Evet, Frig Vadisi kuşağında, MÖ. 3’ncü yüzyıldan beri yerleşim yeri olmuş bir yer. Aynı zamanda: mermerin kalbi olarak da anılıyor. Hayatını: tarım ve hayvancılığın yanında mermerden, meşhur tabiri ile taştan çıkaran insanlar, burada yaşıyorlar. Yörede: 2300 yıllık geçmişe sahip ocaklardan çıkarılan mermer; modern teçhizatlar ile donanımlı fabrikalarda işlenip yurt içi ve yurt dışına gönderiliyor.
ULAŞIM
Afyon-Ankara karayolunun 23’ncü kilometresindedir. İscehisar-Sivrihisar arası 105 km, İscehisar-Ankara arası 240 km, İscehisar-Antalya arası 310 km, İscehisar Eskişehir arası 150 km. dir
GENEL
Afyonkarahisar ilinin Ege bölgesinin en doğusunda bulunan ilçedir. Ortalama yükseklik 1050 metredir. İlçe merkezi 7 tepe üzerine kurulmuştur. İscehisar çayı ise, ilçeyi ikiye ayırır. Kuzey ve doğu kesimleri oldukça dağlık ve engebeli olmasına rağmen, güney ve patı kesimleri dalgalı ve düz bir yapıdadır. İlçede Akdeniz ve karasal iklim hakimdir. Ancak denizden uzaklığı nedeniyle, yüzey şekilleri ve yükselti gibi nedenlerden dolayı ilçede karasal iklim daha etkindir.
TARİHİ
İscehisar “Dokimeion” ismiyle Büyük İskender döneminde yaşamış general Dokimos tarafından kurulmuştur. Burada şehrin kurulma sebebi, Bacakale denilen mevki civarındaki beyaz ve menekşe mermer yataklarıdır. Çünkü yazıt ve anıtlar için Hititler bazalt, Frigler tüf, Grekler ise mermer kullanmış ve bunlara ihtiyaç duymuşlardır. İscehisar’da çıkan mermerler, sadece Anadolu’daki önemli şehirler değil, Kuzey Afrika başta olmak üzere İtalya’nın da birçok şehrine gönderilmiştir.
Ancak günümüzdeki İscehisar ilçesinde mermer yoktur. Çünkü ilçe siyah bazalt tepeleri üzerine yerleşmiştir. Zaten İscehisar ismi de buradaki “is” kelimesinden gelir, anlamı “Karacakale” dir. Yörenin ismiyle ilgili diğer bir bilgi: Selçuklu döneminde Selçuklu hükümdarı I. Mesud, Afyon civarında 300 yerleşim bölgesi tespit eder ve Türk boyları buralarda iskan edilir. Bu bölgelerin adları ise, iskan edilen boyların isimleri olur. İscehisar adı, Karahan boyundan gelen Türkmenlerin ismidir.
1922 yılında İscehisar Yunan askeri tümeni tarafından işgal edilir. Yunan karargahı Güzelim mevkiinde kurulur. Sakarya Meydan savaşından sonra ise, Yunanlılar geri kaçarken İscehisar’ı talan edip yakmak istemişlerdir. Ancak Türk topçusunun erken müdahalesi sonucu, Yunan ordusu paniğe kapılarak dağılmıştır. İscehisar, 1987 tarihinde ilçe olmuştur.
MERMERCİLİK
Mermer, kalkerlerin metamorfizmaya uğraması sonucu oluşan bir tür kayadır. Ülkemizde ve dünyada Afyon mermeri olarak bilinen ve tanınan mermer, İscehisar’da çıkarılır. İscehisar mermer sahaları: ilçe merkezinin 1 km güneydoğusunda başlar ve iki mercek şeklinde bulunur. Bu iki mercekten birincisi, Dangıçtepe, ikincisi ise Bacakale mevkiindedir.
Dangıçtepe mermer sahasında 500 metre genişliğinde 1300 metre uzunluğunda ve 100 metre kalınlığında: Bacakale alanında ise, 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunur. Mermer günümüzde inşaat sektörü ile birlikte, iç ve dış kaplamada, mutfak, banyo ve tuvalet dekorasyonunda, vazo, heykel gibi süslemelerde, mezar kaplamalarında ve mezar taşlarında kullanılır.
Yörede mermer 1983 yılına kadar hammadde olarak satılmakta iken, 1983 yılından sonra işletmeye yönelmiştir. Sonuç olarak, Hellenistik mermer ocaklarından günümüzde hiçbir iz bulunmamaktadır. Çünkü Bacakale civarında, Roma imparatorluğunun en büyük mermer ocakları vardı. Burada mermer bloklar ve sütunlar sadece Anadolu’da Smyra (İzmir) gibi önemli şehirlerle birlikte, bütün antik dünyaya ve özellikle İtalya’da Roma şehrine kadar gönderiliyordu.
Roma şehrine yakın Ostia limanının mermer depolarında ve Tiber nehri kıyılarında, Dokimeion’dan yani bu bölgeden, aynen ocaklardan çıktığı gibi istiflenen birçok mermer blok ve sütun, günümüze kadar ulaşmıştır. Hatta genel olarak Libya’dan çıkan Roma heykellerinin büyük çoğunluğu heykeltıraşlar tarafından Dokimeion mermerlerinden yapılmıştır. Ancak, Dokimeion heykel atölyelerinden antik şehir kalıntılarından çok az heykel çıkmıştır.
Çünkü Roma döneminde, İscehisar yakınlarındaki büyük mermer ocakları Dokimeion şehrine ait değildi. Bu ocaklar Roma imparatorlarının özel mülkleri olarak imparatorların memurları tarafından yönetiliyordu. Böylece Dokimeion şehri, mermerin getirdiği zenginlikten yararlanamadı. Çünkü kazançlar doğrudan Roma devlet hazinesine gidiyordu.
Netice olarak lüks mermer heykellerin yerel piyasası çok sınırlıydı ve üretilen binlerce heykel ile yüksek kabartma lahitin hepsi dışarıya ihraç edildi. Günümüzde, İscehisarda sergilenen Roma ocaklarından çıkmış yüzlerce ham madde, blok ve sütun üzerinde bulunan Latince yazılar, bu düzen hakkında bilgi verir.
NE YENİR
İscehisar yöresine yolunuz düşerse ve yerel tatlardan tatmak isterseniz, Mermer kebabı yemelisiniz. Mermer kebabının özelliği, İscehisar mermerinin üstünde, hiç yağ kullanmadan etin kendi yağı ile pişmesinden ileri gelir. İscehisar mermeri, ete ayrı bir aroma verir.
NE SATIN ALINIR
Mermer süs eşyaları satın alabilirsiniz.
İSCEHİSAR MESLEK YÜKSEK OKULU
Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul 1994-1995 yılında, Mermer Teknolojisi, Taş işletmeciliği ve Makine programları ile eğitime başlamıştır. Takip eden yıllarda iş makinaları operatörlüğü, kuyumculuk ve takı tasarımı, makine programları açılmıştır. Okulda bütün branşlarda ilgili atölyeler ve makine ekipmanları bulunmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
TARİHİ KOCA KÖPRÜ
İlçe merkezi Eskihamam Mahallesinde antik Dokimeion şehri içindeki Douios nehri (günümüzdeki İscehisar çayı) üzerinde kurulmuştur. Doğu-batı doğrultusunda, tek gözü geniş açıklıklı ve hafif sivri kemerli bir köprüdür. Bazalt ve andresit iri kesme taş kaplamalı ve kemer kaburgalıdır.
Kemer kaburgasının dış yüzleri dört dilimli profillidir. Köprünün üstü yassı taş ile kaplanmıştır. Her iki yanda taş korkulukları vardır. Andezit ve bazalt bloklar arasında çok sayıda Roma dönemine ait mermer parçaları; moloz veya kaplama taşı olarak kullanılmıştır. Halk arasında Koca köprü olarak bilinen eserin, Bizans dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. 1993 yılında Kara Yolları Genel Müdürlüğü tarafından onarımı yapılmıştır.
BELEDİYE JEOTERMAL KAPLICALARI
İlçe merkezi Şirinevler Mahallesi Tekederesi Mevkiindedir. Tesis 1 yıllık çalışma süresi sonunda tamamlanarak Mart 2019 tarihinde hizmete girmiştir. Jeotermal sıcak su sondaj çalışmaları kapsamında 825 metre derinlikte 45 derece sıcak suya ulaşılmıştır.
Jeotermal tesisin: 1800 metre kare kapalı alanı, otopark ve çevre peyzajı ile birlikte yaklaşık 30 bin metre kare alanı kapsar. Tesiste ayrıca kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı sıcak su termal havuzu, çocuk havuzu, şok havuzu, çamur banyosu, saunalar, duş alanları bulunuyor. Özellikle termal havuz çok güzel, gitmenizi öneririm. Giriş ücretli, 10 TL.
SEYDİLER KASABASI
Seydiler kasabası, Ankara-Afyon karayolu üzerinde, İscehisar ilçe merkezine 11 km ve Afyon il merkezine 34 km uzaklıktadır. Hisar kayasının batısına kurulmuştur. 1990 yılında burada Belediye teşkilatı kurulmuştur. Kasaba, Klasik çağlarda önemli bir yerleşim yeridir. Roma döneminin ünlü şehirlerinden Dokimeion’un banliyösüdür.
Günümüzde, Seydiler kasabasındaki evler, çeşmeler, cami ve türbelerin duvarlarında, bu dönemlere ait mimari parçalar, mezarlıktaki stel parçaları kullanılmıştır ve görülür. Kasabada iki cami vardır. Eski cami, türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Kasaba ile ilgili ayrıntılı gezi yazısına başlamadan önce bir not: Türk sinemasının büyük yapıtlarından Kartal Tibet’in “Gümüş Eğer” ve Türkan Şoray’ın “Açlık” filimleri burada çekilmiştir.
Yanarlar yerleşim merkezi
Yanarlar, Seydiler kasaba merkezine 1.5 km uzaklıkta bir mahalledir. Balkan savaşlarından sonra Anadolu’ya göçen Avşar Yörüklerinden bir kısmı buraya yerleşmiş ve uzun süre hayvancılık yapmışlardır. Zamanla yörenin ismi, Yörük Aşireti beyi “Yanar” ın ismiyle anılmaya başlanmıştır. Yanarlar mevkiinde ilk yerleşim 5000 yıl öncesine kadar gider. Buranın en parlak dönemi Hitit dönemidir.
Yanarlar mahallesinin kuzey sınırında, ortalama 6 hektar büyüklüğündeki yayvan sırtta: Küpyeri mevkiinde, tarlalarını süren çiftçiler, çeşitli küp mezarlar ortaya çıkarırlar. Köylüler çıkardıkları küpleri evlerine götürmüş ve çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Çıkan malzemelerin sadece bir kısmı Afyon Müzesine teslim edilmiştir. Bu eserlerin, MÖ 3000 ile 2000 yılları arası döneme ait olduğu anlaşılmıştır. (Asur Ticaret Kolonileri ve Eski Hitit dönemi)
Bu olaydan sonra burada bilimsel kazılar yapılmaya başlanmıştır. Yanarlarda yapılan kazılarda 36 ve kazı alanı dışında ise 10 adet küp mezar çıkarılmıştır. Küp mezarlara, ölüler henüz sıcak iken, ayağı küpün dibine, başı küpün ağzına gelecek şekilde çömeltilerek konur. Küpün içine ölü hediyeleri ve takıları konur. Yanarlardan çıkanlar ölü küplerinden, emzikli ve yonca ağızlı testiler, vazolar, antilop başlı tutamaklı emzikli testiler, insan başlı erkeklik organı biçiminde emzikli testiler çıkmıştır. Bu testilerden dinsel törenler de kutsal içkiler içiliyordu.
Türkmen Mezar Taşları
Burada bulunan İnlüce köyünde ilk iskan olan Türkler, 11’nci yüzyılda Morcalı Türkmenleridir. Afyon Müzesinde ve Seyyid Hasan Basri türbesinin ihata duvarındaki Türkmen mezar taşları, Türklerin buraya ilk geldikleri dönemi belgeler. İslami dönemde, yeni baştan kurulan köy, civardaki inlerden dolayı “İnlüce” ismini alır. 19’ncu yüzyılın sonlarında ise İsce-Hisar nahiyesine bağlı Seydiler Sultan Köyü olarak görülür.
Kırkinler
Ankara’dan Afyonkarahisar şehrine gelirken, Seydiler kasabası yakınlarında, Köroğlu belinden inerken, karayolunun sağında “Kırkinler” tabelası görülür. Özellikle Antalya istikametine giden binlerce insan, bu tabelayı görmesine rağmen, zaman ayırıp buraya girmez ve yoluna devam eder. Halbuki, bence mutlara 1-2 saat zaman ayırın ve buraya giren, gerçekten ilginç yerler göreceksiniz.
Burada; ağzı asfalt yola dönük, yarım ay formunda dizilmiş 6 kaya kütlesi vardır. Kuzeyden itibaren: Kırkinler kayası, Aşağı Çatalkaya, Yukarı Çatalkaya, Menevşeli kaya, Kızılkaya şeklinde sıralanıyor. Yarım ayın ortasında, bir sel yatağı var. Sel yatağının kuzeyinde, taş ocakları işletiliyor. Taş ocakları, toprak altında olup, üst toprağın temizlenmesiyle açılıyor.
Kırkinler kayası: Tüf kaya kütlesinin doğu yarısının içi tamamen oyularak çok sayıda oda ve kilise yapılmıştır. Bu kiliselerden büyük olanının duvarları ve tavanlarında kabartma haç ve geometrik şekiller bulunur.
Tabanda ise irili ufaklı oyulmuş mezar yerleri vardır. Ayrıca duvarlarda kırmızı boya ile yapılmış süslemeler görülür. Manastırın çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte MÖ 730-843 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor.
Sonuç, evet burası yolun hemen kenarında olması nedeniyle ulaşım oldukça kolaydır. Ancak bu kolaylığın yarattığı sıkıntılar da var, doğal tahribatın yanı sıra insanlar tarafından burada anı olarak taşlar kırılarak anı diye alınıyor, elbette kaçak kazılar da tahribatı oldukça arttırmış durumdadır.
Ayrıca, Şubat 2002 tarihinde bu bölgede olan deprem, kilisenin bulunduğu kayalıklarda ve anıtın bulunduğu bölümlerde kopmalara sebep olmuştur.
Buradaki büyük bir kaya konisi: Frig döneminden başlayarak oyulmuştur. Kayalığı arka yüzünde, Ana Tanrıça Kybele kabartması ve Frig sunağı bulunur, onun yanında da bölgenin belki de en büyük Manastırının girişi vardır.
Manastır
Kaya manastırı Bizans dönemine tarihlenir. Çok sayıda ve birbiriyle bağlantılı birimlerin duvarları haç kabartmalarıyla süslüdür. Türklerin Anadolu’ya gelişinin ardından terk edilen kayalığa, yıllar sonra Yunan işgalinden kaçan İscehisar’lılar sığınmış ve yaklaşık 1 yıl kadar burada yaşamışlardır.
Seyyid Hasan bin Basri Türbesi ve Camisi
Kuduz hastalığını tedavi eden Hasan bin Basri ve 5 bilgin arkadaşı, Horasan’dan gelip Seydiler kasabasına yerleşmiş ve burada yaşamıştır. Kendisi Bektaşi Menakıplarında sık sık adı geçen ünlü hekim Karaca Ahmet Sultan ile çağdaştır. Karaca Ahmet Sultan, Beylikler döneminde yaşamış, bazı kayıtlara göre Orhan Gazi zamanını görmüştür.
Seyyid Hasan, Haleb’te medrese eğitimi aldıktan sonra, Kırşehir’e gider, Suluca Karaca Höyük (Hacı Bektaş) oturan Hacı Bektaş-ı Veli ‘den el alır. Burada otururken Karaca Ahmet Sultan, Yargeldi Sultan (Akşemsettin) ve Hayran Veli ile arkadaş olur. Tahsillerini tamamladıktan sonra Karahisar-ı Sahib’e dönerler. Bu 4 arkadaş şehri gezerken, susarlar, namaz vakti de gelmiştir. İçmek ve abdest almak için su ararlar.
O sırada Karaca Ahmet, elindeki asasını yere vurarak “su burada olacak der” ve vurduğu yerden su fışkırır. Kana kana içerler, abdestlerini alırlar. Zamanla bu suyun çıktığı yere çeşme yaparlar. Halen kullanılan “Olacak Çeşmesi” bu olayın hatırasıdır. Kerametleri ortaya çıkınca dağılmaya karar verirler. İşte bu dönemde, Seyyit Hasan-ı Basri “İnlüce” köyüne gelir, tekke kurar, kuduz hastalığını tedavi eder.
Burada kuduz tedavisinin nasıl yapıldığı hakkında biraz ayrıntı vermek istiyorum, çünkü ilginç bir yöntem. Tekkenişlerin anlattıklarına göre, her yıl Ağustos ayı başında Seydiler köyüne ve özellikle tekkenin çevresine 1 cm büyüklüğünde, kırmızı renkli kuduz böcekleri gelir, bu böcekler sadece 10 gün kalırmış.
Daha sonra ortadan kaybolan böcekleri sadece tekke sahipleri toplarmış. Toplanan böcekler, bir kutu içine konur, hayvan orada öldükten sonra güneşte iyice kurutulur, havanda iyice ezilerek toz haline getirilir ve yapılan bu kuduz ilacı, kapaklı toprak veya cam kaplarda saklanırmış.
Bunların türbesi Hasan bin Basri soyundan gelen “Tekkeşin” adı verilen kişilerce yaptırılmış ve bunlar nöbetleşe olarak türbenin bakım ve temizliğini yapmaktadırlar.
Ancak türbe ve caminin yapım tarihi tam olarak bilinmemektedir. 2011 yılında restorasyon yapılmıştır. Türbe, cami ve haziresi geniş bir avlu içindedir. İhata duvarlarında, antik döneme ait mimari parçalar kullanılmıştır. Avlu giriş kapısının sağ tarafındaki duvarda, 13’ncü yüzyıla ait Türkmen Mezar taşı vardır. Taşın üzerinde, büyük baş hayvan motifi işlenmiştir.
Ayrıca, halkın yararlanması için avlu girişinin sağ yanına, ihata duvarı dışına bir çeşme yaptırılmıştır. Ancak mevcut yapıların hiçbirinde kitabe yoktur. Eski cami: Türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Ahşap kırma bina, çatı ile örtülmüştür. Minaresi tek şerefelidir.
Çoban Dede ve Koru Dede Yatırları
Hasan bin Basri’nin muhafızları olduğu sanılan Çoban Dede yatırları da bu kasabadadır.
Leylek Kayalığı
Seydiler kasabasında erken döneme tarihlenen bir kilise kalıntısıdır. Konik bir peri bacası oyularak, 3 katlı kilise yapılmıştır. Zemin kattaki şapelin içinde, kırmızı boya ile yapılmış geometrik süslemeleri görün.
Peri Bacaları ve Kaya yerleşimleri
Volkanik arazilerde görülen peri bacaları, sellenme sularının neden olduğu, farklı aşınma sürecinde oluşan sütun, piramidal sütun görünüşlü yer şekilleridir. Afyonkarahisar ilinin jeolojik yapısı gereği, volkanik arazi üzerinde bulunan İhsaniye, İscehisar, Bayat ve Bolvadin ilçelerinde değişik biçimlerde, şapkalı veya şapkasız çok sayıda peri bacaları vardır.
Ancak peri bacalarının en yoğun olduğu bölge: İscehisar ilçesinde Seydiler Kasabasından başlayarak İhsaniye İlçesinin Döğer kasabasına kadar uzanan ve Afyonkarahisar Valiliği tarafından yaptırılan Turizm kuşağı yolu ile birbirine bağlanan güzergahtadır. Seydiler kasabası içinde ve çevresindeki vadide çok sayıda irili ufaklı peri bacası bulunur.
Bunların boyu birkaç metreden 30 metreye kadar ulaşır. Grup halinde veya tek veya yamaçtan dışarı doğru çıkmış halde bulunurlar. Afyonkarahisar-Ankara karayolunun 20’nci kilometresinden bakıldığında bu peri bacalarının kimi genç bir kadın, kimi lale, kimi vezir gibi birbirinden bağımsız ve farklı görüntüler oluşturduğu görülür.
Beyaz ve krem renkli tabakalardan oluşan peri bacaları ve kaya tüflerine “Seydiler Tüf ve Aglonerası” denir. Bunlar günümüzden 25 milyon yıl önceki jeolojik devirde oluşan oluşumlar Seydiler bölgesinde yüzeye çıkmıştır. Kalınlığı 200 metreyi bulan tüf, Döğer bölgesine kadar uzanır.
Frigya Vadisi
Frig vadisi, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya illerini kapsar. Frig kültür yolunun üç rotası vardır.
Bunlardan biri: Afyonkarahisar girişi, Seydiler beldesi ve Karakaya köyü sınırından başlar ve toplam uzunluğu 45 km dir.
Seydiler bölgesi, Frig uygarlığından başlayarak Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve son dönem eserlerinin yanı sıra, yüzyıllar boyunca rüzgar, yağmur gibi etkilerle oluşmuş peri bacaları ile doğal bir müze gibidir. Güzergah üzerinde bulunan yerleşim birimleri, kültür varlıkları yönünden muhteşem güzeldir.
Bunlar arasında öne çıkanlar: Peri bacaları, kaya yerleşimleri, Kırkinler kaya yerleşimi, Çatağıl kaya yerleşimi, Alanyurt köyü, Selimiye kaya mezarları, Olukpınar köyü peri bacaları ve kaya yerleşimleri, Ağınönü inleri, Alanören-Alanyurt mezar odaları vardır. Frigya bölgesine yakın antik mermer ocakları, bölgenin önemini daha da arttırmaktadır. Güzergah üzerindeki yerleşim alanlarının yoğun olduğu bölgelerin başında İscehisar ve çevresi gelir.
Friglerin günümüze kadar ulaşan mimari eserleri ise, bölge geneline yayılmış olan ve işlenmesi kolay tüfler üzerindedir. Bu eserler: kaleler, mezar odaları, tapınaklar, evler ve ağıllardır. Demirden yapılmış araç gereçle tüfleri oyarak yapılan bu anıtlar günümüze kadar gelmiştir. Bu alandaki dev kaya anıtları ve kale tipi yerleşmeler, Friglerden kalma en önemli doğal anıtlardır.
Frig vadisi içinde bulunan önemli kaya yerleşmelerini: Seydiler’de, Ornaş’ta ve Selimiye’de görmek mümkündür. Bunlar tüflerin oyulmasıyla oluşturulan evlerdir. Bu dağlık alan, kale benzeri yerleşim yerleri de barındırır.
Frigler, Anadolu’da MÖ 6000 yılından beri tapılan Ana Tanrıçaya tapıyorlardı. Bu inançlarının gereği olarak, bereket getirmesi amacıyla özellikle Dağlık Frigya bölgesinin doğal giriş kapısı niteliğindeki Seydiler çevresinde yaptıkları Ana Tanrıça Matar Kubileya’nın kült anıtlarıyla zengin bir miras bırakmışlardır. Tüflerin içine oyulmuş, merdivenleri doğuya bakan, başka bir dinsel yapıt da oluşturmuşlardır.
Burada bir çeşit oturma yerine çıkan ve sunak olarak kullanılan merdivenler ve tanrıçanın oturması için hazırlanmış sembolik tahtlar vardır. Selimiye’nin İbrahim inlerindeki Manastırda, Seydilerin Kırkinler Kilisesinde, Ağın dağındaki Ağınönü kilisesinde ve İbrahim inlerinde kaya yerleşimi mezar odaları, kayalıkların en üst kısımlarında kaklıklar (su havuzcukları), kayaların ulaşılması güç yerlerinde ise mezar odaları vardır.
Tüfler üzerinde inşa edilen Frig kültürü, Roma dönemiyle birlikte farklı bir açılım kazanarak ününü günümüze kadar ulaştıracak bir faaliyet devam etti: Mermer.
Helenistik dönemde önemini kaybeden İscehisar yöresindeki yerleşim alanları, adlarını günümüze kadar ulaştıracak bir başlangıca sahne oldular. Bu dönemin ardından, İskender’in komutanlarından birinin adını alan Dokimeion şehri, günümüz İscehisar ilçesinin bulunduğu alanda kurulmuştu.
Daha sonra Romalıların Dokimeion şehrini almasıyla da mermer ocakları işletilmeye başlandı. Ancak Roma döneminden sonra mermer çıkarma işlemleri büyük ölçüde yavaşladı ve uzun bir durgunluk dönemine girildi. Ama aradan geçen yaklaşık 1500 yılın ardından, 1839 yılında Texier tarafından Dokimeion şehrine ait mermer ocakları tekrar keşfedildi.
KONARI KÖY KONAĞI
İlçe merkezine 15 km uzaklıktaki Konarı köyüne ilk yerleşim 1800’lü yıllarda görülür. Köy yörük soylarından Karakeçili olarak bilinen soydan gelmektedir. Köyde bulunan “Köy Konağı” Osmanlı döneminden kalmadır. Misafirhane olarak kullanılmıştır. Ancak günümüzde atıl durumdadır.
AĞIN DAĞI
Ağın dağı, ilçenin Karakaya ve Olukpınar köyleri arasındadır. Dağın güneydoğu yamaçları “Ağınönü” mevkiidir. Bu bölümde, 50-60 metre yükseklikteki yalçın kayalıklarda, geç Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşimleri, mezar odaları, sarnıç, kilise, üst bölümlere çıkmak için merdivenler, dar ve uzun koridorlar bulunur. Ağın kayalıklarının çevresinde ise peri bacaları vardır.
Ağın kaya kilisesi
Ağın dağı mevkiinde, tüf sarp kayalık yüzeyine oyulmuş kaya kilisesidir. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 8-10’ncu yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.
BACAKALE ANTİK MERMER OCAĞI
Bacakale mermer ocağı, antik Persis dağında bulunmaktadır. Bacakale alanında 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunmaktadır. Bacakale mevkiinde önceki yıllarda ortaya çıkan Roma dönemine ait mermer ocağındaki bir bölümü işlenmiş mermer bloklar, daha iyi korunabilmesi ve açık hava müzesi çalışmaları için ilçe merkezine nakledilmiştir.
Bu bloklar, 1 kilometre uzaklıktaki İscehisar ilçe merkezinde bulunan tarihi Selçuklu köprüsünün yanına getirildi. Bu mermer bloklarda ilginç motifler ve desenler bulunmaktadır. Mermer açık hava parkı yapılıncaya kadar, bin civarında mermer taş, köprünün yanında korunacakmış. Bunun yanında, dokimeon kentinden ve ocaklardan çıkarılan 358 adet mermer eser, Belediye çabalarıyla merkezdeki meydan ve bulvarlara yerleştirilerek sergileniyor. Ayrıca, buradan götürülen çok sayıda mermer eser koleksiyonu da günümüzde Afyonkarahisar Müzesinde sergilenmektedir.
DOĞLAT YAYLALARI
Doğlat köyü, il merkezine 48 km ve ilçe merkezine ise 26 km uzaklıktadır. Köyün iklimi karasal iklimdir. Köye ulaşım sağlayan yol asfalttır. Doğlat yaylasında Uluslararası Türk Dünyası Bilim ve Kültür Şöleni Şenlikleri yapılmaktadır. Yöre insanı buraya piknik yapmaya gidiyor.
Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.