Ürdün Petra

Ürdün Petra

 

Petra kelimesi: Yunancada “taş” veya “kaya” anlamına gelir. 6 Aralık 1985 tarihinde, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.

7 Temmuz 2007 tarihinde ise, “Dünyanın 7 Harikasından biri” olarak seçilmiştir.

Özellikle “İndiana Johannes” film serilerinin burada çekilmiş olması, insanların, burayı tanımasında büyük katkı sağlamıştır.

Evet: 14’ncü yüzyılda terk edildikten sonra, 400 yıl boyunca toprak altında kalan ve bulunan bu kayıp şehir: egzotik ortamını hala sürdürmeye devam etmektedir.

Ürdün Petra

ÜRDÜN ULAŞIM

İstanbul-Ürdün/Amman kenti havaalanı arasındaki uçuş uzaklığı: yaklaşık 2 saat 10 dakika kadar sürmektedir. Amman şehrinde: “Kraliyet Alia Havaalanına” inilmektedir.

YERİ

Ürdün’deki (Jordan) Lut gölünün, 50 km. güneyinde, günümüzdeki “Umman” topraklarının, güneybatısındadır. Yani: Lut gölü ile Akabe körfezi arasında kalmaktadır. Ürdün şehrinin, 262 km. güneyindedir. Amman’ın ise, 133 km. kuzeyindedir.

ULAŞIM

Petra şehrine ulaşım için: öncelikle uçakla “Amman” şehrine inmeniz ve daha sonra: karayolu ile: Maan şehrine ulaşmanız ve oradan Petra şehrine geçmeniz gerekir.

Amman şehrinden, Petra şehrine ulaşmak için: çöl karayolunu tercih ederseniz 5 saatlik bir araba yolculuğu, diğer yolu tercih ederseniz 3 saatlik bir araba yolculuğu yapmanız gerekir.

Kahverengi tabelalar, turistler için yolu belirlemektedir. Taksi ile gitmek isterseniz: Amman şehrinden bir taksi kiralayabilirsiniz. Ücret yaklaşık 50 Ürdün Dinarı olacaktır. Ancak, sürücü ile daha uygun bir fiyata anlaşabilirsiniz.

Ürdün Petra

PETRA GİRİŞİ

Buraya giriş için tek bir yer vardır. Bu giriş yeri: genişliği yalnızca birkaç metreye kadar ulaşan: “siq” yani “yarık” denilen yerden girilir. Burası: kayaların içinde, karanlık ve dolambaçlı bir çatlaktır.

Bu geçidin tam olarak uzunluğu: 1 km. civarındadır ve renkli kumtaşı kayalıkların içinde, kıvrılarak geçen dar bir geçittir.

Hatta: bu geçidin kayalık duvarları üzerine, çok sayıda, küçük Nabatean mezarı yapılmıştır. Ayrıca: şehre ilk içme suyunu taşıyan kil borulardan oluşan kanallar da, buradan geçmektedir.

PETRA GENEL

Çölün bu gizemli yerinde, 1000 civarında anıt bulunmaktadır. Bir zamanlar: burada: çeşmeler, bahçeler ve sürekli su kaynakları bulunuyormuş. Siteyi gezmek için: 3 veya 4 günlük bir zaman ayırmanız gerekir.

Özellikle: buranın genellikle ve hep kalabalık olduğunu kabullenin, yani burada dünyanın dört bir yanından insanlar ve hatta yoğun kalabalıklar görmeniz kesindir.

Ürdün Petra

Antik şehri gezmek için: en iyi zaman: sabah erken veya öğleden sonra geç saatlerdir. Özellikle, girişteki “siq” bölümünü, yürüyerek geçmenizi öneririm. 1 km. uzunluğundaki bu bölüm mutlaka yürünmelidir.

Şehir içinde ise: at arabası veya eşek veya at kiralayabilirsiniz. Ancak, bu at arabaları derme-çatma yapılmış ve genellikle, fazla yolcu alınıyor, yani 4 kişilik yere, 6-7 kişi biniyor ve yolculuk ızdırap haline geliyor.

Özellikle, tırmanış için eşek tercih edilmektedir. Çünkü, bazı yerler oldukça dik tırmanma gerektirebilir.

Özellikle: Al-Deira yolu, yaklaşık 800 adımdır ve muhtemelen 1 saatlik bir yürüyüş yapmanız gerekir. Kurban yeri ise: yine 1000 adım civarında ve yaklaşık 40-45 dakikalık bir yürüyüş yapmanızı gerektirir. Siteye girmek için motorlu araçlara izin verilmiyor.

Ziyaret zamanı

Buranın kışın ziyaret edilmesi önerilmez. Çünkü: kışlar soğuk, yağmurlu ve rüzgarlıdır. Yaz aylarında da, özellikle akşamları serindir ve buna göre tedbir almanız uygundur.

Ayrıca: bulunduğunuz yerin bir İslam ülkesi olduğunu unutmamak ve buna göre giyinmekte yarar var. Yani: bayanların kolsuz giysiler, gerek erkek ve gerekse bayanların şort giymeleri önerilmez.

İkamet: Petra şehrini ziyaret etmek istediğinizde: şehrin yakınlarındaki: Wadi Mosa kasabasında bulunan otellerde kalabilirsiniz. Bu kasabada: ayrıca, yerel restoranlar ve Pizza-Hut gibi, dünya markası fast-food zinciri mağazaların şubeleri de bulunmaktadır. Oteller derseniz: her zevke ve bütçeye uygun, lüks oteller bulunmaktadır.

Petra antik şehri

Her gün: saat: 06.00-18.00 arasında ziyaret edilmektedir. Giriş ücretlidir. Ücretler: yetişkinler 16 dolar, öğrenci ve 12 yaş altı çocuklar:; 8.5 dolardır.

Giriş için: 3 günlük daha uygun fiyatlı bilet almanız da mümkündür. Örneğin: yetişkinler için, 1 günlük giriş 16 dolar iken, 3 günlük giriş ücreti: 23 dolardır.

Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

Bölgeden hediyelik eşya satın almak isterseniz: seramik, gümüş ve boncuk işi gibi el sanatı, yerel ürünlerden satın alabilirsiniz. Bunların satıldığı dükkanlar bulunuyor.

Musa Vadisinde, bir vakıf tarafından işletilen gümüş atölyesi bulunuyor. Burada: yerel Bedeviler tarafından yapılan gümüş takılar bulup satın alabilirsiniz.

Ancak, alışveriş için yanınızda mutlaka nakit bulundurmalısınız. Yani, kredi kartı kabul etmiyorlar, bilginiz olsun.

Son olarak, bu bölgede: diğer bir elişi ürünü: sedef kakma kutular var. Bunlar da bir hayli ilginçtir.

Alışveriş yaparken, mutlaka pazarlık yapın. Bu konuda bilgisi olanlar hatırlayabilirler, özellikle İslam dünyasında pazarlık normal kabul edilir. Siz de, buradan alışveriş yaparken, size teklif edilen fiyatın, en az üçte birlik bölümünü düşürmelisiniz.

Petra konusunda

Turistler için yapılan bir etkinlikten de söz etmek istiyorum. Bunun adı: “Petra by night”. Bu ekstra tur için bilet aldığınızda: gurup, saat: 20.00 civarında, Petra şehrinin giriş kapısında toplanıyor ve saat: 22 civarında kapılar açılıyor ve toplananlar: mum ışığı eşliğinde, yaklaşık 1 km. lik yolu yürüyerek geçiyorlar ve hazine denilen yapının önünde bu hızlı yürüyüş tamamlanıyor.

Bu hazine denilen yapının önünde: yerlere serili kilimler üzerinde bir süre kekik çayı ikramı eşliğinde dinleniliyor ve ortamın gizemli havası yaşandıktan sonra, geri dönülüyor ve tur bitiyor. Bu tur, yaklaşık 30 dakika gidiş ve 30 dakika dönüş olmak üzere, muhtemelen 1 saat civarında sürüyor.

Denemenizi önerinim ama biraz yorulmayı göze almanız gerekiyor. Yani, şart değil, Petra şehrini gündüz görmeniz de yeterli gelecektir. Tercih sizin.

Ürdün Petra Tarihi

PETRA TARİHİ

Petra şehrinde yaşadığı bilinen ilk yerleşimciler: Edomitler’dir. Bunlar: Sami dilini konuşurlar ve İncil’de bunlar hakkında “Esau” nun torunları diye söz edilir.

Ancak, şehirdeki inanılmaz mimari, bunlar değil de, bunların ardılları olan “Nabateanlar” zamanında yapılmıştır. Nebatanlar: göçmen Araplardır. Ancak, MÖ.4’ncü yüzyılda, göçmenliği bırakıp, bölgenin çeşitli kısımlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Çünkü: şehir: Araplar-Asurlular-Mısırlılar-Yunanlılar-Romalılar arasında kullanılan bir ticaret yolu üzerindedir. Bu yüzden, şehir, ayrıcalıklı bir konum kazanmış ve gelişmiştir.

Dolayısı ile, ticaret yolunu ele geçiren Nebatanlar: kısa zamanda zengin olurlar ve Petra şehrini hızla geliştirirler. Şehir, dönemin baharat ticaretinin merkezi haline gelir. Bu ticaretten kazanılan gelir: şehirde sürekli yeni yapılar yapılmasına sebep olur.

Özellikle

Şehirleri, sıcaktan kavrulan bir çölün kıyısında olduğu için, su ihtiyacını karşılamak için, son derece gelişmiş barajlar inşa ederler.

Ayrıca: su depolama ve sulama sistemleri geliştirirler. Ancak, Nebatanların bu zenginliği, komşularını rahatsız eder ve MÖ.4’ncü yüzyılın sonlarında, Selefki kralı Antigonus, şehre saldırmaya başlar.

Bu saldırıların ardı arkası kesilmez ve MÖ.64-63 yıllarında, Petra şehri Romalı general Pompey tarafından işgal edilir.

Ancak, bu işgale rağmen, Petra şehri, Roma döneminde de gelişimini sürdürür. Şehre, Roma döneminde, büyük bir tiyatro ve sıra sıra sütunlar dizili büyük bir cadde ve şehrin girişindeki “siq” çatlığı boyunca uzanan bir “Zafer kemeri” yapılır.

Hatta: yine aynı dönemde, şehrin nüfusunun: 20-30 binli rakamlara ulaştığı söylenir.

Şöyle ki: Petra şehrinin zenginliğinin en büyük kaynağı olan ticaret yolu, tarihi süreç içinde, yolunu değiştirince, şehrin önemi gitgide azalmaya başlar.

4’ncü yüzyılda: şehirde, Bizans egemenliği görülür. 363 yılında ise, büyük bir deprem, şehre büyük zarar verir. Yüzyıllardır şehirde yaşayan Nebatanlar, bu deprem üzerine, şehri terk ederler.

Ancak, yine de şehrin tamamen terk edilmesi konusunda, net bilgiler mevcut değildir. Çünkü: şehir, aniden terk edilmemiştir.

Bunun kanıtı: şehirde, herhangi bir değerli objenin bulunmamasına bağlanmaktadır, yani: şehir aniden değil de, planlı olarak terk edilmiştir.

551 yılında, şehirde, yine büyük bir deprem olur ve neredeyse tamamı yıkılır.

7’nci yüzyıla gelindiğinde ve şehir Müslüman Araplar tarafından ele geçirildiğinde, şehirde, neredeyse hiçbir şey bulunmamaktadır.

747 yılında, bir deprem daha olur ve şehrin yapısı tamamen değişir.

Bu deprem sonucu: şehir, 12’nci yüzyıla kadar ıssız kalır.

13’ncü yüzyılda, bölgeye gelen Haçlılar, şehirde küçük bir kale yaparak yerleşirler.

Ancak, onlar da kısa süre sonra şehri terk ederler ve Petra şehri: kum fırtınaları ve sellere teslim olarak, bulunmasına kadar geçen uzun yıllar boyunca toprağın altına gömülür.

PETRANIN BULUNMASI

1812 yılına gelindiğinde: İsviçreli gezgin kaşif Johann Ludwig, Arap yarımadasını tanımak maksadı ile, Müslüman bir tüccar kılığına girip bölgeyi dolaşırken, Petra şehrinin hemen dışındaki, küçük bir yerleşim yeri olan “Elji” ye yolu düşer.

Burada iken, şehirlilerin bazılarından, Musa vadisinin hemen yanındaki kayıp bir şehirden söz edildiğini duyar.

Bunun üzerine: bu kayıp şehirdeki bir ibadethanede kurban kesmek istediğini söyleyerek, kendisine bir rehber aramaya başlar. İki köylü: Petra şehrine girişi sağlayan “siq” geçidine kadar, kendisini götürürler.

Ludwig: büyük olasılıkla, bu esnada, Harun Peygamberin Tapınağının kalıntıları üzerinde kurban kesmiş ve bu esnada, çevresinde gördüğü bir kısım yerin haritasını çıkarmış ve buranın Petra olduğunu anılarına yazmıştır.

BARAJ VE SULAMA SİSTEMİ

Siq geçidinin girişinin sağ tarafında: bir baraj görülmektedir. Bu baraj: 2000 yıl önce, Nebateanlar tarafından yapılmış bir mühendislik harikasıdır.

Bugün olduğu gibi, binlerce yıldır, yoğun yağışlar olduğunda, Musa vadisinden, Siq geçidinin olduğu yere, sular akmaktadır.

Yağışlar iyice yoğunlaştığında ise, bu akan sular, Petra şehrini sular altında bırakmaktadır. Hatta, en son olarak, 1964 yılında, Petra şehri yine sular altında kalmıştır.

Bunun üzerine, yöre Hükümeti: Petra şehrini sellerden korumak için, bu suların aktığı yere baraj yapmaya karar veri. Bu barajın inşaatı sırasında ise, Nebateanlar’ın, muhtemelen MÖ.2’nci yüzyılda yaptıkları bir baraj kalıntısı ile karşılaşırlar.

Bu eski baraj: sel suyunun yönünü değiştiriyor ve suların, yine insanlar tarafından kullanılmasını sağlayacak: tünellerden geçerek, şehrin kuzeyindeki depolara yönelmesini sağlıyordu.

Ürdün Petra
Ürdün Petra
Ürdün Petra

PETRA ŞEHRİNDEKİ GEZİNTİ

Evet, 1 km. uzunluğundaki, uzun, soğuk ve karanlık ve bir tarafı dimdik yükselen kaya olan, dar siq geçidinden girdikten sonra: “Hazine” denilen yer ile karşılaşıyoruz.

Ürdün Petra  El-Khazneh-Hazine

EL-KHAZNEH-HAZİNE

Burası, şehirdeki Yunan ve Roma kültürünün izlerini taşıyan en önemli yapıdır. Özellikle, ön cephesi, güneş parladığında göz kamaştırmaktadır. Özellikle: sabah güneşinde, yapının ön cephesi: soluk gül rengini alır.

Tam olarak, ne zaman ve ne amaçla yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen, MÖ.1’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Buraya “Hazine” isminin verilmesinin sebebi: yapının en üst kısmında bir taş vazo bulunmakta olup, bir zamanlar bunun içinde bir firavun hazinesinin saklı bulunduğu efsanesinden kaynaklanmaktadır.

Bu hikayeye inanan Bedeviler: vazoyu vurup düşürerek, içindeki hazineyi ele geçirmek için, belli aralıklarla, vazoya ateş ediyorlarmış.
vazonun üzerinde, bugünde görülebilen birçok küçük delik, bu olayın bir kanıtıdır.

Hazine yapısının ön cephesi: sert kumtaşı kayalar oyulmak suretiyle oluşturulmuş ve günümüze kadar iyi korunmuştur. Bu ön cephede: etkileyici sütunlar, Nabatean tanrıları ile mitolojik karakterleri gösteren heykeller görülüyor.

Yapının yüksekliği: 40 metre ve genişliği: 27 metredir. Tam olarak, neden yapıldığı bilinmemektedir.

Ancak, bir kralın, arka bölümlerde bulunan mezarının anıtı olarak yapıldığı düşünülmektedir.

Bir diğer olasılık ise, buranın bir tapınak olduğudur. Ancak, hangi tanrı yada tanrılara adandığı konusunda bilgi bulunmamaktadır.

QASR AL-BİNT FİRAUN-DUSHARES TAPINAĞI- FİRAVUNUN KIZININ KALESİ

Burası, Petra şehrinde günümüze kadar ayakta kalabilmiş nadir yapılardan birisidir. MÖ.30 ile MS.40 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir. Nebateanlar’ın ana tanrısı “Dhushares” e adanmıştır. Şehirdeki kutsal yerlerin en önemlisidir. Sütunlu caddenin sonundadır.

Yapı: duvarcılık sanatı kullanılarak: sarı kumtaşından yapılmıştır ve yükseltilmiş bir platform üzerinde durmaktadır. Yapının duvarlarının yüksekliği: 23 metredir. Şehirdeki, en geniş ön cepheye sahip yapıdır.

Binanın iç kısmı: 3 odaya ayrılmıştır. Ortadaki oda: ibadethane olarak kullanılır.

Ürdün Petra Kanatlı Aslanlar Tapınağı

KANATLI ASLANLAR TAPINAĞI

Yapı: hemen, Dushares Tapınağının karşısındadır. Tapınak: İslamiyet öncesi, bolluk tanrıçası “Allat” adına adanmıştır. Lut gölü yazıtlarında: tapınak, Petra şehrindeki “Afrodit Tapınağı” olarak geçer.

Tapınak: MS.28 yılında yapılmış ve MS.363 yılındaki depremde yıkılana kadar kullanılmıştır.

Giriş yolunun her iki tarafında: işlenmiş 2 aslan figürü vardır. Tapınak yapısı: şehirdeki en önemli Nebatean yapısıdır ve Amerikalıların 20 yıllık bir arkeolojik araştırmaları ve kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Yapı: tek bir binadan oluşmaz. Yapının içinde: oturma salonları, ibadethaneler, atölyeler bulunmaktadır.

Yani, büyük bir ibadet merkezidir. Hatta, bu atölyelerden birinde, yöreyi ziyaret edenler için hediyelik eşyalar yapıldığı bilinmektedir.

Ürdün Petra El Deir Manastırı
Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

EL DEİR MANASTIRI

Şehirdeki en büyük ve en dikkati çeken yapılardan birisidir. Yüksek bir dağlık kesimde: kayalara oyularak yapılmıştır. Yani, konumu harikadır.

Yapı: MS.76 ile 106 yılları arasında yapılmış olup, Bizans döneminde, MS.330 ile MS.1453 yılları arasında tapınak olarak kullanılmıştır.

Yapının genişliği: 50 metre ve yüksekliği: 45 metredir. Girişinin yüksekliği: 8 metredir.

Ürdün Petra Kraliyet Mezarları

KRALİYET MEZARLARI

Buraya, tiyatronun bulunduğu yerden bir merdiven ile inilir. Bu mezarlar: şehirde bulunan 500 civarındaki mezarın en etkileyici olanlarıdır. Dolayısı ile, Nabatean krallarına ait oldukları düşünülmektedir.

Ürdün Petra Semaverler Mezarı

SEMAVERLER MEZARI

Burası, muhtemelen MS.70 yıllarında yapılmıştır. Derin bir avlu ve her iki tarafında bulunan revaklardan oluşmaktadır. Mezar soyguncularının ulaşamaması için, cephede, mezarlar yüksek ve küçük mezar odaları şeklinde yapılmıştır.

Ürdün Petra Kurban Yeri

KURBAN YERİ

Tiyatro bölgesindedir. Buraya ulaşmak için, yarım saat süren bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Muhteşem dağ manzarası görebileceğiniz tırmanma yolu, düz zirveye kadar uzanıyor. Dağın yüzeyi oyularak yapılmış, 2 adet, 7 metre yüksekliğinde kaya dikilitaş var.

Bunlar arasında: 30 metre var.

Bunlar: Nabateanlar’ın en önemli tanrıları olan “Dushara” ve eşi “Al-Uzza” adına yapılmışlardır.

Özellikle, kurban kesme yerleri, çok iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.

Ürdün Petra Harun Mezarı

HARUN MEZARI

Petra şehrini çevreleyen dağların en yüksek ve hakimi: Harun’un dağı (Cebel Harun) olarak bilinir.

Bu dağın yüksekliği: 1350 metredir. Dağın doruğu kutsal olarak bilinir ve kabul edilir.

Çünkü: burada, Musa peygamberin kardeşi Aaron’un gömülü bulunduğuna inanılır.

Bu yüzden, bu zirveye: 14’ncü yüzyılda: bir cami yapılmıştır ve caminin beyaz kubbesi, çevredeki birçok yerden görülür.

Yapı: Memluk sultanı tarafından yaptırılmıştır.

Peru Machu Picchu

Peru Machu Picchu

Cusco şehrinin 120 km kuzeybatısında bulunan Machu Picchu: Vilcanota nehri vadisine bakan, yeşil ve yüce dağlarla çevrili, dik bir yamaca sarılmış konumu ile dünyanın en önemli arkeolojik cevherlerinden birisidir. Cuzco bölgesinin en heyecanlı yeri burasıdır.

Ancak oldukça uzak ve erişilmez durumda olması nedeniyle uzun bir süre gözlerden uzak kalmıştır.

Peru Machu Picchu

 

Buraya ulaşmanın temel yolu: Aguas Calientes bölgesinin dik, dar ve zigzaglı toprak yollarında otobüs ulaşımıdır. Düzenli otobüs seferleri yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuk için gün boyu çalışır. Ancak buraya giriş sorunludur.

Kesinlikle önceden internet ortamında bilet almanız gerekir. Çünkü günlük girişler 2 gurup halinde 200 kişi ile yani toplamda 400 kişi ile sınırlandırılmıştır.

Öte yandan, bu kayıp şehire 42 kilometrelik İnka yolunu yürüyerek ulaşmak ta mümkündür. Ancak bunun için, buraya 4 günlük zaman ayırmanız gerekir.

Cuzco’dan buraya karayolu ile ulaşmak için, 3.5 saatlik bir otobüs yolculuğu yapmak gerekiyor. Tren düşünürseniz, Cusco şehri ile Aguas Calientes kasabası arasında 112 km demiryolu hattı bulunur ve tren yolculuğu 4 saat sürer.

Aguas Calientes kasabasına ulaştıktan sonra: otobüsle 20 dakikalık bir tırmanışın ardından, İnka imparatorluğunun bu en güzel şehrine ulaşılıyor. Buranın tadını çıkarmak için kalabalık turist guruplarının akın ettiği Temmuz-Ağustos aylarından kaçınılmalıdır.

Ayrıca Kasım-Nisan ayları arasındaki dönemde yağmur sezonuna da dikkat etmenizi öneririm.

Zaten: Machu Picchu’nun manzarasını ilk gördüğünüzde hayretten büyüleneceksiniz. Bu şehrin, o dönemin şartlarında 2400 metre yükseklikteki dağın tepesine nasıl kurulduğunu anlamak gerçekten çok zor.

Şehri üç yandan sarmalayan “Urubamba” nehrinin yarattığı puslu ortamda, Huayna Picchu dağı ile tropikal ormanı arkasına almış Machu Picchu şehrinin görkemine kayıtsız kalmak mümkün değil.

Yapının en etkileyici özelliği: mükemmel su kanalları ve su kaynakları sisteminin, herhangi bir harç kullanılmadan taş duvarların oyularak yapılmış olmasıdır.

1983 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Evet: şehir işlenmemiş doğal malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir ve mimari açıdan dünyanın en muhteşem yerleşimlerinden birisi olarak kabul edilir. Kurulduğu bölgeye o kadar uyumludur ki, taraçalar, kocaman duvarlar ve taşlar, doğanın bir uzantısı gibidir.

Bugün burada soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan birçok hayvan cinsi de yaşamaktadır. En gözdeleri ise “And ayısı” olarak bilinen gözlüklü ayı cinsidir.

Machu Picchu, aynı zamanda 420 kuş türünün yuvasıdır. Bu kuş türlerinin bazıları, sürekli olarak aynı kalan iklim yüzünden dünyada yalnızca burada yaşamaktadırlar.

“Machu Picchu” kelime anlamı “Eski Zirve” demektir.

Evet günümüzde, Güney Amerika’nın en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Machu Picchu: korunması için çevreciler tarafından yoğun etkinlikler düzenlenmektedir.

Örneğin: buraya çıkmaya alternatif olarak önerilen “Aguas Calientes” kasabasından buraya doğrudan ulaşımı sağlayacak telesiyej projesi hayata geçirilmeden çevrecilerin tepkisiyle iptal edilmiştir.

Çünkü: projenin kutsal şehrin çevresiyle bütünlüğü ve uyumuna zarar vereceği ve ayrıca mevcut otantik halinin bozulacağı ileri sürülmüştür. Ayrıca, başta da söz ettiğim gibi, günlük ziyaretçi sayısı 400 kişi ile sınırlandırılmıştır.

Peru Machu Picchu

TARİHÇESİ

Peru İspanyollar tarafından ele geçirildikten sonra, isyancı İnka lideri Manco Capac II: gizlice gece Cusco şehrinden çıkmış ve kuzeybatıda bulunan Ollantaytambo’nun ilerisinde, Vilcabamba adında ormanın derinliklerindeki buraya yerleşmiştir.

Burası takip eden 36 yıllık süreçte, İnkaların İspanyollara saldırılarında üs olarak kullanılmıştır. 1572 yılında: İspanyollar İnkaların bu önemli direniş noktalarını yıkıp yok etmişler ve direniş kırılmıştır. Onlar Villcabamba kasabasına saldırmışlar ve isyancı lider yakalanmış ve Plaze de Armas meydanında asılarak idam edilmiştir.

Ardından İnka tahtına onun varisi ve üvey kardeşi Tupac Amor getirilmiştir. Tahtın diğer varisleri ise, idam edilerek yok edilmişlerdir.

Evet gelelim şehrin kuruluşu hakkında söylenenlere: İnka kralı Pachacutec tarafından, şehrin 1450 yıllarında kurulmuş olduğu düşünülüyor ama ne amaçla kurulduğu hakkında bilgi bulunmuyor. Panchacutec, 1438 yılında büyük İnka genişlemesinin başlangıç döneminin imparatorudur.

Anlatılan birçok söylentiden en akla yatkın olanı: buranın bir dini merkez olarak kurulduğudur. Çünkü arkeolojik kazılarda İnka dini ritüellerinde kullanılan parçalar bulunmuş ve buradaki taş işçiliği İnkaların diğer dini merkezlerindekilere benzemektedir.

Bir başka söylentiye göre ise, kralın burayı tamamen kendisi ve yakınları için yaptırmış olmasıdır. Çünkü burada bulunan yaklaşık 150 evin: kalabalık şehirlerin gürültüsünden ve yoğunluğundan kaçmak için kralın yanı sıra kraliyet ailesi ve elit kesim tarafından da kullanıldığı düşünülmektedir.

Bu tezi savunanların temel dayanakları: Machu Pacchu’da en fazla 750 kişinin yaşayabileceği ortam olması, evlerin normal evlerden daha lüks sayılabilecek şekilde yapılması ve ayrıca hizmetliler için daha basit yaşam yerlerinin ayrılmış olmasıdır.

Şehrin ilk sakinleri: doğal ve su kaynakları ile taraçalı tarım sayesinde kendilerine yetecek bir yerleşim oluşturmuşlardır. Aşağıdan bakıldığında görülemeyen, savunulması kolay bu yerleşim yerindeki yaşam, maalesef 100 yıldan fazla sürmemiştir.

İspanyollar gelmeden önce yöreye virüsler ulaşmış ve bunlara karşı bağışıklıkları olmayan yerliler başta çiçek olmak üzere bu hastalıklardan ölmüşlerdir.

Cuzco şehrinin 1533 yılında düşmesinden 40 yıl kadar sonra şehir tamamen terk edilmiştir. Ardından: geçen zamanda, bazı İspanyol tarihçilerin haritaları haricinde tüm dünya şehri unutmuştur.

Şehrin niye terk edildiğine gelince: çeşitli varsayımlar bulunmaktadır. İnkalar: şehri müttefikleri ve İspanyollardan gizlemek için gizli tutmuşlar ve İspanyol fatihler gelmeden önce burayı terk ederek unutturmuşlar ve şehir belleklerden silinmiştir.

Bir diğer varsayım: Pachacutec’in ölümünün ardından şehir terk edilmiş, kraliyet ailesi için başka bir yer merkez yapılmıştır. Veya şehrin su kaynaklarının kuruduğu ve bunun üzerine şehrin terk edildiği düşünülmektedir.

1909 yılında Yale Üniversitesinde felsefe ve tarih doktorası yapan Hiram Bingham: Simon Bolivar’ı izlerken, Peru’yu ziyaret eder ve şehirlerin anlatılan hikayelerine hayran olur. Ardından Yale Üniversitesi tarafından desteklenen 7 kişilik bir heyetle, 1911 yılında yeniden Peru’ya gelir.

Temmuz 1911 tarihinde Cusco şehrinden ayrılırlar ve Urubamba vadisinde, orman yönünde ilerlerler. Bu arada: Bingham birçok İspanyol yazarının: kayıp şehirler, İnka kalıntıları ve muhtemel hazineler hakkındaki yazılarını okumaktadır.

Ardından gurup: Patallacta adılı büyük bir İnka yerleşimini keşfederler. Bu harabe Cusichaca ve Vilcanota nehri kavşağındadır. Gurup: Vilcanota nehri vadisinde, bugünkü köyün birkaç kilometre ilerisinde kamp kurarlar.

Şans eseri: onlar yerel kişi Melchor Artega ile konuşurken, nehrin diğer tarafında yüksek tepelerde bazı kalıntılar bulunduğunu öğrenirler. Ertesi günü, Artega isimli bu yerli ile birlikte dağın dik yamacına tırmanmaya başlarlar ve kayıp şehre ulaşırlar.

Bingham: 3 yıllık süreçte bitki kalıntılarını temizlettirdi. Bu süre zarfında: çok sayıda seramik, taş eserler ve kemikler bulundu ve bunlar Amerika’ya götürüldü.

1948 yılında kalıntıların bulunduğu yere kadar ulaşan bir demiryolu yapımı tamamlandı. 1981 yılında Machu Picchu çevresi tarihsel alan ilan edilerek koruma altına alındı.

Peru Machu Picchu

GEZİLECEK YERLER

 

Manuel Chavez Balon Site Museum

Temmuz 2005 tarihinde açılan bu müze: Machu Picchu için arkeolojik bir Sit müzesidir. Machu Picchu’nun bulunduğu dağın dibinde yer almaktadır. Aguas Calientes denen yere, yürüyerek 25 dakika uzaklıktadır.

Nispeten küçük bu müze: sunum açısından son derece gelişmiştir ve büyük bilgiler sağlar. Çünkü müze: Machu Picchu bölgesinde yapılan keşifler, kazı ve tarih üzerine yoğunlaşmıştır.
Ziyaretçiler müzeye girdiklerinde öncelikle: Machu Picchu hakkında kısa bir video gösterisiyle karşılaşırlar.

Ardından ekranlarda: Henry Bingham fotoğrafları, Machu Picchu inşaatı ve İnkaların yaşamları konusunda tarihi fotoğraflar görülür. Müze dışında ise, nehir boyunca uzanan botanik bahçesi bulunur. Burada kısa parkurda etiketlenen bazı bitkiler görmek mümkündür.

Peru Machu Picchu

 

Kalıntılarda Gezinti

Şehir “U” şeklindedir. Kuzey bölümünde tapınakları içeren büyük dini bölüm güney de ise teraslar üzerinde evler ve atölyeler vardır.

Bilet standına giden düz yolu takip ederseniz: “Tarım alanları” olan birinci bölüme ulaşırsınız. Burası geniş bir taraça şeklindedir. Buradan Macha Picchu’nun ana bölümüne girilir. Burada şehir 2 bölüme ayrılır. Bu iki alan arasında belirgin olarak düşük bir otsu alan bulunur.

Sol alan

Kraliyet ve Kutsal Alanın bulunduğu bölgedir. Buradaki binalar: tören amaçlıdır ve soylular ile asillere tahsis edilmiştir. Sağa yönelen bölümdeki küçük binalar ise dini yapılardır. Papazlar burada yaşamışlardır. Şehrin genel nüfusu da burada yaşamıştır.

Bu bölümdeki “Kutsal Alan” bölgenin en muhteşem yeridir. Burada: tapınaklar ve ritüel taşları, tam olarak arkeolojik hazinelerdir. Bu bölgedeki: İntihuatana taşı, Üç pencereli tapınak ve Ana tapınak: Güneş Tanrısı “İnti” ye adanmıştır.

Peru Machu Picchu Güneş Tapınağı
Peru Machu Picchu Güneş Tapınağı

 

Güneş Tapınağı

Buradaki “Güneş Tapınağı Torreon” Cuzco şehrinde bulunan aynı isimdeki tapınağa benzer biçimde, eliptik bir formda; yarım daire şeklinde ve katı kayaya, 10.5 metre çapında, doğal eğrilerle uyumlu şekillendirilen granit bir blok üzerine inşa edilmiştir.

Her köşede iki trapez pencere bulunur. Kuzey tarafında heykel kapı dikkat çeker. Tapınağın batı bölümünde, tören kapısının yanında prizma şeklindeki alternatif bir dikdörtgen varenda da “Intıwatana” taşı bulunmaktadır.

Bu taş: birkaç terasla oluşturulmuş bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Buraya ulaşmak için 78 basamaklı bir merdiven çıkmanız gerekiyor. Merdivenin sonunda: bir üst platforma ulaşılıyor. Burada: iyi durumdaki heykeller bulunan duvarlar ve granit kayanın bulunduğu bir üst platform görülmektedir.

Orta kesimde: 36 cm yüksekliğinde ve güneydoğu-kuzeybatı yönünde bir dikdörtgen prizma bulunur. Onun dört köşesinde: dört merkezi nokta vardır.

Intiwatana taşının: güneş ışığı ve gölgeyi kullanarak (gündönümü ve ekinoks dönemlerinde) ölçülen ve aynı zamanda sunak olarak hizmet verilen özel işlevi vardır.

“İntihuatana” İnka dilinde “güneşi bağlamak” demektir. İnkalar: astronomik gözlemlerde kullandıkları bu taşın: her yıl 21 Mart ve 21 Eylül tarihlerinde ekinoks dönemlerinde, güneşin hareketini durdurduğuna inanırlarmış.

Bu tarihlerde, güneş tam öğle zamanında, taşın bulunduğu sütunun üzerine gelir ve o anda hiç gölge oluşmazmış ve bu durum, İnkalar tarafından güneşin hareket etmemesi ve taşa bağlanması anlamına geliyormuş.

Bu taşlar: İnka imparatorluk topraklarında yaygın olarak kullanılıyormuş. Çünkü inanışlarına göre: insanlar alınlarını bu taşa dokundurarak ruhani dünyaya açılabiliyorlarmış.

Bu yüzden, taşların İnkalar için bu önemini bilen İspanyollar: ele geçirdikleri yerlerde, bu taşları imha etmişler. İnkalar: her güneşe bağlanma taşı kırıldığında, o tapınağın tanrılarının orayı terk ettiğini düşünürlermiş.

İspanyollar: Machu Picchu şehrini bulup talan edemediklerinden, bu şehirdeki “İntihuatana” taşı halen yerinde durmaktadır.

Kutsal Rock Gurubu

Bu kutsal kayanın dört tarafı odalarla çevrilidir ve onun tabanında 7 cm yükseklikte ve 3 cm genişlikte bir kaya heykeli bulunmaktadır. Kaidesi ise 30 cm. yüksekliktedir. Heykel kedigilleri andırmaktadır. Başka bir açıdan bakıldığında ise Machupicchu yakınlarındaki bir dağın profili görülmektedir. Bu üç taraftaki odaların: ritüeller için kullanıldığı düşünülmektedir.

Peru Machu Picchu Üç Pencere Tapınağı

Üç Pencere Tapınağı

Batı bölümünde ana meydanda bulunan büyük bir dikdörtgen zemindir. Yapı adını üç penceresinden almaktadır. Burası ana tapınak ile birlikte Machu Picchu’nun en etkileyici mimarisine sahiptir. Çatıya kadar uzanan merkez kolonda: büyük seren üzerinde cilalı kalıplar ve düzgün parçalar görülür.

Ana Tapınak

Ana tapınak, kutsal meydanın kuzeyinde, üç pencereli tapınağın hemen yanındadır. Ana tapınak 3 duvarlı, 11 metre uzunluğunda ve 8 metre genişliğindedir.

Kapılar

Kapılar aynı yamuk şekline sahip olmasına rağmen, doku-boyut ve mimari tarzlarda farklılıklar gösterirler. Bazılarında sadece bir seren ve kapı yüzü vardır, ama bazılarında iki seren bulunur. Mazı kapılar basit yapılmış iken, bazıları daha güvenli hale getirmek için bağ kirişleri, servis taş yüzükler, merkezi gövdeler ve diğer mekanizmalar gibi güvenlik mekanizmalarına sahiptirler.

Çeşmeler

Güneş Tapınağı ve Kraliyet Sarayı arasındaki karmaşık güney bölümde: Machupicchu sakinleri için hayati öneme sahip su kaynakları bulunmaktadır. İlk üç su çeşmesi gayet güzel heykellendirilmiştir.

Bu alandaki mimari yapılar: temelde biçimlendirilmiş ve yan duvarları süslemelerle güzelleştirilmiştir. Bu çeşmeler yer altı suyu ile beslenmişler ve ekinleri sulamak için kullanılan bir kanal yolu ile buraya su taşınmıştır.

Mezarlık

Güneş tapınağının muazzam taş bloğu üstünde son derece ustaca dekore edilmiş ve döşenmiş, daha sonra mezar olarak kullanılacak bir alt kısım, büyük çatlak vardır. Kapıda: tanrıça Mother Earth sembolü tasvir edilen bir oyma görülür. Mezarın içinde ise: mumyaların yerleştirildiği nişler, monolotik sütunlar ve diğer aksesuarlar bulunmaktadır.

Meydanlar

Burada farklı düzeyde 4 ana meydan bulunmaktadır. Ana meydan, tüm İnka şehirlerinde olduğu gibi dini ve sosyal fonksiyonlar için yapılmış ve diğerlerinden daha büyüktür. Dördüncü meydan: MÖ.1000 yılı Chavin kültürüne benzer erişim yolları ve teraslarla çevrilidir.

Sağ alan

Burası: depolar ve hizmetlilerin kaldığı, diğer bölgeye nazaran daha basit yapıların olduğu bölümdür.

Huayna Picchu ve Ay Tapınağı

Yerel rehberlere göre: dağın üst yüksek kısmında: Machu Picchu kalıntılarının sonunda; Waynapıcchu denen yerde: rahip ve yerel bakirelerin ikametgahı bulunmaktadır. Her sabah gün doğumundan önce, bunlar yeni günü burada karşılamışlardır. Burada ayrıca: Ay Tapınağı bulunmaktadır.

Buraya dik ve yorucu bir yokuştan tırmanılarak ulaşılır ve yürüyüş yaklaşık 1-2 saat arasında sürer. Son 20 metrelik bölümde, ip merdiven bulunmaktadır ve bunun üzerinden geçilir. Buraya ulaştığınızda: aşağıda mükemmel bir manzara göreceksiniz.

Teraslamalar, dağın üst kısmına kadar uzanır. Ay Tapınağı: zirvede bulunmaktadır. Tapınak aslında İnka taş işçiliğinin örneği olan doğal bir mağaradır. Mağara: ilkel taş işçiliği içerir.

Buraya inen çok dik yol üzerinde, bir ahşap merdiven bulunur. Ay Tapınağını ziyaret etmek isterseniz, 1 saat daha zaman ayırmanız gerekir.

Evet: genelde Machu Picchu’nun tüm alanlarında özgürce dolaşmak mümkündür.

Ama dar bir merdiven veya geçit: bazen biraz korkutucu olabilir.

Ayrıca: sinek sürüleri de ziyaretçileri ısırarak yoğun şekilde rahatsız etmektedir.