Manisa Kula

Manisa Kula


Kula ile ilgili herhangi bir kurumsal kaynak incelendiğinde “Yanık ülke” gibi bir cümle karşınıza çıktığında elbette şaşıracaksınız. Ancak antik dönemde, buradaki volkanik dağ ve tepeler gayet bolmuş ve bunlar zaman zaman lavlar püskürterek, bulundukları bölgedeki doğayı yoğun olarak etkilemişler ve antik dönem insanları, bu durumu, bu bölgeyi “Yanık Ülke” olarak betimlemişler.

Evet, Kula, ilginç ve tarihi özellikleri yoğun olan bir yer. Buralara yakın geçerken mutlaka zaman ayırın ve Kula bölgesinin tarihi, doğal ve jeolojik güzelliklerini mutlaka görün diye öneriyorum.

Manisa Kula

ULAŞIM

Kula, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine, 118 km uzaklıktadır. Kula-İzmir arasındaki uzaklık ise, 147 km. dir. Kula-İstanbul arasındaki uzaklık: 580 km. Kula-Ankara arasındaki uzaklık: 450 km. Kula-Balıkesir arasındaki uzaklık: 194 km. Kula-Aydın arasındaki uzaklık: 191 km. Kula-Kütahya arasındaki uzaklık: 188 km. Kula-Denizli arasındaki uzaklık: 120 km. Kula-Uşak arasındaki uzaklık: 75 km. dir.

Gerek arazi durumu ve gerekse topografik özellikler nedeniyle, bölgede ulaşım oldukça gelişmiştir. Yörenin en önemli transit yollarından olan İzmir-Ankara karayolu, buradan geçmektedir. İlginizi çekerse, otoyol boyunca, geniş volkanik alanları ve siyah lav tabakalarını uzaktan görebilirsiniz.

Manisa Kula

TARİHİ

Antik dönemde, yöredeki volkanik bölgeye “Katakekaumene” yani “Yanık, yanmış arazi” ismi verilmiştir. Bu isim: antik dönem yazarlarının eserlerinde görülmektedir. Özellikle: MS. 17 yılında, bölgede büyük bir deprem olduğu ve volkanik Katakekaumene bölgesini tamamen yok ettiği bilinmektedir.

Katakekaumene bölgesindeki: Maionia ve Kollyda şehirleri: Perslerin Suşa şehri ve Lidyalıların Sardeis şehri arasında uzanan ve dünyanın ilk ticaret yolu olarak kabul edilen “Kral Yolu” üzerindedir. Bölgenin diğer şehirleri ise: Thermai Theseos, Tabala ve Satala şehirleridir. Ayrıca, yine Gediz ırmağı kıyısında, çok sayıda antik yerleşim alanı kurulmuştur.

Bölge: 7 ile 11’nci yüzyıllar arasında Bizans idaresindedir. Bu dönemdeki ismi “Opsikion” dur. Daha sonraki süreçte, Germiyanoğulları Beyliği görülür. Süleyman Şah: kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt ile evlendirmiş ve çeyiz hediyesi olarak da, Kütahya-Tavşanlı-Simav ve Emet yörelerini, Osmanlılara vererek, kendisi Kula kasabasına çekilerek burayı Beyliğinin başkenti olarak ilan etmiştir.

1915 yılında, bölgede Yunan işgali görülür. 1922 yılında ise işgal sona erdirilir.
Peki, yörenin “Kula” isminin kaynağı nereden gelmektedir? Söylentilere göre: “ antik dönemde, Sardes bölgesi kralı Giges, hasta kızını iyileşeceğini umarak, burada yaptırdığı bir kuleye yaşamaya gönderir. Yerleşim, bu kulenin bulunduğu alanın çevresinde gelişir ve zamanla “kule” ismi değişerek, yöreye “kula” denildiği söylenmektedir.

GENEL

İlçe, Ege bölgesini İç Batı Anadolu bölgesine bağlayan İzmir-Ankara kara yolu üzerindedir. Bu durum, ilçenin gelişmesinde en büyük etkenlerden biridir.

Çevresi: tepelerle çevrili ve ortada çanak şeklindeki volkanik bir arazi üzerinde kurulmuştur.

Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği: 720 metredir. İklim özellikleri bakımından, Akdeniz iklimi ve Karasal iklim özellikleri görülür ve bunlara bağlı olarak: genellikle yağışlı ve ılıman hava özellikleri hakimdir. Yani, Ege bölgesinde olmanıza rağmen, buranın soğuğu sizi üşütür.

Yöre insanı, ticaret konusunda oldukça başarılıdır. Hatta, Kulalıların ticarete çok yatkın olmaları, gerek ülke çapında ve gerekse çevredeki insanların da ilgisini çekmiştir. İlçe merkezindeki hiçbir alışveriş mekanında etiket göremezsiniz, her şey pazarlığa tabiidir.

Bölgenin en önemli akarsuyu: Gediz ırmağıdır. Irmak, ilçe merkezinin 12 km kuzeyinden geçer.

YUNUS EMRE ANMA ŞENLİKLERİ

Her yıl, Eylül ayının birinci haftası içinde, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

BAĞDATLI SULTAN ALEVİ KÜLTÜRÜNÜ TANITMA VE KÜLTÜR ŞENLİKLERİ

Her yıl, Ekim ayının ikinci haftasında, Encekler Köyü Muhtarlığı tarafından düzenlenmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Kula ilçesine yolunuz düşerse: mutlaka “kula güveci” yemelisiniz. Kuzu eti, biber, tereyağı ve domates ile yapılan bu yöresel lezzeti, mutlaka tatmanızı öneririm. Bir de, kula şekerli pidesi tatmanızı öneriyorum. Çifte kavrulmuş tahin, toz şeker ve hamur ile yapılan pide, ilgi çekiyor. Son bir not, buraya yolunuz düşerse, mutlaka “höşmerim” yemelisiniz. Leblebi tatmayı da unutmayın sakın. Çünkü buranın leblebisi de çok meşhurdur.

NE SATIN ALINIR

Kula yöresindeki yöresel el sanatları hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum. Bu el sanatı ürünlerini, ilçe merkezinde özellikle Tarihi çarşıda bulup, satın alabilirsiniz. Bunlardan ayrıntılı olarak söz edeceğim, ama bunların hiçbirisi ilginizi çekmez ise, Kula yöresinden, yine buraya has ve özel “Kula battaniyesi” satın alabilirsiniz.

HALICILIK

Kula yöresinde, ilk halı örnekleri: 17’nci yüzyılda görülmektedir. 18 ve 19’ncu yüzyılda ise, yörede halıcılıkta en güzel örnekler verilmiştir. 19’ncu yüzyıldan sonra, halılarda, sentetik boya kullanılmaya başlanmış ve desenler yozlaşmıştır.
Yörede dokunan halılar, genellikle “seccade” tarzındadır. Ana renk: sarı ve mavi tonlarıdır. Halılar: desenlerine göre: Çubuklu, Manzaralı, Kömürcü gibi isimlerle anılır.

KEÇECİLİK

Keçecilik, Orta Asya’dan bu yana, Türk kültürünün vazgeçilmez geleneklerinden biridir. Keçeden: yaygı, kepenek ve koşum takımları yapılmış olsa da günümüzde, burada genellikle hediyelik eşyalara yönelik keçe üretimi, ilçe içinde birkaç atölyede sürdürülmektedir.

BAKIRCILIK

İlçe merkezinde, hediyelik ve süs eşyası olarak bakır kap üretimi sürdürülmektedir.

KONAKLAMA

Öğretmenevi Dört Eylül İlköğretim Okulu 236-8161257

GEZİLECEK YERLER

TARİHİ ÇARŞI

İlçe merkezinde, geleneksel el sanatlarının günümüzde de sürdürüldüğü bu tarihi çarşıyı mutlaka gezmelisiniz.

KULA EVLERİ

İlçe merkezinde, sivil Osmanlı mimarisinin, 18 ve 19’ncu yüzyıllara tarihlenen evleri, açık hava müzesi gibi görülmeye değerdir. Dar sokaklarda sıralanmış evlerde, genellikle ahşap malzemeler kullanılmıştır.

Kapı, pencere, tavan ve davlumbaz bölümlerinde, ahşap unsurlarda zarif işçilik örnekleri görebilirsiniz. Eski Türk evlerinden, Zebunlar konağı: Anemon otelleri tarafından butik olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir. Burası öyle güzel restore edilmiştir ki, misafirler yıllar öncesinin yaşamını hissedebiliyorlar.

KENAN EVREN ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Ülkemizin 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ilçe merkezinde doğduğu ev: kamulaştırılmış ve Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Eski bir Rum evidir.
Kula Belediye Başkanlığı tarafından işletilmekte ve rezervasyon ile ziyaretçi alınmaktadır.

Manisa Kula Kurşunlu Camisi

KURŞUNLU CAMİSİ

1496 yılında, Saruhanoğullarından Seyfettin Hoca tarafından yaptırılmış; 1780 yılında onarım geçirmiştir. İlçe merkezinde, çarşı içinde, kendi ismi ile anılan meydanda, alçak bir duvarla çevrili avludadır. Mimari olarak, Selçuklu tarzı hakimdir. Yapıda: kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Özellikle, kalem işi süslemeler ilgi çekmektedir. Bu süslemelerin, 1780 yılından kaldığı düşünülmektedir.

MERYEM ANA KİLİSESİ

İlçe merkezinde, Rumlardan kalan 3 kilise olmasına rağmen, bunlardan 2 tanesi günümüze kadar ayakta gelebilmiştir. Meryem Ana kilisesi, Zaferiye mahallesindedir. 1837 yılında inşa edildiği bilinen kilise yapısı, günümüzde boş olarak bulunmaktadır. Dış duvarları sağlamdır ve restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.

Manisa Kula Tabduk Emre Türbesi

TABDUK EMRE TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı, Emre köyündedir. Türbe, mimari özellikleri bakımından, il merkezindeki Saruhanbey türbesiyle büyük benzerlik göstermektedir. Türbe kapısının hemen önünde, mezar taşında “balta” tasviri bulunan mezarın ise, ünlü “Yunus Emre” ye ait olduğuna inanılmaktadır.

Bu özelliği nedeniyle, türbe ve mezar her yıl yoğun ziyaretçi akımına sahne olmaktadır. Ancak, yine de Yunus Emre’nin nerede ve ne zaman öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

Köyde, bu türbe dışında, yine eski dönemlere tarihlenen çeşme, hamam ve medrese kalıntıları görülmektedir.

Burada: Yunus Emre ile hocası Taptuk Emre arasında geçtiği söylenen bir diyalogdan söz etmek istiyorum. Yunus Emre: Taptuk Emre dergahında, kendisine verilen dergaha odun getirme hizmetini aksaksız yürütmektedir. Ama, her getirdiği odun “dümdüz” dür ve bu durum, Taptuk Emre’nin dikkatini çeker ve kendisine sorar.

-Yunus, hepsi böyle mi bu odunların, hepsi dümdüz” Yunus cevap verir.
-Hepsi öyle Sultanım.
-Hiç eğrisi yok mu.
-Yok Sultanım.
-Bunca yıldır, dağda hiç eğri oduna rastlamadın mı? Bu soru üzerine, Yunus şu anlamlı cevabı verir.
– Sultanım, biliniz ki, sizin kapınızdan, hiçbir eğrilik içeri giremez, hatta odun olsa bile……

PERİ BACALARI

Kula-Ankara kara yolu üzerindeki Gediz köprüsünden sapılarak, 18 km uzaklıktaki, Burgaz bölgesinde, Gediz ırmağının hemen üst kısmında: peri bacası görünümlü doğal oluşumlar var. Bunlar: tarihi süreç içinde, ısı, yağmur, rüzgar ve erozyon ile oluşmuştur. Gediz vadisi içinde, ilginç ve güzel bir görünüm var, mutlaka görmelisiniz.

Manisa Kula Divlit Yanardağı

DİVLİT YANARDAĞI

Burada, lav akıntılarını görebilirsiniz. Lavlar, vadi içindeki eski çökeltiler üzerinde akarak, kilometrelerce yol almışlardır. Üzerlerinde bitki örtüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle: sert ve sivri şekillerinden dolayı, halk arasında “divlit” olarak isimlendirilerek, diğer volkanik yerlerden ayrılmıştır. Lavlar, yaklaşık 60 km. karelik bir alana yayılmıştır.

Koyu siyah renkleriyle ilgi çekmektedir. Bazı yerlerde, lav şelaleleri oluşturularak, vadilerin aşıldığı görülmekte ve bütün vadilerin girintilerine sokulmuştur. Bazı lavların altında ise, gazlar nedeniyle, lav tünelleri oluşmuştur. Hatta: antik dönem öncesinde, insanların, bu bölgede bulunan bazı yerlere yerleştikleri bilinmektedir ki, bu bölgede, kraterler arasında bazı eski ilkel yapı ve eşya kalıntıları bulunmuştur.

Divit Tepe konisinin hemen yanında: “ilkel insan ayak izleri” de görülmektedir. Bu izlerin oluşum şekli olarak şöyle denilmektedir: “bölgedeki en yeni volkanik koni olan Divlit Tepe, yaklaşık 2000 yıl ince, ince taneli kül ve tüfler püskürtmüş ve daha sonra sönmüştür.

Çevreye saçılan bu ince taneli volkanik ürünler daha sonra yağan yağmurun etkisiyle kalın bir çamur tabakasına dönüşmüştür. İşte, bu sırada, bölgede yaşayan ilkel insanlar, bu çamurlar üzerinde çıplak ayakla yürümüşler ve günümüze kadar ulaşan bu ayak izleri büyük bir rastlantı eseri sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu ayak izlerinin adım uzunluğu: 75-80 cm civarındadır. Ayak uzunlukları ise, 41-42 numara ayakkabı kalıbındadır. İzlerin ikisi: yan yana yürümüş iki ilkel insana aittir. Bunlar: tepeden aşağıya doğru yürümüşlerdir. Birde yine aynı döneme ait, tepeden yukarı doğru yürüyen bir çocuğa ait ayak izleri görülmektedir.

İlkel insan ayak izleri dışında: ilkel insanların taşıdığı yük izleri, ilkel insanların oturma izleri, hayvanların ayak izleri de görülmektedir. Yanardağdan çıkan bazaltik cüruflar, bunların üzerini örterek günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Ancak: bu ayak izleri ortaya çıktıktan sonra, bunların bulundukları yerde muhafazasının zorluğu düşünülerek: bunların yaklaşık 60 kadarı bulundukları yerden çıkarılarak, MTA Genel Müdürlüğünün Tabiat Tarihi Müzesine yerleştirilmişlerdir.

Bu ayak izleri üzerinde yapılan laboratuvar incelemelerinde, bunların yaklaşık 20 bin yıllık olduğu ortaya çıkmıştır.
Evet, her ne kadar üzerlerinde yürümek ve tırmanmak oldukça güç olsa da, burayı mutlaka görmelisiniz, çünkü lav kalıntıları çok taze bir görünüm sunmaktadır.

Manisa Kula Emir Kaplıcaları

EMİR KAPLICALARI

İlçe merkezinin 19 km uzağında, Kula-Selendi kara yolunun, 3 km. sapağında, Şehitlioğlu köyündedir.
Günümüzde kullanılan kaplıca tesisinin yakınlarında, tarihi hamam kalıntıları görülmektedir ve bu durum, buranın yüzyıllardır kullanıldığının göstergesidir. Yüzeye ulaşan termal suların sıcaklığı: 60 derece civarındadır.

Termal suların iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: siyatik, romatizma, kırık-çıkık, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları. Kaplıca sularının içmece olarak kullanıldığında ise: sindirim sistemi ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Bölgede: 36 odalı, konaklama tesisi bulunmaktadır.

ACISU KULA MADENSUYU

Kula-Selendi kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 19 km uzaklıkta, Gediz ırmağı kıyısından çıkan bir doğal sudur. Suyun yeryüzüne çıkış ısısı: 18 derece olup, sağlık açısından yararlı geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: mide, bağırsak, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıkları.
Kaynağın hemen yanında, kaynak suyunun şişelenerek satışa sunulduğu tesis bulunuyor.

Manisa tanıtımı.

 

Kütahya Tavşanlı

Kütahya Tavşanlı

Leblebi mi, kömür mü, termal tesisler mi? Hepsi, bu yörede aynı ölçüde öneme sahip, ama özellikle termal kaplıca özelliği taşıyan tesisler, muhteşem bir rahatlık açısından bence en önde.

ULAŞIM

İl merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Yani: 50 km. uzaklıktadır. Tavşanlı’dan İzmir’e ulaşım: Çavdarhisar ve Uşak üzerinden yapılır. Bursa üzerine ulaşım ise: Orhaneli-Dursunbey üzerinden sağlanır. İlçe, aynı zamanda, İzmir demir yolu üzerindedir.

Evet Tavşanlı, demir yolu taşımacılığında da önemli bir merkezdir. Tavşanlı garından, günde 8 ekspres ve posta treni giriş-çıkış yapıyormuş.

Kütahya Tavşanlı

TARİHİ

Çok eski ve zengin bir kültürel yapı üzerinde yükselmiştir. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular, tarihin kalkolitik çağda başladığını göstermektedir.

Daha sonra: yörenin “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği ve yerleşildiği görülür. İlçe merkezinde, çeşitli yerlerde yapılan araştırmalarda  bulunan mermer, stel, lahit, lahit kapağı ve bazı mimari yapıtlarda, yoğun bir Roma yerleşmesinin bulunduğu görülür.

Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans topraklarında kalan kent: Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Anadolu Selçuklularına ve daha sonra ise Germiyanoğulları’na bağlanmıştır. 1378 yılında, Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıt ile evlendirince, bölge toprakları, Osmanlılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yöreye tavşanlı adının verilmesine de, bu zamanda rastlanır. Kasaba yakınlarındaki fundalıklar içinde çok tavşan olmasından ve bu civarda bolca tavşan avlanmasından dolayı, Yıldırım Beyazıt tarafından, bu bölgenin adının “Tavşanlı” olarak söylendiği rivayet edilmektedir.

2006 yılında, Çardaklı mahallesi yakınlarında bulunan 100 metre karelik mozaik, Roma dönemine ait bir evin kalıntılarıdır. Bu mozaiğin tahrip olmamış kısmı ise 52 metre karedir. Çıkan bu kalıntının en önemli özelliklerinden birisi de, üzerinde cam mozaiklerin olmasıdır.

ADI: Eski adı olan “Harguş” Farsçada: tavşan anlamına geliyor. Bu nedenle, günümüzdeki adı “Tavşanlı” olarak değişe gelmiştir. Bir diğer söylentiye göre: Arapçada “tav” leblebi anlamında kullanılmaktadır.

Bu yörenin leblebisi meşhur olduğundan: “tavı” şanlı olarak adlandırılan ilçenin ismi, günümüze “Tavşanlı” olarak ulaşmıştır.

GENEL

İlçenin ekonomik canlılığının belkemiği: kömür ve leblebi. Bunun dışında: madencilik, ticaret, hayvancılık ve tarım yapılmaktadır. Madencilik denilince, elbette: Garp Linyitleri İşletmesi tarafından, 1940 yılından bu yana “Tunçbilek” bölgesinde, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Tunçbilek’de, yer altında ve yer üstü ocaklarında, yılda 5 milyon ton kömür çıkartılmaktadır. Bunun dışında: krom, manyezit, manganet, barit, fluorit ve şist gibi madenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca: Tunçbilek Termik Santralında; bölgenin büyük kısmının ihtiyacını karşılayacak miktarda, elektrik üretimi yapılmaktadır.  Leblebiden söz etmişken, günümüzdeki Çorum leblebisinin de, bu yöreden gittiği söylenmektedir.

İlçe merkezinde: Salı, Cuma ve cumartesi günleri kurulan pazarlar var, yöresel ürünleri temin etmek için, bu pazarlara mutlaka uğramanızı öneriyorum. Özellikle: cumartesi günleri kurula Pazar, çok eski dönemlerden bu yana geleneksel olarak kurulmaktadır. İlçeye büyük canlılık getirmektedir.

Tavşanlı ilçesinin diğer en büyük özellikleri: burada bulunan termal kaplıcalardır. Özellikle: Göbel bölgesinde termal tesisler var. Bunların dışında: termal özellikler taşıyan, oteller de var.

İlçe, II. Derece deprem kuşağındadır. Kütahya ilçeleri arasında, en fazla şehir nüfusuna sahiptir.

LEBLEBİ

İlçede, 3 asırdan bu yana, ata mesleği olarak leblebi üretimi yapılıyor. Özellikle, Çukurköy beldesi halkının büyük çoğunluğu leblebicilik yapıyor. 6 bin nüfuslu beldede, her evin altında, leblebi imalathanesi var.

Çok sayıdaki üretici ile, leblebiciler odası bile kurulmuş. Tavşanlılı üreticiler, şimdiye kadar, 32 çeşit leblebi üretmeyi başarmışlar. Türkiye’nin en lezzetli, kaliteli ve bol çeşitli leblebilerini üreten İlçe, Türkiye’nin bütün illerinin yanı sıra, yurt dışına da gönderiliyor. Haftada ortalama 75-100 ton, yılda ise 5 bin ton leblebi üretimi yapılıyor.

Leblebinin imalatı şu aşamalardan geçiyor. Kütahya, Balıkesir, Uşak ve çevre yörelerden nohutlar alındıktan sonra, imalathanede, tozu alınarak eleminasyon sisteminden geçiriliyor.

Sınıflandırılan nohutlar, 150 ile 350 derece arasında birer gün ara ile 3 kez tavlanarak sergiye alınıyor. Sergide, 1 ay ile 1.5 ay dinlendirilen nohut, sulama kazanlarında sulandırıldıktan sonra, nemini atması için kıl çuvallarda dinlendirilir.

LEBLEBİ VE KÖMÜR FESTİVALİ

Belediye tarafından düzenlenen festivalde: halk konserleri tertip ediliyor. Eylül ayının ilk günlerinde yapılıyor. Yapılış tarihi: ilçenin düşman işgalinden kurtuluş günü olan, 3 EYLÜL tarihi. Leblebicilik konusunda, Türkiye’nin tek söz sahibi olan yöresinin tanıtılması amacıyla düzenleniyor.

KONAKLAMA

İlçe içinde öğretmenevi bulunmaktadır. Otel olarak kullanılan 5 odada, 14 yatak bulunuyor. Ortak kullanım olarak: banyo ve 24 saat sıcak su var. Lokal, 1 oyun salonu, 1 kütüphane, 1 konferans salonu, 2 dinlenme salonu bulunuyor. Rezervasyon için, telefon numarası: 274-6143895

NE YENİR

İlçe mutfağının özellik gösteren yemekleri şunlardır: güveç, çevirme çorbası, cimcik aşı, kulak, mantı, bitli helva da denilen susamlı helva ve çekme helva. Bu yemekler, yöresel özellikleriyle öne çıkıyor. Mutlaka tatmalısınız, özellikle Saray helvasını öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Tavşanlı’nın leblebisi meşhur. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik leblebi alabilirsiniz. Özellikle: şeker kaplamalı leblebi öneriyorum.

Bunun dışında, buraya özgü el sanatlarının başında: Tavşanlı kilitleri gelir. Tavşanlı kilidi: 23 parçadan oluşuyor. Bu parçaların bir araya gelip monte edilmesi için 33 adet delik açılıyormuş. Genelde, bu kilitler, sipariş üzerine yapılıyor. Kapı, ambar, dolap ve sandık kilitleri de imal ediliyor.

Burada: tahta kaşıkçılıkta yapılıyor. Hem de Osmanlı döneminden bu yana. Yapılan bu sırlanmış kaşıkların üzerinde, beyitler ve deyimler bulunuyor. Son olarak, Tavşanlıda, bir de, has iğne oyaları özel. 1981 yılında yapılan yarışmalarda, ipekten yapılan bu oyalar Türkiye birincisi ve ikincisi olarak ön plana çıkmışlar.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Tavşanlı Belediye Müzesi

BELEDİYE MÜZESİ

Ulu cami mahallesinde, Belediye Meydanındadır. 1989 yılında hizmete açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimindedir.

Müzede: sergilenen çeşitli buluntular, neolitik, kalkolitik, eski tunç dönemlerinden kalmadır. Eski belediye binası olarak kullanılan sivil mimarlık örneği yapının ikinci katında hizmet vermektedir. Müzede: 115 arkeolojik, 139 Etnografik ve 109 sikke sergilenmektedir. Sergilenen bu eserler, Tavşanlının tarihini yansıtan en güzel görsel eserlerdir. Giriş ücretsizdir. Belediye bünyesinde bu tür müze, ülkemizde pek fazla yok.

KAVAKLI CAMİİ

Tavşanlıda yapılan ilk camidir. Hayırsever bir Yörük tarafından yaptırılmıştır. 1118 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı döneminde, 1798 yılında, tamir görmüştür. En son olarak 1946 yılında restore edilmiştir.

Kütahya Tavşanlı Göbel Kaplıcaları

GÖBEL KAPLICALARI

Tepecik köyü yolu üzerindedir. İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Bu tesiste: bay ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere: 2 adet yarı olimpik yüzme havuzu, Türk hamamı, terleme odaları ve içinde havuz bulunan, 4 adet özel banyo bulunmaktadır. Burada, lojman statüsünde, 34 adet daha tesis bulunmaktadır. Bunlar: yarım pansiyon olarak hizmet vermektedirler. Ancak, gitmeden önce elbette rezervasyon yaptırmanız şart. (Telefon: 0274-6532900)

Bu kaplıcanın suyunun yararları: romatizma ve cilt hastalıklarının yanı sıra, açık yaraların kapanmasına da şifalı gelmektedir. Ayrıca, bol oksijenli ortamı nedeniyle, astım hastalıklarına da iyi gelir. Bunun dışında, kaplıcanın suyu: cilt hastalıklarına, romatizmaya, mide ve bağırsak ülserine, çocuk felcine, kırık ve çıkıklara iyi gelmektedir.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 32 derece, debisi ise saniyede 50 litrenin üstündedir Kaplıcalar, Tavşanlı Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kütahya Tavşanlı Frig Kaya Mezarları

FRİG KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu bölgede yapılan araştırmalarda; o dönemlerde, bölgenin “Phrygia Epictetus” yani “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği öğrenilmiştir.

Ancak, bu yörede bulunan üç höyükte henüz resmi kazılar yapılmamıştır. Bu höyüklerin ve yakın çevrelerinin, önceki tarihi süreçte, bu yörenin yerleşim yeri olduğunun göstergesidir.

TABİATI KORUMA ALANI- VAKIF ORMANI

Vakıfköy sınırlarındadır Kütahya-Tavşanlı karayolunun 28. km. den ayrılan 12 km. lik yol ile ulaşılmaktadır. Toplam alanı 685 hektardır.

Tavşanlının adının duyulmasının en büyük nedenlerinin başında: dünyanın başkaca hiçbir yerinde yayılım alanı kalmamış olan “Premidal Karaçam” türü bir ağacın bolca bulunduğu Vakıf Ormanıdır.

Mehmetcik olarak da bilinir. Burada: iğne yapraklı piramidal çalar var. Bunun yanı sıra, Topçam adı verilen ağaç cinsi de bulunuyor. Bu çam türüne : Vakıfköy’ün yanı sıra, aynı zamanda diğer bazı köylerde de rastlanıyor.

Halk arasında, bu çama “Selviçam” veya “Uzunçam” ismi veriliyor. Yine, Vakıfköy sınırları içindeki sahada: ardıç, saçlı meşe,  titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçları da bulunuyor. Vakıf Ormanı: bugüne dek, pek çok bilim adamı ve konuyla ilgilenen ve dünyanın çeşitle yerlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramış ve uğramaktadır.

Çavdarhisar tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.

 

Denizli Tavas

Denizli Tavas

İsmi “Davaz” olarak da telaffuz edilen, insanlarının ticari becerilerinin ve meşhur tahinli-ballı pidesinin ön plana çıktığı, tarihi kalıntıların yoğun olarak bulunduğu bir yöremiz. Denizli-Muğla yolundan giderken, Acıpayam yolundan, güneye döndüğünüzde, o eşsiz manzara ile karşılaşırsınız.

Denizli Tavas

ULAŞIM

İlçenin, il merkezine uzaklığı: 43 km. dir. Tavas-Kale arası uzaklık: 29 km. dir. Tavas-Karacasu arası uzaklık: 48 km. Tavas-Milas arası uzaklık: 170 km.

Denizli Tavas

TARİH

Antik dönemlerde, bölgenin ismi: Karia. İlçenin bulunduğu yerde: ilk yerleşimin 6000 yıl öncesine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Bu sürede: yörede, sayısız ırk ve millet uygarlıklarını sürdürmüştür.

Bu uygarlıkların günümüze kalan izleriyse: Heraklios, Didimen, Apollonia, Sebastapolis, Barza gibi şehirlerdir. Ancak: bölgede, Selçuklular ve Osmanlı döneminden kalma, çok sayıda eser görülmez.

Tavas yöresinde: Türkler, ilk kez, Isparta ve Denizli yöresinden gelerek buraya yerleşen Kayı Türkleri olarak görülüyorlar.

14.yüzyılın başlarında, bölgede, Tavas Beyliği kurulur, merkezi de, bugünkü Horasan köyü ve sonrasında ise Hırka köyüdür.

1424 yılında, II. Murat tarafından, bölge Osmanlı devletine bağlanır. Ancak: 1702-1703 tarihleri arasında, büyük depremler olur ve birçok insan ölür. O zamanki, kale civarında bulunan şehir, oturulamayacak hale gelir. Bundan sonra ise, şehir daha yukarıya, şimdiki merkeze doğru çekilir.

Tavas: 1883 yılında, Denizli sancağına bağlı bir ilçe olur. 1890 yılında ise, belediye kurulur.

Milli Mücadele sırasında: bölgenin büyük bölümü Yunan işgaline uğramasına rağmen, Yunanlılar Tavas’a girememişlerdir. Dolayısıyla, Tavaslılar, Aydın ve Nazilli yörelerinde, işgalci Yunanlılara karşı aktif olarak çatışmalara katılmışlardır.

Denizli Tavas

GENEL

İlçe, denizden 950 metre yüksekliktedir. Türkiye’nin en “Zeybek” ilçesi olarak tanımlanır.

İklim değerlendirildiğinde ise: yörede, üç iklim türünün etkisini sürdürdüğü görülür. Zaman zaman, yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve fırtınalı geçer. Bazen ise, Akdeniz ikliminin tesirinde kalarak: yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve ılıktır. Yağışlar, daha çok ilkbahar aylarında görülür.

İlçe merkezinin en önemli ürünü: kavundur. Seki köyü yöresinde ise, nar ve zeytin yetiştirilir. Sığır besiciliği de, oldukça ileridir. Yörenin en ünlü ve yanık kokulu olarak belirtilen “kese yoğurdu” gerçekten çok tanınır ve çok lezzetlidir.

Denizli ilinin ve hatta belki de ülkemizin: nüfusa göre, camisi en fazla bulunan ilçelerinin başında gelir. Bir ev, bir cami, bir ev gibi bir sıralama gidiyor. Sanırım İlçenin zenginleri, iki-üç kişi bir araya gelip, cami yaptırmışlar. Yani: 10 bin nüfuslu bir ilçede, 30 civarında cami bulunuyor.

Ekonominin bir diğer girdisi ise: dokumacılıktır. Kızılcabölük, Vakıf, Karahisar ve Horasanlı yörelerinde: çarşaf, havlu, gömleklik, perdelik ve mendil gibi ihracata yönelik  dokuma faaliyetleri çok üst seviyelerde yapılmaktadır.

Bu yörede, Tavas ve Kale ilçeleri arasında, 1926 yılında, 6.3 büyüklüğünde bir deprem olmuştur.

ÖZAY GÖNLÜM

Özay Gönlüm, hepinizin bildiği gibi, Halk Müziği branşında, kendine özgü yorumu ile, bir zamanların öne çıkan bir halk sanatçısı. 1940 yılında, Kızılcabölük kasabasında doğmuş. 16 yaşında, Ankara Radyosunda “Yurttan Sesler” programına misafir sanatçı olarak katılmıştır.

Denizli yöresinden ve Ege bölgesinin birçok diğer yörelerinden derlediği türküleriyle, kaynak kişilik yapmıştır. Bunların önemli bir kısmı, TRT repertuarına girmiştir.

2000 yılında vefat etmiştir. Ankara’da yaşadığımız dönemde, Özay Gönlüm, hemen yaşadığımız yerin çok yakınında oturuyordu. Ve bu muhteşem güzel insan-sanatçı ile, küçük yaşımda, birkaç kez tanışma şansına sahip olmuştum. Elbette, o yıllarda, bu tür bir sanatçıyı tanıyor olmak, gerçekten mutluluktu.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Tavas yöresinin, özellikle “göveci” ve “tahinli pidesi” meşhurdur. Tavaslılar tarafından, bu tahinli pideye “içli-dışlı” denir. Tahin ile hamurun buluşması ve pişirilmesiyle ortaya çıkan tahinli pide: gerçekten muhteşem bir lezzet. Ama dikkat; biraz ağır geliyor, yani bolca sipariş etmeyin.

Tavas ilçesi içine girmeden, bu pideden tatmak isterseniz: Denizli-Muğla kara yolu üzerinde, Tavas ilçesine girmeden, solda harika pide yapılan bir yer var, buraya uğrayabilirsiniz.

Bunun yanında; yine, bu yöreye özgü, Tavas baklavasını da mutlaka deneyin. 40 kat yufkanın her katına dökülen cevizlerin, şerbetle buluşması sonucu, muhteşem bir tat ortaya çıkıyor.

Yemek dışında: buraya has, yanık kokulu “kese yoğurdu” nu mutlaka ve mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Özellikle bu ilçede yapılan tel kırma-gümüş işi oldukça rağbet görmektedir. Yapılan işlemelerin çeşitleri şunlar: makaslı, sepeleme, muskalı, yıldızlı, yapraklı, tırtıl sarmalı gibi motifleri var. İlçede: iğne işleri, iğne oyaları da çok yaygın ve meşhurdur. Buradan: yiyecek maddesi düşünürseniz, mutlaka “leblebi” satın almalısınız. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için iyi bir hediyelik olabilir.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Tavas Kızılcabölük Kasabası

KIZILCABÖLÜK KASABASI

Kasaba: Denizli il merkezine 50 km. uzaklıktadır.

Evet, bu kasaba, özellikle bayanlar tarafından yoğun olarak ziyaret ediliyor. Çünkü: burada, muhteşem el işi dokumalar var. Gerek kıyafet ve gerekse ev tekstili konusunda, muhteşem el işlemeli ürünlerin satıldığı, üç-dört mağaza var. Ama bu mağazalar sürekli kalabalık, özellikle çevreden toplu halde gelen bayanlar, yoğun alışveriş yapıyorlar. Dokumaların büyük çoğunluğunu: yatak çarşafları ve alacalar oluşturuyor.

Bu arada, buraya gelirseniz, hemen meydandaki restoranlarda, kebap yemeği unutmayın. Bir yoğurt yapıyorlar ki, yanık yoğurt tadındaki bu yoğurdun tadını ve benzerini, inanın başka yerde bulamasınız. Mutlaka deneyin.

Ben bu arada, kasaba hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Kasaba, 1912 yılında: Orta Asya’dan göç edip gelen Avşarlar tarafından kurulmuş, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus var. Kasabanın merkezinde, Kavak Camisi var. Kasaba, bu caminin çevresinde yerleşmiş. Kasabada: 250 civarında el dokuma tezgahı bulunmaktadır.

Buraya mutlaka gitmenizi öneriyorum. Kasabanın hemen merkezinde, dokuma satış mağazalarından alışveriş yapın ve daha sonra yine hemen meydanda bulunan lokantalarda: muhteşem bir tandır ve devamında, kese yoğurdu ve baklava. Ben bunları bizzat yaşadım ve sizlere öneriyorum.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

HERAKLİA SALBACE ANTİK KENTİ

İlçenin, Vakıf köyündedir. Ancak, maalesef, antik kentin kalıntıları üzerinde, bugün Vakıfköy isimli bir köy yerleşimi kuruludur. İlçe merkezine, 9 km. uzaklıktadır.

Antik kentin yönetim alanı: Aphrodisias kentine komşu olarak, Küçük Timelos nehri tarafından sınırlandırılmıştır. Sonuç olarak: kentin tanrısı: nehir tanrısı “Timelos” tur. Bu tanrı: kentin, Roma imparatorluğu zamanında basılan sikkelerinin üzerinde resmedilmiştir. Bu sikkeler üzerinde, kentin adı: “Herakleoton” olarak geçmektedir. Bu isimden anlaşılacağı üzere: kent, yarı tanrı kahraman “Herakles” adına kurulmuştur.

Evet, kentin ne zaman kurulduğu belli değil. Ama ele geçirilen en eski tarihli sikke: MÖ.1.yüzyıla ait. Bu da, kentin Helenistik dönemde kurulduğunu kanıtlıyor. Herakleia sikkeleri üzerinde: sakallı Herakles, Serapis, arka yüzlerde: ayakta Herakles, tanrıça ya da Amazon, çift yüzlü balta taşır şekilde, iki erkek geyik arasında ya da tapınak içinde Efes Artemisi, önünde yılan ile tahtında oturan Asklepios betimlenmiş.

Bizans döneminde: antik kent, surlarla çevrilir. 12.yüzyıldan sonra ise, kent, Türkler tarafından ele geçirilir.

Bu kentin, bölge açısından şöyle bir önemi var. Herakleia Salbace, tıp biliminde çok ileri gitmiştir. Özellikle: aynı aileden olan doktorlar, Roma İmparatorları Trajanus, Marcus Aurelius ve Lucus Verus’un baş hekimliklerini yapmıştır.

Yazıtlardan anlaşıldığına göre: İmparator Trajanus’un doktoru ve danışmanı: Titus Statius Kriton’dur. Kent: her ne kadar Herakles adına kurulmuş olsa da, kentin baş tanrısı “Asklepios ve karısı Hygeia” dır.

Bu da, kentin, tıp alanında ne kadar ileriye gittiğinin kanıtıdır. Ayrıca, kentte, antik dönemde bir tıp okulu bulunduğu ve buradan birçok meşhur hekimin yetiştiği tahmin ediliyor.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

Günümüzde, Vakıf köyü yerleşimi nedeniyle, antik kentten günümüze kalan pek fazla kalıntı görmek mümkün değil. Buna rağmen: sur duvarları, stadyum ve bir kısım bina kalıntısı var. Köy içinde: sağa-sola dağılmış vaziyette, mimari parçalar, bloklar, taş ve sütun parçalarına rastlanıyor.

Kentte ele geçirilen “Sağlık tanrıçası Hygeia heykeli” ve “Zeus Ktesios Patrios heykeli” Pamukkale arkeoloji müzesinde sergileniyor.

Stadyum: Antik kenti çevreleyen sur ile Vakıf köyü arasında görülüyor. Yamaçlarda bazı basamakları, günümüze kadar ulaşmış. Batı kısmındaki basamaklar ise, tamamen tahrip olmuş.

Herakleia Hieronu: Antik kentin, yaklaşık 4 km.  doğusunda, Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km. kuzeydoğusunda, Kocapınar mevkiindedir. Yörenin ileri gelen bir yöneticisine ait bir anıt mezardır. Burada, mezar sahibi, kendini tanrılarla birlikte göstererek, tanrılara yakınlığını anlatmaya çalışmıştır.

Dikdörtgen şeklindedir. Dört tarafını, plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Kabartmalarda: Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler betimlenmiştir. Üçgen alınlıkta: 12 burcu temsil eden simgeler var.

Bunların: Aphrodisias şehrinde yaşayan ustalar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Hieron’un bulunduğu höyüğün eteklerinde bulunan, Neolotik döneme ait el aletleri, Pamukkale Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Denizli Tavas Sebastapolis

SEBASTAPOLİS ANTİK KENTİ

İlçenin 19 km. güneyinde bulunan, Kızılca kasabasının 2 km. doğusundadır. Antik kentte, yüzeye yakın, yapı kalıntıları görülememektedir. Ancak, yapılan bazı kazı bölümlerinde, kalıntılar ortaya çıkmıştır. Antik şehrin büyük bölümü, erozyon nedeniyle toprak altındadır. Ancak, tarım arazisi olarak kullanılan yerlerde, günümüzde bir kısım eserler ortaya çıkabilmektedir.

Kalıntıların Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu sanılıyor. Antik şehir hakkında, günümüzdeki yerleşim: Höyük Tepesi, stadyum ve Nekropol bölgeleridir.

Höyük Tepesi: Höyük: 150 metre çapında ve 7 metre yüksekliğindedir. Kentin akropol bölümü buradadır. Höyük üzerinde, bir anıtsal yapının izleri var. Temel izlerinden ve çevredeki frizler ve mimari parçalardan: burada, antik şehrin tapınağının bulunduğu düşünülüyor.

Stadion: Bunun ölçüleri: yaklaşık 60×150  metredir. Tamamen tahrip olmuştur. Yalnızca, bazı basamakları günümüze ulaşmıştır. Erozyon nedeniyle, taban kısmı toprakla dolmuş, güney kısmı kapalı, kuzey kısmı ise açıktır.

Nekropolis: Kentin doğu bölümündedir. Akropolis’in 1.5 km. doğusundadır. Lahit mezarlar, günümüzde toprağın üzerindedir. Lahitler, Roma dönemine tarihlenmektedir.

Denizli Tavas Apollonia Salbace

APOLLONİA SALBACE (MEDET HÖYÜĞÜ) ANTİK KENTİ

İlçenin 7 km. batısında, düz bir ova üzerinde bulunan Medet Köyü yerleşim alanındadır. Kuruluşuna ve kurucusuna ait herhangi bir bilgi yok. Ancak, bu bölgedeki yani höyük içindeki ilk yerleşimin, Tunç çağına kadar gittiği düşünülüyor. Kent, Apollonia adını ise, Helenistik dönemde almış ve Roma döneminde ise, en görkemli dönemini yaşamıştır.

Denizli Tavas  Apollonia Salbace

Roma imparatoru Hadrianus döneminde yaptırıldığı düşünülen Apollon tapınağının temelleri ve yazıtları günümüze kadar ulaşmıştır. Kent: MÖ.1.yüzyılda, kendi adına sikke bastırmış ve basılan sikkeler üzerinde, tanrısal motifler betimlenmiştir.

DİDİMEN

Kızılcabölük kasabası sınırları içindedir. Antik şehirden, günümüze, tapınak yeri ve bazı kısımlar kalmıştır. Şehrin büyük bölümü yıkık haldedir.

BARZA

İlçeye bağlı, Yorga köyü sınırları içindedir. Roma devrine aittir. Yıkık durumdadır. 1945-1950 yılları arasında, bu bölgede incelemelerde bulunan bir kısım Alman arkeolog: köyde bulunan kabristan ve cami avlusundaki antik şehir kalıntılarını incelemiş ve buranın büyük bir yerleşimin merkezi olduğunu belirtmişlerdir.

Kale tanıtımı.

Karacasu tanıtımı.

Milas tanıtımı,

Denizli tanıtılı.