Konya Ilgın

Konya Ilgın


Ilgın, küçük ve şirin bir Anadolu ilçesi. Burası: tarihi kaplıcası ile öne çıkıyor. Kaplıca: gerek tesislerinin güzelliği ve gerekse suyun yararları bakımından önemli.

ULAŞIM

İlçe, önemli kara ve demir yolları üzerinde kurulmuştur. Aynı zamanda, tarihi ipek yolunun uzantısıdır. Ilgın-Konya arası uzaklık: 87 km. Ilgın-Akşehir arası uzaklık: 46 km., Ilgın-Beyşehir arası uzaklık: 88 km. Ilgın-Kadınhanı arası uzaklık: 30 km. İlgın-Yunak arası uzaklık: 87 km. Ilgın-Ankara arası uzaklık: 318 km. dir.

Konya Ilgın

GENEL

KONUM

İlçe, Ilgın ovası adı verilen geniş bir düzlük üzerine kurulmuştur. Kuzey ve güney yönleri dağlarla çevrilidir. Denizden yükseklik: 1030 metredir. Karasal iklim hüküm sürer. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer.

İSİM KÖKENİ

“Ilgın” ismini, kışın karda, yalnızca bir gün boyunca açan bir çiçekten alır. Ayrıca, kaplıcanın varlığı nedeniyle: “ılık su, ılığın” anlamında, Ilgın ve Ilgun isimleri de tarihi kaynaklarda, ilçeyi tanıtmak için kullanılır.

EKONOMİ

İnsanlar: tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadırlar.

DEPREM

Arazi birinci bölge deprem kuşağı üzerinde oturmaktadır. İki fay hattı bulunuyor. Birinci fay hattı: Çiğil bölgesinden gelip, Kaplıca dağı eteklerinden güneydeki Çavuşcugöl kasabasına doğru uzanır. İkinci fay hattı: Sivri ve Teke dağlarının eteklerini takip ederek, yine Çavuşcugöl kasabası ve Haremi linyit işletmelerine uzanır.

TARİHİ

Ilgın, tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Ilgın ve çevresinde yapılan kazılarda: Argıthanı, Eldeş Höyük ve Başhöyük’te, Kalkolitik döneme ait seramikler bulunmuş olup, bunların tarihi: MÖ.5500-3000 yılları arasına denk gelmektedir.

Bölge: MÖ.1660-1190 yılları arasında, Hitit egemenliğine girer ve bu dönemde önemli bir yol güzergahı konumunu korur. Hititlerin yıkılmasından sonra: bölgede, Fryeyler ve Lykialılar hakimiyeti görülür.

Daha sonra ise: Pers, İskender ve MÖ.138 tarihinde, Roma imparatorluğu ve Bizans egemenlikleri. 10’ncu yüzyılda, bölgeye Müslüman arap akıncılarının saldırıları başlar.

1077 yılında, Selçuklu devleti bölgeyi ele geçirir. Selçuklular döneminde: Konya çevresindeki dört pazardan biri, Ilgın’da kurulmaktadır. Pazar için buraya gelen halk, alışverişin yanı sıra, kaplıca dan da yararlanmaktadır. Tarihi süreçte, daha sonra, Karamanoğulları yönetimi görülür.

GEZİLECEK YERLER

Konya Ilgın (Sahip Ata) Kaplıcası

 

ILGIN (SAHİP ATA) KAPLICASI

İlçenin 2 km. kadar batısında, Konya-Akşehir kara yolu üzerinde bulunuyor. Hamam dağı eteklerindedir. Tarihi kaplıcayı, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kiralayan Ilgın Belediyesi işletmektedir.

Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminde kullanılmıştır. İsmi: Ab-ı Germ olarak bilinmektedir. Ancak: bu kaplıcanın, Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanıldığı sanılmaktadır.

Romalılar zamanında “Tyriacum” adıyla bilinen Ilgın, Justinian devrinde, ülkenin ünlü kaplıcaları arasındadır. Bu dönemlerde: Ilgın yakınında balığı bol bir göl bulunduğu ve sıcak su kaynakları bulunan çok şifalı tesislerin görüldüğü bazı kaynaklarda yazılıdır.

Bu dönemlerde: Roma devri sıcak su hamamları gibi, kaynağın çevresi mermerlerle düzenlenmiş, üzeri örtülü banyo ve dinlenme yerleri bulunan bir mimari yapıya sahipti. Bugün, kaplıca yakın çevresinde görülen mimari parçalar, o devrin izlerini taşımaktadır.

Konya Ilgın (Sahip Ata) Kaplıcası

 

Günümüzde mevcut olmayan kitabesine göre: kaplıca, 1235-1236 yılları arasında, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından, Mimar Cemalettin’e yaptırılmıştır. Mimari özellikleri: 16 x 20 metre ölçüsünde olan kaplıca, yaklaşık doğu-batı istikametinde uzanmış ve birbirine bitişik, iki hamamdan ibarettir.

Doğu cephesinde: kubbeli erkek ve kadınlara hizmet veren kuzey-güney yönünde uzanan, 1968 tarihli Ilgın Belediyesi tarafından yaptırılan ve işletilen üçüncü bir kaplıca binası bulunmaktadır.

Deprem ve savaşlar sonucu yıkılınca: 1267 yılında, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Sahip Ata tarafından, mimar Kaluyan’a tekrar yaptırılır. Kadınlar bölümü üzerindeki, dilimli iki kemer arasındaki kitabede yazılı tarih: 1267 dir.

Kaplıca tesisi: günümüze gelinceye kadar, birçok kez onarım görmüştür.

Konya Ilgın (Sahip Ata) Kaplıcası

 

Kaplıcanın kadınlar kısmı: kuzeyden, yanları iki duvarla kapalı bir revaktan girilir. Üç sivri kemerle, revak üstü ortadaki daha büyük, yanlardaki oval üç kubbe ile örtülüdür.

Kubbeler: önde iki serbest ayağa, arkada duvarlar birleştirilmiş taş ayaklara, yanlarda duvar ile birbirine bağlı esas ve tali kemerler ile desteklenmektedir. Revak cephesi, ayak, kemer ve kubbeler sıvalıdır.

Soyunma mahallinden: bir kapı ile, 8.30 x 8.45 metre boyutlarındaki sıcaklık havuzuna girilir. Buranın özellikleri de dış kısmındaki özelliklerin aynıdır.

Kadınlar kısmının doğusundaki bitişik kaplıcanın ikinci kısmı, erkekler bölümüdür. Kadınlar kısmının mimari özelliklerini taşımasına rağmen, havuzlu kısmın aydınlatılması, kubbede 8 adet ışık gözleriyle sağlanmaktadır.

KAPLICANIN ÖZELLİKLERİ

Suyun sıcaklığı: 42 derecedir. Suyun hamam dağı eteklerinde, güneyden kuzeye doğru uzanan alüvyon tabakası ile örtülü bir kırık üzerindedir. Su yöresel olarak söylenen hamam dağı eteklerinden çıkar.

Çıkan bu sular, iki kadınlar hamamına ve iki erkekler hamamına, otel ve motellere dağılmaktadır. Tahlil raporlarına göre, suyun içeriği şunlardır:

Potasyum, sodyum, amonyum, kalsiyum, magnezyum, demir, alüminyum, klorür, nitrat, sülfat, hidrokarbonat gibi kimyasal özellikleri için de taşıyan kaplıca suları: berrak, renksiz ve kokusuzdur.

Su bir miktar da: bromür ve iyodür ihtiva ettiğinden, kükürtlü ve hidrokarbonlu sular gurubu içinde yer alır. Ayrıca: az miktarda tuz ihtiva etmesiyle, dünyanın tanınmış sularına benzemektedir.

Bu özelliklerinden dolayı, şu hastalıklara iyi geldiği söyleniyor: Göz hastalıkları, egzama, cüzam, felç hastalıkları, sinir hastalıkları, akciğer iltihaplanmaları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, kadın hastalıkları, her türlü iltihaplanma ve yara iyileşmelerinde, deri ve cilt hastalıklarında, romatizmal gibi hastalıklara iyi gelir.

KONAKLAMA

Konya Ilgın Kaplıca Tesisi: 570 yataklı. Buradaki oteller: 3 yataklı, banyosuz odalar, 2 ve 3 yataklı, banyosuz odalar, 3 yataklı, oda içinde mini buzdolabı, dahili telefon bulunan, ancak banyosuz odalar var.

En güzel imkanları sağlayanlar ise: 3 er yataklı, içinde: banyo, tv., buzdolabı ve dahili telefon olan odalardır. Bunların güncel fiyatlarını: telefon ile alabilirsiniz. Rezervasyon telefon numarası: 332-3511074.

AŞAĞI ÇİĞİL KAYNAK SUYU

Ilgın’a bağlı, Aşağıçiğil kasabasının: Kumdöken veya Üzüm Çubuğu adıyla anılan yöresinde; çamlık içinde bulunuyor. Kaynak suyu: böbreklerinden rahatsız olanların şifa aradıkları bir merkez durumunda.

Mahallinden içilmesi veya taşınarak kullanılması durumunda: böbrek taşlarının düşürülmesinde etkili olduğu söyleniyor. Konya’da ve başka yörelerden gelen kişilerin başlıca uğrak yeridir.

SONUÇ

Ilgın’da bulunduğum sürede, kaplıcaya gittim. Kaplıca tesislerinde: içinde banyosu da bulunan (banyo: çok büyük ve derin bir küvet düşünün, içine boydan girebiliyorsunuz, yani derinlik yaklaşık, 1.50 civarında ve büyük bir borudaki vana açılmak suretiyle, kısa sürede doluyor ) ve ayrıca: televizyonu, buzdolabı da bulunan, üç yataklı bir odada kaldık.

Gerçekten; güzeldi. Sanırım, herhangi bir rahatsızlığı bulunanın, burada geçireceği bir haftalık süre, gerek sessiz, sakin ve huzur dolu bir ortamda bulunmak ve gerekse suyun vereceği şifa nedeniyle, güzel geçecektir. 

Yakınlardan geçerseniz, herhangi bir rahatsızlığınız olmasa bile; bu güzel ortamı yaşamak için, mutlaka buraya uğrayın.

Akşehir tanıtımı.

Beyşehir tanıtımı.

Kadınhanı tanıtımı.

Yunak tanıtımı.

Konya Çumra

Konya Çumra


Çatal Höyük’deki tarih ve medeniyet yanında, tüm Batılıların sahiplendiği Yunan tarih ve medeniyeti, bebek kalır. Buyurun, tek cümle ile buranın özelliği bu.

ULAŞIM

Çumra-Konya arası uzaklık: 44 km. Konya-Karaman demir yolu üzerindedir.

Konya Çumra

TARİHİ

İlçenin tarihi çok eskilere gitmez. 1894 yılında yapımına başlanan ve 1913 yılında bitirilen İstanbul-Bağdat demir yolu yapımı sırasında, Çumra’nın bulunduğu yere, bir istasyon yapılır ve bu istasyon binası, Çumra’ya yapılan ilk bina olarak öne çıkar.

1936 ve 1950 yıllarında, Balkanlardan Anadolu’ya gelen göçmen aileleri, Çumra’ya yerleştirilmişlerdir. Takip eden yıllarda da Hadim, Bozkır, Ermenek gibi İlçeler ve yakın köy ve kasabalardan gelen göçlerle, İlçe gittikçe büyümüş ve bu günkü halini almıştır. Yörede Selçuklu egemenliği bilinmesine rağmen, her hangi bir esere rastlanılmamıştır.

Konya Çumra

GENEL

İlçe ismini, bir rivayete göre: çamurdan almıştır. Diğer bir rivayete göre ise, “cümleniz beraber olun” deyişindeki “cümle” kelimesinden almaktadır. İlçenin denizden yüksekliği 1013 metredir. Ova üzerinde kuruludur. Ova daha çok: çoraklık ve sıcağa dayanıklı bitkilerle kaplıdır.

Yaygın bir yerleşime sahiptir. Yalnızca, çarşı merkezinin bir bölümünde dikey yapılaşma vardır. Onun dışında, çoğunlukla eski ve iki katlı binalar mevcuttur. Mahalleler ise, genelde tek ve iki katlı bahçeli evlerden oluşur. Konya İl Merkezine yakın olması nedeniyle, ilçe merkezindeki işletmeler, il merkezindeki işletmelerle rekabet edememektedirler.

Maddi imkanları yerinde olan aileler, Konya’ ya göç etmektedirler. Bu nedenle, ilçede yatırımlar da olmamaktadır.

Bunun sonucunda, ilçede sosyal yaşam olumsuz yönde etkilenmekte, halk gündüzleri ve boş zamanlarında kahvehanelerde bulunmakta, karanlıktan sonra ise sokaklar tamamen boşalmaktadır.

Konya Çumra

İlçe halkının büyük kısmı: tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Yaz aylarında: 4000 civarında tarım işçisi, başka il ve ilçelerde, Çumra’ya gelirler.

Çumra’nın ilkleri

Cumhuriyet tarihinin ilk mahalle düzenlemesi yapıldı. Osmanlı döneminde, ilk tapu kadastro işlemleri burada yapılmış. Çumra sulama birliği, Türkiye’nin en büyük sulama birliği.

Kuru fasulye

İlçe, ülkemizin önemli bir kuru fasulye üretim bölgesidir. Ülkemizin kuru fasulye üretiminin: yüzde 10-15 kadarı, yalnızca Çumra tarafından karşılanmaktadır. Bunun yanında: Çumra’nın kavunu da öne çıkmaktadır. Ancak: bu yöreden geçerseniz, mutlaka kuru fasulye almayı ihmal etmeyin. Çumra’dan kuru fasulye alınır.

Meslek Yüksek Okulu

Selçuk Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, 1992 yılından bu yana Çumra’da bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

Konya Çumra Sırçalı Mesire Yeri

SIRÇALI MESİRE YERİ

Merkeze yakın. Araçlar için geniş bir park yeri ayrılmış. Güzel bir şelale, gezinti yolları ve piknik alanları ve çocuklar için oyun parkları var. Burada: lokantalar da var. Bu lokantalarda: ızgara çeşitleri (pirzola, kuşbaşı) ve canlı alabalık bulabilirsiniz.

Konya Çumra Apa Barajı

APA BARAJI

İlçenin 35 km. güneyinde, Çarşamba Çayı üzerinde ve Apa kasabasındadır. Apa ismi, çok eski bir isim. 3000 yıl önce, Tunç-bronz çağında Anadolu topraklarında yaşamış olan Luvi’lerin dilinde, “Apa” sözcüğü, “su” anlamına geliyor.

1957-1962 yılları arasında, sulama ve taşkınlardan koruma amacıyla inşa edilmiştir. Baraj gölü kıyısında: DSİ ve Selçuk Üniversitesi tesisleri ve piknik alanları bulunuyor. Gölde sazan ve tatlı su levreği balıkları tutulabiliyor. Olta balıkçılığına meraklı iseniz, şartlar uygun.

Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük

         

ÇATAL HÖYÜK

10 bin nüfusa sahip ilk yerleşim yeri. Dünyada insanlar, ilk kez burada ticaret yaptılar. Hayvanlar ilk kez burada evcilleştirildiler. İlk kez, toprak kapları ve bakırı kullandılar. İnsanlar ilk mühürlü mülkiyet kavramını yaşadılar. Takı, ziynet eşyası ilk kez Çatal Höyük’te yapıldı.

İlk antik bank kuruldu. Resim ve heykel sanatı, ilk olarak yapılmaya başlandı. Sanat ve dokumacılık yapıldı. Tarım teknikleri ilk kez kullanıldı. İlk fırın yapılarak kullanıldı.

2012 yılına gelindiğinde: UNESCO Dünya Kültür Mirası sözleşmesinin imzalanmasının 40’ncı yıl dönümünde: 121 üye ülkeden uzmanın katılımı ile Rusya-St. Petersburg şehrinde yapılan toplantıda: ülkemizden 11’nci eser olarak “Çatal höyük” Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir.

Bu konuda emeği geçenleri, ülkem adına kutluyorum ve başarılı çalışmalarının artarak sürmesini gönülden diliyorum. Çünkü: Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde, halen 936 eser mevcut iken, ülkemizden bu listede yalnızca 11 eser bulunması, bence büyük bir eksiklik ve yılların ihmalidir.

Evet: Çatal höyük, neden Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir?

Çünkü: Çatal höyük, Dünya Kültür Mirası Sözleşmesinin temel şartlarını karşılamakta, otantikliğini korumakta ve evrensel seçkin değerlere sahiptir. Karara esas olan raporda: tarihi MÖ 7400 yıllarına kadar uzanan, Konya sınırları içindeki Çatal Höyük’ün: insanlığın bir aşamasının eşsiz tanıklığını teşkil ettiği, döneme has bir yerleşim tarzıyla, toplum anlayışı ve eşitlik ideallerine dayanan bir kentsel plana sahip olduğu vurgulanmıştır.

Ayrıntıya girmeden önce: Çatal höyük hakkında, sizlere ön bilgi vermek istiyorum. Burası: günümüzden binlerce yıl önce: günümüzdeki bozkır görüntüsünden çok farklı olarak: yeşillik, sulak, bitki ve hayvan dünyası açısından zengin ve tüm bu özellikleri nedeniyle yaşam için çok elverişli bir bölge olarak önem kazanıyor.

Neolitik dönemde, insanlığın, avcı toplayıcı toplumdan, yerleşik düzene geçiş evresini yaşadıkları yerdir. Buna benzer yani eşdeğer yerler, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemizde bulunmasına rağmen, buranın, Orta Anadolu bölgesinde bulunması ilgi çekicidir.

Ayrıca: Çatal höyük bölgesinin bağlayıcı bir halka olduğu düşünülmektedir. Çünkü: 12 bin yıl önce, Güneydoğu Anadolu bölgesinde başlayan yerleşik düzen, 7 bin yıl önce, buraya ve daha sonra Göller bölgesine ve Ege kıyılarına kadar uzanmıştır.

Çünkü: Ege kıyılarındaki medeniyetler, 3-4 bin yıllıktır. Çünkü: burada, komşu yerleşimlerden farklı olarak, üstün bir sanat anlayışı göze çarpmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak: Çatal höyük: o dönemde yaşayan insanların günlük hayatları ve kullandıkları eşyalar hakkında, günümüze ayrıntılı bilgiler yansıtmaktadır.

Özellikle: o dönemde, insanlar: Kybele ana tanrıça ve benzeri kadın figürlerine tapmaktadırlar. Kybele: ilginç görüntüsü ile önem kazanmakta olup, halen Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, burada bulunan, muhteşem güzel bir Kybele heykeli sergilenmektedir.

Evet, Çatal höyük: Konya ilinin Çumra ilçesinin, 10 km. doğusunda bulunuyor. Farklı yükseklikte, 2 tepe üzerinde. Bu iki yükselti nedeniyle, çatal sıfatını almıştır.

Günümüze kadar olan süreçte: 9000 yıllık insanlık tarihi kalıntıları: esrarengiz duvar resimleri, sanatsal silahlar, hayret verici şekiller. Hayvanların evcilleştirilmesinin, ziynet eşyası, takı, resim ve heykel sanatı ile dokumacılık ilk kez burada yapılmıştır.

Toprak kaplar ve bakır, ilk kez burada kullanılmıştır. Neolitik devre ait ilerlemiş bir medeniyetin burada başlayıp, dünyada yayıldığı tahmin ediliyor.

Ülkemizdeki en zengin arkeolojik alanlardan biri olan Çatal höyük bölgesindeki ilk kazı çalışmaları: 1958 yılında, J. Melleart tarafından yapılmış ve bölge keşfedilmiştir. Yüksek tepenin batı yamaçlarında yapılan çalışmalar sonucu: 13 yapı katı ortaya çıkarılmıştır.

En erken yerleşim: MÖ. 5500 yıllarına tarihlenir. Bu kazı çalışmalarında ortaya çıkan eserler: dünya sanatı, Anadolu tarihi açısından öyle muhteşemdi ki, herkesi çok heyecanlandırdı.

İlk yerleşme: ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile, insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Son derece gelişmiş bir sosyal yapıya sahip Çatal Höyük’te, kadının toplum içindeki önemli yeri ise, başka bir ilgi odağı olmuştur.

Bölgedeki yapılarda kullanılan malzeme: kerpiç, ağaç ve kamıştır. İlk yapıların, MÖ 6700 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. 1050 yıllık zaman dilimi içinde, şehrin yıkıldıkça birbiri üzerine inşa edilen 9 kattan oluştuğu, bu yerleşim birimlerinin ilk dönemlerinde 1000’den fazla konut ve 5-6 bin kişiyi bulan nüfusu ile, Yakın Doğu’nun bilinen en büyük köy ya da kasabalarından biri olduğu  düşünülmektedir.

Çok büyük bir yerleşim yeri olan Çatal höyükte yaşayan Çatal Höyük’lüler, çok özel insanlardı. Zengin bir sanat dünyası vardı. Duvar resimleri, özellikle ilgi çekiyordu. Bazı evlerde: onlarca kat duvar resmi ve inanılmaz sayıda figürün (tanrı ve özellikle tanrıça figürleri) bulunuyordu ve bir anda, Çatal höyük çok meşhur oldu.

Ancak, bu zor ören yerinin: 1960’lı yılların teknolojisiyle kazılmasında zorlanılıyordu ve tüm tabakaları korumak çok zordu.

Geçmişte: ülkemize gelen özellikle yabancı ziyaretçilere: Türkiye’nin en önemli ören yerlerinden biri olarak Çatal höyük gösterilmesine rağmen, insanların burayı ziyaret etmesi önerilmezdi.

Çünkü: Anadolu Medeniyetleri Müzesinde buradan çıkarılan muhteşem koleksiyonlar sergilenmesine rağmen, burada, yani Çatal höyük yöresinde, insanların görebileceği herhangi bir etkinlik veya kalıntı bulunmuyordu. Ancak: 1960’lı yıllardan, 1990’lı yıllara kadar unutulan Çatal höyük, 1993 yılından itibaren yeniden kazılmaya başlandı.

Bu kazılarda: yine birçok buluntu ortaya çıkarıldı. Önce büyük bir çadır ve altındaki küçük çadır ile korunan bu buluntular: sergilenmeye ve korunmaya alındılar. Alanda, birçok güzel ve başarılı çalışmalar yapıldı ve hala devam eden çalışmalar sonucunda, yeni birçok buluntuların ortaya çıkarılacağı düşünülüyor.

Yani: artık bölgeye gidildiğinde, binlerce yıl öncesine ait buluntuları görebilirsiniz ve kesinlikle, bunlar ilginizi çekecektir.

Yine, konutların tümüyle tek katlı olarak, kerpiçten inşa edildiği, bitişik düzende, birbirlerine yapışık olduğu, sokak ya da geçidin olmadığı, bu yapılarda girişlerin çatıdaki delikten, aşağıya merdiven sarkıtılarak sağlandığı düşünülmektedir. (Bu ev tipi örneği: günümüzde, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, hemen girişte sağ bölümde görülebilir.

Ancak: şu anda, müzede yeniden düzenleme çalışmaları sürdürüldüğünden, bu görüntü yok, sanırım yeni düzenleme sonucunda, bu görüntüyü yeniden ziyaretçilere sunarlar.)

Çatal höyük bölgesinde ortaya çıkarılan en önemli buluntulardan biri de: MÖ 6000 yılına tarihlenen dokuma parçasıdır. Dokumada kullanılan malzemenin: yün olması, hayvancılığın yan ürünlerinden olan yünün, dokuma amacıyla kullanılması da Çatal Höyük’teki ekonomik yapının gelişmişlik düzeyi açısından önemli bir göstergedir.

Evet, sonuç olarak: Çatal höyük yöresinde bulunan eserlerin büyük bölümü: Konya Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.

Çatal höyük dünya kültür mirası listesine dahil edildi, peki, şimdi ne olacak?

İşte bu sorunun yanıtı: Unesco’nun dünya üzerinde birçok miras alanı bulunuyor. Öncelikle: Çatal Höyük’ün korunmasına yönelik bir takım projelerin geliştirilmesi ve bir yönetim planının oluşturulması sağlanacaktır.

Yani, buranın korunması için ciddi çalışmalar yapılacaktır. Yönetim planı, bu korunma çalışmalarını içerecek şekilde tanzim edilecektir.

Korunma yanında: bölgenin dünya üzerinde tanıtılmasına ve insanların burayı yoğun ziyaret etmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır. Ancak: elbette bu ziyaretlerin belli ölçülerde ve yöreye zarar vermeden yürütülmesinin şart olduğu da kesindir.

Yani, ziyaretçi akınının dengelenmesi şarttır. Çünkü: Unesco raporunda da, turizmin bölgeyi olumsuz etkileyeceği özellikle belirtilmektedir.

Sizler; tarihi binlerce yıl öncelerine kadar giden ve muhteşem bir uygarlık kurulmuş olan, insanlık tarihinin bu ilk yerleşim yerlerinden biri olan bölgeyi: mutlaka ziyaret edin. Hatta: burası ile birlikte, Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesini de görün, çünkü buradan çıkarılan muhteşem eserlerden oluşan büyük bir koleksiyon, günümüzde bu müzede sergileniyor.

Bu koleksiyonun en önemli eseri ise: o dönemde, kadına verilen önemi ifade eden ve müzenin en prestijli eserlerinden olan “Ana tanrıça Kybele” heykelidir. Bu heykel: günümüzden 9000 yıl önce yapılmış ve binlerce yıl, insanlar tarafından tapınılmıştır. Çatal Höyük’te, kadınlara ayrı bir önem ve değer verilmiş ve bu önem, UNESCO raporunda da özellikle şehirdeki adil yönetim olarak ifade edilmiştir.

Evet, tarih severler, Çatal höyük ve Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Çatal höyük koleksiyonu için mutlaka zaman ayırın.

Karaman tanıtımı.

Konya Beyşehir

Konya Beyşehir

Konya Beyşehir: Öncelikle, göl ve bir kısım Hitit dönemi anıtlarıyla, öne çıkan bir belde. Yani: bir yandan tarih ve bir yandan da doğal güzellikler.

ULAŞIM

Konya-Beyşehir arası uzaklık: 93 km. Beyşehir-Seydişehir arası uzaklık: 29 km.
Beyşehir’de trafik oldukça yoğun. Çünkü: önemli bir kavşak merkezidir. Doğusundan geçen: Konya-Isparta-İzmir kara Yolu ile batıya, Konya-Antalya kara yolu ile güneye açılan bir kapı gibidir.

Konya Beyşehir

TARİHİ

Beyşehir’de: MÖ. 2000-1200 yılları arasında: Hititler, Eflutunpınar ve Fasıllar bölgelerinde eserler bırakmışlar. Bu yıllarda: bölge Asur Devletinin zaman zaman istilasına maruz kalır. MÖ. 1200 yıllarında Frigler, bölgeye hakim olurlar.

Bunu takiben, Pisinya adında bağımsız bir devlet kurularak, bölgeye Psidya adı verilir. 7’nci yüzyılda, Lidyalılar, 546 yılında Persler, 333 yılında Büyük İskender ve takiben Romalılar, bölgede egemen olurlar.

1071 yılında, Malazgirt Zaferinden sonra, Selçuklu Türkleri, Beyşehir’de egemen olurlar. Anadolu Selçukluları devrinde, Beyşehir, çok önem kazanır. Sultan Alaeddin Keykubat, Kubad-ı Abad şehrini buraya kurarak, ikinci başkent yapar.

Anadolu’yu 1243 yılında Moğolların istila etmesi üzerine, Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey, Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurar ve buradan bağımsızlığını ilan ederek Eşrefoğlu Beyliğini meydana getirir.

Eşrefoğlu Beyliği: 1326 yılında, Moğollar tarafından yıkılır. Daha sonraki dönemde, bölgede, Karamanoğulları ve Osmanlıların egemenliği görülür. 1476 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, bölge, Osmanlı egemenliğine alınır.

Konya Beyşehir

GENEL

KONUMU

Topraklarının dörtte birini Beyşehir gölü kaplıyor. Deniz yüzeyinde 1124 metre ve Konya Ovasından 100 metre yüksektedir. Dört bir yanı dağlarla çevrili, bir çukur alandır.

Bu yayla çukurluğunun ortasında Beyşehir Gölü ve güneybatısında ise küçük Beyşehir Ovası bulunmaktadır. İlçe ve çevresi, özellikle göl nedeniyle, uzun yıllardan beri yoğun ve önemli bir yerleşim bölgesi olmuştur.

TURİZM

Konya Beyşehir

Beyşehir ve çevresi, tarih ve tabiatı ile bir turizm cenneti sayılabilir. Doğal yönden bir Milli Park, arkeolojik yönden de bir açık hava müzesi hüviyeti taşır. Bunun içindir ki, tarih ve tabiat iç içe yaşıyor.

Fakat ne yazık ki; çevresi 120 km. olan gölün çevresinde: bir çevre yolu bulunmaması büyük eksiklik. Hele göldeki otuzu aşkın adalara çıkabilmek, hiç mümkün değil.

Bunun gibi, bu güzellikleri değerlendiren, göl kıyısında yeterli sayıda kurulmuş çardaklar, yalılar, park ve bahçeler yok.

KONAKLAMA

İlçede, 1 öğretmen evi ve 5 otel bulunuyor. Öğretmenevi, konumu itibarıyla, muhteşem bir yerde bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

Konya Beyşehir Taş Köprü

TAŞ KÖPRÜ

Evet, bu köprü, aynı zamanda baraj görevi de yapıyor. Tarihi: Anadolu-Bağdat demir yolu kurulması sırasında yapılmış. Kuzey güney yönünde uzanmış olup, 15 tane gözü vardır. Göze hoş gelen bir yapı olup, oldukça dayanıklıdır.

Yeni köprünün 1997 yılında açılması üzerine, taş köprü, taşıt trafiğine kapatılmıştır. Regülatörden, Çarşamba çayına dökülen sular, 216 km. civarında bir mesafe alarak, Konya ovasına ulaşır.

Kanal vasıtasıyla gölden ortalama 500 milyon metre küp su, alınmakta olup, bu suyla arazi sulanmaktadır.

Konya Beyşehir Eflatunpınar Hitit Anıtı

EFLATUNPINAR HİTİT ANITI

Beyşehir gölünün yaklaşık 6.5 km doğusundadır. Beyşehir ilçe merkezine ise 5 km uzaklıkta, Sadıkhacı köyü sınırları içindedir.

Hititlerin önemli kutsal şehirlerinden birinin, günümüze kadar gelebilen önemli dinsel anıtlarından biridir. Anıtı: Hamilton 1849 yılında keşfetmiştir. Ancak anıtın ilk planı bilinmemektedir.

Bir süre burada yaşadığına inanılan ünlü Eflatun’dan dolayı, bu adı aldığı sanılıyor. Aslında, Eflatun ile anıt arasında bir ilgi olması pek mümkün değil. Adı verilirken, renginden esinlenmiş olması ihtimali daha güçlüdür.

Konya Beyşehir Eflatunpınar Hitit Anıtı

Evet: Bu anıt, açık hava anıtlarından daha küçüktür. Ereğli’deki meşhur İvriz kabartmasını andırır.

Hitit imparatorluğunun son döneminde, muhtemelen IV Tuthaliya döneminde yapılmıştır. MÖ 13’ncü yüzyılın son çeyreğine rast gelen bu dönemde, anıtın bulunduğu bölgede, kral IV Tuthaliya’nın kuzeni Kuruntu hüküm sürmekteydi.

Anıtın kuzeyinden fışkıran güçlü pınarın suları: anıtın güneyine inşa edilen bir barajla kesilmiştir. Hitit döneminde yapılan en büyük su kompleksidir. Görkemli anıtta, anıtla bağlantılı havuz inşa edilmiştir.

Havuz

Düzgün taş duvarlardan inşa edilmiştir. 34 x 30 metre ölçülerinde büyük bir su havuzu bulunur. Taş havuz, kare biçimlidir. Dörtgen kesilmiş iri taşlarla yapılmıştır. Havuzun kuzey duvarı, birbiri üzerine simetrik olarak yerleştirilmiş, iri kesme taş bloklardan oluşur.

 

Kabartmalar

Bu yapının güney cephesine, önden tasvir edilmiş yüksek kabartmalar işlenmiştir. Yüzünü pınara çevirmiş muhteşem abidenin eni 7 metre ve yükseklik 4 metredir. En alttaki kabartma sırasında: 5 dağ tanrısı vardır.

Dağ tanrılarının ortada olan üç tanesinde bulunan 11 delik: havuza giden suyun aktığı kanala birleştirilmiştir. Kabartmaların bu özelliğinin: dağ ile suyun birlikteliğini simgelediği düşünülür.

Bunların üzerindeki kabartma gurubu, bir iç sahne ve bir de çerçeveden oluşur.

İç Sahne:

Üç bölümlüdür. Ortada: üst üste yerleştirilmiş iki cin var. Bunların solunda tahta oturan bir erkek, sağında tahta oturan bir kadın bulunur. Tanrı çiftinin Güneş Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş Tanrıçası ya da Yeraltı dünyasının ve suların Güneş Tanrıçası olduğu tahmin edilir. Hitit anıtında, Dağ Tanrısı figürlerinin eteklerinde bulunan su delikleri, Hitit matkabı ile açılmıştır.

Bu sahnenin, iki yanındaki, ikişer blok üzerinde, üst üste yerleştirilmiş ikişer cin, tahtında oturan figürlerin üzerindeki kanatlı güneş kursunu  taşır biçimde betimlenmiştir.

Dış çerçeve:

Birbiri üzerine yerleştirilmiş, daha büyük boyutlu cinlerin taşıdığı ve sahnenin tümünün üzerini kaplayan, ikinci bir kanatlı güneş kursundan oluşur. Bu kabartma gurubunun iki yanında, yaklaşık 3 metre mesafede, havuzun taş duvarına yerleştirilmiş, tahtta oturan birer küçük boyutlu tanrıça var. Bunlar Pınar Tanrıçası olarak nitelendirilir.

 

Kabartma gurubunun karşısındaki güney duvarda:

Dörtgen kesme taşlarla inşa edilmiş, dikdörtgen platformun kuzey cephesindeki bir blok üzerinde: tahtta oturan bir tanrı ve tanrıça çifti görülür. Bunlar yüksek kabartma ile cepheden betimlenmiştir.

Bu kabartmanın önünde bir sunak, platformun önünde bir dağ tanrısı heykeli, dış cephesine havuzun güney duvarı boyunca, kabartma taş diskler bulunur.

Havuzun doğu duvarının ortasında: üzerinde iki kabartma bulunan bir blok var. Havuzun 15 metre güney batısında bulunan bir blok üzerinde, üç boğa protornu, havuz iç dolgusunda 12 boğa heykeli ve iki aslan figürü, havuzun tabanı üzerinde de küçük boyutlu adak kapları ele geçmiştir.

Hitit metinlerinde, büyük ve yağmur yağdırma törenlerinde kutsal havuzların kullanıldığından söz edilir. Hitit başkenti Hattuşaş şehrinde ve çeşitli göletlerde bulunan ve iç dolgusunda çok sayıda adak kabına rastlanan baraj gölleri ve havuzların ayinler için kullanıldığı tahmin edilir.

 

Aslantaş ve Fasıllar Stelleri

Eflatunpınar anıtının yakınlarında bulunan bu stellerin, anıtın üzerine dikilmek üzere hazırlandığı tahmin edilir.

Aslantaş’ın: bir çift leopar arasında bulunan ve Güneş Tanrıçasına ait taht olduğunu ve Fasıllar’ın ise bir çift aslanın arasında yer alan Dağ Tanrısının tahtı olduğu düşünülür.

1996 yılında, Konya Müze Müdürlüğünce, anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlatılmıştır. Çalışmalarda: anıtın, 3.34 x 3 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu anlaşılmıştır. 1998 yılı çalışmalarında: anıtın alt kısmında, 5 adet daha tanrı kabartması bulunmuştur.

BEŞİK KAYASI (HİTİT TANRI HEYKELLERİ)

Beyşehir’e 18 km. uzaklıktaki, Fasıllar Köyündedir. 7 metre uzunluğunda, yekpare kayaya oyulmuştur. Bir örneği: Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Konya Beyşehir Kubad-Abad Sarayı

KUBAD-ABAD SARAYI

Kubad, adaleti yerine getiren, Abad da şenlenen yer anlamına gelir. Beyşehir gölünün güneybatısındadır. Sultan Alaeddin Keykubad I. Tarafından, 1226-1236 yılları arasında yaptırılmıştır.

Basit bir saray olmaktan öte, sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu yapılar topluluğudur. Türk saray külliyesinin en eski örneğidir. Ayrıca, günümüzde, planı bilinen tek Selçuklu saray külliyesidir.

Sultan ve Emirleri için yapılan saray ve kökler: çeşitli renk ve desendeki çinilerle süslenmiştir. Yapılan kazılarda: sarayın temelleri ve bölümleri, sarayda kullanılan yapı malzemesi, renkli camlar, kürkler, alçı dekorasyon cam, sikke, seramik ve çiniler bulunmuştur.

Sarayın çinileri: sır altı ve lüster tekniğiyle yapılmıştır. Ayıca: çeşitli formlarda çini mozaiklerde bulunmuştur. Bulunan çiniler: figürlü, geometrik ve bitkisel bezemelidir.

Konya Beyşehir Kubad-Abad Sarayı

Ayrıca, Baba İshak isyanı sırasında da, II. Keyhüsrev’in, burada olduğu söylenir. Bu harika yapının mimarı: Sadettin Köpek’in, Sultan II. Keyhüsrev’in emriyle Kubadabad’da öldürülmüş olması da, kaderin acı bir gerçeğidir. Ne yazık ki; Alaaddin Keykubat’ı kendisine hayran bırakan bu coğrafyada inşa edilen Kubadabad, bugün virane olmuştur.

PINARGÖZÜ MAĞARASI

Türkiye’nin en derin ve en büyük mağaralarından biri olarak kabul ediliyor. Gölün batı yakasında, Yenişarbademli’nin 11 km. batısında, Gölyaka orman yolu üzerindedir. Dünyanın, girişi en zor mağaralarından sayılmaktadır. Ağustos ayında, içinde 166 km. hızla rüzgar esmekte, ısı 5 derece olmaktadır.

Mağaraya, ilkin 1965 yılında, Türk Mağaracılar Derneği Başkanı Jeolog Dr. Timuçin Aygen girmiştir. Ancak: rüzgar, çağlayan, menderes ve kuyuların engellemesi yüzünden, yalnızca 12 çağlayan aşılarak 3 km. ilerleyebilmiştir. Mağaranın denizden yüksekliği: 1550 metredir.

Konya Beyşehir Gölü

BEYŞEHİR GÖLÜ

Türkiye’nin üçüncü büyük gölüdür. Aynı zamanda, en büyük tatlı su gölüdür. Tektonik-Karstik olaylarla oluşmuştur.

Kuzeybatından, güneydoğuya uzanır. Gölün sığ suları, bazı kışlar donmaktadır. Öyle ki, gölün üzerinden at arabaları ile geçilebilecek derecede donduğu olmaktadır. Bazı yıllarda, göl suları iyice çekilir. Güneyi ile bir kesim doğu kıyıları bataklık ve sazlıktır.

Gölün bulunduğu Milli Park alanı içerisinde; su sporları, dağ sporları ve av sporları yapma imkanı da vardır. Su ürünleri açısından: ekonomik değeri yüksektir. Ama yeterince yararlanılamıyor.

Bunun temel nedeni, göl canlılarının fazla ekonomik ve leziz bulunmayışı. Gölde, bolca tatlı su balığı bulunuyor. Bunlar: sazan, akbalık, kızılkanat, sıraz, gökçe, çamurca, kaya ve yılan balıklarıdır.

Gölün: 2 plajı, 22 adası ve çok sayıda kayalığı bulunur. Sığ sularda, derinlik ancak 100 metre sonra insan boyunu aşar. Elverişli kumsallar: güneydoğu, doğu ve kuzeydeki kumsallardır. Üstünler, Karadiken, Bademli kıyıları ile Budak, Kıreli ve Tolca kıyıları, en iyi plaj yerleridir.

Kıyılarda, henüz çevre ve kıyı kirlenmesi görülmemektedir. Ayrıca: önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezi durumundadır. Bu yönü ile, turizm açısından önem taşır.

SONUÇ

Beyşehir denilince, akla hemen göl geliyor. Yani: göl, buradaki hayatı her yönüyle etkiliyor. Beyşehir’e gittiğimde: pek fazla büyük olmayan bir yerleşim yeri, göl ve göl kıyısında Beyşehir Köprüsü yakınında güzel bir restoranda yediğim, göl balığının lezzeti aklımda kalmış.

Siz de, buradan geçerseniz, göl kıyısındaki restoranlarda, mutlaka balık yemeği deneyin, beğeneceksiniz.

Seydişehir tanıtımı.

Konya tanıtımı.