İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Cıvıl cıvıl açık hava kafeleri, sokak müzisyenleri, şık mağazalar ve hareketli Pazar yerleriyle dolu bölge, turistler için tam bir cennettir.

Tam ortada bulunan Piazza, 1974 yılına kadar toptancı pazarını barındırıyordu. Bu tarihten sonra buradaki ve çevredeki Victoria dönemi binalar dönüştürüldü ve böylece şehrin en canlı alanlarından biri yaratıldı.

Ortaçağ’da bu bölgede Westminster Abbey’in manastır bağları vardı. Piazza ile batı kanadına hakim St Paul’s şehrin ilk meydanı olarak İnigo Jones tarafından 1630’larda düzenlenmiştir.

Piazza daha sonra Strand boyunca dizili malikhanelerin sahibi Bedford Kontu tarafından yerleşime açıldı. Strand, Embankment (rıhtım) yapılmadan önce nehir kıyısında uzanmaktaydı.
Buradaki yiyecek ve çiçek pazarı Thames’in güney kıyısına taşınmıştır.

İlk bakışta kaotik görünse de, sokak tiyatrosu dikkatle organize edilmiştir. Müzisyenler, akrobatlar ve diğer sokak çalgıcıları Piazza’da performans sergilemeleri için gerekli olan lisanı almak için seçmelere katılmaktadırlar ve pek çoğu yıllar boyunca Cavern Garden’da çalmıştır.

 

PİAZZA VE CENTRAL MARKET

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

41.Pazar.Garden Piazza. Covent Garden adresindedir. Cumartesi-Pazartesi arasındaki günlerde: 10.00-19.00 ve Pazar günleri 11.00-18.00 arasında açıktır. Barlar, kafeler ve restoranlar ise, 09.30-23.00 arasında açıktır. Tekil mağazaların açılış saatleri değişebilir.

Burası: Londra şehrinde gezilecek en iyi 10 yerden birisi olarak kabul edilmektedir.
17.yüzyıl mimarı İnigo Jones, bu meydanı, kuzey İtalya’daki Liverno’nun piazzasından hareketle seçkin bir yerleşim alanı olarak planlamıştır.

Ama Roma döneminden beri Covent Garden bölgesinde böyle bir Pazar olayının yaşandığı bilinmektedir. 7.yüzyılda ise: yoğun bir Sakson ticaret limanı olan Lundenwic burada kuruldu. Ancak: Viking işgalciler burayı tehdit edince, 9.yüzyılda Lundenwic denilen bölge terk edildi.

1630 yılında: burada evler inşa etmesi için İnigo Jones görevlendirildi. Jones: birçok seyahati sırasında İtalya’da gördüğü büyük meydanlar ve binalardan esinlendi. İngiltere’de ilk kare meydan burada kuruldu ve Jones: Covent Garden Piazza’yı yarattı.

Aynı zamanda: Piazza’yı çevreleyen sokakların mükemmel düz ızgara tasarlanmış gibi sistemi aslında şehir planlamasında bir deneyim oldu.

Jones zamanında verilen ve Charles I ve onun kraliçesini onurlandıran orijinal sokak isimlerinin birçoğu günümüzde de kullanılmaktadır. (King Street, Charles Street, Hanrietta Street gibi)
Rose Street üzerinde bulunan Lamb&Flag pub: Covent Garden’de en eski olanıdır. 17.yüzyılda, burada ön bahçede eldivensiz boks karşılaşmaları düzenleniyormuş.

1650 yıllarına gelindiğinde: ilk meyve ve sebze pazarlarının burada düzenli hale getirildiği görülür. “Ananas” bu yıllarda, İngiltere çevresindeki seralardan getiriliyordu. Takip eden 250 yıl boyunca, Ananas, İngiltere’de zenginlik ve cömert misafirperverliğin bir simgesi oldu ve mimarlar, sanatçılar ve ustalar tarafından kabul edilerek, pazarın amblemi oldu. Her ışığın üstünde: bir ananas görebilirsiniz.

1666 yılında: Londra şehrindeki büyük yangın, şehrin doğusundaki birçok daha küçük ve rakip pazarları bir gecede tahrip edince, Covent Garden, ülkenin en önemli meyve, sebze ve çiçek pazarı oldu. Dünyanın dört bir yanından egzotik öğeler, Thames nehri üzerinden buraya getirildi.
Pazarın popülerlik ve boyutu büyüdükçe, 18.yüzyılda Covent Garden çevresinde Jones’un evlerinde aristokrat kesimin yaşamaya başlamasına neden oldu.

1789 yılında Londra’nın en eski restoranı: Maiden Lane kurulmuştur. Restoran, bugün hala gelişen ve uzmanlaşmış kadrosu ile geleneksel İngiliz yemekleri servis etmektedir.
Üstü kapalı ana Pazar 1833 yılında Charles Fowler tarafından meyve ve sebze toptancıları için tasarlanmıştır. Cam-demir karışımı tavan, daha inşa sonra inşa edilecek büyük tren istasyonlarının habercisi olmuştur.

1860 yılında çiçek pazarı buradan ayrıldı ve Londra Ulaşım Müzesinin güneydoğusunda Piazza üzerine inşa edildi.

1974-1980 yılları arasında kapalı olan alışveriş merkezi, 1980 yılında Avrupa’nın ilk özel alışveriş merkezi olarak yeniden açıldı.

Evet: burası eskiden Londra’nın ana meyve ve sebze pazarına ev sahipliği yapıyordu. Piazza ve çevresindeki binaların pek çoğu, Victoria döneminden kalmadır.

Pazar, günümüzde tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar satan mağazalar için bir korunak işlevi görür. Çevresi ise kuzeyde diğer sokaklara, güneyde de Jubillee Hall’a uzanan tezgahlarla doludur.

Kuzey kanadında bulunan sütunlu Bedford konutları İnigo Jones’un tamamen gerçekleşmeyen planı hakkında ipucu verir. Ancak bu binalar 1879 yılında kısmen değiştirilerek yeniden inşa edilmişlerdir.

Sokak eğlenceleri bu bölgede bir gelenektir. Kaleme aldığı günlüğüyle tanınan Samuel Pepys; 1662 yılında, St Paul’s ün portikosunda oturup Punch ve Judy gösterisini izlediğini yazmıştır.
Günümüzde: burası: hediyelik eşya, giysi ve antika satan dükkanlarla doludur.

Özellikle: Pazar günleri: tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar. Çevresi ise: kuzeyde diğer sokaklara, güneyde ise Jubillee Hall’a kadar uzanan tezgahlarla doludur. Arnavut kaldırımlı sokaklarda: sokak gösterileri de düzenlenir. Hediyelik eşya veya obje satın almak isteyenler, burayı tercih etmelidirler.

Londra şehrinin en popüler turistik mekanlarından biri olan burayı mutlaka ziyaret edin.

 

ST PAUL’S CHURCH

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bedford Street.WC-2 adresindedir. Londra şehrindeki en güzel Victoria kiliselerinden birisidir. Londra şehrindeki St Paul’s Katedrali ile karıştırılmamalıdır.

Kral Henry VIII: 1530 yılında kiliseye ait araziyi satın aldı ve danışmanlarından Bedford Dükü John Russel’a verdi. Neredeyse 100 yıl sonra, Bedford 4.Dükü: Londra’nın en zengin ikamet yeri olan alanı geliştirmek için araziyi kullanmaya karar verdi ve İtalyan mimir İnigo Jones’tan yardım istedi.

Ancak: Dük: çok fazla para harcamak istemiyordu. Bunun üzerine mimar: “bir ahır çok daha iyi değil”diyerek, Dükün bu para harcamak istememe tutumunu tenkit etti.

1633 yılında başlayan inşaat devam ederken: geleneklere göre: “Altar” kilisenin doğu ucunda bulunması gerekirken mimar İnigo: kilisenin atlarını, ön kapıya yerleştirerek geleneklere karşı çıktı.

Londra’da inşa edilen ilk Anglikan kilise 100 yıl sonra: 1638 yılında kutsandı, ancak Londra Piskoposu talebi üzerine, Altar geleneksel yerine yerleştirildi. Ancak: Jones, yine de orijinal dış cephe planını değiştirmemişti.

Böylece girişi batıda bulunan kilisenin sahte kapı niteliği kazanan portikosu sokak göstericileri için mükemmel bir sahne olmuştur. 1665 yılında, 60.000 Londralının ölümü ile neticelenen veba salgınında: vebadan ölen birçok kişi, kilisenin bahçesine gömülmüştür.

1795 yılındaki bir yangın sonucu içi tamamen yanan kilise Jones’un tarzı korunarak yeniden inşa edilmiştir. Kilise, Jones’un Piazza’ya yönelik orijinal planından kalan tek yapıdır.
Uzun süreden beri “actor kilisesi” olarak bilinir. Batı bölmesindeki 17.yüzyıl Grinlign Gibbons oyması mimarın anısına yapılmıştır.

Dış cephesi ve kapı gibi Tuscan sütunları: George Bernard Shaw’ın Pygmalion oyununun ilk sahnesinde geçmiştir ve çiçekçi kız Eliza Doolittle’a Covent Garden’ı tanıtmıştır.

İçeride Vivien Leigh, Charlie Chaplin ve Boris Karloff’u anan plaketlerine dikkat edin. Önünde gezen kalabalıklar tarafından az bilinen arka bahçe sakin bir cennettir ve Londra’nın merkezinin gürültüsünden uzaktır.

Günümüzde burada: düzenli ibadet, konserler, edebiyat ve tiyatro etkinlikleri düzenlenmektedir.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand LONDON TRANSPORT MUSEUM

 

LONDON TRANSPORT MUSEUM

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Covent Garden Piazza.WC2 adresindedir. Her gün saat 10.00-18b00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 15 paund, 17 yaşın altındaki çocuklar için ise ücretsizdir.

Bu müzeden zevk alabilmek için tren istasyonlarında trenleri seyretmek ya da bütün otobüs biletlerini biriktirmek gibi tutkularınızın olması gerekmez.

Toplu taşımacılığın eski ve yeni modellerini kapsayan bu ilgi çekici koleksiyon: 1872 yılında inşa edilen Victoria tarzı çiçek pazarının güzel binasında 1980 yılından bu yana sergilenmektedir.

Londra’daki 200 yıllık ulaşım tarihi şehrin aynı zamanda sosyal tarihi açısından da önemlidir. Otobüs, tramvay ve metro hatları şehrin gelişme yönüne göre oluşturulmuş, daha sonra bu yönü belirler olmuştur. Kuzey ve batıda yer alan banliyöler buralara metro ulaştıktan sonra gelmiştir.

Müzenin bölümleri

Victorian Transport

200 yıl önce Londra insanlarının çoğu yürüyerek istedikleri yere gidiyorlardı. Sokaklar genellikle at arabaları ile seyahat eden zenginler dışında yayalar ile doluydu.

Thames nehrinde ise, Watermen wherries denilen küçük sandallar insanları taşıyordu. Bunların ardından, 1850 yılında, yılda birkaç milyon yolcu taşıyan, vapurlar kullanılmaya başlandı.

İki Parisli tarafından ithal edilen araçlar, Londra sokaklarında araç trafiğinin doğasını değiştirdi. Işıklı at arabaları, şehirde zenginler arasında moda oldu.

1829 yılında ise, şehirde ilk otobüs servisi başlatıldı. 1870 yılından itibaren raylar üzerinde atlı tramvaylar otobüsün üstünlüğüne meydan okudur. Tramvay özellikle, işçi sınıfı Londralıların en uygun toplu t aşıma ve erişimi için kullanılır oldu.

1830-1840 yılları arasında ise, şehirde demiryolları hakim olmaya başladı ve şehrin gelişiminde önemli rol oynadı.

Dünyanın İlk Yer altı

1860 yılında ilk yer altı demiryolu çalışması yapıldı. Bu hat: şehrin ana hat terminallerinin üçünü birbirine bağlamak için yapılmıştı. İlk yer altı hattı: 10 Ocak 1863 tarihinde Farrington Paddington açıldı.

İkinci metro hattı: 5 yıl sonra faaliyete başladı. Erken yer altı ulaşımı, büyük bir mühendislik başarısı olarak değerlendirilse de, büyük bir dezavantaj bulunuyordu.

Buharlı lokomotifler ve tüneller: kalıcı kükürt kokusu ile olumsuz etkileniyordu. 1860’lardan günümüze kalan tek buharlı motor: müzede sergilenmektedir.

Seyahat Devrimi

1900 yılında Londra sokaklarında hemen her araç atlı idi. 300.000 den fazla insan: atlar tarafından çekilen özel arabaları, kabinli otobüsleri, tramvay ve kamyonetler ile işlerini yürütüyorlardı.

Elektrikli tramvaylar, 1890’larda Amerikan ve Avrupa şehirlerinde tanıtıldı, ancak Londra’da yüzyılın başında bir tek tramvay hattı yoktu. 1915 yılına gelindiğinde her şey değişti, atlar; otobüs ve tramvaylardan kayboldu.

Motorlu taksiler artmaya başladı. Motorlu araba yalnızca zenginler tarafından kullanılıyordu. Motorbuses ve elektrikli tramvaylar, her yerde kullanılmaya başlandı.

Londra Simgeler

Siyah taksi ve kırmızı çift katlı otobüs, Londra şehrinin ikonik sembollerindendir. Onlar dünya çapında tanınır. Hem klasik 1950’ler versiyonları Londra standartları ve 21.yüzyılın başında hala sokaklarda görülmektedir.

1958 yılında başlatılan FX4 siyah taksi 40 yıldır üretilmektedir. Günümüzde kullanılmayan Routemaster otobüs ise, 1959 yılında çıkmıştır.

Londra Ulaşımında Bugün

Londra metrosu, günde 3 milyon yolcu taşımaktadır. 12 aylık dönemde ise, 1 milyar yolcu taşınmıştır. Londralıların yaklaşık % 5’lik kısmı, özel araçlarını kullanmaktadırlar. Ayrıca bisiklet kullanımında da % 50 artış görülmektedir.

Bunların yanında, müzede 20.yüzyıla ait bir ticari sanat koleksiyonu da görülebilir. Londra’daki tren ve otobüs şirketleri eskiden beri çağdaş sanatın destekleyicisi olmuştur. Tren ve otobüslerde kullanılmış olan afişlerin kopyaları müze mağazasında satılmaktadır.

E.McKnight Kauffer’in yarattığı Art Deco tasarımları ile Graham Sutherland ve Paul Nash gibi 1930’ların ünlü ressamlarının çalışmaları bunların arasında sayılabilir.

Bu müze, çocukların da çok hoşuna gitmektedir. Pek çok sergi ve düzenlemeler etkileşimlidir. Çocuklar burada otobüsün ya da metro treninin sürücü koltuğuna oturma fırsatı bulurlar. Ayrıca, müzedeki geniş bir kibrit koleksiyonu ilgi çekmektedir.

Ayrıca, atla çekilen otobüs, 1866 yılından kalma bir lokomotif ve motorlu bir otobüsün ilk örneği görülebilir. Eski posterler ve üniformalar: araçlardan oluşan koleksiyonu tamamlar.

 

LAMP AND FLAG

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

16.yüzyıldan bu yana burada bir han bulunduğu için “Lamb and Flag”ın Covent Garden’daki en eski taverna olduğu söylenir. Buranın ismi “Coopers Arms” iken 1833 yılında “Lamb&Flag” olarak değiştirilmiştir. Ancak, burada ilk pub’ın 1772 yılında açıldığı söylenmektedir. Evet, günümüzdeki tuğla bina 1958 yılında inşa edilmiştir.

Pub, Garrick Street’in Flower Street ile kesiştiği yerde, daracık sokağın sonunda bulunmaktadır. Sokakta, 1679 yılında burada saldırıya uğrayan İngiliz şair John Dryden’e adanmış bir plaka görülür.

Dryden, metresi Portsmouth Düşesi’nin onurunu korumak isteyen II.Charles’in adamları tarafından pusuya düşürülmüştür. Bunun sebebi de: Dryden’in düşesle alay eden şiirleriymiş. Pub’ın üst katındaki bar da Dryden adını taşır. Öte yandan, bu pub’ın 19.yüzyılda “Kan Bucket” denilen çıplak yumruklu ve ödüllü kavgaların merkezi olduğu söyleniyor.

İş çıkış saatlerinde dolan pub’un avlusu, şehir merkezinde çalışanlar kadar burayı bilen turistlerin de gözdesidir. Evet, burayı ziyaret ederseniz, sokaklara kadar taşmış, kapı önünde ellerinde içkiler, samimi ortamda birbiriyle sohbet eden insanlar görebilirsiniz.

 

THEATRE ROYAL DRURY LANE

65.Durry Lane. Adresindedir.
Buradaki ilk tiyatro, 1663 yılında, şehirde oyun sahnelenebilen iki yasal salondan biri olarak inşa edilmiştir. II. Charles’ın metresi Nell Gwynen burada sahneye çıkmıştır. Bu ilk bina, 25 Ocak 1672 tarihindeki yangında yok olmuştur.

İkinci bina: 1674-1791 yılları arasında, Kral Caharles II döneminde, Sir Christopher Wren tarafından inşa edilmiştir. Yalnız bu bina, çok küçük olduğu için, 1791 yılında yıkılmıştır. Üçüncü bina: 1794-1809 yılları arasında yapılır. Henry Holland tarafından tasarlanan bina, 24

Şubat 1809 tarihinde yanarak yok olmuştur. 12 Mart 1794 tarihinde ise günümüzde görülen bina yapılmıştır. Benjamin Waytt tarafından tasarlanan, dördüncü ve günümüzde mevcut bina:”Hamlet” oyunu sergilenerek 10 Ekim 1812 tarihinde açılmıştır. Bu son tasarlanan bina, şehrin en büyük izleyici salonlarından birisine sahiptir.

1800’lerde pandomimlerle ün kazanan tiyatro, günümüzde kapalı gişe oynayan müzikaller ile adını duyurmuştur.

Tiyatronun adı Theatre Royal, Drury Lane olarak geçse de girişi Catherine Street’tendir. Tiyatronun seyirci kapasitesi 2200 kişidir.

 

ROYAL OPERA HAUSE

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bow Street.-WC2 adresindedir.
Opera: 1732 yılından bu yana, sitede bulunan üç tiyatroda: önemli rol oynamıştır. Royal Opera ise: 1946 yılında Covent Garden Opera Şirketi olarak kurulmuştur. 1731-32 yılları arasındaki ilk tiyatro inşaatı John Rich tarafından yapılmıştır. Bu bina: 1808 yılında yangın sonucu yok olmuş ve Sir Robert Smirke tarafından tasarlanan ikinci bina yapılmıştır.

Bu bina da, yangında yıkılmış ve mimar E.M.Barry tarafından yapılan mevcut bina: 1857-1858 yılları arasında dikilmiştir.

Dünya savaşı sırasında bir dans salonu olarak kullanılmış, ancak savaştan sonra: daimi yıl boyunca opera ve bale şirketleri için “Kraliyet Opera Evi” ne tahsis edilmiştir. Bu yüzden: Kraliyet Opera ve Kraliyet Balesi olarak da bilinir. 14 Ocak 1947 tarihinde, ilk opera performansı olarak, Bizet’in “Carmen” i sergilenmiştir.

John Flaxman ‘ın portikoda görülen tragedya ve komedya frizi, 1809 yılındaki eski binadan kalmadır. Kraliyet Opera Binası tarihinde iyi ve kötü dönemler geçirmiştir.

Wagner’in “Halka” sının ülkedeki ilk gösterimi 1892 yılında Gustav Mahler yönetiminde burada yapılmıştır.

Besteci George Frideric Handel ve aktör Edmund Kean’e opera şarkıcısı Jenny Lind ve balerin Margot Fonteyn’e sahne, müzik ve dans dünyasının sayısız büyük ismi Covent Garden’ın kuzey doğu ucundaki bu efsanevi tiyatroda performans sergilemişlerdir.

Seçkin Corinthian ön veranda Royal Opera ve Royal Ballet’in 2200 oturma kapasiteli dev oditoryumunun önündedir.

Günümüzde burada Kraliyet Operası ile Kraliyet Bale Toplulukları bulunur.
Kaliteli gösterimlerin yüksek ücretli biletlerini bulmak zordur. İki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından opera binası, yeni bin yıla, ikinci oditoryumun yanı sıra Kraliyet Opera ve Bale toplulukları için yeni prova sahneleriyle girmiştir.

Sahne arkası turlarına ek olarak ayda bir kez, Kraliyet Balesinin günlük çalışmaları da izlenebilir. Değişen sergilerden oluşan bir program ünlü eski yapımları ve geçmişte ziyaret eden ünlüleri anar.

 

NEAL STREET& NEAL’S YARD

Bu çekici sokakta bulunan 19.yüzyıldan kalma depolar, binaların ön cephesindeki kaldıraç sistemlerinden tanınabilir.

Binalar mağazalara, sanat galerilerine ve restoranlara dönüştürülmüştür.

Neal Street’den; Neal’s Yard’a geçilir. Londra şehrinin en iyi peynirlerini bulunduran dükkanlarda ekmek çeşitleri de satılır. Burada: tüm dünyaya restoranlar için peynir satılmaktadır.

4 Temmuz 1970 tarihinde Nicholas Saunders’ın parlak fikri olan mekan ve Neal’s Yard’ın kendisi giderek ticaretleşen bölgesin ortasında, unutulmuş değerleri yaşatan bir korunak olarak varlığını sürdürmektedir.

THOMAS NEAL’S

 

THOMAS NEAL’S

29-41 Eartlham Street. Adresindedir. Açılış saatleri: saat: 10.00-17.00 arasındadır.
1990’ların başında eski bir muz deposundan dönüştürülen lüks tüketim mallarına adanmış alışveriş merkezinde: özel tasarımlar ve kozmetik ürünleri, mücevherler, antika elbiseler ve dantellerle dolu mağazalar bulunmaktadır. Burada bulunan işletmeler: Euphorium Bakery, Kyaiawire, Insight 51 ve Super Dry.

Alışveriş yaparken mola vermek isterseniz, alt kattaki kafe ve restorana uğrayabilirsiniz.
Alışveriş merkezinin bulunduğu bina kompleksindeki Donmar Warehouse tiyatrosu: “Blue Room” gibi oyunlarla görülmeye değerdir.

 

SEVEN DİALS

Yedi sokağın kesişme noktasındaki bu sütunda 6 tane güneş saati bulunmaktadır. (sütunun tepesi yedinci güneş saatini oluşturur). Orjinal merkezi anıt: aynı zamanda tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Bunlar; 1693-94 yılları arasında Sundial Pillar tarafından inşa edilmiştir ve İngiltere’nin önde gelen taş ustası, Edward Pierce görevlendirilmiştir. Pillar: 6 güneş saati yapmıştır, yedinci güneş saati ise, sütunun tepesindedir. Bunlar: Londra şehrinde büyük kamu süsleri olarak kabul edilir.

1989 yılında yerleştirilen sütun, bir 17.yüzyıl anıtının kopyasıdır. Orijinal anıt, Londra şehrinin en ünlü kenar mahallelerinden birisinde, suçluların buluşma yeri haline geldiği için 19.yüzyılda kaldırılmıştır.

Seven Dials, günümüzde kıpır kıpır bir alışveriş ve yeme-içme bölgesidir. Caddeler: belli bir üründe özdeşmiş dükkanlar, butikler, tıbbi bitkiler ve aromalar satan dükkanlar, restoranlar ve barlarla doludur.

 

PHOTOGRAPHER’S GALLERY

16-18 Ramilies Street adresindedir. Her gün saat 10.00-17.45 arasında açıktır.
Fotoğraf toplama ve sergileme öncüsü V&A nın günümüzde kalıcı bir sergisi bulunmaktadır. Açılış sergisinde: 1839-1960 yılları arasında alınan güzel ve dikkat çekici görüntüler ve fotoğraf tarihçesi bulunmaktadır.

Özellikle. Julia Margaret Cameron ve Henri Cartier Bresson gibi sanatçıların önemli figür çalışmalarını görmek mümkündür. Zaten, bu girişimci galeri, çağdaş fotoğraf sanatının ve fotoğraf sergilerinin Londra şehrinde önde gelen mekanlarından birisidir.

Galerinin her yıl verdiği fotoğraf ödülü çağdaş fotoğraf sanatının profilini yükseltmeyi ve toplum içerisindeki rolünü keşfetmeyi amaçlayan uluslar arası öneme sahip bir sanat ödülüdür.

Galeride, düzenli konferanslar, tiyatro gösterileri ve başlangıç seviyesinden uzmanlık dallarına kadar ulaşan dersler verilir. Burada baskıların ve fotoğrafla ilgili kitapların da satıldığı bir kitapevi ile birlikte bir kafe de bulunur.

Binanın ışında 18.yüzyılda burada yaşamış olan Royal Academy’nin kurucusu Sir Joshua Reynold’s un anısına bir plaket bulunur.

ADELPHİ THEATRE

 

ADELPHİ THEATRE

Sans Pareil Theatre’ın açıldığı 1806 yılından bu yana, burada hep bir tiyatro vardı. Bu sitede dördüncü mekan ve ilk bina 27 Kasım 1806 tarihinde açılmış ve 200 yıl içinde en az 7 farklı isim altında faaliyet göstermiştir. 2006 yılında tiyatronun 100.yılı kutlanmıştır. İlk tiyatro, 1819 yılında Adelphi’de ve 1829 yılında Kraliyet Tiyatrosu, Adelphi, Sans Pareil olarak isimlendirildi.

1858 yılında inşa edilmiş ikinci bir tiyatro, adını sırası itibarıyla 1867 yılında Royal Adelphi Tiyatrosu oldu. Kraliyet Tiyatrosu: Yeni Adelphi gibi isimlerle anıldı. 1901 yılında Strand, yeni bir cephe sağlamak için yeniden üçüncü binayı kurdu.

Günümüzdeki mevcut bina, aynı adı taşıyan dördüncü yapıdır ve Aralık 1930 tarihinde açılmıştır. Kraliyet sıfatı ise, 1940 yılında düşmüş ve tiyatro yalnızca “Adelphi” olarak bilinir olmuştur. Yapı: çeşitli yenileme çalışmaları sonucunda mimar Ernest Schaufelburg tarafından Art Deco tarzında yenilenmiştir.

Tiyatro binası: Pareil John Scott isimli: True Blue adlı bir çamaşır yıkama ürünü icat ederek büyük bir kişisel servet toplayan yerel işadamı tarafından inşa edilmiştir. Tiyatro: John’un kızı Miss Scott için açılmıştır. Ama onun birçok yeteneğini göstermek için değil, aynı zamanda onun Tiyatro Müdürü olarak görevlendirmek söz konusu olmuştur.

Tiyatro binasının: düz çizgilerden oluşan modern tasarımı, eğrilerden yoksun bir mimari yaratmıştır. Ön cephedeki belirgin harfler, stilize desenlerin bugüne dek özenle korunduğu lobi ve salon dikkat çeker.

1960’larda karşılaştığı yıkılma tehlikesine rağmen ayakta kalan Adelphi, günümüzde Joseph and the Amazing Tech isimli kuruluş tarafından işletilmektedir.

 

SAVOY HOTEL

Suit odaların ve elektrikli aydınlatmanın öncüsü olan otel, 1889 yılında Savoy Palace’ın yerine inşa edilmiştir. Bir zamanlar burada: Winston Churchill, Frank Sinatra, Christian Dior, Maria Callas, Claude Monet ve Katherine Herburn kalmıştır.

İkonik otel, zekice bir parlaklık yaratılarak 21.yüzyılda yeniden keşfedilmeyi beklemektedir. Thames nehrinin kıyısındaki konumu mükemmeldir. Otelin içinde:; görkemli ve çeşitli toplantı alanları yanında Londra şehrinin en tanınmış restoran ve barları bulunmaktadır.

Otelin önünde, İngiltere’de trafiğin sağdan işlediği tek cadde bulunur. Forbes Travel Guide dergisi tarafından: otel 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Beş Yıldızlı Otel” ödülüne layık görülmüştür.

Hemen yanda, Gilbert ve Sullivian’ın operalarını sahneleyen D’Oyly Centre Operası için inşa edilen Savoy Tiyatrosu ve Simpson’s English restoran bulunur. Eskiden Cecil Hotel’in bulunduğu yerde ise Shell Mex House görülür.

 

SAVOY CHAPEL

Savoy Hill adresindedir.
İlk şapel, VII Henry tarafından 16.yüzyılda eski Savoy Palace’ın üzerine yaptırılmıştır.
Dış duvarlarının bir kısmı 1512 yılından kalma da olsa, günümüzdeki yapının büyük kısmı 19.yüzyılın ortasından kalmadır.

Yapının ilk yapılış amacı: Kral Henry VII tarafından evsizler için kurulan bir hastanenin parçasıdır. Chapel: Lancaster Dükü olarak Kraliçeye aittir. Çünkü: Lancaster Dukalığının önemli bir parçasıdır. Öte yandan, burası şehrin ilk elektrikle aydınlatılan kilisesi olarak önem kazanmaktadır.

1937 yılında Kraliyet Victoria Tarikatı’nın kilisesi olan bina, kraliçenin şapeli olarak hizmet vermektedir. Şapelin giderleri kraliçe tarafından karşılanmaktadır.

Son çalışma, kraliçenin Altın Jübile onuruna bahçelerin peyzajı ve 1999 yılında şapel tavanının restorasyonudur. Bu çalışmalarda Kraliçe Elizabeth II adına, yeni bir vitray pencere ilave edilmiştir. Kilisenin papazını Lancaster Dukalığı atar.

Şapel: saat: 09.00-13.00 arasında ziyarete açıktır.

Yakınlardaki Savoy Hill’de BBC’nin ilk stüdyoları bulunmaktaydı.

 

SOMERSET HOUSE

Strand bölgesindedir. Burada: müzeler, coffee and tea, sanat galerisi ve yerel lezzetlerin sunulduğu restoranlar bulunmaktadır.

George dönemi mimarisinin zarif hatlarını taşıyan bina, Sir Williams Chambers tarafından tasarlanmıştır.

16.yüzyılın ortasında, Somerset Dükü için Rönesans sarayı olarak inşa edilen orijinal ev, yıllarca bakımsız kaldıktan sonra yıkılmıştır.

Günümüzde görülen bina ise, 1770’lerde yapılmıştır. Burada yapılan en büyük değişiklik orijinal ana binanın ofis olarak kullanılacak şekilde tasarlanmasıydı.

Bina daha sonra sırasıyla, Denizcilik Kurumuna, çeşitli kraliyet kurumlarına ve uzunca bir süre İçişleri Bakanlığına hizmet vermiştir.

Günümüzde burada Courtauld Institute of Art bulunmaktadır.

Somerset House’un en güzel iç bahçesi, bir yüzyıla yakın bir süre halka kapalı tutulmuştur. Ama yakın zamanlarda yürütülen kapsamlı ve etkileyici projelerle yeniden kapılarını halka açmıştır.

55 fiskiyeli çeşmenin bulunduğu güzel plazza, sadece kış aylarında birkaç hafta boyunca hizmet veren buz pateni pisti ve zaman zaman düzenlenen klasik müzik konserleri pek çok kişinin ilgisini çekmektedir.

Avludan başlayarak South Building’e doğru yürümek gayet keyiflidir. Thames nehrinin güzel manzaralarına bakan, etkileyici konumu ile Admiralty Restaurant çok beğenilmektedir.
Kıyıda yazlık bir açık hava kafesi ve bir restoran bulunur.

Yayalar için düzenlenen yoldan Waterloo Bridge’e ve South Bank’ın etkileyici etkinliklerine ulaşmak mümkündür.

Somerset House’ta küçük ve haklı bir üne sahip, muhteşem Courtauld Institute of Art galerisi, mutlaka görülmeye değerdir.

 

The Courtauld Gallery

Galeri, her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 6 paund, 18 yaş altı çocuklar için ücretsizdir.

1990 yılından bu yana izleyicilere sunulan mükemmel resim koleksiyonu, varlığını büyük oranda tekstil fabrikatörü ve hayırsever Samuel Courtauld’ya borçludur. Koleksiyonda, Botticelli, Brueghel, Bellini ve Rubens gibi büyük ustaların eserleri sergilenmekle birlikte, en çok dikkat çeken eserler Empresyonist ve Post-Empresyonist resim koleksiyonuna aittir.

Başarıyla temsil edilen Monet, Gauguin, Pissarro, Renoir ve Modigliani gibi sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.

2008 yılının baharında, Somerset House bünyesinde yeni bir nehir kıyısı galerisi açılmıştır. Güney kanattaki iki kata yayılmış olan Embankment Galleries, 750 metre karelik sergi alanına sahiptir.

Galerinin sürekli olarak değiştirilen geçici sergi programında, fotoğraf, moda, resim ve mimari gibi çeşitli alanlardan kapsamlı modern sanat eserleri dikkati çekmektedir.

 

ST MARY-LE-STRAND

St Mary le Strand kilisesi, Londra’nın en eski mahallelerinden birisindedir. Kilisenin bulunduğu, Trafalgar Square ve Fleet Street arasındaki 1 km. lik yol: Londra’nın tarihsel önemi olan caddelerinden birisidir. Özellikle erken Sakson döneminde: Strand Londra şehrinin kalbi oldu.

Hıristiyanlık ise, 604 yılında, St Mellitus ve onun takipçileri ile bu yerleşim yerine geldi.
Orada St Mary le Strand kurulduğu zaman hiçbir kayıt bulunmamaktadır.

Ancak: bölgedeki ilk kilise, Kutsal Bakire Meryem adına, şimdi Somerset House olarak bilinen yerin hemen güneyinde kurulmuştur. Ortaçağ boyunca kilise çalışanları, hemen bitişik bir sitede yaşamışlardır.

1711 yılında Parlamento bir kanun ile Londra’da hızla genişleyen banliyölerde 50 yeni kilise inşa edilmesine karar verilmiş ve bu arada: St Mary le Strand kilisesi de yıkılmış ve gayet lüks olarak yeniden yapılmıştır.

Kilisenin önünde, bir sütun eski kiliseyi hatırlatmak üzere olduğu yerde bırakılmıştır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand ROMAN BATH

 

ROMAN BATH

5.Strand Ln.Aldwych adresindedir. Abbey kilisesi yanındadır.
Bu küçük hamam ve çevresi, Surrey Street’teki yer alan tam boy bir camdan duvardaki ışık düğmesine basılarak görülebilir.

Çevresi Roma dönemine ait başka hiçbir iz olmadığı için bir Roma hamamı olduğu şüphelidir.
Tudor döneminden 17.yüzyıla kadar Strand’de bulunan malikhanelerden Arundel’in bir parçası ve hatta bir evin su deposu olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Savurgan bir Kont’un: onu Roma heykelleri, büstler, lahitler, sunaklar ve diğer bazı parçalarla süslediği düşünülmektedir.

Öte yandan zaten burası bir Roma hamamı olarak bakılması için tasarlanmıştır. Diğer bir kısım tarihçi ise: son zamanlarda Arundel House ile olan bağlantıyı kabul etmediler. Bunun yerine banyonun aslında 1612 yılında James I’in kraliçesi Danimarkalı Anne için eski Somerset House bahçelerinin çeşmelerini besleyici bir sarnıç olarak inşa edildiğini söylemektedirler.

Ancak ilk yapılış amacı ne olursa olsun, burası 1776 yılında bir yüzme tesisine dönüştürülmüştür. Kısa bir süre sonra ise Kraliçe Elizabeth döneminde, 1558 yılında Essex kontu döneminde yardımcı bir hamam eklenmiştir.

Hamam: 19.yüzyılda soğuk duş almanın sağlıklı olduğu düşünüldüğü için halkın kullanımına açılmıştır. Charles Dickens ve David Copperfield: buraya sık sık giderler ve çok soğuk suya dalmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.

Essex banyo bölümü: Kral Kolejlinin Norfolk Hotelin genişlemesi sırasında, 1893 yılında kapatılmıştır. Günümüzde giriş salonunda Delfware döşemesini görebilirsiniz, bunlar Essex hamamının periferik süslemelerinden bazılarıdır.

 

Beau Street Definesi

17.577 adet gümüş Roma sikkesinden oluşan define: 2007 yılında Roma hamamının altında bulunmuştur. Paralar: MÖ 32 ile MS.270 yılları arasındaki döneme aittir. Paralar: Bath merkezinde, 8 ayrı deri para çantası ile gömülmüştür. Bulunan sikkeler, halen British Museum da muhafaza edilmektedir.

Evet burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: bilmelisiniz ki, burayı bulmak bir hayli zordur. Ayrıca yalnızca Westminster konseyinden randevu alınarak buraya girilebilmektedir. Ziyaretler hafta içinde öğleden sonraları için düzenlenir. Tesisler Cumartesi günü halka açıktır. Banyo saat 09.00 dan akşam saatlerine kadar açıktır.

 

BUSH HOUSE

Harvey Corbett tarafından tasarlanan Bush House, 1928-1935 yılları arasında daha ilave kanatları ile 1923 yılında inşa edilmiştir. Bu neo klasik bina, Irvıng T.Bush isimli bir Amerikalı tarafından fabrika satış mağazası olarak tasarlanmıştır.

Öte yandan: 1925 yılında açıldığında, dünyanın en pahalı binası olarak ilan edilmiştir. ( o yıllardaki maliyeti 2 milyon paund)

Bush House, güney cephesindeki Strand bağlı merkezi Londra’da Kinsway altındaki dramatik bir konumdadır. Onun özellikle revak bölümü etkileyicidir ve Amerikalı sanatçı Malvina Hoffman tarafından yapılmış Anglo-Amerikan dostluğunu simgeleyen iki erkek heykelle çevrilidir.

BBC nin yabancı dil yayın hizmeti: Portland Place Broadcasting House de, 1938 yılında başlamıştır. Ancak, bu bina II. Dünya savaşında bombalanmış ve 1941 yılında Bush House yeniden yerleşmişlerdir. Bombalamada Amerikayı temsil eden heykelin sol kolu yok olmuş ve 1977 yılında restore edilmiştir.

Uzun yıllar boyunca, tüm BBC nin yabancı dil hizmetleri, kademeli olarak sırasıyla buraya yerleşmiştir. Neredeyse 70 yıl boyunca Bush Housta yayın yapılmıştır.

Ancak: BBC, Bush House un sahibi olamamıştır. Onun sahipleri değişik kurumlardan oluşur, bunlar:; Galler Kilisesi, Postane ve şimdi Japon sermayeli bir kuruluştur, ancak yurt dışı dinleyici sayısı milyonlara ulaşan BBC, bu binada halen faaliyetlerini sürdürmektedir.

 

CLEOPATRA’S NEEDLE

MÖ 1500 yılında Heliopolis’e dikilen bu pembe granitten anıtın tarihi Londra’nın tarihinden daha eskidir. Dikilitaşın üzerindeki yazılarda Mısır firavunlarının yaptığı işler övülmektedir.

O zamanki Mısır valisi Muhammed Ali tarafından 1819 yılında İngiltere’ye hediye edilen dikilitaş 1978 yılında Embankment tamamlandıktan sonra buraya dikilmiştir. Kleopatra Needle: Londra şehrindeki en eski tarihi kalıntı olarak bilinir.

New York şehrindeki Central Park’ta, Metropolitan Sanat Müzesinin arkasına düşen alanda dikilitaşın bir ikizi bulunmaktadır. Bronz sfenksler 1882 yılında eklenmiştir ve Mısır’a ait değildir.

Anıtın taban kısmında Victoria dönemine ait gazetelerin, demiryolu saat tarifesinin ve zamanın on iki güzelinin fotoğraflarının da bulunduğu birçok eşya bulunmaktadır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

Embankment inşa edilirken oluşturulan bu park şeridi bakımlı çiçek tarhlarına, ünlü İngilizler’in heykellerine ve yaz mevsiminde konserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bölge Westminster City Victoria dolgu bölgesidir. Bahçeler, 1865-1870 yılları arasında kuzey dolgu bölgesinde Sir Joseph Bazalgette tarafından yapılmıştır.

Rıhtım bahçelerinin tarihi değer taşıyan tek mimari unsuru 1626 yılında Buckhingam Dükü’nün Thames nehrine girişi için kuzeybatı köşesine inşa edilen su kapısıdır.

Kapı, daha önce burada bulunan York House’un bir parçasıydı. Ev önce York Başpiskoposu tarafından kullanılmış, daha sonra Düke geçmiştir.

Kapı orijinal yerinde durmaktadır, ancak Thames Embankment’in inşa edilmesi sonucu nehir kıyısından 100 metre yukarıda kalmıştır.

1878 Aralık ayında: Victoria rıhtımı, sürekli elektrikle aydınlatılan ülkede ilk sokak olmuştur.
Bahçeler: yıl boyunca saat: 07.30 da açılır ve kışın 16.30 da yazın ise 21.30 da kapanır. Bahçelerin tümü: anıtlar ve çakıl yollarla kaplıdır.

Nehir yan bölümünde ise olgun ağaçlar bulunur. İşyerlerinin yakın taraflarında ise, çim ve çiçek yatakları bulunur. Sıcak günlerde Londralılar, burada çimlerin üzerinde piknik yaparlar.

 

CHARİNG CROSS

Burası: Londra’nın merkezinde Wesminster City’deki tren terminalidir. Güneydoğuya giden tüm trenler buradan geçerler. Londra şehrinin beşinci en işlek demiryolu istasyonudur.

Adını I.Edward’ın ölen karısı Kastilyalı Eleanor’un Nottinghamshire’dan Westminster Abbey’e giden cenaze rotasını belirlemek için 1290 yılında diktiği 12 haçın sonuncusundan almıştır.

Günümüzde Charing Cross istasyonunun ön avlusunda haçın 19.yüzyıl replikası görülebilir. İstasyonun ön kısmında bulunan bu replika ve Charing Cross Hotel, 1863 yılında Kraliyet Opera Binası’nın mimarı E.M.Berry tarafından tasarlanmıştır.

İstasyon platformlarının üstünden yükselen alışveriş ve ofis kompleksi 1991 yılında tamamlanmıştır. Terry Farrel’in tasarladığı kompleks, kamara pencereleriyle Villiers Street’e bakan bir gemiyi andırır.

Yeni binanın manzarası nehirden bakıldığında çok etkileyicidir. İstasyonun arkasındaki yenilenen demiryolu kemerinde küçük dükkanlar, kafeler ve Victoria dönemi müzik salonlarının son temsilcisi olan Players Theatre bulunur.

 

LONDON COLİSEUM

St Martin Lane adresindedir. Performans olan günlerde saat: 10.00-20.00 arasında açıktır. Performans olmayan günlerde saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Frank Matcham’ın 1904 yılında tasarladığı gösterişli bina şehrin en büyük tiyatrosu olmanın yanı sıra, Matcham’ın döner sahnesine de sahiptir. 2359 koltuk kapasitelidir ve bu sayı ile Londra şehrinde en büyük tiyatro salonudur.

1945 yılından sonra burada ağırlıklı olarak Amerikan müzikalleri düzenlenmiştir. 1961 yılından sonra ise 7 yıl boyunca sinema olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, London Coliseum: Wells Opera olarak yeniden açılmıştır.

Şirket: 1992 yılında binanın mülkiyetini satın almış ve 1974 yılında Sadlers Wells İngiliz Ulusal Operası olmuştur. Tiyatro son olarak 2004 yılında yeniden açılmıştır.

Tepesinde büyük bir küre bulunan bina, aynı zamanda Avrupa’nın ilk asansörüne de sahiptir. Sahneye gelince: Londra şehrinin en büyük sahnesi buradadır.

Sahnenin genişliği 55 metre, yüksekliği 34 metre ve uzunluğu 80 metredir. Şehirde elektrikle aydınlatılan ilk tiyatro olmuştur. Sahne döner sahne özelliği taşımaktadır.

Daha önce varyate tiyatrosundayken, günümüzde İngiliz Ulusal Tiyatrosuna ev sahipliği yapmaktadır.

İç mekan, koyu kırmızı kadife perdeleri ve yaldızlı melek figürleriyle Edward dönemi dekorasyonunun güzel bir örneğidir.

2003 yılında restore edilen orijinal cam çatı, Trafalgar Square manzarasına hakimdir.

İngiltere Londra Tower of London

İngiltere Londra Tower of London

Pazartesi: 10.00-17.30, Cumartesi: 09.00-17.30, Pazar-Salı arasındaki günlerde: 09.00-17.00 arasında açıktır. Kule 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: devasa kule; krallık süresince Norman askeri mimarisinin tipik bir örneğidir ve kraliyet sembollerinden biri haline gelmiştir.

Fatih William, 1066 yılında kral olunca, Thames’den Londra’ya girişi tutmak için buraya bir kale yaptırdı. 1097’de dayanıklı taşlardan yapılan White Tower günümüzde, daha sonra eklenen binaların oluşturduğu kompleksin tam merkezinde durmaktadır.

Kraliyet ikametgahı, cephanelik ve hazine binası olarak kullanılan kule, kraliyet düşmanlarına hapishane olduğu dönemde ününün doruğuna ulaştı. Burada işkence görüp ölümü karşılayanlar arasında “kuledeki prensler” yani IV. Edward’ın oğulları ve mirasçıları da bulunuyordu.

Londra kulesi: 900 yıllık geçmişi boyunca herkese korku salmıştır. Monarşiye karşı gelen kişiler kulenin kalın duvarları arkasına kapatılırdı. Kısmen rahat şartlarda yaşayabilen birkaç şanslı kişi dışında, büyük çoğunluk korkunç acılar çekmiştir.

Bunların pek çoğu buradan canlı çıkmayı başaramamış ve yakındaki Tower Hill’de vahşice öldürülmeden önce işkence görmüşlerdir.

Bugün kule, Kraliyet mücevherleri ve diğer birçok sergiyi barındıran popüler bir ziyaret merkezidir.

 

Kuzgunlar

Kulenin küçük bir koloniden oluşan daimi sakinleri büyük ilgi görür. Bunların korunması için, Kral Charles II döneminde ısrarlı hikayeler oluşturulmuştur.

Kuzgunların buraya ne zaman yerleştikleri bilinmemekle beraber, kuleyi terk etmeleri halinde krallığın yıkılacağına dair bir inanış vardır. Aslında, kuşların kanatları bedenlerine tutturulmuş veya bir kanatları kesilmiş ve böylece uçmaları imkansız hale getirilmiştir.

Kuzgunlardan sorumlu bir Yeoman görevlisi onlara bakmaktadır. Her gün 170 gr. Çiğ et ve kana bulanmış kuş bisküvisi yemektedirler. Bu yüzden, ziyaretçilerin kuzgunları beslemelerine kesinlikle izin verilmez, buna dikkat etmenizi öneririm.

Kale hendeğinde bulunan bir anıt 1950’lerden beri burada ölen kuzgunlara adanmıştır.
Beyaz kule, gözlemevi olarak kullanılırken, astronom John Flamsteed bu kuzgunlardan şikayetçi olsa da, bu isteğine karşı çıkılmıştır. Kuzgunlar: Wakefield kulesinde konaklamaktadırlar.

 

Yeoman Warder Turları

Yeoman Warder muhafızları: 1509 yılından bu yana kraliyet koruması olarak görev yaparlar. Onların ilk kullanıldıkları dönem: Kral Edward IV (1461-1483) zamanına kadar gider.

Günümüzde Yeoman Warder olmak için, en az 22 yıl silahlı kuvvetlerde görev yapma şartı aranır. Gardiyanlar: Kuzey İrlanda, Fakland savaşı, Bosna, birinci ve ikinci körfez çatışmaları ve Afganistan’da görev almışlardır.

Simgesel, kalıcı ve eğlenceli bu kişileri: ayakta nöbette veya Londra kulesindeki turlarda görebilirsiniz. Kulede: bunlarla yapılan turlar keyiflidir. Bunlar tur sırasında: entrika, hapis, yürütme, işkence ve daha fazla çeşitli hikayeler anlatarak tura katılanları eğlendirirler.

Turlar: her 30 dakikada bir ana giriş yakınlarından başlar ve yaklaşık 60 dakika sürer.

İngiltere Londra Tower of London
İngiltere Londra Tower of London

 

KULENİN BÖLÜMLERİ

 

BEACHAMP TOWER

Yüksek tabakadan tutuklular, genellikle hizmetkarları ile birlikte hapsedilirdi.

 

TOWER GREEN

Tower Hill’deki kalabalıktan uzakta ünlü tutuklular idam edilirdi. VIII Henry’nin iki karısının da aralarında bulunduğu 7 kişi burada idam edilmiştir. Yüzlerce mahkum ise halk önünde idam edilmekten kurtulamamıştır.

 

ORTAÇAĞ SARAYI

Kral Henry III ve oğlu Edward I: kuleye bugünkü görünümü vermek için çok uğraştılar.

13.yüzyılda 1220 yılında kulenin savunması genişletildiği zaman, onlar buraya yeni bir lüks saray eklediler ve yüzlerce yıl: krallar ve kraliçeler bu odalarda kaldılar. Edward I; tarafından “Hainler Kapısı” eklendi.

Aziz Thomas kulesi: 1270 yılında Edward tarafından inşa ettirildi. Edward: burayı sık kullanmasa da, nadir ziyaretçileri ve önemli ziyaretçileri için burayı kullanmayı tercih etti.
Wakefield kulesi: yaklaşık 40 yıl önce, Edward’ın babası Henry tarafından yaptırıldı ve Edward’ın konsey odası olarak kullanıldı.

Lanthon kulesi

Hery ve Edward zamanındaki nadir nesneleri barındırmaktadır. Buradaki kurşun oyuncak şövalye: yaklaşık 1300 yıllıktır.

 

Hainler Kapısı

Büyük kısmı burada can verecek olan tutuklular, bir sandalla buradan kuleye getirilirlerdi.

 

KRALİYET HAZİNELERİ

Taç mücevherleri ve zırh koleksiyonunun ilk kez halka açıldığı II. Charles döneminden (1660-1685) bu yana, kule bir turistik çekim merkezi haline gelmiştir. Bu mücevherler kraliyetin gücünü ve zenginliğini hatırlatan simgelerdir.

 

Crown-Taç Jewels-Mücevherleri

Bunlar: taçlar, asalar, küreler, taç giyme törenleri ve diğer resmi törenlerde kullanılan kılıçlardan oluşur. Paha biçilmez olmalarının yanı sıra, krallığın dini ve tarihi yaşamında da büyük bir öneme sahiptir.

Taç mücevherlerinin çoğunun tarihi: 1649 yılında I.Charles’ın idamıyla, eski taç ve asaların parlamento tarafından yok edilmesinden sonra, II. Charles’in taç giyme töreni için yenilerinin yapıldığı 1661 yılına kadar uzanır.

Restore edilene kadar Westminster Abbey’deki ruhban sınıfı tarafından saklanan eski mücevherlerden sadece birkaçı günümüze kalmıştır.

Burada özellikle görmenizi önereceğim objeler şunlardır:

 

Coronation kaşık

Gümüş yaldızlı bu kaşık: 800 yıldan eskidir. Kaşık: hayatta kalma kutsal yağı için kullanılır. 1649 yılında tahrip olmaktan kurtarılarak satın alınmıştır.

 

Sovereign Asası ve Cullinan Elması

1661 yılı yapımı Sovereign Asası üzerine, 1910 yılında: Afrika’nın büyük yıldızı: muazzam 530.2 karatlık Cullinan I elması ilave edilmiştir. Bu dünyanın en büyük renksiz elmas kesimi olarak bilinir. Cullinan II elması ise 317.4 karatlıktır.

Bu iki büyük elmas, 1905 yılında çıkarılmıştır. Bugüne kadar bulunmuş en büyük ham elmas olarak bilinir. Elmasın ilginç bir buluntu hikayesi vardır. Premier Madeni yüzey müdürü: elmas bulunduğunda sevinçle bağırır ve tartmak üzere meslektaşlarını ikna etmek zorunda kalır, çünkü kimse ona inanmaz, bunun üzerine müdür elması pencereden dışarı atar.

Daha sonra tekrar ele geçirilen elmas: 3106 karat yani 621 gr.dır. Premier Mine Başkanı Thomas Cullinan’ın bu dev elması, uluslar arası boyutta büyük sansasyon yaratır. Tuzaklı sahte elmas orada dururken, gerçek elmas bir gemi ile Avrupa’ya gönderilir.

İşlenmemiş elmas, kesilmek üzere Amsterdam’a iletilir. 8 aylık yoğun bir çalışmadan sonra, parça kesilir ve 9 büyük elmas, 96 küçük pırlanta ve cilasız fragmanları ile 9 karat üretilir.

 

Koh-i-Noor Elması

Crown Jewels bölümünün bir diğer ünlü elması: 105.6 karatlık Koh-i-Noor elmasıdır. Kraliçe Elizabeth’in tacını süsleyen elmas, 1937 yılında takılmıştır. Bu elmasın: uzun ve kanlı bir geçmişi vardır ve erkekler tarafından kullanılması uğursuzluk olarak değerlendirilir.

Bu efsanevi elmas: orta güney Hindistan’da Golconne madenlerinde bulunduktan sonra, imparatorluk ganimeti olarak İngiltere’ye gelmeden önce: Babür prensleri, İranlı savaşçılar, Afgan yöneticiler ve Pencap Maharajas’ları tarafından ele geçirilmiştir.

Ancak, farsça “Işık dağı” anlamına gelen bu elmas, Pencap Anglo-Sih savaşçıları tarafından, kraliçe Victoria’nın temsilcilerine 1849 yılında teslim edilmiştir.

1851 yılında Londra’da görüntülenen elmas, geleneksel gül kesimi ile daha ışıltılı hale gelmiştir. Ertesi yıl, elmas, oval parlak olarak yeniden kesilmiştir.

 

St Edward Crown

St Edward taçı: 1661 yılından bu yana: Westminster Abbey hükümdarları tarafından giyilmektedir. Bu som altın taç: Ortaçağ aziz krallarından Edward döneminde, 1066 yılında yaptırılmıştır. 2.23 kg. ağırlığındadır.

Son olarak, 1953 yılında Kraliçe Elizabeth II tarafından taç giyme töreninde kullanılmıştır.

İmparatorluk Devlet Tacı

1937 yılı yapımı taç: her yıl parlamento açılışında, Kraliçe tarafından giyilir. Taç üzerinde, çok büyük taşlar dizisi görülür. Ancak bu tacın platinden yapıldığı söylenmektedir.

 

Taç Giyme Töreni

Bu görkemli ve gizemli törenin pek çok kuralı Dindar Edward döneminden kalmadır. Hükümdarın kendi kılıcını temsil eden devlet kılıcıyla (dünyanın en değerli kılıçlarından biri: kabzası mücevherlerle bezeli Devlet Kılıcının kını: som altından yapılmıştır.) birlikte diğer kraliyet mücevherlerini ve giysilerini kuşanan kral ya da kraliçe Westminster Abbey’ye gider.

Daha sonra ilahi onamanın simgesi olarak kutsal yağla ovulan kral veya kraliçe, süsler ve kraliyet elbiseleriyle donatılır. Mücevherlerin her biri: hükümdarın, devletin ve kilisenin başı olarak işlevini temsil eder.

Törenin doruk noktasında Edward tacı hükümdarın başına yerleştirilir ve “tanrı hükümdarı korusun” haykırışlarıyla trampetler çalar, kuleden top atışı yapılır. En son taç giyme töreni 1953 yılında II. Elizabeth için yapılmıştır.

 

Taçlar

Kulede 10 taç sergilenir. Bunların büyük kısmı yıllardır kullanılmamış olmasına karşın İmparatorluk tacı sık sık kullanılır. Bu taç üzerinde 2800’den fazla elmas, 275 inci ve pek çok değerli taş bulunmaktadır.

Kraliçe: bu tacı, Parlamentonun açılışında giyer. Kraliçe Victoria’nın tacını andıran bu taç VI George için 1937 yılında yapılmıştır. Haçın üzerinde bulunan safirlerin Dindar Edward’ın (dönemi 1042-1066) taktığı bir yüzükten alındığı söylenir.

Maalesef, en yeni taç kulede değildir. 1969 yılında Kuzey Galler’deki Caernarvon Kalesinde yapılan Prens Charles’in Galler Prensi ilan edildiği tören için yapılan taç: Cardiff’deki Galler Müzesinde saklanmaktadır.

Ana Kraliçenin tacı kocası VI George’un 1937 yılındaki taç giyme töreni için yapılmıştır. Platinyumdan yapılan tek taç budur. Kulede sergilenen diğer taçların hepsi altından yapılmıştır.

 

Diğer Kraliyet Mücevherleri

Taçların yanı sıra, taç giyme törenlerinde kullanılan başka taç mücevherleri de vardır. Bunların arasında, merhameti, dini ve dünyevi adaleti simgeleyen üç adet “Adaletin Kılıcı” dikkate değer.
Küre ise, 1.3 kg. ağırlığında mücevherlerle bezenmiş, içi boş altın bir toptur.

Haçlı asanın üzerinde, dünyadaki en büyük işlenmiş elmas olan 530 karatlık ilk Afrika yıldızı bulunmaktadır. Elmasın çıkarıldığı işlenmemiş taş 3160 karat ağırlığındadır. Haçlı asa: (1660): 1910 yılında ilk Afrika yıldızı elmasıyla yeniden yapılmıştır.

 

Tabak Koleksiyonu

Mücevher dairesi, gösterişli altın ve gümüş tabaklardan oluşan bir koleksiyonu da barındırır. Kutsal Perşembe Tabakları, önceden seçilmiş yaşlılara hükümdar tarafından para dağıtılan Kutsal Perşembelerde kullanılmaktadır.

Exeter Tuzluğu (tuzun değerli bir madde olduğu günlerden kalma büyük bir tuzluk), 1640’lardaki iç savaşta kral yanlılarının kalesi olan Exeter sakinlerince II. Charles’e armağan edilmiştir.

 

ROYAL MİNT MUSEUM. Paralar ve Krallar

Kulede, Mint caddesi üzerinde “Royal Mint” müzesi bulunuyor. Bu sergide: 1279-1812 yılları arasında darphanenin tarihini keşfedebilirsiniz. Bu darphanede yapılan sikkeler: minyatür sanat eseri olarak Nane görevlilerinin becerilerini sergilemektedirler.

Ayrıca: bu müzede: paranın nasıl yapıldığı ve Kraliyet Darphanesinin 1100 yıl boyunca nasıl geliştiğini görebilirsiniz. Müze koleksiyonu: William Wellesley Pole tarafından 1816 yılından itibaren toplanmaya başlamıştır.

Onun ana hedeflerinden biri: yeni para tasarımları hazırlanırken, bunlara başvurmak, hangi malzemenin kullanıldığını görmektir. 1818 yılında: 2000 den fazla sikke ve madalya: Sarah Sophia Bankasından buraya alındı.

Günümüzde, müzenin koleksiyonunda: yaklaşık 80.000 sikke bulunduğu söyleniyor. Ayrıca: madalya ve mühürler için: alçı modeller, dengeler, ağırlıklar ve orijinal çizimler görülüyor.

Tarihi değiştiren 5 sikke şunlardır

İngiltere Londra Tower of London I.Edward kabuksuz-1279
I.Edward kabuksuz-1279

1270’li yıllarda İngiltere’de paralar eski ve yıpranmıştı ve para krizi çıktı. Kral kararlı davrandı ve “Mint” i kulenin güvenli duvarları içine taşıdı ve tamamen yeniden yapılacak bir para emretti. Nane yetkilileri, birçok kuyumcu ve Yahudi toplumu ile görüştükten sonra, büyük maliyetli bu para hazırlandı.

İngiltere Londra Tower of London Elizabeth I Sixpence.1560
Elizabeth I Sixpence.1560

Kral Henry VIII, yabancı savaşları ve abartılı yaşamını finanse etmek için para içindeki gümüş ve altın saflığını azalttı ve bunun üzerine, insanların paraya karşı inancı yitirildi. Bunun üzerine, kızı Kraliçe I. Elizabeth: tüm eski paralar darphaneye geri getirildi ve eritilerek, onun portresi bulunan ve saf yeni paralar basıldı. Bu zor girişim sonucunda, yavaş yavaş paraya güven kazandırıldı.

İngiltere Londra Tower of London Charles II Dilekçe Taç-1663
Charles II Dilekçe Taç-1663

1660 yılına İngiltere tahtına geçen Kral Charles II döneminde, Avrupa’da çoğu para makine yapımı idi. Charls: baş oymacı Oliver Cronwell tarafından hazırlanan bu yeni para teknolojisini, tanıtmak istedi ve Thomas Simon denilen kişinin gravür becerileri, yeni ve güzel tasarlanmış sikkelerin hazırlanmasına neden oldu. Thomas: 3 yıl sonra vebadan öldü.

İngiltere Londra Tower of London William III.Gerçek ve Sahte Halfcrowns.1690
William III.Gerçek ve Sahte Halfcrowns.1690

1690’lara gelindiğinde, düz sikke: aşınmış ve boyutları kısalmıştı ve hatta sahteleri çıkarılmıştı. Hatta, yine aynı yıllarda tedavülde dolaşan paraların neredeyse yüzde onunun sahte olduğu söyleniyor. Sorunu çözmek için ilk girişim, Kral William III döneminde atıldı ve kral dolaşımda bulunan tüm eski gümüş sikkeleri toplattı ve Mint, bu dönemde birçok yeni para bastı.

İngiltere Londra Tower of London George III.İspanyol sekiz reales.1797
George III.İspanyol sekiz reales.1797

1797 yılında İngiltere’de mali kriz yaşandı. Fransa ile savaş sırasında, İngiltere altın stokları tükendi ve Merkez Bankası, para basımı için altın ödemesini durdurdu. İnsanlar banknot veya değeri yüksek gümüş sikke kullanmak zorunda kaldılar.

Bunun sonucunda, yabancı paralar George III portresi basılarak, İngiliz parası olarak kullanılmaya başlandı. Bunlar arasında, özellikle: Eight Pence olarak bilinen, İspanyol Sekiz Reales parası dikkat çekmektedir.

 

 

BEYAZ KULE

1070 yılında yapımına başlanan Beyaz Kule: 1100 yılından önce tamamlanmış ve Londra’nın asi vatandaşlarının korkusu olmuştur. Öte yandan: yabancı işgalcileri caydırma işlevi de görmüştür. Hatta: Londra ve İngiltere’nin ikonik bir sembolü olduğu söylenmektedir.

Kulenin uzunluğu 27.4 metredir ve duvarları 4.6 metre genişliğindedir. Kulenin dış cephesi: beyaz badanalı olarak yapıldığından “beyaz kule” olarak bilinir.

Binanın her köşesinde: dört kubbeli kule bulunur. Üçü kare şeklindedir ve içlerinde yuvarlak spiral merdivenler vardır. Yuvarlak taret kule: uzun süre gözlemevi olarak kullanılmıştır.

Dünyanın en önemli tarihi yapılarından biri olan kule; yüzyıllarca cephanelik olarak hizmet veren kule, ulusal silah ve zırh koleksiyonlarına ev sahipliği yapmıştır.

1990’larda sergilerin büyük kısmı Leeds ve Portsmouth’daki Kraliyet Cephaneliklerinin müzelerine nakledilmesine karşın, en eski yapıtlar ve özellikle kuleye ilişkin eserler burada bırakılmıştır.

Kulenin geniş mekanları daha etkileyici bir sergi düzenlemesine olanak tanır ve binanın mimari özelliklerini vurgular.

Günümüzde, beyaz kulenin 4 katını ziyaret edebilir ve Norman mimarisi ve Kraliyet Amouries koleksiyonlarını görebilirsiniz. İçinde St John Evangelist 11.yüzyıl yapımı eşsiz bir şapel bulunur. Beyaz kulenin üst katında: mahkumların öldürüldükleri bölüm vardır.

Son olarak 1747 yılında burada kafası balta ile kesilerek ölüm yaşanmıştır. Bodrum katta ise: mahkumların işkence ve sorgulama yeri bulunuyor.

 

İşkence

Wakefield kulesinin alt bölümünde tutuklulara yapılan işkencelerle ilgili bir sergi bulunmaktadır.

 

KİNGS HATTI

Burada: 300 yıllık süreçte krallar tarafından kullanılan zırhlar, gerçek boyutlu tahta atlar ve silahlar sergilenmektedir.

1660 yılında monarşinin restorasyonu sonrasında, bu sergi “Crown Jewels” gibi, kralın halkını teşvik etmesi için kullanılmıştır.
Serginin en muhteşem eserleri:

 

Atlar ve Kafaları

Sergide: yaklaşık 325 yaşında tahta atlar bulunmaktadır. Atların eşsiz kafa yapıları dikkat çekmektedir. Bunlar: aynı tarihteki krallara benzerliğinin gösterilmesi için oyulmuştur.

 

Muhteşem Zırhlar

Bu zırhlar arasında: Kral Henry VIII, King Charles I ve James II tarafından kullanılan zırhlar görülmektedir. Ayrıca, yine bir zamanlar soylular ve mızraklı piyadeler tarafından giyilen birçok mükemmel zırh da görülür.
Bunlar arasında öne çıkanlar şunlardır:

 

1515.Henry VIII.Kazınmış Zırh

Bu yaldızlı ve oyulmuş zırh: Aragonlu Katherine’nin Henry VIII ile evlilik kutlaması için hazırlanmıştır. Tüm zırh üzerinde: Tudor gül ve Aragon nar figürleri ile etek kenarına Henry ve Katherine harfleri kazınmıştır. Zırh: Kral Henry VIII aittir ve Londra’da Paul van Vrelant tarafından dekore edilmiştir.

 

Alan ve Henry VIII. 1540.Turnuva Zırhı

Bu zırh yapıldı zaman, Henry VIII: 49 yaşında idi. Ana zırh tek parçadan oluşur ve farklı turnuva etkinliklerinde farklı parçalar ilave edilerek kullanılmıştır.

 

Charles I. 1612. Yaldızlı Zırh

Bu muhteşem zırh: Galler prensi Charles’in abisi Henry için yapılmıştır. 1612 yılında Henry’nin ölümü üzerine, Charles onun zırhını miras olarak üzerine aldı. Zırhın yüzeyi oyulmuş ve delikli dekorasyonu ile altın varak kaplamalıdır.

 

Prens Henry Stuatrt. Çocuk Zırhı

Bu günümüze kadar gelebilen en eski Stuart kraliyet zırhıdır. Yaklaşık 13 yıllık genç bir prens için yapılmış, bir yetişkin zırhının minyatür versiyonudur. Zırh üzerinde: Büyük İskender’in yaşamından sahneler içeren yaldızlı görüntüler bulunmaktadır.

Müzede görebileceğiniz diğer objeler

 

Oyma Tahta Kafa

Kafa: King Charles II için, 1685 yılında yapılmıştır. Tahta kafa: muhtemelen seçkin woodcarver Grinling Gibbons atölyesinde oyulmuştur.

 

1690.Yılı.Tahta Ay Kafası Oyması

Bu eser: 1826-1827 yıllarında, krallardan birinin binmesi için yapılmıştır.

 

 

FUSİLİER MUSEUM

Bu müzede: 1685 yılından günümüze kadar olan süreçte: İngiliz Piyade Alayının hikayesi anlatılmaktadır. Kraliyet Piyade Alayı: Kral James II emriyle, 20 Haziran 1685 tarihinde kurulmuştur. Onların görevi Londra Silah Kulesini korumaktı.

Ama: daha sonra Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve ardından Belçika ve İspanya’da savaşlara katılmışlardır. Alayda görevli evli erkekler ve aileleri: kulenin içindeki evlerde yaşıyorlar.

Müzenin bulunduğu bina, hala: resmi akşam yemekleri ve törenler için kullanılmaktadır. Müze koleksiyonundaki en önemli obje: King George V Alayı tarafından Napolyon savaşları sırasında yakalanan Fransız Line 82.Alayının: Eagle Madalyasıdır.

 

Kraliyet Şatosu ve Cephanelik

İlk kattaki bu iki oda, orijinal Norman Şatosunun en önemli tören mekanıydı. Doğu tarafında bulunan ve muhtemelen önündeki ziyafet salonunun bekleme odası olan bu küçük odada Beyaz Kulenin tarihini anlatan sergiler bulunur.

Bu odanın bitişiğinde, hemen hiç bozulmamış iç tasarımıyla ve basit süslemeleriyle erken dönem bir Norman kilisesi bulunmaktadır.

İlk başta bu iki odanın yükseklikleri şimdikinin iki katıydı, ama çatı 1490 yılında yıkılarak yeni katlar eklendi. VIII Henry için yapılan üç tane zırhın da (biri atını da kapsamaktadır) içinde bulunduğu Tudor ve Stuart dönemi zırhlar burada sergilenmektedir.

I.Charles için Hollanda’da yapılmış bir başka zırh, altın varaklarla bezenmiştir.

 

Silahhane

Burası ve hemen yanındaki galeri 1490 yılında çatı yükseldiği zaman yapılmış odalardır. Genellikle ambar olarak kullanılan odalarda, 1603 yılında eklenen kat sayesinde barut depolamaya başlandı. 1667 yılında kulede 10.000 fıçı barut bulunuyordu. Burada sergilenen eserler arasında yaldızlı panolar ve 1700 yılında inşa edilen top mavnasının süslemeleri bulunmaktadır.

 

Küçük Silahhane

Bir zamanlar yaşam alanına ayrılmış olduğu sanılan giriş katının batısındaki bu oda: İngiltere’nin bilinen en eski şöminesinin izlerini taşımaktadır. Tabancalar, tüfekler, kılıçlar, mızraklar ve süngüler: 18. ve 19.yüzyıllarda kulenin cephaneliklerinde sergilendiği şekillere dayanılarak duvarlara ve panolara asılmıştır.

Bunlar: 1841 yılındaki yangında yıkılana kadar Büyük Ambarda sergileniyordu. 1696 yılında III William’a suikast planlayan isyancıların silahları burada görülebilir.

Yandaki odada, İngiltere’de halkın önünde gerçekleştirilen son idam töreninde başı kesilen Lord Lovat için yapılan idam sehpası bulunur. Mezar odasında (kripta) bugün bir dükkan bulunmaktadır.

 

Krallar Soyu

Zırh kuşanmış ve at üzerindeki 10 İngiliz kralının gerçek boyutlardaki heykellerinden oluşan koleksiyon, sekiz figürün Greenwich’deki kraliyet sarayında sergilendiği Tudor döneminden kalmadır. II. Charles’in yeniden tahta çıkışında iki figür daha eklenerek1660 yılında buraya taşınmıştır. 1688 yılında, bazıları büyük sanatçı Grinling Gibbons tarafından yapılan (soldan üçüncünün onun eseri olduğu söylenir), 17 yeni at ve baş ısmarlanmıştır.

 

Kuledeki Prensler-Kanlı Kule

Kulenin en karanlık gizemlerinden biri “IV Edward’ın oğulları ve varisleri olan iki genç prensin öyküsü” bugün Bloody Tower’da yer alan bir sergide anlatılmaktadır.

Babaları 1483 yılında ölünce amcaları Gloucesterlı Richard tarafından kuleye kapatılan prensler bir daha gün yüzüne çıkamadılar. Richard aynı yıl tahta çıktı ve 1674 yılında yakınlarda iki çocuğun iskeleti bulundu.

 

İngiltere Londra City ve Southwark

İngiltere Londra City ve Southwark

İngiltere Londra City ve Southwark;

İlk olarak MS.50 yıllarında Romalıların yerleştikleri şehrin en eski bölümü “City” olarak isimlendirilir. Yaklaşık 2.6 kilometre karelik alanı kaplayan semtte, Roma duvarları halen görülebilmektedir ve bu semt günümüzde dünyanın finans merkezidir.

Tarihi binalar, pek çok eski bar ve yüzlerce zanaat loncasının merkezi buradadır. Bölgenin en yüksek noktası olan St.Paul’s Cathedral’den başlayın ve kubbesinden görülen Londra manzarasını izleyin.
Bu kadar ufak bir alana sıkıştırılmış olan 47 kiliseyi görebilirsiniz. Guildhall’u (City bölgesinin antik hükümet evi) ziyaret edebilir ve City’nin geçmişini görebileceğiniz en iyi yer olan Museum of London’u gezebilirsiniz.
Hafta içi, bu bölge gelip geçen 310.000 işçinin koşuşturmacasına şahitlik yapar. Akşamüstleri ve hafta sonları bölge sessizdir. Çünkü burada yalnızca 10.000 kişi sürekli yaşar. Tarihi binaların yanında yükselen gökdelenler ile yapılar birbirine yakın ve ana cadde yoğun olabilir, ama ara yollar sizi orta çağ patikalarına, ilginç barlara ve yapraklarla dolu kilise avlularına ulaştırır.
City’nin sembolü olan “St George’un Haçı işlenmiş bir kalkan tutan griffin heykeli” sınırı belirler.

Evet, günümüzde pırıl pırıl ofis binalarıyla dolu olan City, başkentin en eski bölümüdür. 1666 yılında yanan binaların büyük bölümü, Sir Christopher Wren tarafından yeniden inşa edilmiştir. Kiliselerin çoğu ise II. Dünya Savaşından zarar görmeden kurtulabilmiştir. Ticaret her zaman bu bölgenin can damarı olmuş, tüccarlar ve bankacıların gücü buraya belli bir özerklik kazandırmıştır.
Hükümdarın bile validen izin almadan geçemediği bölge iş saatlerinde canlı, geceleri ise sessizdir.

 

Southwark

İngiltere Londra City ve Southwark;

Ortaçağda, Thames’in güney kıyısındaki Southwark zevk peşinde koşanların, fahişelerin, kumarbazların ve kanun kaçaklarının mekanıydı.

1550 yılında yönetimi City’ye geçtikten sonra bile meyhaneleri ve randevu evleri büyümeye devam etti. Shakespeare’in oyunlarının ilk sahnelendiği “Globe” (1598) gibi tiyatrolardan önce, burada ayı oynatılan mekanlar bulunuyordu. Eski Southwark’ın hazineleri çoğunlukla yaratıcı bir şekilde yeniden ve keyifli gezintilerin yapıldığı nehir kıyısındadır.

 

TEMPLE

İngiltere Londra City ve Southwark;

Middle Temple Lane.EC4 adresindedir.
İnner Temple ve Middle Temple: hukuk eğitimi veren ve Londra’nın dört Inns of Court’undan ikisini oluşturan (diğer ikisi Lincoln’s Inn ve Gray’s Inn), birkaç hoş meydanın bir araya geldiği yerdedir.

Dört okul da benzer işlevlere ancak farklı sistemlere sahiptir. Geleneğe göre: Britanya’da avukat olmak için hazırlananlar, resmi olarak kabul edilmeden önce sınavları geçmenin yanı sıra bu Inn’lerden birine üye olmak ve burada 24 akşam yemeği yemek zorundadırlar.

Templier adı: 1118 yılında kutsal topraklara hacı olmaya gidenleri korumak üzere kurulmuş bir tarikat olan “Templier Şövalyeleri”nden gelir. Templar tarikatı üyeleri 1312 yılında ahlaksızlık ve sapkınlıkla suçlanıp kapatılıncaya dek buranın sahibi olmuşlardır.

Ancak dağılmalarının gerçek nedeni fazla zenginleşmeleri ve kraliyete bir tehdit olarak görülmeleriydi. Şövalyelerin bir bölümü 12. yüzyıldan kalma mermer figürleri; yuvarlak Temple kilisesinin zemininde görülebilir.

Temple’nin diğer eski binalarından en güzeli II. Dünya Savaşındaki bir bombardımandan zarar görüp onarılmış ahşap kirişli harika bir tavana sahip Middle Temple Hall’dur.

 

SİR JOHN SOANE’S MUSEUM

İngiltere Londra City ve Southwark;

13.Lincoln’s Inn Fieldls.WC2 adresindedir. Giriş ücretsizdir. Salı-Cumartesi günleri arasında, saat: 10.00-17.00 arasında açıktır. Her ayın ilk Salı günü: Sir John Soane müzesi: geç açılır ve bazı bölümlerinde mumlar yakılır.

Londra şehrinin en şaşırtıcı müzelerinden birisidir.

1838 tarihinde, hiçbir unsurun değiştirilmemesi şartıyla, Sir John Soane tarafından ülkeye hediye edilmiştir. Bir duvar işçisinin oğlu olan Soane; Britanya’nın önde gelen George dönemi mimarlarındandır ve kendisine özgü sade bir Neo-klasik tarz geliştirmiştir.

Zengin bir müteahatin yeğeniyle evlenip mirasına konunca Loncoln’s Inn Fields’ bakan No.12’yi satın alarak yenilemiştir ve 1792-1794 yılları arasında burada yaşamıştır. 1813 yılında karısıyla No.13’e taşınmıştır. 1824 yılında ise arka arkaya üç ev yıkılarak tek ev olarak inşa edilen No.14’ü yenileyerek bir resim galerisi ve ortaçağ taklidi Rahip Odası eklemiştir ve burada yaşamaya başlamıştır.

Çünkü: 1806 yılında Kraliyet Akademisi Mimarlık Profesörü olarak atanınca: öğrencilerinin kendisine kolayca erişimini sağlamak istemiştir. 1837 yılında öldüğünde: Soane’nin amaçları ve hedefleri desteklemeye devam edildi.

Evet mimar Sir John Soane’in No.13’deki evi 19.yüzyıldan beri bir müze olarak ziyarete açıktır.
Günümüzde koleksiyon: Soane’in istediği gibi korunmaktadır.

Koleksiyon acayip ve genellikle açıklama gerektiren objelerden oluşan bir derlemedir. Dökümler, bronzlar, vazolar, resimler, antikalar ve Sumatra’dan gelmiş bir mantardan dırdırcı kadınları susturmak için yapılan bir ağızlığa dek, bir yığın tuhaf ıvır zıvır bulunmaktadır.

En önemli parçalar, I.Seti’nin Lahiti, Bank of England için yapılanlar dahil Soane’in kendi tasarımları, Bank ve Flaxman gibi önde gelen Neo-Klasik heykeltıraşların eserleri ve Soane’in 520 Pound’a aldığı William Hogarth imzalı 1734 tarihli “Rake’s Progress” adlı bir dizi resimdir.
Binanın kendisi de, mimari yapısından kaynaklanan sürprizler ve göz yanılsamalarıyla doludur.

Giriş katında, zekice yerleştirilmiş aynalar, ışık ve mekan oyunları yaratırken bodrumdan cam kubbeli tavana doğru uzanan atriyum sayesinde, gün ışığı tüm katlara yayılır. Kahvaltı odası: dışbükey ayna ile taklit kubbeli tavan yaratılmıştır.

Ayrıca: kırmızı odalar, bulutlu gibi boyanmış bir tavan, boyalı duvarlar ve bir geometrik merdiven ilgi çekmektedir. Üst katta: geçici sergiler için Caruso St John Architects tarafından tasarlanan yeni bir galeri görülür.

İngiltere Londra City ve Southwark ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT
İngiltere Londra City ve Southwark ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT

 

ST BARTHOLOMEW-THE-GREAT

İngiltere Londra City ve Southwark;

West Smithfield.EC1 adresindedir. İngiltere’de hayatta kalan en iyi Norman kiliselerinden birisidir.

Tarihi Smithfıeld bölgesi, asi köylülerin lideri Wat Tyler’in 1381 yılındaki idamı ve I. Mary (1553-1558) döneminde Protestan şehitlerin yakılması gibi bir dizi kanlı olaylara sahne olmuştur.

St Bartholomew-the-Great: Londra’nın merkezinde, hala düzenlenen tek yiyecek pazarı olan Smithfield et pazarının arkasında, sakin bir köşede Londra’nın en eski kiliselerinden biridir.
Bu tarikat kilisesi: 1123 yılında Raphael isimli bir keşiş tarafından kurulmuştur.

Kral I. Henry’nin soytarısı olan Raphael, rüyasında Aziz Bartolomeus’un kendisini kanatlı bir canavardan kurtardığını görmüştü. (Aziz Bartolomeus: İsa’nın 12 havarisinden biridir.)
Keşiş olduktan sonra da eski işini hatırlayarak her yıl düzenlenen Bartolomeus Şenliğinde, toplanan kalabalığı jonglörlük numaralarıyla eğlendirirdi.

Günümüzde de Raphael’in mezarı kilise içinde görülebilir. Bu mezar: kuzey tarafta “Rahere Türbesindedir. Rahere ayaklarının dibinde: rakamları etkileyici parlak renklere boyanmış ve Kral Henry I tarafından tarikata verilen armanın bulunduğu bir kalkan tutan melek tasviri görülmektedir.

1539 yılında tarikat çözüldü ve kilisenin nefi yıkıldı. Ancak: manastır binaları büyük ölçüde sağlam olarak korundu ve 1860 ve 1886 yıllarında yapılan restorasyonlar ile onarılmıştır. Ancak, 1929 yılında büyük bir yeniden inşa ve restorasyon yapılmış ve Ortaçağ kalıntıları düzenlenmiştir.

Üzerinde Tudor döneminden kalma giriş binası bulunan 13.yüzyıl kemeri, Manastırların Kapatılması sırasında yıkılana dek kilisenin girişi olmuştur.

 

MUSEUM OF LONDON-LONDRA MÜZESİ

150 London Wall.EC2 adresindedir. Dünyanın en büyük kentsel müzelerinden birisidir.
Müzede, Londra yaşamı, tarih öncesinden-Thames’in bataklık kıyılarında kurulan ilk yerleşimden günümüze, 20. yüzyıla kadar uzanan tarihi hakkında her şey anlatılmıştır. Müzede toplam 1.1 milyon nesne bulunmaktadır.

Arkeolojik bulgular, orijinal ev aletleri, yeniden yaratılmış sokak ve iç mekan görüntüleri, 1932 tarihli bir yayın stüdyosu ve Woolworth’ten bir mağaza yazarkasa bir arada sergilenmektedir.
Müze dışında ise, eski Londra duvar parçalarını görebilirsiniz.

Müzenin bölümleri şunlardır

 

Londra Öncesi

Bu galeride: MS.50 yılında Romalıların bölgeye gelmesinden önce, yani MÖ.450.000 yılına kadar giden prehistorik dönem anlatılıyor. Burada: Londra insanları ve çevresi arasındaki ilişkiler araştırılıyor. Bu bölümde özellikle: MÖ.245.000-186.000 yılları arasında Londra’da yaşayan ve soyu tükenmiş bizon (yabani öküz) un etkileyici kafatasını görmelisiniz. Ayrıca: Londra bölgesinde bulunmuş eski insanlardan birinin kalıntısı olan Shepperton kadını iskeleti ki, bunun 5640-5100 yaşında bulunduğu tahmin ediliyor.

 

Roma Dönemi-MS.50-410

MS.50-410 yılları arasında bölgede egemenlik kurmuşlardır. Müzenin bu galerisinde: Roma heykel sanatının en güzel örneklerinden olan Roma kartalını görmelisiniz. Ayrıca: yine Roma dönemine ait bir deri bikini, Mitra tapınağı mermer heykelleri ve 4.yüzyıldan kalma, içinde bir kadın kalıntıları bulunan nadir kireçtaşı lahit de görülmeye değerdir.

Yine Roma dönemine ait eserler arasında bulunan: parlak renkli “Southwark” hamamına ait 2.yüzyıl freski, Tudor döneminden kalma bir “Delf” tabağı ve çöpte bulunmuş “deri giysiler” görülmelidir.

 

Ortaçağ Londra

400 yılında Roma şehrinin çöküşünü takiben, 1558 yılında I. Elizabeth dönemine kadar olan süreçteki objeler bu galeride sergilenmektedir. Bu ortaçağ döneminde: Londra şehrinde kıtlık, yangın ve hastalıklar hüküm sürmüş ve dini ve siyasi tartışmalarla taraftarlar parçalanmıştır.

Bu galeride mutlaka görmenizi önereceklerim: Covent Garden de bir mezarda bulunan, 600 yıllarından kalma altın ve granit broş, Westminster Abbey bölgesindeki bir şapelden gelen, 15.yüzyıl sunak resimleri, 1380.yılından kalma, ayakkabılar.

 

Savaş, Veba ve Yangın-1550-1660

Bu galeri: İngiliz sivil savaşları, 1665 büyük veba ve 1666 büyük yangın felaketlerinin yarattığı yıkım dönemi bu galeride sergilenmektedir. Bu galeride mutlaka görmenizi önereceğim objeler: Shakespeare’in tiyatrosunun ayrıntılı modeli, Oliver Crownwell’in ölüm maskesi, 1600. yılından kalma bir itfaiyeci kaskı.

İlaveten: 17.yüzyıl bölümünde: I. Charles’ın idam edilirken giydiği gömlek ve 1666 büyük yangınının canlandırıldığı video görülebilir.

 

Genişleyen Şehir-1666-1850

Büyük yangın sonrası kendini yenileyen şehirle ilgili objeler bu galeridedir. Burada görmenizi önereceğim objeler: Nelson’un kılıcı, Newgate Cezaevinden bir orijinal kapı, 1806 yılına ait Rhinebeck’in havadan görünümü.

 

Halk Şehri-1850-1940

Londra’nın hızlı genişleme, zengin ama bölünmüş şehir olduğu yıllar bu galeride izah edilmektedir. 1850’li yıllarda Londra dünyanın en zengin şehriydi ama nüfus artışı: zengin ve fakir, ayrı dünyalar yaşayan Londralılar ile bölünmüştü.

 

Dünya Kenti-1950-Günümüz

Yoksulluk ve savaş sonrası, Londra kitleler için canlı ve modern bir şehir olarak ortaya çıkmıştır.

 

Şehir Galerisi

Şehir galerisinin merkezinde, 250 yaşındaki muhteşem “Lord Mayor Coach” bulunmaktadır. Bu kırmızı ve altın sarısı renkteki araba her yıl Kasım ayında müzeden ayrılır ve Lord Mayor gösterisine katılır ki ve Londra Belediye Başkanı tarafından kullanılır. (bu gelenek 1757 yılından bu yana devam etmektedir.)

 

Sackler Salonu

Bu salon, müzenin kalbindedir ve bir dinlenme yeridir.

 

ST PAUL’S CATHEDRAL

(Bölüm uzun olduğundan, aynı başlık altında sitede buraya ait gezi yazısını bulabilirsiniz)

 

ST STEPHEN WALBROOK KİLİSESİ

39.Wolbrooc EC4 adresindedir.
Burası: İngiltere’deki ilk kubbeli kilisedir. Wren: İngiltere’dekiler yok edildiği için kubbeli kiliseleri Fransa’da görmüştü. Yapı: ünlü sanat tarihçisi Sir Nikolaus Pevsner tarafından: İngiltere’nin en önemli 10 yapısından birisi olarak seçilmiştir.

Belediye Başkanının semt kilisesi olan bu yapı: 1666 yılındaki büyük yangının ardından; 1672-1679 yılları arasında ünlü mimar Wren tarafından yapılmış ve 27 Mayıs 1679 tarihinde ibadete açılmıştır. Çan kulesi ise: 1713-1717 yılları arasında inşa edilmiştir.

Wren’in: City bölgesinde yaptığı kiliselerden en güzeli olduğu söylenir. Kendi mahallesinin kilisesi olduğundan, buranın Wren için özel bir önemi vardır. Çünkü: kendisi de Walbrook bölgesinde 15 numaralı evde yaşamış ve bu kilisenin cemaati olmuştur.

Kilise: kaset süslemeli kubbesi ve duvarlarındaki güzel alçı bezeklerle: St Paul’s un habercisi gibidir. Burası: St Paul Katedralinin inşası için bir prototip olarak kabul edilir.

Süslü kubbe: sekiz korint sütunu ile desteklenir ve St Paul’s için bir prototif görevi görür. Kubbeden giren ışık seli: iç mekanda parlak ve havadar bir ortam yaratır. Öte yandan: sütunlu ferah iç mekan: gösterişsiz dış cepheden sonra şaşırtıcıdır. Dış cephe, iç güzelliği ve ihtişamı işaret etmez.

Süslü vaftiz kurnası ve zengin vaiz kürsüsü gibi orijinal eserler Henry Moor’un büyük taş altarın sadeliğiyle tam bir zıtlık yaratır. Mozaik zemin üzerinde, Henry Moor tarafından yapılan masif beyaz cilalı taş sunak ilgi çekmektedir.

Kubbe: 12 sütunla desteklenen bir kare üzerine odaklanmaktadır. Kubbenin tabanı: 8 eşit kemerle desteklenmiştir. Kare içinde bir daire oluşturan kemerler; 8 sütun tarafından desteklenmektedir.

Ancak, içeride, cam kutu içinde bulunan bir telefon dikkat çekmektedir. Bu kutu: 1953 yılında duygusal sorunları olan kişilere yardım amacıyla gönüllü bir telefon servisi olan “Samaritanlar” ı kuran Rektör Chad Varah’ın anısına yerleştirilmiştir.

Bu “Samaritans” denilen kuruluş: dünya çapında gönüllü dinleme ve kişisel sıkıntı içinde olanlara danışmanlık hizmeti vermek üzere kurulmuştur.

Kuzey duvarındaki “Aziz Stephanos’un şehit edilmesi” resmi: 1768 yılında Kraliyet Akademisi üyesi olan Amerikalı ressam Benjamin West’in eseridir.

River Walbrook: Londra şehrinde önemli bir tatlı su kaynağıdır ve 15.yüzyıldan bu yana yeraltında çalışır yani aktif haldedir.

Kiliseyi görmenin en iyi yolu ücretsiz org resitallerine ya da öğle konserlerine katılmaktır.

İngiltere Londra City ve Southwark LLOYD’S BUİLDİNG

 

LLOYD’S BUİLDİNG

1 Lime Street.EC3 adresindedir.
Mimar Richard Rogers’in: 8 yıllık süre sonunda 1986 yılında tamamladığı bu bina, yine kendisine ait Pompidou Centre’ın bir benzeri ve dünyanın en büyük sigorta şirketi “Lloyd’s of London”un şehirdeki evidir. Paris’deki efsanevi Pompidou Center’dan ilham alınarak tasarlanmıştır.

Yapının 26 metre yüksekliğinde atrium’u bulunmaktadır. İnşa aşamasında: 33.510 metreküp beton, 12.000 metrekarelik çelik kaplama ve cam kullanılmıştır. Bina 14 katlıdır ve 88 metre yüksekliktedir.

Çatı üzerindeki dekoratif yapı ile, binanın yüksekliği 95 metreye ulaşır. 12 adet cam asansör, İngiltere’de türünün ilk örneğidir.

Lloyd’s un uzun tarihinden kalan iki anıt, bu ultramodern cam gökdelene yerleştirilmiştir. İskoç mimar Robert Adam’ın 1763 yılında Shelburne Kontu için bir yemek odası olarak tasarladığı “Adam Room” 11. kattadır. Atrium’un başyapıtı Lutine çanı: 1793 yılında Toulon da İngilizlere teslim olan Fransız fırkateyni “La Lutine” den alınmış ve HMS isimli bir İngiliz gemisine konulmuştur.

Ancak: HMS Lutine gemisi: Hollanda kıyıları açıklarında altın ve gümüş külçeler taşıyan kargo gemisi olarak görev yaparken batmıştır. Bunun üzerine, 1 milyon paund tutarındaki sigorta bedeli, Lloyd sigortacıları tarafından ödenmiştir.

Çok sayıda kurtarma girişimlerinin ardından, 1859 yılında, batık gemi, en önemli hazinesi olan “Lutine Bell” çanını vermiştir. Bu çan: Kraliyet Borsasında, Lloyd Teknik odasına asılmış ve gecikmiş gemilerin haberi geldikçe çalınmıştır.

Çan son olarak: 1986 yılından bu yana: mevcut Lloyd binasında bulunmaktadır. Ama yine, bir gemi geciktiğinde çalınmaktadır. Ancak nadir durumlar dışında, günümüzde yalnızca törenlerde çalınır.

Evet: Lutine Bell: 106 kg.ağırlığındadır. Çapı ise 18 inc dir.

Bir zamanlar Lloyd’s elemanları tarafından sigortalanmış olan gemi üyelerine iyi ve kötü haberleri bildirmek için çalardı. Bugün sadece kraliyet ailesinden birinin ölümü gibi ulusal veya uluslar arası yas olaylarında çalmaktadır.

Dışarıdaki paslanmaz çelikten boruları, yüksek teknolojili kanalları ve asansörleriyle bu büyük cam bina Londra şehrinin en ilginç modern binalarından birisidir.

 

TOWER OF LONDON

(Burası ile ilgili yazdıkların, bu başlık altında başka bölümde anlatılmıştır)

İngiltere Londra Tower of London

TOWER BRİDGE

Victoria dönemi mühendisliğinin Sir Horace Jones tarafından yapılan bu süslü köprü 1894 yılında tamamlanmış ve Londra şehrinin sembolü haline gelmiştir. Köprünün oluşturulması için, 8 yıl boyunca, 5 büyük müteahhit ve 432 işçi çalışmıştır. İki büyük paye: inşaatı desteklemek için nehir yatağına gömülmüştür.

Köprünün uzunluğu 265 metredir. Yapımında: 11.000 bin ton çelik kullanılmıştır. Mimari stil olarak: Victoria Gotik tarzı kullanılmıştır.

Köprü deniz yönünde ve iç bölümde kalan limana yakınlığı nedeniyle: tekne trafiğini karşılamak ve büyük gemilerin geçebilmesi için, açılır hareketli bir köprü oluşturulmuştur. Köprüyü açmak için kullanılan mekanizma, iki gotik kule içinde gizlidir.

1976 yılında elektrikli oluncaya kadar, mekanizma buhar gücü motorları ile güçlendirilmiş hidrolik akümülatörlerin içine su pompalanmak suretiyle çalıştırılmıştır. Her kat: 30 metre genişliğinde ve 83 derecelik bir açı ile açılabilir. Açıldığında, ortada neredeyse 45 metrelik bir boşluk oluşur. Günümüzde, bir yıllık süreçte, köprü 1000 kez açılır.

Yukarıdaki platform yani iki kule arasındaki bölüm: sokak kadınlarının ve ihtihar etmek isteyenlerin mekanı haline geldiği için 1909-1982 yılları arasında kapatılmıştır. Günümüzde tekrar kullanıma açılan bu platformdan şehrin muhteşem manzarası izlenebilir. Buraya çıkmak için ya 300 basamaklı bir merdiven tırmanmanız veya asansör kullanmanız gerekir.

Ayrıca: yine kulede, günümüzde Tower Bridge Experience adlı köprü tarihini anlatan interaktif bir gösterim düzenlenmektedir. Öte yandan: yine köprünün üzerinde kulede, Victoria motor odasını görebilirsiniz.

İngiltere Londra City ve Southwark DESİGN MUSEUM

 

DESİGN MUSEUM

Butlers Wharf, Shad Thames SE1 adresindedir. Müze her gün saat: 10.00-17.45 arasında açıktır. Giriş ücreti, yetişkinler için 8 paund, öğrenciler için 6.60 paund ve 16 yaş altı çocuklar için 4.40 paund.

Tasarım Müzesi koleksiyonu: 1900’lerin başlarında toplanmaya başlanmış ve günümüzde 6000 civarında nesne koleksiyonda bulunmaktadır.

Koleksiyon: seri üretimde tasarımın tarihini anlatmaktadır ve mobilya, aydınlatma, ev aletleri ve iletişim teknolojisini içeren ve modern dünyayı şekillendiren anahtar tasarımlar önemli yer tutmaktadır.

Güncel sergide: Sergi koleksiyonundan alınan 150 nesne sergilenmektedir. Simgeler: maleme ve moda ulusal kimlik tasarımın bir yönünü araştırıyor ve her biri altı bölümde görüntüleniyor. Sergi her yıl değiştirilen bazı unsurları ile sürdürülmektedir.

Bu müze, sadece günlük kullanım için tasarlanan objelere ayrılan ilk müzedir. Kalıcı koleksiyon geçmişin mobilyaları, büro malzemeleri ve televizyonları ile ev aletleri arasında değişen beğenilen ve ticari başarıları veya başarısızlıkları anlatan bir gezinti imkanı sağlar.

G.T.Rietveld’in sandalyeleri ya da Philip Starck’ın çaydanlığı gibi seçkin tasarım klasikleri, Pyrex tabakları, Tupperware fincanlar ve Kodak İnstamatic kamera ile beraber sergilenir. Yatarak seyredilebilmesi için tasarlanmış bir televizyon gibi iz bırakmadan kaybolmuş prototipler de ilginizi çekebilecektir.

Review ve Collections galerilerindeki geçici uluslar arası tasarım sergileri, gelecekte nelerin gözde olacağı ve çeşitli eğilimler hakkında fikir vermektedir.

 

OLD OPERATİNG THEATRE MUSEUM

9A.St Thomas St.SE1 adresindedir. Müze her gün saat 10.30-17.00 arasında açıktır. Giriş ücretleri, yetişkinler için 6.5 paund, çocuklar için 3.5 paund.

Eski St Thomas hastanesinin büyük bir kısmı, 1862 yılında yeni yapılan demiryoluna yer açmak için yıkılmıştı. Old Operating Theatre Museum: Londra şehrindeki en sıra dışı müzelerden birisidir.

Özellikle: Ameliyathane: Avrupa’nın en eski ve eşsiz örneklerinden birisidir ve 1821 yılına kadar kadınların ameliyatı için kullanılan bu bölüm: 1850’lere kadar St Thomas Hastanenin kilisesi olan St Thomas Kilisesinin tavan arasında unutulmuş olarak kalmıştır.

Daha sonra restore edilerek 19.yüzyılda anestezi geliştirilmeden önceki görünümüne kavuşturuldu. Operasyon öncesi ilkel muameleleri konu alan gösteriler ilgi çekicidir.

Ameliyathane

Ameliyathane: bir İngiliz Barok kilisesi çatı alanındadır. İlk bakışta, bu yerleşim tuhaf görünüyor. Ancak: St Thomas Hastanesinin Dorcas kadın cerrahi koğuşu burada oluşturulmuştur.

1822 yılı öncesinde, bazı önemli sıkıntılar olmasına rağmen ameliyatlar kadınlar koğuşunda yapılıyormuş. 1815 yılında: Eczacılık Yasası çıkınca: tıp öğrencileri operasyonları izlemek için buraya akın etmişlerdir.

1862 yılında: St Thomas Hastanesi: Lambeth denilen yerde yeni yerine taşınmıştır. Ameliyathanenin bulunduğu yere ise, 1822 yılında St Thomas Kilisesi inşa edilmiş ve Ameliyathane kısmen sökülmüştür. Ancak yukarıda da sözünü ettiğim gibi, ameliyathane kilisenin çatısında uzunca bir süre unutulmuştur.

Aradan geçen yılların ardından, 1956 yılında, Raymond Russel: St Thomas Hastanesinin geçmişini araştırırken, tavan alanı içinin açılmasına karar verilmiştir. Kendisi, bu çalışmalar sırasında bir merdiven bulur ve merdiveni çıktığında kilisenin üzerindeki çatı alanında: bir yüz yıldır siyah boyalı olarak kapatılan pencerelerin karanlığında, kalın toz ile kaplı ve bazı zemin tahtaları çürümüş alanda: bu ameliyathaneyi bulmuştur.

İngiltere Londra City ve Southwark SOUTHWARK CATHEDRAL

 

SOUTHWARK CATHEDRAL

Montague Close.SE1 adresindedir. London Bridge köprünün hemen girişindedir.
Burada: MS.606 yılından itibaren bir kilise bulunduğuna inanılıyor. Buradaki arkeolojik kalıntılar incelendiğinde: daha önce Roma pagan ibadet mekanı bulunduğu tahmin edilmektedir.
1106 yılında, kilise St Mary adanmış ve daha sonra St Mary Overy olarak bilinen Normal Şövalyeler tarafından yeniden kuruldu.

1611 yılına gelindiğinde, ibadet için kendi kiliselerini kiralamaktan yorulan cemaatin önde gelenlerinden bir gurup tüccar: Kral I. James’ten kiliseyi satın alırlar. Bu dönemde: bu büyük hantal bölge kilisesi; çok renkli bir tüccar kilisesi olması yanında, zamanın aktörleri, yabancı esnafları ve Bankside genelevinden gelen bayanlar için de bir uğrak yeri oldu.

16. ve 17.yüzyıllarda restore çalışmaları yapılsa da, kilise 1820 yılında endişe verici durumda harap idi. Londra köprüsünün yapılacağı bu dönemde, kilisenin yıkılması ve başka bir yere yeniden inşası gündeme geldi.

St Savior kilisesi: yukarıda da sözünü ettiğim gibi, 1905 yılında “Southwark Katedrali” oldu. 300 mahallede yaşayan 2.5 milyon insan, burayı kullanmaya başladılar. Günümüzde: katedral günlük ibadet için bir merkezdir.
Binanın bazı kısımları, 12.yüzyıldan kalma olsa da, bina: 1905 yılına kadar katedral olarak kullanılmamıştır.

Her ne kadar: Thames nehri kıyısında bulunması nedeniyle gel-git lerden etkilenmiş olsa da, bu dini yapı: şairler, yazarlar, fahişeler, tutuklular ve hastalar için yıllarca bir sığınak olarak kullanılmıştır.

Birçok orijinal ortaçağ eserinin arasında nefis gotik koro bölümü ile Chaucer’ın çağdaşı ve arkadaşı olan şair John Gower’ın mezarı da bulunur. 15.yüzyıl şairi: bu semtte yaşamış ve görkemli bir anıt ile, kilisede gömülmüştür. Anıtın üzerindeki çok renkli paneller ilgi çeker, görmeden çıkmayın.

Shakespeare’ın anısına bir anıt ve pencere de buradadır.

Anıt: güney koridorunda pencerenin önündedir. Anıt: ünlü yazarın Globe Theatre, Winchester Sarayı ve St Savior yıllarındaki durumunu gösteren kabartma şeklindedir ve 1912 yılında su mermerinden, Henry Mc Carty tarafından oyulmuştur.

Her yıl, Shakespeare’in doğum günü kutlamaları, burada yapılmaktadır. Shekespeare’ın kardeşi Edmund da, 1607 yılında buraya gömülmüştür, mezar yeri belli değildir ancak bir kaldırım da yazılı taş ile anılmaktadır.

Vitray pencere: Christopher Webb tarafından tasarlanmış, savaş sırasında tahrip olunca, Nisan 1954 tarihinde yerine yenisi yapılmıştır. Vitray pencerede: Shakespeare’in oyunlarından bazı sahneler tasvir edilmektedir.

İki yazar: John Fletcher ve Philip Massinger de burada gömülüdür.

Soutwark’ta 29 Kasım 1607 tarihinde doğan ve burada vaftiz edilmiş olan Harvard Üniversitesinin kurucusu John Harvard’da bir şapel ile anılmıştır. (Harvard Chapel)
2000 yılında Richard Griffiths tarafından tasarlanan önemli uzantıları: kuzey toplantı ve konferans salonları, kütüphane, eğitim merkezi, dükkan bölümleri katedrale eklenmiştir.

 

TATE GALLERY OF MODERN ART AT BANKİSED

(Bu bölüm: sitede aynı isim altında ayrıntılı olarak anlatılmıştır)

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside

SHAKESPEARE’S GLOBE

21 New Globe Walk.SE1 adresindedir. Her gün saat: 09.00-17.30 arasında açıktır. Giriş ücretlidir, yetişkinler 13.5 paund, öğrenciler 11 paund, çocuklar 8 paund.

Elizabeth dönemi tiyatro binasının ayrıntılı bir rekonstrüksiyonu, Shakespeare oyunlarının ilk kez oynandığı orijinal ahşap Globe tiyatrosundan birkaç yüz metre ileride, nehir kıyısında yeniden yapılmıştır.

Herkese açık olan ve koltukları itinayla korunan tiyatro faaldir. Yazın geleneksel oyunlar öndeki ucuz biletlerin alkışları ve yuhalamaları arasında çok canlı geçer.

Ziyaretçilere 17.yüzyıl atmosferi yaşattırılır. Seyirciler ister koltuklarda ister yerlerde otururlar ve Elizabeth döneminin sonlarındaki oyunların aynılarını izlerler. Sezon: Shekespeare’in doğum günü olan 23 Nisan tarihinde açılır.

Oyunların sahnelenmediği zamanlarda ziyaretçiler aktörler tarafından gezdirilerek bilgilendirilirler. Ayrıca Globe aktörleriyle sahneye çıkmak ziyaretçiler için ayrı bir zevk olacaktır.

Tiyatronun altında Shakespeare oyunlarında kullanılan, geleneksel ve modern mekanizmaların bir arada bulunduğu Underglobe bulunur.

Ayrıca: binanın hemen yakınında çocukların tiyatro ve Shakespeare hakkında bilgi sahibi olabileceği ve drama atölyelerinde kendilerini geliştirebilecekleri bir eğitim merkezi bulunmaktadır. Ayrıca binanın 1990’lı yıllarda nasıl yapıldığını anlatan kalıcı bir sergide gezilebilmektedir. Turlar her 30 dakikada bir başlıyor.

 

TEMPLE OF MİTHRAS-MİTHRAS TAPINAĞI

Queen Victoria Street, güney bölümündedir.
City bölgesi Romalılar tarafından yapılan 3.2 km. lik bir duvarın içindedir. Bu mirasın içinde, üçüncü yüzyıl ortasından kalan ve 1954 yılında Walbrook Street’te keşfedilen tapınağın temelleri bulunmaktadır.

Bu tapınak Romalı askerleri saygı duyduğu Fars tanrısı Mithras’a adanmıştı Yerleşim planı ondan sonra gelen Hıristiyan kiliselerine benzer.
Kalıntılar şu anki yerlerine tek tek taşınmıştır.

 

THE MANSİON HOUSE-KÖŞK

Walbrook EC4 adresindedir. Sadece gurupların randevu ile gezmelerine izin verilir.
Mimar George Dance’in tasarımı olan bu malikhane 1753 yılında, Belediye Başkanlarının resmi konutu olarak yapılmıştır.

Dance’ın tasarımları: John Soane’s Museum’da görülebilir. Ev: altı Korint sütunu ile süslenmiş, Palladio ön cephesiyle City’nin en ünlü binalarındandır.

Evet: Londra Belediye Başkanı ve ailesi, nefes kesici bu Georgian sarayda yaşamaktadırlar. “City of London Corporation” tarafından, bir yıllığına seçilen “Lord Mayor” ülkede veya ülke dışında şehrin büyükelçiliğini yapar ve maaş almaz.

27 metre uzunluğundaki etkileyici “Great Egyptian Room” yani Mısır Salonunun da bulunduğu resmi salonlar bir belediye başkanının ofisine yakışacak niteliktedir.

Şehrin gücünü, zenginliğini ve zevkini göstermek için yapılmış, bu büyük balo salonunda avizeler ışıldar; konferanslar ve sosyal buluşmalar burada düzenlenir.

İçeride, gözlerden uzakta, 11 hücre (biri-“kuş kafesi”-kadınlar, onu erkekler için) bulunur. Bunlar: binanın sulh mahkemesi, başkanın da City’nin sulh yargıcı olduğu dönemlerden kalmadır.

20. yüzyılın başlarında kadınların oy kullanma hakkını savunan “Emmeline Pankhurst” da bir süreliğine burada hapsedilmiştir.

Burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz: 17.yüzyıl Hollanda tabloları koleksiyonu, altın ve gümüşten yapılmış şamdanlar, kaseler, sürahiler gibi objelerin yanı sıra Belediye Başkanının kılıcı ve topuzunu da görebilirsiniz.

 

MONUMENT-ANIT

Monument Street.EC3 adresindedir. Her gün, saat: 09.30-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 3 paund, çouklar için 2 paund, 16 yaşından küçük çocuklar için 1.5 paund.
City bölgesinin en sevilen mekanlarından birisidir.

1666 yılında “Puding Lane”de bir fırında başlayan yangın 4 gün boyunca devam etmiş ve şehrin pek çok binası yıkılmıştır.

61 metre yüksekliğindeki bu Roma Doric kolunu şeklindeki anıt: dünyanın en yüksek izole taş sütunu olarak kabul edilmektedir ve eğer yan tarafa yatırılsa, yangının başladığı fırına kadar ulaşmaktadır.

Anıt: Sir Christopher Wren ve Robert Hooke tarafından tasarlanmış ve 1671-1676 yılları arasında portland taş ile inşa edilmiştir. Yapılış amacı: 1666 yılındaki büyük yangının ardından şehrin yeniden kuruluşunu kutlamaktır.

Basit Dor sütunu, tepesinde yangını sembolize eden altın yaldızlı iki bakır yaprak bulundurmaktadır ki, uzaktan bu durum anıtın tepesinde alev alev bir görüntü oluşturur.

Anıtın üzerindeki balkona, yani manzara galerisine çıkan 311 basamağı tırmanırsanız, Londra’nın muhteşem bir görüntüsü ile karşılaşırsınız.

Çıkmak istemeyenler, manzarayı lobide bulunan webcam’dan canlı olarak izleyebilirler.

 

BANK OF ENGLAND MUSEUM-İNGİLTERE BANKASI MÜZESİ

Bartholomev Lane.EC2 adresindedir.Giriş ücretsizdir. Giriş ücretsizdir. Açık bulunduğu saatler: 10.00-17.00 dir.

Girilmesi imkansız gibi görülen taş kaleye sokak seviyesinden bakarsanız, üstte Bank of England’a (İngiltere Bankası) ev sahipliği yapan büyük konağı görebilirsiniz.

Banka Londra şehrinin tam merkezinde, 1964 yılında savaşlara hazırlık yapmak için para toplamak üzere kurulmuş, daha sonra ülkenin merkez bankası olmuş ve para basma yetkisi almıştır.

Ayrıca, bankanın: ülkenin altın rezervlerini saklamak, ulusal borçları yönetmek ve İngiliz para değerini korumaktan sorumludur.

Banka: 1694 yılında kurulmuştur. Bugün bulunan yerdeki önceki binası ise, 1788 yılında Sir John Soane tarafından tasarlanmıştır. Binanın özgün planları, hala Sir John Soane Müzesinde sergilenmektedir.

Ancak, günümüzde 1788 tarihli Soanne’nin binasının yalnızca dış duvarları kalmıştır. Banka 1925 ve 1939 yıllarında genişleyerek büyümüştür.

Ancak, günümüzde Soane’in 1793 tarihli borsa binası, yeniden yapılmaktadır.

Orijinal kıyafetler giydirilmiş balmumu heykelden insanlarıyla müze 300 yıl geriye uzanan özellikleri sergilemektedir.

Ayrıca: İngiltere Bankasının çalışmaları ve modern bir işlem masası dahil olmak üzere interaktif videolar ve görüntüler kullanılarak, İngiltere finans sisteminin hikayesi gösterilmektedir.

Diğer sergilerde ise: İngiltere Merkez Bankasının tam bir banknot koleksiyonu, dekorasyon, sikke ve banknot galerileri bulunmaktadır. Öte yandan: burada Roma mozaik zemin parçaları da sergilenmektedir.

İçerideki hediyelik eşya dükkanında eski banknotlardan yapılma kağıt ağırlıklar bulabilirsiniz.

 

GUİLDHALL-ESNAF BİRLİĞİ BİNASI

Gresham Street.EC2 adresindedir.
800 yıldan uzun bir süredir seçilmiş tüccarlar ve finansçılar bir konsey oluşturur ve kanunları buradan yürütürler.

Yani, 12.yüzyıldan bu yana: egemen tüccar sınıfı buradan düzenlenmiş ve Londra şehrinin zenginlik yaratmaya yardım eden yasaları ve ticaret düzenlemeleri buradan yapılmıştır. Günümüzde de: 800 yıllık bu Guildhall: Londra Corporation’ın evi olarak Devlet Başkanları ve diğer devlet adamları tarafından: önemli tarihi yıldönümlerinde ziyaret edilmektedir.

1411 yılında yapılmış olan büyük orta çağ yapısı “Great Hall” yani “Büyük Salon” 1941 yılında bombalanmasından sonra yeniden onarılmıştır ve hala ziyafet salonu olarak kullanılır. Bu heybetli ortaçağ büyük salonu: yapının en büyük ve en etkileyici salonudur.

Buranın uzunluğu: 152 metre, genişliği 49.5 metre ve yüksekliği 89 metredir. 15.yüzyıl yapımı duvarlar 5 metre kalınlığında ve kümelenmiş sütunlarla bölünmüştür.

Tüm genişliği kaplayan görkemli bir gotik pencere mükemmeldir. Taş kemerli çatı, 1953 yılında Sir Giles Gilbert Scott tarafından tasarlanan yapının beşinci çatısıdır.

Yan duvarlardaki Romanesk pencereleri: Kral Rıchard I döneminden yani 1189 yılında ilk Londra Lord Mayor’u olan (Londra Belediye Başkanı) Henry Ailwyn ile başlayan ve günümüze kadar uzanan döneme ait Belediye Başkanlarının isimlerini içermektedir.

Bu görkemli salonda: Amiral Lord Nelson, Wellington Dükü, Chatham, Belediye Başkanı Beckford, William Pitt ve en son Sir Winston Churchill de dahil olmak üzere ulusal kahramanların birkaç görkemli anıtları vardır.

Efsaneye göre şehrin kurucuları olan: ünlü efsanevi devler “Yecüc” ve “Mecüc”ün ahşap devasa heykelleri de buradadır.

Guildhall Sanat Galerisi: 1999 yılında Kraliçe tarafından açılan bu galeride, Londra Corporation’un ünlü koleksiyonu sergilenmektedir. Galeride sergilenen 250 tablonun arasında Londra manzaraları ve Raphael öncesi döneme ait tablolar bulunmaktadır.

Doğu ve Batı Crypt: Doğu Crypt 1042 yılı yapımıdır ve Guildhall ın en eski bölümüdür. Vitray pencereler’de Sir Thomas, Sir Wren gibi ünlüler betimleniyor.

Batı Crypt ise 12.yüzyılda inşa edilmiştir ve aslında binanın zemin katıdır. 1666 yılındaki büyük yangın sonunda tamamen çökmüştür. 1973 yılındaki kapsamlı restorasyon sonucunda yeniden açılmıştır.

Eski Kütüphane: Sir Hocace Jones tarafından tasarlanmış ve 1870 yılında yapılmıştır. Buradaki meşe kitaplıklarda 40.000 üzerinde kitap bulunduğu söyleniyor. Bu koleksiyon, batı kanadının yeniden inşası sırasında, 1974 yılında Londra Müzesine taşınmıştır. Odanın kuzeyindeki William Caxton betimlenen muhteşem vitray pencere ilgi çekmektedir.

Ayrıca:  Guldhall Yard’ın altında “Roma Amfi Tiyatrosu”ndan kalma az miktarda kalıntıyı görebilirsiniz.

 

BARBİCAN CENTRE-GÖZETLEME KULESİ

Silk Street.EC2 adresindedir.
1970’li yıllarda II. Dünya Savaşında bombalanmış olan alanlar üstüne kurulmuş olan Barbican Centre, adını çoktan unutulup kaybolmuş olan şehir surlarından almıştır ve en büyük yerleşim kompleksidir.

Yerleşim kompleksi: 1960’ların şehir planlamasında kararlı bir konut, ticaret ve sanat kompleksi olarak gündeme gelmiştir ve 1962 yılında başlanan çalışmalar uzun süre tamamlanamamıştır. Mimarlar: dış dünyaya kapalı, kendine yeten bir kompleks tasarlamışlardır.

Evet: Lakeside Terrace şehrin kalbinde, dinlenebileceğiniz sakin bir yer sağlar. Karanlık girişler ve yükseltilmiş yaya yolları: ziyaretçiler için “City” nin işlek kalabalığından kişiyi hemen uzaklaştırır.

Ancak: tabelalara ve sarı çizgilerle belirlenmiş yürüyüş yollarına uysanız bile, kompleksin içinde gezinmek kolay değildir ve oldukça karışıktır.

Burada: sanat kompleksi olan “Barbican Centre” ın çevresini: yüksek katlı apartmanlar sarar. Ayrıca, yine bölgede bir süs havuzu ve çeşmelerde görülür.

Yukarıda, bölgenin isminin kaynağı betimlenmiş (bu bölge ismini eski şehir surlarından almıştır) eski şehir duvarlarından kalma bir köşe parçası; yine bölgede görülebilmektedir.

1982 yılında açılan “Barbican Centre” denilen binanın içi, 2 tiyatro, London Symphony Orchestra’nın evi de olan bir konser salonu, 2 sanat galerisi ve 3 sinema salonu ile oldukça hareketlidir. Günümüzde Barbican: dans, film, müzik, tiyatro ve görsel sanatlar gibi tüm önemli sanat biçimlerinin sınırlarını zorlamayı hedeflemektedir.

Galeriler

Barbican iki sanat galerisi bulundurmaktadır. İngiltere’nin ünlü sanat merkezlerinden biri olan “Barbican Sanat Galerisi”: sanat, mimari, tasarım, moda ve fotoğrafçılık konusunda uluslar arası görsel sanatı sunar. Merkez hergün saat: 09.00-23.00 arasında açıktır.

İngiltere Londra City ve Southwark ROYAL EXCHANCE-KRALİYET BORSASI

ROYAL EXCHANCE-KRALİYET BORSASI

EC3-Hrt 15 C2 adresindedir.
Kraliyet Borsası; saraya yakınlığı ile bilinen Elizabeth dönemi tüccarlarından Sir Thomas Gresham tarafından 1565 yılında kurulmuştur. Orijinal bina tüccarların işlerini yürüttükleri büyük bir bahçenin ortasına inşa edilmişti.

Kuruma kraliyet unvanını I. Elizabeth vermiştir.

Burası hala yeni kral ve kraliçenin ilan edildiği yerlerden biridir. 1844 tarihli bina buraya inşa edilen üçüncü yapı olma özelliğine de sahiptir.

Ülkenin halka açık ilk tuvaletleri, ön avluda 1885 yılında yapılmıştır. Sadece erkeklere ayrılmış olan tuvaletler dönemin az gelişmişliğini de yansıtır.

 

ST MARY-LE-BOW KİLİSESİ

Cheapside EC2 adresindedir.
Kilise, adını, Norman mezar odasında yer alan yay şeklindeki kemerlerden alır. Kilise Wren tarafından: 11.yüzyıl kilisesinin mezarlığı üzerine inşa edilmiştir.

Wren, büyük yangından sonra, 1670-1680 yılları arasında, kiliseyi yeniden inşa ederken, bu mimari yapıyı, çan kulesindeki zarif kemerlerde de devam ettirmiştir. Kilise: büyük yangının ardından inşa edilen ilk kilise olarak bilinir.

1674 tarihli rüzgar gülü büyük bir ejderha şeklindedir.

Kilise 1941 yılındaki bombardıman sonucu yıkılmış, geriye çan kulesi ve iki dış duvar kalmıştır. Wren tarafında yapılan 68 metre yüksekliğindeki klasik çan kulesi, diğer mimarlar için standart örnek olmuştur. 1956-1962 arasında çatlak çanlar restore edilmiştir.

Bow çanları, 1088 yılından bu yana: St Mary le Bow kilisesinde, Londra hayatının merkezinde çınlamaktadır. 1926 yılında BBC tarafından bu çan sesi: sinyal olarak da kullanılmıştır.

Londralıların bu kiliseye karşı özel bir sevgileri vardır. Çünkü: sadece çanların sesinin ulaştığı mesafede doğanlar, gerçekten Cockney; yani Londra’nın doğu bölümünün gerçek yerlisi olarak kabul edilmektedirler.

 

OLD BAİLEY

İngiltere Londra City ve Southwark;

EC4.14F adresindedir.
Bu kısa sokağın suç ve ceza ile ilgili uzun bir geçmişi vardır. 1907 yılında yeni Merkez Ceza Mahkemeleri (Central Criminal Courts) eskiden Newgate hapishanesinin olduğu yere yapılmıştır.

Hukuk takvimindeki özel günlerde hakimler hala o günlerin anısına mahkemeye bir demet çiçekle girerler. Yolun karşısındaki Magpie and Stump; 1868 yılına kadar “idam kahvaltıları” sunarmış. Ancak daha sonra halka açık infazlara son verilmiştir.

Bugün mahkeme oturumları vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır. Binlerce kişi, günlük bazda binaya girerek yoğun bir etkinlik ve hareketlilik yaratırlar. Bunlar arasında: hakimler, avukatlar, jüri üyeleri, tanıklar, sanıklar ve bina çalışanları personel bulunur.