Çorum

Çorum

Çorum denilince, benim ilk aklıma gelenler: leblebi ve tarihe olan merakım nedeniyle, Hititler. Tarihe ilgisi olanlar için: yaklaşık 3500 yıl hüküm süren Hitit uygarlığının, 450 yıllık başkenti Hattuşaş burada bulunuyor.

Yani, gerek Hattuşaş ve gerekse Alacahöyük bölgelerinde: muhteşem bir tarihi süreç gezisi yapabilirsiniz. Özellikle: ülkemizde yaşayan insanların bir kısmının bildiği ve hatta Ankara-Kızılay-Sıhhiye Meydanında büyük bir anıt halinde bulunan “Güneş Kursu” ve bir zamanlar yerli bir sigaranın üzerinde bulunan, bir zamanlar yine Ankara Belediyesi tarafından amblem olarak kullanılan ve halen Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, bence en büyük sanat eseri olarak sergilenen “Güneş Kursları” işte buradan çıkarılmıştır.

Yani, bunları değerlendirirken şunu düşünmek gerek. Hititler, her ne kadar kuzey bölgelerinden bir yerlerden gelerek Anadolu içlerinde ve hatta Suriye bölgesinde büyük bir medeniyet kurmuşlar ve biraz önce sözünü ettiğim gibi, yaklaşık 3500 yıl yaşamışlar. Ancak, kuzeyden geldikleri için, Orta Asya bölgesinden gelen atalarımız gibi, bu topraklarda binlerce yıl yaşayan bu insanlar, atalarımız olarak kabul edilmiyorlar, sanırım köken çatışması var.

Ben yine de, üzerinde yaşadığımız bu topraklarda, 3500 yıl hüküm süren bu insanların: kültürlerini incelemek, yaşadıkları yerleri görmek ve benimsemek taraftarıyım. Bu nedenle: özellikle tarih meraklılarının, Adıyaman-Kahta-Nemrut dağında gördükleri güzelliklerin benzerlerini burada görebileceklerini düşünerek, buraları da ziyaret etmelerini öneriyorum.

Son olarak, giriş kısmında belirtmek istediğim bir konu daha var. Çorum şehri: bir zamanlar, Avrupa’nın en temiz şehirlerinden biri seçilmiş. Gerçekten çevre temizliği açısından gayet temiz bir şehir olarak öne çıkıyor.

Çorum

ULAŞIM

Şehir otogarı il merkezindedir.

Çorum-Ankara arasındaki uzaklık: 245 km. Çorum-İstanbul arasındaki uzaklık: 609 km. Çorum-Sinop arasındaki uzaklık: 172 km. Çorum-Tokat arasındaki uzaklık: 189 km. Çorum-Amasya arasındaki uzaklık: 92 km. Çorum-Yozgat arasındaki uzaklık: 104  km. Çorum-Çankırı arasındaki uzaklık: 156 km.

Çorum

TARİH

Çorum yöresi, Karadeniz bölgesinin, İç Anadolu bölgesine açılan bir kapısıdır. Hitit imparatorluğu, Suriye ve Akdeniz  kıyılarına kadar uzanan medeniyetini, yörede bulunan Hattuşaş ve Boğazkale ilçelerindeki yerleşimlerinden yönetmişlerdir. Buna bağlı olarak, yörede, MÖ.4000 yıllarından itibaren yerleşim görülmüştür.

Anadolu’nun Türkleşmesinden sonra, Çorum ve yöresine, Türkmen boyları yerleşirler ve bunlar, Çorum ve yöresini, otlak ve yayla olarak kullanırlar ve bunun sonucunda, yörede daha önce yerleşik olan Hıristiyanlar, göçe zorlanırlar. Bu Türkmen boyları, takip eden süreçteki, Haçlı seferlerinde, Haçlı ordularını yıpratarak, büyük zayiatlar verdirirler.

1308 yılında, Selçuklu devleti yıkılınca, yöre, Eretna Beyliği ve Burhanettin Ahmet yönetimine girer. 1398 yılında ise, Yıldırım Beyazıt tarafından, yöre, Osmanlı topraklarına katılır.

Çorum isminin ortaya çıkışı: tarihi süreç içinde, Çorum’da büyük bir deprem ve sel felaketi yaşanır. Bunun devamında, yörede yaşayanlar, Müslümanlığı kabul ederler. Ancak: Danişmentoğulları’ndan Ahmet Gazi’nin şehri kuşatması sırasında ise, bu kez, yöredeki Bizans valisi Restor ile anlaşarak, Hıristiyanlığı kabul ederler.

Bu dönemde, biraz önce söylediğim doğal felaketlerin bölgede yaşanması nedeniyle, bu yörede yaşayan halka “cürümlü” denilmiş ve bu kelime zamanla değişerek, günümüze “Çorumlu” olarak gelmiştir. Yalnız: bu konuda son bir şey söylemek gerekirse, Çorum kelimesinde bulunan “Rum” hecesi ilginç geliyor. Kesin bilmiyorum ama, bir zamanlar burada yoğun bir “Rum” nüfus bulunması (tehcirden önce)  bunun nedeni olabilir mi?

Çorum

GENEL

Çorum: Orta Karadeniz bölgesinin iç kesimindedir. Yörenin, deniz seviyesinden yüksekliği: 800 metredir.

Yörenin en büyük akarsuyu olan Kızılırmak: yaklaşık 182 km. uzunluktadır.

Bölgenin doğal bitki örtüsü: bozkır. Bunlar: ilkbaharda yağışlarla birlikte yeşerirler ve sonbaharda ise kururlar.

İklime gelince: yörede, Karadeniz ikliminden, İç Anadolu iklimine geçiş iklimi görülür. Buna bağlı olarak: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçer.

Şehir: Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindedir ve fay hattı, il merkezinin 20 km. kuzeyinden geçmektedir.

Ekonomik etkinlikler değerlendirildiğinde ise, nüfus yoğunluğuna oranla, gelişmiş bir şehirdir. Ekonominin temelini, un ve tuğla fabrikaları oluşturmaktadır. Özellikle: un fabrikaları yoğun ve bunun sonucunda Çorum unu önem kazanıyor. Tarım ve hayvancılık ise, sanayi tesisleri yanında, nispeten daha geride kalmıştır.

HİTİT ÜNİVERSİTESİ

Şehirde, Gazi Üniversitesine bağlı fakülte ve yüksek okullar, birleştirilerek, 2006 yılında, Hitit Üniversitesi kurulmuştur.

Ancak, bir kampüs yaşamı tam olarak oluşturulamamıştır. Liseden bozma binalarda eğitim sürdürülüyor. Üniversite bünyesindeki fakülteler: İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik, Fen-Edebiyat, İlahiyat, Tıp ve Veteriner Fakülteleridir. Enstitüler: Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri ve Sosyal Bilimler Enstitüleri var. Yüksek Okullar: Beden Eğitimi ve Spor ve Sağlık Yüksek Okulları bulunuyor. Bu okullarda, günümüzde, yaklaşık 7 bin öğrenci eğitim görmektedir.

LEBLEBİ

Bu sarı leblebi. Kuru nohuttan yapılıyor. Yaklaşık 45 günlük bir uğraşıdan sonra, kuru nohut, leblebi oluyor. Yörede yetiştirilen nohut, iriliği ve lezzetiyle önem kazanıyor. Sonuçta, bu güzel nohuttan üretilen leblebiler de, lezzetiyle öne çıkıyor. Ama: günümüzde, yörede üretilen nohut’un, leblebi üretimini karşılamadığı ve dışarıdan nohut getirtildiği biliniyor.

Bunun doğal sonucu olarak ise, has Çorum leblebisi kalitesinde, bir nebze de olsa gerileme söz konusu. Ayrıca: nohutun kavrulması aşamaları da, üretilen leblebinin kalitesinde önemli  bir faktör. Leblebi yapmak için: genellikle ateş tuğlası, kerpiç ve tavadan oluşan bir kavurma ocağı gerekirken, günümüzde tüp gaz ateşinde de kavurma işlemi uygulanmaktadır.

Ama günümüzde her ne kadar nohut’un büyük bölümü, şehir dışından gelse de, sanırım Çorumluların leblebiyi bu kadar lezzetli yapmalarının başında, kavurma teknikleri geliyor. Yoksa, nohutun geldiği yörelerde, leblebi bu tür lezzetli yapılamıyor.

Evet, Çorum il merkezinde, her köşe başında leblebici dükkanları var. Siz, satın almak istediğinizde, altın sarısı renk ve büyük boyutlu leblebi aramalısınız. Ayrıca: leblebinin çeşitleri de farklı sunuluyor. Bunlar: acılı, tuzlu, karanfilli ve diğer başka lezzetleri barındıran leblebi çeşitleri var.

NE YENİR. NE İÇİLİR

Çorum denilince, hani bir yemek veya tatlı kültürü olarak bilinmese de, burada “leblebi” öne çıkıyor. Leblebi hakkında yukarıda ayrıntılı bilgi verdiğim için, burada tekrar söz etmek istemiyorum.

Yöresel yemeklerden tatmak isterseniz: mayalı, yanıç, cızlak, keşkek önerebilirim. Tatlılardan ise, hedik, has baklava olabilir. Çorum baklavası, gül burma denemelisiniz. Son olarak: tüm bu yemekleri beğenmedi iseniz, burada Çorum Mantısı yemenizi öneririm, muhteşem bir lezzet. Özellikle: et suyunda haşlanmışını tercih edin.

NE SATIN ALINIR

Çorum ilinde, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için satın alabileceğiniz başlıca hediyelik ürün: leblebi. Evet, bu şehirde leblebinin farklı tat ve lezzetlerde üretilen çeşitlerinden satın alabilirsiniz.

Çorum

KONAKLAMA

Öğretmenevi      Bahçelievler Mahallesi           364-2217920

HİTİT YÜRÜYÜŞ YOLU

Ülkemizde Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen 14 yürüyüş rotasından ikisi Çorum bölgesinde bulunmaktadır.

Unesco logosu taşımaya hak kazanan Hitit Yolu, yerli ve yabancı doğaseverler tarafından ziyaret edilmektedir.

Görkemli tarihiyle dünyanın gözünü kamaştıran Hititlerin antik kentlerinden geçen Hitit Yolu, konuklarına İç Anadolu coğrafyasının doğal güzelliklerinden ve kültürel etnik mozaiğinden örnekler sergiliyor.

Rotaların omurgasını Boğazkale-Hattuşaş-Şapinuva, Alacahöyük-Alaca-Şipanuva ve Boğazkale-Alacahöyük güzergahları teşkil ediyor.

Alaca Çayı Vadisi ve İncesu kanyonu ise doğayla tarihin buluştuğu alternatif rotaları içeriyor.

Eski kervan ve göç yollarından geçen 236 kilometre boyunca işaretlenen 17 yürüyüş parkuru, alternatif güzergahlarla birlikte toplam 385 kilometreye ulaşıyor. Altı dağ bisikleti rotasının toplam uzunluğu ise, 406 kilometre civarındadır.

KIZILIRMAK HAVZASI GASTRONOMİ VE YÜRÜYÜŞ YOLU

Türkiye’de bir ilk olarak doğa, tarih ve mutfak kültürünü buluşturan bir eko  turizm çalışması Gastronomi ve Yürüyüş Yolu.

Saklı kalmış güzellikleri ortaya çıkaran, unutulmaya yüz tutmuş yemekleri ortaya çıkaran, unutulmaya yüz tutmuş yemekleri yaşatmayı hedefleyen ve Çorum’un aslında bir lezzet durağı olduğu iddiasını ortaya koyan Gastronomi ve Yürüyüş Yolu, Kızılırmak nehrinin kılavuzluğunda trekking, bisiklet, kültür, manzaralı araç yolu ve cip safari gibi farklı konseptlerdeki rotalarıyla, aktiviteye olduğu kadar damak tadına da önem veren doğaseverleri bekliyor.

GEZİLECEK YERLER

ÇORUM MÜZESİ

Daha önceki dönemlerde: Hastane, Ziraat Mektebi, Makine Meslek Yüksek Okulu olarak kullanılan bina: gerekli restorasyonları yapılarak, müzeye dönüştürülmüş ve 2003 yılında ziyarete açılmıştır.

Müze binası 4 katlı olup, bu katlarda, birbirinden bağımsız: Arkeolojik ve Etnografik teşhir salonları bulunuyor.

Arkeolojik Eserler Salonu: 1.Kat:

Alacahöyük, Kuşsaray ve Büyük Güllücek kazılarında bulunmuş eserler sergileniyor. Buranın en ilginç eseri: Alacahöyük prens ve prenses mezarlarından, bir “L” mezarı, aslına uygun olarak yapılmış ve teşhir edilmektedir. Aynı dönemde görmenizi önereceğim: Yörüklü kazısında bulunmuş ve Hitit dönemine ait en eski buluntu olduğu düşünülen iki kabartmalı vazo var.

Bu vazolardan birisi: dört firizli ve diğeri ise daha küçük ve boynu üzerinde, tek kabartma friz bulunmaktadır. Bu katta bulunan son muhteşem kalıntı: Hitit kralı II. Tuthaliya’ya ait bir bronz kılıç. Bu kılıç üzerinde: çivi yazısı var. MÖ.1430 yılından kaldığı bilinen bu kılıç: bu katta sergileniyor.

Arkeolojik Eserler Salonu: 2.Kat:

Bu katta: Hitit yazılı belgeleri yani çivi yazılı tabletler sergileniyor. Ayrıca: Hitit mühürleri de, burada sergileniyor.

Arkeolojik Eserler Salonu: 3.Kat:

Burada: seramik eserler sergileniyor. Ayrıca: bu katta, daha sonraki dönemlere (Frig, Helenistik,  Galat, Roma, Bizans) ait eserler sergileniyor. Bu eserler arasında: çok sayıda sikke var. Yani, sikke koleksiyonu bu katta bulunuyor.

Arkeolojik Eserler Salonu:4.Kat;

Burada: Roma dönemine ait: kandiller, cam eserler, altın ve gümüş süs eşyaları ve Bizans dönemi eserleri sergileniyor.

HAVUZLU PARK VE SAAT KULESİ

İl merkezindedir.

Saat kulesi: minare biçiminde: Çorumlu Hasan Paşa tarafından, 1894 yılında: sarı renkli kesme kum taşından yapılmıştır. Üzeri: kurşun kubbe ile örtülüdür. Dört bir yanda: saat kadranları görülüyor. Şerefe bölümüne, 82 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. Kulenin yüksekliği: 27.5 metredir.

Kulenin güneydeki kapısı üzerinde: 1312 tarihli bir mermer kitabe var.

ÇORUM KALESİ

Şehir merkezinin güneyinde, bir tepe üzerindedir. Günümüzde, burada halen yerleşim var. Yani, insanlar yaşıyor. Hatta: Osmanlı döneminden bu yana, kale içinde yerleşim bulunduğu biliniyor.

Kale: Selçuklu dönemi mimari özelliklerini taşıyor. Yine de, yaptıran ve yapılış tarihi hakkında net bilgiler yok. Sur duvarlarının yüksekliği: 7 metre ve genişliği ise, 2.40 metredir. Kapısı: kuzey bölgesinde ve 2.70 x 3.40 metre ölçülerindedir. Kale yapısının içinde, günümüzde büyük bir mescit görülüyor.

ÇATAK TABİAT PARKI

İl merkezine, 22 km. uzaklıktadır.

Burası: Orman İşletmeleri tarafından işletilmekte olup, il merkezine yakın olması nedeniyle, tercih edilen günübirlik mesire yeridir.

Park bölümünde: karaçam ağaçlarının hakim olduğu ormanlık alan var. Bu park, genellikle Mayıs-Ekim ayları arasındaki yaz döneminde ziyaret ediliyor. Ziyaretçiler, burada piknik yapıyorlar.

HAMAMLIÇAY KÖYÜ KAPLICASI

İl merkezine 12 km. uzaklıkta, Hamamlıçay köyündedir.

Bölgede: 10 tane kabin var. Kaplıca suyunun sıcaklığı: 42 derecedir. Bu suyun yararlı geldiği ileri sürülen hastalıklar ise şunlardır: romatizmal hastalıklar, cilt hastalıkları ve böbrek taşlarının düşürülmesidir.

Hattuşaş ve Yazılı kaya tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Alacahöyük tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Manisa Kula

Manisa Kula


Kula ile ilgili herhangi bir kurumsal kaynak incelendiğinde “Yanık ülke” gibi bir cümle karşınıza çıktığında elbette şaşıracaksınız. Ancak antik dönemde, buradaki volkanik dağ ve tepeler gayet bolmuş ve bunlar zaman zaman lavlar püskürterek, bulundukları bölgedeki doğayı yoğun olarak etkilemişler ve antik dönem insanları, bu durumu, bu bölgeyi “Yanık Ülke” olarak betimlemişler.

Evet, Kula, ilginç ve tarihi özellikleri yoğun olan bir yer. Buralara yakın geçerken mutlaka zaman ayırın ve Kula bölgesinin tarihi, doğal ve jeolojik güzelliklerini mutlaka görün diye öneriyorum.

Manisa Kula

ULAŞIM

Kula, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine, 118 km uzaklıktadır. Kula-İzmir arasındaki uzaklık ise, 147 km. dir. Kula-İstanbul arasındaki uzaklık: 580 km. Kula-Ankara arasındaki uzaklık: 450 km. Kula-Balıkesir arasındaki uzaklık: 194 km. Kula-Aydın arasındaki uzaklık: 191 km. Kula-Kütahya arasındaki uzaklık: 188 km. Kula-Denizli arasındaki uzaklık: 120 km. Kula-Uşak arasındaki uzaklık: 75 km. dir.

Gerek arazi durumu ve gerekse topografik özellikler nedeniyle, bölgede ulaşım oldukça gelişmiştir. Yörenin en önemli transit yollarından olan İzmir-Ankara karayolu, buradan geçmektedir. İlginizi çekerse, otoyol boyunca, geniş volkanik alanları ve siyah lav tabakalarını uzaktan görebilirsiniz.

Manisa Kula

TARİHİ

Antik dönemde, yöredeki volkanik bölgeye “Katakekaumene” yani “Yanık, yanmış arazi” ismi verilmiştir. Bu isim: antik dönem yazarlarının eserlerinde görülmektedir. Özellikle: MS. 17 yılında, bölgede büyük bir deprem olduğu ve volkanik Katakekaumene bölgesini tamamen yok ettiği bilinmektedir.

Katakekaumene bölgesindeki: Maionia ve Kollyda şehirleri: Perslerin Suşa şehri ve Lidyalıların Sardeis şehri arasında uzanan ve dünyanın ilk ticaret yolu olarak kabul edilen “Kral Yolu” üzerindedir. Bölgenin diğer şehirleri ise: Thermai Theseos, Tabala ve Satala şehirleridir. Ayrıca, yine Gediz ırmağı kıyısında, çok sayıda antik yerleşim alanı kurulmuştur.

Bölge: 7 ile 11’nci yüzyıllar arasında Bizans idaresindedir. Bu dönemdeki ismi “Opsikion” dur. Daha sonraki süreçte, Germiyanoğulları Beyliği görülür. Süleyman Şah: kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt ile evlendirmiş ve çeyiz hediyesi olarak da, Kütahya-Tavşanlı-Simav ve Emet yörelerini, Osmanlılara vererek, kendisi Kula kasabasına çekilerek burayı Beyliğinin başkenti olarak ilan etmiştir.

1915 yılında, bölgede Yunan işgali görülür. 1922 yılında ise işgal sona erdirilir.
Peki, yörenin “Kula” isminin kaynağı nereden gelmektedir? Söylentilere göre: “ antik dönemde, Sardes bölgesi kralı Giges, hasta kızını iyileşeceğini umarak, burada yaptırdığı bir kuleye yaşamaya gönderir. Yerleşim, bu kulenin bulunduğu alanın çevresinde gelişir ve zamanla “kule” ismi değişerek, yöreye “kula” denildiği söylenmektedir.

GENEL

İlçe, Ege bölgesini İç Batı Anadolu bölgesine bağlayan İzmir-Ankara kara yolu üzerindedir. Bu durum, ilçenin gelişmesinde en büyük etkenlerden biridir.

Çevresi: tepelerle çevrili ve ortada çanak şeklindeki volkanik bir arazi üzerinde kurulmuştur.

Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği: 720 metredir. İklim özellikleri bakımından, Akdeniz iklimi ve Karasal iklim özellikleri görülür ve bunlara bağlı olarak: genellikle yağışlı ve ılıman hava özellikleri hakimdir. Yani, Ege bölgesinde olmanıza rağmen, buranın soğuğu sizi üşütür.

Yöre insanı, ticaret konusunda oldukça başarılıdır. Hatta, Kulalıların ticarete çok yatkın olmaları, gerek ülke çapında ve gerekse çevredeki insanların da ilgisini çekmiştir. İlçe merkezindeki hiçbir alışveriş mekanında etiket göremezsiniz, her şey pazarlığa tabiidir.

Bölgenin en önemli akarsuyu: Gediz ırmağıdır. Irmak, ilçe merkezinin 12 km kuzeyinden geçer.

YUNUS EMRE ANMA ŞENLİKLERİ

Her yıl, Eylül ayının birinci haftası içinde, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

BAĞDATLI SULTAN ALEVİ KÜLTÜRÜNÜ TANITMA VE KÜLTÜR ŞENLİKLERİ

Her yıl, Ekim ayının ikinci haftasında, Encekler Köyü Muhtarlığı tarafından düzenlenmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Kula ilçesine yolunuz düşerse: mutlaka “kula güveci” yemelisiniz. Kuzu eti, biber, tereyağı ve domates ile yapılan bu yöresel lezzeti, mutlaka tatmanızı öneririm. Bir de, kula şekerli pidesi tatmanızı öneriyorum. Çifte kavrulmuş tahin, toz şeker ve hamur ile yapılan pide, ilgi çekiyor. Son bir not, buraya yolunuz düşerse, mutlaka “höşmerim” yemelisiniz. Leblebi tatmayı da unutmayın sakın. Çünkü buranın leblebisi de çok meşhurdur.

NE SATIN ALINIR

Kula yöresindeki yöresel el sanatları hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum. Bu el sanatı ürünlerini, ilçe merkezinde özellikle Tarihi çarşıda bulup, satın alabilirsiniz. Bunlardan ayrıntılı olarak söz edeceğim, ama bunların hiçbirisi ilginizi çekmez ise, Kula yöresinden, yine buraya has ve özel “Kula battaniyesi” satın alabilirsiniz.

HALICILIK

Kula yöresinde, ilk halı örnekleri: 17’nci yüzyılda görülmektedir. 18 ve 19’ncu yüzyılda ise, yörede halıcılıkta en güzel örnekler verilmiştir. 19’ncu yüzyıldan sonra, halılarda, sentetik boya kullanılmaya başlanmış ve desenler yozlaşmıştır.
Yörede dokunan halılar, genellikle “seccade” tarzındadır. Ana renk: sarı ve mavi tonlarıdır. Halılar: desenlerine göre: Çubuklu, Manzaralı, Kömürcü gibi isimlerle anılır.

KEÇECİLİK

Keçecilik, Orta Asya’dan bu yana, Türk kültürünün vazgeçilmez geleneklerinden biridir. Keçeden: yaygı, kepenek ve koşum takımları yapılmış olsa da günümüzde, burada genellikle hediyelik eşyalara yönelik keçe üretimi, ilçe içinde birkaç atölyede sürdürülmektedir.

BAKIRCILIK

İlçe merkezinde, hediyelik ve süs eşyası olarak bakır kap üretimi sürdürülmektedir.

KONAKLAMA

Öğretmenevi Dört Eylül İlköğretim Okulu 236-8161257

GEZİLECEK YERLER

TARİHİ ÇARŞI

İlçe merkezinde, geleneksel el sanatlarının günümüzde de sürdürüldüğü bu tarihi çarşıyı mutlaka gezmelisiniz.

KULA EVLERİ

İlçe merkezinde, sivil Osmanlı mimarisinin, 18 ve 19’ncu yüzyıllara tarihlenen evleri, açık hava müzesi gibi görülmeye değerdir. Dar sokaklarda sıralanmış evlerde, genellikle ahşap malzemeler kullanılmıştır.

Kapı, pencere, tavan ve davlumbaz bölümlerinde, ahşap unsurlarda zarif işçilik örnekleri görebilirsiniz. Eski Türk evlerinden, Zebunlar konağı: Anemon otelleri tarafından butik olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir. Burası öyle güzel restore edilmiştir ki, misafirler yıllar öncesinin yaşamını hissedebiliyorlar.

KENAN EVREN ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Ülkemizin 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ilçe merkezinde doğduğu ev: kamulaştırılmış ve Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Eski bir Rum evidir.
Kula Belediye Başkanlığı tarafından işletilmekte ve rezervasyon ile ziyaretçi alınmaktadır.

Manisa Kula Kurşunlu Camisi

KURŞUNLU CAMİSİ

1496 yılında, Saruhanoğullarından Seyfettin Hoca tarafından yaptırılmış; 1780 yılında onarım geçirmiştir. İlçe merkezinde, çarşı içinde, kendi ismi ile anılan meydanda, alçak bir duvarla çevrili avludadır. Mimari olarak, Selçuklu tarzı hakimdir. Yapıda: kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Özellikle, kalem işi süslemeler ilgi çekmektedir. Bu süslemelerin, 1780 yılından kaldığı düşünülmektedir.

MERYEM ANA KİLİSESİ

İlçe merkezinde, Rumlardan kalan 3 kilise olmasına rağmen, bunlardan 2 tanesi günümüze kadar ayakta gelebilmiştir. Meryem Ana kilisesi, Zaferiye mahallesindedir. 1837 yılında inşa edildiği bilinen kilise yapısı, günümüzde boş olarak bulunmaktadır. Dış duvarları sağlamdır ve restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.

Manisa Kula Tabduk Emre Türbesi

TABDUK EMRE TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı, Emre köyündedir. Türbe, mimari özellikleri bakımından, il merkezindeki Saruhanbey türbesiyle büyük benzerlik göstermektedir. Türbe kapısının hemen önünde, mezar taşında “balta” tasviri bulunan mezarın ise, ünlü “Yunus Emre” ye ait olduğuna inanılmaktadır.

Bu özelliği nedeniyle, türbe ve mezar her yıl yoğun ziyaretçi akımına sahne olmaktadır. Ancak, yine de Yunus Emre’nin nerede ve ne zaman öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

Köyde, bu türbe dışında, yine eski dönemlere tarihlenen çeşme, hamam ve medrese kalıntıları görülmektedir.

Burada: Yunus Emre ile hocası Taptuk Emre arasında geçtiği söylenen bir diyalogdan söz etmek istiyorum. Yunus Emre: Taptuk Emre dergahında, kendisine verilen dergaha odun getirme hizmetini aksaksız yürütmektedir. Ama, her getirdiği odun “dümdüz” dür ve bu durum, Taptuk Emre’nin dikkatini çeker ve kendisine sorar.

-Yunus, hepsi böyle mi bu odunların, hepsi dümdüz” Yunus cevap verir.
-Hepsi öyle Sultanım.
-Hiç eğrisi yok mu.
-Yok Sultanım.
-Bunca yıldır, dağda hiç eğri oduna rastlamadın mı? Bu soru üzerine, Yunus şu anlamlı cevabı verir.
– Sultanım, biliniz ki, sizin kapınızdan, hiçbir eğrilik içeri giremez, hatta odun olsa bile……

PERİ BACALARI

Kula-Ankara kara yolu üzerindeki Gediz köprüsünden sapılarak, 18 km uzaklıktaki, Burgaz bölgesinde, Gediz ırmağının hemen üst kısmında: peri bacası görünümlü doğal oluşumlar var. Bunlar: tarihi süreç içinde, ısı, yağmur, rüzgar ve erozyon ile oluşmuştur. Gediz vadisi içinde, ilginç ve güzel bir görünüm var, mutlaka görmelisiniz.

Manisa Kula Divlit Yanardağı

DİVLİT YANARDAĞI

Burada, lav akıntılarını görebilirsiniz. Lavlar, vadi içindeki eski çökeltiler üzerinde akarak, kilometrelerce yol almışlardır. Üzerlerinde bitki örtüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle: sert ve sivri şekillerinden dolayı, halk arasında “divlit” olarak isimlendirilerek, diğer volkanik yerlerden ayrılmıştır. Lavlar, yaklaşık 60 km. karelik bir alana yayılmıştır.

Koyu siyah renkleriyle ilgi çekmektedir. Bazı yerlerde, lav şelaleleri oluşturularak, vadilerin aşıldığı görülmekte ve bütün vadilerin girintilerine sokulmuştur. Bazı lavların altında ise, gazlar nedeniyle, lav tünelleri oluşmuştur. Hatta: antik dönem öncesinde, insanların, bu bölgede bulunan bazı yerlere yerleştikleri bilinmektedir ki, bu bölgede, kraterler arasında bazı eski ilkel yapı ve eşya kalıntıları bulunmuştur.

Divit Tepe konisinin hemen yanında: “ilkel insan ayak izleri” de görülmektedir. Bu izlerin oluşum şekli olarak şöyle denilmektedir: “bölgedeki en yeni volkanik koni olan Divlit Tepe, yaklaşık 2000 yıl ince, ince taneli kül ve tüfler püskürtmüş ve daha sonra sönmüştür.

Çevreye saçılan bu ince taneli volkanik ürünler daha sonra yağan yağmurun etkisiyle kalın bir çamur tabakasına dönüşmüştür. İşte, bu sırada, bölgede yaşayan ilkel insanlar, bu çamurlar üzerinde çıplak ayakla yürümüşler ve günümüze kadar ulaşan bu ayak izleri büyük bir rastlantı eseri sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu ayak izlerinin adım uzunluğu: 75-80 cm civarındadır. Ayak uzunlukları ise, 41-42 numara ayakkabı kalıbındadır. İzlerin ikisi: yan yana yürümüş iki ilkel insana aittir. Bunlar: tepeden aşağıya doğru yürümüşlerdir. Birde yine aynı döneme ait, tepeden yukarı doğru yürüyen bir çocuğa ait ayak izleri görülmektedir.

İlkel insan ayak izleri dışında: ilkel insanların taşıdığı yük izleri, ilkel insanların oturma izleri, hayvanların ayak izleri de görülmektedir. Yanardağdan çıkan bazaltik cüruflar, bunların üzerini örterek günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Ancak: bu ayak izleri ortaya çıktıktan sonra, bunların bulundukları yerde muhafazasının zorluğu düşünülerek: bunların yaklaşık 60 kadarı bulundukları yerden çıkarılarak, MTA Genel Müdürlüğünün Tabiat Tarihi Müzesine yerleştirilmişlerdir.

Bu ayak izleri üzerinde yapılan laboratuvar incelemelerinde, bunların yaklaşık 20 bin yıllık olduğu ortaya çıkmıştır.
Evet, her ne kadar üzerlerinde yürümek ve tırmanmak oldukça güç olsa da, burayı mutlaka görmelisiniz, çünkü lav kalıntıları çok taze bir görünüm sunmaktadır.

Manisa Kula Emir Kaplıcaları

EMİR KAPLICALARI

İlçe merkezinin 19 km uzağında, Kula-Selendi kara yolunun, 3 km. sapağında, Şehitlioğlu köyündedir.
Günümüzde kullanılan kaplıca tesisinin yakınlarında, tarihi hamam kalıntıları görülmektedir ve bu durum, buranın yüzyıllardır kullanıldığının göstergesidir. Yüzeye ulaşan termal suların sıcaklığı: 60 derece civarındadır.

Termal suların iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: siyatik, romatizma, kırık-çıkık, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları. Kaplıca sularının içmece olarak kullanıldığında ise: sindirim sistemi ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Bölgede: 36 odalı, konaklama tesisi bulunmaktadır.

ACISU KULA MADENSUYU

Kula-Selendi kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 19 km uzaklıkta, Gediz ırmağı kıyısından çıkan bir doğal sudur. Suyun yeryüzüne çıkış ısısı: 18 derece olup, sağlık açısından yararlı geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: mide, bağırsak, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıkları.
Kaynağın hemen yanında, kaynak suyunun şişelenerek satışa sunulduğu tesis bulunuyor.

Manisa tanıtımı.

 

Kütahya Tavşanlı

Kütahya Tavşanlı

Leblebi mi, kömür mü, termal tesisler mi? Hepsi, bu yörede aynı ölçüde öneme sahip, ama özellikle termal kaplıca özelliği taşıyan tesisler, muhteşem bir rahatlık açısından bence en önde.

ULAŞIM

İl merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Yani: 50 km. uzaklıktadır. Tavşanlı’dan İzmir’e ulaşım: Çavdarhisar ve Uşak üzerinden yapılır. Bursa üzerine ulaşım ise: Orhaneli-Dursunbey üzerinden sağlanır. İlçe, aynı zamanda, İzmir demir yolu üzerindedir.

Evet Tavşanlı, demir yolu taşımacılığında da önemli bir merkezdir. Tavşanlı garından, günde 8 ekspres ve posta treni giriş-çıkış yapıyormuş.

Kütahya Tavşanlı

TARİHİ

Çok eski ve zengin bir kültürel yapı üzerinde yükselmiştir. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular, tarihin kalkolitik çağda başladığını göstermektedir.

Daha sonra: yörenin “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği ve yerleşildiği görülür. İlçe merkezinde, çeşitli yerlerde yapılan araştırmalarda  bulunan mermer, stel, lahit, lahit kapağı ve bazı mimari yapıtlarda, yoğun bir Roma yerleşmesinin bulunduğu görülür.

Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans topraklarında kalan kent: Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Anadolu Selçuklularına ve daha sonra ise Germiyanoğulları’na bağlanmıştır. 1378 yılında, Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıt ile evlendirince, bölge toprakları, Osmanlılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yöreye tavşanlı adının verilmesine de, bu zamanda rastlanır. Kasaba yakınlarındaki fundalıklar içinde çok tavşan olmasından ve bu civarda bolca tavşan avlanmasından dolayı, Yıldırım Beyazıt tarafından, bu bölgenin adının “Tavşanlı” olarak söylendiği rivayet edilmektedir.

2006 yılında, Çardaklı mahallesi yakınlarında bulunan 100 metre karelik mozaik, Roma dönemine ait bir evin kalıntılarıdır. Bu mozaiğin tahrip olmamış kısmı ise 52 metre karedir. Çıkan bu kalıntının en önemli özelliklerinden birisi de, üzerinde cam mozaiklerin olmasıdır.

ADI: Eski adı olan “Harguş” Farsçada: tavşan anlamına geliyor. Bu nedenle, günümüzdeki adı “Tavşanlı” olarak değişe gelmiştir. Bir diğer söylentiye göre: Arapçada “tav” leblebi anlamında kullanılmaktadır.

Bu yörenin leblebisi meşhur olduğundan: “tavı” şanlı olarak adlandırılan ilçenin ismi, günümüze “Tavşanlı” olarak ulaşmıştır.

GENEL

İlçenin ekonomik canlılığının belkemiği: kömür ve leblebi. Bunun dışında: madencilik, ticaret, hayvancılık ve tarım yapılmaktadır. Madencilik denilince, elbette: Garp Linyitleri İşletmesi tarafından, 1940 yılından bu yana “Tunçbilek” bölgesinde, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Tunçbilek’de, yer altında ve yer üstü ocaklarında, yılda 5 milyon ton kömür çıkartılmaktadır. Bunun dışında: krom, manyezit, manganet, barit, fluorit ve şist gibi madenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca: Tunçbilek Termik Santralında; bölgenin büyük kısmının ihtiyacını karşılayacak miktarda, elektrik üretimi yapılmaktadır.  Leblebiden söz etmişken, günümüzdeki Çorum leblebisinin de, bu yöreden gittiği söylenmektedir.

İlçe merkezinde: Salı, Cuma ve cumartesi günleri kurulan pazarlar var, yöresel ürünleri temin etmek için, bu pazarlara mutlaka uğramanızı öneriyorum. Özellikle: cumartesi günleri kurula Pazar, çok eski dönemlerden bu yana geleneksel olarak kurulmaktadır. İlçeye büyük canlılık getirmektedir.

Tavşanlı ilçesinin diğer en büyük özellikleri: burada bulunan termal kaplıcalardır. Özellikle: Göbel bölgesinde termal tesisler var. Bunların dışında: termal özellikler taşıyan, oteller de var.

İlçe, II. Derece deprem kuşağındadır. Kütahya ilçeleri arasında, en fazla şehir nüfusuna sahiptir.

LEBLEBİ

İlçede, 3 asırdan bu yana, ata mesleği olarak leblebi üretimi yapılıyor. Özellikle, Çukurköy beldesi halkının büyük çoğunluğu leblebicilik yapıyor. 6 bin nüfuslu beldede, her evin altında, leblebi imalathanesi var.

Çok sayıdaki üretici ile, leblebiciler odası bile kurulmuş. Tavşanlılı üreticiler, şimdiye kadar, 32 çeşit leblebi üretmeyi başarmışlar. Türkiye’nin en lezzetli, kaliteli ve bol çeşitli leblebilerini üreten İlçe, Türkiye’nin bütün illerinin yanı sıra, yurt dışına da gönderiliyor. Haftada ortalama 75-100 ton, yılda ise 5 bin ton leblebi üretimi yapılıyor.

Leblebinin imalatı şu aşamalardan geçiyor. Kütahya, Balıkesir, Uşak ve çevre yörelerden nohutlar alındıktan sonra, imalathanede, tozu alınarak eleminasyon sisteminden geçiriliyor.

Sınıflandırılan nohutlar, 150 ile 350 derece arasında birer gün ara ile 3 kez tavlanarak sergiye alınıyor. Sergide, 1 ay ile 1.5 ay dinlendirilen nohut, sulama kazanlarında sulandırıldıktan sonra, nemini atması için kıl çuvallarda dinlendirilir.

LEBLEBİ VE KÖMÜR FESTİVALİ

Belediye tarafından düzenlenen festivalde: halk konserleri tertip ediliyor. Eylül ayının ilk günlerinde yapılıyor. Yapılış tarihi: ilçenin düşman işgalinden kurtuluş günü olan, 3 EYLÜL tarihi. Leblebicilik konusunda, Türkiye’nin tek söz sahibi olan yöresinin tanıtılması amacıyla düzenleniyor.

KONAKLAMA

İlçe içinde öğretmenevi bulunmaktadır. Otel olarak kullanılan 5 odada, 14 yatak bulunuyor. Ortak kullanım olarak: banyo ve 24 saat sıcak su var. Lokal, 1 oyun salonu, 1 kütüphane, 1 konferans salonu, 2 dinlenme salonu bulunuyor. Rezervasyon için, telefon numarası: 274-6143895

NE YENİR

İlçe mutfağının özellik gösteren yemekleri şunlardır: güveç, çevirme çorbası, cimcik aşı, kulak, mantı, bitli helva da denilen susamlı helva ve çekme helva. Bu yemekler, yöresel özellikleriyle öne çıkıyor. Mutlaka tatmalısınız, özellikle Saray helvasını öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Tavşanlı’nın leblebisi meşhur. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik leblebi alabilirsiniz. Özellikle: şeker kaplamalı leblebi öneriyorum.

Bunun dışında, buraya özgü el sanatlarının başında: Tavşanlı kilitleri gelir. Tavşanlı kilidi: 23 parçadan oluşuyor. Bu parçaların bir araya gelip monte edilmesi için 33 adet delik açılıyormuş. Genelde, bu kilitler, sipariş üzerine yapılıyor. Kapı, ambar, dolap ve sandık kilitleri de imal ediliyor.

Burada: tahta kaşıkçılıkta yapılıyor. Hem de Osmanlı döneminden bu yana. Yapılan bu sırlanmış kaşıkların üzerinde, beyitler ve deyimler bulunuyor. Son olarak, Tavşanlıda, bir de, has iğne oyaları özel. 1981 yılında yapılan yarışmalarda, ipekten yapılan bu oyalar Türkiye birincisi ve ikincisi olarak ön plana çıkmışlar.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Tavşanlı Belediye Müzesi

BELEDİYE MÜZESİ

Ulu cami mahallesinde, Belediye Meydanındadır. 1989 yılında hizmete açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimindedir.

Müzede: sergilenen çeşitli buluntular, neolitik, kalkolitik, eski tunç dönemlerinden kalmadır. Eski belediye binası olarak kullanılan sivil mimarlık örneği yapının ikinci katında hizmet vermektedir. Müzede: 115 arkeolojik, 139 Etnografik ve 109 sikke sergilenmektedir. Sergilenen bu eserler, Tavşanlının tarihini yansıtan en güzel görsel eserlerdir. Giriş ücretsizdir. Belediye bünyesinde bu tür müze, ülkemizde pek fazla yok.

KAVAKLI CAMİİ

Tavşanlıda yapılan ilk camidir. Hayırsever bir Yörük tarafından yaptırılmıştır. 1118 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı döneminde, 1798 yılında, tamir görmüştür. En son olarak 1946 yılında restore edilmiştir.

Kütahya Tavşanlı Göbel Kaplıcaları

GÖBEL KAPLICALARI

Tepecik köyü yolu üzerindedir. İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Bu tesiste: bay ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere: 2 adet yarı olimpik yüzme havuzu, Türk hamamı, terleme odaları ve içinde havuz bulunan, 4 adet özel banyo bulunmaktadır. Burada, lojman statüsünde, 34 adet daha tesis bulunmaktadır. Bunlar: yarım pansiyon olarak hizmet vermektedirler. Ancak, gitmeden önce elbette rezervasyon yaptırmanız şart. (Telefon: 0274-6532900)

Bu kaplıcanın suyunun yararları: romatizma ve cilt hastalıklarının yanı sıra, açık yaraların kapanmasına da şifalı gelmektedir. Ayrıca, bol oksijenli ortamı nedeniyle, astım hastalıklarına da iyi gelir. Bunun dışında, kaplıcanın suyu: cilt hastalıklarına, romatizmaya, mide ve bağırsak ülserine, çocuk felcine, kırık ve çıkıklara iyi gelmektedir.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 32 derece, debisi ise saniyede 50 litrenin üstündedir Kaplıcalar, Tavşanlı Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kütahya Tavşanlı Frig Kaya Mezarları

FRİG KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu bölgede yapılan araştırmalarda; o dönemlerde, bölgenin “Phrygia Epictetus” yani “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği öğrenilmiştir.

Ancak, bu yörede bulunan üç höyükte henüz resmi kazılar yapılmamıştır. Bu höyüklerin ve yakın çevrelerinin, önceki tarihi süreçte, bu yörenin yerleşim yeri olduğunun göstergesidir.

TABİATI KORUMA ALANI- VAKIF ORMANI

Vakıfköy sınırlarındadır Kütahya-Tavşanlı karayolunun 28. km. den ayrılan 12 km. lik yol ile ulaşılmaktadır. Toplam alanı 685 hektardır.

Tavşanlının adının duyulmasının en büyük nedenlerinin başında: dünyanın başkaca hiçbir yerinde yayılım alanı kalmamış olan “Premidal Karaçam” türü bir ağacın bolca bulunduğu Vakıf Ormanıdır.

Mehmetcik olarak da bilinir. Burada: iğne yapraklı piramidal çalar var. Bunun yanı sıra, Topçam adı verilen ağaç cinsi de bulunuyor. Bu çam türüne : Vakıfköy’ün yanı sıra, aynı zamanda diğer bazı köylerde de rastlanıyor.

Halk arasında, bu çama “Selviçam” veya “Uzunçam” ismi veriliyor. Yine, Vakıfköy sınırları içindeki sahada: ardıç, saçlı meşe,  titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçları da bulunuyor. Vakıf Ormanı: bugüne dek, pek çok bilim adamı ve konuyla ilgilenen ve dünyanın çeşitle yerlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramış ve uğramaktadır.

Çavdarhisar tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.