İngiltere Londra City ve Southwark;
İlk olarak MS.50 yıllarında Romalıların yerleştikleri şehrin en eski bölümü “City” olarak isimlendirilir. Yaklaşık 2.6 kilometre karelik alanı kaplayan semtte, Roma duvarları halen görülebilmektedir ve bu semt günümüzde dünyanın finans merkezidir.
Tarihi binalar, pek çok eski bar ve yüzlerce zanaat loncasının merkezi buradadır. Bölgenin en yüksek noktası olan St.Paul’s Cathedral’den başlayın ve kubbesinden görülen Londra manzarasını izleyin.
Bu kadar ufak bir alana sıkıştırılmış olan 47 kiliseyi görebilirsiniz. Guildhall’u (City bölgesinin antik hükümet evi) ziyaret edebilir ve City’nin geçmişini görebileceğiniz en iyi yer olan Museum of London’u gezebilirsiniz.
Hafta içi, bu bölge gelip geçen 310.000 işçinin koşuşturmacasına şahitlik yapar. Akşamüstleri ve hafta sonları bölge sessizdir. Çünkü burada yalnızca 10.000 kişi sürekli yaşar. Tarihi binaların yanında yükselen gökdelenler ile yapılar birbirine yakın ve ana cadde yoğun olabilir, ama ara yollar sizi orta çağ patikalarına, ilginç barlara ve yapraklarla dolu kilise avlularına ulaştırır.
City’nin sembolü olan “St George’un Haçı işlenmiş bir kalkan tutan griffin heykeli” sınırı belirler.
Evet, günümüzde pırıl pırıl ofis binalarıyla dolu olan City, başkentin en eski bölümüdür. 1666 yılında yanan binaların büyük bölümü, Sir Christopher Wren tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kiliselerin çoğu ise II. Dünya Savaşından zarar görmeden kurtulabilmiştir. Ticaret her zaman bu bölgenin can damarı olmuş, tüccarlar ve bankacıların gücü buraya belli bir özerklik kazandırmıştır.
Hükümdarın bile validen izin almadan geçemediği bölge iş saatlerinde canlı, geceleri ise sessizdir.
Southwark
İngiltere Londra City ve Southwark;
Ortaçağda, Thames’in güney kıyısındaki Southwark zevk peşinde koşanların, fahişelerin, kumarbazların ve kanun kaçaklarının mekanıydı.
1550 yılında yönetimi City’ye geçtikten sonra bile meyhaneleri ve randevu evleri büyümeye devam etti. Shakespeare’in oyunlarının ilk sahnelendiği “Globe” (1598) gibi tiyatrolardan önce, burada ayı oynatılan mekanlar bulunuyordu. Eski Southwark’ın hazineleri çoğunlukla yaratıcı bir şekilde yeniden ve keyifli gezintilerin yapıldığı nehir kıyısındadır.
TEMPLE
İngiltere Londra City ve Southwark;
Middle Temple Lane.EC4 adresindedir.
İnner Temple ve Middle Temple: hukuk eğitimi veren ve Londra’nın dört Inns of Court’undan ikisini oluşturan (diğer ikisi Lincoln’s Inn ve Gray’s Inn), birkaç hoş meydanın bir araya geldiği yerdedir.
Dört okul da benzer işlevlere ancak farklı sistemlere sahiptir. Geleneğe göre: Britanya’da avukat olmak için hazırlananlar, resmi olarak kabul edilmeden önce sınavları geçmenin yanı sıra bu Inn’lerden birine üye olmak ve burada 24 akşam yemeği yemek zorundadırlar.
Templier adı: 1118 yılında kutsal topraklara hacı olmaya gidenleri korumak üzere kurulmuş bir tarikat olan “Templier Şövalyeleri”nden gelir. Templar tarikatı üyeleri 1312 yılında ahlaksızlık ve sapkınlıkla suçlanıp kapatılıncaya dek buranın sahibi olmuşlardır.
Ancak dağılmalarının gerçek nedeni fazla zenginleşmeleri ve kraliyete bir tehdit olarak görülmeleriydi. Şövalyelerin bir bölümü 12. yüzyıldan kalma mermer figürleri; yuvarlak Temple kilisesinin zemininde görülebilir.
Temple’nin diğer eski binalarından en güzeli II. Dünya Savaşındaki bir bombardımandan zarar görüp onarılmış ahşap kirişli harika bir tavana sahip Middle Temple Hall’dur.
SİR JOHN SOANE’S MUSEUM
İngiltere Londra City ve Southwark;
13.Lincoln’s Inn Fieldls.WC2 adresindedir. Giriş ücretsizdir. Salı-Cumartesi günleri arasında, saat: 10.00-17.00 arasında açıktır. Her ayın ilk Salı günü: Sir John Soane müzesi: geç açılır ve bazı bölümlerinde mumlar yakılır.
Londra şehrinin en şaşırtıcı müzelerinden birisidir.
1838 tarihinde, hiçbir unsurun değiştirilmemesi şartıyla, Sir John Soane tarafından ülkeye hediye edilmiştir. Bir duvar işçisinin oğlu olan Soane; Britanya’nın önde gelen George dönemi mimarlarındandır ve kendisine özgü sade bir Neo-klasik tarz geliştirmiştir.
Zengin bir müteahatin yeğeniyle evlenip mirasına konunca Loncoln’s Inn Fields’ bakan No.12’yi satın alarak yenilemiştir ve 1792-1794 yılları arasında burada yaşamıştır. 1813 yılında karısıyla No.13’e taşınmıştır. 1824 yılında ise arka arkaya üç ev yıkılarak tek ev olarak inşa edilen No.14’ü yenileyerek bir resim galerisi ve ortaçağ taklidi Rahip Odası eklemiştir ve burada yaşamaya başlamıştır.
Çünkü: 1806 yılında Kraliyet Akademisi Mimarlık Profesörü olarak atanınca: öğrencilerinin kendisine kolayca erişimini sağlamak istemiştir. 1837 yılında öldüğünde: Soane’nin amaçları ve hedefleri desteklemeye devam edildi.
Evet mimar Sir John Soane’in No.13’deki evi 19.yüzyıldan beri bir müze olarak ziyarete açıktır.
Günümüzde koleksiyon: Soane’in istediği gibi korunmaktadır.
Koleksiyon acayip ve genellikle açıklama gerektiren objelerden oluşan bir derlemedir. Dökümler, bronzlar, vazolar, resimler, antikalar ve Sumatra’dan gelmiş bir mantardan dırdırcı kadınları susturmak için yapılan bir ağızlığa dek, bir yığın tuhaf ıvır zıvır bulunmaktadır.
En önemli parçalar, I.Seti’nin Lahiti, Bank of England için yapılanlar dahil Soane’in kendi tasarımları, Bank ve Flaxman gibi önde gelen Neo-Klasik heykeltıraşların eserleri ve Soane’in 520 Pound’a aldığı William Hogarth imzalı 1734 tarihli “Rake’s Progress” adlı bir dizi resimdir.
Binanın kendisi de, mimari yapısından kaynaklanan sürprizler ve göz yanılsamalarıyla doludur.
Giriş katında, zekice yerleştirilmiş aynalar, ışık ve mekan oyunları yaratırken bodrumdan cam kubbeli tavana doğru uzanan atriyum sayesinde, gün ışığı tüm katlara yayılır. Kahvaltı odası: dışbükey ayna ile taklit kubbeli tavan yaratılmıştır.
Ayrıca: kırmızı odalar, bulutlu gibi boyanmış bir tavan, boyalı duvarlar ve bir geometrik merdiven ilgi çekmektedir. Üst katta: geçici sergiler için Caruso St John Architects tarafından tasarlanan yeni bir galeri görülür.
ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT
İngiltere Londra City ve Southwark;
West Smithfield.EC1 adresindedir. İngiltere’de hayatta kalan en iyi Norman kiliselerinden birisidir.
Tarihi Smithfıeld bölgesi, asi köylülerin lideri Wat Tyler’in 1381 yılındaki idamı ve I. Mary (1553-1558) döneminde Protestan şehitlerin yakılması gibi bir dizi kanlı olaylara sahne olmuştur.
St Bartholomew-the-Great: Londra’nın merkezinde, hala düzenlenen tek yiyecek pazarı olan Smithfield et pazarının arkasında, sakin bir köşede Londra’nın en eski kiliselerinden biridir.
Bu tarikat kilisesi: 1123 yılında Raphael isimli bir keşiş tarafından kurulmuştur.
Kral I. Henry’nin soytarısı olan Raphael, rüyasında Aziz Bartolomeus’un kendisini kanatlı bir canavardan kurtardığını görmüştü. (Aziz Bartolomeus: İsa’nın 12 havarisinden biridir.)
Keşiş olduktan sonra da eski işini hatırlayarak her yıl düzenlenen Bartolomeus Şenliğinde, toplanan kalabalığı jonglörlük numaralarıyla eğlendirirdi.
Günümüzde de Raphael’in mezarı kilise içinde görülebilir. Bu mezar: kuzey tarafta “Rahere Türbesindedir. Rahere ayaklarının dibinde: rakamları etkileyici parlak renklere boyanmış ve Kral Henry I tarafından tarikata verilen armanın bulunduğu bir kalkan tutan melek tasviri görülmektedir.
1539 yılında tarikat çözüldü ve kilisenin nefi yıkıldı. Ancak: manastır binaları büyük ölçüde sağlam olarak korundu ve 1860 ve 1886 yıllarında yapılan restorasyonlar ile onarılmıştır. Ancak, 1929 yılında büyük bir yeniden inşa ve restorasyon yapılmış ve Ortaçağ kalıntıları düzenlenmiştir.
Üzerinde Tudor döneminden kalma giriş binası bulunan 13.yüzyıl kemeri, Manastırların Kapatılması sırasında yıkılana dek kilisenin girişi olmuştur.
MUSEUM OF LONDON-LONDRA MÜZESİ
150 London Wall.EC2 adresindedir. Dünyanın en büyük kentsel müzelerinden birisidir.
Müzede, Londra yaşamı, tarih öncesinden-Thames’in bataklık kıyılarında kurulan ilk yerleşimden günümüze, 20. yüzyıla kadar uzanan tarihi hakkında her şey anlatılmıştır. Müzede toplam 1.1 milyon nesne bulunmaktadır.
Arkeolojik bulgular, orijinal ev aletleri, yeniden yaratılmış sokak ve iç mekan görüntüleri, 1932 tarihli bir yayın stüdyosu ve Woolworth’ten bir mağaza yazarkasa bir arada sergilenmektedir.
Müze dışında ise, eski Londra duvar parçalarını görebilirsiniz.
Müzenin bölümleri şunlardır
Londra Öncesi
Bu galeride: MS.50 yılında Romalıların bölgeye gelmesinden önce, yani MÖ.450.000 yılına kadar giden prehistorik dönem anlatılıyor. Burada: Londra insanları ve çevresi arasındaki ilişkiler araştırılıyor. Bu bölümde özellikle: MÖ.245.000-186.000 yılları arasında Londra’da yaşayan ve soyu tükenmiş bizon (yabani öküz) un etkileyici kafatasını görmelisiniz. Ayrıca: Londra bölgesinde bulunmuş eski insanlardan birinin kalıntısı olan Shepperton kadını iskeleti ki, bunun 5640-5100 yaşında bulunduğu tahmin ediliyor.
Roma Dönemi-MS.50-410
MS.50-410 yılları arasında bölgede egemenlik kurmuşlardır. Müzenin bu galerisinde: Roma heykel sanatının en güzel örneklerinden olan Roma kartalını görmelisiniz. Ayrıca: yine Roma dönemine ait bir deri bikini, Mitra tapınağı mermer heykelleri ve 4.yüzyıldan kalma, içinde bir kadın kalıntıları bulunan nadir kireçtaşı lahit de görülmeye değerdir.
Yine Roma dönemine ait eserler arasında bulunan: parlak renkli “Southwark” hamamına ait 2.yüzyıl freski, Tudor döneminden kalma bir “Delf” tabağı ve çöpte bulunmuş “deri giysiler” görülmelidir.
Ortaçağ Londra
400 yılında Roma şehrinin çöküşünü takiben, 1558 yılında I. Elizabeth dönemine kadar olan süreçteki objeler bu galeride sergilenmektedir. Bu ortaçağ döneminde: Londra şehrinde kıtlık, yangın ve hastalıklar hüküm sürmüş ve dini ve siyasi tartışmalarla taraftarlar parçalanmıştır.
Bu galeride mutlaka görmenizi önereceklerim: Covent Garden de bir mezarda bulunan, 600 yıllarından kalma altın ve granit broş, Westminster Abbey bölgesindeki bir şapelden gelen, 15.yüzyıl sunak resimleri, 1380.yılından kalma, ayakkabılar.
Savaş, Veba ve Yangın-1550-1660
Bu galeri: İngiliz sivil savaşları, 1665 büyük veba ve 1666 büyük yangın felaketlerinin yarattığı yıkım dönemi bu galeride sergilenmektedir. Bu galeride mutlaka görmenizi önereceğim objeler: Shakespeare’in tiyatrosunun ayrıntılı modeli, Oliver Crownwell’in ölüm maskesi, 1600. yılından kalma bir itfaiyeci kaskı.
İlaveten: 17.yüzyıl bölümünde: I. Charles’ın idam edilirken giydiği gömlek ve 1666 büyük yangınının canlandırıldığı video görülebilir.
Genişleyen Şehir-1666-1850
Büyük yangın sonrası kendini yenileyen şehirle ilgili objeler bu galeridedir. Burada görmenizi önereceğim objeler: Nelson’un kılıcı, Newgate Cezaevinden bir orijinal kapı, 1806 yılına ait Rhinebeck’in havadan görünümü.
Halk Şehri-1850-1940
Londra’nın hızlı genişleme, zengin ama bölünmüş şehir olduğu yıllar bu galeride izah edilmektedir. 1850’li yıllarda Londra dünyanın en zengin şehriydi ama nüfus artışı: zengin ve fakir, ayrı dünyalar yaşayan Londralılar ile bölünmüştü.
Dünya Kenti-1950-Günümüz
Yoksulluk ve savaş sonrası, Londra kitleler için canlı ve modern bir şehir olarak ortaya çıkmıştır.
Şehir Galerisi
Şehir galerisinin merkezinde, 250 yaşındaki muhteşem “Lord Mayor Coach” bulunmaktadır. Bu kırmızı ve altın sarısı renkteki araba her yıl Kasım ayında müzeden ayrılır ve Lord Mayor gösterisine katılır ki ve Londra Belediye Başkanı tarafından kullanılır. (bu gelenek 1757 yılından bu yana devam etmektedir.)
Sackler Salonu
Bu salon, müzenin kalbindedir ve bir dinlenme yeridir.
ST PAUL’S CATHEDRAL
(Bölüm uzun olduğundan, aynı başlık altında sitede buraya ait gezi yazısını bulabilirsiniz)
ST STEPHEN WALBROOK KİLİSESİ
39.Wolbrooc EC4 adresindedir.
Burası: İngiltere’deki ilk kubbeli kilisedir. Wren: İngiltere’dekiler yok edildiği için kubbeli kiliseleri Fransa’da görmüştü. Yapı: ünlü sanat tarihçisi Sir Nikolaus Pevsner tarafından: İngiltere’nin en önemli 10 yapısından birisi olarak seçilmiştir.
Belediye Başkanının semt kilisesi olan bu yapı: 1666 yılındaki büyük yangının ardından; 1672-1679 yılları arasında ünlü mimar Wren tarafından yapılmış ve 27 Mayıs 1679 tarihinde ibadete açılmıştır. Çan kulesi ise: 1713-1717 yılları arasında inşa edilmiştir.
Wren’in: City bölgesinde yaptığı kiliselerden en güzeli olduğu söylenir. Kendi mahallesinin kilisesi olduğundan, buranın Wren için özel bir önemi vardır. Çünkü: kendisi de Walbrook bölgesinde 15 numaralı evde yaşamış ve bu kilisenin cemaati olmuştur.
Kilise: kaset süslemeli kubbesi ve duvarlarındaki güzel alçı bezeklerle: St Paul’s un habercisi gibidir. Burası: St Paul Katedralinin inşası için bir prototip olarak kabul edilir.
Süslü kubbe: sekiz korint sütunu ile desteklenir ve St Paul’s için bir prototif görevi görür. Kubbeden giren ışık seli: iç mekanda parlak ve havadar bir ortam yaratır. Öte yandan: sütunlu ferah iç mekan: gösterişsiz dış cepheden sonra şaşırtıcıdır. Dış cephe, iç güzelliği ve ihtişamı işaret etmez.
Süslü vaftiz kurnası ve zengin vaiz kürsüsü gibi orijinal eserler Henry Moor’un büyük taş altarın sadeliğiyle tam bir zıtlık yaratır. Mozaik zemin üzerinde, Henry Moor tarafından yapılan masif beyaz cilalı taş sunak ilgi çekmektedir.
Kubbe: 12 sütunla desteklenen bir kare üzerine odaklanmaktadır. Kubbenin tabanı: 8 eşit kemerle desteklenmiştir. Kare içinde bir daire oluşturan kemerler; 8 sütun tarafından desteklenmektedir.
Ancak, içeride, cam kutu içinde bulunan bir telefon dikkat çekmektedir. Bu kutu: 1953 yılında duygusal sorunları olan kişilere yardım amacıyla gönüllü bir telefon servisi olan “Samaritanlar” ı kuran Rektör Chad Varah’ın anısına yerleştirilmiştir.
Bu “Samaritans” denilen kuruluş: dünya çapında gönüllü dinleme ve kişisel sıkıntı içinde olanlara danışmanlık hizmeti vermek üzere kurulmuştur.
Kuzey duvarındaki “Aziz Stephanos’un şehit edilmesi” resmi: 1768 yılında Kraliyet Akademisi üyesi olan Amerikalı ressam Benjamin West’in eseridir.
River Walbrook: Londra şehrinde önemli bir tatlı su kaynağıdır ve 15.yüzyıldan bu yana yeraltında çalışır yani aktif haldedir.
Kiliseyi görmenin en iyi yolu ücretsiz org resitallerine ya da öğle konserlerine katılmaktır.
LLOYD’S BUİLDİNG
1 Lime Street.EC3 adresindedir.
Mimar Richard Rogers’in: 8 yıllık süre sonunda 1986 yılında tamamladığı bu bina, yine kendisine ait Pompidou Centre’ın bir benzeri ve dünyanın en büyük sigorta şirketi “Lloyd’s of London”un şehirdeki evidir. Paris’deki efsanevi Pompidou Center’dan ilham alınarak tasarlanmıştır.
Yapının 26 metre yüksekliğinde atrium’u bulunmaktadır. İnşa aşamasında: 33.510 metreküp beton, 12.000 metrekarelik çelik kaplama ve cam kullanılmıştır. Bina 14 katlıdır ve 88 metre yüksekliktedir.
Çatı üzerindeki dekoratif yapı ile, binanın yüksekliği 95 metreye ulaşır. 12 adet cam asansör, İngiltere’de türünün ilk örneğidir.
Lloyd’s un uzun tarihinden kalan iki anıt, bu ultramodern cam gökdelene yerleştirilmiştir. İskoç mimar Robert Adam’ın 1763 yılında Shelburne Kontu için bir yemek odası olarak tasarladığı “Adam Room” 11. kattadır. Atrium’un başyapıtı Lutine çanı: 1793 yılında Toulon da İngilizlere teslim olan Fransız fırkateyni “La Lutine” den alınmış ve HMS isimli bir İngiliz gemisine konulmuştur.
Ancak: HMS Lutine gemisi: Hollanda kıyıları açıklarında altın ve gümüş külçeler taşıyan kargo gemisi olarak görev yaparken batmıştır. Bunun üzerine, 1 milyon paund tutarındaki sigorta bedeli, Lloyd sigortacıları tarafından ödenmiştir.
Çok sayıda kurtarma girişimlerinin ardından, 1859 yılında, batık gemi, en önemli hazinesi olan “Lutine Bell” çanını vermiştir. Bu çan: Kraliyet Borsasında, Lloyd Teknik odasına asılmış ve gecikmiş gemilerin haberi geldikçe çalınmıştır.
Çan son olarak: 1986 yılından bu yana: mevcut Lloyd binasında bulunmaktadır. Ama yine, bir gemi geciktiğinde çalınmaktadır. Ancak nadir durumlar dışında, günümüzde yalnızca törenlerde çalınır.
Evet: Lutine Bell: 106 kg.ağırlığındadır. Çapı ise 18 inc dir.
Bir zamanlar Lloyd’s elemanları tarafından sigortalanmış olan gemi üyelerine iyi ve kötü haberleri bildirmek için çalardı. Bugün sadece kraliyet ailesinden birinin ölümü gibi ulusal veya uluslar arası yas olaylarında çalmaktadır.
Dışarıdaki paslanmaz çelikten boruları, yüksek teknolojili kanalları ve asansörleriyle bu büyük cam bina Londra şehrinin en ilginç modern binalarından birisidir.
TOWER OF LONDON
(Burası ile ilgili yazdıkların, bu başlık altında başka bölümde anlatılmıştır)
İngiltere Londra Tower of London
TOWER BRİDGE
Victoria dönemi mühendisliğinin Sir Horace Jones tarafından yapılan bu süslü köprü 1894 yılında tamamlanmış ve Londra şehrinin sembolü haline gelmiştir. Köprünün oluşturulması için, 8 yıl boyunca, 5 büyük müteahhit ve 432 işçi çalışmıştır. İki büyük paye: inşaatı desteklemek için nehir yatağına gömülmüştür.
Köprünün uzunluğu 265 metredir. Yapımında: 11.000 bin ton çelik kullanılmıştır. Mimari stil olarak: Victoria Gotik tarzı kullanılmıştır.
Köprü deniz yönünde ve iç bölümde kalan limana yakınlığı nedeniyle: tekne trafiğini karşılamak ve büyük gemilerin geçebilmesi için, açılır hareketli bir köprü oluşturulmuştur. Köprüyü açmak için kullanılan mekanizma, iki gotik kule içinde gizlidir.
1976 yılında elektrikli oluncaya kadar, mekanizma buhar gücü motorları ile güçlendirilmiş hidrolik akümülatörlerin içine su pompalanmak suretiyle çalıştırılmıştır. Her kat: 30 metre genişliğinde ve 83 derecelik bir açı ile açılabilir. Açıldığında, ortada neredeyse 45 metrelik bir boşluk oluşur. Günümüzde, bir yıllık süreçte, köprü 1000 kez açılır.
Yukarıdaki platform yani iki kule arasındaki bölüm: sokak kadınlarının ve ihtihar etmek isteyenlerin mekanı haline geldiği için 1909-1982 yılları arasında kapatılmıştır. Günümüzde tekrar kullanıma açılan bu platformdan şehrin muhteşem manzarası izlenebilir. Buraya çıkmak için ya 300 basamaklı bir merdiven tırmanmanız veya asansör kullanmanız gerekir.
Ayrıca: yine kulede, günümüzde Tower Bridge Experience adlı köprü tarihini anlatan interaktif bir gösterim düzenlenmektedir. Öte yandan: yine köprünün üzerinde kulede, Victoria motor odasını görebilirsiniz.
DESİGN MUSEUM
Butlers Wharf, Shad Thames SE1 adresindedir. Müze her gün saat: 10.00-17.45 arasında açıktır. Giriş ücreti, yetişkinler için 8 paund, öğrenciler için 6.60 paund ve 16 yaş altı çocuklar için 4.40 paund.
Tasarım Müzesi koleksiyonu: 1900’lerin başlarında toplanmaya başlanmış ve günümüzde 6000 civarında nesne koleksiyonda bulunmaktadır.
Koleksiyon: seri üretimde tasarımın tarihini anlatmaktadır ve mobilya, aydınlatma, ev aletleri ve iletişim teknolojisini içeren ve modern dünyayı şekillendiren anahtar tasarımlar önemli yer tutmaktadır.
Güncel sergide: Sergi koleksiyonundan alınan 150 nesne sergilenmektedir. Simgeler: maleme ve moda ulusal kimlik tasarımın bir yönünü araştırıyor ve her biri altı bölümde görüntüleniyor. Sergi her yıl değiştirilen bazı unsurları ile sürdürülmektedir.
Bu müze, sadece günlük kullanım için tasarlanan objelere ayrılan ilk müzedir. Kalıcı koleksiyon geçmişin mobilyaları, büro malzemeleri ve televizyonları ile ev aletleri arasında değişen beğenilen ve ticari başarıları veya başarısızlıkları anlatan bir gezinti imkanı sağlar.
G.T.Rietveld’in sandalyeleri ya da Philip Starck’ın çaydanlığı gibi seçkin tasarım klasikleri, Pyrex tabakları, Tupperware fincanlar ve Kodak İnstamatic kamera ile beraber sergilenir. Yatarak seyredilebilmesi için tasarlanmış bir televizyon gibi iz bırakmadan kaybolmuş prototipler de ilginizi çekebilecektir.
Review ve Collections galerilerindeki geçici uluslar arası tasarım sergileri, gelecekte nelerin gözde olacağı ve çeşitli eğilimler hakkında fikir vermektedir.
OLD OPERATİNG THEATRE MUSEUM
9A.St Thomas St.SE1 adresindedir. Müze her gün saat 10.30-17.00 arasında açıktır. Giriş ücretleri, yetişkinler için 6.5 paund, çocuklar için 3.5 paund.
Eski St Thomas hastanesinin büyük bir kısmı, 1862 yılında yeni yapılan demiryoluna yer açmak için yıkılmıştı. Old Operating Theatre Museum: Londra şehrindeki en sıra dışı müzelerden birisidir.
Özellikle: Ameliyathane: Avrupa’nın en eski ve eşsiz örneklerinden birisidir ve 1821 yılına kadar kadınların ameliyatı için kullanılan bu bölüm: 1850’lere kadar St Thomas Hastanenin kilisesi olan St Thomas Kilisesinin tavan arasında unutulmuş olarak kalmıştır.
Daha sonra restore edilerek 19.yüzyılda anestezi geliştirilmeden önceki görünümüne kavuşturuldu. Operasyon öncesi ilkel muameleleri konu alan gösteriler ilgi çekicidir.
Ameliyathane
Ameliyathane: bir İngiliz Barok kilisesi çatı alanındadır. İlk bakışta, bu yerleşim tuhaf görünüyor. Ancak: St Thomas Hastanesinin Dorcas kadın cerrahi koğuşu burada oluşturulmuştur.
1822 yılı öncesinde, bazı önemli sıkıntılar olmasına rağmen ameliyatlar kadınlar koğuşunda yapılıyormuş. 1815 yılında: Eczacılık Yasası çıkınca: tıp öğrencileri operasyonları izlemek için buraya akın etmişlerdir.
1862 yılında: St Thomas Hastanesi: Lambeth denilen yerde yeni yerine taşınmıştır. Ameliyathanenin bulunduğu yere ise, 1822 yılında St Thomas Kilisesi inşa edilmiş ve Ameliyathane kısmen sökülmüştür. Ancak yukarıda da sözünü ettiğim gibi, ameliyathane kilisenin çatısında uzunca bir süre unutulmuştur.
Aradan geçen yılların ardından, 1956 yılında, Raymond Russel: St Thomas Hastanesinin geçmişini araştırırken, tavan alanı içinin açılmasına karar verilmiştir. Kendisi, bu çalışmalar sırasında bir merdiven bulur ve merdiveni çıktığında kilisenin üzerindeki çatı alanında: bir yüz yıldır siyah boyalı olarak kapatılan pencerelerin karanlığında, kalın toz ile kaplı ve bazı zemin tahtaları çürümüş alanda: bu ameliyathaneyi bulmuştur.
SOUTHWARK CATHEDRAL
Montague Close.SE1 adresindedir. London Bridge köprünün hemen girişindedir.
Burada: MS.606 yılından itibaren bir kilise bulunduğuna inanılıyor. Buradaki arkeolojik kalıntılar incelendiğinde: daha önce Roma pagan ibadet mekanı bulunduğu tahmin edilmektedir.
1106 yılında, kilise St Mary adanmış ve daha sonra St Mary Overy olarak bilinen Normal Şövalyeler tarafından yeniden kuruldu.
1611 yılına gelindiğinde, ibadet için kendi kiliselerini kiralamaktan yorulan cemaatin önde gelenlerinden bir gurup tüccar: Kral I. James’ten kiliseyi satın alırlar. Bu dönemde: bu büyük hantal bölge kilisesi; çok renkli bir tüccar kilisesi olması yanında, zamanın aktörleri, yabancı esnafları ve Bankside genelevinden gelen bayanlar için de bir uğrak yeri oldu.
16. ve 17.yüzyıllarda restore çalışmaları yapılsa da, kilise 1820 yılında endişe verici durumda harap idi. Londra köprüsünün yapılacağı bu dönemde, kilisenin yıkılması ve başka bir yere yeniden inşası gündeme geldi.
St Savior kilisesi: yukarıda da sözünü ettiğim gibi, 1905 yılında “Southwark Katedrali” oldu. 300 mahallede yaşayan 2.5 milyon insan, burayı kullanmaya başladılar. Günümüzde: katedral günlük ibadet için bir merkezdir.
Binanın bazı kısımları, 12.yüzyıldan kalma olsa da, bina: 1905 yılına kadar katedral olarak kullanılmamıştır.
Her ne kadar: Thames nehri kıyısında bulunması nedeniyle gel-git lerden etkilenmiş olsa da, bu dini yapı: şairler, yazarlar, fahişeler, tutuklular ve hastalar için yıllarca bir sığınak olarak kullanılmıştır.
Birçok orijinal ortaçağ eserinin arasında nefis gotik koro bölümü ile Chaucer’ın çağdaşı ve arkadaşı olan şair John Gower’ın mezarı da bulunur. 15.yüzyıl şairi: bu semtte yaşamış ve görkemli bir anıt ile, kilisede gömülmüştür. Anıtın üzerindeki çok renkli paneller ilgi çeker, görmeden çıkmayın.
Shakespeare’ın anısına bir anıt ve pencere de buradadır.
Anıt: güney koridorunda pencerenin önündedir. Anıt: ünlü yazarın Globe Theatre, Winchester Sarayı ve St Savior yıllarındaki durumunu gösteren kabartma şeklindedir ve 1912 yılında su mermerinden, Henry Mc Carty tarafından oyulmuştur.
Her yıl, Shakespeare’in doğum günü kutlamaları, burada yapılmaktadır. Shekespeare’ın kardeşi Edmund da, 1607 yılında buraya gömülmüştür, mezar yeri belli değildir ancak bir kaldırım da yazılı taş ile anılmaktadır.
Vitray pencere: Christopher Webb tarafından tasarlanmış, savaş sırasında tahrip olunca, Nisan 1954 tarihinde yerine yenisi yapılmıştır. Vitray pencerede: Shakespeare’in oyunlarından bazı sahneler tasvir edilmektedir.
İki yazar: John Fletcher ve Philip Massinger de burada gömülüdür.
Soutwark’ta 29 Kasım 1607 tarihinde doğan ve burada vaftiz edilmiş olan Harvard Üniversitesinin kurucusu John Harvard’da bir şapel ile anılmıştır. (Harvard Chapel)
2000 yılında Richard Griffiths tarafından tasarlanan önemli uzantıları: kuzey toplantı ve konferans salonları, kütüphane, eğitim merkezi, dükkan bölümleri katedrale eklenmiştir.
TATE GALLERY OF MODERN ART AT BANKİSED
(Bu bölüm: sitede aynı isim altında ayrıntılı olarak anlatılmıştır)
İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside
SHAKESPEARE’S GLOBE
21 New Globe Walk.SE1 adresindedir. Her gün saat: 09.00-17.30 arasında açıktır. Giriş ücretlidir, yetişkinler 13.5 paund, öğrenciler 11 paund, çocuklar 8 paund.
Elizabeth dönemi tiyatro binasının ayrıntılı bir rekonstrüksiyonu, Shakespeare oyunlarının ilk kez oynandığı orijinal ahşap Globe tiyatrosundan birkaç yüz metre ileride, nehir kıyısında yeniden yapılmıştır.
Herkese açık olan ve koltukları itinayla korunan tiyatro faaldir. Yazın geleneksel oyunlar öndeki ucuz biletlerin alkışları ve yuhalamaları arasında çok canlı geçer.
Ziyaretçilere 17.yüzyıl atmosferi yaşattırılır. Seyirciler ister koltuklarda ister yerlerde otururlar ve Elizabeth döneminin sonlarındaki oyunların aynılarını izlerler. Sezon: Shekespeare’in doğum günü olan 23 Nisan tarihinde açılır.
Oyunların sahnelenmediği zamanlarda ziyaretçiler aktörler tarafından gezdirilerek bilgilendirilirler. Ayrıca Globe aktörleriyle sahneye çıkmak ziyaretçiler için ayrı bir zevk olacaktır.
Tiyatronun altında Shakespeare oyunlarında kullanılan, geleneksel ve modern mekanizmaların bir arada bulunduğu Underglobe bulunur.
Ayrıca: binanın hemen yakınında çocukların tiyatro ve Shakespeare hakkında bilgi sahibi olabileceği ve drama atölyelerinde kendilerini geliştirebilecekleri bir eğitim merkezi bulunmaktadır. Ayrıca binanın 1990’lı yıllarda nasıl yapıldığını anlatan kalıcı bir sergide gezilebilmektedir. Turlar her 30 dakikada bir başlıyor.
TEMPLE OF MİTHRAS-MİTHRAS TAPINAĞI
Queen Victoria Street, güney bölümündedir.
City bölgesi Romalılar tarafından yapılan 3.2 km. lik bir duvarın içindedir. Bu mirasın içinde, üçüncü yüzyıl ortasından kalan ve 1954 yılında Walbrook Street’te keşfedilen tapınağın temelleri bulunmaktadır.
Bu tapınak Romalı askerleri saygı duyduğu Fars tanrısı Mithras’a adanmıştı Yerleşim planı ondan sonra gelen Hıristiyan kiliselerine benzer.
Kalıntılar şu anki yerlerine tek tek taşınmıştır.
THE MANSİON HOUSE-KÖŞK
Walbrook EC4 adresindedir. Sadece gurupların randevu ile gezmelerine izin verilir.
Mimar George Dance’in tasarımı olan bu malikhane 1753 yılında, Belediye Başkanlarının resmi konutu olarak yapılmıştır.
Dance’ın tasarımları: John Soane’s Museum’da görülebilir. Ev: altı Korint sütunu ile süslenmiş, Palladio ön cephesiyle City’nin en ünlü binalarındandır.
Evet: Londra Belediye Başkanı ve ailesi, nefes kesici bu Georgian sarayda yaşamaktadırlar. “City of London Corporation” tarafından, bir yıllığına seçilen “Lord Mayor” ülkede veya ülke dışında şehrin büyükelçiliğini yapar ve maaş almaz.
27 metre uzunluğundaki etkileyici “Great Egyptian Room” yani Mısır Salonunun da bulunduğu resmi salonlar bir belediye başkanının ofisine yakışacak niteliktedir.
Şehrin gücünü, zenginliğini ve zevkini göstermek için yapılmış, bu büyük balo salonunda avizeler ışıldar; konferanslar ve sosyal buluşmalar burada düzenlenir.
İçeride, gözlerden uzakta, 11 hücre (biri-“kuş kafesi”-kadınlar, onu erkekler için) bulunur. Bunlar: binanın sulh mahkemesi, başkanın da City’nin sulh yargıcı olduğu dönemlerden kalmadır.
20. yüzyılın başlarında kadınların oy kullanma hakkını savunan “Emmeline Pankhurst” da bir süreliğine burada hapsedilmiştir.
Burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz: 17.yüzyıl Hollanda tabloları koleksiyonu, altın ve gümüşten yapılmış şamdanlar, kaseler, sürahiler gibi objelerin yanı sıra Belediye Başkanının kılıcı ve topuzunu da görebilirsiniz.
MONUMENT-ANIT
Monument Street.EC3 adresindedir. Her gün, saat: 09.30-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 3 paund, çouklar için 2 paund, 16 yaşından küçük çocuklar için 1.5 paund.
City bölgesinin en sevilen mekanlarından birisidir.
1666 yılında “Puding Lane”de bir fırında başlayan yangın 4 gün boyunca devam etmiş ve şehrin pek çok binası yıkılmıştır.
61 metre yüksekliğindeki bu Roma Doric kolunu şeklindeki anıt: dünyanın en yüksek izole taş sütunu olarak kabul edilmektedir ve eğer yan tarafa yatırılsa, yangının başladığı fırına kadar ulaşmaktadır.
Anıt: Sir Christopher Wren ve Robert Hooke tarafından tasarlanmış ve 1671-1676 yılları arasında portland taş ile inşa edilmiştir. Yapılış amacı: 1666 yılındaki büyük yangının ardından şehrin yeniden kuruluşunu kutlamaktır.
Basit Dor sütunu, tepesinde yangını sembolize eden altın yaldızlı iki bakır yaprak bulundurmaktadır ki, uzaktan bu durum anıtın tepesinde alev alev bir görüntü oluşturur.
Anıtın üzerindeki balkona, yani manzara galerisine çıkan 311 basamağı tırmanırsanız, Londra’nın muhteşem bir görüntüsü ile karşılaşırsınız.
Çıkmak istemeyenler, manzarayı lobide bulunan webcam’dan canlı olarak izleyebilirler.
BANK OF ENGLAND MUSEUM-İNGİLTERE BANKASI MÜZESİ
Bartholomev Lane.EC2 adresindedir.Giriş ücretsizdir. Giriş ücretsizdir. Açık bulunduğu saatler: 10.00-17.00 dir.
Girilmesi imkansız gibi görülen taş kaleye sokak seviyesinden bakarsanız, üstte Bank of England’a (İngiltere Bankası) ev sahipliği yapan büyük konağı görebilirsiniz.
Banka Londra şehrinin tam merkezinde, 1964 yılında savaşlara hazırlık yapmak için para toplamak üzere kurulmuş, daha sonra ülkenin merkez bankası olmuş ve para basma yetkisi almıştır.
Ayrıca, bankanın: ülkenin altın rezervlerini saklamak, ulusal borçları yönetmek ve İngiliz para değerini korumaktan sorumludur.
Banka: 1694 yılında kurulmuştur. Bugün bulunan yerdeki önceki binası ise, 1788 yılında Sir John Soane tarafından tasarlanmıştır. Binanın özgün planları, hala Sir John Soane Müzesinde sergilenmektedir.
Ancak, günümüzde 1788 tarihli Soanne’nin binasının yalnızca dış duvarları kalmıştır. Banka 1925 ve 1939 yıllarında genişleyerek büyümüştür.
Ancak, günümüzde Soane’in 1793 tarihli borsa binası, yeniden yapılmaktadır.
Orijinal kıyafetler giydirilmiş balmumu heykelden insanlarıyla müze 300 yıl geriye uzanan özellikleri sergilemektedir.
Ayrıca: İngiltere Bankasının çalışmaları ve modern bir işlem masası dahil olmak üzere interaktif videolar ve görüntüler kullanılarak, İngiltere finans sisteminin hikayesi gösterilmektedir.
Diğer sergilerde ise: İngiltere Merkez Bankasının tam bir banknot koleksiyonu, dekorasyon, sikke ve banknot galerileri bulunmaktadır. Öte yandan: burada Roma mozaik zemin parçaları da sergilenmektedir.
İçerideki hediyelik eşya dükkanında eski banknotlardan yapılma kağıt ağırlıklar bulabilirsiniz.
GUİLDHALL-ESNAF BİRLİĞİ BİNASI
Gresham Street.EC2 adresindedir.
800 yıldan uzun bir süredir seçilmiş tüccarlar ve finansçılar bir konsey oluşturur ve kanunları buradan yürütürler.
Yani, 12.yüzyıldan bu yana: egemen tüccar sınıfı buradan düzenlenmiş ve Londra şehrinin zenginlik yaratmaya yardım eden yasaları ve ticaret düzenlemeleri buradan yapılmıştır. Günümüzde de: 800 yıllık bu Guildhall: Londra Corporation’ın evi olarak Devlet Başkanları ve diğer devlet adamları tarafından: önemli tarihi yıldönümlerinde ziyaret edilmektedir.
1411 yılında yapılmış olan büyük orta çağ yapısı “Great Hall” yani “Büyük Salon” 1941 yılında bombalanmasından sonra yeniden onarılmıştır ve hala ziyafet salonu olarak kullanılır. Bu heybetli ortaçağ büyük salonu: yapının en büyük ve en etkileyici salonudur.
Buranın uzunluğu: 152 metre, genişliği 49.5 metre ve yüksekliği 89 metredir. 15.yüzyıl yapımı duvarlar 5 metre kalınlığında ve kümelenmiş sütunlarla bölünmüştür.
Tüm genişliği kaplayan görkemli bir gotik pencere mükemmeldir. Taş kemerli çatı, 1953 yılında Sir Giles Gilbert Scott tarafından tasarlanan yapının beşinci çatısıdır.
Yan duvarlardaki Romanesk pencereleri: Kral Rıchard I döneminden yani 1189 yılında ilk Londra Lord Mayor’u olan (Londra Belediye Başkanı) Henry Ailwyn ile başlayan ve günümüze kadar uzanan döneme ait Belediye Başkanlarının isimlerini içermektedir.
Bu görkemli salonda: Amiral Lord Nelson, Wellington Dükü, Chatham, Belediye Başkanı Beckford, William Pitt ve en son Sir Winston Churchill de dahil olmak üzere ulusal kahramanların birkaç görkemli anıtları vardır.
Efsaneye göre şehrin kurucuları olan: ünlü efsanevi devler “Yecüc” ve “Mecüc”ün ahşap devasa heykelleri de buradadır.
Guildhall Sanat Galerisi: 1999 yılında Kraliçe tarafından açılan bu galeride, Londra Corporation’un ünlü koleksiyonu sergilenmektedir. Galeride sergilenen 250 tablonun arasında Londra manzaraları ve Raphael öncesi döneme ait tablolar bulunmaktadır.
Doğu ve Batı Crypt: Doğu Crypt 1042 yılı yapımıdır ve Guildhall ın en eski bölümüdür. Vitray pencereler’de Sir Thomas, Sir Wren gibi ünlüler betimleniyor.
Batı Crypt ise 12.yüzyılda inşa edilmiştir ve aslında binanın zemin katıdır. 1666 yılındaki büyük yangın sonunda tamamen çökmüştür. 1973 yılındaki kapsamlı restorasyon sonucunda yeniden açılmıştır.
Eski Kütüphane: Sir Hocace Jones tarafından tasarlanmış ve 1870 yılında yapılmıştır. Buradaki meşe kitaplıklarda 40.000 üzerinde kitap bulunduğu söyleniyor. Bu koleksiyon, batı kanadının yeniden inşası sırasında, 1974 yılında Londra Müzesine taşınmıştır. Odanın kuzeyindeki William Caxton betimlenen muhteşem vitray pencere ilgi çekmektedir.
Ayrıca: Guldhall Yard’ın altında “Roma Amfi Tiyatrosu”ndan kalma az miktarda kalıntıyı görebilirsiniz.
BARBİCAN CENTRE-GÖZETLEME KULESİ
Silk Street.EC2 adresindedir.
1970’li yıllarda II. Dünya Savaşında bombalanmış olan alanlar üstüne kurulmuş olan Barbican Centre, adını çoktan unutulup kaybolmuş olan şehir surlarından almıştır ve en büyük yerleşim kompleksidir.
Yerleşim kompleksi: 1960’ların şehir planlamasında kararlı bir konut, ticaret ve sanat kompleksi olarak gündeme gelmiştir ve 1962 yılında başlanan çalışmalar uzun süre tamamlanamamıştır. Mimarlar: dış dünyaya kapalı, kendine yeten bir kompleks tasarlamışlardır.
Evet: Lakeside Terrace şehrin kalbinde, dinlenebileceğiniz sakin bir yer sağlar. Karanlık girişler ve yükseltilmiş yaya yolları: ziyaretçiler için “City” nin işlek kalabalığından kişiyi hemen uzaklaştırır.
Ancak: tabelalara ve sarı çizgilerle belirlenmiş yürüyüş yollarına uysanız bile, kompleksin içinde gezinmek kolay değildir ve oldukça karışıktır.
Burada: sanat kompleksi olan “Barbican Centre” ın çevresini: yüksek katlı apartmanlar sarar. Ayrıca, yine bölgede bir süs havuzu ve çeşmelerde görülür.
Yukarıda, bölgenin isminin kaynağı betimlenmiş (bu bölge ismini eski şehir surlarından almıştır) eski şehir duvarlarından kalma bir köşe parçası; yine bölgede görülebilmektedir.
1982 yılında açılan “Barbican Centre” denilen binanın içi, 2 tiyatro, London Symphony Orchestra’nın evi de olan bir konser salonu, 2 sanat galerisi ve 3 sinema salonu ile oldukça hareketlidir. Günümüzde Barbican: dans, film, müzik, tiyatro ve görsel sanatlar gibi tüm önemli sanat biçimlerinin sınırlarını zorlamayı hedeflemektedir.
Galeriler
Barbican iki sanat galerisi bulundurmaktadır. İngiltere’nin ünlü sanat merkezlerinden biri olan “Barbican Sanat Galerisi”: sanat, mimari, tasarım, moda ve fotoğrafçılık konusunda uluslar arası görsel sanatı sunar. Merkez hergün saat: 09.00-23.00 arasında açıktır.
ROYAL EXCHANCE-KRALİYET BORSASI
EC3-Hrt 15 C2 adresindedir.
Kraliyet Borsası; saraya yakınlığı ile bilinen Elizabeth dönemi tüccarlarından Sir Thomas Gresham tarafından 1565 yılında kurulmuştur. Orijinal bina tüccarların işlerini yürüttükleri büyük bir bahçenin ortasına inşa edilmişti.
Kuruma kraliyet unvanını I. Elizabeth vermiştir.
Burası hala yeni kral ve kraliçenin ilan edildiği yerlerden biridir. 1844 tarihli bina buraya inşa edilen üçüncü yapı olma özelliğine de sahiptir.
Ülkenin halka açık ilk tuvaletleri, ön avluda 1885 yılında yapılmıştır. Sadece erkeklere ayrılmış olan tuvaletler dönemin az gelişmişliğini de yansıtır.
ST MARY-LE-BOW KİLİSESİ
Cheapside EC2 adresindedir.
Kilise, adını, Norman mezar odasında yer alan yay şeklindeki kemerlerden alır. Kilise Wren tarafından: 11.yüzyıl kilisesinin mezarlığı üzerine inşa edilmiştir.
Wren, büyük yangından sonra, 1670-1680 yılları arasında, kiliseyi yeniden inşa ederken, bu mimari yapıyı, çan kulesindeki zarif kemerlerde de devam ettirmiştir. Kilise: büyük yangının ardından inşa edilen ilk kilise olarak bilinir.
1674 tarihli rüzgar gülü büyük bir ejderha şeklindedir.
Kilise 1941 yılındaki bombardıman sonucu yıkılmış, geriye çan kulesi ve iki dış duvar kalmıştır. Wren tarafında yapılan 68 metre yüksekliğindeki klasik çan kulesi, diğer mimarlar için standart örnek olmuştur. 1956-1962 arasında çatlak çanlar restore edilmiştir.
Bow çanları, 1088 yılından bu yana: St Mary le Bow kilisesinde, Londra hayatının merkezinde çınlamaktadır. 1926 yılında BBC tarafından bu çan sesi: sinyal olarak da kullanılmıştır.
Londralıların bu kiliseye karşı özel bir sevgileri vardır. Çünkü: sadece çanların sesinin ulaştığı mesafede doğanlar, gerçekten Cockney; yani Londra’nın doğu bölümünün gerçek yerlisi olarak kabul edilmektedirler.
OLD BAİLEY
İngiltere Londra City ve Southwark;
EC4.14F adresindedir.
Bu kısa sokağın suç ve ceza ile ilgili uzun bir geçmişi vardır. 1907 yılında yeni Merkez Ceza Mahkemeleri (Central Criminal Courts) eskiden Newgate hapishanesinin olduğu yere yapılmıştır.
Hukuk takvimindeki özel günlerde hakimler hala o günlerin anısına mahkemeye bir demet çiçekle girerler. Yolun karşısındaki Magpie and Stump; 1868 yılına kadar “idam kahvaltıları” sunarmış. Ancak daha sonra halka açık infazlara son verilmiştir.
Bugün mahkeme oturumları vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır. Binlerce kişi, günlük bazda binaya girerek yoğun bir etkinlik ve hareketlilik yaratırlar. Bunlar arasında: hakimler, avukatlar, jüri üyeleri, tanıklar, sanıklar ve bina çalışanları personel bulunur.