Öncelikle şunu bilmekte yarar var. Elmadağ Kayak merkezi denilince, Elmadağ ilçesi akla gelmemeli, burası Elmadağ ilçesinin bulunduğu yerden çok farklıdır.
Ankara şehir merkezinde, birçok yerde karlar erimesine rağmen, Elmadağ, bembeyaz görüntüsü ile kayakçıların yoğun ilgisini çekmeye devam ediyordu.
Eğer siz de kayak meraklısı iseniz, mutlaka Elmadağ’a giden hatta sadece kayak meraklısı değil, bembeyaz bir manzara izlemek isteyenlerin de Elmadağ’ı ziyaret etmelerini öneririm.
Evet, ülkemizin başkenti Ankara’da yaşayan kayak tutkunları için çok yakın bir merkez. Ayrıca: bembeyaz karların üzerinde piknik yapmak ve mangal yakmak isteyenler, çocuklarını kızakları üzerinde kaydırarak, kar keyfini sürmek isteyenler için ideal bir ortam.
Evet; Elmadağ: Ankara’nın birçok bölgesinden görülüyor. Kayak merkezi; Elmadağ ilçesinden ayrı bir yerde yani buraya gitmek isterseniz, Elmadağ Kayak Merkezi tabelalarını takip etmeniz gerekir.
Çankaya bölgesinden geçen; Doğukent çevre yoluna ulaştığınızda, Elmadağ Kayak Merkezine, rahat ve kısa sürede ulaşabiliyorsunuz.
Nata Vega Alışveriş merkezinden, kayak merkezi yaklaşık 40-45 dakika sürüyor, yol ne çok güzel ne çok kötü, ama bazı yerlerde daralıyor, yani iki araç yan yana zor geçiyor.
Kayak merkezine ulaşmadan önce, yolun kıyısında öncelikle kurbanlık koyun satan yerleri göreceksiniz, daha sonra ise, bolca köpek, başıboş köpek, bazı insanlar bunları arabaları ile gelip besliyorlar, yoksa sanırım bunlar telef olur giderler.
Gelelim kayak pistlerine: kayak pistleri ve bölge nispeten bakımsız. Pist kısa, sezon kısa. Yine de: Ankara’ya yakın olması büyük avantaj.
ULAŞIM
Kayak Merkezi: Elmadağ’ın kuzey yamaçlarındadır. Kent merkezine yakınlığı, büyük avantaj sağlar. Ankara’ya, yalnızca 18 km. uzaklıktadır.
Kayak merkezinin aşağısındaki yerleşim birimine: toplu taşım araçları ile gitmek mümkün. Ama kayak merkezinin bulunduğu alana: özel aracınız ile çıkılması gerekiyor. Resmi kurumların: resmi araçları ile de ulaşım mümkün. Ancak: bu araçlar, kendi kurum personelini taşıyorlar.
ELMADAĞ KAYAK MERKEZİ
GENEL
Kayak merkezi: 1500-1850 metre rakımlarda bulunmaktadır. Karasal iklimin hüküm sürdüğü merkezde: kayak sezonu: Ocak-Mart ayları arasında gerçekleşmekte olup, bu dönemdeki kar kalındığı: 30-60 cm. arasında olmaktadır.
Yaklaşık: 4 ay kış sporları yapmaya elverişli. Karın yerde kalış süresi: 3.5 ay civarında. Geçen sezon: burada 5000 kişi ağırlanmış.
Otelde: amatör kayakçılara ders verebilen uzman öğreticiler var. Ayrıca: kayak malzemesi olmayanlara, ücreti karşılığı malzeme temin ediliyor.
Her ne kadar, Ankara’ya yakın olması büyük avantaj olarak düşünülse de, maalesef burada tam anlamı ile kayak keyfini almak mümkün değil.
Çünkü: ilgisizlik var. Kayak pistinde: yer yer taşların olması, kayak keyfini olumsuz etkiliyor. Ayrıca: telesiyej de: pek rahat değil. Sanırım: burada hizmet veren tesislerin ilgilileri; gerek kayak pistinin temizlenmesine ve gerekse telesiyejin onarımına gerekli hassasiyeti göstermeleri gerekir.
Çünkü: zamanla buraya insanlar kayak yapmaya değil, yalnızca karların üzerinde mangal yakıp sucuk yemeye gidecekler.
PİSTLER
Kayak parkuru: 650 metre uzunluğunda. Pist: kısa ve dik. Bu yüzden: aksiyon sevenler için ideal. Ağaçsız ve alpin çayırlarıyla kaplıdır. Kolay ve orta zorluk derecesindedir.
MEKANİK TESİSLER
300 ve 650 metrelik, iki adet telesiki bulunuyor. 650 metrelik telesiki: saatte 720 kişi kapasiteli.
KONAKLAMA
Elmadağ kayak merkezinde: ODTÜ, Hacettepe, Ankara Üniversitesi ve Gençlik-Spor Genel Müdürlüğüne ait kayak evleri bulunuyor. Ayrıca: Turban otel ve özel şahıslara ait 2 adet restoran bulunuyor.
Toplam yatak sayısı: 33. Otelde: kapalı yüzme havuzu, sauna, diskotek ve restoran var. Bunların yanında: Hava Kuvvetleri Komutanlığına ait: telesiki, kar üstü aracı ve kafeterya hizmet veriyor.
Burada da özel bir kayak pisti var, ancak buradan sadece askeri personel ve yakınları yararlanıyor, hatta kapasite nedeniyle, en az 4-5 gün önce telefonla rezervasyon yaptırmak gerekiyor.
Yani, askeri kişilerin de buraya rezervasyon yaptırmadan girmeleri mümkün değil, kapıdan dönmemek için mutlaka önceden rezervasyon yaptırılmalıdır.
Evet: Ankara’ya çok yakın, gerek kayak meraklıları için ve gerekse bembeyaz bir manzara izlemek isteyenler mutlaka buraya gitmelidirler.
Hatta: yaz mevsiminde bile, buranın muhteşem güzelliklerini (her yan yemyeşil ve uzaktan Ankara manzarası izleniyor) ziyaret etmelidirler.
Ankara’ya çok yakın, Uludağ ve Kartalkaya kadar kalabalık olmayan, kayak yapmak için elverişli bir yer. Özellikle: son günlerde kar yağışının hızlanması ile, kar ve kayak turizmi önem kazanıyor.
Evet, ülkemizde “kayak” pek tutulur spor veya uğraşı değil. Ancak burayı sadece kayak üzerine değil de, kar turizmi üzerine de yoğunlaştırmak uygundur.
Örneğin: bembeyaz bir ortamda, yürüyüş, mangal keyfi, tertemiz bir hava….. Ilgaz elbette sadece kayak değil, bu nedenle, kayak bilmeseniz, kayak merakınız olmasa bile, inanın Ilgaz Milli Parkında güzel zaman geçirebilirsiniz.
Elbette: kayak bilenler, kayak meraklıları için, Ilgaz, muhteşem bir güzellik ve kayak konusunda güzel imkanlar sunuyor ama yalnızca kayak bilenler mi, hayır, Ilgaz, özellikle bir hafta sonu tatil gününde, güzel zaman geçirmek isteyenler için, ideal ortam. Özellikle: burası hem kışın hem de yazın ayrı yaşanması gereken bir güzelliktir.
ULAŞIM
Ankara, İstanbul ve diğer İllerden, Ilgaz ilçesine otobüs ile gelindiğinde, İlçeden 16 km. uzaklıktaki kayak merkezine, taksi ve minübüsler ile ulaşmak mümkündür.
Özel araçla gelenler ise: Ilgaz-Kastamonu kara yolu üzerinde, Yenice köy mevkiinde, sağa dönerek, 6 km. düz asfalt yolu takip ederek, kolayca kayak merkezine ulaşabilirler. Vadi boyunca, kayak merkezine kadar olan yol düzdür ve bu nedenle ulaşım kolaydır.
Kayak merkezinin, doruk noktasının, belli başlı merkezleri uzaklığı şöyledir. Ankara uzaklığı: 200 km. İstanbul uzaklığı: 430 km. Samsun uzaklığı: 386 km. Kastamonu’ya uzaklığı: 45 km. Çankırı il merkezine uzaklığı: 65 km. ve Ilgaz ilçe merkezine uzaklığı: 24 km. dir. Ulaşım: devlet kara yolu ile sağlanmaktadır.
İstanbul yönünden gelindiğinde: Tem otoyolu üzerinden Ankara istikametine doğru, muhtemelen 295 km. ilerledikten sonra, Gerede çıkışından Samsun-Çankırı yönüne sapın. Yaklaşık 150 km. sonra: Ilgaz-Ankara-Samsun-Kastamonu sapağına ulaşacaksınız. Sapaktan: Kastamonu istikametine döndükten sonra, 25 km. gidiyorsunuz ve solunuzda Ilgaz Dağı Milli Park girişini göreceksiniz.
Ankara yönünden gelindiğinde ise: Çankırı-Kastamonu yolu takip edilerek, Milli Park girişine ulaşılabilir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
ILGAZ DAĞI
Ilgaz dağı: Büyük Hacet (2587 metre) ve Küçük Hacet (2546 metre) tepeleri ile Batı Karadeniz bölümünün zirvesini teşkil eder. Dağların uzunluğu: 140 ile 150 km. olup, genişliği 30 ile 40 km. kadardır. Jeolojik yapısı karmaşıktır. Dağın güney yamaçları: meşeliklerle kaplıdır.
Kuzey yamaçlarının yüksek kısımlarında ise, nem serinden hoşlanan kayın ağaçları, daha aşağılarda ise, boyları 30-40 metreye ulaşan, ladin ve köknar ağaçları çoğunluktadır. Aşırı avlanmaya rağmen nesillerini devam ettiren: geyik, karaca, ayı, yaban domuzu, tilki, kurt, tavşan, keklik gibi yabani hayvanlara uygun yaşama ortamı bulunmaktadır.
Bunun yanında: orman örtüsünün meydana getirdiği eşsiz doğal güzelliklere sahiptir.
Ilgaz dağları eteklerinden doruklarına doğru değişen, çok değişik görünümlü ve çekici güzellikte: sarıçam, karaçam ve köknarın hakim olduğu ağaç türlerinden oluşan orman örtüsü ile kaplıdır. Bu orman örtüsü ve saha: zengin bir orman altı bitki topluluğu ile desteklenmektedir. Bu bitki topluluğu içinde: özellikle, orkidelere sık sık rastlanır.
Bölge: orkide bakımından Avrupa ve Orta doğunun en zengin yerlerinden biridir. Türkiye’de, 24 cins orkide bulunmaktadır. Bunların çoğu: mevsiminde gezildiğinde, Ilgaz dağlarında görülebilir. Orkidenin yumrularından salep elde edilmektedir. Her yıl: salep elde edilmek üzere, aşırı derecede ve bilinçsizce orkide toplanması, bu güzel bitkinin varlığını tüketmek üzeredir.
İyi bir koruma ile, son derece güzel ve gösterişli bu bitkiler, gelecek nesillere ve araştırma kurumlarına açık bir inceleme alanı yaratacaktır.
MİLLİ PARK
1986 yılında, Ilgaz dağlarının belli bir bölümü “Milli Park” olarak ayrılmıştır. Ilgaz, yalnızca kış sporları ve turizm için değil, her mevsim gidilebilecek bir yer. 1088 hektar büyüklüğündeki Milli Park; zengin bitki örtüsü ve hayvan varlığına sahip. Kış turizmine meraklı değilseniz, yazın da gidebilirsiniz.
“Ilgaz, Anadolu’nun sen yüce bir dağısın” diye şarkı mırıldanarak, orman içinde uzun yürüyüşler ve piknik yapabilirsiniz. Buz gibi pınarların suyundan için, enerji toplayabilirsiniz. Ancak: buranın bir özelliği daha var. Ülkemizin en uzun ve en hareketli fay hattı, Ilgaz dağlarının eteklerinden geçmektedir. (Kuzey Anadolu Fay Hattı)
Ayrıca: Baldıran vadisinde “Alabalık Üretme Çiftliği” var. Buradan alabalık satın alabilirsiniz veya burada bulunan lokantadan yararlanabilirsiniz. Burada avlanma göleti de var.
15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında, ziyaretçiler, bu sahada, sportif olta balıkçılığı yapabilmektedirler.
KAYAK ALANI
Yılın 6 ayı karlarla kaplı olan Ilgaz dağları, kış sporları imkanlarına da sahiptir.
Milli Park alanı içindeki kayak alanına: 8 km. lik dik bir asfalt yoldan çıkılıyor. Milli park içinden geçen Çankırı-Kastamonu kara yolunun Çatmalı pınar mevkiinden kuzeybatıya sapılıyor. Kış aylarında, buzlanma nedeniyle, kayganlaşan yol için hazırlıklı olmanız gerekiyor. Yanınızda: kesinlikle zincir bulunmalı ve kar lastiği kullanmalısınız.
Kayak merkezi: yaklaşık 200 metre uzunluğunda, kuzeyde 80-85 metre genişliğinde, güneye doğru daralmaktadır. Çevresi: Sarıçam ve Köknar ağaçları ile kaplıdır. Burası: Ankara Konağı olarak anılmaktadır. Ankara konağının en yüksek noktası: 1852 metredir. Bu alanın doğusu ve batısı: % 40’a varan bir eğimle alçalmaktadır.
Kayak alanı: spor turizmi için elverişli bir özellik taşımaktadır. Kayak sporu için: mevsim uzunluğu: Aralık başı ile 15 Nisan tarihleri arasındadır. Kar kalınlığı ve kalitesi uygundur. Kayak alanları: doğal çayırlarla örtülüdür ve ara ara bodur ağaçlar görülmektedir. Çevresi: Göknar-Sarıçam ormanları ile kuşatılmıştır.
PİST UZUNLUKLARI
Ana pist uzunluğu: 800-900 metredir. İkinci pistin uzunluğu ise: 750 metredir. Çocuk pistinin uzunluğu: 350-400 metredir. Bu pistlerin eğimleri: 10-28 derece arasındadır ve kayak için elverişlidir. 2 Numaralı pistin zirvesinde, 2010 metre rakımdaki “Zirve Kafe” panoramik manzaraya karşı, küçük bir mola için ideal. Hafta sonları ve tatillerde: 1 Numaralı pist gece aydınlatılıyor. Dolayısı ile, gece kayak yapmanın keyfi bir başka oluyor.
MEKANİK TESİSLER
3 tane telesiyej var. Kayak merkezinde: 900 metre uzunluğunda, çift sandalyeli telesiyej, 2 km. uzunluğunda bir teleski ve 250 metre uzunluğunda da bir baby liftten oluşan, mekanik tesisler bulunmaktadır. Özellikle: yeni kayak öğrenmek isteyenler için son derece uygun.
Zengin bitki örtüsü eşliğinde kaymanın keyfine doyum olmuyor. Uludağ ve Kartalkaya kadar kalabalık olmaması da büyük bir avantaj. Otellerden: kiralık kayak takımları bulabilirsiniz.
KONAKLAMA TESİSLERİ
Ayrıca: Türkiye Kayak Federasyonu’na ait: Ilgaz Dağı Kamp Eğitim Merkezi, 100 yatak kapasiteli Köy Hizmetleri Tesisi, 115 yatak kapasiteli Dağbaşı otel, devre mülk şeklinde yapılan Ilgaz Mountain Resort, 150 yatak kapasiteli Doruk otel, 45 yatak kapasiteli Derbent Motel, Ankara Üniversitesine ait Örsem Club, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir tesis olmak üzere, toplam 2000 yatak kapasitesi bulunmaktadır.
ILGAZ YÖRESİNİN LEZZETLERİ
Kastamonu ve Çankırı’ya yayılan Ilgaz ve Küre dağlarının bereketli toprakları, yetiştirdikleri ürünlerle de sofralara lezzet katmaktadır. 2014 yılında İtalya’da düzenlenen Salone Del Gusto’da “en eski ürün” olarak tanımlanan siyez bulguru, dünyada evcilleştirilen ilk buğday türüdür. Bu havzanın ayrıca elması ve eriği de ünlüdür. Ilgaz elmasının kaymaklı tatlısı, hoşafı ve turşusunun yanı sıra dolması da yapılır.
Gül ve halı ile öne çıkan ve dünya üzerinde haklı bir ün kazanan bu güzel ilimize birçok kez gittim.
ULAŞIM
Isparta: Ankara-Antalya bağlantılı kara yolu üzerinde bulunmuyor. Bu kara yolu üzerinde, Keçiborlu’yu geçtikten sonra: ana yoldan sapmanız gerekiyor. Ana yoldan yaklaşık 19 km. uzaklaştıktan sonra, Isparta’ya ulaşmanız mümkün.
Aslında: Ankara-Antalya arasında ulaşım düşünenler için, bu yoldan saparak Isparta’ya ulaşmak ve oradan yola devam ederek, Antalya’ya ulaşmak mümkün ve bu yol, Burdur üzerinden ilerleyen yola göre: gerek kalabalık olmaması ve gerekse daha kısa olması nedeniyle bilenler tarafından tercih ediliyor.
Bende, Ankara-Antalya arasındaki yolculuklarınız için, Isparta üzerinden Antalya’ya ulaşmanızı rahatlıkla önerebilirim.
Bu ara yol; Dereboğazı yolu olarak tanımlanıyor. Bu 138 km. lik yol; 3 yıl gibi kısa bir sürede yapılmış ve 1995 yılında hizmete açılmıştır. Bu yolun, Antalya bağlantı noktası: özellikle, şehir kalabalığına uğramadan, Side-Alanya istikametine gitmek isteyenler için çok uygun. Evet, bu yolun Antalya şehrindeki bağlantı noktası, Alanya yolu üzerinde, hemen Antalya Hava alanından sonra.
Isparta’nın bir kısım şehre uzaklıkları şöyledir.
Isparta-Ankara arası uzaklık: 422 km. Isparta-Antalya arası uzaklık: 128 km. Isparta-Burdur arası uzaklık: 51 km. Isparta-Denizli arası uzaklık: 167 km. Isparta-İstanbul arası uzaklık: 601 km. Isparta-İzmir arası uzaklık: 382 km. Isparta-Konya arası uzaklık: 264 km. Isparta-Nevşehir arası uzaklık: 487 km.
Hava ulaşımı değerlendirildiğinde: Isparta’da, 1992 yılında, hava alanı yapılmıştır. Süleyman Demirel Hava alanı: Keçiborlu sınırları içinde olup, İl merkezine 28 km. ve Burdur iline ise, 30 km. ve Antalya iline, 140 km. uzaklıktadır. Yılda, 1.5 milyon yolcuya hizmet verebilme kapasitesi vardır.
Bunun dışında: Isparta’da, demir yolu ulaşımı da bulunuyor. Ama: demir yolu ulaşımı kısıtlı.
TARİH
Bugünkü Isparta şehrinin bulunduğu yer yakınlarında, İlk çağlarda, “Baris” isimli bir kentin bulunduğu ve Isparta adının bu “Baris” kentinden geldiği düşünülmektedir. Ancak, bugünkü kent civarında yapılan araştırmalarda, böyle bir şehrin varlığına rastlanmamıştır. 14. yüzyıl Arap kaynaklarında ise, İlin bugünkü bulunduğu yöreye: “Saparta” ismi verilmektedir. Isparta adının bu sözcükten geldiği de bir olasılık.
Evet, ilin tarihine gelelim. Isparta ilinde, toplam 56 höyükte, Neolitik ve Kalkolitik yerleşimler tespit edilmiştir. Tüm höyüklerde, Tunç Çağ yerleşimleri bulunmaktadır.
Hitit döneminde: bölge, “Pitaşşa” olarak biliniyor. Daha sonra ise, Frigler; Pisidia denilen bu bölgede egemenlik kurarlar. MÖ. 334 yılında, Pisidia bölgesi, Pers egemenliğine girer. Tarihi kaynaklarda, Pisidia adına, ilk kez, MÖ. 5 yüzyılda rastlanır. Daha sonra ise, Anadolu’ya giren İskender, bu bölgeyi de ele geçirir ve MÖ. 323 yılına kadar, bu durum sürdürülür. MÖ. 133 yılında bölgede Roma egemenliği görülüyor.
Pisidia bölgesinde, özellikle İmparator Augustus döneminde, Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulur.
Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra: MÖ. 395 yılında, Isparta, Bizans imparatorluğunun bir eyaleti ve bir dini merkez haline gelir.
1204 yılında; Isparta yöresi, III. Kılıç Arslan’ın saltanatı sırasında fethedilir. I. Keyhüsrev (1204-1210) ve I. Kaykavus (1219-1237) yıllarında, yöredeki Selçuklu egemenliği iyice pekişir. Ancak, Moğol akınları sonucu Selçuklular yıkılınca, bölgede, beylikler dönemi başlar.
Bölgede: 1301 yılından itibaren, Hamidoğulları Beyliği kurulur. 1390 yılında ise, Yıldırım Beyazıt tarafından, bölge, Osmanlı yönetimine alınır. Bu dönemde: bölge, Karamanoğulları Beyliği ile Osmanlılar arasında zaman zaman el değiştirir.
16.yüzyıl başlarında: Şahkulu isyanı, bölgeyi olumsuz olarak etkiler. Şahkulu, bölgeyi yağmalar ve çok sayıda kişi öldürülür. 1511 yılında, isyan bastırılır. 16.yüzyılda, Isparta, önemli bir dokumacılık merkezi olarak tarih sahnesinde yerini alır. Halıcılık: 15.yüzyıla doğru, dış piyasalarda önem kazanmaya başlar.
17. yüzyılda: Isparta yöresini etkileyen önemli bir olay da: Haydaroğlu ayaklanmasıdır. 1645 yılında, Isparta yöresinde ortaya çıkan, Kara Haydar isimli bir şahıs: soygunlar yaparak, yöreyi uzun süre tedirgin etmiştir. Daha sonra ise, yakalanarak öldürülmüştür.
19.yüzyıl başlarında, şehir, bir veba salgını geçirir.
Bu salgın sonucunda; 200-300 kişi hayatını kaybeder. Osmanlı Devletinin son yıllarında: Isparta’nın başlıca ekonomik etkinliği: gül yağcılığı, halıcılık ve haşhaş üretimidir. Isparta’nın ihracatı da, bu ürünlere dayalıdır. 1908 yılında, İzmir’de kurulan bir şirket, halı üretiminde, Uşak’tan sonra, en büyük ağırlığı, Isparta’ya vermiştir. Burada; 2160 tezgahlık bir imalathane kurulmuştur.
Evet, Milli Mücadele sırasında bölgede yaşananlara gelince: Milli Mücadelenin en şiddetli dönemlerinde, Isparta, asker göndermenin yanı sıra, cephenin yiyecek ve giyecek ihtiyacının hemen hemen tamamını karşılar. Yiyeceklerin bir kısmı, çoğu zaman, halktan toplanan ayni yardımlarla sağlanıyordu.
Cepheye yakın illerin hemen hepsinin düşman işgalinde veya işgal tehdidinde bulunması nedeniyle, cephe gerisi: lojistik hizmetler bakımından Isparta’yı öne çıkarmıştı. Bu amaçla oluşturulan hastane hizmetleri; burada, tek asker hastanesinin temellerinin atılmasına da neden olmuştur. Yunan işgaline uğramamış nadir yerlerden biri.
GENEL
Şehir, Akdeniz Bölgesinin kuzeyinde, Göller bölgesinde bulunuyor. Ortalama rakım: 1050 metre.
Şehir: birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Şehir: Isparta-Dinar-Çivril-Uşak fay hattı üzerindedir. Buna bağlı olarak: tarihi süreç içinde, bölgede birçok deprem meydana gelmiş. Özellikle: 1875, 1890, 1901 yıllarındaki depremler; büyük ölçekleri ile, kayıtlara geçmiştir. En fazla can kaybı ise, 1914 tarihindeki depremde yaşanmıştır.
Bu depremde: bölgede, 2000 den fazla insan ölmüş, binlerce insan ise, evsiz kalmıştır. Kayıtlara göre: bu depremde, 3700 binanın yıkıldığı ve ayakta kalanların ise oturulamaz olduğu yazılıdır.
Depremin gece meydana gelmesi, ölü sayısının artmasına sebep olmuştur. Yaklaşık, 20 bin kişi, bir anda evsiz kalmıştır. Tabii, bu dönemde bir yandan da I. Dünya Savaşının sürmesi, bölgede, yoksulluk, hastalık ve benzeri sıkıntıların had safhada yaşanmasına sebep olmuştur. Takip eden dönemlerde de, çeşitli depremler olmuş ve en son olarak, 1995 tarihinde, 6.0 büyüklüğünde deprem, bölgeyi etkilemiştir.
İklim denilince: yörede, kış aylarında, kuru soğuklar sebebiyle zaman zaman Sibirya yüksek basıncı etkili olmaktadır. Yaz aylarında ise, Basra alçak basınç sistemi görülüyor. Gün içindeki sıcaklık farkları, yaz aylarında, kış aylarına nazaran daha yüksektir. Yağışlar ise, kış ve bahar aylarında olmaktadır. Yaz ve sonbahar ayları ise oldukça kuraktır.
İl arazisinin yarıya yakın bölümü, ormanlarla kaplıdır. Bunlar dışındaki alanlardaki bitki örtüsü ise, otlardır.
Isparta ilinde en önemli zirai faaliyetlerin başında, meyvecilik gelir. Elma, kiraz, kayısı, vişne ve üzüm yetiştiriciliği, meyve ürünleri arasında önemli yere sahiptir. Ülkemizde, çok büyük bir oranda başı çeken gül üreticiliği yanında, hububat, baklagiller ve endüstri bitkileri de Isparta tarımında önemli yer tutar.
Ülkemizdeki: elma ve kiraz üretiminin önemli bir kısmı, İlden karşılanmaktadır. Elmada birinci, kiraz yetiştiriciliğinde ise, ikinci sırada yer alır.
Isparta denilince: elbette, burada bulunan askeri kurumlardan da söz etmeden geçmek olmaz. Çünkü: burada bulunan askeri eğitim merkezinde; her dönem, yoğun olarak askerlik hizmetini yapmak üzere gelen asker adayları, hafta tatilinde çarşıda gezmeye çıkmış askerler, asker yakınları ve askeri malzeme satan birçok dükkan göreceksiniz.
Tüm bunlar: Isparta’da bulunan ve yaklaşık 10 bin kişi kapasiteli bir askeri eğitim birliğinde askerlik hizmetini yapan askerler ve bunların eğitiminden sorumlu diğer askeri personeldir. Bu askeri personel için: şehirde: askerlik hizmetinin yürütüldüğü büyük askeri kışla alanına ilaveten, hemen şehir merkezinde: askeri lojmanlar, Orduevi, Askeri Hastane bulunmaktadır.
Isparta Gül ve Halı Festivali: her yıl, festival komitesince belirlenen tarihlerde, 3 gün olarak kutlanmaktadır.
ISPARTA VE ATATÜRK
Atatürk, 6 Mart 1930 tarihinde Eğirdir’e ulaşır ve burada Eğirdir Gölünü ve Can adayı çok beğenir. Bunun üzerine, Can adanın tapusu, Belediye Meclisi kararı ile Atatürk’e verilir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’den Isparta’ya yolculuk yapar ve saat 11.00’de Isparta’ya gelir. Burada, büyük bir coşkuyla karşılanır ve bugünkü Atatürk Bulvarı üzerinden yürüyerek doğruca Tümen Binasına gider. Daha sonra Valiliği ziyaret eder. Her yıl 6 Mart tarihinde, Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak için kutlamalar yapılır.
GÜL-GÜL YAĞI
Yağ gülü (rose damascena): 1870 li yıllarda, Anadolu’ya, Bulgaristan’dan gelen göçmenler tarafından getirilmiştir. Isparta’da yağ üretim gülü ise, 1888 yılında başlar. Gülyağı üretimi ise, 1892 yılında “Müttüzade İsmail Efendi” isimli bir şahıs tarafından yapılır.
Bu dönemde: basit ve ilkel kazanlarla üretilmeye başlanan gülyağı, daha sonraki uzun yıllarda yaygınlaşarak, üretilmeye devam edilmiştir. 1935 yılında ise, Modern Gülyağı Fabrikasının yapılması ile, büyük ölçüde, sanayi tipi gülyağı üretimine başlanır.
Bu arada: Gülbirlik tarafından: 1958 yılında İslamköy Gülyağı Fabrikası ve 1976 yılında, diğer bir kısım gülyağı tesisleri kurularak, gülyağı üretimi şekil değiştirir. Gülyağı, günümüzde, tamamen sanayi üretimi şeklinde yapılmaktadır. Yörede: birçok, yerli ve yabancı gül işleme fabrikaları bulunmaktadır. Bu fabrikalar: toplam 15 tanedir.
Isparta yöresinde gül yağı üretimi: 1954 yılında kurulan Gülbirlik tarafından sürdürülmektedir. Gülbirlik, günlük gülyağı üretimi ile, Türkiye’nin ve dünyanın bu alanda en büyük üretici ve ihracatçı kuruluşudur.
Halen, dünyanın parfüm ve kozmetik sanayinin önde gelen kuruluşlarının gülyağı ve gül ihtiyaçları, Gülbirlik tarafından karşılanmaktadır. Tüm bunların yanında, Gülbirlik, 1998 yılından sonra, kozmetik üretimine de başlamıştır. Zaten, Isparta yöresinde; satışa sunulmuş bu ürünleri bol miktarda göreceksiniz.
ISPARTA HALI
Isparta’da halıcılık, bölgeye yerleştirilen Türk oymakları ile başlamış. Bu oymakların dokuduğu “Türkmen Halıları”, yüzyıllar boyunca, gelenekselliğini korumuştur. Ancak, son yüzyıllarda, batılı halı tüccarlarının, kendi isteklerine göre halı sipariş etmeleri yüzünden, bu gelenek etkisini sürdürememiştir.
Evet: 19.yüzyıl sonundan başlayarak: İzmir, Manisa, Kula, Uşak ve Isparta’da; Şark Halı siparişleri nedeniyle, mahalli ve geleneksel özellikteki halılar unutulmuş ve tam 100 yıldır da, dokunmamaktadır. 19. yüzyıl ortalarına kadar: Avrupalıların istedikleri halıların üretimi ve pazarlaması, Osmanlı tüccarlarının elinde bulunuyordu. Ancak: 19. yüzyıl sonlarında, Avrupalı tüccarlar bu ticareti ele geçirdiler. İngiliz tüccarlar, ip ve modellerini vererek, önce Uşak ve çevresinde halı dokutmaya başladılar. Böylece, geleneksel dokuma tarzındaki kültür değişti.
Değişen kültür ne idi?
Isparta’da halıcılığın tarihi hakkında, sizlere kısa bilgi vermek istiyorum. Isparta’da halıcılık: 1889 yılında, özel bir teşkilat ile başlamış. Kurulan özel şirket ile: iyi halılar dokunmaya başlandı. Bir taraftan okullarda tezgah başlarında çocuklara halı işlemesi öğretildi. Diğer taraftan, şirket tarafından, halıların satışında, aracılardan kurtulmak için alıcılarla doğrudan temasa geçilmeye çalışıldı.
Takip eden dönemde: 1924 yılında Isparta’da “İplik Fabrikası” kuruldu. Bu fabrika: 1943 yılında Sümerbank’a devredilmiş, 1990 yılında ise, Sümer Halı Organizasyonu içine alınan Sümer Halı Isparta Halı Fabrikası üstlenmiştir.
Bu oluşum: halı için ham madde sağlamak, halıların dokunup, tekrar fabrikada yıkanmasını sağlamak ve Türkiye pazarına satışa sunabilmek gibi tüm işlemleri yürütmektedir.
SÜLEYMAN DEMİREL
Isparta’da, bu isme çok rastlayacaksınız. Süleyman Demirel: yani ülkemizin 9. Cumhurbaşkanı: 1 Kasım 1924 yılında, Isparta şehir merkezine oldukça uzak, İslamköy’de doğdu. 1949 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesinden mühendis olarak mezun oldu. 1949-1951 yılları arasında, Amerika’da: sulama, elektrik teknolojileri, baraj inşaatı doktorası yaptı.
Evet, daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak: Süleyman Demirel, tüm hayatı boyunca, doğduğu bu topraklara, yani Isparta yöresine her türlü hizmeti yapmış biri olarak, Isparta şehri ve halkı tarafından, gerekli: övgü, sevgi, ilgi ve bağlılığı bulmuş ve bulmaktadır.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
1992 yılında kurulmuştur. Ancak, Isparta yöresinde yüksek öğrenim, 1960 lı yıllarda başlamıştır. 1976 yılında: Isparta Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi kurulmuştur. Bu Akademi, Fakülteye dönüştürüldükten sonra, 1982 yılında, Antalya’da kurulu Akdeniz Üniversitesine bağlanır.
Başta belirttiğim gibi, 1992 tarihinde bu üniversite kurulur. Başlangıçta: 12 fakülte, 2 yüksek okul ve 4 enstitüden oluşturulması planlanırken, bugün; 12 fakülte, 3 yüksek okul, 15 meslek yüksek okulu, 4 enstitü ve çok sayıda araştırma ve uygulama merkezinden oluşan büyük bir yüksek öğretim kurumudur.
Halen üniversite bünyesinde: 91 profesör, 62 doçent, 426 yardımcı doçent, 260 öğretim görevlisi, 146 okutman, 643 araştırma görevlisi bulunuyor.
Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı olarak, üniversite birimlerinin bulunduğu yerleşim yerlerindeki yurtlarda ise: 3300 kız ve 3100 erkek öğrenci barınmaktadır. Bunun dışında: üniversite bünyesinde: anfi tiyatro, basketbol sahaları, fitness salonu, halı sahalar, kondisyon merkezi, koşu parkuru, kum futbolu, voleybol alanları, mini golf sahası, spor salonu, sporcu test merkezi, tenis kulübü gibi sosyal mekanlarda bulunmaktadır.
NE YENİR
Şehirde: Isparta Fırın Kebabı denemelisiniz. Az, orta ve dilediğiniz ölçüdeki yağlılık oranında isteyebilirsiniz. 18.yüzyıl başlarında, Isparta’da yaşayan Rumlar, özel fırınlarda, yalnız erkeç etinden, kebap yapmaya başlarlar. Fırın kebabı: o günden bu güne, Isparta’nın vazgeçemediği bir yemek olur. Ancak, günümüzde, yalnızca erkeç etinden değil: damak zevklerine uygun olarak: kuzu, koyun, oğlak ve erkeç etlerinden yapılıyor.
Kekik, şalba, çiğdem vb. gibi bitkilerin hoş kokusu ekleniyor. Kebap pişirilmekte olduğu özel fırınlarda: öyle rastgele sıradan odunlarla değil; is ve alevi olmayan özel meşe odunu ve çalı kökleriyle yakılan ateş ile pişiriliyor.
Daha sade bir anlatım gerekirse: fırın kebabı: uzun şişlere geçirilmiş: kuzu, keçi, oğlak kaburgalarının pişirilmesiyle yapılan bir tür yemek. Üzüm hoşafı ile birlikte servis ediliyor. Ardından da meşhur irmik helvası tatmanız şart.
Nerede yenir? Süleyman Demirel Bulvarından, İstanbul Caddesi ve Mimar Sinan Camisini geçip, Cumhuriyet Meydanının hemen arkasındaki tarihi Bedesten Çarşısının hemen karşısında “Kebapçı Kadir” var. 1851 yılından bu yana, yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi var.
Yemek üstüne: kabak tatlısı tatmayı sakın ihmal etmeyin.
NE SATIN ALINIR
Gülbirlik tarafından, gül yağı ham maddesi ile üretilen her türlü kozmetik ürünleri bulabilirsiniz. Hatta: bunlar, set halinde satılmaktadır. Bu set içinde: gül suyu, gül kremi, gül sabunu gibi ürünler bulunuyor.
Tüm bunların yanında: elbette, gül reçeli. Kendiniz ve yakınlarınız için hediyelik olarak düşünülebilecek ve başka bir yerde bulamayacağınız orijinal ürünler bunlar.
GEZİLECEK YERLER
ISPARTA MÜZESİ
Isparta Müzesi: şehir merkezinde, İstiklal Mahallesi, Millet Caddesinde, 4 numarada bulunmaktadır. (246-2183437)
Müze binasının inşaatı: 1985 yılında tamamlanmıştır. 1989 yılında ise, Arkeoloji Bölümü eklenmiştir. 1999 yılında başlayan restorasyon çalışmaları ise, 2003 yılında tamamlanmış ve yeni düzenlenen salonlar ile birlikte, 16.283 eser bulunan müze, ziyarete açılmıştır.
Müzenin salon girişlerinde: Aksu ilçesindeki Timbriada, Sofular ve Senitli Yaylasında bulunan Pisidia mezar taşlarının örnekleri var. Arkeoloji Salonunda: 1989 yılında, Atabey ilçesinde, Göndürler Höyüğü mezarlığında yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan, 5 adet küp mezar canlandırılmış.
Bu salonda: Aksu Zindan Mağarası önünden getirilen Eurymedon heykeli, mermer heykeller ve Senirkent Yassıörende bulunan Geç Arkaik dönem, Greko-Pers (MÖ.530-510) mezar stelleri sergileniyor.
Salondaki vitrinlerde ise, sırası ile: gaga ağızlı testiler, taş baltalar, idoller ve bronz yüzük, küpe, iğne gibi süs takıları, pişmiş toprak eserler, kandiller, figürinler sergileniyor. Bu salonda: 7’Nolu vitrinde: müzenin sahibi olduğu iki define sergileniyor.
Eğirdir definesi, 374 adet Osmanlı altın sikkesinden oluşuyor. Eğirdir’de bulunan ve Burdur’a götürülen define, 1989 yılında, Burdur Müzesinden Isparta Müzesine getirilmiş. Diğer define ise, 1995 yılında, Karaağaç Mahallesinde, Cami inşaatı sırasında, temel kazımı sırasında bulunmuş ve müzeye getirilmiş. Definede: 468 adet Osmanlı gümüş sikkesi var.
Etnografya Salonu
Bu salondaki vitrinlerde sergilenenler şunlar: Aydınlatma araçları, giysiler, işlemeler, takılar, saat ve köstekler, tespbihler, ağızlıklar, kaplar, kahve kültürü ile ilgili malzemeler, ölçü-tartı aletleri, silahlar ve topak ev sergileniyor.
Halı Salonu
Isparta çevresine ait geleneksel halılar, kilimler, cicimler, zililer sergileniyor.
Ön ve Arka Bahçe
Ön bahçede, Sidemara lahit parçaları, Yassıören mezar stelleri ve ostotek örnekleri sergileniyor. Arka bahçede ise, Pisidia bölgesi mezar taşları örnekleri ve mimari parçalar, Yunanca kitabeler, İslami mezar taşlarından oluşan zengin bir koleksiyon sergileniyor.
KUTLUBEY (ULU) CAMİ
Şehir merkezindedir. I. Murat döneminde yaşamış ve yararlılıklar göstermiş Osmanlı komutanı olan Kutlubey’den adını almıştır. Bu caminin bulunduğu yerde: 1429 yılında bir cami varmış. Bu caminin çürüyen kısımlarının yenilenmesi çalışmaları sırasında, tavanı taşıyan direklerin çoğunun çürümüş olduğu görülünce, caminin yıkılıp yenisinin yapılmasına karar verilmiş.
Bunun üzerine, Padişah II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı hatırasına, İstanbul’da bulunan Ayasofya’ya benzer: kagir ve çok kubbeli bu cami yapılmış. İnşaat: 1904 yılında tamamlanmış. Ancak, yapılan bu cami: 1914 yılındaki depremde yıkılmış. Bunun üzerine, 1922 yılında, bugün görülen cami yapılmış. Petek üstünde yükselen külah, kurşun kaplamalıdır.
HIZIRBEY CAMİSİ
Keçeci mahallesindedir. Hamidoğulları Devletinin kurucusu Feleküddin Dündar Beyin oğlu Hızırbey tarafından yaptırılmıştır. Yapım tarihi olarak, 1325 yılı değerlendirildiğinde, ildeki en eski cami olduğu ortaya çıkıyor. Cami küçüktür. Dört duvarı taş, içi ahşap, çatısı toprak dam, minaresi kövkeden yapılmıştır.
1881 yılında damı yıkılarak, çatı biraz daha yükseltilmiştir. 1887 yılında minaresi harap olmuş ve 1911 yılında, cami tamamen onarılmıştır. 1969 yılında yeniden bir onarımdan geçirilmiş ve bugünkü halini almıştır.
FİRDEVS PAŞA CAMİSİ (MİMAR SİNAN CAMİSİ)
Üzüm pazarı civarındadır. Isparta’nın en eski camilerinden biridir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Isparta Valisi Firdevs Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek kubbelidir. Kitabesi bulunmamakla birlikte, 1565 yılında yapıldığı düşünülmektedir. Mimar Sinan eserleri arasında yer almaktadır.
Cami: kesme taştan yapılmıştır. Caminin giderlerinin karşılanması için, 1561 yılında, Firdevs Paşa tarafından, bir de bedesten yaptırılmıştır.
BEDESTEN (FİRDEVS BEY BEDESTENİ)
Mimar Sinan camisine gelir sağlamak için, Isparta Valisi Firdevs Bey tarafından, 1561 yılında yaptırılmıştır. Yapı: düzgün kesilmiş taşlarla yaptırılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda uzanır ve her iki yönden, birer girişi vardır. Çatısı: 1967 yılında onarım görmüş ve ahşap çatı ile kaplanmıştır. Halen içindeki dükkanlar faaldir.
ATABEY GAZİ ERTOKUŞ MEDRESESİ
Selçuklular döneminde, I. Alaaddin Keykubat zamanında yaptırılmıştır. Yapım yılı olarak: 1224 düşünülüyor. Medresenin taşları: Agrai ve Seleukeia Sidera harabelerinden getirilmiştir. Yapı: kapalı tip medrese türüne girer. Dış avlu, iç avlu ile türbe ve medrese odalarından oluşuyor. Medresenin hücreleri, zemin kattadır ve üzeri kubbelidir. İç avluda: bir havuz ve üstünde ortası açık bir kubbe var.
Medresenin içinde hiçbir dekor yok. Yalnızca taş mihrabı ile, Anadolu Selçuklu eserlerinin nadir örneklerinden biridir. Medrese, 1993 yılında restore edilmiştir.
AYA BANİYA (AYA PAYANA) KİLİSESİ
İl merkezinde, Turan mahallesindedir. 1750 yılında yapılmıştır. 15 x 26 metre ölçülerindeki yapının, 3 giriş kapısı var. Tavanı ahşaptan yapılmış, dışı harçla sıvanmıştır. 1999 yılında kilisenin çatısı, tamamen yenilenmiştir.
AYA İSHOTYA (YORGİ) KİLİSESİ
İl merkezinde, Doğancı mahallesindedir. Yapım tarihi: 1857 yılıdır. Bununla ilgili olarak giriş kapısı üzerinde bulunan, kitabe, Isparta Müzesinde sergilenmektedir. Narteksin önündeki çan kulesinin çanı, günümüzde Isparta Müzesinde sergileniyor. Çanın yapım tarihi olarak: 1903 yılı yazılı
GÖLCÜK TABİAT PARKI
İl merkezi, Yakaören köyündedir. İl merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Asfalt yolla ulaşım imkanı bulunmaktadır. Isparta ve yöre halkının; günübirlik dinlenme, eğlenme ve spor ihtiyaçlarını karşılayan bir yöre. 1991 yılında, Tabiat Parkı olarak tescil edilmiştir. Rakım: 1380 metredir. Krater çukurunun su ile dolmasıyla oluşmuş bir krater gölüdür. Gölün çevresi, 150-300 metre yükselen ve volkanik küllerle kaplı tepelerle çevrelidir. Daireyi andıran gölün çapı: 1500 metre, derinliği ise, yer yer 32 metreyi bulur.
Göl genelde yağmur suları ve dipten kaynayan kaynaklarla beslenir. Son yıllarda gölün suyunda biraz azalma gözlenmektedir. Göl kapalı havza olmasına rağmen suyu tatlıdır. Göl de az da olsa balık vardır. Gölün kenarından 3-5 metre açılınca suyun birden derinleştiği görülür. Gölün çevresi, DSİ tarafından tamamen ağaçlandırılmıştır.
Göl kıyısında, piknik için tüm alt yapı tesisleri var. Bir restoran binası ve bir de küçük kır gazinosu bulunuyor. Göl ve çevresi, 1998 yılında, Turizm Bakanlığı tarafından, Turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Çünkü, burası Nemrut kalderası ile birlikte ülkemizin iki kalderasından (kaldera, patlama krateridir) biridir. Batı Anadolu’nun tek kalderasıdır. Bu nedenle korunması gereken bir yerdir.
MİLAS MESİRELİĞİ
İl merkezine, 10 km. uzaklıktadır. Yakaören köyü sınırları içinde kalıyor. Asfalt bir yolu vardır. Doğal güzellikleri ile ünlüdür. Gölcük’ün eteklerinde bulunuyor.
KOVADA MİLLİ PARKI
Eğirdir gölü regülatöründen çıkan su fazlası, bir kanal aracılığı ile Kovada gölüne dökülür. Kovada gölü, dekarstik çukurlarının su ile dolması sonucu oluşmuştur. Ancak eskiden çok daha küçük iken, Eğirdir gölünün fazla sularının akıtılmasıyla büyümüştür. Kovada gölü ve çevresi, 1970 yılında, milli park olarak ilan edilmiştir. 1992 yılında ise, I. Derece doğal Sit alanı olarak koruma altına alınmıştır.
Buranın en önemli özelliği: regreasyonel kullanıma uygun olan doğal kaynaklardır. Göl: 9 km. genişliğinde ve oldukça sığdır. Çevresi ise: 21 km. dir. Derinliği: 6-7 metredir. Gölün suyu tatlıdır, bulanmaz, bu nedenle gölde bol balık yaşar. Sazan, kadife ve tatlı su levreği ile tatlı su ıstakozu bulunur. Gölün batı yöresi dışındaki bölümü sazlık ve kamışlıktır.
Burada, ziyaretçiler: kampçılık, yürüyüş, manzara seyretme ve tırmanma aktivitelerini yapabilirler. Göl çevresinde: yaban hayvanları, yaban domuzu, sansar, porsuk, tilki, tavşan ve ağaç sincapları bulunur. Bölgede: 153 su kuşu tespit edilmiştir. Kuşlardan: yaban ördeği, kaz, angut, keklik ve çulluk en çok rastlanan kuş çeşitleridir.
AYAZMANA MESİRELİĞİ
İl merkezine, 2 km. uzaklıkta, güneydoğudadır. Halıkent Mahallesinin yanı başında dağın eteklerinde. Asfalt bir yolla gidilmektedir. Burada: soğuk suları ve yüzlerce yıllık kestane ağaçları bulunur. Piknik için tüm altyapı düzenlemeleri vardır.
KARACAÖREN BARAJI
Isparta-Antalya kara yolu üzerinde, yol boyunca bu barajın oluşturduğu göletin güzelliğini görebilir, tesislere uğrayarak balık yiyebilirsiniz. Baraj Aksu ırmağı üzerinde 1989 yılında yapılmıştır. Baraj setinin üzerinden Isparta-Antalya kara yolu geçer, baraj göletinde tatlı su çiftliklerinde balık üretimi yapılmaktadır.
GÖKÇAY
Şehir merkezinde, Huzur Evi karşısındadır. Tarihe yön vermiş, Türk büyüklerinin, bilim adamları ve halk ozanlarının yer aldığı, Türk Tarih Yolu, otağ çadırı, Yörük çadırları, köşkleri, yeşil alanları, havuzları, sandal gezisi yapılabilen göleti ile, gezip görebileceğiniz güzel bir yer. Piknik yapmak da mümkün.
KİRAZLIDERE MESİRELİĞİ
Hisartepe yamaçlarındadır. Şehri kuşbakışı gören, çevresi bağ ve bahçelerle kaplı ve lokantası da bulunan, bir dinlenme yeridir. Özellikle, yaz aylarında, panoramik görüntüye sahip olması nedeniyle tercih edilir.
DAVRAZ
Yine bu sitede, “Davraz” başlığı ile ayrıntılı tanıtım yazısını bulabilirsiniz.
KAPIKAYA
Merkeze bağlı, Güneyce ve Çukurca köyleri arasında, Güneyce köyüne 5 km. uzaklıktadır. Şehir, Helenistik dönemde kurulmuştur. Güney tarafı surla çevrili, kuzey tarafı ise yüksek bir kayalığa dayanmıştır. Kente girişte: iki yandaki kayalara nişler oyularak, ostotekler yapılmıştır. Doğu ve batı yamaçlarında ise, teraslar oluşturularak, yapılar yerleştirilmiştir.
Güneydeki geniş düzlükte: 5 oturma basamaklı, at nalı şeklinde toplantı alanı var. Bunun doğusunda ise, kentin en büyük binası bulunuyor. Ayrıca: tapınak olduğu düşünülen, haç planlı bir şapel var. Bunlar dışında: lahit mezar ve kapağı üzerine mezar sahibinin işlendiği iki lahit kapağı ve heykeller var. Heykellerin bir kısmı: Isparta Müzesine taşınmış ve orada sergileniyor.
Kentin güneybatısında ise, bir mağara var. Bu mağaranın muhtemelen, kutsal bir alan olduğu düşünülüyor.