Kütahya Çavdarhisar Aizonai

Kütahya Çavdarhisar Aizonai

Aizonai, işte tarih, işte mükemmellik, işte hazine, mutlaka ama mutlaka gidin, görün. Ben buraya üç kez gittim, her seferinde büyük bir keyif aldım, inanılmaz güzel, inanılmaz tarihi bir yer, mutlaka zaman ayırın, mutlaka burayı gidin görün.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai

ULAŞIM

Aizonai antik şehri: Kütahya il merkezine 57 km. uzaklıktadır. Kütahya karayolundan yaklaşık 50 km. gittikten sonra, Çavdarhisar ilçesini hemen geçince, Emet yönüne dönülerek ulaşılıyor.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai

GENEL

Kralların şehrine yakışan bu mimarinin bulunduğu alanda, her ne kadar çevre dikenli tellerle kapatılarak korunmaya alışmışsa da, bazen istenilmeyen görüntülerle karşılaşma şansı çok fazla.

Bu görüntülerin başında, burası bir yandan turizme açılmaya çalışılırken, öte yandan antik kalıntılar içinde koyun sürüleri ve bunlar tarafından kirletilen antik kalıntılar.

Ayrıca: antik kalıntılar üzerine kurulmuş, bir köy yerleşimi var. Ama bu köy yerleşimindeki evler o kadar kötü olmuş ve Sit alanı olması nedeniyle herhangi bir tamirat, yenileme veya restorasyon yapılamadığından, çevre tamamen harabe olmuş ve her an yıkılabilecek enkaz evlerle dolu.

Bir diğer söylenti, bu evlerin Gediz depreminden sonra terk edildiği şeklindedir. Ama ne olursa olsun ziyaretçilere gayet kötü bir görüntü sunuyorlar.

Evet, gelelim antik kentin bulunmasına

Antik kentteki kazılar, burada, MÖ.3000 yıllarına kadar uzanan dönemde ait yerleşim tabakalarını ortaya çıkarmıştır. Yani, Roma döneminde bugünkü halini alan kentte aslında çok daha önceki dönemlerde, eski uygarlıklar tarafından yerleşim sağlanmıştır.

Pausanias isimli bir yazar: Penkalas nehrinin kıyısındaki bir mağarada: “Ana Tanrıçaya” tapınıldığını anlatır.

Ama, şehir; en önemli ve çağdaş görünümünü Roma döneminde yaşıyor. Özellikle: Efes kenti ile aynı dönemde, burası, ikinci bir Efes şehri olarak nitelendiriliyor.

Kent, ismini: Zeus’un kızı Su Perisi “Erato” ile Efsanevi kral “Arkas”ın birleşmesinden ortaya çıkmış “Azan” isimli mitolojik kahramandan almıştır.

Azan isimli bu mitolojik kahraman, aynı zamanda, Frigyalıların mitolojik kahramanı olan “Azan” dır. Şehir kuruluşundan sonra kullanılan bir diğer ismi ise: Aezani’dir.

Kent: Penkalas (günümüzdeki ismi: Kocaçay) ırmağının iki yakasında kurulmuştur. İlk yerleşimcileri: Frigya’ya bağlı olarak yaşayan “Aizanistler” dir.

Bunları takip eden dönemlerde ise: Bergama krallığı ve MÖ.133 yılında ise, Roma egemenliği görülmektedir.

MÖ. 1’nci yüzyılın son çeyreğinde ve erken Augustus döneminde (MÖ.27. MS.14) yıllarına ait sikkelerde, kentin adı “Ezeaniton” olarak geçmektedir.

Daha sonra, takip eden süreçte: yani Roma egemenliği dönemlerinde, tahıl ekimi, şarap ve yün üretimiyle zenginleşen şehrin ünü: sınırları aşmıştır. En parlak ve ihtişamlı günleri ise; MS.117-138 yılları arasında görülür.

O dönemde, antik kentte, 120 bin kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.

Kuruluş aşamasında, kentin ilk görkemli yapısı olarak: Zeus Tapınağı kurulmuştur. Bu dönemde, şehir, Yunan şehirler birliğine alınır. İmar faaliyetleri artar.

MS. 2’nci yüzyılın ortalarında ise, küçük Zeus Tapınağı çevresinde, galerilerle çevrilmiş olan “Agora” inşa edilir. Tiyatro, Stadium, hamam ve spor yerleri yeniden onarılır.

Takip eden dönemde

Roma imparatorluk toprakları ikiye ayrılınca, bölgede Bizans egemenliği başlar. Bizans döneminde: Hıristiyanlığın yoğunlaşması ile burası da bir piskoposluk merkezi haline gelir.

Kent: 7. yüzyılda önemini kaybeder ve 13. yüzyılda ise bölgeye Çavdar Tatarları yerleştirilir ve bu nedenle, bölge “Çavdarhisar” olarak anılmaya başlanır.

Derken: 1824 yılında: Avrupalı gezginler tarafından, Aizonai antik kenti bulunur. Antik kent: 1830-1840 yılları arasında incelenir ve 1926 yılından itibaren ise, bölgede, Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı çalışmalarına başlanır. Bu çalışmalar, günümüzde de sürdürülmektedir.

Antik kentte, günümüzde görebileceğiniz başlıca kalıntılar: şehrin Roma hükümranlık dönemlerinden kalmadır. Görebileceğiniz antik eserler: Zeus Tapınağı, Borsa, Stadium ve Anfi Tiyatro, Mozaikli hamam, Antik köprüler ve Sütunlu cadde.

Bunlardan kısaca söz etmek istiyorum. Ancak, buradaki köyün evlerinin çoğunun duvarlarının düzgün kesme taşlardan yapılmış olduğunu göreceksiniz. Evet, malzeme bol, garip karşılamamak gerek. Ancak, bu evlerin bir kısmı: 1969 Gediz depreminden sonra terk edilmiş.

Yani. Terk edilen bu evler ve antik kent kalıntıları, çok ilginç bir manzara oluşturuyor. Bu arada, antik kentten çıkarılan eserlerin bir kısmı, halen Kütahya Müzesinde sergileniyor.

GEZİ PLANI

Ana yoldan ayrıldıktan sonra, tabelalar yardımı ile “Aizonai” antik şehrine rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Önce gezmenizi önereceğim yer: Zeus tapınağıdır. Zeus Tapınağı hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce, bilmenizi istediğim hususlar var.

Tapınak alanı: tel örgülerle çevrilmiş ve giriş ücretli yazılı olmasına ve tapınak alanının içinde hemen sağ bölümde bir konteynır içinde güvenlik görevlileri bulunmasına rağmen; giriş ücreti ödenmiyor.

Siz zaten kapıdan girişten itibaren, karşınızda bir anıt gibi duran muhteşem yapıyı görünce etkileniyorsunuz. Ama, yine de hemen buraya girmeyi değil de, hemen sağ yanda bulunan yine tel örgülerle çevrelenmiş, bölgeden toplanan taş eserlerin bulunduğu yeri önce gezin.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai
Kütahya Çavdarhisar Aizonai
Kütahya Çavdarhisar Aizonai
Kütahya Çavdarhisar Aizonai

 

Kütahya Çavdarhisar Aizonai

Sonra: çok çok ilgi çeken, kadın büstünün bulunduğu taş bölümü görün ve daha sonra, Zeus Tapınağının bulunduğu yere tırmanın.

Burada, yani tapınak alanı içinde, duvarlardaki yazıtları görün, ayrıca tapınak alanının altındaki boşluğu mutlaka ve mutlaka inin. Buraya, demir merdivenlerle iniliyor ve herhangi bir sorun yok.

Ama dediğim gibi unutmayın ve bu alttaki boş alana mutlaka inin, sıcak bir günde klima gibi bir güzel havası olan, bu mistik alanı mutlaka görün. Bu alan bir zamanlar: tapınağın kehanet merkezi ve deposu olarak kullanılmıştır.

Evet, buyurun dünya üzerinde benzeri olmayan, günümüze kadar sağlam olarak gelebilmiş, muhteşem bir tarih hazinesini gezmeye.

Hemen tapınak alanının giriş kapısı önünde, aracınızı park edebilirsiniz.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı

 

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı

ZEUS TAPINAĞI

Evet burası günümüzde Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi.

Burada, Roma döneminde Aizonai isimli bir şehir kurulur ve şehrin en kutsal alanı olarak seçilen yere Zeus Tapınağı yapılmasına karar verilir.

Ancak, bu kutsal alan olarak kabul edilen höyük: Anadolu’nun erken evrelerine ait tabakalar bulundurur.

Tapınak avlusu seviyesinin hemen altında, Erken Bronz çağına (MÖ 2800-2500) ait seramik parçaları bulunmuştur. Ayrıca: Tunç çağına ait zemini kerpiç ve çakıldan yapılmış, şevli duvarlara sahip iki mekan tespit edilmiştir.

Tapınağın yapılması için, bu tabakalar ortadan kaldırılmıştır.

Muhtemelen, bu ortadan kaldırılan tabakaların molozları, tapınak alanının tekrar dolgusu sırasında kullanılmıştır.

Evet, günümüzde: Zeus Tapınağı, yukarıda belirttiğim gibi Çavdarhisar ilçesinde, Aizonai antik şehrinde, Perkalas Çayının batı kıyısında 200 metre uzaklıktadır.

 

Önemi

Zeus Tapınağı oldukça önemlidir. Çünkü dünya üzerinde benzeri yoktur. Gerek plan olarak ve gerekse dünya üzerinde günümüze en sağlam gelebilmiş bir tapınaktır.

 

Tapınağın yapımı

Tapınak, şehir içinde ve çevresinde bulunan toprakların sahibiydi.

Tapınak yapımı için gerekli harcamalar, geniş tapınak arazilerinin kiraya verilmesiyle sağlanmaya çalışılıyordu.

Hadrian döneminde, Aizonai ve Roma arasındaki en temel sorun, şehre ait olan toprakların yönetimi konusundaydı.

Zeus tapınağına bağlı olduğu düşünülen topraklar hakkında, İmparator Hadrian dönemine ait gayet net ve ayrıntılı yazıtlar, tapınağın duvarlarında bulunmaktadır.

Ancak, arazileri kiralayanlar, uzun süre para ödememek için direndiler.

Bunun üzerine, İmparator Hadrianus devreye girdi ve paralar ödenince; MS 92 yılında İmparator Damitianus döneminde başlanan tapınak inşasına devam edildi.

Tapınak: MS 2’nci yüzyılda, İmparator Hadrian döneminde (MS 117-138) tamamlandı.

Evet, bir tepe üzerinde bulunan Tapınak, Aizonai şehrinin ana kutsal alanıydı.

 

Mimari Özellikleri

Roma döneminde yapılmış olmasına rağmen, Hermogenes tarafından Magnesia’da yaratılan Helenistik dönem özelliklerine özgü biçimde yapılmıştır.

Aynı plan, Ankara Augustus Tapınağında da kullanılmıştır.

Hermogenes’in Helenistik dönem mimarisi için ortaya koyduğu kurallar çerçevesinde: naosu çevreleyen peristasisin eni, iki sütun genişliğindedir.

Dolayısıyla tipik Helen mimarlık özelliği olan pseudodipteros plan uygulanmıştır.

Çok basamaklı podyum da, Helenistik dönem özelliklerindendir.

Cella tonozla örtülü bir alt yapı üzerine konumlandırılmıştır.

Bu bir Roma mimarisi özelliğidir.

Cella içinde: bir Zeus heykelinin bulunduğu düşünülür, ancak bu heykel günümüze ulaşmamıştır.

Ancak, yapılan arkeolojik araştırmalarda, tapınak içinde Zeus’un kutsal kuşu olan “Kartal” heykeli bulunmuştur.

Promaos (giriş), naos-cella (ana oda) ve opistodomos’tan (arka oda) oluşan ana yapının altında, Anadolu’da kullanımı çok yaygın olmayan, yüksek tonozlu bir galeri bulunur.

Tapınağın girişi doğudadır ve pronaos önünde 4 sütun bulunur.

Batı yüzündeki opisthodoms kısmında ise, kompozit başlıklı 2 sütun vardır.

Opisthodomos ve cella arasında, alt kata inen ahşap bir merdiven vardır.

 

Tapınağın sayısal ölçüleri

Tapınağın oturduğu podyum ölçüleri: 130 x 112 metredir. Tapınağın oturduğu ölçüler ise, 53 x 35 metredir.

 

Pronaos (giriş) duvarlarındaki yazıtlar

Tapınağın ön galeri duvarlarında, İmparator Hadrian ve Aizonai için önemli hizmet görmüş Apuleius’u öven yazıtlar bulunur.

Pronaos duvarının dış ve iç yüzeylerinde bulunan Yunanca ve Latince yazıtlarda: tapınağın klerolarının (tarım arazileri) kiralarına ait tartışmaların ve kararların yer aldığı Hadrian dönemine ait yazışmaların birer örneği bulunur.

İmparator ile şehir arasında, bu konu ile ilgili yazışmalar, Aizonai için o kadar önemliydi ki, tapınağın ön galerisinin kuzey tarafında, özel olarak hazırlanmış bir bölüme, bu yazıt konmuş ve bugün de görülmektedir.

Aynı duvarın dış tarafındaki yazıtta ise, şehirde 4 Numaralı köprünün yazıtından tanınan M. Apulerius Eurykles’ten söz edilmektedir.

Yazıtta: Eurykles’in erdemlerinden ve şehir için yaptığı işlerden, övgü ile söz edilmektedir.

 

Çizimler-Duvarlara kazınan resimler

Tapınağın yazıtlarının ve kesme taşların üzerinde, çeşitli çizimler var.

MS 13’ncü yüzyılda Anadolu’daki Moğol istilası sonrasında, bölgeye gelen Çavdar Tatarları, tapınağın çevresine bir duvar örerek, tapınağı kale olarak kullanırlar.

Bu dönemde, tapınağın duvarlarına 300’den fazla Çavdar Tatarlarına ait: at, okçu, süvari, tuğ taşıyan süvari, kopuz çalan insanlar gibi çeşitli figürler kazınmıştır.

Grafitilerin büyük çoğunluğu, kuzey duvarının dış ve iç yüzeyinde bulunmaktadır.

Grafitilerin birçoğunun gurup halinde yapılmış olması, yapım teknikleri ve birbirini takip eden kompozisyonları, bunların aynı topluluk tarafından yapıldığını gösterir.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı

Sütunlar

Tapınağın en dikkat çekici özelliklerinden biri, sütunlarıdır.

İlk inşa edildiğinde, tapınağı çevreleyen 42 sütun bulunduğu biliniyor. Ancak bunlardan 16 sütun günümüze ulaşmıştır.

En düz olanlar “dor sütunu”, yargıç saçı şeklinde süslü olanlar “İon sütunu” ve çiçekli-böcekli en süslü sütunlar ise “Korint sütunları” dır.

Tapınağın anıtsallığını güçlendiren, monolit (tek parça) sütun gövdelerine, kaide ve başlıklar da eklendiğinde, sütunların toplam yüksekliği 9.51 metredir.

Tapınağın çevreleyen sütunların kaideleri, Asia İon tarzındadır.

Promaos (giriş) ve opisthodomos’da (arka oda) bulunan sütunlarda ise, Attik-İon kaide kullanılmıştır.

Ön ve arka yüzde (doğu-batı) 8 sütun, yan cephelerde (kuzey-güney) 15 İon sütunu bulunur.

Sütunlar 24 yivlidir.

İç bükey yivlerin genişliği altta 11 cm, yukarıda ise 9.5 cm dir.

Bu ölçüler, sütunların yukarıya doğru, zarif bir şekilde inceldiğini gösterir.

İç bükey yivlerin sonlandığı noktada, amphora motifleri vardır.

Bu motifler; üzerine gelen volütlü İon başlıklarını zenginleştirir.

Başlıkların üzerinde bulunan 3 faskiyalı arşitravlar, üst yapının günümüze kadar ulaşan mimari öğeleridir.

Tapınağın kısa taraf, ön yüzündeki orta sütun aralığı, diğer sütun aralıklarından daha geniştir. Ancak bu bir İon mimari özelliğidir.

Sütunlar ile iç mekan arasındaki uzaklık: sütunların kendi aralarındaki uzaklıktan 2 kat fazladır.

Sütunların birbirine bağlantı yerlerinde, kurşun kirişler görülür. Hatta, bu kirişlerden bazıları parçalanmıştır.

 

Akroterler 

Tapınağın bezemelerinden özellikle akroterlik ilgi çekicidir.

(Akroter: alınlık üçgeninin tepesi ve köşelerinde bulunan figürler, süslemelerdir.)

Batı alınlığında, orta akroter “akantus dalları ve yaprakları arasında Tanrıça Kybele” büstü ile bezenmiştir. Doğu alınlığındaki akroterde ise, “Zeus Büstü” bulunmaktadır.

Tapınağın altındaki galeri

Tapınakla ilgili, ilginç bir ayrıntı da burada, tapınağın altındadır.

Bu galeri, kilitleme tonozlama metoduyla inşa edilmiştir.

Celladan buraya inen bir ahşap merdiven bulunur.

Burası, bu plan ile Anadolu’da pek alışılmamış bir özellik gösterir.

Roma mimari sanatında, pek görülmeyen bir yapı biçimidir.

Çünkü benzeri yoktur.

Gelelim, galerinin yapılış-kullanım amaçlarına:

Bu konuda başlıca iki görüş bulunmaktadır.

 

1’nci Görüş

Tapınağın alt galerisinin, değerli sunuları depolamak amaçlı kullanıldığı şeklindedir.

 

2’nci Görüş

Şehrin yaklaşık 4 km güneyinde bulunan Kybele (Meter Steunene) kutsal alanındaki kültün, tapınağın inşasından sonra buraya taşındığı ve tapınakta hem Zeus’a ve hem de Kybele’ye tapınıldığı şeklindedir.

Bu görüşün kanıtı olarak şunlar tespit edilmiştir.

Tonozlu yapıda Kybele’yi simgeleyen terracota figürinleri bulunmuştur.

Ayrıca, bulunan bir yazıtta, Zeus ve Kybele yan yana yazılmıştır.

Tonozlu yapıya geçişi sağlayan geçit opisthodomosdan (arka oda), ahşaptan yapılmış bir merdivenle sağlanıyordu.

Cellaya (ana oda) geçişi sağlayan pronaos üzerinde bulunan alınlığın akroterinde bir erkek figürü bulunuyor, opisthodomos (arka oda) üzerindeki alınlığın orta akroterinde ise bir kadın figürü bulunuyor.

Daha fazla ayrıntıya girildiğinde ise: Kybele, Zeus’u koybantların gürültülü dansları eşliğinde, bir mağarada doğurmuştur.

Pausanias, Aizonai yakınlarında Steunos adını taşıyan bir mağarada, Meter Steunene adı ile Kybele’nin tapınım gördüğünü belirtmiştir.

Zeus’un, burada bir mağarada Kybele tarafından doğurulduğuna inanılmış ve hem Kybele hem de Zeus’a gönderme yapılarak Tapınak inşa edilmiştir.

Hatta, Kybele Zeus’u bir mağarada doğurduğu için, burayı tapınak alanının altına sanki bir mağara gibi inşa etmişlerdir.

 

3’ncü Görüş

Son bir görüş ise, buranın bir kehanet merkezi olduğu şeklindedir.

 

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı

Tapınağın önündeki kadın büstü

Tapınağın kuzeybatı alınlığında, bir kadın büstü vardır.

Bunun bulunması, bu tapınağın sadece tanrıların babası Zeus’a değil aynı zamanda Aizonai’te Meter Steunene adıyla tapılan Anadolu’nun Kybele tanrıçasına da adanmış olduğunu gösterir.

Ancak son araştırmalarda, tapınağın çift tanrıya ( hem Zeus’a hem de Kybele’ye) adanmış olduğu anlaşılmıştır.

Medusa görünümündeki bir zemin üzerinde, saçlı bir figürdür.

Akroter denilen bu devasa heykel, zamanında meydana gelen depremler sonucu, Zeus Tapınağının üzerinden düşmüş olmalıdır ve tapınağın önünde, buluntu yerine yakın bir yere konulmuştur.

 

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Zeus Tapınağı Agora

AGORA

Zeus Tapınağının tam önündeki sütunlu avlu ve içinde bulunan Hereon’dan oluşuyor. Mermer kaplı bir podyum üzerinde bulunan Hereon’un şehrin ileri gelenlerinden biri için yapılmış, bir anıt mezar olduğu sanılıyor.

Agoranın güneyinde, ona yapışık olarak yapılmış “Dor Agorası” var.

Çoğu köy bahçeleri ve evlerinin altında kalan bu görkemli yapıların az bir kısmı, ayakta kalabilmiştir.

Zeus Tapınağından sonra: Tapınak alanının hemen karşısında bulunan Tiyatro-Stadyum kompleksinin bulunduğu yere doğru gidiyoruz.

Yine, dar ve toprak bir yoldan bir süre ilerledikten sonra aracımızı bırakıyoruz ve büyük taş-kaya blokların üzerinde ilerleyerek, bölgeyi gezmeye başlıyoruz.

Karşımıza ilk çıkan yapı: Hamam.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Hamam
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Hamam

HAMAM

MS.3. yüzyıl ortalarından şehrin kuzeydoğusunda, aslında var olan büyük kireçtaşı bloklardan oluşan bir bina içine, ikinci büyük bir hamam yapılmıştır. Hamam mekanlarının birinde, ortada “Satyr ve Menad” betimli, kaliteli bir mozaik taban görülmektedir.

MS.4 ve 5’nci yüzyıldan sonra, bu hamamın, ana mekanı düzenlenmiş ve Aizonai’nin erken Hıristiyan cemaatinin yöneticiliğine atanan piskoposluk merkezi işlevini görmüştür.

Hamamda: merkezi bir ısıtma sistemine ait kalıntılar görülmektedir. Hamam yapısının önünde, spor çalışmalarının yapıldığı, kare biçimli büyük bir avlu olan “Palaesrtra” bulunmaktadır. Mozaikleri burada görmelisiniz.

Evet, biz yine gezimize devam edelim.

Hamam yapısından sonra: yürümeye devam ettiğimizde, karşımıza önce stadyum ve daha geride tiyatro çıkıyor. Gerçekten ortasındaki boşluk ve yanlarında oturma sıraları ile stadyum ve hemen yanındaki tiyatro, gayet belirgin olarak karşımıza çıkıyor.

Ama, bölge o kadar karışık ki, umarım ilgililer-görevliler, bir gün gelir bu karışıklığı toparlayacak düzenlemeye giderler ve kesinlikle, karşımıza “Efes” antik kentinden daha muhteşem bir kent çıkacaktır.

Taşların-kayaların üzerinde biraz da akrobatlık yaparak, kekik kokularını hissederek ve uzaktan, Zeus Tapınağını izleyerek, rüzgarın büyüsü ile bölgede gezinmeye devam ediyoruz. Bu arada, gerek Stadyum ve gerekse Tiyatro hakkında ayrıntılı bilgiler:

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Stadion ve Tiyatro
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Stadion ve Tiyatro
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Stadion ve Tiyatro
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Stadion ve Tiyatro

STADİON VE TİYATRO

Evet, burada göreceğiniz Stadion-Tiyatro kombinasyonunun, dünya üzerinde başka bir benzeri yoktur.

Yani, tiyatro o dönemlerden farklı olarak, stadyumla bitişik yapılmıştır. Aynı alanı, beraberce paylaşıyorlar.

Tiyatronun 20 bin kişi kapasiteli ve ona bitişik stadyumun ise 13.500 kişi kapasiteli olduğu sanılıyor. Uzun stadyum, hala çok belirgin. Madalya alanların şerefine madalyaları simgeleyen kabartmalar, stadyum girişinde, hala zarar görmemiş bir şekilde görülebiliyor.

Stadyumda yapılan araştırmalar: buranın MS. 160 yılından sonra yapılmaya başlandığını, aralıklarla MS. 3. yüzyıl ortalarına kadar bir yapım süreci geçtiği tahmin edilmektedir. Stadyum oturma sıraları: hafif çokgen biçimli olduğundan, yapı ortada genişlemektedir.

Stadyum’un tiyatroya bakan batı cephesi, mermer kaplı bir duvarla sınırlıdır. Daha sonra, stadyum genişletilirken, buraya ikinci bir kat eklenmiştir

Bu bölgeyi de gezdikten sonra: arabamıza biniyoruz ve geri dönüyoruz. Zeus Tapınağını geçtikten hemen sonra, sağ bölüme ara yola giriyoruz.

Sağımızda Zeus Tapınağı kutsal alanı, solumuzda bir sürü virane ev ve bunları geçiyoruz, sola kıvrılıyoruz, önce bir antik Roma dönemi köprüsü üzerinden geçiyoruz ve bu kez hedefimiz, dünyanın ilk Borsa yapısı ve antik sütunlu cadde.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Antik Köprüler
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Antik Köprüler

           

ANTİK KÖPRÜLER

Antik köprüler: Penkalas denilen (günümüzdeki Kocaçay) ırmak üzerinde bulunmaktadırlar. İlkbaharda, bugün dahi kabaran sulardan korunmak için her iki kıyıda iri kesme taşlardan yapılmış, koruma duvarı bulunuyormuş.

Köprüyü geçmeden önce, ırmak kenarına bakın, köprü başında su kenarında bir mezar taşı göreceksiniz. Ama, bu mezar taşı, bir zamanlar çamaşır yıkamak için kullanılmıştır.  Köprünün diğer başındaki mezar taşı ise, dikilmiş ve arasından bir boru geçirilerek çeşme yapılmıştır.

Şehir, bu ırmağın her iki yakasında kurulduğu için, antik dönemde, ırmak üzerinde: yalnızca yaya geçişlerine uygun bir ahşap köprü ve kesme taştan yapılan 5 köprü bulunuyordu.

Kemerli taş köprülerden, günümüze yalnızca 2 tanesi ulaşmıştır. Ahşap köprü elbette yok, ama günümüze ulaşan kemerli taş köprüler, günümüzde bile, halen gerek yaya ve gerekse araç geçişleri için izin veriyor.

Bu taş köprülerden birinin korkuluk kaidesi üzerindeki yazıtta: köprünün açılış töreninin MS. 157 yılında, Eylül ayında yapıldığı belirtiliyor. Bu köprüye, 1990 yılında, yeni korkuluklar konumlu ve yeniden kaplanmıştır.

Bir diğer köprü üzerindeki yazıtta ise: zamanında Aizonai şehrinin zenginlerinden birinin, Roma’dan dönerken denizde geçirdiği kaza sonrasında yaptığı adaktan dolayı, bu köprüyü, MS.159 yılında, yaptırdığı anlaşılıyor.

Hatta: köprüdeki deniz canlıları ve gemi kabartmaları bunun şahitleridir. Bunları anlatan, sözünü ettiğim yazıt ise, hala orada, köprünün yanında, günümüze kadar ulaşmış, okunabiliyor.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Borsa
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Borsa
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Borsa
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Borsa

             

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Borsa
Şimdi sırada, dünya üzerinde ilk “Borsa” yapısı olarak kabul edilen bir yere gidiyoruz.

Buraya ulaşmadan hemen önce, yine bir  Roma dönemi taş köprüsünden geçiyoruz. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, bu köprülerden günümüze kadar ulaşan iki tanesi, hala, ulaşımda kullanılıyor.

Muhteşem bir duygu ile, köprünün üzerinden araba ile geçiyoruz ve hemen orada bulunan bölgeye arabamızı park ediyoruz. Hemen karşımızda: bir boşluk alan, onun sağında bir minare kalıntısı görülüyor.

Alanın sol bölümünde ise yine birkaç sütun görülüyor. Bulunduğumuz alanın dere kıyısında kalan bölümünde ise: tamamen harabe haline gelmiş, yıkık veya yıkılmak üzere olan evler harabeleri var.

Ama, köprünün hemen yanında, Çavdarhisar Belediyesi tarafından yapıldığı yazılı, ahşaptan yapılmış tuvalet nispeten temiz görüntüsü ile ve buraya gelenlere bir
hizmet olarak, gayet iyi düşünülerek yapılmıştır.

Evet önce Borsa yapısı yani yuvarlık yapıdan söz etmek istiyorum.

YUVARLAK YAPI-MACELLUM

1970 yılındaki büyük Gediz depreminde, burada bulunan köy camisi yıkılınca, ortaya bir yapı kalıntısı çıkıyor. Bunlar araştırıldığında ise, buranın yuvarlak bir yapı olduğu anlaşılmış ve Macellum ismi ile anılmaya başlanmıştır.

Evet, bu yuvarlak yapı, büyük olasılıkla MS.2. yüzyılda gıda pazarı, et ve balık pazarı olarak kullanılmıştır.

Yapının bir duvarında: bir kanun yazılıdır. Bu kanunda: borsada toplanan malların fiyatları belirlenirken, bütün mamullerin alabileceği en yüksek fiyat belirleniyor ve fiyatlar sınırlandırılıyordu.

Kanunun belirleyicisi: Roma imparatoru Diocletianus’tur. İmparator, 301 yılında enflasyonla mücadele için, ücret tespitleri yapar. İmparatorluk pazarlarında satılan tüm malların satış fiyatlarını belirler ve fiyat artışlarını, yani enflasyonu engeller.

Örneğin: kuvvetli bir köle, 2 eşek fiyatına, yani 30 bin dinara, bir at ise 3 köle fiyatına eşitlenir. Tüm bunlar: Macellum denilen ve dünyanın ilk borsa binası unvanını alan bu yapının duvarlarında yazılıdır.

Takip eden dönemde, tüccarların stok yapmaları ve bazı sorunlar ortaya çıktığından, serbest dalgalanmalara geçilmiştir. Evet, yapının duvarlarındaki yazıtta belirtilen bu kanan Romalılar tarafından kapitalizmin ağır kurallarına karşı çıkartılan devletçi kanun olarak tarihe geçer.

Antik  dönemde, yapının hemen yanındaki 6-7 metre yüksekliğindeki kuleye çıkarak, ürünlerin satılabileceği fiyatlar belirleniyormuş.

Yapının bulunduğu cadde kenarındaki sütunların bir kısmı, restorasyon çalışmalarında ayağa kaldırılmıştır.

Dükkan kapıları, bu sütunlu yola açılıyormuş.

Borsa yapısının hemen yanında bulunan cami minaresi kalıntısının içinden, dar merdivenlerden çıkarak üst bölüme ulaşabilirsiniz.

Buradan sonra, hemen 50 metre soldaki sütunlu antik caddeye gidiyoruz. Burası da, birkaç sütun görülebilen ve yer döşemesindeki büyük yassı mermerler olan bir cadde yapısıdır. Bir zamanlar, elbette daha haşmetli ve daha büyük olması gerekirdi.

Günümüzde ise, bu muhteşem cadde, her iki yönde, yine bölgedeki virane-harabe evlerin önünde kesiliyor. Sanırım bu evler ortadan kaldırıldığında, cadde tüm ihtişamı ile ortaya çıkacaktır.

Evet, bu antik sütunlu cadde hakkındaki ayrıntılı bilgiler:

Kütahya Çavdarhisar Aizonai Antik Sütunlu Cadde
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Antik Sütunlu Cadde
Kütahya Çavdarhisar Aizonai Antik Sütunlu Cadde

             

 

 

 

 

ANTİK SÜTUNLU CADDE

Yuvarlak yapıyı kuzeydoğudan sınırlayan köy evinin arkası, 1991-1995 yılları arasında kazılmıştır. Burada, sütunlu galerilerle çevrili olan ve buluntulara göre, MS. 400 yıllarına tarihlenen sütunlu bir cadde ortaya çıkarılmıştır.

Sütun ve kaide parçaları, neredeyse tamamıyla ele geçirildiğinden, mermer tanımlamaları az miktarda yapılarak yeniden ayağa kaldırılmıştır.

Ayağa kaldırmada kullanılmayan mimari parçalar, galerilerin arka taraflarına yerleştirildiler. Ayrıca, malların satışa sunulduğu dükkanların girişi de buradaydı. Günümüzde arkadlar gibi insanları yağmur ve güneşten koruyan çatının yapılması için, antik diğer yapılardan malzemeler sağlanmıştır.

Değişikliğe uğrayıp kullanılmayan yalnız mimari parçalar değil, aynı zamanda terk edilmiş yapılardaki heykeller de yerlerinden alınarak buraya konulmuşlardır.

Böylece kuzeydoğu galerilerinin önünde bir yazıt kaidesi önünde, soylu bayan Markia Tapeiz onur yazıtı, fülüt çalan panter postlu çıplak bir Sapyerenin mermerden heykeli, bir araya getirilmiştir.

Evet, burada, yapımı için tapınak yıkılan ve 6. yüzyıla kadar varlığını koruyan sütunlu bir cadde görülüyor.

Cadde bir deprem sonucunda harap olmuş, sütunları yıkılmıştır. Sütunlu caddenin yapılması için ortadan kaldırılan tapınak ise, daha önceki dönemlerden kalan Artemis Tapınağıdır. Antik sütunlu caddenin, Roma imparatoru Claudius  döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Zengin süslemeleriyle dikkati çeken kuzeydoğu galerilerinin görkemli ion başlıkları, biraz önce sözünü ettiğim ve yıkılan tapınağa aittir. Sütunlu caddenin uzunluğunun 450 metre olduğu tahmin ediliyor.

Evet, özellikle ve mutlaka sizlerin de dikkatini çekecektir ki, bu bölge, diğer bölgelerden farklı olarak ziyaretçiler tarafından yoğun olarak kirletilmiş olarak görülüyor.

Her yan: bira şişeleri, pet su şişeleri, sigara paketi ve diğer birçok atık ile kirletilmiş durumda. Sanırım buraya yetkili-görevliler pek uğramıyorlar, bence buraya insanların bu tür atıkları atmaları için, birkaç çöp kutusu-tenekesi konulsa, bu pislik olmayacaktır.

Kütahya Çavdarhisar Aizonai

Evet, burayı da gezdikten sonra: bölgedeki diğer gezilebilecek yerler hakkında, sizlere kısa kısa bilgiler vermek istiyorum. Gerek buraya ayırdığınız zaman ve gerekse ilgi düzeyinize göre, belirteceğim yerler arasından seçin ve gidip buraları da gezebilirsiniz.

NEKROPOLLER

Şehrin ne kadar büyük olduğu, onu çevreleyen nekropollerin büyüklüğünden anlaşılmaktadır. Nekropollerde: çok çeşitli mezar tipleri görülmektedir. Çok sayıda lahitler, Frigya ve Aizonai bölgesi için, tipik olan kapı biçimli mezar taşları, bunlar arasındadır.

Kapı biçimli mezar taşları: mezar mimarisinde, öbür dünyaya geçişi sembolize eder. Çoğu, MS.2. yüzyıla ait olan bu taşlar üzerinde bulunan yazılardan, kimin mezarı olduğu, ya da kimin vakfettiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca mezar sahibini gösteren işaretler görülür. Kadın mezar taşları üzerinde: yün, yapağı bulunan sepet ve ayna, erkeklerin kinde ise: kartal, aslan ve boğa resimleri bulunmaktadır.

1990 ve 1991 yıllarında yapılan kazı çalışmalarında : Aizonai’nin 2 km. güneybatısında, Meter Steunene kutsal alanına giden kutsal yolda: görkemli iki mezar yapısı ortaya çıkarılmıştır.

Haçvari plana sahip, batıdaki mezar yapısı içinde: lahit koymak için yapılmış nişler bulunmaktadır. Bugün: Kütahya Müzesinin ana salonunda sergilenen, Helenlerle-Amazonların savaşını gösteren üstün kaliteli lahit, işte burada bulunmuştur.

Doğudaki dört kemerli yapı; Ortaçağ’da küçük bir Bizans şapeline dönüştürülmüştür. Burada da, Eros betimli mermer lahidin alt kısmı bulunmuştur.

Bu parça da, Kütahya Müzesinin bahçesinde sergilenmektedir. Lahitler ve dolayısı ile mezar yapıları, MS.155-165 yılları arasına tarihlenmektedir.

METER STEUNENE KUTSAL ALANI

Şehrin bilinen en eski kutsal alanı “Tanrıça Meter Steunene” ye ait kült yeri olan, işlenmiş kayalarla mağara ve bugün çökmüş durumdaki derin kaya indir.

Burada, 1928 yılında yapılan kazılarda: ele geçirilmiş pişmiş toprak kült figürinleri, MÖ.1. yüzyıl ile MS.2. yüzyıl arasına tarihlenmektedir. Bu da Meter Steunene kutsal alanının, MÖ.1. yüzyıldan çok önceleri bile kullanıldığını göstermektedir.

Kaya kesintisinin üstünde taşlardan örülmüş yuvarlak iki kurban çukuru da kutsal alanın,  daha erken dönemlerine ait olmalıdır. Burada, halkın inancına göre, kaya oluşumlarında yaşadığına inanılan, dağların ve doğanın hakimi, Anadolu’nun ana tanrıçasına adaklarda bulunuyorlardı.

ANTİK BARAJ VE TAŞ OCAKLARI

Sel felaketinden korunmak için, antik dönemde, Penkalas Nehri (Bedir dere) üzerine inşa edilmiştir. Günümüze, iyi korunarak gelmiş bir baraj duvarı var.

Bu yapı, çoğu oturma basamağı olan, devşirme, mermer parçalarla birbirinden ayrılmaktadır. Baraj duvarının üst kesimlerindeki kayalıklarda, antik dönemde, buranın taş ocağı olarak kullanıldığını işaret eden izler görülmektedir.

Kütahya Dumlupınar

Kütahya Dumlupınar

Bir süre önce: Kütahya ilinden ayrılarak, Afyonkarahisar iline bağlanmak için, ilçe halkı arasında referandum yapılmasına kadar ileri giden bir düşüncenin yaşandığı ilçe. Aynı zamanda: Kurtuluş Savaşımızın, en kritik anlarının yaşandığı ve binlerce şehidimizin kanı ile ıslanan bir yöre.

ULAŞIM

Kütahya, Uşak, İzmir kara yolu ve Afyon, Uşak, İzmir demir yolu üzerinde kuruludur. İlçenin il merkezine uzaklığı: 83 km. dir.  Dumlupınar-Afyon arası uzaklık: 65 km. Dumlupınar-Uşak arası uzaklık: 60 km. Dumlupınar-Ankara arası uzaklık: 312 km. Dumlupınar-İstanbul arası uzaklık: 471 km. dir.

TARİH

Yöredeki ilk yerleşim: Allıören Höyüğünün, ilk Tunç çağında, yerleşim yeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Yine, bu bölgede, Roma döneminden kalma, Nekropol alanları bulunmaktadır. “Dumlu” eski Türkçede “soğuk” anlamına gelmektedir. Dumlupınar: Soğuk pınar anlamına gelir.

Dumlupınar ilçesinin eski ismi: Dondupınar. Bunun dayanağı ise: bugünkü Merkez Camisinin bitişiğinde olan bir pınarın suyunun soğuk olması nedeniyle, eskiden beri, halk arasında, “dondupınar” olarak söylenen sözün, zamanla değişerek “Dumlupınar” adını almasından kaynaklandığı söylenir.

Selçuklu akıncı beylerinden, Cafer Gazi: Bizans üzerine akınlar yaparken, şehit  düşmüş ve şu andaki Dumlupınar şehitliğinin bulunduğu tepede gömülmüştür. Kaçak kazılar sırasında, bu mezar tahrip edilmiştir.

Takip eden tarihi süreçte ise: ilçe, sık sık düşman işgaline uğramış ve büyük yıkımlar yaşamıştır. II. İnönü savaşında, Refet Bele komutasındaki ordumuz, güney kanatta, Yunanlıları yener, ancak: Komutanlarının sözünü dinlemeyen ve galeyana gelen askerlerimiz, Yunanlıların peşleri sıra kovalamaya başlar ve bunun üzerine, Yunanlılarla, yeniden çatışmaya girilir ve bu sefer, bizim askerlerimiz yenilir.

Bunun üzerine: İngilizler, saldırı savaşı yapamadığımızı anlarlar. Daha sonra; Sakarya savaşı yapılır.

GENEL

İlin, güney doğu bölümündedir. Denizden yüksekliği 1222 metredir.

İklimsel olarak: yazları serin ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Özellikle, çok kar yağar. Gece ile gündüz arasındaki ısı farkı, oldukça fazladır.

Son yıllardaki iç göç dalgasından, Dumlupınar da fazlasıyla etkilenmiş olup, genç nüfusun büyük bölümü, büyük şehirlere göç etmiştir. 1970 Gediz depreminden sonra, ağırlıklı olarak başta Almanya olmak üzere, çok sayıda aile, çalışmak için Avrupa’ya gitmiştir.

Dumlupınar’ın: Kurtuluş Savaşımızda, çok büyük yeri ve önemi bulunmaktadır. Bu nedenle: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun, gelecek kuşaklara aktarılmasında, büyük önemi bulunmaktadır. İlçenin tamamına yakını: “Tarihi Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

NE YENİR

Dumlupınar, yüksek bir yaylada kurulu olduğundan: peyniri çok meşhur ve harika güzelliktedir. Mutlaka, yayla peynirini tadın.

NE SATIN ALINIR

Çini ve seramik ürünleri, Dumlupınar Şehitliğindeki satış mağazasında satılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Kütahya Dumlupınar Başkomutanlık Tarihi Milli Parkı

BAŞKOMUTANLIK TARİHİ MİLLİ PARKI

Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sonunda, 30 Ağustos 1922 tarihinde, Dumlupınar’da, Büyük Zafer elde edilmiştir. Aziz şehitlerimizin hatırasına: 26 Ağustos 1992 tarihinde, Büyük Taarruzun 70. yıl dönümünde, 137.000 şehidimizin anısına: Kurtuluş Savaşımızın geçtiği, Zafertepe, Çalköy ve Dumlupınar’daki bu topraklar üzerine: şehitlik, müze ve anıtlar yapılmıştır. Milli parktaki: bu anıt, müze ve şehitlikler şunlardır:

Zafertepe Çalköy’de: Zafer Anıtı (Başkumandan Meydan Savaşı komuta yeri), Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı, Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi Anıtı, Atatürk Anıtı.

Dumlupınar İlçesinde: Atatürk Evi Müzesi, Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi, Dumlupınar Şehitliği ve içinde: Mehmetçik Anıtı, Şehit Baba-Oğul Anıtı, Milisler Anıtı, Gazi Mustafa Kemal Paşa-İsmet Paşa-Fevzi Çakmak Paşa (Üç komutan) Anıtı bulunmaktadır.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

DUMLUPINAR ŞEHİTLİĞİ

Ankara-İzmir kara yoluna: 700 metre uzaklıktadır. Şehitlik; Dumlupınar ilçe merkezine ise, 1.5 km. uzaklıktadır.

Dumlupınar Meydan Muharebesi, büyük taarruzun en kanlı çarpışmasıdır. Bizim verdiğimiz 10 bin şehide karşılık, düşmanın kaybı 100 bin üzerindedir. Bir baş komutanın, komuta ettiği bir meydan muharebesi olarak, tarihte ilk ve tektir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Şehitlik inşaatında, Çanakkale şehitliğinde olduğu gibi, Kayseri taşı kullanılmıştır. Şehitlikte: 500 er ve erbaş ile, 100 subay için mezar taşı bulunmaktadır. Mezarlara, çevredeki kazılarda elde edilen şehit kemikleri gömülüdür. Şehit adları seçilirken, yurdun dört bir yanından temsilci bulunmasına özen gösterilmiştir.

Şehitliğin kapısından girince: mermer bir platform üzerinde ortada Atatürk, sağında Fevzi Çakmak, solunda ise İsmet İnönü; bunların üçünün bronzdan yapılmış heykelleri var.

Atatürk’ün boynunda dürbün, sol elinde ise bir baston var. Sağ elini, ileriye doğru uzatmış bir şekilde durmaktadır. Her üçü de, Kurtuluş Savaşında, giydikleri tarzda, askeri üniformalı olup, başlarında kalpak var.

Kurtuluş Savaşında savaşan Türk halkını temsil eden “Milis Anıtı”: mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, üçlü bir heykel gurubudur. Önde, ortada diğerlerine göre biraz daha ileriye çıkmış olan, genç bir milis, omzunda fişeklik ve sağ elinde tuttuğu bir tüfek ile canlandırılmıştır.

Sağında, biraz arkasında, kucağında çocuğu ile, genç bir kadın, Kurtuluş Savaşındaki çocuğunu, arkasına bağlayıp cepheye mermi taşıyan cefakar Türk kadınını sembolize ediyor. Sol tarafta ise, yine biraz geride, yaşlı, sakallı, başı kalpaklı, yarı asker giyimli, bir erkek sol kolunu ileriye doğru uzatarak, parmağıyla ileriyi işaret etmekte olup, Kurtuluş Savaşının, genç-yaşlı demeden, topyekun bir mücadele olduğunu gösterir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Tepedeki Mehmetçik Anıtına giden merdiven basamaklarının sağında ise, bir trajediyi canlandıran “Şehit Baba-Oğul Anıtı” var. 1912 yılında, oğlu Mehmet 8 yaşında iken askere giden Çetmili Kara Ali Çavuş’un hikayesini anlatır. Balkan savaşına giden Ali Çavuş, sırasıyla: Galiçya, Hicaz, Yemen ve Kafkasya’da cepheden cepheye koşarak, 11 yıl, köyünden ve ailesinden uzak kalır.

Milli Mücadele başlayınca da doğu cephesinden Kurtuluş Savaşına koşar. Dumlupınar’da, Başkomutanlık Meydan Savaşında, 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşır. Mehmet onbaşı, onun 11 yıl önce, köyünde bıraktığı oğludur.

Baba-Oğul’un sevinci kısa sürer, 31 Ağustos günü, Kara Ali Çavuş, oğlunun kolları arasında şehit olur. Oğlu Mehmet ise, 9 Eylül’de, İzmir’e giren birliğin başında şehit düşer. Bronzdan yapılmış, bu ikili heykel de, genç oğul şehit babasını kucağında taşımaktadır.

Anıtın altındaki mermer kitabede ise: bu hikaye anlatılmakta ve sonrada “Yüce kahramanları, minnet ve şükranla anıyoruz” denilmektedir.

Şehitliğin kapısından girince: tam karşıdaki mermer merdivenlerle çıkılan tepeciğin üzerinde mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, elinde süngüsü ile, bu savaşta şehit olan, isimleri bilinmeyen askerlerimizi temsil eden “Mehmetçik Anıtı” bulunmaktadır.

Şehitliğin giriş kapısı ile Mehmetçik Anıtına çıkan merdivenlerin arasındaki geniş çimenlik sahada, isimleri tespit edilebilen şehitlerimizin mermerden yapılmış, sembolik mezarları bulunmaktadır.

Her yıl 7000 kişinin ziyaret ettiği bu mekanda, şehitleri anma töreni, büyük bir vatandaş topluluğu ile düzenleniyor. Özellikle: 26-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen Zafer Haftasında, yoğun kalabalıklar geliyor.

Kütahya Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

1997 yılında hizmete açılmıştır. İlçe merkezinde, 2 katlı bir binadadır. Müzede: Kurtuluş Savaşına ait: çeşitli silah, kılıç vb. gibi malzemeler ile, o günleri yansıtan fotoğraflar ve eserler sergileniyor. Müzenin toplam 139 adet eseri bulunuyor.

Kütahya Dumlupınar Atatürk Evi

DUMLUPINAR ATATÜRK EVİ

Dumlupınar Büyükaslan köyünde bulunuyor. 30 Ağustos 1922 günü, 61. Tümen tarafından kurtarılan ilçede, Atatürk aynı gece bir evde konaklamıştır. Evet: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldığı ve Dumlupınar Başkomutanlık Karargahı olarak da kullanılan ev: burada, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.

2003 yılında ise, ziyarete açılmıştır. Atatürk: burada bir gece konaklamış, daha sonra ise kendi odasını Halide Edip Adıvar’a bırakarak, çatısına kurulan çadırda kalmıştır.

Afyonkarahisar tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

 

Kütahya Tavşanlı

Kütahya Tavşanlı

Leblebi mi, kömür mü, termal tesisler mi? Hepsi, bu yörede aynı ölçüde öneme sahip, ama özellikle termal kaplıca özelliği taşıyan tesisler, muhteşem bir rahatlık açısından bence en önde.

ULAŞIM

İl merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Yani: 50 km. uzaklıktadır. Tavşanlı’dan İzmir’e ulaşım: Çavdarhisar ve Uşak üzerinden yapılır. Bursa üzerine ulaşım ise: Orhaneli-Dursunbey üzerinden sağlanır. İlçe, aynı zamanda, İzmir demir yolu üzerindedir.

Evet Tavşanlı, demir yolu taşımacılığında da önemli bir merkezdir. Tavşanlı garından, günde 8 ekspres ve posta treni giriş-çıkış yapıyormuş.

Kütahya Tavşanlı

TARİHİ

Çok eski ve zengin bir kültürel yapı üzerinde yükselmiştir. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular, tarihin kalkolitik çağda başladığını göstermektedir.

Daha sonra: yörenin “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği ve yerleşildiği görülür. İlçe merkezinde, çeşitli yerlerde yapılan araştırmalarda  bulunan mermer, stel, lahit, lahit kapağı ve bazı mimari yapıtlarda, yoğun bir Roma yerleşmesinin bulunduğu görülür.

Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans topraklarında kalan kent: Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Anadolu Selçuklularına ve daha sonra ise Germiyanoğulları’na bağlanmıştır. 1378 yılında, Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıt ile evlendirince, bölge toprakları, Osmanlılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yöreye tavşanlı adının verilmesine de, bu zamanda rastlanır. Kasaba yakınlarındaki fundalıklar içinde çok tavşan olmasından ve bu civarda bolca tavşan avlanmasından dolayı, Yıldırım Beyazıt tarafından, bu bölgenin adının “Tavşanlı” olarak söylendiği rivayet edilmektedir.

2006 yılında, Çardaklı mahallesi yakınlarında bulunan 100 metre karelik mozaik, Roma dönemine ait bir evin kalıntılarıdır. Bu mozaiğin tahrip olmamış kısmı ise 52 metre karedir. Çıkan bu kalıntının en önemli özelliklerinden birisi de, üzerinde cam mozaiklerin olmasıdır.

ADI: Eski adı olan “Harguş” Farsçada: tavşan anlamına geliyor. Bu nedenle, günümüzdeki adı “Tavşanlı” olarak değişe gelmiştir. Bir diğer söylentiye göre: Arapçada “tav” leblebi anlamında kullanılmaktadır.

Bu yörenin leblebisi meşhur olduğundan: “tavı” şanlı olarak adlandırılan ilçenin ismi, günümüze “Tavşanlı” olarak ulaşmıştır.

GENEL

İlçenin ekonomik canlılığının belkemiği: kömür ve leblebi. Bunun dışında: madencilik, ticaret, hayvancılık ve tarım yapılmaktadır. Madencilik denilince, elbette: Garp Linyitleri İşletmesi tarafından, 1940 yılından bu yana “Tunçbilek” bölgesinde, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Tunçbilek’de, yer altında ve yer üstü ocaklarında, yılda 5 milyon ton kömür çıkartılmaktadır. Bunun dışında: krom, manyezit, manganet, barit, fluorit ve şist gibi madenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca: Tunçbilek Termik Santralında; bölgenin büyük kısmının ihtiyacını karşılayacak miktarda, elektrik üretimi yapılmaktadır.  Leblebiden söz etmişken, günümüzdeki Çorum leblebisinin de, bu yöreden gittiği söylenmektedir.

İlçe merkezinde: Salı, Cuma ve cumartesi günleri kurulan pazarlar var, yöresel ürünleri temin etmek için, bu pazarlara mutlaka uğramanızı öneriyorum. Özellikle: cumartesi günleri kurula Pazar, çok eski dönemlerden bu yana geleneksel olarak kurulmaktadır. İlçeye büyük canlılık getirmektedir.

Tavşanlı ilçesinin diğer en büyük özellikleri: burada bulunan termal kaplıcalardır. Özellikle: Göbel bölgesinde termal tesisler var. Bunların dışında: termal özellikler taşıyan, oteller de var.

İlçe, II. Derece deprem kuşağındadır. Kütahya ilçeleri arasında, en fazla şehir nüfusuna sahiptir.

LEBLEBİ

İlçede, 3 asırdan bu yana, ata mesleği olarak leblebi üretimi yapılıyor. Özellikle, Çukurköy beldesi halkının büyük çoğunluğu leblebicilik yapıyor. 6 bin nüfuslu beldede, her evin altında, leblebi imalathanesi var.

Çok sayıdaki üretici ile, leblebiciler odası bile kurulmuş. Tavşanlılı üreticiler, şimdiye kadar, 32 çeşit leblebi üretmeyi başarmışlar. Türkiye’nin en lezzetli, kaliteli ve bol çeşitli leblebilerini üreten İlçe, Türkiye’nin bütün illerinin yanı sıra, yurt dışına da gönderiliyor. Haftada ortalama 75-100 ton, yılda ise 5 bin ton leblebi üretimi yapılıyor.

Leblebinin imalatı şu aşamalardan geçiyor. Kütahya, Balıkesir, Uşak ve çevre yörelerden nohutlar alındıktan sonra, imalathanede, tozu alınarak eleminasyon sisteminden geçiriliyor.

Sınıflandırılan nohutlar, 150 ile 350 derece arasında birer gün ara ile 3 kez tavlanarak sergiye alınıyor. Sergide, 1 ay ile 1.5 ay dinlendirilen nohut, sulama kazanlarında sulandırıldıktan sonra, nemini atması için kıl çuvallarda dinlendirilir.

LEBLEBİ VE KÖMÜR FESTİVALİ

Belediye tarafından düzenlenen festivalde: halk konserleri tertip ediliyor. Eylül ayının ilk günlerinde yapılıyor. Yapılış tarihi: ilçenin düşman işgalinden kurtuluş günü olan, 3 EYLÜL tarihi. Leblebicilik konusunda, Türkiye’nin tek söz sahibi olan yöresinin tanıtılması amacıyla düzenleniyor.

KONAKLAMA

İlçe içinde öğretmenevi bulunmaktadır. Otel olarak kullanılan 5 odada, 14 yatak bulunuyor. Ortak kullanım olarak: banyo ve 24 saat sıcak su var. Lokal, 1 oyun salonu, 1 kütüphane, 1 konferans salonu, 2 dinlenme salonu bulunuyor. Rezervasyon için, telefon numarası: 274-6143895

NE YENİR

İlçe mutfağının özellik gösteren yemekleri şunlardır: güveç, çevirme çorbası, cimcik aşı, kulak, mantı, bitli helva da denilen susamlı helva ve çekme helva. Bu yemekler, yöresel özellikleriyle öne çıkıyor. Mutlaka tatmalısınız, özellikle Saray helvasını öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Tavşanlı’nın leblebisi meşhur. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik leblebi alabilirsiniz. Özellikle: şeker kaplamalı leblebi öneriyorum.

Bunun dışında, buraya özgü el sanatlarının başında: Tavşanlı kilitleri gelir. Tavşanlı kilidi: 23 parçadan oluşuyor. Bu parçaların bir araya gelip monte edilmesi için 33 adet delik açılıyormuş. Genelde, bu kilitler, sipariş üzerine yapılıyor. Kapı, ambar, dolap ve sandık kilitleri de imal ediliyor.

Burada: tahta kaşıkçılıkta yapılıyor. Hem de Osmanlı döneminden bu yana. Yapılan bu sırlanmış kaşıkların üzerinde, beyitler ve deyimler bulunuyor. Son olarak, Tavşanlıda, bir de, has iğne oyaları özel. 1981 yılında yapılan yarışmalarda, ipekten yapılan bu oyalar Türkiye birincisi ve ikincisi olarak ön plana çıkmışlar.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Tavşanlı Belediye Müzesi

BELEDİYE MÜZESİ

Ulu cami mahallesinde, Belediye Meydanındadır. 1989 yılında hizmete açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimindedir.

Müzede: sergilenen çeşitli buluntular, neolitik, kalkolitik, eski tunç dönemlerinden kalmadır. Eski belediye binası olarak kullanılan sivil mimarlık örneği yapının ikinci katında hizmet vermektedir. Müzede: 115 arkeolojik, 139 Etnografik ve 109 sikke sergilenmektedir. Sergilenen bu eserler, Tavşanlının tarihini yansıtan en güzel görsel eserlerdir. Giriş ücretsizdir. Belediye bünyesinde bu tür müze, ülkemizde pek fazla yok.

KAVAKLI CAMİİ

Tavşanlıda yapılan ilk camidir. Hayırsever bir Yörük tarafından yaptırılmıştır. 1118 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı döneminde, 1798 yılında, tamir görmüştür. En son olarak 1946 yılında restore edilmiştir.

Kütahya Tavşanlı Göbel Kaplıcaları

GÖBEL KAPLICALARI

Tepecik köyü yolu üzerindedir. İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Bu tesiste: bay ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere: 2 adet yarı olimpik yüzme havuzu, Türk hamamı, terleme odaları ve içinde havuz bulunan, 4 adet özel banyo bulunmaktadır. Burada, lojman statüsünde, 34 adet daha tesis bulunmaktadır. Bunlar: yarım pansiyon olarak hizmet vermektedirler. Ancak, gitmeden önce elbette rezervasyon yaptırmanız şart. (Telefon: 0274-6532900)

Bu kaplıcanın suyunun yararları: romatizma ve cilt hastalıklarının yanı sıra, açık yaraların kapanmasına da şifalı gelmektedir. Ayrıca, bol oksijenli ortamı nedeniyle, astım hastalıklarına da iyi gelir. Bunun dışında, kaplıcanın suyu: cilt hastalıklarına, romatizmaya, mide ve bağırsak ülserine, çocuk felcine, kırık ve çıkıklara iyi gelmektedir.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 32 derece, debisi ise saniyede 50 litrenin üstündedir Kaplıcalar, Tavşanlı Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kütahya Tavşanlı Frig Kaya Mezarları

FRİG KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu bölgede yapılan araştırmalarda; o dönemlerde, bölgenin “Phrygia Epictetus” yani “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği öğrenilmiştir.

Ancak, bu yörede bulunan üç höyükte henüz resmi kazılar yapılmamıştır. Bu höyüklerin ve yakın çevrelerinin, önceki tarihi süreçte, bu yörenin yerleşim yeri olduğunun göstergesidir.

TABİATI KORUMA ALANI- VAKIF ORMANI

Vakıfköy sınırlarındadır Kütahya-Tavşanlı karayolunun 28. km. den ayrılan 12 km. lik yol ile ulaşılmaktadır. Toplam alanı 685 hektardır.

Tavşanlının adının duyulmasının en büyük nedenlerinin başında: dünyanın başkaca hiçbir yerinde yayılım alanı kalmamış olan “Premidal Karaçam” türü bir ağacın bolca bulunduğu Vakıf Ormanıdır.

Mehmetcik olarak da bilinir. Burada: iğne yapraklı piramidal çalar var. Bunun yanı sıra, Topçam adı verilen ağaç cinsi de bulunuyor. Bu çam türüne : Vakıfköy’ün yanı sıra, aynı zamanda diğer bazı köylerde de rastlanıyor.

Halk arasında, bu çama “Selviçam” veya “Uzunçam” ismi veriliyor. Yine, Vakıfköy sınırları içindeki sahada: ardıç, saçlı meşe,  titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçları da bulunuyor. Vakıf Ormanı: bugüne dek, pek çok bilim adamı ve konuyla ilgilenen ve dünyanın çeşitle yerlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramış ve uğramaktadır.

Çavdarhisar tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.