İngiltere Londra BanksideTate Modern

İngiltere Londra BanksideTate Modern

Bankside bölgesindedir. Pazar-Perşembe günleri arasında, saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Cuma-Cumartesi günleri ise, saat: 10.00-22.00 arasında açıktır. Giriş ücretsizdir. Burası dünyanın en çok ziyaret edilen modern sanat galerisidir. 1900’lü yıllardan günümüze: uluslar arası modern ve çağdaş sanat koleksiyonları bulunur.

Tate, ilk olarak 1897 yılında halka kapılarını açmıştır. Ama o sıralarda, burada İngiliz sanatına ait küçük bir koleksiyon sergilenen küçük bir site vardı.
Günümüzde ise, Tate’de “dört” büyük site ve ulusal koleksiyonda 1500 olmak üzere, ulusal ve uluslar arası 70.000 den fazla modern ve çağdaş sanat eseri bulunmaktadır.

 

Tate Modern

Aralık 1992 tarihinde, Tate Heyeti: Londra’da uluslar arası modern ve çağdaş sanat için ayrı bir galeri oluşturma düşüncelerini açıkladılar.

Eski: Bankside Power Station: 1994 yılında yeni bir galeri sitesi olarak seçildi. Bu istasyon: 1947 ve 1963 yılları arasında, iki aşamalı ikonik güç istasyonu olarak Sir Giles Gilbert Scott tarafından tasarlanmıştır. Hemen yanında: kazan dairesi ve tek bir merkezi baca ve 35 metre yüksekliğinde ve 152 metre uzunluğunda bir türibün salonu bulunuyordu. Ancak, bu elektrik istasyonu, 1981 yılından sonra kullanılmaz olmuştu.

1995 yılında ise: İsviçreli mimarlar Herzog&De Meuron, burayı bir galeri haline dönüştürmek için görevlendirildi. 1996 yılında başlayan çalışmalar sırasında büyük makine çıkarıldı ve bina orijinal çelik yapı ve tuğlaları kalacak şekilde boşaltıldı. Türbin salonu ve kazan dairesi, dramatik bir girişle galerilere dönüştürüldü.

Mayıs 2000 tarihinde açılan galeri: bugüne kadar 40 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Yani, burası. İngiltere’nin en büyük üç turistik mekanından birisidir.
2009 yılında, Tate Modern’i geliştirmek için Herzog&de Meuron tarafından yeni bir çalışma başlatılmış ve güç istasyonunda gereksiz petrol tankları çıkarılarak buraların galeriye dönüştürülmesi hedeflenmektedir.

 

 

YERLEŞİM

Galeride, 1-7 numaralı 7 kat bulunmaktadır. Ana koleksiyon: her ana katın zeminindeki 4 kanattan oluşmaktadır. Her kanatta: adlandırılmış bir tema veya konu vardır.

Müzenin sergileri: 4 ana temalı kanada yayılmıştır.

Bunların her biri modern sanatın önemli dönemlerine ayrılmış büyük bir salonun etrafında düzenlenmiştir.

Kübizm, Fütürizm ve Vortisizm; Sürrealizm ile savaş sonrası resim ve heykel ve Minimalizm.
Bu ana başlıklara göre sürekli olarak düzenlenen küçük ölçekli sergiler, bir önceki dönemin sanatsal çalışmalarda nasıl yansıtıldığını ya da geleceğin sanatçılarını nasıl etkilediğini araştırır. Ayrıca sanatçıları nasıl etkilediğini ve sanattaki gelişimlerine nasıl yön verdiğini de inceler.
İngiliz sanatçı Anish Kopar ve Amerikalı Barnett Newman’ın eserleri bu kanada giriş niteliğinde bir araya getirilmiştir.

Barnet Newman’ın resimlerinde sık rastlanan bir özellik olan dik çizgi, bir ışık sütununu temsil eder. Anish Kapor, ortasında bir ışık sütunu olan Isbi’s Light (2003) isimli heykel enstalasyonunda, bu kavramı üç boyuta uygulamıştır.

Bunu izleyen diğer odalar: Mark Rothko, Dışavurumculuk, Picasso ve Matisse gibi sanatçılar ve akımlarla bunlardan itibaren resim sanatının dirilişini konu alır.

 

Şiir ve düş

Burada “Sürrealizm” akımını kabullenen sanatçıların eserleri görülür.
Şiir ve Düş kanadının ana teması: modern ve çağdaş sanatın geçmişteki olaylardan nasıl etkilendiğini anlatarak, bu geçmiş akımları anlamamıza yardım etmektedir. Şiir ve Düş, bu genel düşünceyi sergilerken, aralarında Salvador DaLİ, Rene Magritte ve Pablo Picasso’nun da bulunduğu Sürrealist akımın en etkili sanatçılarına yer verir. Belli başlı Sürrealist konular, teknikleri ve prensipleri gibi konuların anlatıldığı bölüm, daha sonda, Cindy Sherman, Louise Bourgeois ve Francis Bacon gibi daha modern sanatçıların eserlerini inceleme ve nasıl Sürrealist seleflerinin mirasına başvurduklarını görme fırsatı verir.

 

 

Düşünce ve Nesne

Bu kanat Minimalizm’in 1960’lardaki doğuşuna ağırlık verir. Bütünüyle soyutlamaya yönelmiş Minimalistler, eserlerinde sanatçının varlığının bütün izlerini kaldırmaya çalıştılar. Kişisellikten uzak geometrik şekiller ve çeşitli endüstriyel malzemeler kullandılar. Örneğin: Carl Andre’nin Equivalent VIII eseri, sanatçının herhangi bir değişiklik yapmadan galerinin zeminine yerleştirdiği 120 tuğladan oluşan bir düzenlemedir. Sanat eseri, izleyicisi ve çevresi arasındaki ilişkiyi yansıtan Minimalist yaklaşımın bir örneği olan, Robert Morris’in büyük aynalı küplerinde kendi yansımasını görebilirsiniz.

 

 

Anlatımcı Nesneler

Bu kanatta göreceğiniz eserler: 1940’lar ve 1950’lerin resim ve heykel sanatına adanmış bir odanın etrafına yerleştirilmiştir. Burada daha çok yeni soyut ve anlatımcı biçimlerin II. Dünya Savaşından sonra Avrupa ve Amerika’ya nasıl girdiği anlatılır.
Etraftaki odalarda bulunan eserler, bu savaş sonrası dönemin yaratıcı sanatçılarının selefleriyle bağlantılarını araştırırken, aynı zamanda onların fikirlerinin modern yansıtır.

 

 

State of Flux

Burada: Kübizm, Fütürizm, Vortisizm ve Pop-Art sitilini benimseyen sanatçıların eserleri bulunur. Bunlar: Pablo Picasso, Roy Lichtenstein, Andy Warhol, Eugene Atget.
Evet, bu kanat: sanatçıların yaşamın karmaşıklığını ve dinamizmini dile getirmek için yeni görsel anlatım yollarına yönelik arayışlarına ağırlık verir. Hemen ilk odada, 20.yüzyılın ilk ve ikinci yarısından kalma iki sanat eseri göze çarpar.

Hız, güç ve mekanizasyona fütüristik bir bakış sunan Umberto Boccioni’nin “Uzamda Sürekliliğin Benzersiz Formları” ile Pop sanatçısı Roy Lichtenstein’ın bir hava savaşını betimlediği çizgi roman karesi “Whaam”

Ortadaki büyük alan 20.yüzyıl başlarındaki avangard sanata ayrılmıştır. Kübizm akımı Picasso, Braque, Grips, Lipchitz ve Leger gibi sanatçıların eserleriyle temsil edilmektedir.
Burada, ayrıca İtalyan Fütürist akımının ve buna tepki olarak İngilizler’in başlattıkları ama kısa ömürlü olan Vortisizm’in Wyndham Lewis, David Bomberg ve Jacob Epstein tarafından yapılan örnekleri de görülebilir.

Hemen yakındaki sergide, aynı zaman diliminde faaliyet gösteren Munch, Vuillard, Bonnard ve harika kanvasları ile Matisse’in çarpıcı eserleri bir arada görülebilir. Diğer odalar, bu dönemdeki yeniliklerin deneysel sinema, fotoğraf ve tasarımı nasıl etkilediğini inceler. Bu kanatta, ayrıca, Andy Warhol, Jasper Johns ve Claes Oldenburg gibi sanatçıların eserleri ile birlikte kolaj ve Pop Art yapıtlarına yer verilir.

 

Özel Sergiler

Müzenin kalıcı koleksiyonunu desteklemek için, her yıl yapılan üç büyük şov ile birlikte (modern ustaların retrospektifleri ya da başat akımların incelemeleri), çeşitli sergiler sunar. Küçük ölçekli projeler, galerinin etrafına, bazen de dışarıya yerleştirilir. Tate Modern, yılda bir kez, bir sanatçıdan Türbin Salonunu dolduracak bir çalışma yapmasını ister.

Louise Bourgeois, içinde Maman heykelinin de bulunduğu çalışmalarıyla, burada ilk kez enstalasyon yapan sanatçıdır. Bir süre önce: Olafur Eliasson’un Wheather Project’i kocaman güneşiyle Türbin Salonunu aydınlatmıştır.

 

 

RESTORAN

Tate Modern’de, üst kattaki restoranda, camekanlı yemek odasında, muhteşem Londra manzarası eşliğinde, öğle ve akşam yemeği yiyebilirsiniz. Bu yemeklerde mevsimlik İngiliz yemekleri sunuluyor.

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Görkemli büyükelçilik ve konsolosluk binalarıyla bezenmiş olan South Kensington ve Knightsbridge, şehrin en gözde, en canlı, en pahalı bölgelerinden birisidir. Kraliyet konusu Kensington Palace’ın yakın çevresi kısmen değişmeden kalmıştır.

Şık ve lüks Knightsbridge mağazaları, semtin varlıklı sakinlerine hitap eder. Bölgenin kuzeyindeki Hyde Park ve Victoria döneminde eğitim işlevi üstlenen müzeler, ziyaretçilerin şehrin bu bölümünden bekledikleri dinginliği ve görkemi sunacaktır.

 

NATUREL HİSTORY MUSEUM

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Cromwell Road üzerindedir. Bazı sergiler için giriş ücreti yoktur.
Katedrale benzeyen büyük müze binasının kendisi de bir başyapıttır. Her ne kadar, başlangıçta yani 1723 yılında bu müzenin eserleri, British Museum’da sergilenmiş olsa da, 1860 yılında, Sir Richard Owen: yeni bir binanın gerekliliği konusunda hükümeti ikna etmiştir. Güney Kensington’da seçilen site: daha önce bir kez “İngiltere’nin en çirkin binası” olarak seçilen ve 1862 yılında Uluslar arası Fuar için yapılan binadır.

Bu bina için yapılan tasarım yarışmasını: mimar Francis Fowke kazanmış ve onun tasarımı inşa edilmiştir. Ancak: 1865 yılında Fowke’nin aniden ölümü üzerine, genç bir mimar Alfred Waterhouse projenin tamamlanması için işbaşına getirilmiştir. Ama projede mimari stil değiştirilmiş, Rönesans Alman Romanesk tipi yeni güzel “Waterhouse Bina”sı: 18 Nisan 1881 tarihinde ziyarete açılmıştır. Kemer ve sütunların gizlediği, demir-çelik iskelet üzerine inşa edilen bina: hayvan ve bitki heykelleriyle dekore edilmiştir.

Dünyaca ünlü Waterhouse Binası: Londra şehrinde dönüm noktası olmuş bir sanat eseridir. Dev dış cephe: yüksek ve sivri kuleler ile yükselir. Yuvarlak kemerler ve büyük girişte: batı İskoçya’daki “Fingal Mağarası” bazalt sütunları betimlenmektedir. Bunun sonucunda ortaya çıkan eser: İngiltere’nin en çarpıcı örneklerinden birisidir. Binanın ikinci kat galerileri için, büyük bir merdiven ile yukarı çıkılır. Merkezi girişin etrafında iki taraflı simetrik plan vardır. Sokak cephesi: Kensington caddesi boyunca 680 metre uzanır.

Kuruluşundan itibaren “British Museum” bünyesinde bulunan müze: 1963 yılında bağımsızlığını kazanmıştır.

Doğa Tarihi Müzesinde, Dünyadaki Yaşam ve Dünyanın kendisi çok canlı bir şekilde anlatılmaktadır.

Yeni interaktif teknikler ve geleneksel sunuş biçimlerinin bir arada kullanıldığı sergiler, insan ırkının evrimi ya da gezegenimizi korumanın yolları gibi temel konuları ele alır.
Müzenin ansiklopedik daimi koleksiyonunda yaklaşık 70 milyon örnek bulunduğu söyleniyor. Bunlar arasında en eski ve önemli öğe ise: yaklaşık 4.6 milyar yaşında olduğu düşünülen “World Cottage” göktaşıdır.

Ayrıca: 1300 yılı civarında Londra kulesi civarında yaşadığı düşünülen “Barbary Aslan” kafatası ve daha 22 çok önemli nesne bulunmaktadır. Koleksiyondaki en değerli fosil: Amerika kökenli “Archeeopteryx” dir. Bir “dodo” iskeleti, aytaşı parçaları ve Darwin’in ilk kitap baskısı da burada görülmesini önereceğim nesnelerdir.

Müzenin ana bölümleri şunlardır

Central Hall

Heybetli büyük galeri, yapının ikinci katında bulunur ve büyük bir merdiven ile buraya çıkılır. Yukarıya kadar: cam ve çıplak demir görülür. Burada: bu amaçsız yapı malzemelerinin güzelliği gösterilmektedir.

Merkez Hall

Buranın karışık boyalı tavanında: bitki ve hayvan tasvirleri bulunur ve yüzden, yukarıya tavana bakmayı unutmayın. Yalnız “Kuzey Hall”: tavanı bitki resimleriyle kaplıdır ve 162 bireysel panel bulunmaktadır.

Terracotta fayans: bina içinde ve dışında dekorasyonu sağlamaktadır. Bunlar arasında: bitki ve hayvanların çok özel kabartma oymaları görülür. Dayanıklı malzeme olarak: devetüyü ve kobalt mavisi, pişmiş Victoria dönemi malzeme kullanılmıştır.

Galeri Rehberi

Müze 4 bölüme ayrılmıştır. Mavi Bölge, Yeşil Bölge, Kırmızı Bölge, Turuncu Bölge.

Diplodocus dinozorunun 26 metrelik iskeleti, Mavi Bölgenin ana salonunda öne çıkar. Kalan kısımda: insan biyolojisi, memeliler ve dinazorlar gibi konular işlenir. Buranın sağ tarafında, Korkunç Böcekler ve Ekoloji galerileri yer alır.
Evrimdeki yerimiz ve Mabzen-Kasa galerileri 1.kattadır.
Dünyaya bakış galerisindeki dev asansör, büyük bir yerküre maketi boyunca dolaşarak, Kırmızı Bölgede’ki “İçindeki Güç” ve “Dünyanın Hazinesi” galerilerine ulaşır.

Darwin Centre

Cam bir atriumdaki 8 katlı bir kozalak gibidir. Burada 20 milyon böcek ve bitki türünün yanı sıra bir araştırma merkezi de bulunuyor.

Dinazorlar

T.Rex: müzenin gerçek boyutlarda animatronik modellerinden birisidir. Bu büyük ve popüler galeri, dinozorun yırtıcı haykırışlarıyla yankılanır. Diğer sergilerde iskelet fosilleri ve dinozor yumurtaları görülebilir.

Korkunç Böcekler

On hayvan figüründen sekizi, eklembacaklılar familyasındandır. Böcekler, kabuklular, çıyanlar ve resimdeki tarantula gibi örümcekler.

Mahzen-Kaya

Müzenin bu bölümünde: Latrobe altın külçesi gibi, dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen değerli taşlar, kristaller, meteorlar ve metaller sergilenir.

Dünyaya Bakış

Bu harika galeride: sergilenen örnekler, taş duvarların içine yerleştirilmiştir. Kırmızı Bölgenin geri kalanına büyük bir yerküre maketi boyunca dolaşan asansörle ulaşabilirsiniz.

Kuşlar

Bu klasik serginin vitrinlerinde Victoria döneminden pek çok kuş türü bulunur. Soyu 1600’lerin ortasında tükenen Mauritius Adasına özgü “dodo” kuşunun bir maketi de buradadır.

Serpentine Gallery

Kensington Gdns.W2 adresindedir.
Çağdaş sanatçıların geçici sergilerine ev sahipliği yapan galeri: Kensington Gardens’ın güneydoğu köşesinde bulunur. Daha önce düzenlenen sergilerde Gilbert&George, Rachel Whiteread ve Felix Gonzales-Torres gibi sanatçılara yer verilmiştir. Muhteşem sergi mekanı, düzenlenen sergilerle uyumludur. Sergiler kimi zaman da parka yayılır. Kafenin bulunduğu yerde, her kaz bir mimari komisyon kurulur.

 

SCİENCE MUSEUM

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Exhibition Road üzerindedir. Müze: 2010 yılında, “En İyi Turizm Ödülleri” yarışmasında gümüş madalya kazanmıştır.

Bilim Müzesi: South Kensington Müzesinin bir parçası olarak 1857 yılında kurulmuş ve 1909 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. 24 Haziran 1857 tarihinde Kraliçe Victoria tarafından açılan müzede: endüstriyel ve dekoratif sanatlar ve aynı zamanda hayvansal ürünler, gıda, eğitim cihazları ve yapı malzemeleri gibi birçok konuya ait nesneler kullanılmıştır.

Gemi modelleri ve deniz motorları koleksiyonu: 1864 yılında ilave edildi. Bilim koleksiyonları ise, 1862 yılında buraya taşındı. 1899 yılında Kraliçe Victoria yeni binaların temelini attı.

Günümüzde: müzenin tarihsel koleksiyonları, ilginç galerileri ve ilham verici sergileri ilgi çekmektedir. Bu galerilerde: yüzyıllardır süregelen bilimsel ve teknolojik gelişmeler, Bilim Müzesinin kapsamlı koleksiyonlarında gözler önüne serilir.

Buhar makinalarından uçak motorlarına, uzay araçlarından ilk mekanik bilgisayara kadar, burada pek çok şey bulacaksınız. Aynı zamanda, bilimin sosyal yaşama etkisini (keşiflerin ve icatların getirdiği değişiklikler) ve keşfetme sürecine de, Welcome Wing’de ( Hoş Geldiniz Kanadı); çeşitli etkileşimli sergiler, bir IMAX sineması, bir SimEx simülatörü ve bilimdeki son gelişmelere adanmış galeriler vardır. Özellikle: “Apollo 10” komuta modülü ve uçuş simülatörü ve başkaca birçok eğlenceli sergiler: 7 kata yayılmıştır.

Galeri Rehberi

Bilim Müzesi: 7 katta, balkonlara ve ara katlara yayılmıştır.
4.kata yayılan etkileşimli teknolojik sergileri ile müzenin batısındaki “Hoş Geldiniz Kanadı”na zemin kattan ve ana binanın 3.katından ulaşabilirsiniz.

Zemin katın büyük kısmında: Enerji Salonu, Uzay ve Modern Dünya Galerileri bulunur.
Yepyeni malzemeler ile “Hava ve Tarım Galerileri” 1.kattadır.

2.katta ise, “Gemicilik ve Matematik” gibi farklı konulara yer verilmiştir.
Uçuş, Sağlık Önemlidir ve Fırlatma Rampası galerileri: 3. kattadır.

Sadece asansörle erişilen 4. ve 5. katlar ise, “Tıp Tarihi Galeri”lerine ayrılmıştır.

Müzenin galerileri şunlardır

1. Uçuş
2. Tıp Sanatı ve Bilimi
3. Modern Dünya
4. Enerji Salonu
5. Hoş Geldiniz Kanadı (Welcome Wing)

Uçuş Galerisi

Eski uçuş makineleri, savaş uçakları ve uçak motorlarıyla dolu bu galeride, sergilenen eserler havada asılıdır.

Tıp Sanatı ve Bilimi Galerisi

Tıbbi geçmişin hazinelerine ait önemli bir koleksiyonu içermektedir. Burada, yılan sokmalarına karşı kullanılan ilaçlar saklandığı 17.yüzyıl İtalyan vazosu ilgi çekmektedir.

Enerji Salonu

Bu galeride, enerjinin hayatımızın her yönünü nasıl etkilediği anlatılır.

Welcome Wing

Burada: çağdaş bilim, tıp ve teknoloji alanındaki gelişmeler sergileniyor.

Launch Pad

Çocukların temel bilimsel ilkeleri keşfetmeleri için çok popüler bir hands-on galerisidir.

Hesaplama

Babbage’ın Difference Engine No.1’i (1832) hassas mühendisliğin mükemmel bir örneğidir. Bu otomatik hesap makinası, galerinin önemli eserlerinden biridir.

18.yüzyılda Bilim

Güneş sisteminin mekanik bir modeli olan bilimsel alet, bu galeride sergilenen birçok parçadan birisidir.

Gemi Mühendisliği

Navigasyon cihazlarının bulunduğu galeride 1676 yılında mimar Joannes Macarius tarafından yapılan denizcilik pusulası da görülebilir.

 

VİCTORİA AND ALBERT MUSEUM

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Cromwell Road adresindedir. Her gün saat: 10.00-22.00 arasında açıktır ve giriş ücretsizdir.
1852 yılında tasarım öğrencilerine ilham vermesi için kurulan Museum of Manufactures’ın adı 1899 yılında Kraliçe Victoria tarafından Prens Albert’in anısına değiştirilmiştir. Yeni Sackler Education Centre ve çeşitli galerilerdeki eserler gibi koleksiyonların bazıları yeniden düzenlenmektedir. Belli bir galerinin açık olup olmadığını öğrenmek için rezervasyon ofisini aramak gerekir.

Bu müze, erken Hıristiyanlık dinsel nesnelerinden modern mobilyalara kadar çeşitli eserleri içeren, dünyanın en geniş sanat ve tasarım koleksiyonlarından birini barındırır. Buradaki çağdaş ve tarihi sanat ve tasarım koleksiyonları rakipsizdir.

Bunların bölümleri : mimari, moda, fotoğraf, tiyatro ve performans, heykel, çağdaş tasarım, seramik, Asya sanat ve tasarımı, mobilya, tekstil, takı, metal işleri ve birçoklarıdır.

Öte yandan: çarpıcı koleksiyonda bulunanlar: Çin ve Kore seramikleri, cam, metal ve heykeller, kostümler, zırh, silah ve mobilyalar, Japon ve İslami eserler. Müzenin önem kazanan nesneleri arasında: 17.yüzyıldan kalma elbise koleksiyonu ilgi çekmektedir. 1632 yılında İngiltere’de yapılan ilk çatalı görebilirsiniz.

226.747 adet nesne bulunan kalıcı koleksiyon 154 galeriye yerleştirilmiştir ve bunlarda 18 büyük koleksiyon bulunur. Dört bölüm: Asya’ya ayrılmıştır. Bunlarda: mobilya, tekstil ve moda, heykel, metal işleri, seramik ve cam bulunur.
Her koleksiyon: kendi malzemelerine kapsamlı bir bakış sunar.

Galeri Rehberi

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

V&G nin toplam 11 km uzunluğundaki sergileri 6 kata yayılmıştır. Müzede yaklaşık 154 farklı galeri bulunur. Ana katta (1.katta) Çin, Japon ve Güney Asya galerileriyle birlikte Moda Galerisi ve Cast Courts yer alır. İngiliz Galerileri ise 2. ve 4. katta görülebilir.

20.yüzyıl galerilerinin olduğu 3.katta gümüş ve demir eserler, resimler ve 20. yüzyılın tasarım çalışmaları sergilenir.

Cam sergisi de 4.kattadır.

Seramik galerileri 6.kattadır.

Henry Cole Kanadında Sackler Education Center, RIBA Mimari Çalışma Odaları ve Baskı ve Çizim Çalışma Odaları bulunur.

Koleksiyonları

V&A nın muazzam büyüklüğünü dikkate alarak, görmek istediğiniz eserleri ya da bölümleri kaçırmamak için ziyaretinizi önceden planlamanızı öneririm.

Ama müzede beklenmedik bir anda karşınıza çıkan eserler de ilgi çekici olabilir.

Bir zamanlar yemek odası olarak kullanılan (bunlardan birini, o zamanlar tanınmayan William Morris tasarlamıştır) bugün de eskisi gibi kafe olan No.11 ve 16’da görülmeye değerdir.
Fotoğraf galerisinde (38.a), 1856 yılından bugüne kadar uzanan 300.000 fotoğraf arasından seçilen ve sürekli değişen örnekler sergilenir.

İngiliz Galerileri

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

2.kattan başlayan ve 4.katta devam eden bir dizi oda, görkemli İngiliz Galerilerine ayrılmıştır.
1500 ile 1900 yılları arasına tarihlenen tasarım ve dekoratif sanatları barındıran galerilerde; ülkenin kimsenin tanımadığı bir adadan “dünyanın atölyesi” haline gelmesi anlatılır.
Galerilerde, İngiliz yüksek tasarımının evrimi ve dünya çapında aldığı estetik ya da teknolojik etkiler sergilenir.

Harika kumaşlar, mobilyalar, giysiler, ev aletleri ülkenin yüksek sınıfının zevklerini ve yaşam biçimini yansıtır. En önemlileri arasında, II. James’in düğün kıyafeti, Melville House’tan getirilen süslemeli State Bed, çok iyi korunmuş dönem odaları ve Rokoko Norfolk House Music Room da sayılabilir.

Ziyaretçiler, Keşif Bölgelerinde (Discovery Areas), Tudor dönemine ait bir gömleği deneyerek ya da Victoria döneminden bir stereoskopdan 3 boyutlu görüntülere bakarak, geçmişi inceleyebilirler.

Çin, Japonya ve Güney Asya

Temmuz 2006 da açılan Jameel Galler of Islamic Art; seramikler, kumaşlar, halılar, metal, cam ve ahşap işleri gibi 400 den fazla parçadan oluşan önemli bir sergiyi barındırır.
Sergilenen eserler 8. ve 9.yüzyıl halifelik döneminden I.Dünya Savaşı öncesine kadar uzanan dönemi kapsar.

Suriye, Irak, İran, Türkiye ve Mısır’daki Ortadoğu sanatına dair örnekler No.42’de görülebilir. İncelikli kumaşlar ve seramikler, güzel sanatlarda ve dekorasyonda İslam etkisini yansıtır. Bir Çin ejderhasının omurgasını temsil eden parlak çelik yapı, Çin Galerisinde (No.44) öne çıkar. Tarihi MÖ.3000 yılından bugüne uzanır.

Mimari Galerisi

Bu galeride, Victoria & Albert ve Royal Institute of British Architects (RIBA) koleksiyonlarından derlenen, dünya çapında çizimler, maketler, fotoğraflar ve mimari eserleri içeren görülmeye değer sergilere yer verilir.
Galeri, dünyamıza şekil veren mimarlığı beş ana başlığa ayırarak inceler.

Art Of Architecture” 

Mimari tarzların tarihini ve dayandığı fikirleri araştırır. Burada: ait oldukları dönemlere göre guruplanmış Asya, İspanyol, İslam, Klasik, Gotik ve Modernist tarz gibi dünya kültürlerine ait yapıntı ve illüstrasyonlardan oluşan muhteşem bir koleksiyon sergilenir.
“Function of Building”:
Bir binanın tasarımı ve işlevinin yanı sıra, çevre şartları tarafından nasıl şekillendirildiğini inceler.

Architects and Architecture”

Bir binanın tasarımı sırasında yürütülen takım çalışmasını ve bunun yüzyıllar boyunca nasıl geliştirildiğini gösterir. Konuyu desteklemek için, çok çeşitli mimarların eskizleri, maketleri ve çizimleri kullanılmıştır.

Structures”

Alçak binalardan gökdelenlere kadar uzanan binaları yapabilmek için gerekli olan yapısal özelliklerin araştırılmasına ağırlık verir.

Building in Contex”

Bir binanın çevresiyle olan ilişkisini anlatırken, örnek olarak 1730 yılından bugüne kadar geçen süreçte, Londra’nın Trafalgar Meydanı’nı inceler.

20.Yüzyıl

1852 yılındaki kuruluşundan beri, çağdaş sanat ve tasarım örnekleri toplayan V&A nın iki galerisi 20.yüzyıla ayrılmıştır.
Sanat eserleri ve tasarımlar No.70-74 arasında görülebilir.
Mobilya tasarımındaki gelişmelerin yanı sıra, seramik, cam ve metal eşyalar ve radyolar ise 103’ten 106’ya kadar olan odalarda bulunan çalışma galerisinde görülebilir.
Sergilenenler arasında C.R.Mackintosh, Charles ve Ray Eames ve Marcel Breuer’in eserleri de bulunur.

Dokumalar ve Moda

Yüksek modanın 400 yılını kapsayan, No.40’taki Moda Galerisi; 18.yüzyıl saray giysileri ile Christian Dior, Alexander McQuenn gibi 20.yüzyıl modacıların kıyafetlerini sergiler.
Müzenin en büyük hazinelerinden biri olan, dört büyük Ortaçağ duvar halısı, Kat.3 deki No.94 de görülür.

Flanders’da yapılmalarına rağmen Devonshire Hunts olarak bilinen duvar halıları, üstündeki detaylar ve eski saray zamanlarının tasvirleriyle çok çarpıcıdır. Geniş kumaş koleksiyonu No.95-101 arasında sergilenir.

Müzenin Asya ve Ortadoğu halıları koleksiyonu haklı bir üne sahiptir.

Metal Ürünler

Bu guruptaki galeriler 3.kattadır.
Gümüş Galerilerinin Victoria döneminde yenilenmiş odalarında (No.65-69) 1400’lerden bugüne kadar uzanan 3500 parça sergilenir.

Silahlar ve zırhlılar, Avrupa metal işleri ile prinç ve bronz İslam eserleri 81, 82, 87, 88 ve 89 nolu odalardadır.

No.83-84 te, Kutsal Gümüş ve Vitray Pencere galerilerinde dini hazinelerden örnekler sergilenir. 113 ve 114.e nolu odalarda bulunan demir işleri galerilerinde sergilenen eserlerin en önemlisi Sir Gilbert Scott’un Hereford Panosudur.

1862 tarihli pano, Londra Evrensel Sergisinde ziyaretçilere sunulmuştur.
Pano V&A nın bugünü kadar yürüttüğü en büyük koruma projesi haline gelmiştir.
Gilbert Collection’un daha önce Somerset House’da bulunan altın ve gümüşleri ile mikro-mozaik ve altın kutuları 2009 yılında buraya taşınarak sergilenmeye başlamıştır.

Cam ve Seramik

Camın 2000 yıllık geçmişinin örnekleri 4.kattaki galerilerde görülebilir. Bunların arasında, Avrupa’daki fabrikalardan gelme porselenler ve No.131. deki cam sanatçısı Danny Lane’in merdiven tırabzanı görülmeye değerdir.
Uluslar arası çağdaş cam sanatının diğer örnekleri bu odanın yanında No.129 da da görülebilir.
Müze, dünyanın en büyük ve kapsamlı seramik koleksiyonuna sahiptir. Giriş galerisinde, dünya çapında seramik sanatının tarihi ve gelişimi incelenir.

Büyük Ware Yatağı

1590’larda meşe ağacından yapılan, işlemeler ve resimlerle dekore edilen Büyük Ware Yatağı, 3.6x3b6 metre boyutlarında ve 2.6 metre yüksekliğindedir.
V&A daki en ünlü mobilya budur. İnce oymalarla bezenmiş yatak, İngiliz ağaç işçiliğinin güzel bir örneğidir. Yatağın adı: Londra’nın kuzeyine bir günlük uzaklıkta olan Hertfordshire’da hanlarıyla ünlü Ware şehrinden gelir. Büyük yatağın aşırıya varan ölçüleri zaten ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Ama hiç kuşkusuz, Shakespeare’in “Onikinci Gece” (1601) oyununda ondan söz etmesi gösterilen ilgide büyük bir artış yaratmıştır.

 

BROMPTON ORATORY

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Brompton Road adresindedir. Londra şehrinin ikici büyük Katolik kilisesidir. Tam adı “St Philip Neri Oratory” dur. Westminster Katedrali inşa edilmeden önce, burası, Londra’nın en büyük Katolik kilisesiydi.

Frederick William Faber (1814-1863) ; Charing Cross’ta bir Londra cemaati kurmuştur. Bu topluluk, o zamanlar şehrin uzak bir mahallesi olan Brompton’a taşındı. İkisi de Anglikan mezhebinden ayrılarak Katolikliğe dönen “Newman” ve “Faber” büyük şehirlerde yeminsiz yaşayan laik rahiplerden bir topluluk kuran “Aziz Philip Neri”yi örnek almışlardı. Bunlar: cemaat için bir kilise yaptırmaya karar verirler ve bir proje yarışması açılır. Yapılacak kilise: cemaatin küçük bir kilisesi olacaktır.

Yarışmaya: 29 yaşında ve Katolikliğe dönenlerden biri olan mimar “Herbert Gribble” de katılır ve yarışmayı kazanır.

Gribble: kilise için bir İtalyan tasarımı seçer. İtalyan Barok tarzındaki kilise, Roma şehrindeki “Gesu kilisesinin tam bir kopyasıdır ve yapımında bazı gerçek İtalyan malzemeler kullanılmıştır.

Kilise: 1884 yılında; İngiliz Katolik canlanmasının göz alıcı bir anıtı olarak açılmıştır ve ilk kardinal: kilisenin yapımında pay sahibi “John Henry Newman” olmuştur.

İç mekandaki, göz alıcı hazineler: binanın yapımından önceki tarihlere aittir ve başka kiliselerden satın alınmıştır. 12 havariyi temsil eden dev mermer heykel: İtalya’daki Siena katedralinden satın alınmıştır. Bu heykeller: 17.yüzyılda heykeltıraş Giuseppe Mazzuoli tarafından yapılmıştır. Kilisenin sunağı ise, 18. yüzyıl yapımıdır ve Belçika’da Rochefort şehrindeki “St Wilfrid Şapeli”nden satın alınmıştır.

Göz alıcı: Bakire Meryem Altarı; Brescia şehrindeki “Dominiken kilisesi” için 693 yılında yapılmıştır.

Bina: mermer sütunlar ve Londra silüetini süsleyen, güzel bir 15 metrelik tonozlu kubbeye sahiptir. Ön cephe ve görkemli kubbe süslü ve renkli tavana sahiptir, ancak: 1890 yılında eklenmiştir. İç mekanda: takip eden süreçte yavaş yavaş zenginleştirilmiştir.

Bu küçük kilise, muhteşem müzik geleneğiyle her zaman ilgi odağı olmuştur. Aynı anda 3000 kişinin ibadet edebileceği söylenmektedir. Burayı ziyaret etmek isterseniz, uygun giysilerinizin olması gerekir.

Kilisenin geçmişinde, burada yapılan ünlülerin düğünleri görülmektedir. Örneğin: ünlü İngiliz gerilim film yapımcısı Alfred Hitchcock düğünü burada yapılmıştır.

 

RMC-ROYAL COLLAGE OF MUSİC

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Prince Consort Road adresindedir. Burası: tüm dünyada yetenekli müzisyenlerin eğitim için dünyanın en büyük konservatuarlarından birisidir. Merkez: dünyanın en büyük müzik şehirlerinden olan Londra’nın kültür merkezinde “Royal Albert Hall” karşısındadır.
Galler Prensi (daha sonra Kral Edward VII) tarafından 1882 yılında kurulan RCM: müzik hayatındaki birçok İngiliz ve uluslar arası isimlerin burada eğitilmesini sağlamıştır.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Leopold Stokowski, Sir Colin Davis ve Sir Norrington, Natalie Clein, James Galway sayılabilir. Okulun bulunduğu küçük kuleli Gotik saray: 1894 yılı yapımıdır. Tasarım ise “Sir Arthur Blomfield”e attir. Her ne kadar Galler Prensi tarafından kurulduğu belirtilse de, okulun asıl kurucusu: ünlü “Müzik Sözlüğü”nü de yazan “George Grove” dir.

Evet: günümüzde burası, bizzat Kraliçe Elizabeth himayesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.
Günümüzde burada 60’dan fazla ülkeden gelen 750 öğrenci: lisans, yüksek lisans veya doktora düzeyinde eğitim almaktadırlar.

RCM profesörleri, kendi sanatsal potansiyellerini, her kuşağın yetenekli öğrencilerine aktarmaktadırlar. Bu ikonik binada: konser salonu, opera tiyatrosu, state of the art stüdyoları, kütüphane ve müze bulunmaktadır.

 

Müzik Aletleri Müzesi

Müzede: 15.yüzyıldan kalma müzikhal hazineleri doludur ve Cuma-Salı günleri arasında, saat: 11.30-16.30 arasında açıktır. Daimi koleksiyonda: 1000 parça nesne bulunduğu söyleniyor. Bunlar arasında bulunanlar: telli klavye alet, contrabassophon, viyol, artı trombon.

Ayrıca: Haydn, Boyce ve Farinelli resimleri, el yazmaları, fotoğraflar, mektuplar ve önemli portreler bulunur. Açık bulunduğu saatleri yakalayıp müzeye girebilirseniz, içeride: eski zamanlardan kalma ve dünyanın pek çok yerinden getirilmiş müzik aletlerini bir arada görebilirsiniz. Hatta; sergilenen bazı enstrümanlar: Handel ve Haydn gibi büyük müzisyenler tarafından kullanılmıştır.

 

ROYAL ALBERT HALL

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Kensington Gore.SW7 adresindedir. Hyde Park üzerine bakan, Güney Kensington’da yer almaktadır.

South Kensington Dükü Prens Albert’in arazisi üzerine; Mühendis Francis Fowk’un tasarladığı konser salonu Mart 1871 yılında tamamlanmış (inşaat temeli Kraliçe Victoria tarafından 1867 yılında atılmıştır) ve günümüze kadar sürekli kullanımda olmuştur. İnşaat bitmeden Albert ölmüş ve onun anısına buraya “Royal Albert Hall” ismi verilmiştir.

İlk yapıldığında: yalnızca konserler için değil sanat sergileri için kullanılan çok yönlü bir yapı olması amaçlanmıştır. Hatta: 30.000 kişilik olması düşünülmesine rağmen, özgün maliyeti düşürmek için yaklaşık 7.000 seyirci kapasiteli olarak yapılmıştır.

Tasarımda ise “Roma” amfiteatrları örnek alınmıştır. Bu nedenle Victoria dönemine özgü yapılarla karşılaştırıldığında daha ağırbaşlıdır. Kırmızı tuğla dış cephesindeki tek gösterişli öğe, bilim ve sanatın zaferini simgeleyen küçük bir frizdir.

Hall kalbi: 219 metre uzunluğunda ve 185 metre genişliğindeki “oditoryum”dan oluşmaktadır. Burası: ferforje kirişleri olan bir cam kubbe ile örtülmüştür. 1933 yılında ise, yapıda modifiye ve genişletme çalışmaları yapılmıştır.

Salon çoğu zaman klasik müzik konserlerine (Proms) ev sahipliği yapsa da (ilki 1919 yılında düzenlenen) boks maçlarına, konferanslara, rock konserlerine ve komedi gösterilerine kadar pek çok sosyal etkinliğe de ev sahipliği yapar.

Wagner, Verdi ve Elgar: kendi eserlerinin ilk İngiltere performanslarını burada sergilemişlerdir. Popüler müzik sanatçılarının bir çoğu (Frans Sinatra, Liza Mineli, Jimi Hendrix, The Beatles, Led Zeppelin, Eric Clapton, Sting, Elton John gibi) burada konserler vermişlerdir. Ülkemiz adına da bazı sanatçılarımız (örnek Sezen Aksu) burada konserler vermişlerdir.

Öte yandan, boks efsanesi Muhammed Ali, tenisçi John McEnroe ve Japon Sumo güreşleri ve ayrıca birçok kadın ve erkek sporcu: Hall izleyicilerine heyecan yaratmışlardır.

 

ROYAL COLLEGE OF ART

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Kensington Gore. SW7 adresindedir.
Sir Hugh Casson’un eseri olan bu bina (1973), çevresindeki Victoria tarzı yapılarla tam bir zıtlık yaratır. Ön cephesi ağırlıklı olarak camdan yapılmıştır.

Tasarım ve uygulamalı sanat okulu olarak 1837 yılında kurulan okul, David Hockney, Peter Blake ve Eduardo Paolozzi’nin 1950 ve 1960’larda burada bulunduğu modern sanatıyla öne çıkmıştır. Okul 1851 yılındaki büyük serginin ardından, Güney Kensington’daki yeni yerine taşınmıştır. 1896 yılında ise ismi “Kraliyet Sanat Koleji” olmuştur. 1967 yılında kolej; üniversite statüsü kazanmıştır.

Günümüzde burası: 6 okul ve 24 program ile sanat ve tasarım dünyasında, dünyanın en etkili kurumlarından birisidir. Sanat, tasarım, iletişim ve beşeri bilimlerde uygulamalı eğitim verilmektedir.

Genç tasarımcılar, sanatçılar ve iletişimciler, burada yoğun olarak bulunurlar. Burada halen yaklaşık 800 lisansüstü öğrenci ve 120 öğretim elemanı bulunuyor. Önemli mezunları arasında: David Hockney, Tracey Emin ve Xavier, Sir James Dyson ve Thomas Heatherwick bulunur.

 

ALBERT MEMORİAL

İngiltere Londra South Kensington ve Kınıghtsbrıdge;

Royal Albert Hall karşısında, Albert Memorial Yolu üzerinde, Kensington Gardens denilen yerdedir.

George Gilbert Scott tarafından tasarlanan anıt: Londra şehrinin en süslü anıtlarından birisidir.
Anıt: 1876 yılında açılmıştır. Bir Alman prensi olan Albert: Kraliçe Victoria’nın kocasıdır.

Kendisi: Coburg Dükü’nün ikinci oğlu olarak Almanya’da doğmuştur. 1840 yılında ise, Büyük Britanya tahtı miras kalan, kuzeni Victoria ile evlenmiştir. Kraliçe Victoria ile olan 21 yıllık evliliklerinden 9 çocukları olmuştur.

Anıtın yapılma nedeni: 42 yaşında “tifo” dan ölen Prens Albert’in ölümü anısınadır ve ölümünden 15 yıl sonra tamamlanmıştır.

Anıt: 13.yüzyıl “Eleanor Haçları” ve “Edinburg” ve “Manchester” tarzı heykellerden etkilenilerek, yüksek Victoria gotik tarzında yapılmıştır. Anıtta: Prens Albert: 1851 yılında Hyde Park’ta düzenlenen ve çok emek verdiği “Büyük Sergi”nin kataloğunu tutarken betimlenmiştir.

1851 yılında Hyde Park’ta düzenlenen “Tüm Milletler Sanayi Dünya Büyük Sergisi”ne büyük destek vermiş ve muazzam bir başarı elde edilmiştir. Albert: bu sergiyle ve serginin yücelttiği bilimsel gelişmelerle özdeşleşmiş bir kişiydi.

Bu sergi: İngiltere nüfusunun üçte biri olan 6 milyon İngiliz tarafından gezilmiştir. Serginin kapanmasının ardından, Albert, daha büyük bir proje için çalışmaya başladı. Kendisi: bilim ve kültürü tanıtan, kalıcı bir ulusal sergi oluşturmak için çabaladı.

Bu düşünce ile birlikte: Hyde Park yakınlarındaki geniş bir bulvar boyunca: müzeler, konser salonları ve akademiler inşa edilecekti. “Albertopolis” olarak isimlendirilen bu büyük proje: Albert 1861 yılında tifodan ölünde durgunluğa girse de, 19. yüzyılın sonuna kadar bazı projeler tamamlandı ki, bunlar arasında bulunanlar: Royal Albert Hall, Kraliyet Sanat Kolejli, Doğal Tarih Müzesi, Victoria&Albert Müzesi.

Anıt

Kraliçe Victoria tarafından yaptırılan anıt: 1851 yılında serginin düzenlendiği yere yakın dikildi. 53 metre yüksekliğinde anıt: Sir George Gilbert Scott tarafından: bir neo-gotik tasarım olarak 1864-1976 tarihleri arasında yapıldı.

Anıt: Ortaçağdan kalma bir haç ın üzerine oturtulmuştur. Anıtta: Albert’in 4 metre yüksekliğindeki altın heykeli: 1851 yılı Büyük Sergisi Kataloğunu tutarken, bir doruk altında oturur olarak betimlenmiştir.

Doruk: büyük bir friz ile birlikte, bir kaide üzerindedir.
Bütün anıtın tabanı çevreleyen bu kaide üzerinde: Parmassus firiz sanatı kullanılarak yapılan: ünlü ressamlar, şairler, heykeltıraşlar, müzisyenler ve mimarlar gösterilir. Bu firizde: 178 tane zarif oyma figür görülür.

Mermer anıtın her köşesinde: Avrupa, Asya, Afrika ve Amerika’yı temsil eden heykel gurupları görülür. Daha yukarıda ise: üretim, ticaret, tarım ve mühendisliği temsil eden rakamlar vardır. En yukarıda ise, melekleri ve erdemlerini temsil eden yaldızlı bronz heykeller görülür.

Anıt: 1914 yılında Alman zeplin bombardımanından korunmak için “karartılmış” tır. 1994 ve 1998 yılları arasında çürüyen anıt: restore edilmiş ve Albert’in heykeli yeniden yaldızlanmış ve Kraliçe Elizabeth II tarafından törenle açılmıştır.

Burayı gezmek isterseniz, rehberli turlar: 45-50 dakika sürüyor. Bu turda: özellikle biraz önce sözünü ettiğim firizler ilginizi çekebilir. Rehberli turlar 7 paund.

 

SERPENTİNE GALLERY

Kensington Gardens Royal Park merkezinde, Serpentine gölünün her iki tarafında bulunan iki galeriden oluşur

Serpentine Gallery ve Zaha Hadid Architects: yıl boyunca tasarım, sanat ve mimarlık dalında dünyaca ünlü sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Giriş ücretsizdir, Salı-Pazar günleri arasında saat: 10.00-18.00 arasında ziyarete açıktır.

Galeri, çağdaş sanatçıların geçici sergilerine ve sahipliği yapar.

Daha önce düzenlenen sergilerde Gilbert & George, Rachel Whiteread ve Felix Gonzales-Torres gibi sanatçılara yer verilmiştir.

Muhteşem sergi mekanı, düzenlenen sergilerle uyumludur. Sergiler kimi zaman parka da yayılmaktadır. Her yaz geçici bir pavyonun yapımı için ünlü bir mimar görevlendirilir ve bu pavyonda kafe bulunur. Özellikle, ilginç bir yapı burada ilgi çekmektedir. Şilili mimar 48 yaşındaki Smiljan Radiç tarafından tasarlanan bu yapı: 2014 yılı için hazırlanmış ve çimler üzerinde görülebilir.

Kendisi 2014 yılının Tasarımcısı seçilmiştir. Onun tasarımı: beyaz fiberglas bir saydam kubbeli yapıdır, tüm kabuk yüzer hissi verir, büyük kayalar yatak görevi yapmaktadır. Geceleri saydam fiberglas yapı nedeniyle, kabul yeşil şeffaflık nedeniyle, sarı ışıkla aydınlatılmakta ve yoldan geçenlerin dikkatini çekmektedir.

Bu aradan: geçen yıl ki pavyondan söz etmek istiyorum. Geçen yılki pavyon: “Japon mimar Sou Fujimoto” tarafından tasarlanmış, çelik direklerden yapılan bir kafes, bir bulut gibi görünmektedir. Bu tasarım, 2013 yılında 200.000 kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Evet, galeriyi ziyaret ederseniz, bu tuhaf yapıyı mutlaka görmelisiniz.

 

KENSİNGTON PALACE

Kensington Palace Gdns adresindedir.
III. William ve karısı Mary 1689 yılında tahta çıktıklarında, 1605 yılından kalma bu malikhaneyi yani “Nottingham Earl”i satın alarak bir krallık sarayına dönüştürülmesi için Christopher Wren’i görevlendirmişlerdir. Ancak: Mary aniden öldü ve yapı 1694 yılında durma noktasına geldi. Birkaç yıl sonra William projenin yeniden yürütülmesini istedi ve “Kral’ın Galeri”si tamamlandı.

Wren: kral ve kraliçe için ayrı suitler tasarlamıştır. Mary’nin hayvanları sevmesi nedeniyle: onun galerisinde köpükler için yapılmış küçük kırmızı bir yatak ve pencerelerin her birinde asılı kuş kafesleri görülebilir. Kendisi sarayın tüm odalarında, büyük bir seramik koleksiyonunun parçalarını dekorasyonda kullanmıştır.

William ölünce, Mary’nin kız kardeşi “Anne” tahta çıkmıştır. 1707 yılında, İngiltere ve İskoçya tek bir krallık yani “Birlik Yasası” nı hazırlatması ile bilinir. Kocası astım hastası olduğu için zamanının büyük bölümü, bu sarayda geçirdiler. 1708 yılında aşırı yemekten kaynaklanan beyin kanamasından öldü.

Takip eden süreçte de saray kraliyet ailesi mensupları tarafından kullanıldı. 20 Haziran 1837 tarihinde saat: /5.00 de yatağından kaldırılan Victoria: amcası William IV ün ölümü üzerine 18 yaşında kraliçe ilan edildi ve 64 yıllık saltanatı burada başladı. Kendisi 1819 yılında Kuzey Drawing Room olarak bilinen salonda doğdu.

Son olarak Prenses Diana’nın 1997 yılındaki ölümünün ardından yas tutan halk, sarayın güney kapısını çiçek buketleriyle doldurmuştur.

12 milyon paunluk yenileme çalışmaları nedeniyle sarayın bazı bölümleri ziyarete kapatılmış ve 2012 yılında olimpiyatlar ve kraliçenin tahta çıkışının 60.yılı kutlamalarında açılmıştır. Devlet salonlarındaki sergilerin yanı sıra, ziyaretçiler şimdi Enchanted Palace’ı da keşfedebilirler.

Bu gizemli sarayda eskiden burada yaşamış 7 prenses gibi saray sakinlerinin hikayeleri modern sanat ve moda üzerinden anlatılır.

Bu geniş sarayın yarısı kraliyet daireleri olarak kullanılmaktadır. Günümüzde: Kensington Dükü ve Düşesi, Gloucester Dükü ve Düşesi, Kent Prens ve Prensesi ofisleri buradadır.

18.yüzyıl devlet salonlarının bulunduğu diğer yarısı ise halkın ziyaretine açıktır. Burayı ziyaret ederseniz, özellikle Kral’ın State Apartman girişindeki “merdivenler” ilgi çekmektedir. Ayrıca: Kraliyet Tören Elbise Koleksiyonu da burada ilgi çeken nesneler arasındadır.

 

Kralın Merdivenleri

Kralın merdivenlerinin duvarları: William Kent tarafından, Kral George I döneminde canlı bir eğlence için boyanmıştır. Boyanan bu bölüm: 18.yüzyıla ait canlı bir görüntü yansıtmaktadır. Resim: 1724 yılında Kent tarafından tamamlanan ve Christopher Wren tarafından yapılan ahşap panelle değiştirildi. Resimde, Kent, kendisini de resmetmiştir. (kahverengi başlık giyen, elinde palet tutan bir sanatçı olarak görülür)

 

Kralın Devlet Apartments Odaları

Kralın merdivenlerini çıkınca: Kral’ın devlet apartmens bölümünü oluşturan odaların ilk bölümüne ulaşılır. Presence odasında: George II’nin oğlu Frederick’e ait yaldızlı bir koltuk ilgi çekmektedir ki, bu koltuk tahta benzer. Buranın “Has Oda”sı: Kraliçe Caroline’nin favori eğlence mekanlarından biri olmuştur. Burada: 1723 yılına tarihlenen halılar ve William Kent tarafından boyanan muhteşem tavanı mutlaka görmelisiniz.

Kral’ın “Driwing Room” sarayın tüm gücünün ifade edildiği yerdir. “Kral Gallery” denen yer: William III’ün küçük yeğeni ile askerlerle oynadığı ve 1702 yılında ölümüne yol açan üşütme olayının gerçekleştiği yerdir.

Devlet Apartments bölümünde: George II ve eşi Kraliçe Caroline ait büstler bulunmaktadır. Bunlar: 1738 ve 1739 yıllarında Michael Rysbrack tarafından yapılmıştır.

 

Kralın Galerisi

Kralın galerisi, 1727 tarihinde Kral George I için dekore edilmiştir. Onun doğu ucunda: at sırtında Charles I’in Van Dyck tarafından yapılan portresi görülmektedir. Şöminenin üzerine yerleştirilmiş halka: rüzgarın hangi yönden estiğini gösterir ve çatıdaki bir rüzgar pervanesine bağlıdır. Kral William III tarafından hazırlanan bu düzenek günümüzde de inanılmaz biçimde çalışmaya devam etmektedir.

 

Kraliçenin Devlet Apartments

Bu şirin özel odalar: Kraliçe Mary II tarafından kullanılmıştır. Kraliçenin galerisinde: Türk halıları, işlemeli ve oryantal porselenler görülmektedir. Çünkü, kraliçe porselenlere tutkundu ve Çin’den gelen porselen parçaları özellikle “Drawing Room” da doludur. Bu bölümde: ayrıca kraliçenin yatak odası ve yemek odası bulunmaktadır.

 

Bahçeler

Sarayın bahçeleri: son olarak 1908 yılında dizayn edilmiştir. Günümüzde bahçe en güzel halini: Ekim-Nisan arasındaki dönemde almaktadır. Yaz aylarında sardunyalar ve begonyalar, ilkbaharda laleler ve hercai menekşeler ilgi çekmektedir.

 

KENSİNGTON GARDENS

W8-10E-4 adresindedir.

Eskiden Kensington Sarayına ait olan arazi, 1841 yılında halka açık bir park haline getirilmiştir. Bahçenin ilk oluşumu 1704 yılında Christopher Wren’e dayanmaktadır.

Burada 242 dönümlük arazi içinde bulunanlar: Kensington Sarayı, İtalyan Bahçeleri, Albert Memorial, Peter Pan Heykeli ve Serpentine Galeri. Küçük bir bölümde oluşturulan bahçe Galler Prensesi Diana’ya adanmıştır.

Muhteşem ağaçları ve süs çiçekleri bulunan buraya “Wales Memorial Playground Diana” ismi verilmiştir. Her yıl 750.000 den fazla çocuk burada ücretsiz oyunlar oynamaktadırlar.

 

Peter Pan Heykeli

J.M.Barrie’nin büyümeyen çocuğu, üstündeki sütuna tutunmuş, bronz perilerle hayvanlara kaval çalan “Peter Pan”ın Sir George Frampton tarafından yapılan heykeliyle (1912) başlayan bahçelerin büyüleyici bir havası vardır. Çevresinde: ebeveynlerin, dadıların ve çocukların eksik olmadığı heykel: şair Percy Bysshe Shelley’in eşi Harriet’in 1816 yılında intihar ettiği Serpentine’ın batı kıyısına yakındır.

Kensington Gardens Albert Memorial

Londra’nın en süslü eserlerinden birisidir. 1861 yılında tifo’dan ölen Prens Albert’in ölümü anısına dikilmiştir. (Yukarıda bu anıt hakkında ayrıntılı bilgi verdim)

 

İtalyan Bahçeleri

Lancaster kapısı yakınında, kuzey tarafta bulunur ve burada 150 yıllık süs bitkileri görülür. Burası: Kraliçe Victoria tarafından, eşi Prens Albert için oluşturulmuştur.

 

Henr Moore Arch

Burası 1980 yılında sanatçı Henry Moore tarafından yapılmış, 6 metre yüksekliğinde, Roman traverten heykeldir.

Speke Anıtı

John Hanning Speke: Victoria gölü ve Nil nehrinin kaynağını keşfetti ve bu kırmızı granit heykel onun anısına yapılmıştır.

 

George Frederick Watts’ın 1907 yılında yaptığı: Sir Cecil Rhodes’in at sırtında, bronz heykeli: “Fiziksel Enerji” adını taşır ve parkın güney yönünde bulunur.

1735 yılında William Kent’in tasarladığı sayfiye evi ile Serpentine Galeri yakınlarındadır.

Günümüzde, güzel havalarda: bahçe güneşlenmek ve piknik yapmak için şehrin en popüler yerlerinden birisidir. Ayrıca yürüyüş yolları, yürüyüş yapmak isteyenler ve koşucular tarafından tercih edilir.

 

HYDE PARK

W2 adresindedir. Park alanı: 350 dönümü kapsar ve Serpentine gölü, Speakers Corner ve Galler Princes Diana Memorial Çeşmesi bulunmaktadır. Park alanında yapılabilen aktiviteler ise şunlardır: kürek, yüzme, bisiklet, tenis ve binicilik.

Hyde Park bir zamanlar Westminster Abbey’ye dahildi. 1536 yılındaki Manastırların Kapatılması sırasında VIII Henry’nin el koyduğu alan kraliyet parkına dönüştürüldü.

Kral Henry VIII, burada geyik ve yaban domuzu av partileri düzenlemişti. I.James’in 17. yüzyılın başında halka açmasıyla kentin açık alanlarından biri haline geldi. 1665 yılında, Büyük veba salgınında, Londra’dan kaçan birçok insan, bu park alanına sığınmıştır. 17.yüzyıl sonunda,

Kral William III: Kensington Sarayına taşınınca, park alanı halka açılmıştır. Takip eden süreçte: Hyde Park: milli kutlamalar için bir mekan oldu. 1814 yılında Prens Regent, 1851 yılında Kraliçe Victoria: burada büyük sergiler düzenlediler.

Ziyaretçilerin yüzebilecekleri ve kürek çekebilecekleri yapay bir göl olan Serpentine, II. George’un kraliçesi Caroline’ın 1730 yılında Westbourne Nehri’ne bent yaptırmasıyla oluşturulmuştu.

Park: zamanla, düello ve at yarışlarının yapıldığı, siyasal gösterilerin, konserlerin ve geçitlerin düzenlendiği bir yer haline geldi. 1851 sergisi de cam bir saray içinde burada düzenlenmişti. Hatta: ünlü İtalyan tenor Pavarotti: burada geniş kitlelere konserler vermiştir.

Prenses Diana’nın anısına yapılan çeşme, Serpentine’ın güneyindedir. 2012 Olimpiyatlarında triatlon ve maraton yüzme yarışları Hyde Park’ta yapılmıştır.

 

Speker’s Corner

Hyde Park.W2 adresindedir. Park Lane ve Cumberland Kapısı karşısında, Marble Arc tüp köşesindedir.

Hazırlanan bir yasayla (1872) her vatandaşın istediği bir konu hakkında dinleyicilere konuşma yapabilmesine imkan tanınmıştır.

O tarihten sonra Hyde Park’ın “Konuşmacı Köşesi”: yeni yetme hatiplerin ve her kesimden tuhaf insanın uğrağı olmuştur.

Bir Pazar gününü burada geçirmek zevkli olabilir. Marjinal guruplardan ya da tek üyeli siyasi partilerden konuşmacılar, fikirlerini yüksek sesle dile getirerek insanlığa doğru yolu göstermeye çalışırlar.

Dinleyicilerde sorularıyla onları sıkıştırmaktan geri kalmazlar.

Marble Arch-Mermer Kemer

Park Lane.W1 adresindedir. Oxford Street ve Park Lane kesişimindedir.
Oxford Street ve Park Lane’in buluştuğu yerde, trafikle çevrili bir adada izole edilmiş bu anıtsal kemer, orijinal olarak; John Nash tarafından 1872 yılında Backingham Sarayının ana girişi olarak tasarlamıştır.

Ancak büyük arabalar altından geçemeyince kemer 1851 yılında bu günkü yerine taşınmıştır. Konstantin’in antik Roma zafer kemerinden ilham alınmış olan bu yapı, bir zamanlar polis istasyonu olarak hizmet vermiş olsa da, günümüzde bir amaç için kullanılmamaktadır.

Bir zamanlar, burada bulunan polis memurları: yakınlardaki Hyde Park’da bulunan “Speaker’s Corner” da bulunan “Konuşmacı Kişi” yi izleyebiliyorlardı. Burası: herkesin istediği her şeyi söyleyebildiği bir yer olarak bilinir.

Kemer, bugün sadece kraliyet ailesi ile kraliyet topçu birliklerinin burayı kullanmasına izin verilmektedir.

Kemer 1783 yılına kadar, şehrin en ünlü suçlularının kana susamış bir kalabalık önünde asıldığı eski Tyburn darağaçlarının (bir plakayla belirtilmiştir) arazisi üzerindedir.

HARRODS

Knightsbridge Street.SW1 adresindedir.
Londra’nın ünlü çok katlı mağazasının tarihi, Henry Charles Harrod’un Brompton Road’a yakın bir yere 1849 yılında açtığı küçük bir dükkanla başlamıştır. Mağaza, ucuz olmaktan çok kalitesiyle beğenilen malları ve kusursuz hizmetiyle kısa sürede büyümüştür.

Bu alışveriş merkezi: şort, göbeği açıkta bırakan bluz, parmak arası terlik, yırtık pırtık kotlar ya da sırt çantaları görebileceğiniz bir yer değildir. Harrods’ın kapı görevlileri içeri giren müşterilerin bile belli bir estetik beğeniyi yansıtması gereğine kanidirler.

Dünya çapında ünlü mağaza, 1849 yılında küçük bir dükkan olarak hayata atılmıştı. Bugünkü pişmiş toprak bina 1905 yılında inşa edilmiştir. 11.500 lambayla aydınlatılan mağaza, akşamları görülmeye değer bir manzara sunar. 300’ü aşkın satış bölümünün içinde, güzel seramiklerle dekore edilmiş gıda reyonuna mutlaka uğrayın.

İçeri girerken kat planı broşürü alabilirsiniz. Antik Mısır temalı ana dekorasyonun alt bölümünde

Galler PrensesiDiana ile Dodi Al Fayed’e adanmış anıt dikkate değer.

Harrod’s da bir çay kutusundan gerçek bir file kadar hemen her şeyin bulunduğu iddia edilir. Bu iddia tam anlamıyla gerçeği yansıtmasa da, malların çeşitliliği hala dillere destandır.

 

İngiltere Londra Hampstead

İngiltere Londra Hampstead

Hampstead her zaman biraz Londra’nın uzağında kalmıştır. George döneminden kalma görünümü, büyük ölçüde koruyan köy, başkentin kuzeyindeki sırttan aşağıya bakar.
Hempsted’i Highgate’ten ayıran korular, modern şehir karmaşasından zaten uzak olan bölgeyi daha da yalıtarak çekiciliğini arttırır. Köy sokaklarında ve korularda yapacağınız bir yürüyüş, unutulmaz bir deneyim olacaktır.

Londra şehrinin en pahalı konutlarından bazıları buradadır. İngiltere’nin bazı milyonerleri burada oturmaktadırlar.

 

FLASH WALK&WELL WALK

Hampstead’ın şehir merkezinden uzaklarda bir köy olduğu 18.yüzyılda, yörenin şifalı suları şişelenerek ziyaretçilere satılır ya da Londra’ya gönderilirdi. Mineral bakımından zengin suyun kaynağı: yakınlardaki “Well Walk” denilen yerdir. Buraya adını veren kuyunun yerinde, günümüzde kullanılmayan bir çeşme bulunur.

Pub’un tam karşısındaki Wells Tavern, evlilik dışı ilişkilerin mekanıydı. Bu yüzden kaplıcaların adı kötüye çıkmıştır.

Well Walk daha sonraları aralarında ressam John Contable, romancı D.H.Lawrance ve J.B.Priestley ile şair Keats’in de bulunduğu çok sayıda ünlüye ev sahipliği yapmıştır.

High Street’in sonunda bulunan Flask Walk, eski dükkanların sıralandığı dar bir sokaktı ve adını burada bulunan Pub’dan almıştır. Pub’ı geçtikten sonra yol Naiplik dönemi evleriyle çevrilir. Romancı Kingsley de burada yaşamıştır.

 

BURGH HOUSE

New England Square adresindedir. Pazartesi-Salı günleri kapalı olan müze: diğer günleri saat: 12.00-17.00 arasında açıktır.

Burgh House: 1704 yılında Kraliçe Anne döneminde inşa edilmiştir. Orada ilk yaşayanlar: Henry ve Hannah Sewel’dir. 1708 yılında Henry’nin ölümünün ardından, Hannah 1720 yılına kadar burada yaşamaya devam etmiştir.

Günümüzde: burası “SPA” olarak kullanılmaktadır. 1720 yılında Spa hekimi Dr William Gibbons: buraya taşınmıştır. Kendisi, burada çıkan demirli suların içilmesi için insanları teşvik etti ve her sabah 2-3 bardak içmenin gerekli olduğunu ileri sürdü.

Onun zamanında: Burgh House genişlemiş ve onun baş harflerini taşıyan mevcut ferforje kapı eklenmiştir.

1740 yılında: evde en uzun yaşayan Sarah ve İsrail Lewis’in buraya yerleştikleri görülür. 1822 yılında İsrail Lewis’in ölümünün ardından ev: Rev Allatson’a satıldı.

Kendisi: St Lawrence Yahudilerinin kilisesinin papazı idi ve 1856 yılında ölene kadar papaz olarak kaldı.

1906-1924 yılları arasında, portre minyatürleri konusunda uzmanlaşmış, uluslar arası bir sanat uzmanı olan Dr. George Williamson’un eşi işgal ettiği görülür. Kendisi burada 100 ün üzerinde kitap yazdı.

Burg House’ın son kiracısı yazar Rudyard Kipling’in damadı olmuştur. Kipling de 1936 yılına kadar zaman zaman burada kalmıştır.

Bina Hampstead Borough Council’in mülkiyetinde kaldıktan sonra, bağımsız bir kuruluş olan Burgh House Trust’a devredildildi. Vakıf, evi, 1979 yılından bu yana, yerel tarihin sergilendiği ve ünlü sakinlerinden bazılarının tanıtıldığı Hampstead Müzesi olarak işletilmektedir.

Evin salonlarından biri Hampstead Health’ten bulutların olağanüstü görünümlerini tasvir eden John Constable’ın hayatına ayrılmıştır.

Lawrence Keats, ressam Stanley Spencer ve bu bölgede yaşayıp çalışmış diğer kişilere ayrılmış bölümler ile 18. ve 19.yüzyıllarda bir kaplıca kasabası olarak Hampstead’in tanıtıldığı sergi görülmeye değer.

Burgh House, çağdaş yerel sanatçıların sergilerine de düzenli olarak yer vermektedir.

Büyük değişiklikler geçiren iç mekanda muhteşem oyma merdiven öne çıkar. 1920 yılında yenilenmesine karşın, bir başka evden getirilen 18.yüzyıl tarihli panolarla dekore edilmiş müzik salonu da görülmeye değer.

Açık hava bölümünde: evin güzel bahçesini seyredebileceğiniz bir kafe, bodrum katta hizmet vermektedir.

Günümüzde bu evde, çok sayıda düğün düzenlenmektedir.

 

Hampstead Museum

Müzede, 3000 den fazla nesne bulunmaktadır. Bunların çoğu: sosyal tarih, güzel sanatlar ve bölgenin eski sakinleriyle ilgilidir.

Sanat koleksiyonunun öne çıkan objeleri: CRW Nevinson, Fred Uhiman, Donalt Towner ve Duncan Grant gibi sanatçıların çalışmalarıdır.

Sosyal tarih koleksiyonunda ise: 1960 yılında yapılan, ünlü yerel yazarlar tarafından imzalanan “High Hill Penguin” gibi birçok değerli taşları içeren objeleri.

Müzede ayrıca küçük bir sözlü tarih koleksiyonu bulunmaktadır. 2006 yılında yerel sakinler ile Dünya Savaşı hakkında görüşülmüş ve bu görüşmelerin bazıları interaktif ortamlarda ziyaretçilere sunulmaktadır.

İngiltere Londra Hampstead

OLD BULL&PUSH

North End Way. Golders Green adresindedir.

Londra’nın en eski pub’larından biri olan bu pub’ın tarihi, binanın bir çiftlik evi olduğu 1645 yılına kadar uzanmaktadır.

Pub 1721 yılında bira satış ruhsatı almış ve ünlü sanatçıların ve yazarların mekanı olmuştur. Bunların arasında ünlü sanatçı William Hogarth ve yazar Austin Deoson bulunmaktadır.
Hogarth’ın pub’ın bahçesine bir ağaç diktiği söylenmektedir.

Hampstead Heath’in hemen yanındaki pub, öğlen ve akşam saatinde yemek servisi yapar. Yaz aylarında da bahçede mangal yapılır. İç mekan rahat bir atmosfere sahiptir.

 

FENTON HOUSE

Hampstead Gr adresindedir.
William ve Mary döneminden kalma malikane, 1667 yapımı bu muhteşem eski ev: National Trust tarafından idare edilmektedir. Hampstead bölgesindeki en eski evlerden birisidir. İçeride yazları halka açılan iki özel sergi bulunmaktadır.

Burada bulunan erken döneme ait klavyeli çalgılar koleksiyonu: dünya çapında ünlüdür.

Özellikle: ünlü müzisyen Handel’in çaldığı söylenen 1612 tarihli bir “Harpkikord” ilgi çekmektedir. Kullanılabilir durumdaki enstümanlar, burada verilen konserlerde hala kullanılmaktadır.

Ayrıca: Benton-Flecther isimli eşsiz bir porselen koleksiyonu bulunur.

Bu porselen koleksiyonunun büyük kısmı: 1952 yılında: bu evi, içindekilerle birlikte National Trust’a bırakan Lady Binning tarafından oluşturulmuştur.

 

CHURCH ROW

Kuzey Hampstead bölgesinde Golden Hill Park karşısındadır.

Burası George dönemi izlerini en iyi koruyabilmiş sokaklardan birisidir. 18.yüzyıl evlerinin bulunduğu bu sokak: kendi orijinal dövme demir işçiliği olan kapıları, lambaları, Hampstead Parish Kilisesi, sivri kuleli St John kilisesi ile tanınır. Demir işleri gibi özgün ayrıntılar bugün de görülmeye değerdir.

Sokağın batı ucunda 1745 tarihli St John Hampstead’s köy kilisesi bulunur. Edgwate’deki Canons Park’tan getirilen demir kapılar ise daha eski bir tarihe aittir.

“Peter Pan” klasiklerine ilham veren Llewellyn Davies ailesinden JM Barrie, komedyen Peter Cook ve İşçi Partisi Lideri Hugh Gaitskell, burada gömülüdür.

Kilisenin içinde John Keats’in büstü bulunur. John Constable’ın mezarı kilisenin avlusundadır. Ünlü bölge sakinleri de mezarlığa gömülmüşlerdir.

İngiltere Londra Hampstead

DOWNSHİRE HİLL

Naiplik dönemi evlerinin sıralandığı bu güzel sokak, aralarında Stanley Spencer ve Mark Gertler’in bulunduğu, iki dünya savaşı arasında No.45 de bir araya gelen bir gurup sanatçıya adını vermiştir.

Televizyon dizisi Muphett Kukla gösterisinin yaratıcısı Jim Henson da No.2 de yaşamıştır.
Hemen yakınlarda yer alan kilise, Hill sakinlerine hizmet vermesi amacıyla 1823 yılında inşa edilmiştir. Kilisenin orijinal sıraları günümüzde de kullanılmaktadır.

 

KEATS HOUSE

Keats Gr. Adresindedir.
Bu ev 1816 yılında kısmen yapışık iki ev olarak inşa edilmiştir. Keats, bir dostunun ısrarlarıyla 1818 yılında daha küçük olan bölüme taşınmıştır. Büyük şair John Keats: 1818-1820 yılları arasında burada yaşamıştır.

Sanatçı burada iki üretken yıl geçirmiştir. En ünlü şiirlerinden biri olan “Ode to a Nightingale”, bahçedeki bir erik ağacının altında yazılmıştır. Bir yıl sonra büyük eve Brawne ailesi taşındı ve Keats, Brawneler’in kızı Fanny ile nişanlandı.

Ancak hiçbir zaman evlenemediler, çünkü ünlü şair Keats iki yıl sonra 25 yaşında tüberkülozdan kurtulamayarak Roma’da öldü.
Ev: dönemin mobilyaları ile, bir müze olarak restore edilmiş ve Temmuz 2009 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Müzede: Keats’ın Fanny’e yazdığı aşk mektuplarından biri, verdiği nişan yüzüğü ve Fanny’nin bir saç lülesi, günümüzde burada sergilenmekte olan eşyalar arasındadır.

Ziyaretçiler Keats’ın özgün el yazmalarının yanı sıra kitaplarından bazılarını da görebilirler. Bu sayede Keats’ın yaşamı ve çalışmaları bugün de hatırlanmaktadır.

 

HAMPSTEAD HEATH

Londra çevresinde, burası 320 hektarlık büyüklüğü ile en büyük yeşil alan olarak bilinir ve tanınır. Londra şehir ziyaretinizde, sadece biraz temiz hava almak ve sakin bir doğal çevre istiyorsanız, burayı ziyaret etmelisiniz.

8 kilometre karelik alana yapılan bu güzel parkı keşfetmek için en uygun zaman, yöre insanının gazete haberlerini tartışıp, öğle yemeğinde rosto yemek için evlerine çekildikleri bir Pazar günü öğleden sonrasıdır.

Tepenin üzerindeki Hampstead köyleriyle Highgate’i birbirinden ayıran koru, çayırlar, yaşlı ağaçlar, tepeler havuzlar ve göllerden oluşur.

Bu alan Londra’nın merkezindeki parkları süslediği düşünülen gelişigüzel yerleştirilmiş yapılarla ve heykellerle bozulmamıştır. Bu yüzden buradaki el değmemiş alanlar, çevreleri giderek kalabalıklaşan şehir sakinleri için daha da değer kazanmıştır.

Ayrıca resmi tatil olan üç hafta sonunda-Paskalya, bahar sonu ve yaz sonu- Heath’in güney yakasında düzenlenen eğlenceli panayıra katılmak çok zevklidir.

Yıkanma Havuzları

Burada, 3 önemli açık yüzme havuzu bulunmaktadır. Doğu kıyısındaki küçük göletler: Erkekler Göleti, Kadınlar Göleti ve Highgate havuzları olarak bilinir. Havuzlarda hem yüzebilir, hem de balık tutabilirsiniz.

Yüzme saatleri: mevsimsel şartlara ve yaşa bağlı olarak sık sık değiştirilmektedir, bu yüzden burayı ziyaret etmeden önce kontrol etmenizde yarar vardır.

Golders Hill Park

Parkın kuzeybatı bölümünde bulunan bu alan: küçük bir kuş kafesi ve hayvanat bahçesi ile özellikle çocukların ilgisini çekmektedir.

Hill Garden ve Pergola

Burası: Londralılar için West Heath üzerindeki gizli bir bahçedir. Bu büyüleyici bahçenin yaratıcısı: Edward döneminde sabun imalatçısı ve sanat hamisi Lord Leverhulme’dır. Önceleri: Lord’un evinin arazisine dahil olan bahçe: günümüzde Hampstead Heath’in bir parçasıdır ve çiçeklerin açtığı yaz aylarında pergolalı yürüyüş yolları büyük ilgi çekmektedir.

Kenwood House

Burada: 1660 yılından beri bir konut olduğu söyleniyor ve bugün görülen muhteşem ev: ormanlık ve büyük bahçelik alanın ortasındadır.

Bu ev: 1764 yılında Robert Adam tarafından, Mansfield Kontu Lord Şansölyesi için yeniden tasarlanmıştır. Adams: mevcut odaları yenileyerek, ilk binaya eklemeler yapmıştır. Başta kütüphane olmak üzere yapılan bu düzenlemeler bugün de görülebilmektedir.

Buranın bahçeleri bile görülmeye değerdir. Çünkü mükemmel bir 18.yüzyıl peyzajı hakimdir. Manzarası ile muhteşemdir, çünkü manzara gören bir alanda kurulmuştur.

Evde ise: Rambrant, Turner, Reynolds ve Vermeer gibi ustaların resimleri ve bahçede Henry Moore tarafından yapılmış önemli heykeller görülür. Rembrand’ın kendi portresi ilgi çekmektedir.

Her yaz burada: açık havada opera düzenlenir. Film meraklıları için de film gösterileri yapılır.

Parliament Hill

Parlamento Tepesi’nin adının, buradan kaynaklandığı söylenmektedir. Guy Fawkes ve arkadaşları: 5 Kasım 1605 yılında, Houses of Parliament’i havaya uçurma girişimlerinin sonucunu buradan izlemişlerdir.

Öte yandan: bu tepe, bu olaydan yaklaşık 40 yıl sonra yapılan iç savaş sırasında konumu nedeniyle öne çıkmış ve bu nedenle, bu ismi almış olduğu da söylenmektedir. Çünkü: iç savaş sırasında topçular, Londra şehrini, buradan tam karşıdan apaçık görebiliyorlardı.

Buradan: çok sayıda yüksek bina bulunmasına rağmen yine de şehrin güneye bakan manzarası muazzam görülür. Açık bir yaz günündeki havada: doğuda Canary Wharf ve batıda Battersea Power Station’a kadar bütün bölgeyi görebilirsiniz.

St Paul Katedralinin kubbesi, buradan belirgin şekilde görülür. Günümüzde burası; uçurtma uçurmak ve model tekne yüzdürmek isteyen Londralılarla doludur.

 

SPANİARDS INN

Spaniards Road adresindedir. Bu pub: İngiltere’deki pub’lar arasında birçok kez ödül kazanmıştır. 2009 yılında, Guardian tarafından “İngiltere’nin en iyi pub”larından” birisi olarak seçilmiştir.

Evet; Londra’nın en eski pub’larından birisi olarak bilinen ve 1585 yılında yapıldığı düşünülen bu mekan: 18.yüzyılın ünlü soyguncusu Dick Turpin’in sık sık geldiği bir yer olarak da önem kazanmaktadır. Hatta: Turpin’in babasının buranın bir önceki ev sahibi olduğu söyleniyor.

Haydut, Londra’ya gelen arabaların yolunu kesmediği zamanlarda atı Black Bess’i Kenwood ahırlarına bağlarmış. Bu yapının Turpin’in zamanından kaldığı kesindir. Pub’ın alt katları sık sık tadilat geçirmişse de, Turpin Bar’ın küçük üst katları, orijinal halini korumuştur.

Ünlü soyguncu pub’a 200 metre kala yakalanmış ve yolun sonundaki bir ağaca asılarak idam edilmiştir.

Tezgah gerisindeki bir çift silahın Gordon isyanları sırasında Lord Şansölyesinin Kenwood’daki evini yakmak üzere Hempstead’e gelen Katolik karşıtı isyancılardan alındığı söylenir. Lord, bira ısmarlayarak isyancıları sarhoş ettikten sonra silahlarını da almıştır.

Pub’ın ünlü müdavimleri arasında şairler Shelley, Keats ve Byron, oyuncu David Garrick ile ressam Sir Joshua Reynolds sayılabilir.

Geçiş parası alındığı günlerde yolcuların ücretini ödemeden geçmesini önlemek için yolun üzerine yapılmış olan kulübe ise restore edilmiştir.

 

VALE OF HEALTH

1770 yılında kurutulan bataklık, daha önceleri Hatches Bottom olarak anılırmış. “Sağlık Vadisi” anlamına gelen bugünkü adının kaynağı 18.yüzyılın sonlarında kolera salgınından buraya sığınan insanlar olabileceği gibi, 1801 yılında kayıtlara geçirilirken, kadastro görevlisinin bölgenin çekiciliğini arttırmaya çalışması da olabilir.

Bölgeyi edebiyat dünyası ile tanıştıran 1815 yılında buraya taşınan ve Shelley ile Keats’e ev sahipliği yapan şair James Henry Leigh Hunt’dır.

D.H.Lawrence de bir süre burada yaşamıştır. Stanley Spencer 1964 yılında yıkılan Vale of Health Hotel’in bir odasında kalmıştır.