KASIMPAŞA
Fatih dönemi sonrasında İstanbul Kasımpaşa vadisindeki iskanın hızlandığı görülür. Kıyı kesiminde kurulan Tersane ve Ok meydanında yapılan düzenleme çalışmaları: bağ ve bostanlarla kaplı Kasımpaşa vadisinin hızla yerleşime açılmasına sebep oldu.
Fatih Sultan Mehmet dönemine, Kasımpaşa’nın Beyoğlu’na doğru yükselen yamaçları ise mezarlık alanı olarak kullanılmak üzere ayrıldı. Bu durumun muhtemelen, Galata’da bulunan gayrimüslim yerleşkesinin yeni iskana açılan Kasımpaşa’ya doğru büyümesi ve onunla birleşmesini önlemeye yönelikti.
Yörenin bir diğer özelliği de Osmanlı donanmasının merkezi olmasıdır. 16’ncı yüzyılda burada Osmanlı imparatorluğunun ana tersaneleri bulunuyordu. Ayrıca yine bu bölgede bulunan İstanbul’un en görkemli saraylarından “Aynalıkavak Sarayı” vardı ve çok ünlüydü.
Burada Tersanelerin kurulmasıyla, bölge “Tersane Has bahçesi” olarak isimlendirilmiş ve zamanla yapılan kasırlar, tam bir sanat harikası olarak bölgeyi süslemiştir. Tersane nedeniyle, bölgede yapılan bina gurubuna “Tersane Sarayı” denilmiştir. Ancak, bu yapı gurubundan günümüze sadece yukarıda sözünü ettiğim “Aynalıkavak Kasrı” ulaşmıştır.
Semtin isminin kökenine gelince: Kanuni Sultan Süleyman’ın komutanlarından olan “Güzelce Kasım Paşa”: I. Viyana kuşatmasında savaşmış ve 1530 yılında Buda şehrinin savunmasında görev almıştır. Bu yüzden, Kanuni, yerleşmesi için Haliç’in kuzey sahilindeki bu bölgeyi “Kasım Paşa” ya vermiş ve bölge onun ismiyle anılmaya başlanmıştır. Güzelce Kasım Paşa, semtte bir cami ve medrese yaptırmıştır.
Kasımpaşa Tersaneleri
İstanbul’da ilk tersane, Haliç kıyısında Kasımpaşa’da kurulmuştur.
Haliç’in seçilmesinin başlıca sebepleri: Haliç’in rüzgar almaması ve derin olmasıdır.
İstanbul tersanesi: Haliç’in kuzey kıyılarını kaplamıştır ve Akdeniz’in en büyük tersanesi olmuştur.
İlk önceleri askeri işlevi olan tersane, Cumhuriyetten sonra yük ve yolcu gemisi yapımına yönelmiştir.
Günümüzde: Haliç’te Kasımpaşa’dan başlayıp, Hasköy’e kadar uzanan kıyıda: askeri ve kamu sektörüne ait 4 tersane bulunmaktadır. Özel tersaneler ise, Tuzla’ya taşınmıştır.
Bölgedeki en büyük tersane: Sultan I Selim zamanında, Kasımpaşa ve Hasköy arasında kurulmuştur. Tersane inşaatına 1515 yılında Kaptan Paşa Cafer Paşa zamanında başlanmıştır.
Bu tersane, Kanuni Sultan Süleyman döneminde iyice genişletilmiştir.
Ayrıca: Güzelce Kasım Paşa tarafından tersane çevresine: cami, medrese, hamam gibi tesisler yapılmıştır.
Güzelce Kasım Paşa nedeniyle, tersanenin ismi “Kasımpaşa Tersanesi” olmuştur.
1571 yılında İnebahtı yenilgisinden sonra Sultan II Selim tarafından, buraya yeni bir tersane yaptırılmıştır. Sekiz kemerli ve Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan bu tersaneye, diğer tersaneden ayrılması için “Yeni Tersane” ismi verilmiştir.
Böylece, Haliç’in kuzey kıyısında, Azapkapı’dan Hasköy’e kadar geniş bir bölge, tersanelerle dolmuştur.
Gelelim günümüze
Tarihi İstanbul tersanelerinden, günümüze çok az yapı kalmıştır.
Osmanlı döneminde “Tersane-i Amire” adıyla faaliyet gösteren tersane, tarihi süreçte bölünerek günümüzde 3 bölüme ayrılmıştır. Bunlar: Haliç, Camialtı ve Taşkızak tersaneleridir.
Haliç Tersanesinde: günümüzde İstanbul şehir hatları vapurlarının bakım ve onarımları yapılıyor.
Taşkızak Tersanesinde: 1827 yılında ilk yüzer havuz yapıldı. Aynı yıl ilk buharlı gemi üretildi. 1886 yılında ise ilk denizaltı gemileri inşa edildi. Bugün burada bulunan tarihi 3 kuru havuz günümüze dek kullanılmaktadır.
Camialtı ve Taşkızak tersaneleri: 2013 yılında “Haliç Port” denen Haliç Yat Limanı ve Kompleksi isimli bir projeye dahil edilmiştir. Son durumunu bilmiyorum.
Yine duyduğuma göre, tersanelerin bulunduğu bu alanda “Bilim Merkezi” yapılacakmış.
BEDRETTİN MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 2 km uzaklıktadır.
Mahalle: Şişhane ve Kasımpaşa arasındadır. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Gelibolu yarımadasından, Haliç Tersanesinde çivici olarak çalıştırılmak üzere getirilen Romanlar, bu mahalleye yerleştirilmiştir.
Son yıllarda mahalle Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü burada İstanbul’un fethinden sonra 1513 yılında Osmanlının ilk kurduğu yerleşim yeri vardır. Semtin gelişimi tersane kurulmasıyla başlamış ve hızla devam etmiştir. Mahalle ismini “Şeyh Bedrettin” den almıştır.
BEDRETTİN CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa Bedrettin Camii Sokaktadır.
Sultan II Beyazıt döneminde, Kaptan Bedrettin Mahmut Reis tarafından, 1509 yılında yapılmıştır. Caminin tek şerefeli minaresinin kaidesinde 1878 yılı yazılıdır. Bu minare orijinal haliyle günümüze ulaşmıştır.
Minare: kesme taştan, kare bir küp üzerine yerleştirilmiştir. Yuvarlak gövdelidir. Korkuluğu demir parmaklıklıdır. 1998 yılındaki onarım sırasında, cami, minare hariç tamamen yeniden yapılmıştır. Caminin onarımı sırasında, eski bir mihrap bulunmuş, o da camiye yerleştirilmiştir.
LOHUSA SULTAN TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Refik Saydam Caddesindedir.
Türbe önündeki kitabeye göre, Lohusa Sultan, 1647 yılında vefat etmiştir, ancak hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgi yoktur. Türbe yapısı: yol kenarında, kare planlı, kubbelidir. Ayrıca işçiliği göz alıcı şekilde güzeldir. Binanın üstünde küçük bir kurşun kaplı kubbe bulunur. Türbede günümüzde üç tane sanduka bulunmaktadır. Bu sandukaların kimlere ait olduğu bilinmemektedir.
1940’lı yıllarda, Küçük Mezaristan kabristanı içinde bulunan türbe, bölgede yol ve park çalışmaları sırasında Evliya Çelebi’ye ait olduğu tahmin edilerek yıkılmadan bırakılmıştır.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde türbe hakkında şöyle bir rivayetten söz eder “Sultan III Mehmet, 1596 yılında sefere çıktığında, eşi hamile olan bir asker de sefere çağırılır.
Asker, savaştan döndüğünde, eşinin birkaç gün önce öldüğünü öğrenir. Üzüntüyle mezarı başına gider. Ziyareti sırasında, mezarda bebek sesi duyar.
Çocuğun yaşadığı anlaşılır ve mezar açılır. Rivayete göre, küçük bebek ölü annesini emerken bulunur. Annesi lohusa Sultan olarak evliyalaştırılır ve çocuk da Sultan III Mehmet tarafından saraya aldırılır, büyüyünce ünlü bir alim olur, lakabı ise “Meyyitzade” yani ”ölüden doğan” olur. Daha sonra Lohusa Hatun’un mezarı ise türbe yaptırılır.
Başkaca rivayetler ve efsaneler de anlatılıyor. Evet, türbe günümüzde “Saliha Hatun Türbesi” veya “Rahime Hatun Türbesi” olarak bilinmektedir. Osmanlı döneminde çocuğu olmayan kadınların en çok uğradığı türbelerden biridir. Türbe özellikle “Çocuğu olmayan kadınlar” tarafından ziyaret edilmektedir.
AYNİ ALİ BABA TEKKESİ-TÜRBESİ
İstanbul Kasımpaşa Ayni Alibaba Sokağındadır.
“Ali Kuzu Tekkesi” olarak da bilinir. Bu eski ve metruk yapı, Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırılmıştır. “Çürüklük Tekkesi” olarak da bilinir. 1902 yılında Şeyh Mehmet Ensari tarafından yeniden inşa edilmiştir. Zemin kat duvarları moloz taş, birinci ve ikinci kat duvarları ahşaptır.
Tekkenin içinde, güneydoğu kısmında türbe vardır. Türbe: dikdörtgen planlıdır ve iki cephesi yuvarlak kemerli pencereler ile çevrilidir. İçi mavi fayans kaplıdır. Türbede: Ayni Ali Bama ve Şeyh Mehmet Ensari’nin ahşap sandukaları vardır.
(Bir not: Şeyh Mehmet Ensari’nin mezarı aslında Kulaksız Mezarlığındadır.) 1980 yılında tekke yapısı: Şeyh Muhyiddin Ensari’nın kızı mimar Fahrünissa Ensarı tarafından yapılan projeye uygun olarak restore edilmiştir.
KASIMPAŞA SOSYAL TESİSİ
Evliya Çelebi Caddesinde Cezayirli Hasan Paşa Parkı içindedir. Haliç Tersanesiyle komşudur.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2004 yılında yapılmış Sosyal Tesis halkın kullanımına açılmıştır. Tesiste 600 metre karelik açık alan ve 250 metre karelik restoran bölümü vardır. Aynı anda 325 kişiye hizmet verilebilmektedir.
CAMİİKEBİR MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
KASIMPAŞA BÜYÜK CAMİİ
Kasımpaşa Cami Sokaktadır. Cami aynı zamanda “Cami-e Kebir” yani “Büyük Cami” olarak da bilinir.
Ahşap cami, 1540 yılında Güzelce Kasım Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Caminin kıble duvarı, eskiden büyük kayıkların Piyele Paşa’ya ulaşması için genişletilen kanala bakıyordu. Bu dere yatağı, 19’ncu yüzyılda dolmuş ve günümüzde Bahriye Caddesi olarak isimlendirilmektedir.
Ancak bu cami, 1702 yılında yangın sonucu tamamen yok olur ve 1708 yılında Sultan III Ahmet tarafından yenilenir. 1721 yılında cami yeniden Feyzullah Bey tarafından yenilenir. Yeniden yaptırılan cami de yine yangın sonucu harap olur. Bunun üzerine, Sultan Abdülaziz, 1864 yılında camiyi tamir ettirir.
Bu yeni yapılan cami: kare planlı, tek kubbeli ve 2 minarelidir. İkinci minare, sonradan yani bu onarım sırasında eklenmiştir. Çünkü daha önce bir vezir camisi olarak tek minareli inşa edilen cami, bu tarihte Padişah tarafından yeniden yapılınca 2 minareli padişah camii haline getirilmiştir.
Burada minarelerle ilgili ilginç bir durum var. Minareler Arap mimarisi örneklerinde olduğu gibi üstü kapalı yapılmıştır. Çünkü Kasım Paşa’nın Mısır valiliğine gönderme yapılmıştır. Ancak bu minareler onarımlar sırasında yok edilmiştir. 2006 yılında ise minareler yine eski haline getirilmiştir.
Gelelim caminin mimari özelliklerine:
Cami kare planlıdır. Merkezi kubbelidir. Kütlesi, dört ana kemere oturmuştur. Dışarıdan bakıldığında bir küp gibidir. Caminin önünde, giriş revağı vardır. Minber ve vaaz kürsüsü mermerdendir. Mermer mihrabın iki yanında: 19’ncu yüzyıl sonunda Salih Paşa tarafından hediye edilmiş, 10 tane şamdan sıralanmıştır.
Caminin iç bölümü, 19’ncu yüzyılda kalem işleriyle süslenmiştir. Kubbe içindeki madalyonların içinde ise, gül demetleri vardır. Yekpare mermer sütunlar üzerinde, hünkar mahfeli yükselir. Caminin önünde bir şadırvan bulunmaktadır.
Bu şadırvan, 1870 yılında Baş yoklamacı Ömer Efendi tarafından, annesi Esma Hanım için yaptırılmıştır. Avluda bulunan çeşme, 1737 yılında Feyzullah Efendi tarafından yaptırılmıştır.
Cami son olarak 1991 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
İstanbul Kasımpaşa Büyük Camiine çok yakındır.
Mermer kitabesi vardır. Kitabesine göre, 1780 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kitabenin orta kısmında, üst üste yerleştirilmiş, iki tane vazo içinden çıkan çiçek motifleriyle dekore edilmiştir.
Kitabenin üstünde, yan yana üç tane kabartma fener motifi bulunur, ortadaki diğerlerinden büyüktür.
Çeşme, kesme taştan ve Barok üslubunda yapılmıştır. Üstü düz çatı ile örtülüdür. Haznesi harap durumdadır. Ön cephesi mermer kaplıdır. Yüksek mermer cephesinin üstü bir saçakla kapatılmıştır. Çeşme bulunduğu sokağın zemini yükselince, yol seviyesinin altında kalmıştır.
Çeşmenin önünü, günümüzde merdivenle inilmektedir. Çeşme 2013 yılında onarılmış ve şebeke suyu bağlanmıştır. (Son bir not: Cezayirli Hasan Paşa, Kasımpaşa semtinde, bu çeşmeye ilaveten birkaç çeşme daha yaptırmıştır, ancak bunlar günümüzde harap haldedir.)
KASIMPAŞA BÜYÜK HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Tabakhane Caddesindedir. Potinciler Sokaktadır.
Hamam: 1540 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Kadın ve erkekler için ayrı bölümler vardır. 2017 yılında hamamda büyük bir yangın meydana gelmiş ve hamam büyük ölçüde hasar görmüştür.
TARİHİ KIZILAY MEYDAN HAMAMI
İstanbul Kasımpaşa Kızılay Meydanı Dörtkuyu Caddesi Sarnıç Sokaktadır.
Hamam, 1800’lü yıllarda yaptırılmıştır. Çifte hamamdır yani kadınlar ve erkekler bölümleri vardır. Çifte hamamlar genellikle sırt sırta inşa edilmiştir, erkekler kısmı kuzeye, kadınlar kısmı güneye yerleşmiştir. Erkekler ve kadınlar kısmı birbirinin simetriğidir. Birbirinden farkları, giriş kısımlarının değişik şekilde düzenlenmesidir. Soyunmalık kısmı üstü kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ortasında aydınlık feneri bulunur.
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KIŞLASI-KALYONCULAR KIŞLASI
Kışla, Osmanlı imparatorluğunda modern kışla mimarisinin ilk örneklerinden birisidir. Kasımpaşa iskelesindedir.
Kışla binası: 1782 yılında Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından kendi imkanları ile yaptırılmıştır. Zemin ve iki kattan oluşan kışla binasının avlusunda, Cezayirli Gazi Hasan Paşa kışlası camisi vardır. Kışlada toplam 99 oda bulunmaktaydı. Deniz erlerinin eğitimi için, kışla binası yaklaşık 100 yıl boyunca kullanılmıştır.
Bina: II Meşrutiyetten sonra, “Evsad-ı Cedide Mektebi” isminde, acemi deniz erlerinin eğitimi için kullanılmıştır. Daha sonra burada Deniz Talim Taburu ve Deniz Talim Alayı yerleşir.
Kışlayı yaptıran “Palabıyık” lakaplı Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile ilgili ilginç bir ayrıntı: evcilleştirdiği bir aslan ile dolaşıyordu.
1790 yılında öldüğünde çok az bir serveti vardı, çünkü mal varlığının hepsini kamu binaları (örneğin bu kışla gibi) yapımında harcamıştır. Maalesef günümüzde mezar yeri bilinmemektedir.
Kışla: 1813 ve 1882 yıllarında onarım görmüştür. Bu onarımlarda: birinci ve ikinci katlar arasındaki tuğla duvarlar yıkılarak genişletme yapılmıştır. Böylece koğuşlar 100 kişi kapasiteli yapılmıştır.
1950 yılındaki onarımda ise, döşemeler betonarme olmuş, kapı ve pencereler değiştirilmiştir.
2009 yılında yapının son restorasyonu, İl Özel İdaresi tarafından yapılmıştır.
Gerek kışla ve gerekse caminin restorasyon çalışmaları sırasında, Yıldız Teknik Üniversitesinden bilirkişi olarak kışlanın taşıyıcı sistemi hakkında rapor talep edilmiş, raporda: kışlanın taşıyıcı sisteminin 1966 yılındaki restorasyonda betonarmeye dönüştürüldüğünü yani özgün yapı malzemesinin kalmadığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak ise, kışlanın betonarme olarak yeniden inşa edilmesinin en doğru tercih olacağı bildirilmiştir. Böylece yapı hakkında, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulu tarafından yıkım için izin verilmiştir. Bunun üzerine Kuzey Deniz Saha Komutanlığı bünyesinde olan kışla binası sessiz sedasız yıkılmıştır.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA KIŞLA CAMİİ
İstanbul Kasımpaşa İskele Caddesi üzerinde, Kalyoncular Kışlası içindedir.
Cami: Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Kalyoncular Kışlası yaptırılırken, 1782-1783 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemin barok anlayışına uygun yapılmıştır. Harime geçişi sağlayan kapı üstünde: kitabe vardır. Harim kısmı üstü kurşun kaplı bir kubbe ile örtülmüştür.
Kubbe içi kasnakta: bitkisel ve geometrik desenli kalem işi süslemeler vardır. Mahfilin ahşap tavanının yıldız motifli göbeği vardır. Hünkar mağfilinin demir şebekesi, altın yaldızlıdır.
TURABİ BABA TÜRBESİ
Turabi Baba Caddesinde Kasımpaşa Camisinin denize bakan tarafındadır.
Mehmet Turabi Efendi: Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden birisidir ve aynı zamanda bir Şeyhtir. 1812 yılında ölmüştür. Ölmeden önce, bir tekke ve yanına türbesini yaptırır. Ancak 20’nci yüzyılda çıkan bir yangın sonucu tekke tamamen yanar, türbe kurtulur.
Türbe: düz çatlı ve dikdörtgen planlıdır. Türbenin Haliç’e bakan cephesinde bir çeşme ve onun her iki yanında üçer pencere vardır. Türbenin içindeki tavan: eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır.
Burada, Tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmıştır. Böylece, hiçbir yapıda görülmeyen orijinal bir mimari ortaya çıkmıştır. Türbe içinde, Turabi Baba ile birlikte, 13 mezar bulunmaktadır.
Tekke binası her ne kadar günümüzde olmasa da, biraz değinmekte yarar var. Çünkü tekke binası, İstanbul’un işgali sırasında, milli mücadele için asker ve cephane toplanmasında önemli bir merkez olarak kullanılmıştır. Daha sonra Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasının ardından, bina Kasımpaşa Güreş Kulubü binası olarak kullanılmış ve 1927 yılında buradan yetişen genç güreşçiler Dünya Şampiyonu olmuştur.
Bunun üzerine Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: gençlere okunması için “Gençliği Hitabesi” ni tekkeye gönderir ve hitabe okunarak törenle tekkenin duvarına asılır.
1975 yılında büyük bir yangın yaşanır, bina yangında hasar görür, sonrasında ise bakımsızlık nedeniyle çöker, ancak türbe sağlam kalarak günümüze ulaşır. 2007 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından, Tekke binası aslına uygun olarak yeniden yaptırılır ve “Turabi Baba Kütüphanesi” olarak hizmete açılır.
BAHRİYE NEZARETİ BİNASI-KUZEY DENİZ SAHA KOMUTANLIĞI BİNASI
Turabi Baba türbesine 150 metre mesafededir. Turabi Baba Caddesi Cezayirli Hasan Paşa Parkındadır.
Burası aynı zamanda: “Bahriye Nezareti Binası” yani “Divanhanesi” olarak da bilinir. Kasımpaşa bölgesinde tarihi süreçte toplam 5 tane Divanhane binası yapılmış, bunlardan sadece 1 tanesi günümüze ulaşmıştır. Eskiden Bahriye Nezareti Dairesine “Divanhane” denirdi.
1839 yılında Tanzimattan sonra bahriyede geniş ıslahat hareketlerine girişilmiştir. Bunların başında ise, Osmanlı devlet teşkilatında olan Kaptanpaşalık müessesi bitirilmiş ve yerine 1867 yılında “Bahriye Nezareti” kurulmuştur. İlk Bahriye Nazırı Hakkı Paşa’dır.
Bina
Bina: Sultan Abdülaziz döneminde, 1864-1868 yılları arasında Mimar Sarkis Balyan tarafından inşa edilmiştir. Bina: kurmay subay yetiştirmek üzere “Erkan-ı Harbiye-i Bahriye Mektebi” yani “Deniz Harp Akademisi” olarak kurulmuştur.
Bina: denize çakılan 7 bin kazık üzerine yapılmış dolma alana inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlıdır ve merkezindeki kare sofa ile sofanın çevresinde yerleştirilmiş mekanlardan oluşur. Cephede ve sofanın altında: at nalı biçimli kemerler ve sütun başlıkları görülür.
Bunlar yapıya Oryantalist bir hava verir. Bina 2 katlı olup, uzun kenarı, Haliç kıyısına paralel yerleştirilmiş, dikdörtgen bir kütleye sahiptir. Ortasında: camla örtülü dikdörtgen bir iç avlu bulunur. Birinci katta: Haliç cephesine bakan bölümde, Hünkar Dairesi oluşturulmuştur.
Bahriye Nazırları ise, binanın “Hünkar Dairesi” nde çalışmışlardır. Hünkar Dairesinde büyük salondaki 134 metre olan halı, 1898 yılında Hereke Fabrikasında dokunmuştur.
1877 tarihinde toplanan İstanbul Konferansı müzakereleri bu binada yapılmıştır. Cumhuriyet döneminde, İngilizlerle yapılan Musul Müzakereleri de burada yapılmıştır. Bu toplantılar, Hünkar Dairesinin Kasımpaşa iskelesi tarafındaki köşe salonunda düzenlenmiştir.
1926 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk “Denizaltıcılık Kursu” burada açılmıştır.
1953 yılında, bina “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı” binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.
AYNALIKAVAK KASRI
İstanbul Kasımpaşa Camiikebir Mahallesi Aynalı Kavak Caddesindedir. Taşkızak Tersanesinin arkasında Haliç’in kıyısındadır.
Bizans döneminde, yemyeşil bir mesire yeri olan bu alan o dönemde “Pegai” yani “Kaynaklar” ismiyle bilinmektedir ve buna bağlı olarak, bölgenin suyunun çok bol olduğu anlaşılmaktadır. Bizans imparatorları, burayı dinlenme yeri olarak kullanmıştır.
Fetihten sonra ise, Fatih Sultan Mehmet’den başlayarak, birçok padişah da buraya ilgi göstermiştir. Ardından: Osmanlı devlet tersanesi’nin Kasımpaşa’ya kurulmasıyla: buralara genel anlamda “Tersane Has Bahçesi” ismi verilmiştir.
Yöredeki ilk ahşap saray: Sultan I. Ahmet döneminde yaptırılmıştır. Bu saray yani Aynalıkavak kasrı: Sultan III. Ahmet döneminde yeniden düzenlenmiş, genişletilmiş ve günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Sultan III. Ahmet, Lale devrinin sultanı olarak tanınır ve burası zamanla padişahların Lale Festivalini kutladıkları en popüler yer haline gelmiştir.
Sultan III. Selim, burayı çok sevmiş ve restore ettirmiştir. Hatta: şair ve bestekar olan Sultan, yine bu kasırda kendi eserlerinden oluşan konserler düzenlemiştir. 19 yüzyıla gelindiğinde, Sultan I. Mahmut yapıyı tamir ettirmiş ve bahçeleri genişletmiştir. 1784 yılında Rusya ve Osmanlı arasında imzalanan ve Rusya’nın Kırım’ı işgalini kabul eden anlaşma (Aynalıkavak Anlaşması) burada imzalanmıştır.
Evet, gelelim günümüzdeki ismiyle “Aynalıkavak Kasrı” na:
Mimari Özellikleri
Aynalıkavak Kasrı: bu bahçede bulunan 6 köşkten biridir ve günümüze gelen tek örnektir.
18 yüzyıl mimarlık örnekleri arasında yer almaktadır. Çok pencereli ve zarif bir yapıdır. Pencerelere “Yesari” nin talik hattı ile yazılmış kasrı ve dönemin tanınmış şairleri olan Şeyh Galip ve Enduruni Fazıl’ın Sultan III. Selim’i öven şiirleri dolanır.
Osmanlı klasik mimarlığının son ve ilginç yapılarından olan kasır: deniz cephesinde iki ve kara cephesinde tek katlıdır. Kasrın en önemli odaları: Arz odası, divanhane, Sultan III. Selim’in çalıştığı beste odası ve muhteşem inci kakmalı mobilyalarla döşeli odadır.
Süsleme açısından: çağının beğenisini yansıtmaktadır. Dönemin zevkini yansıtan bezemeler görülür. Lale devri tavan süslemelerinin, İstanbul’da kalan son örneğidir. Özellikle: besteci Sultan III. Selim dönemi kültürünün, pek çok ögesini barındırmaktadır.
Öyle ki bu kültürün başlıca simgesi olan sedir ve sedirimsi kanape, mangal, kandil gibi mobilyalarla döşeli odalar, günümüzde yok olmuş bir hayat tarzının görünümlerini sergilemektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Aynalıkavak kasrından söz etmiş ve kasrın Fatih Sultan Mehmet döneminde yapıldığını yazmıştır.
1718 yılında imzalanan Pasarofça Anlaşmasından sonra Sultan III Ahmet döneminde Venedik’ten aynalar gönderilir. Bu büyük Venedik aynaları Sarayı dekore etmekte kullanılır. Divanhane’nin aynalara benzeyen dış cephe bölümleri, bu yüzden halk arasında bu yapının “Aynalısaray” veya “Aynalıkavak Sarayı” olarak isimlendirilmesine neden olmuştur.
Yapının alt katları hizmet odalarıdır. Üst katta ise salonlar vardır. 18’nci yüzyıl Osmanlı mimarisinin oldukça güzel bir örneğidir.
Müze
Yapı 1984 yılında çeşitli düzenlemeler yapılmış ve müze-saray olarak ziyarete açıktır.
Yapının zemin katında: Sultan III Selim’in besteci özelliğine istinaden Topkapı Sarayı müzesinde bulunan görsel kaynaklar ve çeşitli çalgıların bir araya getirilmesiyle oluşan “Türk Çalgıları Sergisi” bulunmaktadır.
Bahçe
Kasrın bahçesinde, yaz aylarında kafeterya açılmakta, ayrıca “Aynalıkavak Konserleri” düzenlenmektedir. Bu konserlerde klasik Türk sanat müziği eserler icra edilmektedir.
CEZAYİRLİ HASAN PAŞA PARKI VE ANITI
İstanbul Kasımpaşa Turabi Baba Caddesindedir. İBB Sosyal Tesislerinin hemen yanındadır.
Kasımpaşa Haliç Parkı: 1977 yılında odun depoları kaldırılarak halka açık bir park yapılmıştır. Park alanında: çocuk oyun alanı, yürüyüş ve koşu alanı ve bir anıt bulunmaktadır.
1985 yılında park alanına: Haluk Tezonar tarafından yapılan Cezayirli Hasan Paşa heykeli dikilmiştir. Heykelde, paşanın yanında evcilleştirdiği aslanı da bulunmaktadır.
TARİHİ KASIMPAŞA FIRINI
Bahriye Caddesindedir.
Özellikle galetası tavsiye edilen bir yerdir. Bir diğer öne çıkan ürün “kandil simidi” dir.
HACIAHMET MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
HACI AHMET CAMİİ
Karakol Sokağındadır.
Hacı Ahmet: Kanuni Sultan Süleyman döneminin Hasırcı Başısıdır. Caminin, muhtemelen 1540’lı yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Ancak yapı 1955 yılında yöre halkı tarafından tamamen yeniden yapılmış, minaresi de yenilenmiştir.
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ EK HİZMET BİNASI
İstanbul Kasımpaşa Muhsin Ertuğrul Caddesindedir.
FERİT GÜLERYÜZ PARKI
Kurdoğlu Yokuşundadır.
HACIHÜSREV MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul il merkezine 4 km uzaklıktadır.
Buraya adını veren kişinin: İstanbul’un fethi sırasında gemilerin Haliç’e indirilmesini kolaylaştıran yağlama yöntemini bulan kişi olduğu rivayet edilmektedir.
Semt: yakın çevredeki diğer yerleşim yerlerine göre daha yüksekte olduğundan, bir zamanlar Kasımpaşa tersanelerinde görev yapan denizci paşaların, burada konaklar yaptırdığı söylenir.
1991 yılında mahallenin ismi, halkın isteği ile “İstiklal Mahallesi” olarak değiştirilmiştir. Evet günümüzde burası İstanbul şehrinde Sulukule ile birlikte en önemli Roman yerleşimidir.
HACI HÜSREV CAMİİ
Paşalı Hasan Sokaktadır.
Cami 1640’lı yıllarda Osmanlı devlet adamlarından Hacı Hüsrev tarafından yaptırılmıştır.
Çatısı ahşaptır ve kiremitle örtülmüştür. Caminin tahtadan olan minberi, Hacı Hüsrev torunu Fatma Hatun tarafından yaptırılmıştır. Minaresi, tuğladandır ve tek şerefelidir. Camide, mihrabın yanındaki mezarın “Hacı Hüsrev”e ait olduğu söylenmektedir.
KADI MEHMET EFENDİ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine yakındır. İstanbul il merkezine 3 km uzaklıktadır.
TAHT KADISI MEHMET EFENDİ MESCİDİ
Bahariye Caddesi kuzeyinde Tahta Kadı Caddesindedir.
Bu bölge Müslüman yerleşmesinin ilk çekirdeğini oluşturur. Taht Kadısı Mehmet Efendi, bu mescide ilaveten aynı tarihlerde Kağıthane civarında bir de zaviye yaptırır. Bu zaviye, Kağıthane’nin ilk Türk devri yapısıdır.
Evet, buradaki ilk cami, 16’ncı yüzyılda Kadı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde görülen cami ise 1962 yılında Faik Demircan tarafından yeniden yaptırılmıştır.
YELDEĞİRMENİ CAMİİ
Bahriye Hastanesi Arka Sokaktadır.
Cami: 1889 yılında Abdülkerim Efendi Mescidi üzerine (mescidin yapım tarihi 1591) Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın kızı Sabiha Hanım tarafından yaptırılmıştır.
Cami, 18’nci yüzyılda: kuzeyinde inşa edilmiş yapı ile birlikte hem mahalleye hem de Bahriye Mektebine hizmet etmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan yapı, Sıbyan Mektebi olarak yapılmış ancak zaman içinde işlevini yitirmiş ve günümüzde konut olarak kullanılmaktadır. Caminin tek şerefeli minaresi, 1978 yılında yontma taştan yeniden yapılmıştır.
KAPTAN PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır.
AĞAÇLARLARALTI PARKI
Zincirlikuyu Caddesindedir.
KÜÇÜK PİYALE MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
KÜÇÜK PİYALE CAMİİ
Zincirlikuyu caddesindedir.
Cami, Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından 1564 yılında yaptırılmıştır. Mimar Sinan eseri Büyük Piyale Paşa camiinden 7 yıl önce yaptırılmıştır.
Ancak, 1989 yılında cami yıkılarak, tamamen yeniden yapılmıştır. Yani günümüzde görülen caminin tarihi bir özelliği yoktur.
GEDİKABDİ PAŞA CAMİİ
Zincirlikuyu caddesi ve Gedik Abdi Camii çıkmasının kesiştiği yerdedir.
Cami 1621 yılında Kaptan-ı Derya Gedik Abdullah Ağa Vakfı tarafından yaptırılmıştır. Yapı, kare planlı ve ahşap yapılıdır. Çavuşzade Mustafa Efendi tarafından konulan Mihrap mermerdir. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minaresinde tek şerefe vardır. 1906 yılında cami, Sultan II Abdülhamit döneminde esaslı bir onarım görür. Günümüzdeki görünümünü bu onarımda almıştır. 1970 yılında çatısı yenilenmiştir. 1981 yılında ise ayrıntılı restorasyon yapılır. Caminin küçük haziresinde Abdullah Ağa’nın yeşile boyanmış mezarı bulunmaktadır.
GEDİK ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ
Gedik Abdi Paşa camiinin köşesindedir.
Gedik Abdi Kaptan tarafından 1621 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin üstü eski şeklini kaybetmiştir, günümüzde beton yığını görüntüsündedir. Teknesi yol seviyesinin altında kalmıştır, günümüzde suyu akmamaktadır. Üzerinde ahşap bir saçak ve kurşun kaplı çatı bulunur. Ayna taşının üstünde kitabesi vardır. 1892 yılında tamir görmüştür. Sebilin üstünde halen tamir kitabesi vardır.
TARİHİ İNEBOLU KÖY PAZARI
Donanma Caddesindedir. Zabıta Müdürlüğünün hemen arkasındadır.
Bu Pazar yerinde satılan organik ürünler. Kastamonu İnebolu ilçesinden toplanarak buraya getiriliyor ve satışa sunuluyor. Pazar: Pazar günleri kuruluyor.
Evet, ben pazarın adresini verdim, muhteşem bir Pazar, ama özellikle sabah saatlerinde gitmeniz gerekiyor çünkü ürünlerin birçoğu, sabah saatlerinde burayı dolduran restorancılar ve diğer müşteriler tarafından satın alınıyor, yani geç saatlerde giderseniz bir şey bulamazsınız, bence bir Pazar günü burayı mutlaka ziyaret ediniz.
KULAKSIZ MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 4 km uzaklıktadır. Burada Kulaksız Mezarlığı vardır.
HAŞİMİ SEYYİD EMİR OSMAN EFENDİ CAMİİ
Kadımehmet Caddesindedir. Kulaksız Camii olarak da bilinir.
Cami Sivaslı Seyyid Haşimi Emir Osman tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Seyyid Osman aynı zamanda Kulaksız Mahallesinin kurucusudur. Seyyid Osman Efendi’nin saçı uzun olduğundan cami halk arasında “Saçlı Emir Efendi Camii” olarak da bilinir.
Kare planlı ve ahşap çatılıdır.
Minaresi tek şerefelidir, taş ve tuğladan yapılmıştır.
Cami, 1985 yılında büyük bir onarım geçirmiştir. Sadece minaresine dokunulmamıştır.
Seyyit Osman Efendi, 1595 yılında vefat etmiş ve caminin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
Caminin haziresindeki türbede: Haşimi Emir Osman, halefleri ve bunların aile fertlerine ait 16 ahşap sanduka vardır.
Ayrıca: caminin avlu kapısı yanında bir çeşme bulunmaktadır. Bu çeşme, 1620 yılında Sadrazam Çelebi Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır.
HAŞİMİ OSMAN EFENDİ TEKKESİ-TAŞÇILAR TEKKESİ
Caminin yanındadır.
Belgelerde “Seyyid Osman Efendi Zaviyesi” olarak geçer. Bazı kayıtlarda ise “Taşçılar Tekkesi” olarak geçer. Tekke “Seyyid Osman Efendi” tarafından yaptırılmıştır.
PİYALE PAŞA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 2 km ve İstanbul şehir merkezine 5 km uzaklıktadır.
PİYALE PAŞA KÜLLİYESİ
Kasımpaşa Zincirlikuyu Caddesindedir.
Cami Sultan II Selim damadı Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan külliyenin bir parçasıdır. 1573 yılında yaptırılan külliyede: cami, medrese, tekke, türbe, hazire, sıbyan mektebi, sebil, çarşı ve hamam bulunmaktadır. Yapıldığı zaman deniz kıyısındaydı. Günümüzde: medrese, tekke, sıbyan mektebi ve çarşıdan herhangi bir kalıntı kalmamıştır.
Cami
Arsanın ortasında cami bulunuyor. Bir zamanlar caminin kuzeyinde, medrese ve tekke hücrelerinin sıralandığı avlu varmış.
Evet cami: dikdörtgen planlıdır. Taş ve tuğladan yapılmıştır. Harimin üzeri, 6 eşit büyüklükte kubbe ile örtülmüştür. İç bölümde, ikinci sıra pencere üstlerinde, harimi dolaşan çini ayet kuşağı görülür. Mihrap: tamamen bitkisel süslemeli İznik çinileriyle kaplanmıştır.
Mihrabın yüzeyini kaplayan çiniler birbirinden farklı bitkisel kompozisyonlar gösterir. Hepsi sır tekniğiyle imal edilmiş olan bu çinilerin büyük çoğunluğu beyaz zeminlidir.
Bu çiniler tam bir sanat eseridir. Ancak bu orijinal çiniler maalesef çalınmıştır. Günümüzde bunların yerine, yeni tarihli kötü taklitleri yerleştirilmiştir.
Minare: kuzeyde mihrap eksenindedir. Farklı konumu dikkat çeker. Sanki bir kemer üzerine oturuyormuş izlenimi verir. Tek şerefelidir. Kurşun kaplı bir külahla biter. Şadırvan, doğu yönünde platformun yan cephesindedir. Caminin en ilginç yönü: denizci olan banisinin katkısı ile güverteleri ve seren direğiyle bir gemiye benzetilmek istenmiş olmasıdır. Mihrap ekseninde yükselen minaresi ve iki katlı galerileriyle dış görünüşü şaşırtmakta ve bu benzetmeyi yapmaktadır.
Türbe
Piyale Paşa: caminin arkasındadır. Türbe yapısı, düzgün küfeki taşından, sekizgen prizme biçiminde yapılmıştır. Üstü basık bir kubbeyle örtülüdür. Türbenin içinde ve dışında süsleme yoktur.
Türbenin içinde 3 ahşap sanduka ve 11 beyaz mermer lahit vardır. Bu lahitler renkli kalem işleriyle süslenmiştir. Ancak üstlerinde yazı ve tarih yoktur. Bitkisel motiflerle süslenmiştir.
Bu mezarlarda paşa ve oğlu, oğlunun çocukları ve torunları yatmaktadır.
Türbeyi oldukça geniş bir hazire kuşatmaktadır. Külliyenin Sıbyan mektebi, yapıldığı dönemde bu hazirenin sınırında bulunuyormuş. Hazirede: tasarım ve bezeme açısından ilgi çeken mezar taşları görülmektedir.
Hamam
Kalıntılarının çevresine daha sonra 19’ncu yüzyılda baruthane inşa edilmiştir.
YAHYA KAHYA MAHALLESİ
Beyoğlu ilçe merkezine 1 km ve İstanbul şehir merkezine 3 km uzaklıktadır.
YAHYA KAHYA CAMİİ
Orta Mektep Sokaktadır. Yahya Kethüda Mescidi olarak da bilinir.
Cami, Sokullu Mehmet Paşa’nın Kahyası Yahya Efendi tarafından 16’ncı yüzyılda yaptırılmıştır. Mimar Sinan yapısıdır. Cami, kitabesine göre yandığı için, 1893 tarihinde yenilenmiştir. Minaresi tek şerefelidir. Çatısı ahşaptır.