Kütahya Dumlupınar

Kütahya Dumlupınar

Bir süre önce: Kütahya ilinden ayrılarak, Afyonkarahisar iline bağlanmak için, ilçe halkı arasında referandum yapılmasına kadar ileri giden bir düşüncenin yaşandığı ilçe. Aynı zamanda: Kurtuluş Savaşımızın, en kritik anlarının yaşandığı ve binlerce şehidimizin kanı ile ıslanan bir yöre.

ULAŞIM

Kütahya, Uşak, İzmir kara yolu ve Afyon, Uşak, İzmir demir yolu üzerinde kuruludur. İlçenin il merkezine uzaklığı: 83 km. dir.  Dumlupınar-Afyon arası uzaklık: 65 km. Dumlupınar-Uşak arası uzaklık: 60 km. Dumlupınar-Ankara arası uzaklık: 312 km. Dumlupınar-İstanbul arası uzaklık: 471 km. dir.

TARİH

Yöredeki ilk yerleşim: Allıören Höyüğünün, ilk Tunç çağında, yerleşim yeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Yine, bu bölgede, Roma döneminden kalma, Nekropol alanları bulunmaktadır. “Dumlu” eski Türkçede “soğuk” anlamına gelmektedir. Dumlupınar: Soğuk pınar anlamına gelir.

Dumlupınar ilçesinin eski ismi: Dondupınar. Bunun dayanağı ise: bugünkü Merkez Camisinin bitişiğinde olan bir pınarın suyunun soğuk olması nedeniyle, eskiden beri, halk arasında, “dondupınar” olarak söylenen sözün, zamanla değişerek “Dumlupınar” adını almasından kaynaklandığı söylenir.

Selçuklu akıncı beylerinden, Cafer Gazi: Bizans üzerine akınlar yaparken, şehit  düşmüş ve şu andaki Dumlupınar şehitliğinin bulunduğu tepede gömülmüştür. Kaçak kazılar sırasında, bu mezar tahrip edilmiştir.

Takip eden tarihi süreçte ise: ilçe, sık sık düşman işgaline uğramış ve büyük yıkımlar yaşamıştır. II. İnönü savaşında, Refet Bele komutasındaki ordumuz, güney kanatta, Yunanlıları yener, ancak: Komutanlarının sözünü dinlemeyen ve galeyana gelen askerlerimiz, Yunanlıların peşleri sıra kovalamaya başlar ve bunun üzerine, Yunanlılarla, yeniden çatışmaya girilir ve bu sefer, bizim askerlerimiz yenilir.

Bunun üzerine: İngilizler, saldırı savaşı yapamadığımızı anlarlar. Daha sonra; Sakarya savaşı yapılır.

GENEL

İlin, güney doğu bölümündedir. Denizden yüksekliği 1222 metredir.

İklimsel olarak: yazları serin ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Özellikle, çok kar yağar. Gece ile gündüz arasındaki ısı farkı, oldukça fazladır.

Son yıllardaki iç göç dalgasından, Dumlupınar da fazlasıyla etkilenmiş olup, genç nüfusun büyük bölümü, büyük şehirlere göç etmiştir. 1970 Gediz depreminden sonra, ağırlıklı olarak başta Almanya olmak üzere, çok sayıda aile, çalışmak için Avrupa’ya gitmiştir.

Dumlupınar’ın: Kurtuluş Savaşımızda, çok büyük yeri ve önemi bulunmaktadır. Bu nedenle: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun, gelecek kuşaklara aktarılmasında, büyük önemi bulunmaktadır. İlçenin tamamına yakını: “Tarihi Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

NE YENİR

Dumlupınar, yüksek bir yaylada kurulu olduğundan: peyniri çok meşhur ve harika güzelliktedir. Mutlaka, yayla peynirini tadın.

NE SATIN ALINIR

Çini ve seramik ürünleri, Dumlupınar Şehitliğindeki satış mağazasında satılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Kütahya Dumlupınar Başkomutanlık Tarihi Milli Parkı

BAŞKOMUTANLIK TARİHİ MİLLİ PARKI

Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sonunda, 30 Ağustos 1922 tarihinde, Dumlupınar’da, Büyük Zafer elde edilmiştir. Aziz şehitlerimizin hatırasına: 26 Ağustos 1992 tarihinde, Büyük Taarruzun 70. yıl dönümünde, 137.000 şehidimizin anısına: Kurtuluş Savaşımızın geçtiği, Zafertepe, Çalköy ve Dumlupınar’daki bu topraklar üzerine: şehitlik, müze ve anıtlar yapılmıştır. Milli parktaki: bu anıt, müze ve şehitlikler şunlardır:

Zafertepe Çalköy’de: Zafer Anıtı (Başkumandan Meydan Savaşı komuta yeri), Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı, Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi Anıtı, Atatürk Anıtı.

Dumlupınar İlçesinde: Atatürk Evi Müzesi, Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi, Dumlupınar Şehitliği ve içinde: Mehmetçik Anıtı, Şehit Baba-Oğul Anıtı, Milisler Anıtı, Gazi Mustafa Kemal Paşa-İsmet Paşa-Fevzi Çakmak Paşa (Üç komutan) Anıtı bulunmaktadır.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

DUMLUPINAR ŞEHİTLİĞİ

Ankara-İzmir kara yoluna: 700 metre uzaklıktadır. Şehitlik; Dumlupınar ilçe merkezine ise, 1.5 km. uzaklıktadır.

Dumlupınar Meydan Muharebesi, büyük taarruzun en kanlı çarpışmasıdır. Bizim verdiğimiz 10 bin şehide karşılık, düşmanın kaybı 100 bin üzerindedir. Bir baş komutanın, komuta ettiği bir meydan muharebesi olarak, tarihte ilk ve tektir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Şehitlik inşaatında, Çanakkale şehitliğinde olduğu gibi, Kayseri taşı kullanılmıştır. Şehitlikte: 500 er ve erbaş ile, 100 subay için mezar taşı bulunmaktadır. Mezarlara, çevredeki kazılarda elde edilen şehit kemikleri gömülüdür. Şehit adları seçilirken, yurdun dört bir yanından temsilci bulunmasına özen gösterilmiştir.

Şehitliğin kapısından girince: mermer bir platform üzerinde ortada Atatürk, sağında Fevzi Çakmak, solunda ise İsmet İnönü; bunların üçünün bronzdan yapılmış heykelleri var.

Atatürk’ün boynunda dürbün, sol elinde ise bir baston var. Sağ elini, ileriye doğru uzatmış bir şekilde durmaktadır. Her üçü de, Kurtuluş Savaşında, giydikleri tarzda, askeri üniformalı olup, başlarında kalpak var.

Kurtuluş Savaşında savaşan Türk halkını temsil eden “Milis Anıtı”: mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, üçlü bir heykel gurubudur. Önde, ortada diğerlerine göre biraz daha ileriye çıkmış olan, genç bir milis, omzunda fişeklik ve sağ elinde tuttuğu bir tüfek ile canlandırılmıştır.

Sağında, biraz arkasında, kucağında çocuğu ile, genç bir kadın, Kurtuluş Savaşındaki çocuğunu, arkasına bağlayıp cepheye mermi taşıyan cefakar Türk kadınını sembolize ediyor. Sol tarafta ise, yine biraz geride, yaşlı, sakallı, başı kalpaklı, yarı asker giyimli, bir erkek sol kolunu ileriye doğru uzatarak, parmağıyla ileriyi işaret etmekte olup, Kurtuluş Savaşının, genç-yaşlı demeden, topyekun bir mücadele olduğunu gösterir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Tepedeki Mehmetçik Anıtına giden merdiven basamaklarının sağında ise, bir trajediyi canlandıran “Şehit Baba-Oğul Anıtı” var. 1912 yılında, oğlu Mehmet 8 yaşında iken askere giden Çetmili Kara Ali Çavuş’un hikayesini anlatır. Balkan savaşına giden Ali Çavuş, sırasıyla: Galiçya, Hicaz, Yemen ve Kafkasya’da cepheden cepheye koşarak, 11 yıl, köyünden ve ailesinden uzak kalır.

Milli Mücadele başlayınca da doğu cephesinden Kurtuluş Savaşına koşar. Dumlupınar’da, Başkomutanlık Meydan Savaşında, 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşır. Mehmet onbaşı, onun 11 yıl önce, köyünde bıraktığı oğludur.

Baba-Oğul’un sevinci kısa sürer, 31 Ağustos günü, Kara Ali Çavuş, oğlunun kolları arasında şehit olur. Oğlu Mehmet ise, 9 Eylül’de, İzmir’e giren birliğin başında şehit düşer. Bronzdan yapılmış, bu ikili heykel de, genç oğul şehit babasını kucağında taşımaktadır.

Anıtın altındaki mermer kitabede ise: bu hikaye anlatılmakta ve sonrada “Yüce kahramanları, minnet ve şükranla anıyoruz” denilmektedir.

Şehitliğin kapısından girince: tam karşıdaki mermer merdivenlerle çıkılan tepeciğin üzerinde mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, elinde süngüsü ile, bu savaşta şehit olan, isimleri bilinmeyen askerlerimizi temsil eden “Mehmetçik Anıtı” bulunmaktadır.

Şehitliğin giriş kapısı ile Mehmetçik Anıtına çıkan merdivenlerin arasındaki geniş çimenlik sahada, isimleri tespit edilebilen şehitlerimizin mermerden yapılmış, sembolik mezarları bulunmaktadır.

Her yıl 7000 kişinin ziyaret ettiği bu mekanda, şehitleri anma töreni, büyük bir vatandaş topluluğu ile düzenleniyor. Özellikle: 26-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen Zafer Haftasında, yoğun kalabalıklar geliyor.

Kütahya Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

1997 yılında hizmete açılmıştır. İlçe merkezinde, 2 katlı bir binadadır. Müzede: Kurtuluş Savaşına ait: çeşitli silah, kılıç vb. gibi malzemeler ile, o günleri yansıtan fotoğraflar ve eserler sergileniyor. Müzenin toplam 139 adet eseri bulunuyor.

Kütahya Dumlupınar Atatürk Evi

DUMLUPINAR ATATÜRK EVİ

Dumlupınar Büyükaslan köyünde bulunuyor. 30 Ağustos 1922 günü, 61. Tümen tarafından kurtarılan ilçede, Atatürk aynı gece bir evde konaklamıştır. Evet: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldığı ve Dumlupınar Başkomutanlık Karargahı olarak da kullanılan ev: burada, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.

2003 yılında ise, ziyarete açılmıştır. Atatürk: burada bir gece konaklamış, daha sonra ise kendi odasını Halide Edip Adıvar’a bırakarak, çatısına kurulan çadırda kalmıştır.

Afyonkarahisar tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

 

Kütahya Tavşanlı

Kütahya Tavşanlı

Leblebi mi, kömür mü, termal tesisler mi? Hepsi, bu yörede aynı ölçüde öneme sahip, ama özellikle termal kaplıca özelliği taşıyan tesisler, muhteşem bir rahatlık açısından bence en önde.

ULAŞIM

İl merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Yani: 50 km. uzaklıktadır. Tavşanlı’dan İzmir’e ulaşım: Çavdarhisar ve Uşak üzerinden yapılır. Bursa üzerine ulaşım ise: Orhaneli-Dursunbey üzerinden sağlanır. İlçe, aynı zamanda, İzmir demir yolu üzerindedir.

Evet Tavşanlı, demir yolu taşımacılığında da önemli bir merkezdir. Tavşanlı garından, günde 8 ekspres ve posta treni giriş-çıkış yapıyormuş.

Kütahya Tavşanlı

TARİHİ

Çok eski ve zengin bir kültürel yapı üzerinde yükselmiştir. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular, tarihin kalkolitik çağda başladığını göstermektedir.

Daha sonra: yörenin “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği ve yerleşildiği görülür. İlçe merkezinde, çeşitli yerlerde yapılan araştırmalarda  bulunan mermer, stel, lahit, lahit kapağı ve bazı mimari yapıtlarda, yoğun bir Roma yerleşmesinin bulunduğu görülür.

Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans topraklarında kalan kent: Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Anadolu Selçuklularına ve daha sonra ise Germiyanoğulları’na bağlanmıştır. 1378 yılında, Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıt ile evlendirince, bölge toprakları, Osmanlılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yöreye tavşanlı adının verilmesine de, bu zamanda rastlanır. Kasaba yakınlarındaki fundalıklar içinde çok tavşan olmasından ve bu civarda bolca tavşan avlanmasından dolayı, Yıldırım Beyazıt tarafından, bu bölgenin adının “Tavşanlı” olarak söylendiği rivayet edilmektedir.

2006 yılında, Çardaklı mahallesi yakınlarında bulunan 100 metre karelik mozaik, Roma dönemine ait bir evin kalıntılarıdır. Bu mozaiğin tahrip olmamış kısmı ise 52 metre karedir. Çıkan bu kalıntının en önemli özelliklerinden birisi de, üzerinde cam mozaiklerin olmasıdır.

ADI: Eski adı olan “Harguş” Farsçada: tavşan anlamına geliyor. Bu nedenle, günümüzdeki adı “Tavşanlı” olarak değişe gelmiştir. Bir diğer söylentiye göre: Arapçada “tav” leblebi anlamında kullanılmaktadır.

Bu yörenin leblebisi meşhur olduğundan: “tavı” şanlı olarak adlandırılan ilçenin ismi, günümüze “Tavşanlı” olarak ulaşmıştır.

GENEL

İlçenin ekonomik canlılığının belkemiği: kömür ve leblebi. Bunun dışında: madencilik, ticaret, hayvancılık ve tarım yapılmaktadır. Madencilik denilince, elbette: Garp Linyitleri İşletmesi tarafından, 1940 yılından bu yana “Tunçbilek” bölgesinde, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Tunçbilek’de, yer altında ve yer üstü ocaklarında, yılda 5 milyon ton kömür çıkartılmaktadır. Bunun dışında: krom, manyezit, manganet, barit, fluorit ve şist gibi madenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca: Tunçbilek Termik Santralında; bölgenin büyük kısmının ihtiyacını karşılayacak miktarda, elektrik üretimi yapılmaktadır.  Leblebiden söz etmişken, günümüzdeki Çorum leblebisinin de, bu yöreden gittiği söylenmektedir.

İlçe merkezinde: Salı, Cuma ve cumartesi günleri kurulan pazarlar var, yöresel ürünleri temin etmek için, bu pazarlara mutlaka uğramanızı öneriyorum. Özellikle: cumartesi günleri kurula Pazar, çok eski dönemlerden bu yana geleneksel olarak kurulmaktadır. İlçeye büyük canlılık getirmektedir.

Tavşanlı ilçesinin diğer en büyük özellikleri: burada bulunan termal kaplıcalardır. Özellikle: Göbel bölgesinde termal tesisler var. Bunların dışında: termal özellikler taşıyan, oteller de var.

İlçe, II. Derece deprem kuşağındadır. Kütahya ilçeleri arasında, en fazla şehir nüfusuna sahiptir.

LEBLEBİ

İlçede, 3 asırdan bu yana, ata mesleği olarak leblebi üretimi yapılıyor. Özellikle, Çukurköy beldesi halkının büyük çoğunluğu leblebicilik yapıyor. 6 bin nüfuslu beldede, her evin altında, leblebi imalathanesi var.

Çok sayıdaki üretici ile, leblebiciler odası bile kurulmuş. Tavşanlılı üreticiler, şimdiye kadar, 32 çeşit leblebi üretmeyi başarmışlar. Türkiye’nin en lezzetli, kaliteli ve bol çeşitli leblebilerini üreten İlçe, Türkiye’nin bütün illerinin yanı sıra, yurt dışına da gönderiliyor. Haftada ortalama 75-100 ton, yılda ise 5 bin ton leblebi üretimi yapılıyor.

Leblebinin imalatı şu aşamalardan geçiyor. Kütahya, Balıkesir, Uşak ve çevre yörelerden nohutlar alındıktan sonra, imalathanede, tozu alınarak eleminasyon sisteminden geçiriliyor.

Sınıflandırılan nohutlar, 150 ile 350 derece arasında birer gün ara ile 3 kez tavlanarak sergiye alınıyor. Sergide, 1 ay ile 1.5 ay dinlendirilen nohut, sulama kazanlarında sulandırıldıktan sonra, nemini atması için kıl çuvallarda dinlendirilir.

LEBLEBİ VE KÖMÜR FESTİVALİ

Belediye tarafından düzenlenen festivalde: halk konserleri tertip ediliyor. Eylül ayının ilk günlerinde yapılıyor. Yapılış tarihi: ilçenin düşman işgalinden kurtuluş günü olan, 3 EYLÜL tarihi. Leblebicilik konusunda, Türkiye’nin tek söz sahibi olan yöresinin tanıtılması amacıyla düzenleniyor.

KONAKLAMA

İlçe içinde öğretmenevi bulunmaktadır. Otel olarak kullanılan 5 odada, 14 yatak bulunuyor. Ortak kullanım olarak: banyo ve 24 saat sıcak su var. Lokal, 1 oyun salonu, 1 kütüphane, 1 konferans salonu, 2 dinlenme salonu bulunuyor. Rezervasyon için, telefon numarası: 274-6143895

NE YENİR

İlçe mutfağının özellik gösteren yemekleri şunlardır: güveç, çevirme çorbası, cimcik aşı, kulak, mantı, bitli helva da denilen susamlı helva ve çekme helva. Bu yemekler, yöresel özellikleriyle öne çıkıyor. Mutlaka tatmalısınız, özellikle Saray helvasını öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Tavşanlı’nın leblebisi meşhur. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik leblebi alabilirsiniz. Özellikle: şeker kaplamalı leblebi öneriyorum.

Bunun dışında, buraya özgü el sanatlarının başında: Tavşanlı kilitleri gelir. Tavşanlı kilidi: 23 parçadan oluşuyor. Bu parçaların bir araya gelip monte edilmesi için 33 adet delik açılıyormuş. Genelde, bu kilitler, sipariş üzerine yapılıyor. Kapı, ambar, dolap ve sandık kilitleri de imal ediliyor.

Burada: tahta kaşıkçılıkta yapılıyor. Hem de Osmanlı döneminden bu yana. Yapılan bu sırlanmış kaşıkların üzerinde, beyitler ve deyimler bulunuyor. Son olarak, Tavşanlıda, bir de, has iğne oyaları özel. 1981 yılında yapılan yarışmalarda, ipekten yapılan bu oyalar Türkiye birincisi ve ikincisi olarak ön plana çıkmışlar.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Tavşanlı Belediye Müzesi

BELEDİYE MÜZESİ

Ulu cami mahallesinde, Belediye Meydanındadır. 1989 yılında hizmete açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimindedir.

Müzede: sergilenen çeşitli buluntular, neolitik, kalkolitik, eski tunç dönemlerinden kalmadır. Eski belediye binası olarak kullanılan sivil mimarlık örneği yapının ikinci katında hizmet vermektedir. Müzede: 115 arkeolojik, 139 Etnografik ve 109 sikke sergilenmektedir. Sergilenen bu eserler, Tavşanlının tarihini yansıtan en güzel görsel eserlerdir. Giriş ücretsizdir. Belediye bünyesinde bu tür müze, ülkemizde pek fazla yok.

KAVAKLI CAMİİ

Tavşanlıda yapılan ilk camidir. Hayırsever bir Yörük tarafından yaptırılmıştır. 1118 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı döneminde, 1798 yılında, tamir görmüştür. En son olarak 1946 yılında restore edilmiştir.

Kütahya Tavşanlı Göbel Kaplıcaları

GÖBEL KAPLICALARI

Tepecik köyü yolu üzerindedir. İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Bu tesiste: bay ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere: 2 adet yarı olimpik yüzme havuzu, Türk hamamı, terleme odaları ve içinde havuz bulunan, 4 adet özel banyo bulunmaktadır. Burada, lojman statüsünde, 34 adet daha tesis bulunmaktadır. Bunlar: yarım pansiyon olarak hizmet vermektedirler. Ancak, gitmeden önce elbette rezervasyon yaptırmanız şart. (Telefon: 0274-6532900)

Bu kaplıcanın suyunun yararları: romatizma ve cilt hastalıklarının yanı sıra, açık yaraların kapanmasına da şifalı gelmektedir. Ayrıca, bol oksijenli ortamı nedeniyle, astım hastalıklarına da iyi gelir. Bunun dışında, kaplıcanın suyu: cilt hastalıklarına, romatizmaya, mide ve bağırsak ülserine, çocuk felcine, kırık ve çıkıklara iyi gelmektedir.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 32 derece, debisi ise saniyede 50 litrenin üstündedir Kaplıcalar, Tavşanlı Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kütahya Tavşanlı Frig Kaya Mezarları

FRİG KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu bölgede yapılan araştırmalarda; o dönemlerde, bölgenin “Phrygia Epictetus” yani “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği öğrenilmiştir.

Ancak, bu yörede bulunan üç höyükte henüz resmi kazılar yapılmamıştır. Bu höyüklerin ve yakın çevrelerinin, önceki tarihi süreçte, bu yörenin yerleşim yeri olduğunun göstergesidir.

TABİATI KORUMA ALANI- VAKIF ORMANI

Vakıfköy sınırlarındadır Kütahya-Tavşanlı karayolunun 28. km. den ayrılan 12 km. lik yol ile ulaşılmaktadır. Toplam alanı 685 hektardır.

Tavşanlının adının duyulmasının en büyük nedenlerinin başında: dünyanın başkaca hiçbir yerinde yayılım alanı kalmamış olan “Premidal Karaçam” türü bir ağacın bolca bulunduğu Vakıf Ormanıdır.

Mehmetcik olarak da bilinir. Burada: iğne yapraklı piramidal çalar var. Bunun yanı sıra, Topçam adı verilen ağaç cinsi de bulunuyor. Bu çam türüne : Vakıfköy’ün yanı sıra, aynı zamanda diğer bazı köylerde de rastlanıyor.

Halk arasında, bu çama “Selviçam” veya “Uzunçam” ismi veriliyor. Yine, Vakıfköy sınırları içindeki sahada: ardıç, saçlı meşe,  titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçları da bulunuyor. Vakıf Ormanı: bugüne dek, pek çok bilim adamı ve konuyla ilgilenen ve dünyanın çeşitle yerlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramış ve uğramaktadır.

Çavdarhisar tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.

 

Kütahya Simav

 

Kütahya Simav: Evet, buyurun yeşil Simav. En önemli özellik mi, kaplıcalar.

ULAŞIM

İlçenin il merkezine uzaklığı: 145 km. dir. Simav-İstanbul arası uzaklık: 428  km. Simav-Bursa arası uzaklık: 185 km. Simav-Balıkesir arası uzaklık: 135 km. Simav-İzmir arası uzaklık: 293 km. Simav-Eskişehir arası uzaklık: 225 km.

TARİH

Hititlerin, kesintili de olsa uzun süre Simav’a hakim olduğu yörede, ilk önemli devlet kuranlar: Friglerdir. Bu nedenle, en eski yöre adları Frigce ve onlardan önce burada yaşayan yerli halkların dillerine aittir. Daha sonra Helence ve Romalılar zamanında, Latince kullanılmıştır.

Simav adının, o  tarihte kullanılan dilde “göl” ve “tırmanılan yer” anlamına gelen “Anauwa” dan geldiği, daha sonra, MÖ.7.yüzyıldan sonra Helen döneminde değişime uğrayarak, “Synaos” adını aldığı düşünülüyor.

Ortaçağ başlarında, Simav, bir piskoposluk merkezi olmuş. Şehir merkezindeki kazılarda, ortaya çıkan yapı duvarlarından ilk ve orta çağa ait olduğu görülmüştür.

Simav: Anadolu Selçuklu hükümdarlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah zamanında alınmıştır. Tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 6 Mayıs 1073 yılına tarihlenmektedir.

Germiyanoğlu, kızı Devlet Hatun’u, Yıldırım Beyazıt ile evlendirirken: Tavşanlı, Emet ve Simav bölgelerini de çeyiz olarak Osmanlı devletine vermiştir.

Simav’da, belediye teşkilatı 1867 yılında kurulmuştur. Türkiye’nin en eski ilçelerinden biridir. Bu yüzden, eski el sanatlarının bölgedeki merkezi haline gelmiştir. Şimdi, bir kısmı unutulmaya yüz tutmuş bu sanatlardan bazıları: halıcılık, debbağlı (Tabaklık), ağdacılık, hasırcılık, semercilik olarak sayılabilir.

Kütahya Simav

GENEL

Simav: konumu itibarı ile, dağ eteğinde yani yamaçta kuruludur. Simav Dağı: doğu-batı istikametinde, kilometrelerce uzanır. Kent, bu dağın kuzey yamaçlarına sokulmuştur. İlçenin bölgeleri İç Anadolu karakteri göstermesine rağmen, Simav dağı ve ovalar, yerleşim bakımından tam bir Ege bölgesi görünümündedir. Bir yerde, İç Batı Anadolu eşiği, Simav’da başlıyor.

Evet, Simav, aynı zamanda göl kıyısındadır. Şimdi, bu göl kurutulup, tarıma açılmıştır.

İlçe, çevresi mis kokulu çam, kayın, gürgen, meşe, kestane ormanları ile çevrilidir. Doğanın tüm renklerini içine alan bitki örtüsü ile kaplıdır.

İlçede ve köylerde yaşayan halkın, en önemli geçim kaynaklarının başında: tarım ve hayvancılık gelmektedir. Bölgenin en önemli özelliklerinin başında: Eynal bölgesinde, 130 dekar alanda, Jeotermal su ile ısıtılan seralar faaliyet göstermektedir. Bu seralarda: domates, salatalık, biber, fasulye ve çiçek yetiştirilmektedir.

NE YENİR

Başdeğirmenler isimli mekanda: alabalık yemelisiniz. Üzerinde kaşar bulunmalı. Söylemeyi unutmayın. Bir de, buraya özgü tatlı var: şakmer. Mutlaka denemelisiniz.

Bunun dışında: sadece etten oluşan güzel bir güveç yemeği yapılıyor. Ulu caminin hemen arkasındaki sokaktalar.

NE SATIN ALINIR

Simav denilince, akla hemen halı gelir. Buranın halıları uzun yıllara dayalı haklı bir üne sahip. İlginizi çekerse, buradan halı satın alabilirsiniz. Halı düşünmeseniz, mutlaka kuru fasulye alın. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, çarşıdan kuru fasulye satın alabilirsiniz. Ama, gerçeğini bulmanız şart.

GEZİLECEK YERLER

ULU CAMİ

İlçenin en eski yapılarındandır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 14. ya da 15.yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Evliya Çelebi, kayıtlarında, caminin 1587 yılında onarım gördüğünden söz eder. Ayrıca, caminin Germiyan Veziri Babık Bey tarafından yaptırıldığını belirtir. Cami: taş işçiliğinin güzel bir örneğini sergiliyor. İlginizi çekebilir.

KALE

İlçenin ortasında, bir tepe üzerinde: “Hisar-Asar” diye bilinen, kale kalıntısı var. Hakim bir tepe üzerinde, Bizanslılardan kalma bir kale kalıntısı da bulunuyor. Hisar’da: gazino, çay bahçesi ve bir de havuz bulunuyor. Bu kale, şimdi, halk tarafından mesire ve dinlenme yeri olarak kullanılıyor.

Kütahya Simav

EYNAL KAPLICALARI

Ortadoğu ve Balkanlar bölgesinin en büyük hamam tesisidir. Kaplıcaların bir başka adı da: Engel. Halk arasında, hala Eynal için “Engel”e gittim diyorlar. Buranın ilk bulunuşu hakkında şöyle bir hikaye var.

Burası: kaplıca olarak kullanılmadan önce, çobanlar tarafından mera olarak kullanılırmış. Bir gün, iki çoban, koyun otlatırken: bunlardan birisi, bir çöküntü çukuru bulur. Hemen çukurun içine girer ve buradan çıkan sıcak buharda ısınır.

Hava soğuk olduğu için, bu sıcak mekan, çobanın hoşuna gider. Diğer çoban, arkadaşını arar ve bulamaz. Bu sırada: çukura gizlenmiş olan çoban, diğer arkadaşına “En gel, en gel” diye bağırır. İşte, bu söz üzerine, kaplıcaların bulunduğu yere: Engel ismi verilir. Daha sonra da: Eynal denilir.

Kaplıcalar: şehir merkezine, 4 km. uzaklıktadır. Gölcük dağının eteklerinde bulunmaktadır. Mülkiyeti: Simav Belediyesine aittir.

Kaplıcanın tarihinin çok eskilere gittiği düşünülmektedir. Evliya Çelebi: “Dünyada ve Anadolu’da, pek çok kaplıcayı gezdim ve gördüm, ama Eynal Kaplıcası gibisini görmedir. Böylesi, yeryüzünde yoktur” diye belirtmiştir.

Kaplıca tesisinde: 800 yatak bulunmaktadır. Elbette birçok tesis var, ama en göze batan tesis: Aquapark. Bu park: tamamen doğal kaynak suyu ile çalışıyor. Bu özel bir durum.

Kapalı mekanlar: jeotermal ısıtma sistemi ile ısıtılıyor.

Haziran-Kasım ayları arasındaki dönemde: kaplıca tesisleri, tamamen dolu olabiliyor. Kalma dışında, günlük 500 kişilik bir yoğunluk termal havuzlar ve banyolardan yararlanıyorlar.

Kaplıca suyunun özellikleri: kalsiyum, sodyum, bikarbonat, sülfat, klorür, bromür. Toplam minerilazasyonu: litrede 2 gr. Tedavi edilen hastalıklar ise: romatizma, siyatik, kırık, çıkık, cinsel rahatsızlıklar, nevralji, cilt ve deri hastalıkları, nefrit, mide ülseri, böbrek taşlarının dökülmesi, egzama ve ruhen, bedenen görülen rahatsızlıklar.

Kütahya Simav

GÖLCÜK YAYLASI

İlçenin, en geniş ve en kapsamlı mesire yerlerinden biridir. 1470 metre yüksekliktedir. Gölcük: Simav-Emet kara yolu üzerinde bulunmaktadır. Küçük bir krater gölünden adını alan Gölcük: ender güzellikte bir yer.

Son yıllarda büyük bir dinlenme kompleksi haline getirilmeye çalışılıyor. İlçe merkezine uzaklık: 17 km. dir. Gölün çevresinde, çok geniş ve yeşillik çayırlık bulunmaktadır.

Çayırlığın çevresi ise, çam ağaçlarıyla çevrilmiştir. Çam ağaçlarının altında, piknik masaları ve çeşmeler var. Geniş bir kamp yerinde, gerekli olan her türlü tesis burada kurulu durumdadır.

Kütahya tanıtımı.