Antalya tatil beldemizin, diğer büyük metropollere bağlantı noktası üzerinde bulunması nedeniyle, insanların sıkça geçtikleri bir yer. Özellikle: tarih meraklıları için burada bulunan “Cremna” antik kenti, mutlaka görülmesi gereken bir yer.
ULAŞIM
İlçe merkezi: Burdur-Antalya kara yolu üzerinde bulunmakta olup, İl merkezine uzaklığı: 44 km. dir. Antalya şehrine olan uzaklığı ise: 80 km. dir. Bucak ilçesinin Isparta il merkezine uzaklığı ise: 70 km. dir.
Bucak-Ağlasun arası uzaklık: 10 km. Bucak-Korkuteli arası uzaklık: 57 km.
TARİH
Bucak ismi, yani ilçenin ismi: Türkçe bir addır. Sözlük anlamı: köşe, uç olarak açıklanabilir. İlçenin önceki adı ise: Oğuzhan. İlçeye ilk yerleşimcilerin, Oğuz Türkleri boyundan geldiği ve bu yüzden, ilçenin isminin “Oğuzhan” olduğu düşünülüyor.
Tarihin her döneminde, Bucak çevresinde, birçok devletin egemenliği görülmektedir. Bunlar: Pisityalılar, Persler, Makedonyalılar, Selefkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Beylikler dönemi, Osmanlılar. Türklerin bu topraklara gelmelerinden önce: burada egemenlik kuran devletlerden kalma, pek çok tarihi kalıntı var.
Bunlar şöyle sıralanabilir: Çamlık köyünde: Kremna, Kestel köyünde: Kodrula, Kızıkkaya: Kretapolis, Karaot köyünde: Sia, Ürkütlü: Komama, Kocaaliler: Milyas, Taşyayla köyünde: Sur kalıntısı, Kuşbaba köyünde: Yunan kaya mezarları, Kızıllı köyünde: Bizans kalıntısı, Kızılseki köyünde: Bizans kalıntısı.
Türkler: 1204 yılında, III. Kılıç Aslan zamanında, bölgeye yerleşirler. Özellikle: Kayılar olmak üzere, Afşar, Çavdar, Bayındır, Bayat, Kınık, Salur, Eğmür boyları. Moğolların, doğudan sıkıştırmasıyla, buraya, sahipsiz topraklara yerleşirler. Çünkü: burada yaşayan halk, Türklerin gelmesinden çekinerek, İzmit bölgesine çekilirler.
Evet: Bucak ve yöresinde, Selçuklular döneminde yoğun yerleşimler olmuş. Bu yerleşimlerin sonucunda: tarihi Kremna yakınlarındaki Girmiye şehri kurulmuş, daha sonra büyümüş ve kaza merkezi olmuştur. Bugünkü: Melli çevresindeki yerleşimlerin ilk temeli de, bu dönemde atılmıştır. Kalıntılar ve tarihi kayıtlardan anlaşıldığına göre: ilçe merkezi çevresinde de yerleşimler oluşmuştur.
Bucak, ilçe olarak 1926 yılında kurulmuştur.
GENEL
İlçe, bu bölgedeki en gelişmiş yerlerden biridir.
Ovaya doğru uzanan bir vadinin taban ve iki yakasında kurulmuştur. Burdur-Antalya kara yolunun batısındaki bölüm: ovalık, doğusundaki bölüm ise: dağlık ve ormanlıktır. İlçenin denizden yüksekliği: 850 metredir.
İlçe sınırları içinde bulunan akarsular: Onaç çayı, Aksu, Kestel çayı ve Kızılsu’dur. İlçe sınırları içinde: sürekli suyu bulunan, doğal göl yoktur. Yağışların bol olduğu zamanlarda: Kestel, Heybeli, Yüreğil köylerine ait arazilerde, göller oluşmaktadır. Yaz aylarına doğru, buralar bataklık halini alırlar.
İlçenin: doğu ve kuzey bölümleri: dağlarla kaplıdır. Doğudaki dağlar: Beydağlarının devamıdır.
İlçede hüküm süren iklim: tam bir geçiş iklimidir. Akdeniz iklimi ile, İç Anadolu’nun kara iklimi arasında, bir iklim görülmektedir. Yağış bakımından Akdeniz iklimi, sıcaklık koşulları bakımından İç Anadolu iklimi özellikleri yaşanmaktadır. Karasal iklimin görüldüğü yerlerde: kış mevsiminde, soğuklarla birlikte, kar yağışı görülmektedir.
Yağışlar genellikle: kış ayları ve bahar girişlerinde görülür. Yaz aylarında ise, kurak ve sıcak bir iklim görülür. Genellikle, ısı 40 dereceye kadar yükselir.
Kara yolu üzerinde bulunması nedeniyle: ilçede, nakliyecilik ve buna bağlı olarak oto tamirciliği gelişmiştir. Küçük sanayinin, özellikle oto sanayinin, ileri düzeyde oluşu, oto parçası ticaretinin doğmasına da neden olmuştur. Yerli ve yabancı her türlü aracın yedek parçasını, İlçede bulmak mümkündür.
NE YENİR
Bucak yöresinde: Karacaören I ve II barajlarında: tatlı su balıkçılığı yapılıyor. Buraya özgü bir şeyler tatmak isterseniz: bu balıkların sunulduğu restoranları deneyebilirsiniz. Örneğin: Balıkçı Amca.
NE SATIN ALINIR
İlçe merkezi ve köylerde: halkın kök boyası denilen yöntemle boyadıkları iplerle dokunan Döşemealtı ve Milas tipi halılar: özellikle, yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Sizin de, bu tür ilginiz varsa, Bucak yöresinde, el dokuması halı veya kilim bulup satın alabilirsiniz. Bunun dışında: buraya has, satın alabileceğiniz özelliği olan bir obje yok.
GEZİLECEK YERLER
İNCİRHAN KERVANSARAYI
İlçenin 7 km. batısında, İncirdere köyündedir. Anadolu Selçuklu Sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından, 13.yüzyılda yaptırılmıştır. Yapının en çok dikkat çeken tarafı: oldukça büyük ve sade olan, kitabeli giriş kapısıdır.
Dikdörtgen şeklindeki taç kapının ortasında, istiridye kabuğu şeklinde, kemerli esas giriş nişi, dış cepheden iki yalancı sütunla desteklenmiştir. Sütunların üzerinde; geometrik desenlerle bezeli, iki rozet motifi ile, karşılıklı iki aslan tasviri var.
Kervansaray: avlulu ve kapalı mekan olarak, iki kısımdan oluşturulmuştur. Ancak, avlusu yok olmuştur. Basık kemerli kapının üzerinde, dört satırlık kitabede yazılar bulunmaktadır.
Büyük kısmı tahrip olmasına rağmen; hala ayaktadır.
SUSUZ KERVANSARAY
İlçenin Susuz köyündedir. Anadolu Selçuklu devrine ait ve 13.yüzyılda yapılmıştır. İpek yolu üzerinde bulunması, önemini ortaya koyuyor. En göze batan yeri: batı cephesindeki giriş kapısıdır.
Yapı: kareye yakın, dikdörtgen bir plana sahiptir. Beş neflidir. Orta nef: yüksektir. Ortasında: bir kubbe var. Hanın ilginizi çekebilecek en önemli yeri: tak şeklindeki giriş kapısıdır. Kapı katının yan söve kanatları, çeşitli geometrik desenlerle boş yer bırakılmadan süslenmiştir.
Mukarnas giriş nişinin üzerinde, geometrik oyma süslü, iki kabartma rozet motifi var. Bu nişin iki yanında, yalancı sütunlar üzerinde yükselen ve kemer şeklinde yılan tasvirleri bulunan, iki küçük niş daha var. Bunların alınlığında ise, iki ejder başı görülüyor.
Hanın içinde: ışıklandırılma: dıştan-içeriye genişleyen, dikdörtgen pencerelerle sağlanmıştır.
KREMNA
İlçe merkezinin 25 km. doğusunda, Çamlık köyündedir. Aksu vadisine hakim, çevresi uçurumla çevrili bir dil biçiminde tepe üzerinde kurulmuştur. Bu ilginç konumu nedeniyle, kente “Uçurum” anlamına gelen, Kremna ismi verilmiştir.
Antik Pisidia bölgesinin önemli kentlerinden biridir.
En parlak dönemini: MS.2.yüzyılda yaşamıştır. Roma dönemine ait antik kalıntılar halen ayaktadır.
Akropol (yukarı şehir) kısmında; forum (meydan), bazilika (mahkeme salonu), kilise ve kütüphane yapıları günümüze kadar ayakta kalmıştır. Şehrin çevresi: 2 metre genişliğinde, 7-8 metre yüksekliğinde surla çevrilidir. Kentin girişi: batıdandır. Izgara planlı olarak kurulmuş, örnek kentlerden biridir.
Kilise yapısının içinde yapılan kazılarda:; 9 adet, mermer tanrı heykeli bulunmuştur. Olağanüstü güzellikteki: Athena, Leto, Nemesis, Asklepios, Hygeia, Herakles ve Apollon heykelleri, günümüzde Burdur Müzesinde sergileniyor.
KODRULA
Kestel köyü yakınlarındadır. Zaten, bugünkü Kestel köyünün ismi, antik “Kodrula” dan gelmektedir. Burası: Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar, kesintisiz yerleşim yeri olmuştur. Antik kentin yapıları; zirveden, yamaçlara kadar inmektedir.
Etekte: işlevi anlaşılamayan, büyük bir yapı var. Bunun doğusunda, Dor düzeninde yapılmış, bir tapınak bulunuyor.
SİA (TAŞTANDAM)
Burdur il merkezine 100 km. uzaklıktadır. Burdur-Antalya karayolu üzerinde bulunan, Antalya-Bademağacı nahiyesine, 19 km. uzaklıktadır. Arkeolojik açıdan: Pisidia’nın en iyi korunmuş şehirlerinin başındadır. Koruma duvarları, kamu yapılarının mimarisi, özel evler ve mezarlıklar, burada tarımla uğraşan, orta büyüklükte, başarılı bir yerleşim tablosu ortaya koyuyor.
Kızılkaya bucağına bağlı, Karaot köyündedir. Kalıntılar bulunması nedeniyle, köyün adı: “Taştandam”. Antik dönemde, burası: bir Pamfilya kenti. Antik kent: çam ve karaçam ormanları içinde, saklı durumdadır.
Kent: Taştandam tepesi ile güney ve batı etekleri üzerinde kurulmuş. Kuzey, doğu ve güney kayalıkları: 2-3 katlı ve güçlendirilmiş surlarla çevrili. Tepenin eteklerinde: kısmen düz ve çamlık yerler, şehrin kutsal ve Nekropol alanı olarak yerleştirilmiş. Mezar anıtları da, burada bulunuyor.
Günümüzde burada: sur duvarları, 2 katlı kule ve giriş kapısı görülebilir. Surlar: tüm şehri, çepeçevre sarmaktadır. Helenistik döneme ait 2 kule kalıntısı da batı kapısının her iki tarafında bulunmaktadır.
Aşağı şehir sur duvarı: şehrin kurulduğu tarihte inşa edilmiştir. 3.yüzyıla veya erken 2.yüzyıla aittir. Sur duvarlarının hem içinde, hem de dışında ev kalıntıları görülebiliyor. En erken döneme ait evler, Helenistik döneme aittir.
Evlerin ortak özellikleri: çatılarında biriken yağmur suları ile beslenen, şişe biçimli sarnıçlara ve yapıların zemin katlarında bulunan, 3 veya 5 odaya girişi sağlayan, açık avlulara sahip olmalarıdır.
Evler; birbirlerinden, dar sokaklar ve merdivenlerle ayrılır.
Roma dönemi öncesine ait tek yapı: Bouleuterion, yani Meclis Binasıdır. Dorik stoa kalıntıları, Roma dönemi, Aşağı Agoranın arkasında, bir palaestra yapısına uzanan anıtsal bir merdivenin 18 geniş basamağı ve bir hamam yapısı bulunuyor.
Bu hamam yapısının, 3.yüzyıla ait olan bir sarnıçla beslendiği düşünülüyor. Biri Bouleuterion’un üstünde olmak üzere; 3 adet Roma dönemi tapınak görülüyor.
Sia’da en çarpıcı mezar yapıları: Heoa olarak bilinen anıtsal mezarlardır. Küçük bir anıt mezar, dikdörtgen planlı olup, en iyi korunmuş olanıdır. Üç çevresi, lahitlerle çevrilidir ve arkasında, yarım daire şeklinde: exedrası vardır. Aile mezarı tipindeki mezar yapıları da bulunuyor.
Kaba taşlarla, daire biçiminde yapılmış Tümülüsler içine gömülmüş, dikdörtgen mezar odaları var. Tümülüs içine gömü geleneğinin, MS.2.yüzyıldan sonra olduğu düşünülüyor.
Sia şehrinde: çok iyi durumda korunmuş, 2 kilise var. Bunun dışında: geç Antik veya Bizans dönemlerine tarihlenebilen, çok az kanıt var. 2 kilise, büyük olasılıkla: 4 veya 5.yüzyıllara aittir.
Helenistik ve Roma dönemine ait kalıntılar bulunan şehir: yerleşim yerinden uzaklığı ve yolunun olmayışı nedeniyle, çok iyi korunarak, günümüze kadar gelmiş.