlar: yaldızlı çerçeveler içindeki aynalar ve kırmızı kadife örtülerle kaplanmış. Tavan ise: 1764 yılında Tiepolo tarafından boyanarak süslenmiş.

Yaldızlı bronz aslanlar: tahtı koruyor. Burada: yukarıda belirttiğim gibi, III. Carlos tarafından yapıya eklenen “sohbet odası”, ünlü ressam Goya’nın, 4 tablosu ile süslenmiş.

III.Carlos bölümündeki odalar muhteşem lüks.

Salon de Gasparini: olağanüstü güzellikte. Napolili sanatçı Matias Gasparini’nin ismini almıştır. Tavan, taban ve duvarlarda: Rokoko tarzının eşsiz örnekleri sergileniyor. Taş ustaları, heykeltıraşlar, cam ustaları, saatçiler, gümüşçüler, mobilyacılar, terziler; bunların hepsi, burada gerçekten muhteşem güzellikler yaratmışlar.

Sala de Porcelana: Burası: porselen odası. Retiro bahçelerindeki porselen fabrikasından çıkan, 18’nci yüzyıla ait, 1000’den fazla porselen sergileniyor. Tam ve rakipsiz bir porselen koleksiyonu.

Comedor de Gala: Burası, törensel yemek salonu. Son derece lüks. Burası ilk kez: 1879 yılında: XII. Alfonso ve eşi Maria Christina’nın evlilik töreni için hazırlanmış. Bu törene: 145 kişi katılmış. Odada görebilecekleriniz şunlar: 15 avize, 10 kollu şamdan ve Brüksel duvar halılarıyla süslenmiş duvar. Ayrıca: 18’nci yüzyıl, Çin yapımı porselen kaplar da ilgi çekiyor.

Yapı

Manzaneras vadisine bakan bir uçurumun üzerindeki bahçeler arasında kurulmuş. Sanat ve tarihi değerleri açısından, görülmeye değer bir yer.

Sarayın hemen girişinde: yemyeşil ve şekilli kesilmiş ağaçların bulunduğu “Jardines  de Sabatini” yani “Sabatini Bahçeleri”ni mutlaka gezmelisiniz.

Saray yapısı: Madrid şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerinin başında geliyor Burada; sergilenen eserler: İspanyol silahları, matara, kalkan, mızrak, miğfer, eğer gibi askeri objelerdir.

Sarayı gezdikten sonra, yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüş ile, saray yapısının arka bölümüne dolanın ve buradan Madrid şehrinin muhteşem manzarasını izleyin.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Saray yapısında: ana binayı gezdikten sonra: Plaze de la Armeria meydanını geçip, başka bir mekana ulaşabilirsiniz.

BOTİCA REAL

Burası: Kraliyet eczanesidir. Yapı: 1594 yılında inşa edilmiştir. Yapının 2 odası: IV. Carlos’un, özel olarak sipariş verdiği: cam ve porselen ecza kavanozlarıyla dolu dolaplarla çevrelenmiştir. Bu ek yapının diğer kısmı ise: Armeria Real olarak yani Kraliyet cephane yeri olarak geçiyor.

ARMERİA REAL

Burada da: kılıçlı askerler, mızraklı atlılar, orijinal savaş bayrakları, ganimetler, silah ve kalkanlar sergileniyor.

Saray yapısının hemen güneyindeki yapı: bir katedral.

İspanya Madrid-Eski Madrid Catedral De La Almudena

CATEDRAL DE LA ALMUDENA

İlginç bir yapı. Temeli atıldıktan, tam 350 yıl sonra bitirilmiş olması, en ilginç yönü. Yapı: 1993 yılında tamamlanır ve Pata John Paul tarafından takdis edilerek açılır.

Katedralin inşa edildiği yer: şehrin Müslüman Mağribi bölgesidir. İlk yapıldığında bir kilise iken, sonradan bir camiye dönüştürülmüş ve daha sonra yeniden katedral olarak gündeme gelmiştir. Yapının uzunluğu: 104 metre ve genişliği: 76 metredir. Merkezi kubbenin çapı: 20 metredir.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Katedralin en büyük bir diğer özelliği: kriptada bulunan ve 16’ncı yüzyıldan kalma: şehrin koruyucu azizi Virgen de la Almudena resmi. Biraz önce söylediğim gibi, katedral: 1993 yılında, Papa II. John Paul tarafından takdis edilmiş. Ancak: yine de şehir halkının ibadet için yoğun tercih ettiği bir yer olamamış. Sadece: Prens Felibe ile eski bir gazeteci olan Letizia Ortiz’in evlilikleri sırasında, kraliyet düğününe ev sahipliği yapmasıyla öne çıkmış.

Kraliyet sarayının hemen doğusunda, başka bir bina daha var.

PLAZA DE ORİENTE

Burada: İspanya kral ve kraliçelerinin heykelleri var.

TEATRO REAL

Şehrin opera salonudur. Buranın enteresan bir geçmişi var. Burası ilk yapıldığında: Plaza de Oriente’in çamaşırhanesinin bulunduğu yere inşa edilmiş. Açılışı ise: 1850 yılında, opera sever kraliçe II. Isabel’in doğum gününde yapılmış.

Açılış operası ise: Donizetti’nin “La Favorita”sı. Bu açılış tarihinden yaklaşık 75 yıl sonra, bir yer altı akıntısı, yapının temellerini etkilemiş ve çökme noktasına getirmiş.

Daha sonra: iç savaş döneminde barut deposu olarak kullanılan bina, Franco rejimi süresince kapalı kalmış ve 1965 yılında, konser salonu olarak yeniden hizmete açılmış.

Son olarak: restorasyona alınan yapının, çalışmaları tam on yıl sürmüş ve muhteşem paralar harcanarak yapılan restorasyon çalışmaları sonucu, 1999 yılında yeniden hizmete açılmış.

Buradan: biraz kuzeye yöneliyorsunuz ve burada: Convento de la Encarnacion meydanında, Enkarnasyon Manastırını göreceksiniz.

MONASTERİO DE LA ENCARNACİON

Bu manastır: 1611 yılında, Margarita ve Austria tarafından kurulmuştur. Bu manastırda görmenizi önereceğim bir heykel var.

İsa’nın çarmıha gerilişini tasvir eden korkunç bir ahşap heykel. Ayrıca: bu heykelin de içinde bulunduğu sanat koleksiyonu görülmeye değer.

Ancak: bu yapının başka özellikleri daha var. Hatta:  bir aralar, televizyon da bazı programlarda, bu konu işlenmişti, hatırlayanlarınız olabilir. Burada: içinde azizlerin kemiklerinin bulunduğu yaldızlı kabinler var.

Her yıl: 26 Temmuz günü, öğleden sonra: San Pantaleon’un küçük bir şişedeki pıhtılaşmış kanı: esrarengiz bir şekilde sıvılaşıyormuş. Eğer sıvılaşmaz ise, bu durum felaket olacağının habercisiymiş.

Hemen yakınlarda, yine bir yapı var.

CONVENTO DE LAS DESCALZAS REALES (YALINAYAK KRALİYET FRANSİSKENLERİ)

Burası, başlangıçta, bir saray yapısı olarak yapılmış. 1566 yılında: Kutsal Roma İmparatoru V. Carlos’un kızı Prenses Juana de Austria tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra ise, El Escorial’ın mimarı tarafından: rahibe manastırına çevrilmiştir.

Manastır: birçok koruyucu aziz tarafından desteklenmiştir. Ancak, buraya 18’nci yüzyıl başına kadar, sadece en yüksek soylular sınıfına girmiş rahibeler kabul edilmiştir. Varlıklı rahibeler, manastıra kapanırken, beraberlerinde, muhteşem sanat eserlerini de getirmişlerdir.

Günümüzde: manastırda hala Fransisken rahibe yaşıyor. Bunların sayısı ise: 33. Niye 33. Çünkü: İsa öldüğünde 33 yaşında idi. Bu rahibeler, manastır ve çevresinde yaşıyorlar.

Ancak, ziyaret saatlerinde, gözlerden uzak bulunurlar, yani bunları göremezsiniz. Aslına bakarsanız, 30 yıl öncesine kadar, manastır tamamen dünyaya kapalı imiş ve ziyaret mümkün değilmiş.

Manastırda ilk gözünüze çarpacak olan: yerden tavana kadar, 17’nci yüzyıl freskleriyle süslü, granit merdiven. Merdivenin üstünde: IV. Felibe ve ailesinin tasviri bulunuyor.

İkinci katta: din ya da krallarla bağlantılı sanat çalışmaları görülüyor. Salonlardan biri: orijinal Rubens çizimlerini örnek alan, 17’nci yüzyıla ait duvar halılarıyla kaplı. Ayrıca: Tiziano, Brueghel ve Zurbaran gibi sanatçıların tablolarını da görmek mümkün.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Plaza Puerta del Sol meydanından, güney doğu yönünde ilerliyoruz. Plaza Santa Ana meydanı karşımıza çıkıyor. Burası, aynı zamanda: Huertas bölgesi olarak da biliniyor.

HUERTAS VE SANTA ANA

Burada: restoranlar, tascalar, tapa barları, tiyatro, müzik ve Flamenko kulüpleri var. Aynı zamanda: burası, boğa güreşleriyle de anılıyor.

Plaza Santa Ana meydanında bulunan “Hard Rock Oteli”nin giriş kapısında: bir tabela var. Bu tabelada şunlar yazılı: “ Matador Manolete: bir zamanlar, buradaki Reian Victoria Oteli’nin devamlı müşterisiydi”

Bu meydan: yani Santa Ana meydanı: Fransız işgali sırasında, Joseph Bonaparte tarafından yaptırılmış. Meydanda: bir açık hava sahnesinin bulunduğu yerde: Teatro Espanol bulunuyor.

Meydandan, gündüz saatlerinde geçerseniz, her yerin kapalı olduğunu göreceksiniz. Çünkü, buralarda hayat, gece başlıyor.

Buradan sonra: iyice güneye iniyoruz. Burada göreceğimiz yer: Lavapies.

LAVAPİES

Burası: zamanında ayak yıkamak için kullanılan çeşme nedeniyle: “Lavapies” yani “ayağını yıka” ismiyle anılıyor.

Burası: 15’nci yüzyılda, bir Yahudi mahallesiymiş. Aynı zamanda: birçok matadorun doğum yeri. Günümüzde ise, tipik bir işçi sınıfı yerleşimi.

Bölgenin merkezinde: Plaza de Lavapies meydanı var. Bu meydan: hareketli ve canlı. Meydanın çevresindeki sokaklarda ise: barlar ve restoranlar dizilmiş. Bunların çoğu: Arap kafeleri ve Türk mekanları, yani egzotik yerler.

Buradan: doğuya ve biraz kuzeydoğuya doğru ilerliyoruz.

CALLE DE ALCALA-CİBELES

Burada, 3 sanat müzesi var. Ayrıca: 18’nci yüzyıla ait apartmanlar görülüyor. Bunların arasında ise: bulvarlar, meydanlar ve çeşmeler var. Şehrin lüks semtlerinden biri olması nedeniyle, burada kiralar yüksek.

Ancak: yine bu bölgede, yaklaşık 100 civarındaki bankanın merkez binası ya da şubeleri bulunuyor. Ayrıca: Sigorta şirketleri, Maliye Bakanlığı binası ve Borsa binası var.

Bölgede: kuzeye doğru yürüyün, karşınıza bir meydan çıkıyor. Plaza de la Cibeles meydanı. Bu meydan: Calle de Alcala caddesi üzerinde.

REAL ACADEMİA DE BELLAS ARTES DE SAN FERNANDO

Burası bir müze. Calle de Alcala caddesi üzerinde. Valazpuez, Murillo ve Rubers gibi sanatçıların sanat eserleri sergileniyor. Ayrıca, muhteşem bir Zurbaran koleksiyonu var. Ama, buranın en değerli eseri: Goya’nın “Sardalyenin Gömülmesi” ve genç yaşında yaptığı: kendi portresi.

CİRCULA DE BELLAS ARTES

Calle de Alcala caddesinde, meydanın hemen doğusunda. Burası, muhteşem ve büyüleyici bir kültür merkezi. 1927 yılında yapılmıştır. Yapının merkezinde bir kafe var. Burada görmenizi önereceğim eser: Moises Huerta’nın, 1910 yılında yaptığı: “nü” heykeli. Bunun dışında, yapıda etkileyici avizeler, geniş pencereler göze çarpıyor.

PLAZA DE LA CİBELES

Meydanın bulunduğu yerde: muhteşem bir hareketlilik var ve bunun sonuncunda gürültü. Meydanın ortasındaki havuzda güzel bir heykel var, mutlaka görün.

Bu heykel: Madrid’in en sevilen sembollerinden biri. Heykelde: Bereket Tanrıçası Kybele: iki aslan tarafından çekilen bir araba da otururken tasvir edilmiş.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Meydanda bulunan diğer binalar: 1919 yılında yapılan, Madrid Ana Postanesi ve anıtsal Palacio de Cominicaciones. Yine, meydanın güneybatı köşesinde ise: Banco de Espana yani İspanya Bankası bulunuyor.

Plaza de la Cibeles meydanından, güneye uzanan bir cadde var. O istikamette yürüyoruz.

PASEO DEL PRADO

Bu büyük bulvar, toplam 5 km. uzunluğunda, güneye doğru uzanıyor. Ancak, meydandan güneye indiğinizde, caddenin ilk kilometresiyle karşılaşıyorsunuz. Burada: iki yana sıralanmış ağaçlar ve binalar, güzel bir görüntü oluşturuyor.

Ayrıca: yine burada, dünyanın en etkileyici sanat müzelerinden, üç tanesi var. Sanat dünyasının bu üçlüsünü mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

İspanya Madrid-Eski Madrid Museo Del Prado

MUSEO DEL PRADO

Cadde üzerinde, güneye doğru yürürken, solunuzda kalıyor.

Burası: Altın üçgen olarak nitelenen müzelerin birincisidir. İspanyolca “Prado” kelimesinin anlamı “Çayır” demektir. Çünkü: yemyeşil çayırlar, müzenin bulunduğu alanı kuşatıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Bu müze, dünyanın en büyük İspanyol tabloları koleksiyonuna sahip olmasıyla öne çıkıyor. Ayrıca: dünyanın en prestijli müzeleri arasında. İspanyol eserleri yanında, İtalyan ve Flaman ekollerine ait birçok ünlü sanatçının eserlerini de görebilirsiniz.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Bu dev koleksiyonlar: 12’nci yüzyıldan başlanarak 19’ncu yüzyıla kadar olan süreçte toplanmış. Toplanmasını sağlayanlar ise: Habsburg ve Bourbon kralları, şehrin hamileri ve yurt içindeki çeşitli manastırların yardımları.

Müze binası: 1785 yılında: kral III. Charles döneminde, Belediye Başkanı Carlos tarafından, “Doğa Tarihi Müzesi” olarak, kraliyet sarayının teknik ressamı mimar Juan de Villanueva’ya yaptırılmış.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Napolyon’un şehri işgali sırasında ise, bina, İspanyol askerleri tarafından sığınak olarak kullanılmış ve büyük hasara uğramış. Daha sonra ise, 1819 yılında, bu kez, sanat eserlerinin sergilenmesi için kullanılmasına karar verilmiş.

1868 yılında ise, El Museo del Prado ismini alarak, Kraliyet Koleksiyonu Resim Sergisi olarak ziyaretçilere hizmet vermeye başlamış.

1990’lı yılların başında, klima ve nem kontrol  sistemleri gibi, teknolojik yenilikler, yeni onarım ve yenileme çalışmaları ve bir ek bina yapımı gündeme gelmiş.

1999 yılında ise: projenin başına: Pritzker ödüllü İspanyol mimar Rafael Moneo getirilmiş. Daha sonra: yapılan çalışmalar la, müze yeni şekline kavuşmuş.

İspanya Madrid-Eski Madrid
Müzede: günümüzde, 120 odada, 7000 adet tablo bulunduğu söyleniyor.

Ayrıca: 5000 çizim, 2000 baskı, 1000 sikke ve madalyon, 2000 dekoratif obje bulunuyor. Yani: bu rakamlar düşünüldüğünde, buranın dünyanın en büyük sanat depolarından biri olduğunu söylemek mümkün.

Ancak, tablolardan sadece 2000 tanesi sergileniyor. Diğerleri: depolarda bulunuyormuş. Tabii, 2000 adet tablonun gezilmesi, bayağı uzun bir zaman alıyor. Bu nedenle: müzeye ayıracağınız zamanı iyi belirlemeniz şart.

Zaten, içeride, bir koşuşturmacadır gidiyor. Bence, göze batan eserlerin bulunduğu bölgelerde yoğunlaşın, eğer fazla oyalanırsanız, zamanınızın büyük bölümünü burada harcarsınız. Burada: müzede bulunan ve mutlaka görmenizi önereceğim eserlerle ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

İspanya Madrid-Eski Madrid

İspanyol sanatçıların eserleri

Diego Velazquez :

1599-1660 yılları arasında yaşayan sanatçı: Kral IV. Felipe tarafından çalıştırılarak, saray ressamı ve Altın çağın en büyük İspanyol sanatçısı olmuştur. Bu sanatçının: Las Meninas (Nedimeler) isimli tablosunu mutlaka görün.

Bu: çığır açan bir başyapıt. Sanatçı: bu başyapıtının solunda durarak, kendini, gerçek hayatta olduğu gibi, ailenin bir parçası gibi resmetmiştir. Özellikle, bu tablodaki ışık efektleri muhteşem.

Sanatçının diğer bir eseri: “Breda’nın Teslimi”. Bu eser: 1625 yılında: İspanyolların, Hollandalılara karşı kazandıkları zafer anısına yapılmıştır. Bu eserde: generalin kahramanlığı, kaybedenin tükenmişliği, tertipli biçimde yukarıya kaldırılmış mızraklar ve ateşler içindeki savaş alanı. Eser: gerçekten görenleri derinden etkiliyor.

Francisco de Goya:

1746-1828 yılları arasında yaşamıştır. Bu müzede: dünyanın en geniş Goya koleksiyonu bulunmaktadır. Goya: 1763 yılında, Madrid’ten, Zaragoza’ya gider. Burada: kralın baş ressamlığına kadar yükselir.

Sanatçının müzede görmenizi önereceğim eserleri: İspanya’nın ilk nülerinden olan: La Maja Desnuda (çıplak maya). Bu eser: çok tartışılmıştır. Çünkü: Goya ve Alba düşesi arasındaki, skandal ilişki hakkındaki dedikoduların odak noktası olmuştur. Mutlaka görmelisiniz.

Sanatçının diğer bir eseri: kraliyet portresi, yani IV.Carlos ve ailesinin bulunduğu resim. Bu resmin özelliği: kişileri olduğundan güzel göstermeye çalışmadan, dürüst biçimde aktarmış olmasıdır. Resimde, sadece çocuklar çekici görünüyorlar.

Sanatçının görmenizi önereceğim son eseri: “3 Mayıs İnfazı”. Bu resim: İspanyol vatanseverlerin, 1808 yılındaki işgal yıllarında, Fransızlar tarafından kurşuna dizilmelerini resmediyor.

Sanatçı: bu trajik olayı yaşadığı yerden görür ve ardından, ay ışığı altında kurbanların resimlerini yapmak için, olayın yaşandığı alana gider.

Sanatçı hakkındaki, son önemli eser: bunalımda ve sağır olmak üzere iken yaptığı: “Oğullarından birini yiyen Satürn” eseridir.

El Greco:

1541-1614 yılları arasında yaşamıştır. Girit’te doğmuş, uzun yıllar İtalya’da yaşamış olmasına rağmen, kusursuz bir İspanyol olarak bilinmektedir. Toledo şehrinde, 37 yıl boyunca, büyük ve güçlü dini tuvaller üzerinde çalışmıştır.

Müzede, sanatçının görmenizi önereceğim eseri: “Çobanların tapınması” Bir kısım sanat eleştirmenleri, sanatçının eşsiz figürlerinin, kendisinin gözlerini astigmat olmasına bağlıyorlar.

Francisco de Zurbaran:

1598-1664 yılları arasında yaşamıştır. Işık ustası olarak bilinir. En büyük eserlerinde: mitolojik, dinsel ve tarihsel temaları işlemiştir. Müzede: büyüleyici bir savaş resmi olan: Cadiz’in İngilizlere karşı Savunulması” ve bir diğer eseri: eşsiz bir Natürmont (bir kadeh, iki vazo, siyah arka planda beliren bir çömlek)

Hieronymus Bosch:

1450-1516 yılları arasında yaşamıştır. Sanatçının, müzede bulunan en önemli eseri: “Dünya Zevkleri Bahçesi” resmidir. Resimde: birbirine karışan, cüretkar erotik fanteziler ve kıyamet günü kabusları, ortaçağ köylü zihniyetinin korkuları ve batıl inançlar betimlenmiş.

Peter Paul Rubens:

1577-1640 yılları arasında yaşamıştır. Muhteşem bir dinsel fantezi olan, dev: “Müneccim Kralların Tapınması” eseri ve çıplak kadınların portresi olan: Three Graces görülmeye değerdir.

Tiziano:

1490-1573 yılları arasında yaşayan, bu İtalyan ressam, daha çok gelecekteki saray ressamlığının esasını teşkil edecek eserler vermiştir. Müzede: İmparator V. Carlos portresini görebilirsiniz.

Tabloların yanı sıra, müzede 700 civarında heykel sergileniyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Evet, bu muhteşem müzede, özellikle görmenizi önerdiğim eserler bunlar. Müze çok büyük, zamanınız ölçüsünde, öncelik vererek eserleri gezmenizi öneririm.

Geziniz sonunda yorulursanız, müzenin botanik bahçesinde dinlenebilirsiniz veya müzede bulunan kafeterya da, iyi bir mola yeri.

Prado Müzesinden çıktıktan sonra, hemen öndeki ağaçlıklı yoldan, kuzeye doğru yürüyorsunuz ve karşınıza bir meydan çıkıyor: PLAZA DE NEPTUNO.

PLAZA DE NEPTUNO

Bu meydan, şehrin en hareketli meydanlarından biridir. Ayrıca, burada muhteşem bir yeşil doku da var. Yani: meydanın büyük kısmı, yeşillendirilmiş, ağaçlandırılmış. Meydanın hemen köşesinde, bir müze daha var.

İspanya Madrid-Eski Madrid Museo Tyssen-Bornemisza

MUSEO TYSSEN-BORNEMİSZA

Evet, Altın üçgen müzelerinden, ikincisi burası.

Burası bir şahsa, yani Baron Tyssen denilen bir şahsa ait koleksiyonun sergilendiği bir müze. Müze yapısı, Villahemosa Sarayı olarak, 18’nci yüzyılda inşa edilmiş.

Daha sonra ise, İspanyol mimar Rafael Moneo tarafından tadil edilerek, müzeye dönüştürülmüş.

1992 yılında ziyarete açılan müzedeki koleksiyon: dünya üzerinde, İngiltere kraliçesi Elizabeth’in şahsi koleksiyonundan sonraki en zengin koleksiyon olma özelliğini taşıyor.

Baron Heinrich Thyssen-Bonemisza: 1920 yılından itibaren toplamaya başladığı, muhteşem koleksiyonunu, 1993 yılında İspanyol hükümetine satıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Müze binasında sergilenen eserler: 19 ve 20’nci yüzyıllar arasında üretilen eserlerdir ve yaklaşık 800 civarında. Bunlardan başka: 1600 civarında heykel, oyma, goblen ve diğer obje sergileniyor.

Müzede eserleri sergilenen klasik dönem sanatçıları: Rambrant, Tiziano, Rubens, Monet, Renoir, Van Gogh.

Prado müzesinde olduğu gibi, bu müze yapısında da: bir mağaza ve restoran var.

Şimdi, yine bölgede bulunan başka bir müzeye gideceğiz. Meydandan, Prado Müzesi istikametinde güneye doğru yürüyoruz.

Ağaçlıklı Passeo del Prado caddesinde bir süre ilerledikten sonra, yine bir meydana geliyoruz. Burası: PLAZA EMPERATOR CARLOS V meydanı. Bu meydandan: güney batıya biraz daha yürüdüğünüzde, hemen solda, bir başka müze karşınıza çıkacak.

İspanya Madrid-Eski Madrid Centro De Arte Reina Sofia

CENTRO DE ARTE REİNA SOFİA

Burası, altın üçgen olarak nitelenen müzelerden, üçüncüsü.

Hospital de San Carlos yapısı, bu müzeye ev sahipliği yapıyor. Yapı: 18’nci yüzyılda, İtalyan Francesco Sabatini ve İspanyol Jose de Hermosilla isimli mimarlar tarafından tasarlanmış.

Daha sonra ise, 1992 yılında, Kraliçe Sofia tarafından, müze olarak hizmete açılmış. 2005 yılında ise, genişletilerek, günümüzdeki görünümü kazanmıştır.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Müzede, 20.yüzyılın başından, günümüze kadar, çeşitli ülkelere ait sanatçıların eserleri sergileniyor. Bu eserler: 3500 ses kaydı, 1000 klip, 100 000’den fazla kitap şeklindedir.

Bu müzede mutlaka görmenizi önereceğim eser: Picasso’nun “Guernica” sı. Bu eser: Paris Dünya Fuarında, İspanyol bölümünde sergilenmek üzere, 1937 yılında Picossa’ya sipariş edilmiş. Bu sırada: İspanya’da iç savaş var ve General Franco ile birlikte hareket eden Alman uçakları, İspanya’nın Bask bölgesinde; Guernica kasabasında, sivilleri hedef alan bir katliam yapar.

Bunun üzerine, Picasso: bu esrarengiz eseri yapar. Eser, aynı zamanda, II. Dünya Savaşı sonrasında, savaş karşıtı düşüncelerin merkezi oldu.

Bu arada, İspanya ülkesinde, Bask ayrılıkçı hareketinin de, simgesi oldu. Sanırım bu eserin, bu tür siyasi düşüncelere sebep olması nedeniyle, camlı bir bölümde muhafaza ediyorlar. Yani, çok sıkı güvenlik önlemi almışlar.

Ayrıca: müze yapısında, bir de tamamen sanata odaklanmış kütüphane bulunuyor. Ayrıca: kafeterya, tiyatro, kitapçı gibi yerler var. Yani, tam bir kültür merkezi.

Evet, bu müzedeki gezimizi de tamamladıktan sonra: başka bir sanatsal yapıya doğru ilerliyoruz. Geri dönüp, Carlos V. Meydanına geliyoruz ve buradan, güneye doğru, Av.de la Cludad de Barcelona caddesinden ilerliyoruz, hemen solda, Atoha tren istasyonu.

İspanya Madrid-Eski Madrid Atocha

ATOCHA

Burası, bir demir ve cam işçiliğinin örneği olan tren istasyonu.

Şehrin güneyi ve Barselona ve Toledo şehrine sefer yapan trenler, buradan hareket ediyorlar. Yüksek hızlı trenlerin çıkış noktası da buradan.

Yapı: 1851 tarihinde: Fransa-Paris’te bulunan Eyfel kulesini yapan, Gustav Eifel tarafından yapılmış ve hizmete açılmıştır.

Ancak, büyük bir yangın geçirir ve yeniden yapılandırma çalışmaları sonucu, 1892 yılında, yeniden hizmete açılır.

Trenlerin bulunduğu bölümün üstündeki örtü platformu: 157 metre uzunluğunda ve 27 metre yüksekliğindedir.

İspanya Madrid-Eski Madrid Atocha

İstasyonda, değişik yapılaşma  dışında, bir de tropikal bahçe var. Bu botanik bahçede: ağaçlar ve çiçekler, güneş ışınlarını almadan, nasıl bu kadar canlı olabiliyorlar, hayret etmemek mümkün değil.

Ama, öğrendiğime göre, bunların üzerlerine, su püskürtüyorlarmış. Bu bahçenin ortasındaki havuzda ise, irili-ufaklı birçok su kaplumbağası görülüyor.

11 Mart 2004 tarihinde, burada büyük bir patlama olur ve bu bombalı saldırı sonucu: 191 kişi ölür ve 1800 kişi yaralanır. İstasyonda, bu saldırıda ölenlerin anısına bir anıt görülüyor.

Hatta: istasyonun bahçesinde, ölen 191 kişinin anısına, birer tane “zeytin” ağacı dikilmiş.

Müze gezileri bitti. Şimdi şehrin yeşil alanı olan ve bölgeye yakın bir yere gideceğiz. Atocha istasyonuna kadar indik ve şimdi geri dönüp, kuzeye doğru yürüyoruz.

İspanya Madrid-Eski Madrid Parque Del Buen Retiro

PARQUE DEL BUEN RETİRO

Madrid şehrinin en büyük ve en güzel parkı: şehrin en popüler mekanlarından biridir. Şehir merkezinden biraz uzaktadır. Bir asfalt denizinin ortasında, yeşilliklerle kaplı, 130 hektarlık bir ormanlık alan.

Bu ormanlık alanda, 15.000’den fazla ağaç bulunuyor. Prado müzesinin çevresindeki park alanından, 1.5 kat  daha büyüktür.

Park: 17’nci yüzyılda, kral IV. Felibe’nin emriyle yapılmıştır. İlk yapıldığında: İspanyol hükümdarları ve misafirleri için, bir oyun ve av alanı olarak kullanılmış. Hatta, 1632 yılında, burada bir kraliyet sarayı da bulunuyormuş. Ancak, Fransız işgalinde, Napolyon askerleri tarafından, saray yok edilmiş.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Park içinde: bir kısım anıtlar da görmek mümkün. Bu anıtlar: ormanlık alanda; 11 Mart 2004 tarihinde, tren istasyonundaki bombalı saldırıda ölen 191 kişinin anısına yapılan bir anıt.

Parkın ortasında, kuzey girişinin yakınında, büyük ve yapay bir göl var. Bu gölde: zaman zaman deniz savaşlarının canlandırıldığı mini eğlenceler düzenleniyor. Göl’de, sandalla gezinti yapılıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Ayrıca: gölün hemen yanında: Kral Alfonso’nun at üzerinde bir heykeli var. Heykel: 1922 yılında yapılmıştır.

Ayrıca: yine bir heykel var.

Bu heykel, “El Angel Caido” yani “Düşmüş Melek” heykeli. Heykel, Departed tarafından yapılmış ve kamu alanında şeytanın simgelendiği ilk ve tek heykel olarak öne çıkıyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Parkın içinde: iki tane bina var. Bunlar: güney uçta b ulunan ve Londra şehrindeki kristal saraydan etkilenerek yapılan  “Palacio de Cristal” ve “Palacio de Velazquez”. Palacio de Cristal yapısı: 1887 yılında, Ricardo Valezquez tarafından tasarlanmış bir köşk. Bu yapılarda, zaman zaman çeşitli sergiler düzenleniyor.

İspanya Madrid-Eski Madrid

Park içinde, gezintiye devam ederseniz, “Rosaleda” denilen gül bahçesini görmeyi ihmal etmeyin. Bu gül bahçesiyle birlikte görülen botanik bahçesi, 18’nci yüzyılda kurulmuş ve .burada, 104 civarında ağaç ve 3000’den fazla bitki türü bulunuyor.

Park dışında, bölgede yine güzel bir yeşil alan daha var. Hemen Prado müzesinin bitişiğindeki bahçe.

İspanya Madrid-Eski Madrid

REAL JARDİN BOTANİCO

Prado müzesi yanındadır. Kraliyet Botanik Bahçesi olarak biliniyor.

Burada, dünyanın her yerinden gelen; yaklaşık 30.000 kadar ağaç ve bitki bulunuyor. Bahçeler: Totany Üniversitesi için Charles III. tarafından kurulmuştur.

Parkın içindeki farklı bölümler, ağaç ve bitkilerin Latince adları verilerek etiketlenmiştir.

İspanya Madrid Şehir içi gezisi

İspanya Madrid Şehir içi gezisi

PALACİO REAL DE EL PARDO (KRALİYET SARAYI)

Burası, yeşillikler içinde yapılmış bir saraydır. Saray yapısı: 1406 yılında av köşkü olarak yapılmış ve 1547 yılında, Kral V. Charles tarafından, saraya dönüştürülmüştür. 1604 yılında ise, büyük bir yangın, yapıyı tahrip etmiş ve sonuçta, 18’nci yüzyılda yenilenen yapı, günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur.

Daha sonra ise, İspanya iç savaşında, General Franco’nun resmi ikametgahı olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, ülkeyi ziyaret eden yabancı devlet başkanları, burada konaklıyorlar. Yapı, aynı zamanda bir müze olarak kullanılıyor.

Müze bölümünde: uzun yıllar toplanan: resim, giysiler, antika mobilyalar ve porselenler sergileniyor. Ayrıca: duvar halıları, freskler gibi sanat eserleri ve Neoklasik mobilyalar görebilirsiniz. Taht odası: Tiepolo tarafından dekore edilmiş, muhteşem bir kubbe altındadır.

Evet sarayın tümü halka açık değil, ancak birçok oda ziyaret edilebiliyor. Ziyaret edilen yerlerde resimleri bulunan sanatçıların bazıları: Valezquez, Goya, Rubens, El Greco, Juan de Flandes, Caravaggio.

Sarayın bulunduğu yeşillik alan: El Pardo Fuencarral bölgesi: Avrupa Birliği tarafından, kuş yaşama alanı olarak, özel koruma altına alınmıştır.

CASON DEL BUEN RETİRO

Burası bir müze. Prado müzesine girdiğiniz bileti atmayın, o bilet ile, bu müzeye ücretsiz girebilirsiniz.

Müze: kral Felibe için, yazlık saray için yapılmıştır. Takip eden dönemde, kral Philip tarafından boş zaman etkinlikleri için kullanılan balo salonu tavan resimleri, Lucas Ürdün tarafından yapılmıştır.

Günümüzde burada: İspanyol sanatçılara ait tablolar, resim ve heykel koleksiyonları sergileniyor.

İspanya Madrid Şehir içi gezisi San Jeronimo kilisesi

SAN JERONİMO KİLİSESİ

Madrid şehrinde, küçük ama çok önemli bir kilise. 16.yüzyıldan kalma, ama takip eden dönemlerde birçok restorasyon geçirmiştir. Böylece, yapılışından itibaren sadece birkaç özellik günümüze ulaşmıştır.

Kilise içinde: 18.yüzyıldan kalma, Juan de Mena ve Cristode la Muerta gibi sanatçıların heykelleri var. Ayrıca, Neo-gotik lambalar ve vitray pencereler var. Ayrıca: Jose Mendez’in birçok ünlü tablosu bulunuyor.

Evet: kilisenin diğer öne çıkan tarafı: İspanyol kral ve kraliçeleri, İspanyol parlamenterleri, burada yemin ediyorlar. Alfonso III. burada evlenmiş, Juan Carlos, burada İspanya kralı ilan edilmiş.

İspanya Madrid Şehir içi gezisi Puerta De Alcala Jeronımo San

PUERTA DE ALCALA JERONIMO SAN

Fransa ve kuzeybatı İspanya yolu üzerindedir.

Bu yapı: 1599 yılında, Madrid şehrine gelen; Avusturya kralı III. Felibe ve eşi için “Hoş geldiniz” demek için yapılmıştır. Ancak, daha sonraki tarihlerde, kral Carlos tarafından, beğenmediği için, orijinal kapı değiştirilmiştir. Çünkü: kral Carlos, 1764 yılında, kapının yıkılmasına ve yerine daha büyük bir kapı yapılmasına karar verdi. Böylece: günümüzde görülen kapı: 1769-1778 tarihleri arasında, mimar Francesco Sabatini tarafından yapılmıştır.

İspanya Madrid Şehir içi gezisi Plaza Las Ventas

PLAZA LAS VENTAS

Burada, İspanyanın en ünlü arenası var. 1931 yılında inşa edilmiş.

Arenanın ismi, Plaze de toros de las Ventas.

İspanya Madrid Şehir içi gezisi

Arenanın 5 farklı kapısı var. Bir kolezyuma benziyor. Başarılı matadorlar, büyük kapıdan giriyorlar. Buraya, Madrid kapı deniyor.