Köse, Gümüşhane arası uzaklık 50 km. dir. Köse, Kelkit arası uzaklık: 26 km. Köse, Bayburt arası uzaklık: 55 km. Köse, Demirözü arası uzaklık: 29 km.
TARİHİ
Kelkit ilçesine bağlı bir nahiye olarak kurulmuştur. 1473 yılı Otlukbeli savaşının ardından Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1916 yılında Rus ve Ermeni işgali görülür. İşgal, 17 Şubat 1918 tarihinde bitirilir ve ilçe düşmandan kurtarılır. 1925 yılında Gümüşhane iline bağlanır. 1954 yılında Belediye kurulur. 1987 yılında İlçe olur.
GENEL
İl merkezinin güneyindedir. Denizden yüksekliği ortalama 1650 metredir. İlçe topraklarında iki gölet vardır. Bunlar: Salyazı ve Köse göletidir. Yörede yaşayanların temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçede, iklim olarak Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesi arasındaki geçiş iklimi hakimdir. Yazları kurak, kış ve bahar ayları yağışlı geçer.
NE YENİR
Buralara yolunuz düşerse, yöresel lezzet olarak önereceklerim “evelek dolması, kalem dolması, siron, fıt fıt haşılı ve pirinçli börek” tir. Tatlı düşünürseniz “Söz kesen” yani bir tür sütlaç önerebilirim.
GEZİLECEK YERLER
ÖZBEYLİ KÖYÜ CAMİİ
İlçe merkezine bağlı 5 km uzaklıktaki Özbeyli köyündedir.
Cami, tabelasına göre 1930 yılında yapılmıştır. Tek katlı ve kare planlıdır. Ana girişi kuzey cephedendir.
Duvarlar moloz taştandır. Saç ile kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Harimi örten, dört sütunun taşıdığı ahşap tavan, ahşapların ortada bir göbek oluşturacak şekilde üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur.
Mihrap ahşap malzemeden yapılmış olup, sonradan yeşil yağlı boya ile boyanmıştır. Ahşap minber süslemesizdir. Güney, batı ve doğu cephelerindeki ikişer tane pencere ile aydınlatılır. Caminin minaresi yoktur.
BAYRAMPAŞA (HEĞNİ) KALESİ
İlçe merkezine bağlı Salyazı beldesindedir. Köse-Bayburt kara yolunun Salyazı yerleşiminde güneye ayrılan, yaklaşık 7 km uzağındadır, yol stabilizedir.
Kitabesi yoktur, bu yüzden yapım tarihi ve yaptıran bilinmez. Kale, çevreye hakim ana kaya üzerine kurulmuştur. Muhtemelen Bayburt-Köse köylerini kontrol altında tutmak için yaptırılmıştır. Gözetleme kulesine benzer. Kale, günümüze kalan izlerden anlaşıldığına göre yamuk bir plana sahiptir. Sur duvarlarının büyük kısmı yıkılmıştır. Çevresi moloz taş yığınlarıyla doludur.
YAYLIM KÖYÜ KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı 9 km uzaklıktaki Yaylım köyündedir.
Dikdörtgen plandadır. Kuzey cephesi, toprak damlı başka bir yapıya bitişiktir. Üç nefli ve bazilikal tarzda inşa edilmiştir. Beden duvarları moloz taştan, kalan bölümler düzgün kesme taştan yapılmıştır. Yapının üst örtüsü içten beşik tonoz, dıştan iki yönde kırma çatı olup üzeri toprak örtülüdür. Üst örtüde, yer yer silinmiş fresko izleri görülmektedir.
KIRKLAR MAĞARASI
İlçe merkezine bağlı 14 km uzaklıktaki Salyazı beldesindedir.
Mağara, Altıntaş ve Yenice köyleri arasında bulunan mağara sırtı mevkiindedir. Bu iki köyü birbirine bağlayan yola ulaştığınızda, 5 dakikalık bir yürüyüşle mağaraya ulaşabilirsiniz. Mağaranın toplam uzunluğu 295 metredir. Girişe göre en derin yeri 37 metredir. Çok kırıklı ve faylı olması nedeniyle, yoğun bir şekilde kastlaşmıştır.
Mağaranın içindeki kireçtaşı tabakası gri ve bej renklidir. Mağaranın içinde, bol miktarda sarkıt, dikit, sütun ve çeşitli renk ve desende damlataşı şekilleri bulunmaktadır. Mağara 2004 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
SADAK (SALATA ANTİK KENTİ) HARABELERİ
İlçe merkezine bağlı 26 km uzaklıktaki Sadak köyündedir.
Sadak köyü: Meşe içi dağlarının, doğu eteğinde kurulmuş olan antik kenti barındırır. Aynı zamanda Fırat sınırını muhafaza amacıyla kurulmuş bir karakol kentidir. İsmi ise “Satala” dır. Roma dönemine ait olduğu düşünülmektedir. 15’nci Legio Apollinares’in karargahı Satala şehrindedir.
Antik kentin çevresi, doğuya doğru 200 metre ve kuzeye doğru 400 metre uzanan surlarla çevriliymiş. Ancak bu surların büyük bölümü, bugünkü yerleşim yerinde konutların altında kalmıştır. Antik kentin üzerine, bugünkü yerleşim yeri kurulmuştur. Bu yüzden buluntular yok denecek kadar azdır. Yüzeyde birkaç mezar steli, hamam, su kemeri ve kale kalıntısı görülebilir.
Su kemerleri
Su kemerleri hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak muhtemelen İmparator Iustinianos döneminde restore edilmiştir. Su kemerinin orijinal yapısı, bu şehrin kurulduğu devre yani Roma devrine aittir. İustinianos devrinde yeniden inşa edilmiş olabileceği düşünülür.
Su kemerleri, köye nazaran daha aşağıda, tarlaların içindedir. Köyün batı yakasında bir tepe üzerinde antik şehre su sağlayan su kaynakları hala durmaktadır. Burada, köylülerin yaptığı ufak bir kazı sonunda, prizma şeklinde muntazam kesme taşlardan yapılmış bir su deposu görülmüştür.
Kaynakların yanında bir de su toplama havuzu görülür. Buradaki su tesislerini emniyete alan daha zayıf sur duvarları bulunmaktadır.
Bu köyde bulunan yaklaşık 1 km güneydeki tarihi su kemerleri, bölgede bulunan Salata Antik kentinden günümüze kalan tek eserdir. Bu su kemerlerinin aslında 47 tane olduğu söylenmekte, ancak günümüze sadece 4 tanesi kalmıştır.
Bu tarihi su kemer kalıntıları, yıllardan beri dış etkenler ve özellikle insanların verdiği zararlar nedeniyle oldukça yıpranmış ve günümüzdeki görüntüsüne gelmiştir.
Anahit-Bronz Afrodit Büstü
Sadağ köyünden bulunan bu eser, oldukça ilginç, o yüzden birkaç cümle etmek gerekir.
Öncelikle, bu meşhur büst ile mukayese edilebilecek bir eser günümüze kadar buralarda bulunmamıştır. Bu yüzden, büstün Anadolu’nun bir mabedinden buraya getirildiği düşünülmektedir. Çünkü Satala, tıpkı Lidya’daki Satala’daki gibi Artemis ya da Afrodit kültü diye belirlenen eski bir Anaeitis kültü yeridir.
Tanrıça Artemis, Aneaitis adıyla anılır ve bu durum Grek kaynaklı veya İran kaynaklıdır. Büstün MÖ 4’ncü yüzyılın ilk yarısında yapıldığı ve Eriza (Erzincan)’da Anaitis mabedinden kaldığı düşünülmektedir.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından Ermeni Patrikhanesi tarafından Anadolu’da görevlendirilen 3 Ermeni Rahibin gözlemlerini Türkçeye aktaran Arsen Yalman’ın “Palu-Harput 1878” isimli eserinde buradan söz edilmektedir ve o yıllardan bu yana defineciler, bu bölgede kaçak kazılar yapmaktadır.
Evet, dediğim gibi, yine bölgede toprağını eken bir çiftçi bronz bir obje bulur. Bu obje “Afrodit büstü” dür. Bu büst daha sonra; Trabzon’da Büyükelçilik yapan Alessandro Castellani adında bir kişi tarafından İstanbul üzerinden İtalya’ya kaçılır ve oradan da İngiltere’ye satılır. Bu baş ile birlikte, bir kumaş kıvrımı tutan kırık bir sol el bulunmuştur. Bu da günümüzde Britihs Museum’dadır.
Bronz yaldızlı baş heykeli, Lonra’daki Brisith Museum’da bir cam kutu içinde bulunuyor. Burada verilen bilgilere göre: Bronz heykelin parçaları (baş ve el) Türkiye’nin kuzeydoğusunda Sadak Köyü, Satala Antik kendinde 1872 yılında bir çiftçi tarafından arazi kazıları sırasında bulunmuştur. Ancak baş Phidias devrinde Grek bronz sanatının tek örneğidir.
Öte yandan, bronz Afrodit büstünde, heykelin tüm vücudunun çıkarılıp çıkarılmadığı yani bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Ancak gövde bugün için bulunmamıştır veya bulunmuş olsa da gizli yani bir yelerde saklanmaktadır.
Neyse, devam edelim, Bronz büstün üstünde çapa izleri vardır. Ancak suratı oldukça sağlamdır. Oldukça iri olan gözlerin değerli taşlar veya cam macunu ile doldurulduğu tahmin ediliyor. Burun kuvvetli, dudaklar hafifçe aralık, fakat ciddi çene enerjiktir. Yanakların kıvrımı haşindir. Böylece burada orijinal bir çalışma ortaya konulmuştur.
Yapım tarihi olarak MÖ 99 yılı civarına tarihlenmektedir. Peki bunun önemi nedir? Bu heykelin Ermeni Tanrıçası “Anahit” olduğuna inanılıyor. Ermeniler, Brisith Museum yetkililerinden bu yüzden heykeli istemişler, heykeli Ermenistan’a götürmek istiyorlarmış.
Heykelin iadesi için açılan imza kampanyasında: Anahit hakkında şu bilgiler verilmektedir. Heykel: Ermeni kültüründe iffet, annelik ve bilgilik sembolüdür. Hatta, Anahit’in resimleri, Ermeni banknotlarında, pul ve madeni paralarında bulunuyor.
Nike Kabartması
Sadak köyünün, Mantara yolunda, sarımtırak taneli bir taş parçası bulunur. Bu taş kırık ve yosunludur. Ters durmaktadır. Taş incelendiğinde bir kadın tasviri görülür. Kadın figürü, alçak kabartma tekniğiyle yapılmıştır.
Fakat arkasında kanat izleri güçlükle seçilmektedir. Tasvir edilen kadın, bir Nike yani Zafer Tanrıçası tasviridir. Sol elinde tuttuğu palmetle savaş alanında gezinirken gösterilmiştir. Ayrıca: Arkaik devirde görülen birden fazla örgü halinde omuzlara dökülen saçlar, saçlardan birinin veya birkaçının omuzlardan inerek göğüs üzerinde bir elbise süsü gibi dolanır.
Nihayet bir omuz ve göğsün açık olması gibi özellikler, bu kadın figüründe de vardır. Yüz tamamen kırık olduğundan, bir fikir edinmek mümkün değildir.
Nekropol Alanı
Mezar stellerinin birçoğu Cirit tepesi denen ve köyün dışındaki bir tepeden çıkarılmıştır. Burası nekropol yani mezarlık alanıdır. Sadak köylüleri: stel, sütun başlıkları ve bazı küçük eserleri evlerinde saklamaktadırlar.
Yakın zamana kadar bol miktarda olan mezar stellerinden bazıları, kapı eşiği, döğme taşı ve benzeri amaçlar için kullanılmaktadır. Bölgede elde edilen bütün kitabeler Latincedir. Grekçe metin azdır.
Romalı bir kadının mezar taşında: Roma’da doğduğu ve bu şehirde ölmeden önce çok büyük misafirperverlik gördüğü yazılıdır. Yakın zamana kadar bu stellerin sayısı 32 olarak belirlenmiştir, bunlardan en belirgin olanı halen köy camisinin avlusundadır, ancak yazıları siliktir.
SADAK HAMAMI
Türk döneminden kalmadır. Günümüzde ahır olarak kullanılmaktadır. Kare bir sıcaklık bölümü ve iki halvet hücresi vardır. Doğuda bulunan asıl giriş kapısı sökülmüş ve taşları alınmıştır. Yeri çamurla kapatılmıştır. Genel anlamda: bu hamam Osmanlı-Türk hamam mimarisinde kullanılan kare bir sıcaklık çevresine sıralanan halvet hücreli tipe girer.
SANTA YERLEŞİMİ
İlçe merkezine bağlı 80 km uzaklıktaki Dumanlı köyü sınırları içindedir.
Salata kadar eski değildir. Muhtemelen 18’nci yüzyılda kurulduğu düşünülmektedir.
Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’u fethettikten sonra bu bölgeye yerleşmeyi tercih eden Rumlar, kendilerine 1920’lere kadar devam edecek bir yaşam alanı oluşturmuştur. Her mahalle, tamamen taştan yapılmış tek katlı konutlardan oluşur. Konutlar taş cephelidir, her sokak başında bir çeşme vardır. Tarihi eserler yönünden zengin olan Santa, doğal konumu itibarıyla yayla özelliği taşımaktadır.
1923 yılından sonra mübadele nedeniyle Rumlar buradan ayrılınca onların yerlerine Türkler yerleştirilmiştir. Taş evlerin çoğunda günümüzde yerleşim vardır, ancak bölge koruma altında olduğundan evleri aslına uygun olarak korumak zorundalar.
Köyün içinde oldukça ilginç bir ortamda gezinebilirsiniz.
Gümüşhane Şiran ile ilgili gezi yazım için Şiran