İngiltere Londra Çevrede gezilecek yerler; Londra şehrinin yakın çevresinde, metro veya diğer ulaşım araçlarını kullanarak, gezebilirsiniz. Sizler için, ilginç olabilecek birkaç gezi mekanı hakkında, aşağıda ayrıntılı bilgi veriyorum.
KNİGHTS BRİDGE
Kuzeyde bulunmaktadır. Londra’da, emlak fiyatlarının en yüksek olduğu yerdir. Burada: yalnızca, petrol zenginleri, aristokratlar ve başarılı işadamları yaşıyorlar. Ünlü Roman Abramoviç burada yaşıyor.
Gerçekten tam ultra pahalı bir yer olarak nitelenebilir. Burada: ünlü Harrods ve Harvey Nichols mağazaları bulunuyor.
Ünlü, Londra merkezli ayakkabı tasarımcısı Jimmy Choo ve Manolo Blahnik’de buradadır. Londra’nın en ünlü restoranları, saç ve güzellik salonları, antika satıcıları ve şık bar ve kulüpler buradadır.
KENSİNGTON
Zengin bir nüfusa sahip, ticaretin kalbinin attığı bir yer olarak öne çıkıyor.
Aynı adı taşıyan, kırmızı tuğlalı sarayın çevresinde yayılır. Sarayın dairelerinden birinde: Galler Prensesi yaşamıştır.
Sarayı çevreleyen alan, günümüzde: Kensington Gardens olarak düzenlenmiştir. Bu huzurlu dünyanın birkaç kilometre ötesinde ise; Kensington Hight Street’in karmaşası başlar. Büyük mağaza zincirlerinin küçük işletmeleri yutmak üzere olduğu ve yoğun trafiğin yaşandığı bu caddeden saparsanız; güzel ve eski evlerin çevrelediği, zarif meydanlara çıkarsınız.
Burada bir park var. Bu park, özellikle şehir işçileri tarafından yoğun olarak tercih e diliyor.
SOUTH KENSİNGTON
Burası, müzeleriyle ünlüdür. Prens Albert: burayı, Londra şehrinin müze merkezi yapmak amacıyla, 1851yılında, Great Exhibition düzenlemiştir.
Victoria and Albert Museum: semtin müzelerinin en ünlüsü ve en büyüğüdür. Burada: dünyanın en kapsamlı güzel sanatlar koleksiyonlarından biri bulunur. Burada, her dönemi kapsayan: çeşitli heykelleri, mobilyaları, giyim eşyalarını, cam ürünleri, goblenleri ve resimleri görebilirsiniz. Örneğin: Michelangelo’nun “Davut Heykeli”nin bir kopyasını görebilirsiniz. Raffaello’nun taslaklarına ayrılmış olan salon kesinlikle, kaçırmamanız gereken bir yer.
5 hektarlık bir alana yayılan müzenin, 13 km. uzunluğundaki koridorları, ziyaretçilerin gözünü korkutabilir, bu yüzden rehber eşliğinde ücretsiz turlara katılmalısınız.
Natural History Museum ise: ilginç binası için, mutlaka görülmesi gereken bir müzedir. Burası: etkileşimli sergilerden oluşuyor. Yeni galeri, ekolojik olaylarla ilgili düzenlenmiştir. Ancak, müzeden çıktıktan sonra, aklınızda, daha çok binanın kendisi ve içindeki dev modeller kalacaktır. Pişmiş toprak cepheye sahip bir Romanesk “katedral” ve gerçek boyutlardaki 28 metrelik mavi balina ile, 5 metre yükseklikteki dinazor iskeleti.
Science Museum ise büyüleyicidir. Müzede sergilenen eserlerden birkaçı şunlardır: dünyanın en eski lokomotifi
“Puffing Billy”, Stephenson’ın ünlü “Rocket”i, Amy Johnson’un “Gypsy Moth”u ve Apollo.
Bu müzenin üst katında: “Welcomme Museum of the History of Medicine” var.
Bu semtte: kalabalık bir Fransız nüfus yaşıyor. Yani: buralarda, iyi pastaneler bulmak mümkün. Birçok restoranın, otelin ve mağazanın burada bulunmasının yanı sıra, toplu taşımacılığın etkin olması nedeniyle, South Kensington yerli halkın ve turistlerin en gözde semtlerinden biridir.
CHELSEA
Londra şehrinde, moda dünyasının kalbinin attığı bir yer olarak öne çıkıyor. Mary Quant, King’s Road üzerinde, ilk butiği açarak bunu başlatmıştır. Yetmişli yılların sonunda ise: avangard tasarımcı Vivienne Westwood ile Malcolm McLaren, dünyaya punk çılgınlığını buradan yaymışlardır.
Doksanlı yıllarda ise, Chelsea, oldukça durgunlaşır. Günümüzde: King Road’da: mağaza zincirleriyle, kendine özgü butikler var. Fakat, burası, yürüyüş yapmak için de uygun bir yer olarak öne çıkıyor.
Semtin en göz alıcı kıyafetlerini: en eski ve en muhafazakar sakinleri giyerler. Yaşlılar: günlük olarak deniz mavisi üniformalarını, onur davetlisi olarak katılacakları bir davette giderken de 18.yüzyıldan beri tasarımı değişmemiş olan, ünlü kırmızı ceketlerini giyerler.
1692 yılından beri, semtin en önemli binalarından biri sayılan “Royal Hospital” da yaşarlar. Hastaneye Royal Avenue’dan gidiliyor.
HAMPSTEAD
Şehrin, en güzel kasabalarından biridir. Burada: uzun süre, birçok sanatçı ve düşünür yaşamıştır. Buradaki en dikkati çeken yer: 324 hektar büyüklüğündeki “Hampstead Heath” dır. 16. yüzyıldan beri, Londra şehrinin yerlileri, dinlenmek için buraya gelirler.
Kasabanın merkezindeki daracık şirin sokaklarda, güzel bahçeli evler bulunur. Bu evlerden üçü ziyarete açıktır. Bunun dışında, burada görülebilecek yerler şunlar: Hampstead Theatre, Freud Museum, Keats House, Kenwood House, Fenton House, Camden Arts Centre.
Burası, her ne kadar Londra şehrinin ayrılmaz bir parçası olarak görülse de, tam bir köy atmosferini yansıtıyor ve bu özelliği ile cazibesini koruyor.
SOUTHWARK
Eski dönemlerde, bu semt: genelevler ve çetelerle gündeme gelirmiş. Günümüzde ise: gezmesi en zevkli semtlerden biridir.
Burada: “Shakespear’s Globe Theatre and Exhibition” var. Yaz ayları boyunca: Shakespeare’in açık havada sahnelenen oyunlarını izleyebilirsiniz. Tiyatro sahnesi: orjinaline son derece sadık kalınarak hazırlanmıştır.
Tate Modern: Thames nehrinin güney kısmındaki, kültürel hayata katılan en son yeniliktir. Kuzey yakadaki Tate Gallery’in modern sanat koleksiyonu buraya taşınmıştır. İsterseniz, The Gallery’den başlayarak, Thames’in üzerinden diğer yakaya uzanan iskele köprüyle Tate Modern’e geçmeniz mümkün. Burada: Southwark Street girişinde, Borough Market var. İlginizi çekebilir, uğrayabilirsiniz.
İngiltere Londra; İşte, size yalnızca birkaç kelime ile, Londra: Yağmurlu, sisli ve belki de bazıları için sıkıcı bir yer. Taksileri pek sevimli, yağmurun günde 7 kez durduğu ve 8 kez yeniden yağmaya başladığı bir yer. Asık yüzlü insanlar kenti. Londra’da hiçbir şey kesin değildir, sadece pahalıdır.
GENEL
Yüzyıllarca, Londra, dünyanın birçok yerinden gelen gezginler için, gözde duraklardan biri olmuştur.
Çünkü: büyüleyici müzeler, sanat sergileri, ihtişamlı malikaneler, kiliseler ve parklar: bu gözdeliğin en büyük sebebidir. Bunların dışında: açık hava kafeleri, sokak müzisyenleri ve pazar yerleriyle sokak hayatı yeniden canlanmıştır. Tutucu kesimlerin hoşuna gitmese de, bazı insanların sabahın erken saatlerine kadar partilerde eğlenmekten ve Pazar günleri alışverişe çıkmaktan hoşlanması, şehrin gece hayatını ve alışveriş geleneğini değiştirmekte ve hareketlendirmektedir.
Londra’da bütün yabancıların kendilerini yerli olarak hayal edebilecekleri ve her zaman ziyaret etmeyi düşleyecekleri bir şehirdir.
Londra, dünyanın en önemli iş ve finans merkezlerinden biridir. Birbirinden farklı: tam 600 banka var. Evet, yanlış okumadınız, şube değil, tam 600 banka merkezi burada, yani sonuçta, dünya para piyasalarının merkezlerinden biri.
Yeşili bol olan bir şehirdir. Şehirde: 143 tane park ve bahçe bulunmaktadır.
Thames Nehri, şehri ikiye bölmektedir. Nehir: Kuzey denizine dökülüyor. Nehrin denize döküldüğü yerden, 64 km. içeride, şehir, ırmağın iki yakasına kurulmuş.
Londra: merkez şehir ve 32 ilçeden oluşmaktadır. Bu şehirde: yaklaşık 8 milyon insan yaşıyor. Bu nüfusu ile, Avrupa Birliğinin, 2’nci büyük kentidir.
ULAŞIM VE HAVAALANLARI
İstanbul-Londra arasındaki uçuş süresi, yaklaşık 4 saat.
Londra şehrinde, 5 havaalanı bulunmaktadır. Dünyanın en kalabalık hava trafiği: Londra’da yaşanır. Bu şehirde: 5 tane uluslar arası havaalanı bulunuyor. Ancak: Heathrow ve Gatwick en büyük iki merkezdir.
Heathrow
Yolcular için, yıldırıcı olabilmektedir. Herhangi bir uluslar arası geliş kapısından, terminalin merkezine yürümek, sonsuza kadar sürecekmiş gibi görünür. Dünyanın en fazla uluslar arası yolcu taşınan havaalanıdır. Adeta, Londra şehrinin dünyaya açılan kapısıdır. Dört adet terminali bulunuyor. Londra şehir merkezine uzaklığı ise, 24 km. Şehrin batısındadır.
Havaalanından şehir merkezine, en hızlı ulaşım şekli: her 15 dakikada bir kalkan ve Paddington Station’a varması: 15 dakika süren Heathrow Ekspres’tir. Yani: Londra merkez ile havaalanı arasındaki en hızlı ulaşım şeklidir.
Muhtemelen, dünyanın, kilometre başına en pahalı raylı sistem ücretine sahip olan Express’te: 1 kişilik bilet 14 Paundur.
Londra’ya otobüsle ulaşımı sağlayan Airbus servisi: kırmızı çift katlı ve tek katlı otobüslerle, 1-4 terminallerinden kalkar. Klimalı olan bu otobüslerde, geniş bir bagaj deposu bulunuyor. Bu aracın biletini: otobüs şoföründen, Airbus veya National Ekspres temsilcisinden veya otel görevlisinden satın alabilirsiniz.
National Ekspres ise yaklaşık yarım saatte bir Heathrow Central’den Victoria Coach Station’a otobüs seferleri düzenlenir. Yolculuk 45 dakika sürer ve fiyatı 10 paunt.
Heathrow’daki taksi hizmetleri de iyidir. Londra şehrinin siyah taksileriyle şehre ulaşım, gidilen yere göre yaklaşık 30 Paunt civarındadır.
ÜLKEYE GİRİŞ
Ülkeye girişte: hangi adreste kalacağınızı belirten bir giriş formu doldurmanız gerekir. Gümrük memuru: Britanya’da belirli bir süre kalmanıza izin verdiğini belirten damgayı, pasaportunuza basar.
İKLİM
Şehirde, ülkenin genelinde olduğu gibi: nemli, deniz iklimi hakim. Yazları serin, kışları ise ılık geçiyor. Kışın özellikle kar yağışı hiç eksik olmuyor. Ama, inanın kar yağdığı zaman, şehrin görüntüsü bir başka oluyor. Yıl boyunca: yağmur görmek mümkün. Yazının başında söylediğim gibi: günde 7 kere yağmur duruyor, ancak 8’nci kez yağmur yine yağabiliyor. Yağışın en yoğun olduğu dönem ise, kasım ayı.
Dolayısı ile, bu şehre gidecekseniz: yanınızda, mutlaka bir şemsiye veya yağmurluk bulundurmanız şart. Yazları ince, kışlar ise kalın giysileriniz olmalı. Yine de: Londra gezilerinin en güzel yanlarından biri, gidecek mevsim tercih etmek sıkıntısı olmaması. Her ayın mutlaka cazibeli bir yanı var. Örneğin: havanın soğuk ve karanlık olduğu Aralık ayı, müzeleri ziyaret etmenin en güzel zamanıdır.
PARA
Para birimi: Sterlindir. Yani: Euro değil. Bir Sterlin: 100 peniden oluşur. Uluslar arası para kod ismi: GBP. Londra’daki büyük mağazaların çoğunda;: Euro’da geçerlidir. Şehrin belli başlı alışveriş semtlerindeki ve banliyölerindeki ana caddelerde, büyük bankaların şubeleri vardır. Büyük bir ihtimalle, en iyi döviz kurlarını: ATM’lerde bulabilirsiniz. Kendi banka kartınızla, burada işlem yaptırabilirsiniz. Otellerde, restoranlarda ve mağazalarda, uluslar arası kredi kartları geçerlidir.
Bu arada: 1 İngiliz Paundunun, bizim paramız ile, değişiminin ne olduğunu merak ederseniz, bu konudaki bilgiyi internetten her an en sağlıklı şekilde alabilirsiniz. Ama, genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, 1 İngiliz Paundu, bizim paramızla, muhtemelen 10 TL. arasında olmaktadır.
BAHŞİŞ
Bazı restoranlarda, hizmet bedeli, hesaba eklenir. Bu durumda, ayrıca bahşiş vermenize gerek yoktur. Servisten özellikle memnun kalmadı iseniz, bahşiş vermek zorunda değilsiniz. Genellikle: garsonlara % 10-15, taksi şoförlerine % 10-15, tur rehberlerine ve taşıyıcılara 1 ya da 2 Paund vermek yeterli olacaktır. Sinema, tiyatro gibi yerlerde, bahşiş vermeniz beklenmez. Diğer bazı yerlerde ise, bahşiş kararı size aittir.
İNSANLAR
Avrupa’nın en fazla beyaz ırk harici insanın yaşadığı şehirdir. Londralılar fazla sıcakkanlı ve samimi olmasalar da, dünyanın en kibar insanları arasında sayılırlar. Size her zaman için “bayım” veya “bayan” şeklinde hitap ettiklerini görebilirsiniz.
İngilizlerin, soğukluk veya ukalalık gibi dillere destan bazı özellikleri: gün geçtikçe geçerliliğini yitirmektedir. İş çıkışında metroda yüksek sesle konuşmak ya da sıraya girmemek çok yadırganır. Siz kibarsanız, karşınızdakiler sizden daha kibar olurlar.
Mağaza veya restoranlardaki görevliler veya polis memurları: size “Sir” veya “Madam” diye hitap ederler. Bu tip nazik davranışlara, aynı şekilde karşılık vermeseniz “ukalalık” olarak algılanır.
DİL
Şehirde, 300’den fazla dil konuşulmaktadır. Resmi dil: İngilizce. Ancak: Almanca, Fransızca da genelde anlaşılmaktadır.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Londra; trafik lambalarının, ilk kullanılmaya başlandığı bir başkent. Ulaşımın en pahalı olduğu şehirler arasında da sayılıyor.
TAKSİLER
Londra’nın siyah taksileri, dünyanın en iyileridir. Geleneksel taksilerin, kendilerine özgü dizaynları var. İçleri geniştir. Büyük pencerelerinden, dışarıyı rahatlıkla seyredebilirsiniz.
Taksi şoförleri: son derece zor bir sınavı geçmek zorundadırlar. “The knowledge” adıyla bilinen bu sınavda, şoför adaylarının, belli bir güzergahtaki bütün yerleri ezbere bilmeleri beklenir. Sonuçta: tüm cadde, sokak vb. yerleri çok iyi biliyorlar.
Genelde: tren ve otobüs duraklarında bulunuyorlar. Ancak: “For Hire” lambası yanan taksileri, yolda elinizi kaldırarak durdurabilirsiniz. Gideceğiniz yer: 9.6 km. den yakın ve Metropolitan Police District’in içinde olduğu sürece, şoför, sizi istediğiniz yere kadar götürmek zorundadır. Tutarı, taksimetreden okuyabilirsiniz. Bunun dışında, ücret , pazarlığa da tabidir. Önceden anlaşabilirsiniz. Yine de, Londra şehrinde, taksi ücretleri biraz pahalı geliyor. Gidilen mesafe, süre ve seyahatin ne zaman yapıldığı ücret açısından önemli. Şoförler, ücretin ne olabileceğini, size söyleyebiliyorlar, ancak eğer özel bir anlaşma yapmadıysanız, biraz önce söylediğim gibi, taksimetreye göre, ödeme yapılıyor.
Siyah taksiler dışında, şehirde hizmet veren diğer taksiler: “Minicabler”dir. Bu taksilerin şoförleri, diğerleri kadar bilgili ve nitelikli değildirler. Ayrıca, ücretlendirme, taksimetreyle yapılmaz. Kurallara göre: bu taksileri yolda çeviremezsiniz ve onlar da, yolda müşteri arayamazlar.
METRO
Dünyada, metronun ilk kurulduğu yer. 1800’lü yıllardan bu yana hizmet veriyor. 1863 yılında, Metropolitan Railway adıyla açılmış. Yapılış amacı: at arabalarından oluşan trafik yoğunluğunu azaltmak. Yapılan ilk hatlarda, buharlı trenler kullanılmış. Bunun sonucu olarak, metronun bazı yerlerinde, kömür dumanını atmak amacı ile, havalandırma bacaları var. Yine de, sıcak yaz günlerinde metroya binmek biraz problemli, çünkü sıcaktan bunalmamak elde değil.
Dünyanın en eski metrosu. Underground (yer altı) ismi ile anılıyor. Ancak: istasyon levhalarındaki şekli nedeniyle, metroya, argoda “tube” ismi verilmiş. Evet, halk arasında “tube” denilen metro, birçok Londralının kullandığı, en hızlı ulaşım sistemidir. Mesai başlangıç ve bitiş saatlerinde, oldukça kalabalıktır. Seferler, gece yarısına kadar devam eder. Elektronik turnikeden biletinizi göstererek giriyorsunuz ve biletinizi sakın atmayın. Çünkü, indiğiniz yerde, istasyondan çıkarken, biletinizi tekrar göstermeniz gerekiyor. Metro istasyonlarında: metro haritaları bedava olarak veriliyor. Mutlaka bir tane edinin. Bazı hatların ikiye ayrıldığını unutmayın ve metronun önünde gidilen yeri belirten tabelayı, her zaman kontrol edin. Ancak: gece yarısından sonra, can güvenliğiniz açısından, metroya binmenizi önermiyorum.
Metronun toplam 274 istasyonu var. 12 tane, birbirine bağlantılı hattan oluşuyor. Merkezden şehir dışına kadar uzanıyor. Yoğunluğun fazla olduğu saatlerde, birkaç dakikadan fazla beklemiyorsunuz.
OTOBÜSLER
Çoğu otobüs: saat: 06.00-23.00 arasında çalışır. Geceleri ise, genellikle: Trafalgar Square’den kalkan otobüsler, her saat başı sefer yaparlar. Güzergah haritaları ve tarifeleri ücretsiz bulabilirsiniz.
Şehirde: geleneksel, arkadan atlayarak binilen ve inilen, 2 katlı, Londra otobüslerinin sayısı azalmış. Ancak, bazı hatlarda, hala görmek mümkün. Günümüzde: yine 2 katlı olan, ancak öndeki kapıdan binilerek, şoförden bilet alınan yada şoföre abonman kartı gösterilen otobüsler daha yoğunlukta kullanılıyor. Ayrıca: tek katlı olup, iki kapılı otobüs ve körüklü üç kapılı otobüsler de bulunuyor.
Bütün otobüsler: kırmızı kapılıdır. Şehir merkezinin dışındaki yerleşim birimlerinde, otobüsler için işaretlenmiş bölümlerden gidiyorlar. Bir otobüsün; bir durakta durmasını istediğinizde; işaret vermeniz gerekiyor. Bunun için, otobüs durağında iken, elinizi kaldırıp, otobüs şoförünün dikkatini çekmeniz ve otobüsteyken ise, “dur” düğmelerinden birine basmanız gerekiyor.
Şehir merkezinde: otobüse binmeden önce, ya bir bilet ya da abonman kartı almalısınız. Çünkü: otobüs şoförleri para kabul etmiyorlar. Otobüse binmeden önce: otobüs bileti almanız gerektiği durumlarda, bozuk para ile çalışan bilet makinelerini, otobüs duraklarında bulabilirsiniz. Otobüs şoförüne; bilet almak için para verdiğiniz durumlarda: eğer şoförün bozuk parası yoksa, sizi otobüse bindirmeyebilir.
Evet, her şey bir yana. Bilet fiyatları nedir? Mesafe ne olursa olsun, tek yön bir bilet fiyatı: 2 GBP. Otobüs değiştirme durumunda; yeni bir bilet almanız gerekir. Çoklu bilet, ya da toplu taşıma araçlarını, uzun bir süre sürekli olarak kullanacaksanız; çeşitli abonman kartlarından, durumunuza uyanı satın alabilirsiniz.
KONAKLAMA
Otel konaklama: Şehirde, bütçenize uygun: 3, 4 ve 5 yıldızlı otel bulmak mümkün. Kahvaltı, yarım ve tam pansiyon seçenekleri var. Odalar: tek-çift ve suit olarak hizmet veriyorlar.
Aile Yanı konaklama: Özellikle, eğitim için şehre gelenlerin tercih ettikleri bir yöntem. İngiliz aile yaşamı ve kültürü hakkında, bilgi sahibi olabilirsiniz. Aileler, dil okulları ile anlaşma yapıyorlar ve evin uygunluğu ve büyüklüğüne göre, en fazla 4 öğrenciyi misafir olarak kabul edebiliyorlar. Tek ve çift kişilik oda seçenekleri var. Bunun dışında: tuvalet ve banyo, ortak kullanım alanları olarak ortaya çıkıyor. Giriş çıkışlarda herhangi bir kısıtlama olmamakla birlikte, aileyi rahatsız etmeyecek şekilde, uygun davranışlarda bulunmak gerekiyor.
DİL OKULLARI
Yabancı dil okulları: şehirde, farklı yerlerden gelen insanların tanışmaları için ideal yerlerdir. Çok fazla sayıda ve nitelikte, dil eğitimi veren okullar var. Dil okullarının seçiminde; bu konuda uzman olanlardan yardım almanızı ve bunun sonucunda seçim yapmanızı öneririm.
Yine de, bir iki örnek vermek gerekirse:
EC Londra Dil Okulu (EC London): bu okul, şehrin merkezi bölgelerinden biri olan Covent Garden bölgesindedir. 1969 yılında kurulmuştur. Kaliteli eğitim ile, haklı bir üne sahip olan okul, 13 sınıfa sahiptir. 2006 yılında tadilat görerek modern bir yapıya bürünen okulda, kütüphane ve ücretsiz internet erişimi sunan bir de internet kafe bulunuyor.
Eurocentres Londra Dil Okulu (Eurocentres London): Şehrin merkezindedir. British Council tarafından akrediteli okullardan biridir. Göz alıcı okul binası, öğrencilerin konforu için düzenlenmiş alanlar yoğunluktadır.
Bunların dışındaki dil okulları: şehir merkezine çeşitli uzaklıktadır.
İngiltere Londra Tarih; Şehir yaklaşık 2000 yıl önce, Romalılar tarafından kurulmuştur. Roma imparatoru Caesar: imparatorluk topraklarını genişletmek için, İngiltere’ye iki kere gelir. (MÖ.56 ve 55 yıllarında) Ama: yerleşime dair herhangi bir iz bırakmadan geri döner. Ada: MS.43 yılında, İmparator Claudius tarafından ele geçirilir.
İmparator; Thames nehri üzerine, ilk köprüyü kurarak, Londinium adlı ticaret limanının temellerini atar. Yani, dünyanın en eski kentlerinden biridir. İsmin kökeninin “akan nehir” olduğu düşünülmektedir.
Romalı mühendisler; bugün “City” olarak bilinen bölgeye: 1 bazilika, 1 meydan, tapınaklar ve yaklaşık 50.000 kişilik nüfusun yaşayabileceği büyüklükte, malikaneler yaparlar. Bugün St.Paul’s Cathedral’ın bulunduğu tepeye: Romalılar döneminde, tanrıça Diana adına adanmış bir tapınak ve çeşitli ibadet yerleri yapılır. Ayrıca: 1988 yılında, Guidhall yakınlarındaki kazılarda bulunan, bir dev amfiteatr inşa edilir.
Takip eden dönemde; Roma imparatorluğuna karşı, bu bölgede birçok saldırı olur. Romalılar, bunun üzerine; şehirlerini, büyük taş surlarla çevirmeye başlarlar. Bu surların kalıntıları: “Barbican” bölgesinde görülmektedir.
Roma imparatorluğunun duraklaması ve düşüşe geçmesi üzerine: MS.410 yılında, Londra’daki ordular geri çağırılır. Bu dönem: karanlık çağın başlangıcıdır. Londinium: bataklık haline gelerek, bir hayalet kasabaya dönüşür.
Bu dönemde
Saksonlar, Kuzey Denizini aşarak, adaya ayak basarlar. Londra ise: bölgede bulunan son Romalıların tohumlarını attıkları Hıristiyanlığın etkisi altına girer. Aziz Aethelbert, ilk Hıristiyan kral olarak: ahşap bir kilise yaptırır ve Aziz Paulus’a adar. Bu kilise, gelişen tarihi süreçte, dört kez yıkılır ve yeniden inşa edilir.
Saksonlar ve Vikingler ve Danlar arasındaki çatışmalar sonucu: Dan’lar galip çıkarlar ve 1016 yılında, Londra, Winchester’in başkenti olur. 1040 yıllarında: dindar kral Aziz Edward: Westminster Abbey’i yaptırır. Ancak: William, 1066 yılında, Edward’ı yener ve “Abbey”de taç giyer. Bu gelenek, devam eden yüzyıllar boyunca aynı şekilde sürer.
William: Londra’nın zenginliğini ve ticari potansiyelini fark ederek kilise ile olan ilişkilerini geliştirir. Günümüzün anıtsal kulesi: “Tower of London” ın yapımını başlatır. Başlangıçta: yalnızca, çamur ve ahşaptan basit bir kale olan bu yapı; kralın gücünün simgesi olarak, White Tower ile birlikte, muhteşem bir saray-kaleye dönüşür.
1136 yılındaki yangında: ahşap binaların yanmasından sonra; şehirde düzenli sokaklar açıldı, taş ve tuğla binalar inşa edildi. Diğer yandan ise, yabancı tüccarların kurduğu koloniler de gelişti.
Kral Aslan Yürekli Richard döneminde
Londra Belediye Başkanı seçimle belirlenir. 1215 yılında ise, John tarafından: “Magna Carta” imzalanır. Bu anlaşma: Londra şehrine, özerklik sağlar. Palace of Westminster, hükümetin merkezi olur.
1340 yılında, şehrin nüfusu: 50.000’dir. 1348 yılında ise, kara ölüm denilen veba salgını sonucu, Avrupa’nın diğer birçok yerinde olduğu gibi, bu şehirde de, halkın yarısı ölür.
VIII. Henry’in, 1547 yılında ölümü üzerine, kızı I. Elizabeth dönemi başlar. Elizabeth’in 45 yıllık iktidarında: İngiltere, daha önce görmediği kadar zengin ve güçlü bir ülke haline gelir. 1588 yılında, İspanyol donanması, İngiliz deniz gücü tarafından yok edilir ve İngiliz denizcileri, bundan sonra, yeni zenginlikler bulmak amacı ile denizlere açılırlar ve sömürgecilik dönemi başlar.
I. Elizabeth’den sonra:
Tahta çıkan Stuartlar, başarısızlıklarıyla hatırlanırlar. Kral I. James: 1605 yılında, Barut suikastına kurban gitmekten son anda kurtulur. 5 Kasım tarihinde, Guy Fawkes denilen bir adam, kralı havaya uçurması planlanan patlayıcıyı ateşlerken yakalanır. Bu tarih, her yıl, Guy Fawkes kuklaları yakılarak, havai fişek gösterileri eşliğinde hatırlanmaktadır.
Daha sonraki tarihlerde gelişen olaylar sonucu monarşiye son verilir. Britanya, kısa bir süre için cumhuriyetle yönetilir.
1665 yılında, yine bir veba salgını görülür. Muhtemelen, 110.000 insan ölür. Şehir tam vebadan kurtulurken, 1666 yılında, büyük bir yangın çıkar. City of London bölgesinin, yaklaşık yüzde 80′ lik bölümü zarar görür ve 100.000 kişi, evsiz kalır. Yangın sırasında, şehir kısa sürede boşaltılır, yalnızca 8 kişinin öldüğü kaydedilir.
Sir Cristopher Wren
Yeni şehrin yapımı ile ilgili komisyonun başkanı olur. Wren’in, büyük yangında ölenler için diktiği anıt: 311 basamaklı merdivenine tırmanan ziyaretçilere, muhteşem bir manzara sunmaktadır.
18. yüzyıl ile 19.yüzyılın başlarında: Londra, dinamik bir başkent haline gelir. British Museum halka açılır. Bu dönemde: nehrin güney yakası ile East End bölgesi: gecekondu mahalleleriyle doludur. Şehirli yoksullar, kendilerini alkole verirler. Cin tüketiminin yaygınlaşmasıyla, suç oranları yükselir.
Britanya ve Amerika kolonileri arasındaki vergi anlaşmazlığı sonucu, Amerika bağımsızlık savaşını kazanır. Ada: 18.yüzyılda, Fransız Napoleon’un istilası ile karşı karşıya kalır.
Amiral Nelson, 1805 yılında, Trafalgar savaşında, Fransız donanmasını yenince, bu istila olasılığı biter. 10 yıl sonra, Wellington Dükü, Waterloo Savaşında, Napoleon’un yine yener.
1801 yılında: Londra, bir milyonu aşan nüfusu ile, dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri haline gelir. Kolonilerin zenginlikleriyle yüklü gemiler, East End limanlarına, yeni insanlar ve kültürler getirirler.
Zenginler, imparatorluğun yağmalarından beslenerek iyice zenginleşirler. Yoksullar ise, içler acısı ortamlarda yaşamaya devam ederler.
Londra, hızla büyümektedir. 1855 yılında: Metropol İdaresi Kanunu çıkarıldıktan sonra: şehrin metropolleri gelişmeye başladı.
Zamanla gelişen ulaşım olanakları: şehrin, dış banliyölere doğru gelişmesinde önemli rol oynadı. 1861 yılında, nüfus, 3 milyonu aşar.
Toplu taşımanın gelişmesiyle, şehir sınırları, kırsal bölgelere kadar yayılır. Otobüsler, trenler ve 1863 yılında açılan, dünyanın ilk yer altı demiryolu, yepyeni bir Londralı tipini yaratır. Her gün evle-iş arasında gidip gelen banliyö trenli kesim.
Derken, 1915 yılında, Alman zeplinleri, şehre ilk bombaları bırakmaya başlarlar. I. Dünya savaşı sonucu, Londra’nın genç nesli tükenir. Şehir, tam 57 gece bombalanır.
Savaşın sonunda, şehirde, 30.000 kişi ölmüş, 3.5 milyon ev harap olmuştur. Bütün bunlara rağmen, Winston Churchill; Britanya’nın boyun eğmeyen önderi haline gelir.
1939 yılında, çevredeki yerleşmelerle birlikte, Londra metropoliten alanının nüfusu: 8 milyona yaklaştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında: havadan gelen akınlarla, şehir ağır bir yıkıma uğradı, ancak sonraları yeniden inşa edildi.
Savaş sonrası: şehirde, molozların temizlenmesi ve tutumluluk dönemi başlar. 1951 yılında, Britanya Festivali, başkenti tekrar güzel sanatların merkezi haline getirir. 1960 yıllarında, şehre, rock yıldızları, sanatçılar ve moda tasarımcıları akın etmeye başlar.