Antik dönem tarihinde önemli bir yeri olan Lydia kralı Kroisos’un ismi birçok yerde karşımıza çıkar.
Kroisos, günümüzden 2600 yıl kadar önce, Salihli yakınlarındaki Sardeis’te oturan Lydialı Mermnad Sülalesinin hükümdarı Alyattes’in (MÖ 619-560) in; Karialı bir anneden olma en büyük oğludur.
Prenslik yıllarında Adramytteion (Edremit) valiliğinde bulunduktan sonra, 35 yaşında tahta çıktı. (MÖ 560)
O, gerçekten eski çağın en varlıklı hükümdarlarından biriydi. Zenginliği ve cömertliğiyle antik dünyanın en saygın kişilerinden biri durumuna geldi. Daha o zamanlar, çok varlıklı kişiler “Kroisos gibi zengin” nitelemesiyle anılıyordu, Atinalı zenginler çocuklarına “Kroisos” adını veriyorlardı.
Ona olan hayranlığın başlıca nedeni “cömertliği” idi.
Kroisos paha biçilmez hediyeler gönderdikçe, Yunanlar da ona daha önce hiçbir ölümlüye göstermedikleri saygı ve sevgiyi gösteriyorlardı.
En görkemli hediyeler, başta Delphi Apollon Tapınağı olmak üzere, Efes Artemis ve Didyma Apollon gibi kehanet merkezlerine gidiyordu.
Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Efes Artemis Tapınağının inşasına büyük yardımlarda bulundu.
Kroisos’un sonu
Kroisos’un sonu hakkında hangi öykü gerçek olursa olsun, Lydia krallığı MÖ 546 yılında, Büyük Kryors tarafından tarih sahnesinden silindi ve ülke MÖ 334’te Büyük İskender’in gelişine kadar, yaklaşık 200 yıl süre Pers Akhaimenid Krallığının egemenliği altında kalmıştır. Göründüğü kadarı ile, Lydia hazinesi olarak bilinen sanat eserleri, Kroisos’un zamanından günümüze ulaşan zenginliğin küçük bir yansımasını oluşturmaktadır.
Halen Uşak Müzesinde “Karun Hazineleri” (Lydia Hazinesi) başlığı ile sergilenen eserler: Uşak’a bağlı Güre köyündeki bir gurup tümülüs ile Manisa Kırkağaç ilçesindeki Harta tümülüsünde, kaçak kazılar sonucu ele geçirilmiş koleksiyondur.
450’nin üzerinde parçadan oluşan koleksiyon, büyük bölümü gümüş olmak üzere, altın, bronz, yarı değerli taşlar ve pişmiş toprak eserleri kapsar. 1960’lı yıllarda yağmalanan eserler, 1966-1968 yılları arasında, Jandarma tarafından el konulup Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesine teslim edilenler hariç, Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılmıştır. Amerika’ya götürülen eserler, New York Metropoliten Museum of Art tarafından satın alınmış ve 1984 yılında düzenlenen bir sergiyle ilk kez tanıtılmıştır.
Kültür Bakanlığı, eserlerin Türkiye’ye getirilmesi için harekete geçmiş ve 1987 yılında New York Eyalet Mahkemesinde dava açılmıştır. Dava sürecinin sonlarına doğru Metropoliten Müzesi, hazineye ait tüm parçaların iadesini kabul etmiş ve eserler Ekim 1993 tarihinde Ankara’ya getirilmiştir.
Hazine Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilendikten sonra, 14 Şubat 1996 tarihinde, anayurdu Uşak’a nakledilmiştir.
Dünyanın en mutlu insanı
Atinalı bilgin Solon, bir gün Kral Kroisos’u ziyarete Sarayına gelir. Zenginliğiyle gösteriş yapmayı seven Kral, Solon’u sarayında gezdirip hazinelerini, edindiği varlığı büyük bir keyifle gösterir. Sonra da, Solon’a sorar “Sevgili Atinalı bilge dostum Solon, senin engin bilgine dair çok şey duydum, bilginin peşinden tüm dünyayı dolaştığını biliyorum, peki söyle bana “Kimdir dünyanın en mutlu insanı?”
Solon, Kral’a hitaben “kendisinin, dünyanın en mutlu kişisinden sadece bir tanesi olduğunu” söyler.
Kral Kroisos bu cevaptan rahatsız olur. Diğer ölümlüler, nasıl muhteşem bir sarayı, devasa bir krallığı olan Kroisos’tan daha mutlu olabilirler?
“Neler diyorsun Atinalı dostum. Nasıl oluyor da beni bu basit ve ölümlü insanlardan daha az mutlu buluyorsun”
Solon şöyle der “Bugün işler iyi gidiyor diye, yarın da iyi gideceğini farz etme. Her an başına talihsizlikler gelebilir, bugün mutlu iken yarın da mutsuz olabilirsin. Senin mutlu bir insan olup olmadığını ancak ölünce anlayacağız.”
Bana ilginç geldi, paylaşmak istedim, demek ki mutluluk sadece zenginlikle bağlantılı değil denmek isteniyor, ama yoruma açık bence farklı düşünceler de olabilir, fakirlik, yoksulluk mutluluk getirir mi?