Elazığ

elazığ.çayda çıra.1
Elazığ

Elazığ: Yaşamımın; en güzel dört yılının geçtiği ve daha sonraki dönemlerde  de; iki kez gittiğim bu muhteşem kenti ve buradaki anılarımı; sevgi, saygı ve hasretle anıyorum. İyi ki; Elazığ’da bulunmuşum, bu güzel kenti yaşamışım, inanın sizler de; herhangi bir fırsat bulduğunuzda; bu güzel kenti mutlaka ziyaret edin; sokaklarında, caddelerinde özgürce, korkusuzca dolaşın, güzelliklerini keşfedin. Çünkü: burada, sizleri bekleyen, binlerce yıllık bir tarihi süreç var. Özellikle: Harput’ta.

elazığ.ulaşım.kömürhan köprüüs.1
Elazığ

ULAŞIM

Kara yolu bağlantısı: Ankara-Kayseri-Malatya üzerinden Elazığ’a ulaşır ve devam ederek, Tunceli-Erzurum istikametine yönelir. Elazığ’a ilk gittiğim yıl olan: 1985 yılında: Malatya-Elazığ arasındaki yolda; baraj gölünün üzerinden geçen köprü çok eskiydi. Ayrıca: yalnızca tek bir aracın geçmesine uygundu.

Yani: köprünün bir başından bir araç köprüye girince, diğer yandaki araçlar, bu aracın köprüyü geçmesini bekliyorlardı. Ayrıca: o köprüden geçerken, şu anda yapılan köprüye baktığımızda; başımızı, alenen yukarı kaldırmak zorunda kalıyorduk. Yani: yeni yapılan yani şu an kullanılan köprü: o kadar yüksekte idi. Evet: daha sonra Elazığ’a gidişlerimizde; yeni ve modern, yani bugün kullanılan köprüyü kullandık.

Elazığ’ın bazı merkezlere kara yolu uzaklıkları şöyle: Elazığ-Malatya arası uzaklık: 101 km. Elazığ-Bingöl arası uzaklık: 144 km. Elazığ-Kayseri arası uzaklık: 455 km. Elazığ-Ankara arası uzaklık: 770 km. Elazığ-İstanbul arası uzaklık: 1221 km. Elazığ-İzmir arası uzaklık: 1320 km. Elazığ-Trabzon arası uzaklık: 507 km.  Elazığ-Diyarbakır arası uzaklık: 151 km. dir.

elazığ.havaalanı.1
Elazığ

Evet, Elazığ’a hava yolu ulaşımı da var. Mevcut meydanda, özel aydınlatma sistemi bulunduğundan: gece uçuşları da mümkün. Hava alanının şehir merkezine uzaklığı ise: 12 km. Ulaşım: otobüs ve taksilerle sağlanıyor. Hava alanında: otopark, kafeterya ve bekleme salonları bulunuyor.

Elazığ’a tren yolu ile de ulaşmak mümkün. 1998 yılından bu yana; Ankara-Elazığ arasında, mavi tren seferleri var. Yani: sonuç olarak: Elazığ’a ulaşmanın birçok yolu var. Ulaşım sorunu olmayan bir kentimiz.

elazığ.tarih.1
Elazığ

TARİHİ

Mevcut kaynaklara göre: Harput’un en eski sakinleri, MÖ.2000 yılında buraya yerleşen Hurrilerdir.

Daha sonra: Hitit hakimiyeti görülür. Sonra: Urartular. Harput kalesi: Urartu izlerini taşımaktadır.  Kalede: kaya içine oyulmuş merdivenler, tünel ve hücrelerle su yolu bulunduğu tespit edilmiştir. Yani: sonuç olarak, Harput: en az 4000 yıllık bir maziye sahiptir.

Harput isminin ilk hecesi olan “Har”: kaya anlamına gelir. Son hecesi olan “Put” ise: kale anlamına gelir. Yani: Harput: Taş kale anlamını taşımaktadır.

MS. 1’nci yüzyıldan 3.yüzyıla kadar: Harput’ta Romalılar görülür. 7. yüzyılın ortalarında: Bizans hakimiyeti görülüyor. Ancak: 7. yüzyılın ortalarına doğru: Harput ve çevresinde, Araplar görülür. Bu şekilde başlayan Arap hakimiyeti: 10. yüzyıl ortalarına kadar sürer.

Gerek Romalılar ve gerekse Araplar döneminden kalma, herhangi bir eser görülmez. 10. yüzyılda, Harput, yine Bizanslıların hakimiyetine geçer. Bizans tarihinde, Harput: “Harpote” diye geçer. Harput’taki Bizans hakimiyeti: 11. yüzyılın sonuna kadar sürer.

1076 yılındaki Malazgirt Savaşından sonra: yörede Büyük Selçuklu Devletine bağlı olarak: 1085 yılında; Çubuk Bey idaresinde “Çubukoğulları Beyliği” kurulur. Ancak: bu beyliğin ömrü uzun sürmez. 1110 yılında: Artuklular, Harput ve yöresini ele geçirerek, bölgede “Artukoğulları” dönemini başlatırlar. Artuklu hakimiyeti: 1234 yılına kadar sürer. Artuklu hükümdarlarından Fahreddin Karaaslan’ın:  Harput tarihinde unutulmaz yeri ve eserleri vardır. (özellikle: Ulu cami)

1230 yılında, Harput, Moğolların eline geçer. 1234 yılından sonra ise: bölge, Selçuklu Türklerinin egemenliğine girer. Bu devirde: Harput; bir subaşı tarafından idare edilir ve bu devirde: Arap Baba türbe ve mescidi yapılır ve günümüze kadar gelir.

1366 yılında: Dulkadirli Halil Bey, şehri ele geçirir. 1465 yılında, ise bu sefer Akkoyunlular görülür. Bu dönemden: günümüze gelen eser: Sare (Saray) Hatun camisidir.

1515 yılındaki Çaldıran savaşından sonra; Harput, Osmanlıların hakimiyetine girer. Harput’un nüfusu: tarihi süreç içinde, sürekli artar. 17. yüzyılda ise, Celali isyanları sırasında, nüfus azalmaya başlar. 19. yüzyılda nüfus yine artmaya başlar. Osmanlı hakimiyeti döneminde: Harput: Basra ve Bağdat’tan, Diyarbakır’a gelip, Malatya ve Sivas istikametlerine devam eden ticaret yolu üzerinde bulunuyordu. Bu yol: aynı zamanda, askeri amaçlar içinde kullanılıyordu.

Bu kervan yolları: Harput için, önemli gelir kaynağı idi. Harput: aynı zamanda, çevresinin sanayi merkezi konumunda idi. Özellikle: dericilik, demircilik ve bakırcılık çok gelişmişti. Ancak: yerleşmeye elverişli olmaması, tabiat şartlarının zorluğu ve iaşe teminindeki güçlükler: Harput’un  daha fazla gelişmesini önledi. 1834 yılından itibaren: şehir merkezi, Harput’tan, ovaya taşınmıştır. Bu taşınılan yerde: aynı yıl, hastane, kışla ve cephane binaları yaptırılır.

Evet: tarihi süreç içinde: 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında: Harput’ta yerleşik Ermeniler arasında Protestanlığı yaymaya çalışan Amerikalı misyonerler: Harput’a yerleşirler ve 1876 yılında, bir de “Kolej” açarlar. Ancak: I.  Dünya Savaşı çıkınca; şehrin Ermeni nüfusu başka yerlere göç eder ve Harput’ta yerleşik Müslümanların çoğu da; ovadaki yerleşim yeri olan “Mamuretulaziz”e göç ederler. Böylece: Harput, bir harabe şehir haline gelir.

Sultan Abdulaziz’in : tahta çıkışının 5. yılında, 1867 yılında; valinin teklifiyle, buraya “Mamurat al-aziz” adını verilir. Fakat: bu ismin telaffuzu güç olduğundan, halk arasında, şehrin adı, kısaca “Elaziz” olarak söylenegelir. 1937 yılında: Ulu Önder Atatürk’ün ili ziyareti sırasında: şehir “Elazığ” ismini alır.

elazığ.genel.1
Elazığ

ELAZIĞ GEZİ PLANI

Elazığ şehrinde: gezinize, Harput’tan başlamalısınız. Şehir içinde, birçok yerden görülen Harput tepesi; şehir merkezine, yaklaşık 10-15 dakika uzaklıkta, bir rampa tırmanarak çıkılıyor, ancak yol gayet güzel. Harput’a çıktığınızda: tüm şehir hani derler ya, ayaklar altında.

Harput’ta: tarihi yerleri gezin. Yorulduğunuzda ise: çay bahçelerinde oturup, şehri ve hatta sis-pus olmayan bir havada Keban Barajını dahi görerek; çayınızı yudumlayın. Harput: ilginç bir yer. Her köşesinde yatır-türbe göreceksiniz. Derler ki: “Harput’ta 49 tane, kutsal insan türbesi/yatırı varmış. Bunların sayısı: 50 olsa, Harput, kutsal yer olarak kabul edilecekmiş.”

Evet: Harput’ta gezin. Sonra: şehir merkezine inin. Şehir merkezindeki caddelerde, sokaklarda dolaşın. Merkezdeki cadde: şehri bir baştan, bir başa geçer, yürüyerek bu caddeyi keşfedin. İzzet Paşa Camisi: gezinizin tam merkezi konumunda olacaktır.

Merkez meydanda: cadde üzerindeki mevcut pasajları, çarşıları gezin. Kesinlikle: Elazığ’da, huzurlu ve hoşunuza gidecek bir gezi yapacaksınız.

Şehir dışına da mutlaka zaman ayırın. Özellikle: Hazar gölü kıyısındaki tesislere, restoranlara gidin. Zamanınız olursa, cip barajına da gidebilirsiniz. Keban barajını anlattım, ancak: Keban barajına, baraj gölü ve set bölümlerine girmeniz mümkün değil. Çünkü: ziyarete yasak, güvenlik tedbirleri nedeniyle kapalı. Yalnızca: setin ön bölümünü görebilirsiniz. Belki de; suların tahliyesine şahit olabilirsiniz. Muhteşem ve korkunç bir görüntü.

elazığ.genel.2
Elazığ

GENEL

Şehrin, denizden yüksekliği: 1067 metredir. Coğrafi konumu itibarıyla, Doğu Anadolu bölgesini, batıya bağlayan yolların kavşak noktasında bulunuyor.

İl sınırları içinde: en önemli akarsu: Fırat ve kollarıdır. Ayrıca: 86 km. karelik büyüklüğü ile, Hazar gölü var. Gölü: aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatacağım. İl merkezine: 30 km. uzaklıkta. Ayrıca: il sınırları içinde: Keban, Karakaya, Kralkızı ve Özlüce gibi önemli baraj gölleri bulunuyor. Geçmişte karasal iklimin hüküm sürdüğü şehirde, bu baraj gölleri nedeniyle, artık ılımın bir iklim görülmektedir.

Elazığ yöresinde, belki de en çok duyacağınız yöresel isimlerin başında: Gakkoş gelir. Hatta: futbol maçlarının yapıldığı stadyumda, binlerce kişi, Elazığ spor oyuncularını coşturmak için “Gakkoşlar” diye tempo tutarlar. Evet: Gakkoş: Elazığ yöresinde, delikanlıya bu isim verilir.

Harput: halk musikisinin beşiğidir. Harput ve çevresinde: Anadolu’nun hiç bir bölgesinde olmayan, Orta Asya’dan gelme, en eski bestelere rastlandığı gibi, ayrıca bir makam tertibi de vardır.

Bu tertip :”Peşrev”den sonra, gazel (ağır hava), arkasından ağır türküler, bu türkünün şevkiyle, arada söylenen yüksek hava ve bu yüksek havanın arkasından gelen oynak türküler, yerli deyimle “şikiltimlar” olmak üzere, bir düzene bağlıdır. Harput musikisinde, içli bir ibadetin coşkunluğu hissedilir.

Harput’ta: 19. yüzyılda varlığı bilinen: Sıbyan mektepleri, Rüşdiyeler, Amerikan, İngiliz, Fransız ve Alman kolejleri: bugün tamamen ortadan kalkmış bulunmaktadırlar.

Yıllarca: Müslüman, Ermeniler ve Süryanilerin iç içe yaşadıkları Harput’ta: kültürel etkileşim o kadar fazla olmuştur ki, bu kültürler, Harput kültürüne katkı sağladığı gibi, Harput’ta, bu milletlerin kültürlerine çok şeyler katmıştır.

Nüfusu: Osmanlının son dönemlerinde, beşyüzbinlerle ifade edilen Harput: Sultan II. Mahmut döneminde, bugünkü Elazığ’ın bulunduğu yere nakledilince, hızla önemini kaybetmeye başlamıştır. Kent; hızla nüfus kaybederken, geride kalan eserler ve evler de, bakımsızlığın etkisiyle yıkılmaya başlamıştır.

elazığ.çayda çıra heykeli.1
Elazığ Çayda Çıra Oyunu (Mumlu Dans) ve Kürsübaşı

ÇAYDA ÇIRA OYUNU (MUMLU DANS) VE KÜRSÜBAŞI

Elazığ yöresinde oynana bu oyun: “Mumlu Dans” ismiyle, dünyaca tanınmaktadır. Oyun; orijini itibarıyla, aydınlatma amacı güdülerek ortaya çıkarılmıştır. Efsaneye göre: Hazar Gölü kenarında bir köyde, birbirini seven iki genç, gizlice buluşmaktadırlar. Erkeğin: buluşma yerine gidebilmesi için, gölü yüzerek geçmesi gerekmektedir. Buluşma, gece olduğundan, kız çıra (Dındık) yakarak, gence yerini belli etmektedir. Genç ise; ışığa doğru yüzmekte ve böylece sevgililer buluşmaktadırlar.

Bu durumu sezen kızın babası: buluşmanın yapılacağı gün, erkeğin yüzerek gölün ortasına geldiği bir sırada, çırayı söndürür ve genç sevgilinin gölde boğulmasına neden olur. Bunu fark eden kız da, kendini göle atar ve o da kaybolur, ölür. Bunun üzerine: bütün köylü toplanarak, ellerinde Çıralarla, iki sevgiliyi aramaya başlarlar. Efsaneye göre: bu olay üzerine ağıtlar yakılır, türküler söylenir ve çıra ile arama olayı oyunlaştırılarak, günümüze kadar gelir. (Bilenler belki hatırlamışlardır, Van gölünde, Akdamar Adasında da, benzer bir efsane söz konusu)

Altınova’da yapılan görkemli bir düğünde: geleneksel biçimde, çay kenarında kurulan düğün meydanında çıralar yakılmış, sofralar kurulmuş ve düğün, bütün coşkusuyla devam etmektedir. Bu sırada: ay tutulunca, evlenen gencin annesi olan Pembe Han; tabaklara çıralar, mumlar diktirip, gençlerin ellerine verir ve önde kendisi olmak üzere, yürüyerek düğün meydanına, görkemli bir şekilde girerler.

Bu buluşun mükemmelliği üzerine, aşka gelen “Zurnacı başı”; ellerindeki tabaklarla ortalığı bir anda gündüze çeviren, bu kalabalığı karşılayarak, gelenlerin ayak hareketlerine uygun bir müzik çalar. Kendisine eşlik eden, 40 davul-zurna da, ortalığı inletmeye başlar ve böylece “Çayda Çıra” oyununun melodisi ortaya çıkmış olur. Bu olay: geleneksel hal alır ve çayda çıra oyunu, günümüze kadar oynana gelir. Oyunun aracı: çift tabak ve içerisindeki üç mumdan ibarettir.

Kız-erkek karma oynanan bu oyun ayrı ayrı da oynanabilir. Oyunun 200-300 yıllık bir mazisi olduğu söylenir. Oyun: Elazığ’ın her tarafında bilinir ve oynanır. Hatta, son zamanlarda, Elazığ dışına taşarak, Malatya ve Diyarbakır’da da çeşitli şekillerde oynanmaya başlamıştır.

kamp.1
Elazığ

KAMP-KARAVAN TURİZMİ

Elazığ yöresinde: gerek yakın çevrenin ve gerekse Elazığ insanının yaşadığı bir güzellik var. Gerek çadır ve gerekse karavanlar ile; tatil yapmak.

Sivrice ilçesinde, Hazar gölü kıyısında: Turizm Bakanlığından belgeli Tur-Pol isimli turistik bir tesis var. Burada: 300 araç, 200 çadır, 50 karavan kapasitesi bulunuyor. Yine: Hazar gölü kıyısında: Plajköy Gazino ve Dinlenme Tesisleri bünyesindeki alanda: 20 araç kapasiteli ve çok sayıda çadır kurmaya elverişli kamp yeri bulunuyor.

Özellikle: Hazar gölü kıyısında bulunan bu kamp yerlerinde: Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında çadır kurarak tatil yapanların sayısı çok fazla, ilginizi çekerse düşünebilirsiniz.

iğne oyası.1

İĞNE OYACILIĞI

Elazığ’da: iğne oyası yapımı son derece yaygındır. Helen hemen her Elazığlı genç kız ve kadın: iğne oyası yapar. Çeyiz sandıkları: iğne ile yapılmış, oyalı yazma ve çeşitli motiflerle bezenmiş, süs eşyaları ile doludur. İğne ile yapılan bu eserler: gerçekten son derece zarif olup, Anadolu’da hakim olan en canlı, göz alıcı renkler ve motiflerle süslenir.

El emeği, göz nuru ve onu işleyen insanlarımızın duyguları ile oluşan, birer küçük sanat abidesi durumunda bulunan eserler: günümüzde de yaygın olarak yapılmaktadır.

Elazığ’da: oyalı yazmalara verilen isimlerden bazıları şunlardır: Harput Gülü, Hercai Menekşe, Aluç Yaprağı, Çarkı Felek, Leylak Oya, İğde Çiçeği, Berber Aynası, Limon Çiçeği.

elazığ.fırat üniversiteis.1
Elazığ Fırat Üniversitesi

FIRAT ÜNİVERSİTESİ

Üniversite: Rektörlük ve Mühendislik Fakültesi kampüsleri ile birlikte, 10 üniteden oluşuyor. Yerleşim olarak: şehir merkezine çok yakın bir konumdadır. Öğrenciler: ulaşım ihtiyaçlarını, yürüyerek kolaylıkla sağlayabilmelerine rağmen, şehirle ulaşımı daha çabuk sağlayan imkanlar da, öğrencilerin hizmetine sunulmuştur.

Belediyenin toplu taşım araçları: öğrencilere ulaşım hizmeti vermektedir. Yerleşim itibarıyla: büyük bir alana yayılım sağlanmıştır. Orman Bakanlığına bağlı Zafran Mesire Yeri tarafından, yerleşim bölümü ikiye bölünmüş bir kampüs görüntüsündedir. Bu yüzden: öğrencilerin iki kampüs arasında ve yurtlarına ulaşımı için; yine, servis araçları tahsis edilmiştir.

Bunların dışında: Üniversitenin kampüs alanı içinde: 2 banka şubesi, PTT hizmet binası, kafeteryalar gibi birçok sosyal tesis bulunmaktadır. Mühendislik kampüsü bitişiğinde ve şehir içinde bulunan Yüksek öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ile Üniversiteye bağlı yurtlar dışında, Fırat Üniversitesi öğrencilerinin kalabileceği özel yurtlar da bulunmaktadır.

Sivrice Cevizlidere’de, Üniversitenin Eğitim ve Dinlenme Tesisleri var.

elazığ.yemek.cartlak kebabı.1

NE YENİR

Elazığ mutfağı, oldukça zengin yemek çeşitlerine sahiptir. 150’ye yakın yemek çeşidi vardır. Üç öğün yemeğin dışında: kuşluk yemeği ve özellikle yatsılık denilen: pestil, ceviz, orcik gibi yiyeceklerin bulunduğu sofralarda açılır.

HARPUT EKMEK TATLISI (TAŞ EKMEĞİ)

Yumurta, süt, un, tuz, yağ ve şekerden yapılır.

HARPUT KÖFTE

Yağsız kıyma, ince bulgur, yarma, yumurta, salça, tuz, baharat, maydanoz ve reyhan katılarak yapılır. İri köfte olarak da bilinir. Muhteşem bir tat, mutlaka deneyin.

İÇLİ KÖFTE

Yine, yöreye has bir yemek türü.

elazığ.harput.yemek.1

GÖMME

Kepekli un, kıyma, ceviz, tereyağı, pul biber ve tuz ile yapılır.

KADAYIF-KÜNEFE

Elazığ’da en çok beğenilen ve yapılan tatlıların başında: kadayıf gelir. Nitekim: Elazığ’da kapalı çarşıda sıra sıra kadayıfçı dükkanları vardır. Kadayıftan yapılan künefe de, geleneksel tatlılardandır.

DİLBER DUDAĞI

Evet, belki bilenleriniz vardır. Değişik şekilli, güzel bir tatlı. Elazığ yöresine has.

orcik.1

NE SATIN ALINIR

Elazığ’dan gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için satın alabileceğiniz güzel şeyler var. Bunlar: Orcik, Orcikli şeker, Dut unu, Çedene kahvesi, Buzbağ Şarabı.

Ayrıca: Bakırcılar çarşısından, bakır süs eşyaları alabilirsiniz. Ayrıca: bu bölgeye has iğne oyaları var.

ORCİK

Elazığ yöresinde yetiştirilmekte olan üzümün yan ürünlerindendir. Doğal, lezzetli ve kış gecelerinin aranılan yiyeceğidir. Ancak: yapımı oldukça zahmetli ve sabır gerektiren bir üründür.

Özellikle: Yurtbaşı, Hoş köyü ve Harput yöresinde yetiştirilmekte olan şilfoni üzümünün sıkılması sonucu elde edilen şıranın, kaynatılarak bulamaç yapılmasıyla orcik yapımı başlar.

Özenle toplanan üzümler, temiz torbalara konularak salk adı verilen ağaçtan yapılmış teknelerde sıkılarak şırası alınır. Şıra, iyice kaynatılır ve başka bir kazana alınır. Sonuçta: iplere özenle dizilmiş ve ağaç dallarına bağlanmış cevizler, hazır olan bulamaçlara batırılır. İpe dizilmiş cevizler, bulamaca bandırılarak güneşte kurumaya bırakılır. Arzu edilen kalınlığa gelinceye kadar bu işlem birkaç kez tekrarlanır. Sonrasında orcik kurumaya bırakılır. Bu, kahverengi olarak bildiğimiz orciktir.

Genelde: Ekim ve Kasım aylarında yapılan orcik, gevrek ve lezzetli olması için güneşte kendi halinde kurutulur.

Ayrıca: orciğin, padişahı olarak bilinen köpük orcik denilen ve rengi beyaz olan orcik ise, cevizlerin batırılması aşamasına kadar ki sürecin tamamlanmasının ardından, bulamaç, çırpıcılarla iyice çırpılır. Bu çırpma neticesinde, bulamaç renk değiştirerek bembeyaz köpük haline gelir. Akabinde, cevizler bu çırpılan bulamaca arzu edilen kalınlıkta oluşuncaya kadar batırılarak, köpük orcik elde edilmiş olur.

Evet, sonuç olarak, bildiğiniz cevizli sucuğa, burada orcik deniliyor.

ORCİKLİ ŞEKER

Elazığ’a has olan orcik şekeri: bilinen toz şekerin suda kaynatılarak belli bir kaynama derecesinde, özel bir şekilde yapılan işlemler sonunda, katılaşma aşamasına gelen şekerin içerisine, ceviz içinin konulması suretiyle elde ediliyor.

ÖKÜZGÖZÜ ÜZÜMÜ VE BUZBAĞ ŞARABI

Elazığ: Doğu Anadolu Bölgesinin en fazla çeşitte ve kalitede üzüm yetiştiren şehridir. Yetiştirilen üzümler: cins ve kalite bakımından çok çeşitlilik gösterir. Yöre insanı, çok sayıdaki üzüm çeşidini değişik isimlerle adlandırırlar. Ancak: özellikle yörede yetiştirilen Elazığ bağlarının hem göze hem de damağa hitap eden “öküzgözü” ve “boğazkere” üzümlerinden yapılan “Buzbağ Şarabı” Avrupa ve iç pazarda, büyük bir beğeni topluyor.

Düzenlenen yarışmalarda hemen hemen her yıl altın ve gümüş madalyalar ile ödüllendiriliyor. İl ekonomisine önemli katkılar sağlayan Şarap Fabrikası; 1996 yılında çeşitli değişiklikler yapılarak, yeniden düzenlenmiş ve bu yeniden yapılanma, şarabın ihraç ürünleri içindeki yerini geliştirmiştir.

ÇEDENE KAHVESİ

Çedene; Elazığ ve civarında yetişen bir ağaçtan toplanır. Çedene kahvesi için önemli olan Menegiç denen ağaçtır. Çitlenbik ağacı da denir. Menengiç ağacı: Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinin dağlık kırsal kesimlerinde ekimi yapılmadan yetişir. İki metreye kadar uzayabilen, sakız yapraklı bir küçük ağaçtır. Koyu yeşil, minik meyveler verir. Meyvesinin kabuğu hem iken kırmızı renkte olduğu halde, olgunlaştıkça yeşile dönüşür. Meyvesi kokulu ve yağlıdır. Bu meyve, yağsız kavrulur ve çıtır çıtır yenir.

Bazen de: özel yöntemlerle hazırlanarak, kahve yapılabilecek hale getirilir. Birçok hastalığa iyi geldiği söylenir. Kokusu da, çok çekicidir. Öksürüğü keser, balgamı söktürür, nefes açıcıdır, nefes darlığına iyi gelir. Antiseptik özelliği vardır. Göğsü yumuşatır, solunum yollarına faydası vardır. Ayak terlemelerini önler, yaraları tedavi eder, böbrek kumlarının dökülmesine yardımcı olur, ses tellerine iyi gelir, mide ağrılarını dindirir, mide ülserlerine şifa verir. Kabızlığı önler, bağırsakları çalıştırır, dalak için çok yararlıdır. Nefesin güzel kokmasını sağlar, vücudu kuvvetlendirir, dinçleştirir, güç verir.

GEZİLECEK YERLER

HARPUT

Sarayı ile birlikte; 22 mahallesi, 9 kilisesi, 8 camisi, 11 mescidi ve türbesi, 5 hamamı, 16 çeşmesi, 3000 civarında konutu, 1 bedesteni, 17 çarşısı olan: Alman, Amerikan, Fransız okulları ve hastaneleriyle ün salan, kolejlerinde: Osmanlıca, Ermenici ve İngilizce eğitim yapılan, hatta matbaası bulunan ve “The Harpoot News” adlı İngilizce gazetesiyle, adını dünyaya duyuran 20.000 kişilik kentten günümüze ne kaldı?

Bu sorunun cevabı çok basit: Evet: yalnızca 9 eski ev ile Vakıflara ait 19 eski yapı. Daha öncede söylediğim gibi: Harput, şehir merkezine 15-20  dakika uzaklıkta. Buradan; tüm Elazığ şehrini görmeniz mümkün. Hatta: bazen Keban baraj gölü bile görülebiliyor. Burada: özellikle, yazın sıcak günlerinde, serinlik yaşamak mümkün. Buram buram tarih kokan ve de özellikle: yabancı kolejlerin/okulların bulunması nedeniyle, bambaşka bir özellik arz eden Harput; mutlaka ilginizi çekecektir.

elazığ.harput.kale.1
Elazığ Harput Kalesi

HARPUT KALESİ

Harput’un güneydoğusunda, ovaya hakim bir yerde, kayalar üzerine yapılmıştır. Kalenin ön yüzü: yaklaşık 75-80 metre, güneyi: 150-200 metre, yanları ise: 400-450 metre uzunluğundadır. Yüksekliği: yer yer değişmektedir.

Kalenin asıl yapımı: MÖ. 900 yıllarına aittir. Urartular döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Diğer bir ismi; Süt kalesidir. Bir rivayete göre: kalenin temelleri atılır. Kale duvarları yükselmeye başlar. Ancak, o yıl başlayan su kıtlığına çare bulunamaz. Aynı yıl, bu su kıtlığının aksine, hayvanların sütleri boldur. Zamanın hükümdarı emir verir. Harç için süt kullanılacaktır. Hayvanlar sağılır ve harç, süt ile karıştırılarak, kale tamamlanır.

Diğer bir efsaneye göre; kalenin pek çok dehlizi vardır. Bu dehlizlerden birinde, güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Ancak, büyülü olduğundan, sürekli kendisi için yaptırılan bir altın köşkte uyurmuş. Yalnız, yılda bir kez uyanırmış. “Süt kalesi yıkıldı mı? Katırlar kuzuladı mı? Dere hamamının yerinde yeller esiyor mu? “ diye sorar, sonra yeniden uykuya dalarmış. Eğer bu sayılanlar gerçekleşirse: Harput yıkılacak, kıyamet kopacakmış. Bazı kişilerin: bu kızın sesini duyduğu kulaktan kulağa söylenmektedir.

Kale: iç ve dış kale olmak üzere, iki bölümden oluşuyor.

Günümüzde: Harput kalesinde, kazı çalışmaları sürdürülüyor. Özellikle: dünyaca ünlü Harput zindanı ve Osmanlı Darphanesi ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Darphane: özellikle, 16. yüzyılda para basmış. İstanbul dışında oluşan ilk Osmanlı darphanesi olması nedeniyle önem taşıyor. Ancak: bu darphanenin kullanılışı, daha da önceki tarihlere, yani Artuklulara kadar uzanıyor.

Artuklu hükümdarı İmadeddin Ebu Bekir’in, Harput’ta para bastırdığı biliniyor. 1516 baharında, Osmanlı hakimiyetine giren Harput’ta: Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman da para bastırmışlardır. Zaten yapılan kazılarda: İslam öncesi ve sonrası medeniyetlere ait, çok sayıda sikke bulunmuş.

Zindan denilince: Harput hem Orta Çağ’da, hem de Osmanlı döneminde, zindanı ile ünlü. Urartular tarafından su tesisi kurmak amacıyla oyulan kaya; tarih içinde zindana çevrilmiş. Tünel: 90 basamakla, yerin 30 metre altına doğru ilerliyor.

1220 yılında; Urfa Haçlı kontu ve Kudüs Haçlı kralı 2’nci Baldwin : Artuklu Beyi Belekgazi tarafından esir edilerek, bu zindana atılıyorlar. Bu zindan da: kalenin hemen girişinde, bir dehliz olarak bulunuyor. Zindanın tamamı bulunmamış. Ancak: büyük bir ihtimalle, halihazırda bulunan dehlizin sonunda: bir kapı ve sonrada dünyaca ünlü zindanın bulunacağı tahmin ediliyor.

Artukoğullarının yöreye hakim olmasından sonra, Artukoğlu Belek; 1115 yılında bu kaleyi ele geçirir.

Artukluları izleyen dönemlerde: kale birkaç kez onarılır ve yeni eklemeler yapılır. Kale üzerindeki kitabelerde: ilk onarımın ve yeni ilavelerin: Nizameddin İbrahim tarafından, 1205 yılında yapıldığı öğreniliyor.

İç ve Dış kaleden oluşan kalenin: bir bölümü: Nizameddin İbrahim döneminde: saray-köşk olarak kullanılır. Daha sonra: Dulkadiroğulları tarafından yapılan onarımlar görülür. Bunların yaptıkları onarımlarda: moloz taş kullanıldığından; bu bölümler, diğer bölümlerden ayrılmaktadır.

Kalenin girişi: doğuda ve Harput’a bakan yöndedir. Bunun dışında: kuzeyde Metris, batıda Dağ kapısı ismini taşıyan, iki ayrı kapı daha var.

Kale: dış ve iç kale olarak iki ayrı bölüme ayrılıyor. Kesme ve kaba yontma taşlardan yapılmış. İç kale: oldukça küçük bir alanda yapılmış olmasına rağmen, burada: cami, arasta, su sarnıçları ve ambarlar var. Ayrıca: Munzuroğlu Konağı, Köseoğlu Konağı da burada. Ancak: bu konaklardan hiçbiri günümüze ulaşmamış.

19. yüzyılda: bu kalenin içi: yerleşime açılmış ve burada toprak damlı, yöresel evlerde, insanlar yaşamış.

Onarımlarda: kalenin ön tarafına eklenen kibrit kutusu büyüklüğündeki parçalar, doğallığı bozmuş.

elazığ.harput.ulu cami.1
Elazığ Ulu Cami

ULU CAMİ

Artuklu hükümdarı Fahreddin Karaaslan (1156-1157) tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’daki en eski ve en önemli yapıtlardan birisidir.

Cami: dikdörtgen planlı, dışa kapalı görünümlü olup, minaresinin eğri durumda oluşu ve tuğlaların süsleme ögesi olarak kullanılması bakımından ilgi çekicidir. Günümüzde: Kurşunlu camisinde bulunan minberi: Türk ahşap sanatının şahaserlerinden biridir.

Caminin iç  duvarları: kemerlerle birbirine bağlanmıştır.

Cami: günümüzde ibadete açıktır.

Ulu cami ile ilgili bir efsane var. Belki ilginizi çeker. Şöyle ki: Ulu caminin bahçesinde, bir kandil gecesi iki arkadaş otururken, birisi diğerine “caminin bahçesinde, mihrabın hemen önünde bulunan dut ağacının eğilip kalktığını, yani secde ettiğini” söyler. Diğer arkadaşı ise, hayretler içinde: “Ben de caminin minaresinin eğilip kalktığını gördüm” der.

İki arkadaş, korku içinde oradan uzaklaşırlar. Böylece: minare ve ağacın sırları ortaya çıkmış olur. O günden beri, ağaç ve minare, secde edercesine eğik dururlar. Hatta: minare, birkaç kez onarılarak düzeltilmiş, ancak tekrar eğilmiştir. Bugün, hala Ulucami’ye gittiğinizde, eğik minareyi ve ağacı görebilirsiniz.

elazığ.harput.sarahatun camisi.1
Elazığ Sarahatun (Sarayhatun) Camisi

SARAHATUN (SARAYHATUN) CAMİSİ

Cami: bir külliye halinde inşa edilmesine rağmen, günümüze yalnızca cami kalabilmiştir. Akkoyunlu devrine aittir. Akkoyunlu hükümdarı Bahadır Han (Uzun Hasan) annesi Sara Hatun tarafından, 1465 yılında yaptırılmıştır. 1843 yılında yapılan oranım ile, bu günkü şeklini almıştır.

Cami: kare planlıdır. Orta kısmının üzeri, dört kalın sütuna dayanan kubbe ile, kenarları ise tonozla örtülüdür.
Mihrap: sade bir iniş halindedir. Minberi: taş işçiliğinin güzel örneklerindendir. Minaresi: iki renk kesme taştan yapılmıştır. Zarif işçiliği dikkat çekicidir.

elazığ.harput.kurşunlu camisi.1
Elazığ Kurşunlu Camisi

KURŞUNLU CAMİSİ

Eski Hükümet konağının batısındadır. Harput’ta Osmanlı dönemi camilerinin en güzel örneklerindendir. 1738-1739 yılları arasında yapılmıştır.

Cami: kare planlıdır. Üzeri büyük bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağında, dört penceresi vardır ve mihrabı: sade bir niş biçimindedir. Son cemaat mahalli: üç kubbelidir. Kubbelerin üzeri: kurşunla kaplıdır. Harim kapısı: yonca yaprağı şeklindedir. Ulu camiye ait olan ve burada muhafaza edilen minber: Sultan 4. Murat tarafından hediye edilmiş olup, ağaç oyma sanatının en güzel örneklerinden biridir.

elazığ.harput.arap baba türbesi.1
Elazığ Arap Baba Türbe ve Mescidi

ARAP BABA TÜRBE VE MESCİDİ

Selçuklu Sultanlarından III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında; 678 yılında; Yusuf Bin Arap Şah Bin Şaban tarafından yapılmıştır.

Minaresi: dıştan türbe ile mescidin tak orta kısma gelen bölümüne yapılmıştır. Kapısı: mescidin içindendir.
Kaidesi: alttan beş sıra taş üstünde, alçı ve sıva içi görülen ve hemen hiçbir Selçuklu Mescidinde bulunmayan, emsalsiz sırça bordürlüdür. Mescit: kare planlıdır. Selçuk üçgenleri ile, kubbeye geçilir. Kubbe içinin kornişleri çinilidir. Korniş ve çinileri düzenleyen mihrabın üst kısım: beş dişlidir. Büyük kemeri vardır.

Türbenin alt kısmında ise: yüzyıllara rağmen bozulmamış naaşı ile, Arap Baba türbesi var. Halk arasında: “Arap Baba” diye anılıyor. Arap Babanın çürümemiş cesedinden dolayı, Türkiye’de olduğu kadar, yurt dışında da ünü yaygındır. Türbe içinde, üzeri yeşil kumaşla örtülü camdan bir sanduka içinde bulunan Arap Baba, çürümemiş cesedi ve kesik başı ile büyük ilgi toplamaktadır. Çürümemiş cesedi görmek isteyen ziyaretçilere: sandukanın örtüsü açılarak gösterilmektedir.

Hakkında çeşitli rivayetler var. Bunlardan en çok anlatılanı şöyledir: “ Harput ve yöresinde, bir yıl yağmur yağmaz. Kuraklık ve ardından kıtlık kapıya dayanır. Halk perişandır. Alacalı Mescidi yanındaki bir evde: Selvi adında, yaşlı bir kadın, rüyasında: Arap Babanın başı kesilip te, bir dereye atılırsa, yağmur yağacağını görür. Yaşlı kadın, önceleri buna pek bir anlam veremez. Ancak: aynı rüyayı, 3 gece üst üste görünce karar verir ve bir gece Arap Babanın cesedinin başını gövdesinden ayırır ve kesik başı dereye atar.

Evet, gerçekten yağmur yağmaya başlar. Ama ne yağmur. Yağmur değil, adeta tufan, dereler coşar ve her yanı sel basar ve bir türlü dinmek bilmez. Yağmuru dört gözle bekleyen insanlar, bu sefer de, bu felaket karşısında perişan olurlar. Selvi kadın: rüyasında, Arap Babanın kesilen başı yerine konursa, yağmurun duracağını görür. Kesilen başı ararlar ve bulurlar, yerine koyarlar, yağmur durur.

Harputlular, bu olay üzerine, Selvi kadının korkunç bir hastalığa yakalanarak, günlerce ızdırab çektiğini ve sonra da öldüğünü söylerler.

Arap Baba ile ilgili başka rivayetler de var. Sözüm ona: bu zat, beyaz tenli imiş, ama ceset bozulmayınca, zamanın Amerikan kolejli bilim adamları, cesede iğne batırmışlar, iğne batırılan yerden kan çıkmış ancak ceset bunun üzerine kararmış. Şaşırıyorsunuz, tahmin ediyorum, ama bunlar söylentiler. Sonuçta: orada, biraz öncede söylediğim gibi; herhangi bir kimyasal mumyalama işlemi yapılmamış, ancak yine de bozulmamış ve mumyalaşmış bir naaş var. Bilimsel olarak da bunun izahı mümkün değil.

elazığ.harput.fetih ahmet baba türbesi.1
Elazığ Fetih Ahmet Baba Türbesi

FETİH AHMET BABA TÜRBESİ

Harput’a 2 km. uzaklıkta olup, kaya üzerine inşa edilmiştir. Türbenin yanında mescit bulunmaktadır. Çevresindeki bahçeler: mesire yeri olarak kullanılır.
Türbe: altıgen planlı, üst kısmı sonradan yapılmış, yalnız cenazelik kısmı mevcuttur. İçinde: büyük bir sanduka bulunmaktadır. Burada: adak kurbanları da kesilmektedir. Her zaman ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görmektedir.

elazığ.harput.mansur baba türbesi.1
Elazığ Mansur Baba Türbesi

MANSUR BABA TÜRBESİ

Harput’ta, kaleye giden yolun solundadır. Artukoğulları dönemine aittir. Sekizgen planlıdır. Kesme taşlardan yapılmıştır. İki katlı anıtsal bir yapı olduğu bilinen türbenin üst örtü sistemi: sonradan yapılmıştır. İçerisinde: Mansur Baba, zevcesi, oğlu ve kızına ait olduğu bilinen, dört sanduka vardır.

HARPUT MÜZESİ

Eski Belediye Binasının karşısında. Yöresel el sanatları ve Etnoğrafik malzemeler var. Ayrıca: Harput’ta bulunan çeşitli yapılara ait kimi kitabeler de, müzede koruma altına alınmıştır.

Müzede: Selçuklu, Artuklu, Dulkadiroğlu ve Osmanlı dönemine ait, Elazığ’ın ünlü bakır eserleri, çeşitli araç ve gereçler, ateşli ve kesici silahlar bulunmaktadır. Bunların yanı sıra: Harput’a ait özel Çolle denilen giysiler, Osmanlı subay kıyafetleri, taş mühürler, cam lambalar ve yazma eserler de sergilenmektedir.

elazığ.harput.belek gazi anıtı.1
Elazığ Belek Gazi Anıtı

BELEK GAZİ ANITI

1964 yılında, Elazığlı heykeltıraş Nurettin Orhan tarafından yapılmıştır. Belekgazi Parkı içinde bulunan anıt: Oğuzların Kayı boylarından ve Sultan Alparslan’ın kumandanlarından olan, Artuk Bey’in torunu Belek Gazi’ye aittir. Belek (Balak) Gazi: Artukoğulları devrinde, Harput’un yetiştirdiği en ünlü Türk Fatihidir.

Onun en önemli hizmeti: haçlı seferleri sırasında görülmüştür. Selahattin Eyyübi ile mukayese edenler bile olmuştur. Anıt boyutları itibarı ile; çok uzaklardan olmasa da, Elazığ şehrinde, Harput çıkışında görülebiliyor.

ÇUBUK BEY ANITI

Çubuk Bey: 1085 yılında, Harput’u ele geçirmiş ve Çubukoğulları Beyliğini kurmuştur. Türkler tarafından alınmasına kadar, yalnızca müstahkem bir kale hüviyetinde kalan Harput, Türklerle beraber, büyüyen bir şehir haline gelmiştir.

Çubuk Bey anıtı: Harput’ta, Ulu Cami avlusundadır. Heykeltıraş Nurettin Orhan tarafından yapılmıştır. Harput’un ilk Türk hakimi Çubuk Bey’i kompoze etmesi nedeniyle, Harput’u ziyaret edenler tarafından ilgiyle izlenmektedir.

elazığ.harput.dabakhane suyu.2
Elazığ Harput Dabakhane Suyu


HARPUT DABAKHANE SUYU

Kalenin kuzeyindeki dere içindedir. Dabakhanede, 3 kurna vardır ve bunlar birbiriyle bağlantılıdır. Kurnalar içinden akan su: sıcaklığı 50 derece olan, renksiz, kokusuz, berrak ve içilebilecek niteliktedir. Suyun içinde: sodyum, potasyum, karbonat, sülfat, klorür, iyodür, amonyak, nitrat ve nitrit bulunur. Bu suyun: bağırsak, karaciğer hastalıkları ve ruhi depresyona iyi geldiği söylenmektedir.

buzluk.1
Elazığ Buzluk Mağarası

BUZLUK MAĞARASI

Harput beldesinin kuzeydoğusunda, Elazığ’a 12 km. Uzaklıktadır. Keban Baraj Gölünün seyir tepesi konumundadır.
Mağaranın kuruluş tarihinin Urartulara kadar uzandığı tahmin ediliyor. Bölgede meydana gelen büyük bir çöküntü ile çevresinde bulunan kayaların üst üste yığılmasıyla oluştuğu sanılan mağaranın bulunduğu yer; ağaçlandırılmaya elverişlidir. Jeomorfolojik yapısı nedeniyle, burada gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı: yaz ayları, mağaranın içinde, doğal olarak tabakalar, sarkıt ve dikitler halinde, hatta bazı kısımlarda bal peteğini andıran buz tabakaları oluşuyor. Bu buzların, bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı söyleniyor. Kış aylarında ise, tam tersine içerisinde sıcak hava oluşuyor.

kilise.1

SÜRYANİ KADİM MERYEM ANA KİLİSESİ

MS.179 yılında yapılmıştır. Harput kalesinin doğusundadır. Zemini ve arka duvarını, Harput kalesinin üzerine yapıldığı kaya teşkil eder. Kilise: 150 metre kare büyüklüğünde ve taştan yapılmıştır. 1999 yılında, bakım ve onarım yapılarak, zemini taşla döşenmiş, iç ve dış aydınlatması yapılarak, ziyaret ve ibadete açılmıştır.

Harput kalesinin doğu kısmında, zamanında büyük bir mahalle olan Süryani Mahallesinin üst kısmında bulunuyormuş. Fakat, günümüzde mahalleden sadece küçük bir hamam kalıntısı ve kilise kalmış. Kiliseye: Dabakhane Suyuna giderken, hemen yolun sağında yer alan mermer merdivenlerden iniliyor. Merdivenlerin üst kısmında yer alan zeytin dalı ile dostluk ve barışın simgesi olan üç güvercin motifi: ilk adımda dikkatinizi çekecektir. Buraya özellikle yerleştirilen bu motif, bir zamanlar Harput’ta yaşayan toplulukların resmi gibi duruyor.

Merdivenler oldukça geniş bir alana iniyor. Bir zamanlar manastır olan kilisenin, bugün boş olan kısmında Metropolithane, okul, misafirhane ve diğer kısımlar varmış.

Kilise: Beni Bauth olarak bilinen bir manastırmış. MS. 179 yılında inşa edilmiş olan kilise, bugün 1831 yaşında. Hala belirli dönemlerde, ibadete açık bulunuyor. Ancak: resmi görevliler yok ve gerekli izinler alınmadığında, ziyaretçi girişi mümkün değil. Elazığ Süryani Kilisesi Vakıf Başkanlığından resmi izin alırsanız, kiliseyi gezebiliyorsunuz.

Kilise son onarımını: 1999 yılında geçirmiş ve 2000 yılında büyük bir ayin yapılmış. O günden bu yana, her yıl yalnızca Ağustos ayında, ayin düzenleniyormuş.

Kiliseye giriş: ana kapıdan önce, sonra eklendiği düşünülen küçük bir kapıdan yapılıyor. Dar kapıdan eğilerek içeriye girerseniz, karşınıza çıkan bu antik yapıdan etkilenmemek elde değil. Girişin hemen karşısında: Harput kralının kızına ait bir mezar var. Gayet sade bir şekilde, zeminde bulunan mezarın çevresi; belli olması için çevrilmiş. Oldukça yüksek olan üst tavan, düz olarak yapılmış. Emin kısmının, yeni yapıldığı belli olurken, duvarlardaki tahribat izleri dikkat çekiyor.

Dikdörtgen planlı olan kilisenin, doğu yönünde yer alan apsis önü, yarım kubbe ile örülmüş. Apsisin bulunduğu giriş bölümünün hemen ön kısmında: Süryanilerce “Gogulto (cilcile)” denilen, İncil sehpası ve üzerinde İncil görülüyor.

elazığ.izzet paşa camii.1
Elazığ İzzet Paşa Camisi

ŞEHİR İÇİNDE GEZİLECEK YERLER

İZZET PAŞA CAMİSİ

Elazığ çarşısının tam merkezinde bulunmaktadır. Caminin altında: kuyumcular çarşısı var. Camiyi: aslen Erzincanlı olan Hacı İzzet Paşa yaptırır. Yapım yılı: 1866. Ancak: cami, 1972 yılında yeniden inşa edilmiş ve ibadete açılarak, çarşı merkezi olarak konumlandırılmış. Cami: şu anki hali ile, herhangi bir mimari özelliği olmayan, betonarme bir cami.

Ancak: bir anlamda, Elazığ şehrinin simgesi olmuş. Evet, caminin maddi masraflarını: 1975 yılında kurulan, İzzet Paşa Vakfı karşılıyor. Vakıf, yalnızca caminin ihtiyaçlarını değil, Elazığ’ın ihtiyaçlarını da karşılıyor. Örneğin: bir Sağlık ocağı yaptırmışlar. Harput’un tepesindeki Türk Bayrağının dikilmesine de vesile olmuşlar. Bunlar: Vakfın sosyal boyutu. Vakfın kültürel boyutu da var. “Bizim Külliye” isimli bir dergi çıkarıyorlar. Dergi yayımcılığı yanında, kitap yayımcılığı da var.

elazığ.arkeoloji müzesi.1
Elazığ Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi kampusü içindedir. Bina: Kültür Bakanlığına aittir. 1981 yılında, bugünkü yerine taşınmıştır. 1982 yılında ziyarete açılmıştır. Bölge müzesi konumundadır. Müzede: yaklaşık 24 bin eser sergilenmektedir.

Arkeoloji ve Etnografya Müzesi: “Arkeolojik Eserler ve Sikke Salonu, Halı-Kilim ve Etnografya Salonu” olmak üzere, iki salondan ve çeşitli eserlerin saklandığı depo bölümlerinden oluşmaktadır.

Arkeolojik Eserler ve Sikke Salonu: Burada; Keban ve Karakaya Baraj Projeleri nedeniyle yapılan: Tülin Tepe, Tepecik ören yeri, Değirmen Tepe, Haraba Höyüğü, Norşun Tepe, Ağın Kalaycık Höyüğü, Şemsiye Tepe, Yeniköy kazıları ile, Aktaş ve Yıkılgan yüzey araştırmalarında bulunmuş eserler sergileniyor.

elazığ.arkeoloji müzesi.2
Elazığ Arkeoloji Müzesi

Halı-Kilim ve Etnografik Eserler Salonu: Bölgeye ait, özgün el ürünü halı ve kilimler ile yöreye ait kültürü tanıtıcı nitelikteki Etnografik malzemeler sergileniyor.

Müze içi bu sergilerin dışında: dışta, müze girişinde, Tunceli’den toplanmış: koç ve at şeklindeki mezar taşları ile çeşitli dönemlere ait kimi taş eserler sergileniyor.

bakır
Elazığ Bakırcılar Çarşısı

BAKIRCILAR ÇARŞISI

Elazığ’ın geleneksel el sanatları arasında bulunan bakırcılık sanatı: Bakırcılar çarşısında icra edilmekte olup, bu çarşı günümüzde de var. Ancak: günümüzde, bu çarşıda bulunan dükkanların çoğunun vitrinini: fabrikasyon ve alüminyum objeler süslüyor.

Az da olsa bakırcılığın varlığı, günümüzde de sürdürülmeye çalışılıyor. Bakır mutfak eşyaları yapıldıktan sonra, mutlaka kalaylanması gerektiğinden: her bakırcı dükkanında, bir de kalay ocağı bulmak mümkün. Bakırcı dükkanlarındaki bu ocaklarda: kömür ocağı ve onu ateşleyecek körükler var. Bir zamanlar, son derece canlı olan bu ocaklar, bakırcılığın eski canlılığını kaybetmesiyle, önemini yitirmişler.

elazığ.hazar gölü.2
Elazığ Hazar Gölü

ŞEHİR DIŞINDA GEZİLECEK YERLER

elazığ.hazar gölü.1
Elazığ Hazar Gölü

HAZAR GÖLÜ

Hazar gölü hakkında bilgi vermeden önce: göl gerçekten yıllardır, Elazığ ve yöresi için bir büyük avantaj. Şöyle ki: Elazığ’dan göle ulaşmanız: en fazla yarım saat sürüyor. Yol üzerinde: zamanı geldiğinde, tahta küçük kasaları içinde satılan çileklerden satın alabiliyorsunuz. Göl kıyısında: biraz sonra sözünü edeceğim gibi; bir çok resmi kurumun tesisleri bulunuyor.

Özellikle: Askeri bir kamp yeri var ve konum olarak çok güzel bir yerde. Diğer tesisler de, kendi personeline hizmet ediyor. İnsanlar: göl kıyısında her ne kadar büyük ve uygun kumsal bulunmasa da; göle girip yüzüyorlar. Ancak: 1990 lı yıllarda: gölde; çok miktarda su yılanı bulunuyordu.

Bu kelime: belki göle karşı sempatinizi ortadan kaldıracak, ancak: bu zararsız olan canlılar; gölde, kıyıda bir taşı oynattığınızda, altından çıkıyor, bazen sabah erken saatlerinde ve akşam güneş batarken, su üzerinde, kıvrıla kıvrıla giden su yılanlarını görebiliyorsunuz. Sonuçta: zararsız bu canlılar, yine de insanların gölde serinlemesini, yüzmesini engelleyemiyor.

Evet, Hazar gölü: il merkezine, 22 km. uzaklıktadır. Elazığ-Diyarbakır kara yolundan sapılarak gidilir. Hazarbaba ve Mastar dağları arasında sıkışmış, tektonik bir göldür.

Uzunluğu: 22 km ve genişliği 5-6 km. dir. Günün her saatinde: değişik bir görüntü kazanarak, mavinin ve yeşilin tonlarını yansıtır. Suyu: berrak, sodasız ve tuzsuzdur.

Bu gölde: kendine has plajlarında her türlü su sporları yapılır ve balık avlanabilir.

Çevresinde: 25’e yakın kamu kurum ve kuruluşunun tesisi bulunmaktadır. Ayrıca: otel, motel, lokanta ve günübirlik piknik alanları, özel kuruluşlar tarafından işletilen balık evleri bulunmaktadır. Gölün kıyısında bulunan: plajlara “Mavi Bayrak” alınması için çalışmalar sürdürülmektedir.

Ayrıca: yazlık konutlar ve tatil siteleri de bulunmaktadır. Yaz ayları boyunca: nüfus yoğunluğunun arttığı gölde; 1990 yılında yapılan araştırmalarda: gölün içinde, batık bir kentin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durum da: göle ayrı bir gizem vermektedir.

elazığ.cip barajı.mesire yeri.1
Elazığ Cip Barajı ve Mesire Yeri

CİP BARAJI VE MESİRE YERİ

Elazığ’a 10 km. uzaklıktadır. Ağaçlandırılması ve çevre düzenlemesi:  DSİ tarafından yapılmıştır. Baraj seti üzerinde yürüyüş yapabilir ve setin diğer yanındaki piknik alanlarında; piknik yapabilirsiniz. Yöre halkı: özellikle yaz aylarında ve genellikle hafta sonları buraya rağbet eder.

Gölün maviliği ve mesire yerinin yeşilliği insanlara eşsiz bir doğa güzelliği sunar.  Baraj gölünde: olta ile balık avcılığı yapılır. Burada: otopark, çocuk parkı, çeşmeler, tuvalet, beton piknik masaları bulunmaktadır. Ayrıca: Fırat Üniversitesi Su Ürünleri Bölümüne ait, Balık Üretme Çiftliği bulunuyor.

elazığ.keban barajı.1
Elazığ Keban Barajı

KEBAN BARAJI

Keban barajı hakkında ayrıntılı bilgiler vermeden önce, barajdaki yaşamdan söz etmek istiyorum. Keban ilçesi, Elazığ şehir merkezine bayağı uzak: 47 km. Yol: virajlı ve pek rahat bir yol değil. Sonuçta: 45 dakika civarında ulaşılıyor. Keban ilçesine vardığınızda: Baraj setinin ve setin arkasındaki göl bölümüne geçmek yasak. Güvenlik tedbirleri nedeniyle yasaklanmış. Ancak: burada, göl kıyısında, hemen setin bittiği yerde: DSİ’nin güzel bir tesisi var. Ayrıca: setin, öbür yanında, yani suyun elektrik tirübünlerinden geçip, Fırat nehrine tekrar verildiği yerde; yine DSİ’nin çok güzel tesisleri bulunuyor.

Bu tesisler: barajın yapımı sırasında, görevlilerin kalması için yapılmış. Burada: misafirhane, restoran ve tek katlı, lojman tipi evler var. Ancak: barajın su tahliye kapakları açılmamış bile olsa; elektrik tiribünlerinden geçip akan suyun yarattığı gürültü; uzaktan gelen bir gök gürültüsü misali; sese alışkın olmayan biz yabancılar için; özellikle gece, ürkütücü ve korkutucu oluyor. Yani: buradaki misafirhanede kalırsanız; gece uyurken, bu sesi duymamak mümkün değil. Bu arada: bazen, üç-beş yılda bir, Fırat’ın sularının azgın dönemlerinde: baraj kapakları zaman zaman açılıyor.

Sonuçta: ortaya çıkan görüntünün tarifi imkansız, muhteşem bir görüntü. Ama: söylediğim gibi, çok nadir, malum susuzluk ve kuraklık daha egemen.

elazığ.keban barajı.2
Elazığ Keban Barajı

Son olarak: baraj elbette yalnızca Keban ilçesinde değil. Baraj gölü o kadar büyük ve uzun ki; Elazığ’da yaşayan insanlar: baraj gölünün bir çok kıyısında: gerek piknik ve gerekse balık avcılığı yaparak, barajın nimetlerinden yararlanıyorlar. Özellikle: sazan ve aynalı sazan balığı.

İlk yapıldığında: baraj gölü kıyısında: deri atölyeleri varmış ve bu atölyelerdeki temizlik nedeniyle, baraj gölü balıklarında, temizlik sorunları çıkmıştı. Daha sonra: göl kıyısındaki atölyelerin ve sanayi tesislerinin kapatılması ile; gölden, muhteşem lezzetli balıklar yakalanmaya başlanmış.

Bir ara: eski Elazığ-Tunceli kara yolunu takip ederek ilerlediğimizde; asfalt yolun; baraj göletine doğru ilerlediğini ve bir an da, gölet içine girerek kaybolduğunu gördük. Evet; şu anda, yeni yol kullanılıyor ama, eski yol, baraj göletinin içine girerek, kayboluyor.

Yapımına: 1965 yılında başlanmıştır. 1974 yılında ilk dört tirübün ve 1981 yılında da diğer dört tirübün devreye sokulmuştur. Enerji açısından, Türkiye’nin en büyük yatırımlarındandır. Kurulduğunda: Türkiye’de üretilen elektriğin, % 20’sini tek başına karşılıyordu, günümüzde ise bu oran : % 8’dir.

Türkiye’de: Atatürk Barajı gölünden sonraki, en büyük yapay göldür. Doğal göller sıralandığında: Van gölü, Tuz gölü ve Atatürk Baraj gölünden sonra, 4. sırada gelir. Baraj gölünün: Murat vadisi boyunca uzunluğu: 125 km. dir.

Genişliği: yer yer değişmektedir. Elektrik üretiminin yanı sıra, balık üretimi ve avcılığı da yapılmaktadır. Özellikle: üzerinden 3 ilçeye feribotla geçiş veren gölün iskelelerinde ve Elazığ-Bingöl kara yolu üzerindeki sahilde, çok sayıda balık restoranları bulunmaktadır.

Barajın üzerine kurulduğu Fırat nehri: yılın, muhtelif zamanlarında, çok farklı bir akım düzenine sahiptir. Ortalama geçen su miktarı: saniyede 635 metre küptür. Nehrin bir yıl içinde geçirdiği suyun: % 70’i kar erime mevsiminde, yani Mart ve Haziran aylarında geçer.

Keban barajı: yapıldığında, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun ilerlemesine: sosyal ve ekonomik gelişmesinde büyük rol oynamıştır.

Barajın sol sahili tabir edilen kısmında, bir çöküntü meydana gelmiş olup, sızan sular, Keban ilçesinin doğu kısmında, bir yerden çıkmakta ve buraya, halk tarafından “Çırçır Şelalesi” denilmektedir.

Malatya tanıtımı.

Bingöl tanıtımı.

Diyarbakır tanıtımı.

 

Elazığ Keban

Elazığ Keban

Elazığ Keban; Elazığ’da bulunduğum sırada Keban’a defalarca gittim ve özellikle bir keresinde hemen barajın aşağısında, barajdan çıkan suların aktığı ırmak kıyısındaki DSİ Misafirhanesinde kalırken, barajın kapakları açılmıştı, o gök gürültüsüne benzer uğultuyu hiç unutamıyorum. Kapaklar açıldığında gerçekten gerek görüntü ve gerekse ses olarak muhteşem bir ortam yaratılıyor, ancak sanırım yeterli yağışların olmaması nedeniyle kapaklar uzun süredir açılmıyordur.

Evet, baraj gölü oldukça güzel, gerek Keban ilçesinden barajın bendi üstüne çıkarak gezdim, bendin hemen karşısında sağ tarafta gölün kıyısında bir tesis vardı, bir de iskele, iskeleden tekne ile gölde gezilebiliyordu, gerekse baraj gölünün başka yerlerinde (örneğin Elazığ-Tunceli) kara yolu üzerindeki bölümlerinde gezdim, balık tuttum.

Keban, Elazığ ve çevresi için tam bir nimet, bir cennet, yörenin güzelliği, buralara yolunuz düşerse mutlaka Keban ilçesine gidin, bu güzellikleri görün, hatta yolunuz düşmese bile zaman ayırın ve gidin, yapıldığında Türkiye’nin gururu olan bu barajı gezin görün.

ULAŞIM

Keban, Elazığ arası uzaklık 46 km dir. Keban, Ağın arası uzaklık: 38 km.

TARİHİ

İlçenin hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 10’ncu yüzyıla ait bir yerleşim yeri olduğu, Keban barajının yanımı nedeniyle yörede gerçekleştirilen kazılar neticesinde ortaya çıkarılmıştır. Keban barajının yapımı sırasında, İstanbul Üniversitesi ve ODTÜ tarafından yapılan kurtarma kazılarında ele geçen arkeolojik buluntular, Keban ve çevresinin tarihine ışık tutmuştur. Keban, 1700’lü yıllardan itibaren, ekonomik yönden (simli kurşun madeni üretimi ve işletmesi) canlanmaya başlamıştır. Hatta 1834 yılına kadar; bölgede Eyalet Merkezi olduğu bilinmektedir. Ancak bir süre sonra Keban eski önemini kaybetmiş ve 1834 yılında Eyalet Merkezi Harput olmuştur. Neden Keban ismi? Osmanlı döneminde ve Osmanlı kayıtlarında, ilçenin adı “Keban Madeni” olarak geçmektedir. Cumhuriyetin kuruluşunda ise sadece “Keban” ismi kullanılmıştır. Keban kelimesi, eski yazılış olarak “Keben” şeklindedir. Keban adının anlamı ise “üstten aşma, aşırtma” dır. Keban adının en doğru izahı, Keban’ın coğrafi konumu ile ilgili olarak “dağ yolu” anlamına gelmektedir. Çünkü, Keban’da Taşbaşı mevkiine kadar olan 2.5 saatlik yol yalçın kayalarla kaplıdır.

Elazığ Keban

 

GENEL

İlçe, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde yer alan küçük bir ilçedir. Keban denilince ilk akla gelen Keban Barajı ve Hidroelektrik santralıdır. Keban, ince ve uzun bir şerit halinde, küçük bir suyun kenarında ve dağların arasında kurulmuştur. Bunun sebebi, yörenin maden yatakları bakımından zengin olmasıdır. Öte yandan Keban’da mevcut olan bitki örtüsünün yani ormanların büyük bölümü, maden işletmeciliği sırasında yok edilmiştir. İlçe merkezi doğudan batıya doğru uzanan Bezirgan deresi, Nallı ziyaret tepesi, Bendin taşı ve Seftil tepesi arasında sıkışmış bir vadidedir. Bu vadi 2.5 km kadar uzanır ve meyve bahçeleri ile kaplıdır. Ortalama rakım 780 metredir. Bölge, 3’ncü derece deprem kuşağındadır. İklim durumuna bakıldığında, Keban barajı ve meydana gelen büyük göl, ilçenin iklimini değiştirmiştir. Tamamen karasal iklimin yani yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçen mevsim şartları zamanla değişmiş, ilçede günümüzde deniz iklimine yakın bir iklim görülmektedir.

Elazığ Keban

 

KEBAN BARAJI VE HİDROELEKTRİK SANTRALI

Baraj yeri, Elazığ il merkezine 45 km ve Malatya’nın 65 km uzağındadır. Baraj: Karasu ve Murat nehirlerinin birleştiği yerden 10 km daha aşağıda, nehrin aktığı en dar boğazlardan birindedir. Karasu ile Murat nehirlerinin birleşmesiyle meydana gelen Fırat nehrinin bu birleşme noktasından itibaren, ilk uygun baraj yeridir. Ön çalışmaları 1936’lı yıllara kadar uzanır. Derivasyon tünelleri ile 1965 yılında fiilen yapımına başlanmış ve 1975 yılında tamamlanmıştır. Kaya dolgu ve beton ağırlık yapılarını içine alan, karma bir yapıdır. Baraj gölü 125 km uzunluğundadır. Genişliği yer yer değişmektedir. Türkiye’nin ikinci büyük suni gölüdür. (birinci: Atatürk baraj gölü) Fırat nehri su gücü enerjisi üretimi bakımından Türkiye’nin en büyük kaynağı durumundadır.

Elazığ Keban

Keban barajı bu amaçla, Fırat üzerinde kurulmakta olan dev barajlar serisinin kilit noktasında bulunan ilk ana barajdır. Barajda elektrik üretimi yanında, balık üretimi de yapılmaktadır. Gölün çevresinde halkın yararlandığı mesire alanları da bulunmaktadır. Feribotla, göl üzerinden Pertek ve Çemişgezek ilçelerine geçiş yapılmaktadır. Özellikle iskelelerde ve Elazığ-Bingöl kara yolu üzerinde çok sayıda balık lokantası vardır.

NE YENİR

Keban yöresine yolunuz düşerse, tek bir öneri, ya alabalık ya da gölde üretilmiş sazan balığıdır. Ancak bunların çiftlik yani özel üretim balıkları olduğunu unutmamak gerek, yani suni yemle besleniyorlar ve bu suni yem balığın tadını etkiliyor, ama yine de oldukça lezzetliler. Özellikle, ben de Elazığ’da bulunduğu sürede ara sıra Keban baraj gölüne gidip balık tuttum, çiftlik değil doğal ortamda yakalanan oldukça büyük sazan ve aynalı sazan balıkları var. Hatta bir aralık gölün kıyısında bulunan deri fabrikasından göle fabrika artıkları atılıyor ve bunlar gölü ve avlanan balıkları olumsuz etkiliyordu ama sonradan fabrika kapatıldı. Göl üzerinde gerek yasal ve gerekse kaçak balık tutuluyor, orijinal balıklar çok lezzetli.

Elazığ Keban

GEZİLECEK YERLER

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Külliyesi

 

YUSUF ZİYA PAŞA CAMİİ VE KÜLLİYESİ

Külliye, Keban ilçe merkezindedir. Çarşılar Mahdigeresinde eğimli bir arazidedir.

Sultan I. Abdülhamit’in saltanatı sırasında Keban’da valilik yapmış olan Yusuf Ziya Paşa tarafından 1794-1799 yılları arasında yaptırılmıştır. Yusuf Ziya Paşa, Keban eyalet merkezinde görev yapmış bir validir. Daha sonraları Sultan III Selim ve II. Mahmut dönemlerinde iki defa sadrazamlık yapmıştır. Keban’ın imarı için yoğun şekilde uğraşmıştır. Külliyeyi yaptırdıktan sonra külliyenin ihtiyaçlarını gidermek ve devamlılığını sağlamak için  de yine aynı isimle bir vakıf kurmuştur.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

Külliye: bir avlu çevresindeki cami, medrese, kütüphane, çeşme ve bunların biraz uzağından türbeden meydana gelir. Bu yapılardan sadece medrese günümüze ulaşmamıştır. Cami ve kütüphane, eğimli arazide teraslanmış bir avlu üzerine yapılmıştır. Avlunun giriş çıkışı için 3 kapısı vardır. Bunlardan: kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde bulunan 2 kapıdan merdivenle inilir. Güneybatıdaki kapıdan ise çıkılarak avluya girilir. Avlunun güney köşesinde “L” biçimli bir koridorun iki yanında, beş gözden oluşan hela bölümü vardır. Hela ile kütüphane arasındaki alanda ise, günümüze ulaşmayan medrese bulunduğu tahmin ediliyor. Medrese zaman içinde bakımsızlıktan yıkılmıştır. Kuzeybatıdaki kapının kemeri üstünde yapım yılı olarak; 1798 tarihli kitabe vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

 

Cami

Camide yuvarlak kemerli açıklıklı kapı üzerinde üç beyitlik bir kitabe vardır. Bu kitabede 1798 yılı yazılıdır. Kare planlı caminin orta kısmı dört sütunun taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Kubbe kurşunla kaplıdır. Ana kubbenin eteğinde hurma ve çiçek açmış ağaçlar biçiminde dizilmiştir. Kenarlarda tonozlar vardır. Minber sadedi, mihrap ise gayet güzel taş işçiliği gösterir. Büyük tunç şamdanlar, üzerindeki bezemeler dikkat çeker. Harim kapısının iç içe iki yuvarlak kemeri arasında iki kitabe vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Camisi

 

Minare

Caminin batısında bulunan minare, tamamen müstakil olarak inşa edilmiştir. Minare: caminin kuzeybatı köşesindedir. Kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli ve kurşun kaplı külahlıdır. Cami, günümüzde halen aktif bir ibadethane olarak kullanılmaktadır. Cami, Osmanlı mimarisinin ender örneklerinden birisidir, bu yüzden buralara yolunuz düşerse mutlaka gidin ve güzel camiyi görün. Özellikle: caminin mermer minberi, kubbe işlemeleri, ahşaptan yapılan kadınlar mahfili, vaaz kürsüsü, kapıları, pencere kepenkleri görülmeye değerdir.

Şadırvan

Caminin kuzeybatısındadır. Sekizgen haznesi mermerdir. Sekizgen planlı şadırvan üzerini örten kubbe bugün mevcut değildir.

Kütüphane

Yapı, caminin batısındadır. Avlunun kuzeybatısındadır. Üst katında bulunan kitabede 1797-1798 tarihleri yazılıdır. İki katlıdır. Kare planlıdır. Her iki katta birbirine benzer. Üst kata çıkış: cepheye yerleştirilen ahşap dikmeli, sakıflı ve üzeri sundurmalı merdivenle sağlanmıştır. Ancak bu merdiven yıkılmış ve yeniden ahşap olarak yapılmıştır. Yapısı mevcut zamanımıza gelebilen tek Elazığ ve çevresine ait kütüphanedir. Kütüphanenin kitapları farklı yerlere gönderilmiştir. Yani kütüphane günümüzde aktif değildir.

Türbe

Külliyenin kuzeybatısında, 300 metre uzaklıktadır. Türbe: kesme taştan yapılmıştır, kare planlıdır. Üst örtüsü tamamlanmadan bırakılmıştır. Sivri kemerli açıklıklı bir kapısı vardır. Kapının üzerindeki kitabe boştur. İki yanı, ikişer nişle süslenmiştir. Türbede, Yusuf Ziya Paşa’nın iki kızının defnedildiği tahmin edilmektedir. Türbenin doğu yönünde bir mezarlık bulunur. Türbenin önünde kapının solunda yapılan ayrı olarak kesme taştan inşa edilen çeşme vardır.

Elazığ Keban Yusuf Ziya Paşa Çeşme

 

Çeşme

İlçe Merkezinde Yusuf Ziya Paşa kızının türbesinin yakınındadır. Osmanlı dönemi yapısıdır. Eyvanlı çeşme tipindedir. Düzgün kesme taştan yapılmıştır.

Hamam

Külliyenin güneydoğusunda 300 metre uzaklıktadır. Doğu-batı doğrultusundaki yapı, tek hamam olarak inşa edilmiştir. Üst örtüsü tamamen, beden duvarları ise kısmen yıkık durumdadır. Sıcaklık kısmı molozlarla doludur.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

 

VAKIF HANI-DENİZLİ KERVANSARAYI

İlçe merkezine bağlı Denizli (Abidun) köyündedir.

Keban-Ağın kara yolunun 8’nci kilometresinden kuzeye dönüldükten sonra 1 km uzaklıktadır. Yapının kitabesi yoktur. Yapımına ait herhangi bir belgede de bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Sultan IV Murat tarafından Bağdat seferi sırasında (1635-1638) yaptırılmış tipik bir Osmanlı eseridir. Öte yandan, bu yapı, Sultan IV Murat’ın Bağdat seferi sırasında kullandığı güzergaha oldukça uzaktır. Yani, yapım yılı ve yaptıran konusunda net bilgi yoktur. Kervansaray doğudan batıya giden antik yol (İpek yolu) üzerindedir. Yapı avlusuzdur. Taç kapısı cephede bir çıkıntı oluşturmaz ve yükselen bir eyvan biçiminde dışarı açılır. Bu özellikler, Selçuklu dönemine ait bir geç devir eseri olduğunu hissettirmektedir. Bu durum düşünüldüğünde, yapının 13 ile 14’ncü yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülür.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

Peki ne için kullanılmıştır? Büyük olasılıkla, Denizli Kervansarayı, Keban madenine odun kömürü getiren veya geçici işlerde çalışmak için gelenler tarafından konaklamak için kullanılmıştır. Hatta madende dönemsel olarak çalışan teknik elemanlar tarafından da kullanıldığı düşünülür.

Elazığ Keban Vakıf Hanı-Denizli Kervansarayı

 

Mimari özellikleri

Dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik tonoz örtülüdür. Kapalı avlulu kervansaray tipindedir. Yani sadece kapalı kısmı vardır. Kapalı kısmı küçük boyutlu bir kapı ile girilir. Hanın güney duvarında, tabandan yaklaşık 1 metre yükseklikte bir açıklık vardır. Silindir şeklindeki bu açıklığın, hanın temizliği yapılırken atıkların dışarıya atılması için kullanıldığı düşünülür. Yer döşemesine ait bilgi yoktur, günümüzde zemin toprak olarak durmaktadır. Kapı çift kemerlidir. İki kemer çevresinde yer alan kitabe tamamen silinmiştir. Tek kubbeli mescit, avlu ortasında havuzu, avlu batı kanadında hamamı ve yolcu odaları bulunmaktaydı.

Günümüz

Yapı günümüzde genel manada ayaktadır. Köylüler yapıyı depo ve ahır olarak kullanmaktadırlar. Ancak günümüzde bu bölge yakınlarında bu derece sağlam ve ayakta kalabilmiş başkaca kervansaray yapısı yoktur.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

 

ÇIR ÇIR ŞELALESİ

Keban ilçesinin hemen girişindedir. Burada Keban Alabalık Tesisleri bulunur.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

Şelale, 1974 yılında Keban barajının inşa edilmesinin ardından oluşmuştur. Barajdaki bir çatlaktan meydana gelebileceği düşünülse de, yapılan araştırmalar sonucundu suyun tamamen kaynak suyu olduğu tespit edilmiştir. Şelalenin bulunduğu alan, yılın 12 ayı, sabit 10 derece sıcaklığa sahiptir.

Elazığ Keban Çırçır Şelalesi

Şelale bölgesinde yetiştirilen alabalıklar, Türkiye’nin çeşitli yerlerine gönderilir. Alabalık pazarında, Keban alabalık markası ile yerini almıştır. Ziyaretçiler serin bir ortamda balık yiyebilmektedirler. Özellikle yaz aylarında yoğunluk yaşanıyor.

IV MURAT KÖPRÜSÜ

Keban ilçe merkezindedir.

Sultan IV Murat, Bağdat seferine giderken, askerlerinin geçişi için bu köprüyü yaptırdığı söylenir. Köprünün ayakları taştan yapılmıştır. Günümüzde köprü yıkık durumdadır. Yıkılan köprünün iki ayağına demir uzatılıp üstüne tahta konularak ulaşım sağlanmaktadır. Buraya yolunuz düşerse gidin görün hoş görülecek bir şey kalmamış, hani 4’ncü Murat köprüsü isminden bile şüpheliyim.

BUZLUK MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı Altınkürek köyü sınırları içindedir.

Mağara giriş kısmı geniş olup 2-3 metre sonra daralmaktadır. Bu tünel, ilçede 1950’li yıllarda maden ocağı işletmesi tarafından kazılan ve maden çıkmayınca bir süre sonra kendi haline bırakılmıştır. Mağara 420 metre uzunluğunda ve 2 metre yüksekliktedir. Mağaranın en büyük özelliği: yazın soğuk, kışın ise sıcak olmasıdır. Yani bir tür doğal klima özelliği taşır. Sıcaklık, mağara içinde sabit 10 derece civarında bulunuyor. Dikine aşağı inişli uzanan mağaranın, yazın hava akışına paralel olarak buzlu olduğu söylenmektedir. Gelelim mağaranın en özel kısmına: son yıllarda burada “Soğuk Mağara” adı ile bir restoran kurulmuştur. Mağaradaki restorana gelenler, yaz günlerinde soğuk hava nedeniyle üşüyorlarmış. Dışarıda hava sıcaklığı 40-45 derece olduğunda, mağaranın içinde 10 derece ısı insanların ilgisini çekiyor.

Elazığ Keban Köprüsü

 

KEBAN KÖPRÜSÜ

Köprü Erzincan-Elazığ kara yolunda Fırat Nehri üzerindedir. Keban Barajı ve Hidroelektrik santralı duvarının hemen altındadır. Doğal manzarasıyla ilgi çekiyor.

KALEBAN (YASSI KALE)

İlçe merkezine bağlı Ulupınar köyündedir. Buranın antik dönemde savunma amacıyla yapılmış bir gözetleme kulesi olduğu tahmin ediliyor. Kale yüksek bir tepe üzerindeki kayalıklarda kurulmuştur. Bugün, alanda çok miktarda taş vardır.

BEYDEĞİRMENİ KÖYÜ MİRALI MEZRASI KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine bağlı Beydeğirmeni Köyü Mirali Mezrasındadır.

Elazığ-Keban kara yolunun yaklaşık 5’nci kilometresinde, yolun güney batısında 5 km içeridedir. Kaya mezarları, köyün batısında, 100 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir.

1’nci Mezar Odası: Tepenin güney yamacındadır. Ana kayaya oyulmuş olan ve muhtemelen dikdörtgen formlu bir girişe sahiptir. Mezar odasının girişi tahrip edilmiştir. Mezarın içerisinde kline yani ölünün yatırıldığı sedir bulunmamaktadır. Ancak sağ duvarda bir niş bulunur.

2’nci Mezar Odası: 1’nci mezarın kuzeyinde, tepenin doğuya bakan yamacındadır. Dikdörtgen formlu girişi vardır. Mezar odasının içi ve tavanı tahribata uğramıştır. Bu mezar odasının kuzeyinde, tepeye doğru çıkan kayaya oyulmuş basamak izleri vardır. Tepenin üstünde, yaklaşık 3 x 4 metre boyutlarında muhtemelen gözetleme kulesine ait, harçlı duvar izleri bulunur. Merdivenlerin bu gözetleme kulesine çıktığı tahmin edilmektedir. Tepenin köye doğru inen doğu yamacında çatı kiremitleri ve seramik parçaları bulunmuştur.

Elazığ Keban Sarkıt Dikit Mağarası

 

KEBAN SARKIT DİKİT MAĞARASI

Mağara “Gümüşkaya” mağarası olarak da bilinir. Kısa bir süre önce keşfedilmiştir. Dağın eteğindeki dik kayalıklarda zorlu tırmanış sonucu buraya ulaşılır. Mağaranın hangi çağa ait olduğu bilinmez. Mağara 200 metre derinliktedir. Mağarada milyonlarca yıllık olduğu değerlendirilen oluşumlar görülebilir.

Ağın tanıtımı.

Elazığ tanıtımı.