Eskişehir

Eskişehir

Sık sık gittiğim bu güzel şehir hakkındaki, ayrıntılı gezi yazısı aşağıdadır. Gerek turlarla ve gerekse kendi başınıza gittiğinizde, umarım size yardımcı olur.

Eskişehir tam Anadolu’nun ortasında bir kentimiz. Bu nedenle; çoğu şehre yakın. Ankara’ya; 233 km., Bursa’ya: 149 km. ve İstanbul’a ise; 330 km. Ayrıca; özellikle, Ankara ile arasında olan yol; otoban olmasa da, gayet güzel. İki gidiş, iki geliş olmak üzere, dört şerit. Yani: Ankara’dan özel aracınız ile yola çıktığınızda, muhtemelen 2 saat 15 dakika sonra Eskişehir’de olabilirsiniz. Ankara ile Sivrihisar arasındaki yol her ne kadar biraz yoğun olsa da, Sivrihisar ile Eskişehir arasındaki bölüm, nispeten boş. Otobüsler ise; 3 saatte varıyor.

Derken; günümüz modern dünyasının ulaşım sektöründeki en büyük rahatlığı, tren, evet hem de hızlı tren, Ankara-Eskişehir arasında, yaklaşık bir süredir seferlerini sürdürmekte. Özellikle; bu büyük konforun ve hızın fiyatının, çok düşük seviyede tutulması, 300 yolcu kapasiteli hızlı trenin, günde yaptığı birçok seferin büyük bölümünün dolu olmasını sağladı. Yani, mutlaka biletinizi birkaç gün önceden almanız şart.  Özellikle hafta sonlarında Eskişehir gezisi düşünüyorsanız, hızlı tren biletinizi en az bir hafta önceden almalısınız.

Sonuçta: Ankara-Eskişehir arasındaki yol, hızlı tren sayesinde, problem olmaktan çıktı. İnanılır gibi değil, ama lüks bir trenle, 1.5 saatte, Ankara-Eskişehir arasındaki yolculuğun tamamlanması, muhteşem bir keyif. Özellikle, hızlı trenin yolculuk sırasında, saatte: 255 km. hıza ulaştığını ekranda görüyorsunuz.

Eskişehir

TARİHİ SÜREÇ

Eskişehir denince, antik dönemlerde, şehir burada kurulu değil. Şu anda bulunulan yerin, 3 km. kuzeydoğusunda, Porsuk çayının kuzeyinde, bugünkü adıyla Şarhöyük denilen yerde, antik Dorylaion şehrinin bulunduğu saptanmış. Burası. 17 m. yüksekliğinde ve 450 m. çapında, orta Anadolu’nun en büyük höyüklerinden.

Evet; antik dönemdeki Eskişehir, işte burada imiş. Şehrin tarihi süreçteki adı: yunanca da: Rorylaion, latince de: Dorylaeum ve arap kaynaklarında ise; Darauliye, Adruliya, Drusilya olarak geçmekte. Özellikle: antik dönemde, Frigyalılar zamanında, önemli yolların kavşak noktası olması nedeniyle, şehirde, ticaret çok gelişmiş ve buna bağlı olarak da tabii zenginlik olmuş.

Bu şehir; Bizansın, Selçuklulara karşı korunmasında, uzun yıllar, önemli rol üstlenmiş. Ancak; 1176 yılında, Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan, Bizanslıları yenerek, şehri ele geçirmiş. Bundan sonra ise, şehir, uzun yıllar yıkık ve terk edilmiş olarak kalmış. Zamanla; harabelerin güneyine, bugünkü alana, yeni bir yerleşim yeri, yani bugünkü Eskişehir kurulmuş.

Şarhöyük bölgesinde, günümüzde resmi arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülüyor. Buranın ilk yerleşimcilerinin Hititler olduğu saptanmış.

GENEL

Şehir; çok güzel ve hareketli. Özellikle; Anadolu Üniversitesi ve Osman Gazi Üniversitelerinin bu şehirde kurulu olması, şehre ayrı bir hava katmış. Ayrıca; bu üniversitelerde okuyan, yaklaşık 80 bin öğrenci, şehrin gerek kültür ve gerekse ekonomik yapısını olumlu yönde etkilemekte.

Bunun dışında; Eskişehir denince, akla gelenler, şunlar olabilir: şehrin hemen merkezinden geçen ve şehre bambaşka bir hava veren porsuk çayı, paraşüt-planör kısacası sivil havacılık, nugat helvası, lüle taşı ve çiğ börek diğer adıyla tatar böreği.

Eskişehir

GEZİ PLANI

Eskişehir’e çeşitli şekillerde gitmek mümkün. Özel aracınız ile giderseniz; özel aracınızı mutlaka şehir merkezine uzak bir noktada, bir otoparka veya alışveriş merkezlerinin otoparklarında bırakın.

Çünkü; şehir merkezinde, tramvay hatlarının bulunması nedeniyle, trafik çoğu yerde olumsuz etkilenmiş. Sonuçta; tramvay ile toplu taşımacılık gayet rahat ve hızlı, ama bu tramvay hatlarının döşenmesi nedeniyle, araç trafiği olumsuz etkilenmiş.

Bunun yanında; şehir merkezinde, özel aracınızı park edebileceğiniz bir yer bulmanız kesinlikle mümkün değil. Bu nedenle; özel aracınızı uygun bir otoparka bırakmanız, taksi ile, şehir merkezine inmeniz ve bolca yürümenizi tavsiye ediyorum.

Eğer, trenle giderseniz ki, en kolay yolu bu, inanın rahat edersiniz. Şöyle ki; Ankara’dan gidecekler için, Ankara’nın yeni açılan hızlı tren garının kapalı otoparkını kullanabilirsiniz. Ancak, bu kapalı otopark aşırı pahalı, yani bir iki günlük Eskişehir gezinizin dönüşünde, hızlı tren bilet ücretinden daha fazla otopark ücreti ödemeniz gerekebilir, bu yüzden dikkatli olmalısınız.

Öbür alternatif, otobüs veya dolmuşla yeni tren garına ulaşmaktır ki, Kızılay’da Sıhhiye köprüsü üstüne çıktığınızda, yeni tren garı yaklaşık 1 km uzaklıkta, gerek yürüyerek ve gerekse dolmuş veya otobüslerle kolayca ulaşabilirsiniz.

Sonuçta: herhangi bir şekilde Eskişehir’e gittiğinizde; hızlı trenden indiğinizde, sorarak ve yürüyerek şehir merkezine ulaşabilirsiniz.

Sadece: Odunpazarı ve park alanlarını gezmek isterseniz, araç gerekir ki, taksi tutabilirsiniz.

Eskişehir  rahat bir yer. Günün her saatinde: cadde ve sokaklarda, kalabalığa karışıp yürüyebilirsiniz. Asayiş açısından güvenli bir şehir, banklarda oturabilirsiniz, Porsuk ırmağı kıyısındaki kafelerde oturup bir şeyler içebilirsiniz. Hatta ve hatta “Barlar Sokağı” denen, gençlerin, öğrencilerin gittiği yerdeki mekanlara da gidebilirsiniz.

Eskişehir

Şehirde havuzlar var, havuzların yanında yine heykeller. Ama, bunlar asla rahatsız edici boyutta değil. Şirin ve planlı bir kent. Eski binalar yıkılmamış, restore edilerek modern binalara dönüştürülmüş. Örneğin: şehir içindeki eski buğday silosu, yıkılmadan restore edilerek, modern bir otele dönüştürülmüş.

Bunun yanında; uzun kule gibi bacalar göreceksiniz. Çok modern bir alışveriş merkezi önünde, uzun bir baca. Kiremit örgülü bu baca, bir zamanlar burada bulunan “Kiremit Fabrikası” bacası imiş.

Bir zamanlar burada bulunan kiremit fabrikaları yıkılmış, yerine çok modern alışveriş merkezi yapılmış ama bacası yıkılmamış, eski ve yeninin harmanlandığı güzel bir görüntü yaratılmış. (Espark denen alışveriş merkezi ve önündeki büyük baca)

Eskişehir

 

Eskişehir Porsuk Nehri

Şehir içinde, bol bol yürüyün dedim. Ama; bu şehirde, 16 km. lik güzel bir tramvay hattı var. Bu tramvaylar ile, şehrin birçok bölgesine, çok rahat yolculuklar yapabilirsiniz.

Evet; merkezde, gezebileceğiniz, şehrin özellikle gezilmesi gereken, başlıca mekanları ayrı ayrı anlatmak istiyorum. Siz; tercihleriniz yönünde, bunları gezebilirsiniz. Önce merkezden başlayalım. Sonra; şehrin nispeten merkeze fazla uzak olmasa da, yürüyerek değil de, taksi ile ulaşabileceğiniz mekanlarını anlatmak istiyorum. Önce merkez;

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

PORSUK ÇAYI

Murat dağından ve Kütahya’dan gelen iki ayrı kol, şehir girişinde birleşiyor. Bu birleştikleri yer; regülatör ismiyle biliniyor. Porsuk çayı suları; burada, şehir içinde ilerleyeceği kanallara ayrılıyor. Regülatör denen yer; yeşillik bir yer. İki tane güzel restoran var. Özellikle; bahar ve yazın, muhteşem güzel, yeşil ağaçların altında harika bir ortam.

Regülatörde kanallara ayrılan su; şehir içindeki kanallardan geçiyor ve sonra yine, birleşerek Sakarya Nehrinin bir kolunu oluşturuyor. Yalnız; yeni yapılan düzenleme ile; şehir girişinde, suyun çamur ve tortusu, yani kirliliğini önleyecek tedbir alınmış. Bu çok güzel, çünkü bunun sonucunda; şehir merkezindeki kanallardan geçen su temiz ve gerek görüntüsü güzel ve gerekse pis koku yapmıyor.

Ayrıca: kanallar üzerinde; Hollanda tipi üstü kapalı gezinti amaçlı teknelerle ve Venedik tipi gondollarla gezi yapmak mümkün. Fiyatları da gayet uygun. Gezinti tekneleriyle, porsuk çayı üzerindeki, yaklaşık 15 dakikalık bir gezi yapabilirsiniz. Bu teknelere binip geziye katılırsanız, birkaç değişik ve güzel dakika geçirebilirsiniz.

Gondollar ise, iki, üç veya dört kişilik, yani size özel. Bunların fiyatı da, kısa bir gezinti için yaklaşık 10 ile 20 TL. arasında değişiyor. Bunlara binmek için, hemen şehrin merkezinde, porsuk çayı kıyısındaki iskeleleri kullanabilirsiniz. Bence mutlaka deneyin.

Görünce şaşıracaksınız, bunlar gece gündüz faaliyetteki tekneler ve gondollar. Özellikle: gondollar, gerçek bir gondol, bu arada tek eksikleri var, gondol kullananların gündelik bir kıyafet giyiyor olmaları, işin esprisinin tam olmasını engellemiş, keşke daha orijinal bir kıyafetleri olsa.

Evet: mutlaka gondol gezisi yapın veya tekne ile gezinti yapın. Bunun yanında; belirli zamanlarda, kanallar üzerinde, renk renk kanolar ile, yarışlar yapılıyor.

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

     

Evet, Porsuk çayı kent merkezinde 13 km. boyunca ilerliyor ve tüm bu güzellikleri yanında; çevresinde barındırdığı kafeler, kıraathaneler, pastaneler, yürüyüş yolları, restoranlar ile ayrı bir güzellik yaratıyor. İnsanlar ve özellikle üniversite gençliği; hava güzel olduğunda, mutlaka bu çayın çevresindeki mekanlarda. Çayın çevresinde: birçok kafeterya, kahvehane var.

Buralarda: oturabilirsiniz. Ayrıca: porsuk çayının çevresindeki kalabalığa karışarak yürüyün, kafelerde veya çayın kıyısındaki banklarda oturun, gelip geçenleri izleyin, çay-kahve için, büyük keyif alacağınız kesin. Çayın üzerinde; 24 tane köprü var. Bir vesile ile, bu çayın ve köprülerin eski durumunun resimlerini gördüm, şu anki durumları gerçekten harika, bu güzelliği yaratanlara teşekkürler.

Eskişehir Espark

 

Eskişehir Espark

 

Eskişehir Espark

ESPARK

Evet, porsuk çayının kıyısında gezindikten sonra; Espark’a girebilirsiniz. 2007 yılının sonlarında açılmış, 24 bin metre karelik arazisi ile, büyük bir alışveriş merkezi. Eskişehir’in en büyüğü. Yalnızca alışveriş değil, aynı zamanda: sinema salonları, food-court alanları var.

Ayrıca; çok profesyonelce işletildiği hemen göze çarpıyor. Çünkü; burayı işleten şirket, aynı zamanda Ankara’da Ankamall ve Antalya’da Migros AVM gibi yerleri de işleten bir şirket. Zemin altı da dahil, toplam 5 kat var. İki büyük asansör ve yürüyen merdivenler. En üst katında; biraz öncede söylediğim gibi, sinema salonları ve yemek yerleri var. Yemek yerleri ferah ve çeşitli yemeklerin sunulduğu değişik alternatifleri barındırıyor.

Sinema salonları; modern, koltuklar rahat, sinema meraklıları için şartlar çok uygun. Yemek mekanları: geniş ve ferah, çeşit bol. Gerek fasd-food ve gerekse ev yemekleri bulmak mümkün. Otopark sıkıntısı yok. En üstte; 3 katlı otopark var. Yani: 1100 araç kapasiteli. Toplam; 140 mağaza bulunmakta, arzunuza göre alışveriş de yapabilirsiniz.

Birçok marka ürünü bulmak mümkün. Özellikle: yemek katı altındaki büyük bir elektronik mağazasının bulunması, burayı hareketlendiriyor. Üniversite gençliği, hep burada. Mutlaka görün, güzel bir alışveriş merkezi.

Eskişehir Kanatlı Alışveriş Merkezi

 

Eskişehir Kanatlı Alışveriş Merkezi

KANATLI ALIŞVERİŞ MERKEZİ

Yine, merkezde bulunan bir alışveriş merkezi. 4 katlı. Ama; alışveriş merkezi derken, görünce şaşırdığım bir alışveriş merkezi. Çünkü: büyük yapısı ile orantılı olarak, alışveriş mağazaları yok.

Yani; büyük bir yapı ama mağaza sayısı çok az. En üstteki 10 sinema salonu var; Eskişehir’in en iyileri imiş. Birde giriş katındaki kafeler güzel. Burada oturup, çok hareketli olan hemen öndeki meydanı, caddeleri, gelip geçenleri seyrederek, yorgunluk atabilirsiniz. Mekanın önünde, güzel bir süs havuzu var.

Eskişehir 222

222

Burası; eski bir kereste fabrikası. 1949-1985 yılları arasında, kereste fabrikası olarak kullanılmış. Bir süre atıl olarak bekleyen bu yapılar; 2001 yılında bir özel şirket tarafından alınmış ve 11 aylık bir süreç sonunda restore edilerek, 31 Aralık 2002 tarihinde hizmete sokulmuş.

Ama, yapılan restorasyonda, ana mimariye asla dokunulmamış. Fabrikada zamanında aktif olarak kullanılan; marina rayları, şerit makineleri ve diğer makineler, tesiste, bugün dekoratif amaçlı olarak kullanılmış. Restorasyon sırasında, İzmir-Aliağa’dan alınan bir gemiden sökülen malzemeler, yine dekoratif amaçlı olarak kullanılmış.

Ana girişteki kapı; Erzurum Aslanlı Kışladan getirilmiş. Bu kapı; mekana ismini vermiş ve kapıdan geçmenin şans getirdiği rivayet ediliyor. Mekanda kullanılan tüm objelerin; ikinci hayatlarını yaşadıkları düşünülüyor. Bu yüzden, buraya 222 ismi verilmiş. Yani; ikinci hayatlar.

Evet; burası Eskişehir yanında, diğer birçok kentte de bilinen büyük bir eğlence mekanı. Buranın; kapı önünde, 06, 34 gibi plakalı ve çok lüks otomobiller görmek mümkün. Mekanlar tek kat. Bütün mekanların bulunduğu alana; tek bir kapıdan giriyorsunuz. Bu kapıda; güvenlik elemanlarının bulunması, metal dedektörden geçilmesi, çok iyi düşünülmüş bir uygulama.

Yani; buraya silahla girmek mümkün değil. Çünkü; içeride içkili ve çok lüks mekanlar var. Ayrıca; açık ve kapalı, genelde canlı müziğin ağırlıkta olduğu eğlence yerleri bulunuyor. Bunların yanında, çok büyük (sanırım 1000 kişi) kapasiteli bir disko da var. Özellikle; akşam saatlerinde yani hava kararmaya başlayınca hareketleniyor. Genellikle; kızlı-erkekli üniversite öğrencileri.

Veya yalnız kızlar veya yalnız erkekler, yani bir buluşma veya tanışma mekanı da denebilir. Sonuçta; yine de nezih bir yer. Birkaç kez bulundum, genelde insanlar seviyeli.

Evet; merkezde bunlar gezildikten sonra; buraya biraz mesafeli bir bölgeye gidelim isterseniz. Bu gideceğiniz yer; Eskişehir ilinin ilk kurulduğu yerler. Burada; özellikle evler çok ilginç.

 

 

Eskişehir Odunpazarı

 

Eskişehir Odunpazarı

ODUNPAZARI

Eskişehir’in ilk yerleşim yeri burası. Osmanlı döneminden kalma tarihi evler var.

Bir rivayete göre: buralara gelip, Eskişehir’e yerleşmeyi düşünen Tatarlar; Odunpazarı ve şimdiki Porsuk çayının bulunduğu bölgelere, birer koyun ciğeri asarlar. Hangi bölgedeki daha çok dayanırsa, oraya yerleşmeyi düşünürler.

Derken, Odunpazarına asılan ciğerin, diğerine nazaran daha geç bozulduğunu görürler ve Odunpazarı bölgesine yerleşirler. Peki isim neden Odunpazarı? Bir zamanlar, köylüler dağlardan kestikleri odunları satmak için “Yediler Parkı” meydanına getirirlermiş ve bu yüzden, buraya “Odunpazarı” ismi verilmiş.

Odunpazarı’nda bulunan evler, tipik Osmanlı ve Türkmen evleridir. Geleneksel Osmanlı mimarisinin yoğun olduğu bu evler, genel olarak iki katlıdır. Alt katta hol, mutfak ve depo vardır. Üst katta ise odalar bulunur. Zaman içinde büyük hasar gören bu evler, Belediye tarafından onarılarak turizme kazandırılmıştır.

Odunpazarı semtinde; 27 evin çatı ve dış cephesi restorasyonları bitirilmiş. Proje: 100 evin restorasyonunu kapsamakta. Ayrıca; bu semt, tarihi ve kentsel sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmış. Diğer bu tür yerlerden (örnek Safranbolu evleri) farklı olarak, bu evlerde, günümüzde hala yerleşim ve yaşam sürmekte, bazı evler ise kafe, müze, restoran ve butik otel olarak hizmet vermektedir.

Eskişehir Odunpazarı

YENİ NESİL ODUNPAZARI EVLERİ

Ankara yoluna çıkan cadde üzerinde, caddenin hemen kıyısında, mutlaka dikkatinizi çekecektir,  tam merkezde. Rengarenk, güzel bir görünüm oluşturmuş. Belediye tarafından, aslına uygun olarak restore edilen bu evler, hemen yolun kıyısında bulunmaları nedeniyle, ulaşım rahatlığı da sağlıyor.

Bunlardan bir tanesinin içinde ise, 2007 yılından bu yana, çağdaş cam sanatları müzesi bulunmakta. Bu müze, Türkiye’de bir ilk. Yerli ve yabancı 50 ye yakın cam sanatçısının eserleri sergileniyor.

Aşağıda Odunpazarı’nı gezerken, sokak aralarında karşılaşacağınız bazı mekanlar ve konutlar hakkında bilgi verilmiştir.

Yeşil Efendi Konağı

Yapı 1890 yılında Odunpazarı’nın sayılı zenginlerinden ve Cumhuriyetin ilk milletvekillerinden Yeşil Efendi lakaplı Halil İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Bu konağın en büyük özelliği: Kurtuluş Savaşında Atatürk’ün Eskişehir’i ziyaretinde, kendisinin burada ağırlanmış olmasıdır. Burada, günümüzde “Atatürk Galerisi” bulunuyor.

Eskişehir Odunpazarı Kurtuluş Müzesi-Mestanoğlu Halil Konağı

Kurtuluş Müzesi-Mestanoğlu Halil Konağı

Yine Odunpazarı’nda bulunan bu konut: Kurtuluş Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müzede: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi hakkında bilgiler veriliyor.

Hafız Efendi Konağı

Odunpazarı’ndaki bu konut: 1717 yılında Hafız Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kendisi aynı zamanda bir lületaşı ustası idi. İşlemiş olduğu lületaşından bir asa, Atatürk’e hediye edilmiştir. Bu asa günümüzde, Anıtkabir’de sergileniyor. Aynı Asanın bir eşi de, İran Şahı Rıza Pehlevi’ye hediye edilmiştir.

Yağcızade Konağı

1754 yılında zengin bir yağ tüccarı tarafından yaptırılmıştır. Rivayete göre; yağ tüccarı çok sevdiği eşini amansız bir hastalık sonucu kaybedince, kızının da aynı hastalığa yakalanma ihtimali olduğunu düşünür ve dışarıya çıkmasını yasaklar. Ama, kızının sıkılmaması için de konağa cihannüma denilen bir seyir köşkü yaptırır.

Tayfun Talipoğlu Daktilo Galerisi

Türkiye’nin ilk daktilo galerisidir. Gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun daktilo koleksiyonudur. Burada eski Başbakan Bülent Ecevit’in de daktilosu sergileniyor.

Kırk Ambar Çarşısı

İçinde küçük hediyelik eşyaların satıldığı ve atölyelerin bulunduğu bir mekandır. En önemli özelliği: kadın girişimciler  tarafından işletiliyor olmasıdır.

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

    

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

Tarihi Odunpazarı evlerinin içinde bulunan bu müzede: yerli ve yabancı sanatçıların kendi atölyelerinde yapıp müzeye bağışladıkları cam eserler görülüyor. 1 Aralık 2007 tarihinde ziyarete açılan müzede, yerli ve yabancı birçok sanatçının eseri sergileniyor.

Eskişehir Odunpazarı Balmumu Heykel Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Balmumu Heykel Müzesi

Balmumu Heykel Müzesi

Odunpazarı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesinin altındaki bu müze, 19 Mayıs 2013 tarihinde açılmıştır. Müzeye giriş ücretlidir, 14 TL. ancak elde edilen bütün gelir: engelli ve kız çocuklarının eğitimi için harcanıyormuş. Müzenin resmi ismi Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesidir.

Müzede: başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gerek askeri ve gerekse sivil kıyafetli çok sayıda balmumu heykeli bulunuyor.

Ayrıca: Atatürk’ün aile fertlerinin, çeşitli Osmanlı Padişahlarının, Kurtuluş Savaşı Komutanlarının, yerli ve yabancı devlet adamlarının da balmumu heykelleri görülebiliyor. Müzede toplam heykel sayısı 160 tanedir.

Bu heykellerin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapıldığı söyleniyor. Bence, Eskişehir gezinizde, burayı mutlaka ziyaret edin. Benzeri Londra’da var, Madam Tousso Müzesi, giriş ücreti 60 sterlin idi, yani böyle bir müzeyi ziyarete açabilmek gerçekten büyük bir kültür hizmetidir.

Kurşunlu Camisi ve Külliyesi

Külliye: cami, aşevi, şadırvan, kervansaray ve Sıbyan mektebinden oluşuyor. Cami kubbesi kurşunla kaplı olduğu için bu isimle anılır. Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır. Mimarı: Mimar Sinan’dan önce mimarbaşı olan Acem Ali’dir.

Gerçek ismi: Alaeddin Ali Bey olan Acem Ali (Acem Alisi veya Esir Ali diye de bilinir) klasik Osmanlı mimarlığında adı bilinen ilk Osmanlı mimar başıdır. Yani, külliye, Osmanlı mimarisi klasik döneminin önemli eserlerinden biridir.

Kurşunlu Camisi

Kubbesi kurşunla kaplıdır. Kubbe içi kalem işleriyle süslüdür. Külliyede kitabeye sahip tek yapıdır.

Kervansaray

Günümüzde nikah salonu olarak kullanılıyor. Ayrıca: sıcak cam üfleme atölyesi ve cam sanatları merkezi bulunuyor. Bu kısım, uluslararası cam festivali ve birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor.

Lületaşı Müzesi

Külliyenin “Hanihaki (Medrese)” olarak adlandırılan bölümündedir. Lületaşı dünya üzerinde, sadece Eskişehir’de çıkar. Bu yüzden, Eskişehir’in simgesi haline gelmiştir. Eskişehir taşı olarak da tanınır. Burada 2008 yılından beri çalışan 60 kadar sanatçının 400 civarında lületaşı ürünü sergileniyor.

El Sanatları Merkezi

Külliyenin el sanatları merkezinde, birçok sanatçının yaptığı eserleri görebilirsiniz. Özellikle: tezhip ve ebru sanatı ürünleri bulunuyor.

Eskişehir Odunpazarı Ahşap Eserler Galerisi

Ahşap Eserler Galerisi

Külliyede Kervansaray içindedir. Galeride: Uluslararası sanatçıların Odunpazarı tarihi bölgesindeki festivallerde ürettikleri eserler sergileniyor.

Eskişehir Odunpazarı Atlıhan El Sanatları Çarşısı

 

Eskişehir Odunpazarı Atlıhan El Sanatları Çarşısı

Atlıhan El Sanatları Çarşısı

Kurşunlu camisi ve külliyesine yakındır. 1850’li yıllarda, bölgenin ileri gelenlerinden Takattin Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapılış amacı: çevre il ve ilçelerden bölgeye gelen insan ve hayvanların konaklaması içindir.

Uzun yıllar, burada bulunan çay ocağında, bölge insanının toplanıp bir araya gelerek sosyal, siyasi ve ekonomik sohbetler yapmışlardır. Lületaşı ürünleri satın almak isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz.

Arasta Çarşısı

Burası el sanatları çarşısıdır. İçinde: cam, çini ve seramik eserler sergileniyor. 2 katlı bina, modern mimarisiyle dikkat çekiyor.

Eskişehir Odunpazarı Gözyaşı Çeşmesi

 

Gözyaşı Çeşmesi

Odunpazarı sokaklarında gezerken mutlaka göreceksiniz, muhteşem güzellikte bir çeşme var. Bu çeşme: Gözyaşı çeşmesi olarak biliniyor. Bunun hikayesi çok ilginç o yüzden sizlerle paylaşmak istiyorum. Kırım Hanı, Giray Han: haremine yeni getirilen Polonya asıllı Dilara’ya (asıl ismi Maria) aşık olur.

Ama, Han seferde iken, Dilara hastalanır, günden güne eriyip biter ve sonunda vefat eder. Giray Han, seferden dönünce, biricik aşkının ölümünü öğrenir ve çok üzülür. Dilara’ya olan aşkını ölümsüzleştirmek için “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” diyerek bu çeşmeyi yaptırır.

Çeşme ilk yapıldığında, Dilara Bikeç’in türbesinin yanındadır. Ama, 2’nci Katerina, Kırım’ı 1783 yılında işgal edince, çeşme türbeden kaldırılır ve Han Saray içindeki avluya getirilince çeşmenin akustiği bozulur.

Dilimize Farsçadan geçme “Çeşme” kelimesi “göz” demektir. Kırım Hanı: yaptırdığı bu eserle, gözünden bile kıskandığı, güzelliğinden gözünü ayıramadığı Dilara’nın göze geldiğini, durduk yere hastalanıp öldüğünü bu yolla anlatmak istemiştir.

Gözyaşı çeşmesinin üst kısmından, gözyaşları akarak ilk kurnayı kederle doldurur. Buradan taşan damlalar, çift küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”. Ama çift kurnalar dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani, hatıralar zihinde canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır.

Buradan taşan su, en alttaki delikten çıkar ve zemindeki “çark-ı felek” (spiral) üzerinden geçerek yer altında kaybolur. Yani: “Hayat böyle devam eder gider”. Akustiği öyle güzel ayarlanmıştır ki: su damlalarının akışı, sırasında ağlama ve hıçkırık sesleri oluşur.

Sonuç, evet bu çeşmenin orijinali halen Kırım Bahçesaray’dadır. Ama: Kırım’a gidip bu şaheseri göremeyenler üzülmemeli, Çünkü Eskişehir Kırım Tatar Kültür Evi bahçesinde bulunan çeşme aynı çeşmenin birebir kopyasıdır. Suyun huzur veren sesini burada da dinleyebilirsiniz.

Eskişehir Odunpazarı Modern Müze

 

 

Odunpazarı Modern Müze

Yeni açıldı. Hemen Balmumu heykel müzesinin yanındadır. Binası: Osmanlı ve geleneksel Japon mimarisi ve Odunpazarı sivil mimarisi öğelerinden esinlenilerek tasarlanmıştır. Giriş ücreti, tam bilet 20 TL ve öğrenci bileti 15 TL. dir.

Müzenin kurucusu: Polimeks Holding Yönetim Kurulu Başkanı mimar ve müteahit Erol Tabanca’dır. Müzeyi tasarlayan ise, ünlü Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma’dır. Bu mimarlık ofisi, dünyanın pek çok yerinde, fark yaratan projeler geliştirmiştir.

En önemli özellikleri: mümkün olduğunca az beton kullanılması ve ahşap, taş, kağıt gibi doğal malzemelere ağırlık vermeleridir. Tokyo 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları için tasarlanan stadyumu da yapmışlardır.

Müzede: farklı büyüklükteki sergi salonlarının yanı sıra: kafe, satış mağazası ve atölye alanları bulunuyor. Sergi salonlarında özellikle Japon sanatçıların bambudan yaptıkları eserler muhteşem güzel, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

Eskişehir Şelale Park

 

ŞELALE PARK

Odunpazarının hemen arkasından buraya gidilmektedir. Tabelaları takip ederek gidebilirsiniz. Eskişehir’i yüksek bir yerden, panoramik olarak izlemek için burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Araç park yeri sıkıntısı yok. Park alanı içinde: 1400 metre karelik bir şelale var ve park ismini bu şelaleden alıyor. (Ben defalarca gittim, bu şelaleyi bir kere akarken, açık görmedim.)

Park alanında, bu yapay şelale yanında: yel değirmeni, Don Kişot ve Sanço Panço heykelleri, çocuk oyun gurupları, yürüme yolları, seyir terası, kafe ve restoranlar bulunuyor.

Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi

ETİ ARKEOLOJİ MÜZESİ

Evet, şehirde müze olmaz mı, var elbette. İlk kurulan müze çevreden toplanan eserlerin, 1944 yılında, Alaattin Camiinde depolanması ile kurulmuş. 1974 yılında ise, Atatürk Bulvarı üzerindeki şimdiki binaya taşınmış. Ancak; aynı yerde, günümüzde, daha modern ve güzel olduğunu düşündüğüm bir müze binası inşaatı sürmekte. Yani; müzeye gitmeyin.

Eskişehir Uğur Mumcu Parkı

UĞUR MUMCU PARKI

Park, şehir merkezinde, Büyükdere Mahallesinde cadde üstündedir. Yani, ulaşım kolaydır.

23 Ocak 2016 tarihinde açılışı yapılan parkta: Türkiye’nin aydınlık gazetecilerinden biri olan Uğur Mumcu’nun, 24 Ocak 1993 tarihinde evinin önünde bombalı saldırı sonucu suikaste uğradığı 06 YR 245 plakalı aracı, ibret anıtı olarak sergileniyor. Parkta bulunan Uğur Mumcu anıtı: 16 farklı şehirden gelen mermerlerden hazırlanmış ve gazete küpürlerinden oluşmaktadır.

Parkta: ziyaretçilerin kitap okuma alışkanlığını yaygınlaştırmak adına: Uğur Mumcu kitapları yanı sıra çocuk ve gençlik kitaplarının da bulunduğu bir açık hava kütüphanesi bulunuyor. Ayrıca, yine parkta 1 adet amfi tiyatro alanı ve meraklıları için model uçak pisti vardır.

Öğrendiğime göre: Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı, Uğur Mumcu’nun katil veya katilleri yakalanana kadar, bu aracın burada sergileneceğini söylemiş. Bence zaman ayırın burayı ziyaret edin, ilginç bir yer.

Eskişehir Sazova Parkı

 

SAZOVA PARKI

Şehir merkezinin dışında, buraya yürüyerek ulaşmak mümkün değil, bir araçla (Sazova Minübüsleri) gitmelisiniz. Burası: şehrin en büyük park alanıdır. Yaklaşık 400 bin metre karelik alana kurulmuştur. Ortada bir suni gölet bulunuyor. Gölette renkli süs balıkları bulunuyor ve gölet üzerindeki tahta iskelede bunları görebilirsiniz.

Gölet kıyısında ise, Korsan gemisi var ve bunun içini ücretsiz gezmek mümkündür. Gemi, Amerika kıtasının keşfedilmesinde kullanılan “Santa Maria” kalyonuna benzemektedir. Burada ayrıca: muhteşem güzel kuleleriyle bir “Masal Şatosu” bulunuyor. Park alanı içinde, ayrıca çeşitli masal kahramanlarının heykelleri, oyun gurupları ve çocuk bahçeleri ile spor alanları bulunuyor.

Ayrıca, Türkiye’nin en büyük uzay evinin de içinde bulunduğu “Bilim Merkezi” dikkat çekiyor. 2010 yılında Japon yılı etkinliklerinde düzenlenen “Japon Bahçesi” de gezilebilir. Tabii park alanın içinde çok sayıda restoran ve kafeterya bulunuyor ve bunların ücretleri aşırı yüksek değil, yani bence burayı da mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Eskişehir Kentpark

KENTPARK

Kent park da şehir merkezinin dışındadır. Burada, Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan yapay bir plaj alanı ilgi çekiyor. Plaj alanı, park içinde, Porsuk çayına bakan kısımda yapılmıştır. Uzunluğu 350 metredir ve plaj kenarında kumluk alanda şezlong ve şemsiyeler bulunmaktadır. 

Bu kumluk alan için, 400 ton beyaz deniz kumu buraya taşınmıştır. Plaj alanının bulunduğu yerin su kapasitesi ise, 15 bin metre küptür. Su bulunan bölümün altı da mermer kaplıdır. Yaz dönemi boyunca, sıcak havalarda, burası gerek yerel halk ve gerekse dışarıdan gelenler tarafından plaj alanı olarak kullanılıyor ve insanlar denize girmenin ve güneşlenmenin tadını çıkarıyorlar.

Plaj alanının hemen yanında ise 50 metrelik olimpik yüzme havuzu bulunuyor. Yaklaşık 300 bin metre karelik alana yapılan park da ayrıca oyun alanları, kafeler, restoranlar, yürüyüş yolları bulunuyor.

ESKİŞEHİR’DE NE YENİR-NE İÇİLİR

Eskişehir denilince akla hemen elbette çiğ börek gelmekte. Bunun asıl adı: Tatar böreği. Malum, Eskişehir’de ilk yerleşim Odunpazarı bölgesine olmuş, daha sonra yamaçtan aşağıda şehir kurulmaya devam etmiş ve bu bölgeye ise yoğun olarak göçmen tatarlar yerleşmiş.

Çiğ börek de, böyle bir kültürün eseri. Muhteşem bir tat. Mutlaka deneyin. Nerde? Şehir merkezinde, çiğ böreğin çok güzel yapıldığı yerler var, sorarsanız mutlaka göstereceklerdir. (Tedaş arkasındaki bölümde bulabilirsiniz) Bunun yanında, Eskişehir’de, boza içmenizi öneririm. Yine merkezde, muhteşem lezzetli boza yapan bir yer var.

   

ESKİŞEHİR’DEN NE SATIN ALINIR

Mutlaka duymuşsunuzdur, Eskişehir denilince akla, lületaşı gelir. Türkiye’de birkaç farklı bölgede çıkarılmasına rağmen, en kaliteli lületaşı burada. Çünkü: Eskişehir’den geçen fay hattı, lületaşı ocaklarının bulunduğu bölgeyi kapsıyormuş. Faylar; lületaşı oluşumu için olumlu etki yaratıyor. Yer altı sularının içinde bulunan magnezyum eriyiğinin su yataklarının tabanına çökmesi sonucu, lületaşı yataklarının oluştuğu söyleniyor.

Eskişehir’de yeterli jeolojik şartların bir arada bulunması, lületaşının kalitesini arttırmış. Toprağın içinden; damar şeklinde olmayıp, yumrular halinde 250 gr. ile 5-7 kiloluk parçalar halinde çıkarılan lületaşı hammaddesi; bazen 30 bazen ise 100 metre derinlikteki ocaklardan çıkarılıyormuş. Lületaşı ocaklardan çıkarıldıktan sonra ise, sanatçıların hünerli ellerinde, yeniden hayat buluyor.

Evet; şehirde, lületaşından yapılma, özellikle pipo satan yerler var. Fiyatlarını ve tiplerini beğenirseniz, elbette alabilirsiniz. Gerçekten, görüntüleri çok güzel. Eskişehir’de lüle taşından yapılmış yapıtları alabileceğiniz başlıca yer: Esnaf Çarşısı. Merkeze yakın, sorduğunuzda gösterirler, 4 katlı bu çarşıda bol ve uygun fiyatlı, lüle taşı mamulü objeler bulmanız mümkün. Almak istiyorsanız, bu çarşıyı bulun. Evet amaç alışveriş veya gezmek, şehir merkezi yakınlarındaki “Hamamönü” semtine de mutlaka gidin, burada kalabalık içinde gezinin, dükkanlara bakın, uygun fiyatlı ürünler bulup satın alabilirsiniz.

Evet; Eskişehir, bir günlük Eskişehir gezimiz bu kadar. Elbette; şehir çok daha büyük. Çevresindeki parkları ve kaplıcaları var. Ama; bir günlük gezi planımıza yalnızca bunları sığdırmak mümkün olabilir. Bu güzel ve modern şehri; gezip gördüğünüzde, gerçekten seveceksiniz. Son olarak: Neo alışveriş merkezi. Büyük şehirlerdeki AVM benzerlerinden.

Şehir merkezine biraz uzak olsa da, güzel bir alışveriş merkezi, alışveriş düşünürseniz burayı da ziyaret edebilirsiniz. Buranın hemen yanında, Eskişehir’in en modern ve lüks oteli bulunuyor. Buranın yüzme havuzu, belli bir ücret karşılığı halka açık. Evet; Eskişehir işte böyle.

Merkeze inin ve porsuk çevresindeki kafelerin bulunduğu alanda yürüyün, yürüyün, sokaklarda, ara sokaklarda kaybolun. Öğrencilerin sosyal hayatına büyük artılar kattığı bu şehirde, mutlaka güzel zaman geçireceksiniz, zaten yürüdüğünüzde, sizinle birlikte yürümekte olan, büyük insan topluluklarını göreceksiniz. Hoş zaman geçireceksiniz.

Polatlı tanıtımı.

Sivrihisar tanıtımı.

İnönü tanıtımı.

Bozöyük tanıtımı.

Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

 

Ankara Ulus Kurtuluş Müzesi

Burada fotoğraf makinası kullanmak yasaklanmıştır. Ancak: 2’nci Meclis binası, yani hemen 200 metre aşağıdaki ortamda, fotoğraf çekmek yasak değil iken, burada fotoğraf çekmenin yasaklanmasını anlamak mümkün değil.

Özellikle: yasak denilse de, özellikle şehir dışından gelenler, burayı gezdiklerini belgelemek adına, birkaç fotoğraf çekmeye kalkıştıklarında ise, görevlilerin sert müdahale içeren sözleri, inanın kırıcı oluyor ve müze gezmek gibi bir kültür gezisi, stresle yoğuruluyor.

Evet, gelelim, en büyük değerimiz olan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusumuza armağanı, Türk gençlerine emaneti Cumhuriyetimizin hangi ortamda, ne gibi şartlarda ilan edildiğini gezip görmeye.

Müze: Ulus Meydanındadır. Cumhuriyetimizin ilan edildiği, 1’nci Meclis Binası. 1920 ile 1924 yılları arasında kullanılmış. Gerçekten; o yıllardaki şartları göreceksiniz. O insanların, saatler, günler boyunca, o tahta sıralar üzerinde oturduklarını göreceksiniz.

Ve o zor ve güç şartlarda yarattıkları, kurtuluş mücadelesi olsun, cumhuriyet olsun ve bunlar gibi ülkenin kurtuluşu ve gelişmesi için yarattıkları birçok çabanın, yaratıldığı o güç şartları göreceksiniz ve bugünle karşılaştırıp, elbette şaşıracaksınız.

Evet; Cumhuriyetimizin ilan edildiği bu bina, günümüzde müze olarak kullanılıyor ve adı: Kurtuluş Müzesi. İlk toplantının yapıldığı bu binanın yapımına; 1915 yılında, mimar Hasip Bey tarafından başlanır. Atatürk’ün, 27 Aralık 1919 tarihinde, Ankara’ya gelişinden sonra, yapının meclis binası olarak kullanılmasına karar verilir.

İlk parlamento binası; 22 x 43 metre boyutlarında. Bodrum üzerine, tek kat olarak yapılmış. Büyük bir toplantı salonu ve 9 odası olan taş bir yapı. Dış cepheler; kemerler ve geniş saçaklarla bezenmiş ve ayrıca iki balkon var. Devletimizin kuruluşu ve kurtuluş savaşının tüm askeri ve siyasi kararları burada alınmış.

Bu küçük bina; 18 Ekim 1924 tarihine kadar kullanılmış. Günümüzde ise, Müze. Evet; kurtuluş savaşımız ve cumhuriyetin ilanı aşamasındaki o imkansızlıklar ortamını mutlaka gidin görün. Müzeye; girdiğinizde, sizi büyük bir nezaketle, müzenin görevlileri karşılıyor. Gerçekten, bu nazik insanları, görevli olarak oraya koymak, muhteşem bir uygulama. Gerek davranışları, gerek kıyafetleri ve gerekse yol göstermeleri: ” gezinize şuradan başlayacaksınız ” şeklinde yol göstermeli çok güzel.

Evet; müze kartınızı gösteriyor veya bilet alarak giriyorsunuz, hemen ilk oda; mescit, sonra Atatürk’ün çalışma odası ve sonra toplantı salonu. Bir koridorun çevresindeki bölümleri geziyorsunuz. İlgi çeken yerler; toplantı salonundaki tahta oturma yerlerine bakın lütfen, kötü oturma yerleri, sonra ısınmak için konmuş, iki soba göreceksiniz.

Özellikle: Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı masa var. Hemen yanında: Atatürk ve İsmet İnönü’nün resimleri bulunuyor. Bu masa; İsviçre’den buraya nasıl getirilmiş anlamadım. Ama; Lozan barış antlaşması, Türk Siyasi tarihinde çok önemli yeri olan bir antlaşma.

Bunun imzalandığı masayı bulup, buraya getirmek ve sergilemek, güzel bir uygulama. Düşünene ve bu masayı buraya kadar alıp getirene teşekkür etmek gerek, gerçekten Türkiye’nin siyasi geleceği, işte bu masanın üstünde şekillendi dememek elde değil. Ayrıca; zamanında Mecliste görev yapmış kişilere ait, şahsi eşyalarda sergileniyor.

Bunun yanında; o zamanlar kullanılan, üç makineli tüfek ve normal mavzer tüfekler sergileniyor. Meclis çatısı altında, bu tür silahların niye sergilendiğini anlayamadım? Bu tür silahlar, milli mücadelede kullanıldı ise, bunların sergilenebileceği bir çok yer olduğunu düşünüyorum, ama burası Meclis ve ben buraya, Cumhuriyetin hangi şartlar altında ve ne gibi bir ortamda ilan edildiğini, bir zamanlar milletin temsilcilerinin ne gibi ortamda çalışarak, ülkenin kurtuluşunda çaba gösterdiklerini görmeye gittim ve gerek  tahta sıra ve masalar ve gerekse ısınmak için kullanılan sobalar; ziyaretçileri etkilemek için yeterli geliyor.

Birde, Atatürk’ün Sivas kongresinde kullandığı masası var. Bunlara bakarken, lütfen, o günün şartlarını düşünün. Bugün olsa, asla dönüp te kimsenin bakmayacağı bir masa, ama masanın lüks olmasının ne önemi var, o insanlar, lüksten ziyade, kararlılıklarını bu masaların üzerinde, tahta sıraların üzerinde ortaya koymuşlar, önemli olan bu.

Evet; bu güzel müzeyi gezip çıkıyoruz. Mutlaka gitmenizi öneriyorum. En fazla bir saat zamanınızı alır ve çok yakın, hemen dibimizde, mutlaka gidilmeli. Ama, bu giriş ücreti konusuna çözüm bulunması gerekir diye  düşünüyorum.