Kastamonu İnebolu

Kastamonu İnebolu; Kastamonu ilinin en büyük ilçelerindendir. Temmuz 2018 tarihinde İnebolu’yu ziyaret ettim ve gezi anılarım, notlarım aşağıdadır. Küçük ve sakin bir yer, ama İnebolu insanının Kurtuluş Savaşında yaptıklarını okuyup öğrenince, bu yöreyi gidip gezmek, görmek şarttır.

ULAŞIM

İnebolu: İstanbul arası uzaklık: 600 km. İnebolu-Ankara arasındaki uzaklık ise: 415 km. TEM Otobanında, Gerede’den ayrılarak, Karabük, Safranbolu, Araç, Kastamonu istikametinden ilerlediğinizde, buraya ulaşmanız mümkün. Ankara-İnebolu arası, yaklaşık 5 saatlik bir yolculuk gerekiyor. 

Yol üstünde, Kastamonu’dan sonra, özellikle Küre dağlarını geçerken manzaraya doyamayacaksınız. 1210 metrede Oyrak geçidi, ardından 1170 metrede Ecevit geçidi ve son olarak 954 metrede Çuhadaroğlu geçididir. Ben: Cide üzerinden buraya geldim, ancak yollar pek keyifli değil, zaman zaman dar ve virajlı yollar, sürücüyü oldukça yoruyor.

inebolu.genel.2
Kastamonu İnebolu

TARİHİ

İnebolu’nun tarihi denince, bence çok eskilere gitmeye gerek yoktur. İnebolu: Kurtuluş Mücadelemizde çok büyük yararlılıklar göstermiş bir yerdir. Şöyle ki: Kurtuluş savaşında kullanılan cephane, Anadolu’ya İnebolu üzerinden gönderilmiş. Gemilerle; İnebolu açıklarına gelen silah, cephane ve mühimmat, kayıklarla taşınarak kıyıya boşaltılmış, elden ele, gıcırdayan kağnılarla, İnebolu, Küre, Seydiler, Kastamonu yolu ile, Ankara’ya ulaştırılmıştır.

Ama elbette: kar-kış demeden, yorgunluk düşünmeden yapılan büyük fedakarlıklarla. Bir yandan da: düşmanın takibi ve bombaları ve ölüm vardı.

Bence: İnebolu’nun en şanlı tarihi, işte bunlardır.

inebolu.boyranaltı plajı.1
Kastamonu İnebolu
Kastamonu İnebolu
Kastamonu İnebolu

 

GENEL

İnebolu; ilginç bir yerdir.

Özellikle: güneş yönünden. Çünkü: burada, güneş  denizden doğuyor ve yine denizde batıyor. Yaz aylarında, bu duruma tanık olabilirsiniz. Güzel bir günün ardından, güneşin denize batışını ve bu sırada deniz üzerinde oluşan yakamozları seyredebilirsiniz.

Akşam olduğunda ise: pek etkinlik yok, yani zaman geçirmek mümkün olmuyor. Sahil boyunda uzunca bir yürüyüş yolu var, ama bu yol ile deniz arasında kayalıklar ve sanırım dalgalar için biraz yüksekçe duvar yapılmış, yani, sahil boyunda gezerken denizi olduğu görmek pek mümkün olmuyor, kumsal da yok, büyük kaya bloklarıyla deniz doldurulmuş, dediğim gibi, sanırım kışın deniz oldukça büyük dalgalarla kıyıyı hırpalıyor.

İlçenin tam ortasında, bir dere geçiyor ve ilçeyi ortadan ikiye bölüyor.

Çarşı kısmında,  daracık sokaklarda: dükkanlar, tarihi binalar, camiler, güzel bir armoni içinde sıralanmışlardır.

Ulaşım bölümünde yazdığım gibi, İnebolu’ya gelirken göreceğiniz Küre dağları: WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı)  tarafından, Avrupa’nın öncelikli olarak korunması gereken orman alanlarından biri olarak kabul edilmiş. Burada bulunan milli parkta: 637 çeşit bitki bulunuyor. 454 kuş türü yaşıyor. Bölgede: çok sayıda: kanyon, mağara ve şelale mevcuttur. Bunlardan: Valla kanyonu, 12 km. uzunluğu ve 1200 metreyi aşan yüksekliği ile, dünyanın dördüncü büyük kanyonu olma özelliğine sahip.

9 HAZİRAN İNEBOLU ŞEREF VE KAHRAMANLIK GÜNÜ

Kurtuluş savaşı sırasında, işgal ordularının el koyduğu Osmanlı silah ve cephanesi İstanbul’dan bin bir güçlükle tekne ve takalarla İnebolu’ya getirilmiş, mühimmatlar buradan yaşlı-genç, çocuk-kadın demeden, 3 yıl boyunca kağnılarla İnebolu-Küre-Seydiler, Kastamonu güzergahında, tarihi “İstiklal Yolu” ile cepheye ulaştırılmıştır.

9 Haziran 1921 tarihinde ilçedeki cephaneleri ve subayları teslim almak için gelen Yunan savaş gemileri halkın direnişi ve top atışı ile püskürtülmüştür. Atatürk’ün “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da” sözleriyle tarihe geçen İnebolu’ya, 11 Şubat 1924 tarihinde TBMM kararıyla İstiklal Madalyası verilmiştir.

Kastamonu İnebolu İstiklal Madalyası

İSTİKLAL MADALYASI

İstiklal Savaşında, büyük bir gayret ve özveriyle çabalayan ve binlerce ton silah, cephane ve askeri malzemeyi: kıyıya tam olarak yanaşamayan büyük gemilerden, bin bir fedakarlıkla karaya çıkaran İnebolulu kayıkçıların bu kahramanlıkları, TBMM tarafından, 11 Şubat 1924 tarihinde çıkarılan kanunla “Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası” ile taltif edilmiştir. Madalya: 16 Mayıs 1924 tarihinde tertiplenen büyük bir törenle, İnebolu Mavnacılar Loncası namına, temsilen Kahya Soğangözoğlu’na verilmiştir.

Kastamonu İnebolu İstiklal Yolu

İSTİKLAL YOLU

Anadolu’da işgale uğramamış tek bölge Karadeniz, Anadolu’nun dışarı açılabileceği tek güvenli yer ise Kastamonu İnebolu Limanıydı. İnebolu’nun büyük gemileri barındıracak bir limanı olmadığından, açıkta bekleyen gemilerden tüm silah ve cephaneyi İnebolu kıyılarına çıkarmak, kahraman denk kayıkçılarının ustalığına kalıyordu. Karaya ulaşan mühimmat ise, İnebolu ve Kastamonu’nun kahraman kadınları, yaşlıları ve çocukları tarafından çok zor şartlarda Ankara’ya taşınıyordu. İşte İnebolu’dan Ankara’ya uzanan bu zorlu yola “İSTİKLAL YOLU” denilmektedir.

İstiklal Yolu: İnebolu sahilinden başlayıp, Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan, cephanenin cepheye ulaştırılmasında kullanılmış olan 340 km lik yoldur. O dönemde, güvenliği açısından tercih edilen bu yol aslında, yağışlı havalarda çamurla kaplanan eski bir kervan yolu idi.

İstiklal Yolunun 95 km lik İnebolu-Kastamonu bölümü, Kastamonu Valiliği tarafından işaretlenerek yürüyüş yolu olarak düzenlenmiştir. 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescil edilen yol, Türkiye’nin tek sit yoludur. 2008 yılından itibaren Kastamonu Valiliği tarafından 9 Haziran kutlamaları kapsamında başlatılan organizasyon ile, her yıl İnebolu-Kastamonu arasında “Atatürk ve İstiklal Yolu Yürüyüşü” düzenlenmektedir.

İNEBOLU LİMANI

Evet, tam bir yılan hikayesi. İnebolu Limanının temelinin atılmasının üstünden, tan 124 yıl geçmiştir. Bugüne kadar: 3 Osmanlı Padişahı ve sayısız Cumhuriyet Hükümeti eskitmiştir. Ancak: inşaatı hala sürüyormuş. Yapımına: 1882 yılında başlanan limanın mimarı: dönemin Kastamonu valisi Sırrı Paşadır. 1882 yılında, zamanın Padişahı 2.Abdülhamit ikna edilerek, 10 bin lira ödenekle inşaata başlanmıştır. Gerekli malzemelerin tümü: İstanbul’dan gönderilmiş. Ancak: Limanın inşaat faaliyetlerini canla başla yürüten valinin kısa süre sonra tayini çıkmış. Sırrı Paşa, görevden ayrılırken, yerine gelen Abdurrahman Paşa’dan, inşaatın tamamlanmasını istemiştir.

Abdurrahman Paşa’da, tüm çabalarına rağmen, gönderilen malzemenin yetersiz ve adi olması nedeniyle, inşaatı tamamlattıramamış. 7 yıllık süreçte, limanın,  sadece 133 metrelik kısmı tamamlanmış. Abdurrahman Paşa, görevden ayrılınca, inşaat yeniden durmuştur. Aradan uzun uzun yıllar geçmiş. 2004 yılında, dönemin Ulaştırma Bakanı, limanın tamamlanacağı konusunda, 2005 yılını hedef göstermesine rağmen, liman inşaatı hala devam ediyormuş.

Tüm faaliyetler 2008 yılında tamamlanmış ve liman hizmete açılmıştır. Yıllık 720 gemi kapasitesine sahiptir. Günümüzde modern tesislere kavuşan liman, Samsun’dan İstanbul’a, bulunduğu konum itibarıyla etkin kullanılabilme kapasitesine sahip bir limandır. Buradan, başta Küre maden sahasından çıkarılan pirit madeni ve bakır cevheri, kömür gibi madenler gemilere yüklenerek başka limanlara götürülmektedir.

 

NE SATIN ALINIR

İnebolu denilince, akla gelen hediyelik eşyalar: İnebolu ev maketi, kayık maketi ve el yapımı bıçaklardır. Bu bıçakların özellikle kını çok orjinaldir. Öyle ki: bu kın: kiraz ağacından yapılıyor, bıçağın sapı ise boynuz kaplıdır.

NE YENİR

İnebolu’da: İnebolu çöreği, çekme ve tahin helvası ve birçok çeşidi bulunan reçellerden tadabilirsiniz. Bunların dışında: güveç, etli ekmek, kuyu kebabı, haluşka, su böreği, ev baklavası ve mevsimine göre taze balık bulabilirsiniz. Ayrıca: balı, kestanesi, fındığı, böğürtleni ve çeşitli deniz ürünleri meşhurdur.

Tüm bunları yazdım, ancak Temmuz 2018 tarihinde burada bulunduğum sürede, balık av yasağı olduğu için balık yemek mümkün olmadı, ama eğer olur da İnebolu’ya yolunuz düşerse, çarşı içinde, dar sokaklarda bulunan restoranlarda mutlaka ama mutlaka buraya has pide yemelisiniz. Hatta: masanıza bir açık bir de kapalı pide siparişi verin ve her ikisini de deneyin.

GEZİLECEK YERLER

Kastamonu İnebolu Kent Müzesi
Kastamonu İnebolu Kent Müzesi
Kastamonu İnebolu Kent Müzesi

 

Kastamonu İnebolu Kent Müzesi

         

İNEBOLU KENT MÜZESİ

Müzenin tam ismi “İnebolu Belediyesi Kurtuluşa giden yolda, İnebolu Kent Müzesi” d ir. Giriş ücreti 2 TL. dir. Bence, mutlaka zaman ayırın ve giden, güzel bir müze, güzel düzenlenmiş, personel ilgili, merkeze yakın bir müzedir. Müzede gayet güzel tabelalar var, yani objeler gerek görsel ve gerekse yazılı metinlerle açıklanmıştır. Müzenin birinci katını gezin, sonra arkaya dolanın ve buradaki objeleri görün. Özellikle, arka bölümdeki top ilginçtir.

Bu top, İnebolu’nun yunan gemilerine karşı korunmasında fiilen kullanılmıştır. Günümüze kadar sağlam kalarak gelebilmiş tek toptur. Üst katta ise “Mustafa Kemal Atatürk” ün, bal mumu bir heykelini göreceksiniz, onunla fotoğraf çektirmek muhteşem güzelliktir. Bir de müzede karanlık oda var, orada film gösterisi düzenleniyor, mutlaka izleyin, güzel bir film hazırlanmıştır. Birinci katta ayrıca amforalar var, yani nispeten antik çağa da gidilmiş, ilginç bir müzedir.

Kastamonu İnebolu Şerife Bacı Anıtı

ŞERİFE BACI ANITI

İlçe meydanında gelenleri karşılıyor ve tarih dersi veriyor. 1921 yılının ilk aylarında, Şerife Bacı: İnebolu’dan aldığı cephanelerle: Kastamonu’ya doğru yola çıkar. Ancak; çetin kış şartları ve bastıran tipi nedeniyle, bağlı bulunduğu kağnı konvoyundan ayrı düşer. Ancak: yine de, o zor şartlarda, Kastamonu kışlası yakınlarına kadar gelir ve burada donarak ölür.

Fırtına ve tipinin sabahında, bir bebek ağlama sesini takip eden devriye ekipleri: bir kağnı arabası ile karşılaşırlar. Sahibi Şerife Bacı donmuştur. Ancak: kağnı arabasında, kardan etkilenmemesi için battaniyeye sarılmış cephane ve cephanenin arasında, kuru otlara yatırılmış bir bebek bulurlar.

Şerife Bacı, o soğuk ve tipide, mevcut battaniyesini, cephanenin sarılmasında kullanmış ve kendi ölümünü engelleyememiş. İşte, ülkemiz, bu fedakar insanların canı ile kurtuldu.

Bu arada: sanırım sizde merak ettiğiniz. Şerife Bacının kağnının arkasında bulunan çocuğu ne oldu? Evet: Şerife Bacı ve kağnı bulunduğunda, çocuk (kız) kışlaya yakın bir eve gönderilmiş. Daha sonraki süreçte; 1970’li yıllarda, yapılan bir araştırma sonucunda, kızın Eskişehir’de ikamet ettiği ile ilgili bilgiler elde edilmesine rağmen kendisine ulaşılamamış. Şerife Bacının mezarı ise: Seydiler köyüne gönderilmiş ve burada toprağa verilmiş, ama net olarak bilinmiyor.

Ancak: elbette ki, bu ve benzeri tüm kahramanlarımız, Türk halkı olarak, gönüllerimizde yatıyorlar. 1984 yılında, Şerife Bacı, ülkemizde yılın annesi seçildi. Ankaralılar veya Ankara’yı gezenler, Ulus semtinin hemen merkezindeki Atatürk Anıtının, hemen sağ arkasında, omzunda top mermisi taşıyan kadın figürü: Şerife Bacı.

Kastamonu İnebolu Hamamcı Kadı Salih Anıtı

HAMAMCI KADI SALİH ANITI

Anıt, ilçe girişinde, Belediye binasının hemen yanındadır. Ancak hemen yazımın başında belirtmek isterim ki, bu anıtın çevresi bir otopark olarak kullanılıyor, Umarım bu satırları bir yetkili ve ilgili kişi okur da, anıtın çevresinin otopark olarak kullanılmasını önler.

Salih Reis: Düz tarladaki hamamı işleten ve aynı zamanda denizci, İnebolu kayıkçılar loncası üyesi, 70 yaşında birisidir. Hamamcı lakabıyla anılır. 13 Haziran 1921 günü, Yarbaşı merdivenlerinden, bir elinde bastonu, omuzunda mermisi ile zorlanarak çıkarken, merdivenlerin üst kısmında maiyetiyle birlikte olayı seyreden Kastamonu Valisi Muhittin Paşa’nın dikkatini çeker.

Salih reisin yanına gider ve şöyle der “Dede, ver de ben taşıyayım” Sırtındaki mermiyi zorla taşıyan Salih reis, başını bile kaldırmadan “Kör müsün, benimkini isteyeceğine git sende kayıktan bir tane alsana” der. Muhittin Paşa: “Bu vatan bölünmez, bu millet ölmez” diye söylenir. Hamamcı Salih Reis, fedakarlıkları ve kahramanlıklarıyla, Kurtuluş Savaşının kazanılmasına katkıda bulunan İnebolu denizcilerini temsil eder.

Kastamonu İnebolu Türk Ocağı
Kastamonu İnebolu Türk Ocağı

         

Kastamonu İnebolu Türk Ocağı
Kastamonu İnebolu Türk Ocağı

   

İNEBOLU TÜRK OCAĞI

İnebolu merkezinde, camii kebir mahallesinde bulunmaktadır. Denizden yaklaşık 4.5 metre yükseklikte olup, alt kottan taş bir merdivenle ulaşılmaktadır. Hükümet konağı, binanın yakınında, güneydoğusunda bulunuyor. Bina hakkında bilgi vermeden önce: söylemek istediklerim var.

Burayı ziyaret etmek için Temmuz 2018 tarihinde gittiğimizde, öğle arası (12.00-13.00) bitmesine rağmen, açılmadı, kapıda, bir süre beklemek zorunda kaldık. (Bu yüzden kapalı bir kapı resmi koydum.) Ardından, açıldığında, bir hanımefendi, buranın sorumlusu olduğunu söyledi, binayı tanıtmadan önceki ilk söyleşimiz: “Bir çocuk okuttuğunu, ona yardım için yaka rozeti sattığını söyledi ve rozetin fiyatının 10 TL olduğunu söyledi, aldık, çocuk okutmak kutsal bir görev katkım olduysa ne mutlu bana”

Binanın aşağısında, merdivenlerin başladığı yerde büyük bir Atatürk anıtı var. Resmi törenler burada yapılıyormuş. Anıtta: Atatürk elinde şapkasıyla halkı selamlarken betimlenmiş, malum Büyük Önder, Şapka devrimini burada başlattı.

Evet, binanın yapılışı: 1893 yılıdır. Binayı yaptıranlar ise: Karagüllezade Mehmet Yazıcı ve Karamanyan Hacı Ohanüs Ağadır. Binanın mülkiyeti, 2’nci Balkan Harbi sırasında, yani 1913 yılında, hazine tarafından Rum aileden alınmış, kısa süre sonra da, Rum aileye tekrar geri verilmiştir. Ancak, muhtemelen 1923 yılındaki Rum göçü ile bina boşaltılmış ve Türk ocağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk, İnebolu ziyareti sırasında, 27 Ağustos 1925 tarihinde, Şapka Nutkunu, o tarihte, Türk Ocağı olarak kullanılan bu binada vermiştir. Birinci katın planı: güney-kuzey doğrultusunda uzanan, ince uzun bir sofa ve iki yanında bulunan mekanlardan oluşuyor. Çift kollu, ahşap merdiven; sofanın güney ucundadır.

Planın batı kanadını, ara bölme duvarlarının kaldırılmasıyla, sahne ve seyir bölümlerinden oluşan, tek bölüme dönüştürülmüştür. Kuzey cephede, denize bakan mekan da üç odanın birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. İkinci katın merkezinde, dikdörtgen planlı büyük bir sofa vardır. Çevresinde ise çeşitli mekanlar bulunuyor. Özgün durumda olan sofa, birinci kat planını tekrarlamıştır. Bilinmeyen bir tarihte, yan mekanların kapatılmasıyla sofa büyütülmüştür.

Kastamonu İnebolu Aşı Boyalı İnebolu Evleri
Kastamonu İnebolu Aşı Boyalı İnebolu Evleri

 

AŞI BOYALI İNEBOLU EVLERİ

İnebolu’da: 350 aşı boyalı ev varmış. Bunlar, halen restore ediliyormuş. Evleri görünce hayran olacaksınız. Burada turizm açısından çok malzeme var, tarihi doku, pırıl pırıl tertemiz bir deniz, görkemli tepeler, vadiler, yamaçlar ve ilçenin ortasından akıp giden bir çay.

Ancak: tüm bu güzellikler, ilgi ile daha  da güzel hale gelebilir. Özellikle: ilçenin ortasından akıp giden çayın içinin temizlenmesi ve çevresinde, çevre düzenlemesi yapılmasının gerekliliğini düşünmemek elde değildir.

İlçe merkezinde, 1885 yılındaki yangından sonra, ızgara planlı çarşı ve bunun hemen çevresinde başlayıp biçimlenen eski yapılar var. Bu yapılar arasında: İnebolu evlerinin, kendine özgü bir mimari tarzı bulunuyor. Üst katlar ahşap malzeme ile yapılmış. Zemin katları ve yapı temeli taştan yapılmış. Bu rutubeti önleme amacı güdüyor. Üst katlar ise, ahşap çatı arası kerpiç veya tuğla dolgu, bazen ahşap dolgudur.

Evlerin cepheleri yatayına kaplamalı, çoğu zaman aşı boyalı ve ahşap kaplamalı ve bazen de bağdadi sıvalıdır. Üst katlarda: yüzeyler profil konsollarla desteklenen cumbalar, çıkmalarla hareketlendirilmiştir. Bu çıkma veya cumbalar ise, çatıda genellikle üçgen alınlıkla son bulurlar.

inebolu.pembe köşk.1
Kastamonu İnebolu Pembe Köşk

PEMBE KÖŞK

İnebolu’ya yolunuz  düşerse, sakın burayı görmeden ayrılmayın. Pembe rengin hakim olduğu bir yer. Pembe köşk: İnebolu’da, Tan ailesi tarafından: 1983 yılında satın alınmış. Önceleri harap vaziyette olan bahçeyi: yavaş yavaş ve büyük emek sarf ederek güzelleştirip, bugünkü haline sokmuşlar. Yıkılmak üzere olan tarihi İnebolu evini onarıp, köşk haline getirmişler.

Bu davranışları nedeniyle: Belediye tarafından, “Örnek Vatandaş” ilan edilmişler. Evet, buradan İnebolu’nun manzarasının görünümü büyüleyici.  Her ne kadar mülk kendi özel mülkleri olsa  da; herkesin bahçeyi gezmesine imkan tanımak için kapıları açık bırakıyorlar. Yine de, siz İnebolu’da zaman bulup ta, bu güzel mekana çıktığınızda, buranın sahibi olan Tan ailesini gördüğünüzde, gezmek için, lütfen küçük bir ricada bulunmayı lütfen ihmal etmeyin.

İNEBOLU BELEDİYE BİNASI

Burası: eski Osmanlı Bankası binasıdır. Belediye Başkanı Tevfik Bey’in talimatlarıyla 1907 yılında yapılmaya başlanmıştır. 1910 yılında inşaatı tamamlanıp Osmanlı Bankasının şubelerinden biri olarak hizmete açılmıştır.

Bina, 1980’li yıllarda Endüstri Meslek Lisesi olarak kullanılmıştır. 2005 yılında mülkiyeti belediyeye devredilmiştir. 2006 yılında restorasyonu tamamlanmıştır. Bina, o günden itibaren Belediye Başkanlığı Hizmet Binası olarak kullanılmaktadır.

UN FABRİKASI

1923 yılı öncesinde bir gayrimüslim tarafından işletilen Un Fabrikası (Un değirmeni) 2015 yılında restore edilmiştir. Bir yerine iki öğütücü taşı olan bu değirmene, daha çok iş yaptığı için Un Fabrikası adını vermişlerdir.

ESKİ ASKERLİK DAİRESİ

1891 yılında inşa edilen yapının, Kurtuluş Savaşı sırasında Askerlik Dairesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1974-1991 yılları arasında hapishane olarak kullanılmıştır.

KARADENİZ OKULU-TAŞ MEKTEP

1887 yılında Mektep-i Numune olarak inşa edilen okul, 1902-1912 yıllarında Fransızca eğitim veren örnek bir ilkokul olmuştur. 1912 yılında bir kat ilave edilen ve 1914-1918 yılları arasında Hastane ve Devlet Daireleri ek binası olarak hizmet görmüş bu okul, 1918 yılı sonunda Fransızca eğitim terk edilerek Mektep-i İptidai adı altında hizmete açılmıştır. Halk arasında bir ismi Taş Mektep dir. 1923 yılında ise Karadeniz İlkokulu olarak faaliyete geçmiştir.

İNEBOLU HALK PAZARI

Yöresel organik ürünler bulabilirsiniz. Salı ve cumartesi günleri kuruluyor. Çevre ilçelerden bile, bu pazara gelenler var. İlçe pazarının olduğu günler, oldukça hareketli. Kadın pazarı denilen bir yer var. Kadınlar, orada, kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri satıyorlar. Tamamen doğal, günümüz moda deyimiyle organik.

İNEBOLU TARİHİ ÇARŞISI

1885 yangınının hemen ardından, İnebolu’ya gelen Vali Abdurrahman Nurettin Paşa, yanında getirdiği Vilayet Başmühendisi İtalyan mimar Baronoveski’ye yeni bir çarşı planı çizdirir. 1885 yılında gerçekleştirilen ve İnebolu’nun ilk imar planı sayılan bu planla: İnebolu çarşısının ahşap yerine kagirden yapılması, tamamı denize bakan caddelerinin 6 metre ile 75 metre genişliğinde olması planlanmıştır.

Planın hayata geçmesiyle çarşının en ufak kıvılcımda kül olan ahşap binaları ve yüklü bir arabanın zor geçtiği eski çarşı caddeleri yerine daha sağlam, yaşanabilir, modern bir kent dokusu oluşmuştur. Çarşı esnafı, başta bu plana kagir malzemenin keresteden daha pahalı olması nedeniyle karşı çıksa da, Abdurrahman Paşa’nın çabalarıyla kagir malzeme kullanılmıştır.

Kastamonu şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Kastamonu Küre

Kastamonu Küre


Küre ilçesi, turizm açısından düşünüldüğünde, yayla turizmine elverişli ve doğal güzellikleri öne çıkan bir yerleşim yeridir. Bunun dışında, burada “bakır” madenleri ön plana çıkıyor. Hatta, kara yolu boyunca, bakır madeni taşınmasında kullanılan teleferikler göreceksiniz. 1988 yılında maden taşınması için yapılan, 22 km uzunluğundaki bu teleferik hattı, dünyanın en uzun teleferik hattı olarak bilinmektedir. Bu teleferik hattı, günümüzde maden taşımacılığında kullanılmamakta, turizme açılması düşünülmektedir.

Kastamonu Küre

ULAŞIM

İlçe, Kastamonu-İnebolu karayolu üzerindedir.
Küre, bağlı bulunduğu il merkezi olan Kastamonu şehrine, 61 km. uzaklıktadır. Bu mesafe, 45-50 dakikalık bir yolculuk süresi gerektirmektedir.
Küre, Ankara arasındaki uzaklık: 310 km. Küre-İstanbul arasındaki uz aklık: 490 km. Küre-İnebolu arasındaki uzaklık: 30 km. dir.

TARİHİ

Küre bölgesinde tarihi süreç içinde birçok uygarlık egemenlik kurmuştur. Özellikle, günümüzdeki Doğanlar kalesini de yapanlar olarak gündeme gelen Paflagonyalılar, Friglerin bir kolu olarak yöreye yerleşmişler ve bölgeye kendi isimlerini vermişlerdir.

Sonuç olarak, bölge, uzun süre Paflagonya olarak isimlendirilmiştir.
Yöre, 1460 yılında Osmanlı egemenliğine girmiştir. Yine aynı dönemde, yöredeki bakır madeni yataklarının işletilmesi, ilçeye hareketlilik getirmiştir. Hatta: Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul fethinde kullandığı topların bakırlarının buradan getirildiği söylenir. Çünkü, bu topların üzerinde “Küre-i Nüsha” yazısı bulunmakta olup, bunun anlamı “Küre” kasabasının, o dönemdeki ismidir. Kelime anlamı ise “Bakır Ocağı” dır.
Bu dönemde: mimari açıdan da büyük gelişmeler kaydedilir ve bu döneme ait camiler, medreseler ve hamamlar, günümüzde de görülmektedir.

Kastamonu Küre

GENEL

İlçe, Batı Karadeniz bölgesindedir. Deniz seviyesinden 1500 metre yükseklikte, iki dağ arasındaki bir vadide kurulmuştur.

Yörede, Karadeniz iklimi hakim olup, buna bağlı olarak: kışları ılık ve yağışlı, yazları ise sıcak geçer. Özellikle, bahar aylarında sık sis görülür.

Yöre insanının en büyük ekonomik etkinliğinin başında: ilçede bulunan “bakır” madeni ve ormancılıktır.

Kastamonu Küre

GEZİLECEK YERLER

Kastamonu Küre Doğanlar Kalesi

DOĞANLAR KALESİ

İlçe merkezine bağlı, Karadonu köyü sınırları içindedir.
MÖ.1100-700 yılları arasında yapılmıştır. Kalenin, Paflagonyalılar tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Günümüzde oldukça harap durumdadır. Moloz ve kesme taştan yapılan yapının, gözetleme kulesine çıkan 120 basamaklı merdiven bulunmaktadır. Kalenin tünelleri ve merdivenleri, insan eliyle oyulmuştur.

Kastamonu Küre Akşemsettin-Molla Şemsettin Camisi

AKŞEMSETTİN-MOLLA ŞEMSETTİN CAMİSİ

Günümüzde halen ayakta olan ve ibadete açık bulunan bu cami, 1455 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in hocası, Akşemsettin tarafından yapılmıştır. Cami 1800 kişinin ibadetine elverişli olup, hemen yanında bir medrese ve bu medreseye ait birçok vakıf eseri bulunmaktadır.

FIRINCIK TÜRBESİ

Türbe hakkında anlatılan bir söylenti var. Şöyle ki: “Bir zamanlar, bu türbenin bulunduğu yerde bir ev ve hemen yanında bir fırın varmış. Evin kadını, yine bir gün Tabaklar mahallesindeki Hacı Gani Hamamına gider. Hamamdan çıkıp evine dönerken, karşısına bir genç çıkar ve “Allah aşkına yüzünü aç, bir göreyim” der. Bunun üzerine, kadın yüzünü açar ve gösterir. Eve gelince, olayı kocasına anlatır ve kocası bu duruma çok kızar.
Kocası, hemen evin bitişiğindeki fırına gider ve fırını yakarak karısına “Allah aşkına fırına gir” der. Bunun üzerine, kadın hiç tereddüt etmeden fırına girer ve aynı anda, fırın içinde “cennetten bir köşe” oluşur ve ateş, yemyeşil çimenlik haline gelir. Ancak kadın ölür ve aynı yere defnedilir.

Kastamonu Küre İstiklal Yolu

İSTİKLAL YOLU

Bu tarihi yol: İnebolu sahilinden başlar ve Küre-Seydiler-Kastamonu-Çankırı-Ankara arasında uzanmaktadır. Kurtuluş mücadelesi sırasında, deniz yolu ile gelen cephane ve silahların büyük bölümü, bu yol kullanılarak cepheye ulaştırılmıştır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” sözleri, bu yolun önemini ortaya koymaktadır.
O dönemde, Anadolu’da, eli silah tutan erkekler cephede düşman ile savaşırken, bu güzergahtaki yol üzerindeki nakliye, kadın-çocuk ve yaşlılar tarafından ve kağnılar ile sağlanıyordu. Bu nedenle, yola “İstiklal yolu” ismi verilmiştir.

Kastamonu Küre Belören köyü

BELÖREN KÖYÜ

Kastamonu-Küre kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Ana yola, 2 km. uzaklıktadır.
400 yıllık bu köyde, Kaymakamlık ve Belediye tarafından, 15 evden, günümüz itibarıyla 2 ev restore edilerek, turizmin hizmetine sokulmuştur. Ayrıca, bir de kafeterya bulunmaktadır. Burada: kar şenlikleri ve kızak yarışları düzenlenmektedir.

Kastamonu Küre Kara Cehennem Boğazı

KARA CEHENNEM BOĞAZI

İlçe merkezine bağlı, 8 km uzaklıktaki Belören köyündedir.
Köydeki “Kara cehennem vadisi”, iki bölümden oluşmaktadır. Bunlardan bir bölümü: 2 km uzunluğunda ve Ersizler dere kanyonu olarak bilinmektedir. İkinci bölüm ise: 3 km uzunluğunda, Kara cehennem boğazı olarak bilinir.
Kara cehennem boğazı, binlerce yıldır, suyun kayaları aşındırması sonucu oluşmuştur. Vadide, herhangi bir konaklama tesisi bulunmamakta olup, kısa molalar için tercih edilebilecek bir kafe bulunmaktadır. Doğa yürüyüşüne yani trakkeng meraklıları burayı ziyaret edebilirler.

KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI

Yine bu sitede, Küre Dağları Milli Parkı adı altında, ayrıntılı yazıyı bulabilirsiniz.

Küre dağları milli parkı ayrıntılı tanıtım yazıma ulaşmak için.

İnebolu tanıtımı.

Kastamonu tanıtımı.

 

 

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı: Eski ismi İsfendiyar Dağlarıdır. Bunlar: Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından, Avrupa’nın öncelikli korunması gereken orman alanları olarak belirlenerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: Küre Dağları Milli Parkı içinde, 637 bitki çeşidinden 33 tanesi, 132 memeli hayvan cinsinden 40 tanesi, 454 kuş türünden 129 tanesi nesli yok olma tehlikesi altında bulunduğundan, koruma altına alınmıştır.

Küre Dağları Milli Parkı içinde: öne çıkan doğal güzellikler: Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu, Ilıca Şelalesi, Ilgarini mağarası ve Horma kanyonudur.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

HORMA KANYONU-AMBAR GÖLÜ

Kanyon: Küre Dağları Milli Park alanı içindedir. Pınarbaşı’ndan Ilıca Şelalesine giden yol üzerinde ilerlerken, şelaleye gelmeden önce, Milli Park kapısından içeri girmek gerekiyor. Daha sonra, yolu takip ederek Hormo kanyonuna ulaşılıyor. Kanyon, Pınarbaşı ilçe merkezine 5 km uzaklıkta, Ilıca köyü yakınındadır. Burayı her yıl yaklaşık 60 bin kişinin ziyaret ettiği belirtiliyor.

“Horma” kelimesinin anlamı “duvar” demektir. Kanyonun çevresinin duvar gibi olması nedeniyle bu isim verilmiştir.

Eski zamanlarda, bu bölgede yaşayan insanlar, kayaları oyarak su kanalları açmışlar ve bu kanallardaki suyu, su ile çalışan un değirmenlerine aktarmışlardır.

Özellikle, çıkış noktasındaki doğal havuz ilgi çeker ve bir anlamda Fethiye Ölüdeniz’e benzetilmektedir.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

Halen Kanyonda tadilat çalışmaları yürütülüyor, yürüyüş yapılan ahşap balkonlar ve yürüyüş yolları yenileniyormuş. Kanyonun ilk etabında bulunan ve 10 yıl önce yapılan, yaklaşık 450 metrelik ahşap yürüyüş yolu yeniden yapılıyormuş. Ayrıca: seyir terası, çocuk parkı, yöresel satış yerleri, kır lokantası, kır bahçesi, mescit, turizm danışma ofisi, kamelyalar ve ziyaretçi otoparkı yapılacakmış.

Yani, burayı ziyaret etmek isteyenler, önce kanyonun açık olup olmadığını araştırmalıdırlar. (Kaymakamlık: 03667712141 ve Belediye Başkanlığı: 03667712242)

Evet kanyonun uzunluğu, yaklaşık 3.5 km. dir. Giriş ücreti yok. Otopark sorunu yok.

Kanyonun ortasından: Zara çayı geçiyor. Bunun suları daha sonra Ilıca şelalesini oluşturuyor. Zara çayının sularının kayalardan geçerken kayalardaki kireci aşındırarak oluşturduğu derin kazan ve kuyular, gerçekten muhteşem görünüyor.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

Yürüyüş yolları

Doğa ile iç içe olan kanyonda, yürüyüş mesafesi oldukça uzundur, (ahşap yürüyüş yolu 3 km. uzunluğunda, yan yana 3 kişi geçebiliyor) yapılan çalışmalar ile yürüyüş yolunun Ilıca şelalesine kadar ulaşması hedefleniyormuş. Mevcut yürüyüş yolunun yapımında, 2016 yılında 3 yıl, 30 kişi çalışmış ve yürüyüş yolunu kayalara sabitlemek için yaklaşık 50 cm boyunda 260 bin cıvata kullanılmış. Kayalar delinerek, yürüyüş yolu için platform oluşturulmuş. Yürüyüş yolunun ahşapları ve korkulukları yerleştirildikten sonra, bölgenin üst kısımlarına çelikten tel yapılarak kaya parçalarının yürüyüş yoluna düşmesi engellenmiş.

3 km uzunluğundaki mevcut yürüyüş yolunda ilerlerken, zaman zaman kanyonun tabanından 50-60 metre kadar yüksekliğe çıkılıyor. Bu bölümdeki ahşap yürüyüş yolu: demir kazıklarla sabitlenmiştir.

Yürüyüş yolu başlangıçta 630 metre rakımda iken, sonunda 450 metre rakıma iniliyor.

Evet 2 saatlik yürüyüş yolu, her ne kadar muhteşem bir doğa ile içiçe güzel anlar geçirmenizi sağlasa da, oldukça zor, sonuna kadar gitmek oldukça zahmetli, özellikle korkuluklar çok da sağlam değil, hatta yükseklik korkusu olanların kesinlikle yürüyüş yollarını kullanmasını tavsiye etmiyorum. Daha da önemlisi, bu kanyonu geçmek isteyenlerin yanına mutlaka yerel bir rehber almalarıdır.

Peki yürüyüş haricinde ne yapılabilir? Horma kanyonu, trekking için oldukça elverişlidir. Ayrıca, doğa fotoğrafçılığı da yapılabilir. Hiçbir şey yapmaz iseniz, oturup kanyonu izleyin, kuş seslerini dinleyin.

Dönüşte karnı acıkanlar için kanyon girişinde mangal yapan büfeler ve gözleme yapan kadınlar bulunuyor.

Son bir not: Pınarbaşı Belediyesi tarafından, her yıl 1-4 Ağustos tarihlerinde, Kanyon ve Doğa Sporları Festivali düzenleniyor.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

ILICA ŞELALESİ

Şelale: Pınarbaşı ilçe merkezinden yaklaşık 11 km uzaklıktadır. Ilıca köyü sınırlarında bulunur.

Buraya araç ile ulaşmak mümkün, daha sonra patika yolda 15 dakikalık bir yürüyüş ile şelaleye ulaşılıyor.

Otopark 5 TL. ve ayrıca yine Ilıca Şelalesine giriş 5 TL. ücretlidir.

Ilıca şelalesi, yaklaşık 10 metre yükseklikten dökülüyor. Suyun döküldüğü yerde, doğal bir havuz oluşmuştur. Şelalenin en önemli özelliği: oluşan bu havuzun çevresinde çok sayıda ağaç ve bitki örtüsü bulunmasıdır.

Bulunduğu rakım, 450 metredir. Suyun sıcaklığı, genelde 21 derecedir.

Eğer, şelalenin akmadan önceki üst kısımlarına gitmek isterseniz: akarsuyun yıllarca akması ile kayaların aşınması sonucu kayalarda oluşan çukurlar ve oyukların güzelliğini görebilirsiniz.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı
Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

VALLA KANYONU

Horma kanyonundan 14 km uzaklıktadır.

Pınarbaşı ilçe merkezine ise 26 km uzaklıktadır. Muratbaşı köyü sınırları içinde bulunan Valla mahallesine kadar yol stabilize olarak gider, daha sonra kanyona kadar olan 1.5 km lik (20 dakika sürüyor) mesafe ise, orman içi patika yoldur. Yani, ulaşım oldukça zahmetlidir. Özellikle kendi aracınız ile değil, kiralık araç ile gitmeniz önerilir.

Valla kanyonu: dünyanın en derin 2’nci kanyonudur. Yer yer derinliği 1000 metreyi bulur. (Dünyanın en derin kanyonu, Amerika Arizona kanyonudur.)

Burasının ilk keşfedilmesiyle ilgili bir hikaye var. 1995 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden 4 genç, bu kanyonda kaybolurlar ve yapılan tüm aramalara rağmen bulunamazlar, ancak 14 gün sonra, Cide’den sağ olarak çıkarlar ve burayı vahşi bir cennet olarak tanımlarlar, bu durum basında yer alınca, Valla kanyonu Türkiye’nin gündemine oturur ve tanınır.

Valla kanyonu: Devrekani çayı ile Kanlıçay’ın birleştiği yerden başlar. Cide ilçesi istikametinde yaklaşık 12.5 km uzanır. Yürüdükten sonra, Cide ilçesine bağlı Loş vadisi Hamitli köyünden çıkılıyor.

Yan duvar kayalarının yüksekliği yer yer 800-1300 metre arasındadır. Su çokluğu, suyun debisi ve sifonların bulunması nedeniyle oldukça riskli bir kanyondur. Bu sifonlar bazen öldürücü olabiliyor. Teknik bilgi ve eğitim olmadan girilmemesi şarttır. Daha önce, daha az su seviyesinden geçilen kanyonun su seviyesi bir süre sonra birden daha yüksek olabiliyor, yani su seviyesi sürekli değişebiliyor. Bu da yeni sifonlar ve yeni riskler oluşturuyor. Giren kişilerin tecrübeli olması ve rehber kullanması gereklidir.

Yerel rehberlerin belirttiğine göre, kanyona girdikten sonra geri dönüş mümkün değildir, çünkü derinlik nedeniyle yanlardan giriş ve çıkış mümkün olmaz, tırmanma imkanı da yoktur. Kanyonu, 5-6 kişilik ekip, 2 günde geçebilir. Kanyonda: irili ufaklı yaklaşık 40 civarında şelale bulunuyor. Kayalar arasında girdaplar oluyor. Bunlar insanı, vakumlayarak içine çekiyor ve içinden çıkmak imkansızdır. Sel ve yağışlar nedeniyle, tabanda değişimler oluyor. Suyun altında görünmeyen kayalar olabiliyor.

Bu nedenle, kanyonda akla hayale gelmeyecek kadar çok doğal tuzak bulunduğu söyleniyor. Geri dönüşü olmayan kanyonun, yüzde 60 bölümü göletlerden yüzerek geçiliyor. Kanyonun üçte ikilik bölümünü geçtikten sonra Karanlık vadi başlıyor ve burayı tek başına geçmenin kesinlikle olanaksız olduğu söyleniyor.

Kastamonu Valiliği tarafından alınan karar gereğince, kanyona 3 kişiden az ekiple girmek yasaklandı. Valla Kanyonuna girmek isteyenlerin Pınarbaşı Kaymakamlığına müracaat edip izin almaları gerekiyor.

Anıl Bakar isimli bir genç dağcı bu kanyonda kaybolmuştur. Genç dağcının bedeninin suyun dibindeki mağaralarda olduğu tahmin ediliyor. Yine bir üniversite öğrencisi genç kız, seyir noktasından düşerek hayatını kaybetmiştir. Düşmesinin sebebi: ayağındaki terlikler ve ters rüzgarlar imiş, bu kazanın ardından, buraya seyir terası yapılmış.

Seyir platformunda: Anıl Bakar’ın resmi bulunuyor. 1992 yılında, 2 kayıp gezgini bulmak için kanyona giren Boğaziçi Üniversitesi mağara araştırma kulübü ekibi, gençlerin bulunmasından sonra kanyonu geçerek bitirmişlerdir.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

Seyir Terası

Öncelikle bilmeniz gerekir ki, seyir terası cam teras değil. Teras, metal üzerine ahşap terastır.

Profesyonel ekip olmadan, kanyonun içini gezmek mümkün değil, izin alınması gerekiyor. Ancak: burayı ziyaret ederseniz, mutlaka Seyir Terasını görmenizi öneririm.

Valla kanyonunda 2 farklı seyir terası vardır. Birinin yolu oldukça bozuk, ama manzarası o kadar güzel, yüksekliği baş döndürücü ve kesinlikle gidilmeye değer.

Diğer seyir terası ise, ormanlık arazide 20-25 dakika aşağıya doğru yürüyerek gidiliyor. Manzara açısından, bir önceki seyir terasından daha farklı yere bakıyor. Bunun manzarası da güzel.

Arabanızı otopark alanına park ettikten sonra, yaklaşık 1 km yürümek gerekiyor. Bu yolu az bir bahşiş vererek yardım alabileceğiniz yerel rehber kullanarak gidebilirsiniz.

Ardından 80 demir basamaklı merdivene tırmandığınızda, ahşap seyir terasına ulaşıyorsunuz. Yaklaşık 100 metre karelik bir alan, buradan 700-800 metre yükseklikten, Kastamonu dağ manzarasını izleyebilirsiniz. Ama gerçekten bu seyir terasına ulaşmak bile, oldukça zorlu bir yürüyüş gerektiriyor.

Bu kanyonda: sarp kayalıklar yanında kartal, akbaba, atmaca, doğan ve diğer birçok yabani hayvana rastlamak mümkündür.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

ILGARİNİ MAĞARASI

Pınarbaşı ilçe merkezine 36 km uzaklıktadır. Buraya ulaşmak için yolun uzun bir bölümünde araç kullanılıyor, ama Sorgun yaylasından itibaren, kayalık ve dik bir orman içi patika yoldan, yaya olarak 2 saat yürümek gerekiyor.

Mağaranın girişi ilginç, kemerli bir girişi var. İçeriye girildiğinde 2 yöne ayrılıyor. Girişte: Bizans dönemine ait olduğu sanılan bir köy kalıntısı görülüyor. Sağ yöndeki düz yoldan gidildiğinde ise: su sarnıcı görülüyor. Odalar ve sarkıtlar bulunduğundan, bu bölüm “Avizeli Salon” olarak isimlendiriliyor.

Sol yöndeki yoldan gidildiğinde ise, bulunulan zeminden 250 metre kadar aşağıya derinliğe iniliyor ve bu durum, mağaranın dünyanın en derin 4’ncü mağarası olmasını sağlıyor. Yolun başlangıcından daha aşağıya inildiğinde küçük bir düzlüğe ulaşılıyor.

Buradan inerken: taştan örülmüş ve viraj şeklindeki yolda, 40 kadar  dönüş vardır. Aşağıdaki düzlükte, kilise kalıntısı ve 7 adet mezarlar bulunuyor. Mezarlar: zaman içinde tahrip edilmiştir. Kafa, kol ve bacak kemikleri çevreye atılmış olarak görülür. Bundan sonra yola devam etmek için, teknik ekipman gerekir. Yani, mağaranın ulaşılabilen uzunluğu 859 metredir.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

ÇATAK KANYONU

Azdavay ilçe merkezine 7 km uzaklıktadır.

Bu yolun 6 km bölümü araçla ve kalan 300 metrelik bölümü orman içinden yürüyerek gidilebilir. Aracınızı otoparka bırakabilirsiniz. Otopark 50-60 kadar araç kapasitelidir. Bayram veya tatil günlerinde, otopark ta yer sıkıntısı olabiliyor, o durumda araçlar özensiz park ediyor.

Yollar sıkıntılı değil, büyük bölümü asfalt ve kalan bölümü yani yürüme yolu parke taş döşeli, yani engebelidir, yani çocuk arabası ile gidilmesi zordur.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

Çatak kanyonu, dünyanın 4’ncü en büyük kanyonudur.

Kanyon: Çatak köprüsünün 1-2 km aşağısından başlıyor. Nalbantoğlu köyünde kesintiye uğruyor ve İnönü’ye kadar tekrar kesintisiz devam ediyor.  

Kanyonu yürüyerek geçmek isteyenler 7 kilometre alanı yüzerek veya bot ile geçebilirler.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

 

Cam Teras

Cam seyir terası: 2017 yılında yapılmış ve ziyarete açılmıştır. 10 ton cam ağırlığı olan seyir terası yapımında: 25 ton metal kullanılmıştır. 60 tonluk ağırlığı taşıyabilecek kapasitede yapılan terasın, bu ağırlığı taşıması için, arka tarafında yaklaşık 900 tonluk beton ve çelik kullanılmıştır.

Kastamonu Küre Küre Dağları Milli Parkı

Cam seyir terası: kanyonun 450 metre yüksekliğinde bir yere kurulmuştur. Buradan, kilometrelerce uzayan kanyonu seyretmek mümkündür. Terasın boyu 33 metredir, genişliği 10 metredir, aynı anda üstünde 250 kişi bulunabilir. Terasın boy uzunluğunun 15 metrelik bölümü kanyon üzerindedir.

Girişler ücretli, giriş ücreti 3 TL. dir. Öğrenci 2 TL. dir.

Girişte galoş veriliyor, ayakkabılara galoş geçiriliyor. Bu galoş konusuna önem verilmesini diliyorum, çünkü cam teras, eğer galoş giyilmez ise, kısa zamanda çizilir ve aşağıdaki manzarayı sadece boşluktan seyredebiliriz. Yanınızda dürbün var ise, kanyon içindeki yaban hayvanlarını da izleyebilirsiniz.

Cam terasın hemen yanında, ahşap bir teras var, cam teras üzerindeki yakınlarınızın resmini, bu ahşap terastan çekebilirsiniz.

Terasın hemen yanında bir büfe var, burada çay, ayran, börek gibi şeyler satın alabilirsiniz. Tuvalet var.

Küre tanıtımı.

Kastamonu tanıtımı.