Gümüşhane ilinin en eski ilçelerinden biri. Burada bulunan “Tomara şelalesi” muhteşem bir doğa harikası, buralara yolunuz düşerse, mutlaka bu güzelliği görmenizi öneririm.
ULAŞIM
Şiran ilçesinin, bağlı bulunduğu Gümüşhane il merkezine uzaklığı: 101 km. Şiran-Kelkit arası uzaklık; 30 km. Şiran-Torul arası uzaklık: 121 km. Şiran-Köse arası uzaklık: 55 km. Şiran-Kürtün arası uzaklık: 156 km. Şiran-Erzincan arası uzaklık: 105 km.
TARİH
Yörenin tarihi hakkında pek eskilere kadar gidebilmek mümkün değil. Şöyle ki, yöreye 1020 yıllarında ilk Türk boylarının ulaştığı bilinmektedir. İlçenin ilk kuruluşu hakkındaki söylentilere göre: doğudan gelen bir kervan, o zamanlar, ormanlık bir bölge olan ilçe merkezinden geçerken, develer deve yokuşunda yorulur ve mola verirler. Mola verilen yer: Hacıoğlu mahallesindeki çeşme başı. Bölge kervancıların hoşuna gider ve yöreden ayrılmazlar, yerleşirler.
1473 yılındaki Otlukbeli savaşı sonrasında, Osmanlılar, bölgeyi ele geçirirler. Tanzimat’ın ilanından sonra, ilçe, Erzurum’a bağlanır. 1865 yılında yapılan düzenleme ile ise, Gümüşhane’ye bağlanır.
İlçe merkezi, Erenkaya köyünün bulunduğu yerde iken; 1800’lü yılların başında bugün bulunduğu yere taşınmıştır.
1925 yılında, ilçe statüsü kazanır.
Şiran kelimesi: Farsçadan gelmekte olup “aslanlar” anlamındadır. Bu isim: söylentilere göre, Yavuz Sultan Selim tarafından verilmiştir. Bunun dışında: Şiran kelimesine, Latin kaynaklarında “Sharian” olarak rastlanmaktadır.
Bu kelime: kutsal kitapta belirtilen “Saharon” yani “Kutsal ova” anlamına gelebilir. İlçenin ismi, bir süre de, “Kherisan” olarak kullanılmıştır. Hatta: Şeyran olarak kullanıldığı da olmuştur. 1933 yılında, Şiran ismi kullanılmaya başlanır.
GENEL
Gümüşhane ilinin, en eski ilçesidir. Deniz seviyesinden: 1311 metre yüksekliktedir.
Yörenin en önemli akarsuyu: Kelkit çayıdır.
İklim: Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri iklimleri arasında, bölgede, bir geçiş iklimi görülür. Buna göre: yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer.
Nüfus yoğunluğuna bakılınca: ilçenin, özellikle gençler olmak üzere, dışarıya yoğun göç verdiği görülür.
Yörenin ekonomik durumu değerlendirildiğinde: halkın geçimini karşılamak için, sebzecilik ve meyvecilik yaptığı görülür. Özellikle: elma üretimi yoğundur. Ayrıca: hayvancılıkla uğraşılır. Halkın bir bölümü: arıcılık ile de uğraşmaktadır.
ŞİRAN TOMARA ŞELALESİ KÜLTÜR VE TURİZM FESTİVALİ
Yörede, her yıl geleneksel olarak, Tomara Festivali düzenleniyor. Festival zamanı: Temmuz ayının başı. Festival etkinliklerinde: çeşitli sanatçıların konserleri ve başka etkinlikler düzenleniyor. Tabii tüm etkinliklerin temelinde, Tomara şelalesi var.
KONAKLAMA
Şiran Öğretmenevi.19.Mayıs Caddesi. Belediye Sitesi. 456-5117874
NE SATIN ALINIR
ALA KİLİM
İlçenin hemen hemen bütün köylerinde dokunmaktadır. Yapılan arkeolojik araştırmalarda, Ala kilim’in bu yörede yaklaşık 500 yıldır dokunduğu ortaya çıkmış.
Çeşitli model ve motiflerde üretilen kilimler: ağaç tezgahlarda, yün örgü kullanılarak dokunmaktadır. En büyük özelliği: tamamen kök boya kullanılması.
GEZİLECEK YERLER
TOMARA ŞELALESİ
İlçe merkezine, 14 km. uzaklıkta, Seydibaba köyündedir. İlçe merkezinden, Seydibaba köyüne dolmuşlar ile gidebilir ve sonraki 1 km. lik yolu yürüyebilirsiniz.
Burada, tepenin yamacından, kayaların arasından çıkan sular, yere dikey olarak akarlar ve yatağı oluştururlar. Şelalenin en büyük özelliği: hemen kaynağında oluşmasıdır. Su oldukça soğuk. Çevrede ise: fındık, meşe, gürgen türü muhteşem bir bitki örtüsü var.
Evet, yaklaşık 25 metre yükseklikten aşağıya dökülüyorlar. Sesi çok uzaklardan duyulabiliyor. Muhteşem bir görüntü. Tomara şelalesi civarında herhangi bir tesis yok. İhtiyaç maddelerini, Seydibaba köyünden temin edebilirsiniz. Bu arada, son bir not: Tomara şelalesi döküldükten sonra, oluşan nehir, vadi içinde kıvrımlar oluşturarak akıyor ve rafting için uygun bir parkur ortaya çıkıyor.
ÇAKIRKAYA KAYA KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı, Çakırkaya köyündedir. Tomara şelalesinden buraya ulaşmak mümkün, pek fazla uzak değil.
Yapı: Kelkit ırmağı kıyısında, geniş bir düzlük karşısındaki kayalara oyulmuş. Tamamen kaya bloku içinde oyulması, düzgün ve özenli işçiliğiyle önem kazanmaktadır. Kayalar oyularak, 4 sütun üzerine oturtulmuş, yaklaşık 20 x 30 metre ebatlarında bir alanı var.
Kilise yapısının önünde odalar, hemen yanında ise, bir kaya şapeli var. Yapan hakkında herhangi bir bilgi yok. Yapılış tarihi ise, muhtemelen 14’ncü yüzyıldır. Günümüzde, yapının ortasında yıkık sütunlar görülüyor.
Yöreye özgü, tek kaya kilisesi olması açısından ilginç. Burayı ziyaret edebilirsiniz. Tek kapıdan girişi var ve merdiven basamakları hemen hemen yok olmuş durumda. Elbette defineciler tarafından, delik-deşik edilmiş bir yer göreceğiniz hakkında şüphe yok.
ZİMON KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı, 20 km. uzaklıktaki, Çevrepınar (Zimon) köyündedir. 1923 yılındaki nüfus mübadelesi olmadan önce, burada Rumlar yaşıyorlarmış.
12.5 x 10 metre boyutlarında, 4 ana sütun üzerinde bulunan yapı, kesme taştan yapılmıştır. Sütun başlıkları, geometrik şekillerle bezenmiş ve sütunlar, kurşun eritilerek, üst üste konulmuştur. Burada en dikkati çeken özellik: ana kubbe üzerinde, karşılıklı küpler konularak ses yankılanması sağlanmış olmasıdır. Kilisenin kapısı işlemelidir. Papaz yeri diye anılan bölüm ise harap olmuştur.
KULUCA
İlçe merkezine bağlı, Kuluca köyündedir.
Burası: dağ keçilerinin koruma sahası olarak belirlenmiştir. Burada: çengel boynuzlu, dağ keçilerinin bulunuyor. Ancak, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalınan bu keçilerden, halen birkaç sürü bulunuyor. Bölgeye giderseniz, bir ihtimal, yaban keçilerini görebilirsiniz, ama avlanma düşünenler için, kesinlikle yasak.
İl merkezi Gümüşhane’ye çok yakın. Trabzon kara yolu üzerinde bulunması, yörenin gelişimini olumlu yönde etkilemiş.
ULAŞIM
Torul: Trabzon-Gümüşhane-Bayburt-Erzurum kara yolu üzerindedir. Trabzon-İran transit kara yolu, ilçeden geçiyor. Torul-Gümüşhane arasındaki uzaklık: 25 km. Torul-Trabzon arasındaki uzaklık: 147 km. Torul-Tirebolu arasındaki uzaklık: 93 km. Torul-Bayburt arasındaki uzaklık: 99 km. Torul-Erzurum arasındaki uzaklık: 210 km. Torul-Kürtün arasındaki uzaklık: 20 km. Torul-Tirebolu arasındaki uzaklık; 91 km.
TARİHİ
İlçenin eski adı: Ardasa. Günümüzdeki ismini ise: bölgede otağ kuran Tuğrul Beyden almıştır. Yani: “Tör” bir diğer ifade ile “Kutsal makam” demektir.
4.Haçlı seferleri sırasında, Trabzon’u fetheden Cenevizliler, Torul ve yöresini de ele geçirmişler ve buralarda kaleler ve haberleşmelerde kullanılan ateş kuleleri yapmışlardır.
12-13’ncü yüzyıllarda: Gümüşhane’nin Torul’a bağlı bir ilçe olduğu biliniyor. Denizlere inmeyi düşünen güçler, Gümüşhane yönünden gelip, Trabzon’a geçerken, buradan geçmişler ve Torul’u istila etmişlerdir.
1292-1399 yılları arasında: Anadolu’nun farklı diğer bölgelerinden gelen Türkmenler, yöreye çadırlı göçebe olarak yerleşmişlerdir. Takip eden tarihi süreçte: Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında, İran üzerine yürüdüğünde, Trabzon ve havalisini ve Torul bölgesini Osmanlı topraklarına katar.
Evet, tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Torul, devamlı ve çok farklı güçlerin işgali altında kalmıştır.
1886 yılına ait kayıtlarda, Torul’un, Gümüşhane sancağına bağlı bir kaza olduğu yazılıdır. Cumhuriyet döneminde ise, Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe haline gelmiştir.
1916 yılında, yöre Ruslar tarafından işgal edilir. 1918 yılında ise, Gavur dağı eteklerinde yapılan çatışmalar sonucu, işgal sona erdirilir.
GENEL
Torul, Karadeniz bölgesine dahildir. İlçe toprakları: akarsu vadileriyle parçalanmıştır. Denizden yükseklik: 1000 metredir.
Kuzeyinde Zigana dağları bulunmaktadır. Dağların yüksek kesimlerinde: hayvancılık yapılır. İlçenin ekonomik yaşamında: hayvancılık ve ormancılık etkilidir. Bunun dışında, tarımsal üretimde ise, öne çıkan ürünler: patates, elma, vişne, armut ve fasulye. Ancak, ekonomik etkinlikler ilçe halkını tatmin etmemiş ve yurtiçi-yurtdışı göçler yoğun olarak yaşanmıştır.
İlçe merkezi: Harşit çayı kıyısında: Kastel-Ceneviz-Köroğlu-Herek dağı yamaçlarında kurulmuştur.
İklim düşünüldüğünde: kışları sert ve yazları ılık bir Karadeniz iklimi görülür. Yağışlar azdır.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Torul yöresine yolunuz düşerse, tatmanızı önereceğim yöresel lezzetler: borani, kaygana, kete, kara helva, aşuredir. Ama, elbette: pestil ve köme olmadan olmaz.
NE SATIN ALINIR
Torul yöresinde, bu yöreye has “çil peyniri” var. Bunu mutlaka denemelisiniz ve kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik olarak da satın alabilirsiniz. Ayrıca: buradan “pestil” ve “köme” almalısınız.
GEZİLECEK YERLER
TORUL KALESİ
İlçe merkezindeki kalenin, Cenevizliler döneminde yapıldığı sanılıyor. 1 saatlik bir yolculuktan sonra ulaşmak mümkün.
Daha sonraki dönemlerde, Fatih Sultan Mehmet tarafından bölge ele geçirildiğinde kalenin onarıldığı da biliniyor. Günümüzde sur duvarlarının bir kısmı görülebiliyor. Bu duvarlar: kesme ve moloz taş kullanılarak yapılmış ve kireç harç kullanılmıştır. Söylenenlere göre, Kaleden, Harşit çayına inen gizli bir geçit varmış ve kalenin su ihtiyacı buradan karşılanıyormuş, ama günümüzde bu geçit yok.
TORUL KALESİ CAM SEYİR TERASI
Torul kalesi: Orta çağ’da yapılmış olup, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Savunma ve gözetleme amaçlıdır.
Torul kalesine yakın mesafede kurulan cam seyir terası 5 Ocak 2018 tarihinde açılmış olup, yerden yüksekliği 240 metredir ve bu yükseklik nedeniyle Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek cam seyir terasıdır.
Kara yoluna (2 km mesafededir.) yakın cam seyir terası son bir yılda 175 bin kişi, toplamda ise 380 bin kişi ağırladı.
ARDESA KÖPRÜSÜ
İlçe merkezindeki köprü, 1890 yılında yapılmıştır. Ayakları arasında, yuvarlak kemerler görülmektedir. Korkulukları da, kesme taşlardan yapılmıştır. Köprünün uzunluğu: 70 metre, genişliği 6 metredir. Yükseklik: 10 metredir. Köprü günümüzde halen kullanılmakta olup, tek bir araç geçişi için uygundur. İlçenin iki yakasını birbirine bağlayan tek köprü olarak önem kazanmaktadır.
KARACA MAĞARASI
İl merkezine 17 km uzaklıkta, Cebeli köyündedir. Mağaraya ulaşmak için, Gümüşhane-Trabzon kara yolunun 12’nci km de ana yoldan ayrılmanız ve yaklaşık 4 km daha gitmeniz gerekmektedir. Yolculuk sırasında geçtiğiniz köylerin evlerinin çatılarının teneke kaplı olduğunu göreceksiniz. Çünkü, kışın çok kar yağar ve çatıda kar birikmemesi için çatılar teneke kaplanmıştır.
Günümüzde kullanılan yol, mağaranın ziyarete açılmasının ardından yapılmış yeni ve asfalt yoldur. Yoldan ilerlerken, mağara: sol yanda ileride görülen büyük bir kaya kütlesinin altında kalmaktadır.
Eski yol, aşağıdaki İkisu köyünün içinden geçerken, bu yolu genişletmek mümkün olmadığından, yeni yol farklı bir yere yapılmıştır. Eski yol bulunduğunda, otobüsler sığmadığından, mağaraya ulaşım küçük münibüslerle yapılıyormuş.
Mağaranın kapısına ulaşmak için, aracınız veya otobüsten indikten sonra 300 metrelik bir yol yürümek gerekiyor. Yokuş yukarı ama hafif rüzgar olduğundan bu yolculuk ziyaretçileri yormuyor.
Gelelim, mağaranın bulunuş öyküsüne
Buralı ve Karadeniz Teknik Üniversitesinde Jeoloji Mühendisliğinde okuyan Şükrü Erus’a; 1983 yılında, burada yaşayanlar bir mağaradan söz ederler. Şükrü Erus: arkadaşlarını çağırır, mağaranın çok dar olan ağzından içeriye girdiklerinde muhteşem güzelliklerle karşılaşırlar, mağaranın ağzını genişletirler ve hocaları Prof.Dr. Remzi Dilek’e haber verirler. Remzi hoca, mağara içinde incelemelerde bulunur ve MTA’ya haber verilir. MTA tarafından yapılan ölçümler ve incelemelerin ardından, 1996 yılında mağara ziyarete açılır.
Mağara: Cebel köyünün Karaca mahallesinde bulunduğundan, Karaca mağarası olarak isimlendirilmiştir.
Mağaraya giriş, tam bilet 8 TL. ve öğrenci bileti 3 TL dir.
Mağaranın özellikleri
1550 metre yükseklikteki mağaranın en önemli özelliği: benzerleri arasında, dünyanın en güzel ikinci mağarası olmasıdır. Duvar perde desenleri, Slovenya’da bulunan benzerinin ardından ikinci güzelliktedir.
Mağaranın uzunluğu: 100 metre ve toplam alanı ise: 1500 metre karedir. Yatay olarak gelişen mağara, dört ayrı salonun birleşmesiyle oluşmuştur.
Bu mağara canlı bir mağaradır, yani mağara içindeki oluşumlar halen sürmektedir. Bu yüzden: içeride nemlenme olayının devam etmesi için, yıl içinde 5 ay kapalı tutulması gerekiyor. Sadece 7 aylık süreçte ziyarete açık tutuluyor. Bu 7 aylık süreçte de, rüzgarı kessin diye, ön tarafa bir kapı eklenmiştir.
Mağaranın içi
Mağaranın çökme riski yoktur. Yani, ziyaretçiler açısından tehlikeli bir durum söz konusu olmaz.
Yağmur ve kar suları, çatlaklardan alt tarafa doğru sızarak mağaraya doğru akar ve kireç taşı, tuz, magnezyum, demir gibi madenler, mağara içindeki boşluklarda birikinti bırakır. Bu birikintilerden yukarıda oluşanlara sarkıt, aşağıda oluşanlara dikit, ikisi birleşince sütun, duvarlardan süzülenlere traverten, damlayıp çevreye sıçrayarak oluşan küçük yapılara ise mağara mantarı, mağara incisi denir. Bunlar süngerimsi ve kalker bir yapıya sahiptir. Mağara içindeki oluşumların 30 bin yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilmektedir.
Bu oluşumların 1 cm bölümü, damlaya damlaya 12 yılda oluşmaktadır. Oluşumlar kışın daha hızlı, yazın ise daha yavaş devam eder. Oluşumlar: ışık ve ziyaretçilerin nefeslerinden etkilenir ve kararırlar. Bu yüzden, mağara içinde resim ve video çekimi kesinlikle yasaktır. Çünkü: oluşacak ısı, mağara içindeki oluşumlara zarar vermektedir. Hatta: mağara içinde, gurupların ziyaretleri 10 dakika ile sınırlıdır.
Mağaranın içinde klimalı bir ortam vardır. Mağaranın iç ısısı yaz-kış genellikle 18 derece civarındadır. Çok nadir olarak 12-15 dereceye kadar düştüğü görülmüştür. Mağara içindeki bol oksijen ve temiz hava astım hastalığına iyi gelmektedir. Astım hastalarının tedavi için, 21 gün boyunca günde 1 saat fasılalar halinde, mağarada kalmaları önerilmektedir. Mağara içinde herhangi bir hayvan (yarasa, yılan, sinek, böcek gibi) yaşamaz. Çünkü mağarada bulunan kalsiyum karbonat, hayvanları rahatsız eder, yaşamlarını olumsuz etkiler.
Mağaranın gezilmesi
Mağaranın kapısından girildikten sonra: geniş bir tünelden geçilerek bir galeriye ulaşılıyor. Bu galeri 15 metre yüksekliktedir. Burada dünyanın en uzun traverten sütunu bulunmaktadır. Galeri 2 bölümden oluşur. Sağ ve sol yanlara uzanan ve birbirine bağlı olmayan bölümler, ziyaretçiler tarafından gezilebilir.
Son bir not: mağara içindeki bazı oluşumlar dikkat çekmektedir. Bu oluşumlar, mağara görevlisi tarafından, el feneriyle ziyaretçilere gösterilmekte ve gerçekten söylenen oluşumlara benzerlik görülmektedir. Bu oluşumlar: bir bina benzeri, başında fes olan bir insan figürü ve özellikle kucağından bir çocuk bulunan Meryem Ana figürüdür.
ARTABEL GÖLLERİ
İlçe merkezine bağlı, Gülaçar köyünden geçen Artebel deresi kaynağındadır.
Köyün içinden, Artebel Mahallesinden sonra, orman yolu izlenerek ilk şelaleye ulaşmak mümkün oluyor. Daha sonra ise, ilk göl olan Karanlık göle ulaşmak için, yaklaşık 1.5 saat yürümek gerekiyor.
Saha içinde: yöreye adını veren 18 adet krater gölü var. Bu nedenle, göllerin bulunduğu bu bölge, “Artebel Gölleri Tabiat Parkı” olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
LİMNİ GÖLÜ
İlçe merkezine bağlı, Zigana köyü, Saronay yaylasındadır. Soğuksu Orman içi Dinlenme yeri olarak da bilinir.
Göl ve çevresinde, doğal güzellikler bulunmakta olup, özellikle havası, muhteşemdir. Bölgede, yaklaşık 200 değişik çeşit bitki türü bulunmaktadır. Burada: kamp-karavan imkanları bulunmaktadır.
AVLİYANE-ARDASA-GÜMÜŞTUĞ KALESİ
İlçe merkezine 30 km. uzaklıktaki, Gümüştuğ köyündedir. Kalenin bulunduğu yerdeki nehrin her iki yanındaki bölümlerde: Bizans dönemine ait kalıntılar bulunmuştur. Bu kalıntılardan, özellikle; üzerinde “Konstantinata”yazılı sikkeler dikkati çekmektedir. Ayrıca, kale içinde bulunan bir tapınak kalıntısı dikkati çekmektedir. Bu tapınak kalıntısında, 1.5 metre yüksekliğinde, beş sütun görülüyor. Bunun dışında, günümüzde kale harap halde, fazlaca bir şey görmek mümkün değil.
PANAGHİA (MERYEM ANA) MANASTIRI
İlçe merkezine bağlı, Büyük Çit vadisinde; Çit deresinin sol yanındaki yamaç üzerindedir.
Kilise yapısı ve avlusu: büyük duvarlarla çevrilidir. Khaldea metropolitliğine bağlı olduğu anlaşılmıştır. Ancak, kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Büyük ihtimalle, 900 yılları civarında yapıldığı tahmin ediliyor. Takip eden dönemlerde çeşitli onarımlar gören kilise, Trabzon’da bulunan Ayasofya Kilisesine benzer yapısıyla dikkat çekiyor.
ALPULLU KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı Cebeli köyü, Karaca mahallesindedir.
Yapının, batı yönünde giriş kapısı var. Üst örtüsü: beşik tonozla örtülmüştür. Günümüze sağlam olarak gelmiştir. Beden duvarları, 1 metreye yakın kalınlıktadır. Yontma taştan yapılmıştır.
ARPALI KİLİSESİ
İlçe merkezine bağlı Arpalı köyündedir.
Kitabesinde, 1852 yılında yapıldığı yazılıdır.
Yapının çevresi: duvarlarla çevrilidir. Girişi yanında, altı sütun üzerinde bir çan kulesi bulunmaktadır. Bu çan kulesi ile: yöredeki kiliseler içinde, çan kulesi bulunan tek kilise olarak önem kazanmaktadır. Sur duvarları içinde, rahiplere ait mezarlar görülüyor. Yani, bir zamanlar yaklaşık 600 hanelik bir Rum köyü ve geçimlerini madencilik yaparak sağlayan bu insanlar, ibadet yapabilmek için burayı yapmışlardır.
Yapı: köyde cami bulunmaması nedeniyle, köylüler tarafından günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.
ARILI MAĞARASI
İlçe merkezine bağlı, Arılı köyündedir. İlçe merkezine, 50 km. uzaklıktadır. Köy meydanına ise, 1 km. uzaklıktadır. Ancak, bu 50 km. lik yolun, büyük bölümü stabilizedir. Mağara ise: dar bir giriş ve daha sonra geniş odacıklardan oluşur. Tavan yüksekliği: 10 metreye kadar ulaşmaktadır. Mağara içindeki sarkıt ve dikitler: değişik renk tonlarındadır, ağırlıklı renkler ise: beyaz ve lacivert. Gezilmesi gereken bir yer, zamanınız olursa ve buralardan geçerseniz mutlaka uğramanızı öneririm.
ZİGANA YAYLASI-TURİZM MERKEZİ
Zigana yaylası ve turizm merkezi, Torul ilçe merkezine daha yakın. Buraya gitmeyi düşünenler için, Gümüşhane ilini anlattığım yazı içinde, ayrıntılı bilgi verdim. Oradan yararlanabilirsiniz.
Hititliler döneminden bu yana, madenleriyle ön plana çıkan şehir: daha sonraki dönemlerde, yine bu özelliğini korumuş ve Fatih Sultan Mehmet tarafından “Gümüşhane” olarak isimlendirilmiştir. Bu şehirde, tarih yaygın. Özellikle: bir zamanlar, burada yoğun bulunan Hıristiyan toplumu nedeniyle, manastır ve kiliseler var.
Sırf bunlar mı? Hayır, yörede yaklaşık 50 civarında kale bulunduğu söyleniyor. Ben, bir kez bu güzel ilimiz ve çevresinde bulundum. Sizler de, mutlaka buraya zaman ayırmalısınız, gezilecek-görülecek güzel yerler var. Özellikle: Zigana ismi, burada öne çıkıyor.
ULAŞIM
Gümüşhane; ulaşım olarak nispeten pek sıkıntılı konumda değil.
Gümüşhane-Trabzon arasındaki uzaklık: 100 km. Gümüşhane-Erzincan arasındaki uzaklık: 131 km. Gümüşhane-Bayburt arasındaki uzaklık: 78 km. Gümüşhane-Erzurum arasındaki uzaklık: 202 km. Gümüşhane-Ankara arasındaki uzaklık: 773 km.
Hava alanı yok. Ancak, Trabzon hava alanı kullanılabilir.
TARİHİ
Buradaki ilk yerleşim, Roma ve Bizans dönemlerinde kurulmuştur. Bu yerleşim yerinin ismi ise: Argyropolis yani gümüş kent demektir. Yani: bölge, madenleriyle öne çıkmıştır. Burası, günümüzde: Harşit ırmağıyla birleşen Musalla deresinin yamaçlarında ve il merkezinden 4 km. uzaklıktadır.
Biraz önce söylediğim gibi, Argyropolis olarak anılan kent ismi, Zaha-Zanka-Canka-Eskişehir olarak da çeşitli dönemlerde kullanılmıştır.
1058 yılında, bölgede ilk kez Türkler görülür. Bu tarihte, Tuğrul Bey komutasındaki akıncılar, Gümüşhane yöresini ele geçirirler.
13’ncü yüzyılın ikinci yarısında ise, bu kez, Anadolu’daki Moğol akınlarına, Gümüşhane yöresinde, Çepni Türkleri karşı koyarlar. 1243 yılında, İlhanlılar, Selçukluları yenerek, yöreyi ele geçirirler.
1461 yılında , Fatih Sultan Mehmet, Trabzon üzerine yürürken, bu bölgeyi de fetheder. 1467 yılından sonra, bölgede, Akkoyunluların etkinliği görülür.
1647 yılında, bölgeyi ziyaret eden Evliya Çelebi: burada yoğun olarak gümüş madeninin bulunduğunu ve yaklaşık 75 civarından ocaktan gümüş madeni çıkarıldığını yazar. Ayrıca, şehir içindeki darphane de, gümüş akçelerin basıldığını belirtir.
Gümüş madeni ocakları: IV. Murat zamanında, en yoğun dönemini yaşar.
19’ncu yüzyıla gelindiğinde, şehir, Trabzon sancağına bağlıdır. Ancak, yine aynı dönemde, madenlerin yeterince işletilememesi nedeniyle, yöreden, dışarıya göç başlar. Bunun sonucunda şehir nüfusu azalır ve şehir harap olmaya başlar.
Özellikle: 1829 ve 1877 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşları ve bunların sonucunda, bölgedeki Rus işgali, şehrin hepten boşalmasına sebep olur. Ruslar: 16 Temmuz 1916 tarihinde, Gümüşhane’yi işgal ederler. Ancak, ihtilal çıkması üzerine, 18 Aralık 1917 tarihinde, bölgeden ayrılırlar.
GENEL
Gümüşhane, Doğu Karadeniz bölgesindedir. Deniz seviyesinden yüksekliği: 1210 metredir.
Şehir içinden: Harşit çayı geçmektedir.
Arazinin: % 60 dağlık, % 29 platolar ve % 11 ovalardan oluşmaktadır. İl merkezi, tamamen dağlarla çevrilmiştir.
Yörede: karasal iklim egemendir. Buna göre: yazlar sıcak, kışlar ise soğuk geçer. Ancak: Doğu Anadolu’nun şiddetli soğukları, burada görülmez. Çünkü: çevredeki dağlar, bunu engeller.
GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ
Gümüşhane il merkezinde bulunan üniversitenin bünyesinde: Mühendislik Fakültesi, İktisadi-İdari Bilimler Fakültesi, İletişim Fakültesi ve İlahiyat Fakültesi bulunmaktadır. Ayrıca: Sağlık Meslek Yüksek okulu, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu ve Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu bulunuyor.
GUDU
Gümüşhane yöresinde: hem bir yemek ismi ve hem de bu yemeğin pişirildiği kaba adını veren bir güveç türünün ismidir. Özellikle: ramazan ayında, İl genelindeki her evde, mutlaka gudu yapılır. Misafirler, gudu ile ağırlanır. Bunlar: merkeze bağlı “dölek” köyünde üretilmektedirler. Sizler de, ilginizi çekerse, gudu satın alabilirsiniz.
ZİGANA DAĞI
Zigana dağı üzerinde bulunan Zigana Turizm Merkezine : Gümüşhane-Trabzon kara yolunun 50’nci km. deki Zigana tüneli geçildikten sonra, yaklaşık 4 km. lik stabilize bir yol ile ulaşılmaktadır. Buranın deniz seviyesinden yüksekliği: 2030 metredir.
Bölgede: 800 metre teleski ve kayak tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca: otel, lokanta, kır kahvesi, restoran, bakkal, kasap ve manav faaliyet göstermektedir.
Burada: yaz aylarında: çim kayağı ve piknik yapılıyor. Kış aylarında ise: kayak turizmi yoğunlaşıyor.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Gümüşhane denilince akla ilk gelen: taze dut, toz şeker, süt, un, bal, ceviziçi, fındık ve fıstık içi ile yapılan: pestil var. Bunun dışında: ıspanak ve pazının yoğun olarak bulunduğu: Lemis ve Borani düşünülebilir.
Son olarak: fındık veya ceviz içinin şekere batırılmasıyla yapılan “köme” denemelisiniz. Evet: Gümüşhane ve yöresine yolunuz düşerse, özellikle tatmanızı önereceğim yöresel lezzetler: kuymak, siron, sini burma..
NE SATIN ALINIR
Gümüşhane yöresinden alabileceğiniz başlıca hediyelik: dut pekmezi ve pestil. Evet, Gümüşhane ve bu yöreden alabileceğiniz harika bir lezzet: pestil ve köme. Bu arada: 2 yıl bayatlamayan Gümüşhane ekmeği de satın alabilirsiniz. Ayrıca: organik yayla balı düşünebilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
CANCA KALESİ
İl merkezinde, kuzeydoğuda, il merkezine 4 km. uzaklıktaki Bağlarbaşı mahallesindedir.
1530 yılında; yuvarlak planda ve moloz taşlarla yapılmıştır.
Kaleye ulaşım mümkün, yani daha çok bir gözetleme kulesi gibi yapılan buraya çıkabilirsiniz. Kule içinde: bir su sarnıcı görülüyor. Duvarlarının yüksekliği ise, 12 metre.
KANBERLİ KÖPRÜSÜ
İl merkezi, Canca mahallesindedir.
Harşit çayı üzerindeki köprü, tek gözlüdür ve yontma taşlardan yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapıldığı sanılıyor, ama kitabesi yok.
GÜMÜŞHANE KÖPRÜSÜ
İl merkezinde, Harşit Çayı üzerindedir. İki gözlüdür. Yontma taştan yapılmış köprünün kitabesinde, yapılış yılı olarak: 1575 ve yaptıran olarak ise, Halifi ismi geçmektedir. Yapılış tarihi olarak: Osmanlı dönemi ve III. Sultan Murat zamanı düşünülmektedir. Köprü, halen bölgedeki iki caddeyi birbirine bağlamaktadır.
DALDABAN ÇEŞMESİ
İl merkezinde, Daldaban mahallesinde, Sadullah Efendi camisinin yanındadır.
Çeşme, I. Dünya Savaşı sırasında: 1915-1917 yılları arasında yapılmıştır. Yapılış amacı: “Cihad-ı Ekber” ilan edilmesi. Yani: 1914 yılında, fetva yayınlanarak, bütün Müslümanların cihada davet edilmesi anısına yapılmıştır.
Günümüzde, muslukların suyu akmaktadır.
SARIÇİÇEK KÖY ODALARI
İl merkezine bağlı, Sarıçiçek köyündedir. Sarıçiçek ismi: yörede yetişen papatyalardan esinlenerek almıştır.
Köye ulaşmak için: Gümüşhane-Erzurum kara yolunun, 20’nci km. de yoldan sapılır ve Tohumoğlu mevkiinden, Yağmurdere yoluna ulaşılır. Köyün, il merkezine toplam uzaklığı: 46 km. dir.
Köyde: taraçalar üzerine kurulmuş 60 ev var ve bunlar çarpıcı bir güzellik sunmaktadır. Ancak, bunlardan, 1873 yılında Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırılmış iki tanesinin odalarının içinde, sanat açısından, ilgi çeken ve öne çıkan, süslemeler görülmeye değerdir. Misafir ağırlamak için yaptırılan bu evler: kesme taştan ve kare planlı olarak inşa edilmiştir.
Ahşap bölümleri ise, ahşap ustaları tarafından, mükemmel bir işçilik ile yapılmıştır. Bu ahşap bölümlerin: Arhavi ve Çaykara yöresinden getirilen ahşap ustalarına yaptırıldığı söylenmektedir. Evlerden, birincisinin cephesinde: ikişer pencere var. İkinci evin ise, sadece bir cephesi var ve bu cephede, dört penceresi bulunuyor. Her iki evin de girişinde: sofa ve sofadan sonra, tek bir oda girişi bulunuyor.
İşte bu odaların içi, ahşap süslemelerle bezenmiş. Bu süslemelerde: bitkisel ve geometrik motifler kullanılmış. Tavan da ahşap işlemeli olup, ortasında kabartma göbek bulunuyor. Ahşap işlemelerin, çivisiz olarak birbirine monte edilmiş olması önem kazanıyor.
İMERA-OLUCAK MANASTIRI
İl merkezine, 18 km. uzaklıktaki, Olucak köyündedir. Yerleşim yerinde, günümüze en sağlam olarak ulaşabilmiş yapılardandır.
Kitabesine göre, 1350 yılında yapıldığı belirlenen manastır yapısı: kubbeli yapısı ile dikkati çekmektedir. Dış girişler üzerinde: sivri kemerli bir alınlık var. Bu alınlıkta: kök boya ile yapılmış, mavi haç motifleri dikkati çekiyor.
Fresko tekniğiyle yapılmış resimler ise, büyük oranda silinmiş. Silinen bu resimlerde, dini figürler bulunduğu sanılıyor. Yapının üst örtüsü yok, çökmüş. Manastırın hemen yanında, bir de çeşme bulunuyor. Manastır yapısının ilk yapıldığında, üç katlı ve taş duvarlı bir yapı olduğu anlaşılıyor.
Manastırı gezmeye gittiğinizde, defineciler tarafından delik-deşik edildiğini göreceksiniz.
KONAS-KEÇİ KALESİ
İl merkezine bağlı, kale bucağındadır. İl merkezine, yaklaşık 20 km. uzaklıktadır. Gümüşhane-Bayburt kara yolunun sağında bulunmaktadır. Kovans geçidine hakim bir konumda ve haşmetli bir görünüşe sahiptir.
Kale: sarp bir kayalık üzerinde yapılmış olup, halk arasında: Kokanes ve Koans diye isimlendirilmektedir. Kalenin ismine ilk kez; Bizanslı tarihçi Kiepert’in haritalarında rastlanmaktadır. Denizden yüksekliği: 1560 metredir.
Kalenin iki giriş kapısı var. Bunlardan biri batı, diğeri doğu yönündedir. Batı girişinin hemen yanında, 15 metre uzunluğa kadar ulaşan, doğal bir kaya sığınak var. Kalenin duvarları: 10-15 metre yüksekliktedir.
Yapının içine girildiğinde: özellikle iki yapı önem kazanıyor. Çünkü: bu yapılarda hiç pencere yok. Yani, büyük ihtimalle, o dönemlerde zindan olarak kullanılmıştır. Konas kalesi, 2005 yılında restore edilmiştir.
ESENYURT-KOV KALESİ
Gümüşhane-Erzincan kara yolu üzerinde, 21’nci km. deki Esenyurt köyü içindedir. Köyden sonra kaleye ulaşmak için 6 km. lik stabilize bir yol geçmek gerekiyor. Kim tarafından ve hangi yıllarda yapıldığı hakkında, bilgiler yok. Selçuklu döneminde yapıldığı düşünülmektedir.
Kaleye ulaşmak için, Esenyurt köyünden sonra, 6 km. lik stabilize bir yolu aşmanız gerek. Ama, 130 metre yükseklikteki bir kaya bloku üzerine kurulu kale: deniz seviyesinden 1700 metre yüksekteki konumu ile, muhteşem bir görüntü sunuyor.
Kale yapısı: moloz taş ve harç kullanılarak yapılmıştır. Kare planlıdır. Dış duvarları, 1.5 metre kalınlık ile önem kazanmaktadır. İç kale duvarları ise, 1 metreye yakın kalınlıktadır. Kale birimleri, ana kaya ile bütünleştirilmiştir.
HAGİOS GEORGİOS MANASTIRI
İl merkezine bağlı, Hutura köyündedir.
Köy yolundaki bir tepe üzerinde bulunan manastır: 14’ncü yüzyılda, Alexios Komnenos tarafından yaptırılmıştır. 1509 ve 1624 yılında ise, onarım yapıldığı, yazıtlarından anlaşılmaktadır. Ama, bu yazıtlarda söz edilen onarımlardan en dikkati çekeni, Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmış olanıdır.
Yapı: haç planlıdır. Üzerinde kubbe ile örtülüdür. Batı bölümünde, ana giriş kapısı var. Genel süsleme-bezeme olarak: üzüm, palmiye, ejder motifleri kullanılmıştır. Pencere yukarılarında ise, İsa ve St. Georgios simgeleri görülmektedir. Bu kilisenin bulunduğu yerin karşısındaki yamaçta bulunan kilise ise, 1832 yılında, Serapheim tarafından yapılmıştır.
PAVREZİ ŞAPELİ
İl merkezinde, Mescitli (Beş kilise) köyü yakınlarındaki Pavrezi bölgesindedir.
Kitabesine göre: 1405 yılında yapılmıştır.
Bu küçük yapı: iç duvarlarını süsleyen freskleriyle öne çıkmaktadır. Bu duvar resimlerinde: İncil’den alınan dini olaylara ait tasvirler ve kilisenin öne çıkan dini kişileri resmedilmiştir. Bu resimler, Bizans resim sanatının en güzel örnekleri olmasıyla öne çıkıyor. Resimler, kırmızı renkli kareler içine alınmıştır.
TOHUMOĞLU KÖPRÜSÜ
Gümüşhane-Erzurum kara yolu üzerinde, Tohumoğlu kesimindeki bu köprü, Selçuklu dönemi yapısıdır. 1575 yılında, Halebi tarafından yapıldığı hakkında üzerinde kitabesi bulunmaktadır.
MERYEM ANA KÖPRÜSÜ
Büyük Çit vadisinde, Çit deresi üzerindedir. Meryem Ana Manastırına ulaşım için yapılmıştır.
Dere üzerinde iki tane köprü var. Bunlardan bir tanesi günümüzde de kullanılmaktadır. Köprünün yan duvarları, moloz taşlarla örülmüştür. Günümüzde sağlam durumdadır ve kullanılmaktadır.
ZİGANA YAYLASI VE KIŞ SPORLARI MERKEZİ
Burası: Gümüşhane-Trabzon kara yolunun 50’nci km.de, ülkemizin en uzun tüneli olan Zigana Tünelinin, 3 km. yakınlarındadır. İl merkezine, 40 km. uzaklıktadır. Trabzon hava alanına olan uzaklığı ise: 55 km. dir. Yol asfalttır.
Yayla bölgesi, tamamen ormanlarla kaplıdır. Deniz seviyesinden yükseklik; 2030 metredir. Tamamen Alpin çayırlarıyla kaplı bölgede: kışın kayak sezonu, Aralık-Nisan ayları arasında sürmektedir. Bu dönemde, kar kalındığı, 100-150 cm. arasına ulaşmaktadır. Kayak alanlarında: bir adet baby-lift ve bir adet teleski var. Kayak pistinin uzunluğu: 600 metre, kapasitesi, saatte: 800 kişidir. Pistin genişliği: 100-200 metre arasında değişmektedir. Ortalama meyil ise: % 20’dir. Zigana yaylasında, yazın ise: çim kayağı yapılabilmektedir.
Bölgede konaklamak için, 50 yataklı bir tesis var. Ayrıca: özellikle yaz aylarında hizmet veren: lokanta, et lokantası, bakkal, kasap, manav gibi tesisler de bulunuyor.
SANTA HARABELERİ
İl merkezine bağlı, 80 km. uzaklıktaki, Dumanlı köyündedir. Tarihi süreçte: Santa madenci kasabası olarak bilinmektedir. 1500-1800 yılları arasında, önemli bir madenci yerleşimi olan bölge, 1923 yılındaki nüfus mübadelesi sonucu boşaltılmıştır. Fethiye ilçesindeki Kaya köyü bilenler, burası aynen oraya benzer.
Burası: 17’nci yüzyıldan günümüze kadar olan süreçte: dini, ticari ve kültürel önem taşıyan bir yerleşim yeridir. Rumlar tarafından kurulmuştur. Bu yerleşim yerinde: 7 mahalle ve 300’den fazla yapı bulunmaktadır.
Her mahalle, taştan imal edilmiş, tek katlı konutlar şeklindedir. Ayrıca: iki kilise ve her sokak başında çeşme bulunmaktadır. Dumanlı köy merkezinde: Terzili mahallesinde: Terzili kilise, Cinganlı kilisesi, Piştovli mahallesinde, Piştovli kilisesi, Zurnacili mahallesinde ise, Zurnacili-1 kilisesi bulunmaktadır.
Aslında, yaşamın devam ettiği dönemlerde bölgede 13 kilise bulunmasına rağmen, hazine arayıcıları ve doğanın tahribatı sonucu, bunlardan sadece yukarıda sözünü ettiğim, beş tanesi günümüze ulaşabilmiştir. 300 civarında olduğundan söz ettiğim yapılar ise: bilinçsiz kullanım ve doğa koşulları sonucu, özgünlüklerini kaybederek günümüze ulaşmıştır.
Bunların büyük çoğunluğu: eğimli araziye uygun olarak inşa edilmişlerdir. Merkez mahalle olan, Piştofludaki binaların tamamı ya da alt katları: iş yeri, mağaza, demirci, terzi, kunduracı, kuyumcu, yiyecek satış yeri, kahvehane, yani ticari ve sosyal amaçlarla kullanılmışlardır. Fethiye’deki, Kaya köy bölgesini görenler, buradaki yerleşim de benzer özellikler taşıyor.