Tirebolu-Torul kara yolu üzerinde bulunması ve tarihi süreç içinde, gerek Türkmen ve gerekse Çepni Türklerinin, Malazgirt savaşından önce buraya yerleşmiş ve buradan Anadolu içlerine dağılmış olmaları ile önem kazanan bir yöredir.
ULAŞIM
İlçenin, Gümüşhane, Giresun ve Trabzon illeriyle bağlantıları vardır. Ulaşımda güçlük çekilmemektedir. Kürtün-Gümüşhane arası uzaklık: 59 km. Kürtün-Torul arası uzaklık: 35 km. Kürtün-Tirebolu arasındaki uzaklık: 56 km. Kürtün-Trabzon arası uzaklık: 102 km.
TARİHİ
Yörenin önceki ismi: Kürtün-i Bala. Anadolu Türkmen tarihinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü: Türkmen ve Çepniler; buraya gelerek yerleşmişlerdir. Çatalağaç köyündeki yerleşimleri, zamanla Harşit havzasına ve oradan da günümüzde Espiye olarak isimlendirilen yere doğru değişmiştir.
Ancak, dediğim gibi, birçok Türk boyu (Çepniler, Hazarlar, Peçenekler) Malazgirt savaşından önce, bu yöreye gelerek yerleşmişlerdir. Yani: Türkmen ve Çepniler, bu yol üzerinden Karadeniz’e açılmışlardır. Anadolu Çepni Türklerinin manevi lideri Güvenç Abdul’un türbesi, Kürtün ilçesine bağlı Güvendi yaylasındadır.
GENEL
Kürtün ilçesi, uzun süre Torul ilçesine bağlı iken, 1990 yılında, İlçe statüsü kazanmıştır. Kürtün isminin kaynağı: kışın buraya çok kar yağar, dağın yamacı tamamen karla kaplanır, aşağıda vadide ise çok şiddetli rüzgar eser. Rüzgar, karın üzerinde yukarıdan aşağıya doğru yarıklar açar ve bu yarıklara “kürtün” denir.
İlçe: Harşit (harşit kelime anlamı: güneşin en çok ısıttığı yer demektir) ırmağı kıyısında Tirebolu-Torul kara yolu üzerindedir. Kayalık bir arazi yapısı hakimdir. Yani, ilçe çevresi kayalıklarla çevrilidir. Bu yüzden, buralarda pek bitki yetişmez. Özellikle, orman bitkileri görülmez.
Denizden yüksekliği: 600 metredir. Arazi ve ekonomik şartların olumsuzluğu nedeniyle, yöre insanı başka yerlere göç etmektedirler. Bu elverişsiz şartları bir nebze giderebilmek için, Gümüşhane yöresinde, sadece buraya fındık üretim izni verilmiştir.
Yörede: deniz ve karasal iklim arasında bir geçiş iklimi hakimdir. Yazları kuru ve yağışsız, kışları ise yoğun kar yağışı görülmektedir.
İlçede yaşayanların ekonomik faaliyetleri: tarım, hayvancılık ve turizm olarak şekillenmektedir. Turizm dedim de, turizm etkinlikleri, tarihi etkinliklere dayanmıyor. Turizm, burada: yayla ve baraj üzerine yoğunlaşmıştır.
Barajda, yaklaşık 10 yıllık bir geçmişi olan ve günümüzde de sürdürülen: Baraj etkinlikleri yürütülmektedir. Yayla turizmi ise, yine yörenin etkinliklerinin başında gelmekte ve çevre yörelerden birçok insanı buraya çekmektedir.
Buranın bir diğer özelliği: silah sanayisidir. Karadenizli bodrumda, su borusundan tüfek yaparsa, fabrikada-atölyede neler yapılmaz, burada özel işlemeli, gümüş saplı silahlar yapılıyor. Kürtün: özel yapım, el yapımı silahlarıyla ünlüdür.
Yörenin en önemli olan akarsuyu Harşit Çayı: bölgede, 3 baraj yapımına neden olmuştur.
NE SATIN ALINIR
Kürtün yöresine yolunuz düşerse, almanızı önerebileceğim başlıca ürün bir el sanatı. Her ne kadar, sonradan bu yöreye gelmiş olsa da, ipek halı dokumacılığı burada pek yaygın. İki kişi tarafından dokunan ipek halılar, yaklaşık iki aylık bir zahmetin ürünü. Özellikle, ilçe merkezindeki birçok evde ipek halı dokumacılığı yapılıyor. Muhteşem güzel bu halılar, mutlaka ilginizi çekecektir.
GEZİLECEK YERLER
ÖRÜMCEK ORMANLARI
İlçe merkezinden, Yeşilköy istikametinde , yaklaşık 12 km.lik stabilize bir yol ile gidiliyor.
Burası, bir tabiat varlıkları koruma alanı olarak ayrılmış-belirlenmiş bir yer. Burada: Ladin ve Göknar ağaçları var. Ama, bu ağaçlar, Avrupa ve Kafkaslardaki en uzun boylu ve çaplı ağaçlar olarak öne çıkıyor.
Köknarların boyu: yaklaşık 62 metre ve Ladinlerin boyu ise, yaklaşık: 58 metre ve civarındadır. Ayrıca, yaşları da çok ileri ki, yaklaşık 400-450 yıllık ağaçlar. Yani, buraya gittiğinizde göreceğiniz bu doğal güzellikleri, anıt ağaçları başka yerde görme şansınız yok.
KÜRTÜN BARAJ GÖLÜ
Doğu Karadeniz bölgesinde, Doğankent projesi kapsamında yapılması düşünülen 18 barajdan biridir. 2003 yılında hizmete açılmıştır. Ön yüzü beton kaplı baraj olarak, ülkemizde ilktir. Gövde yüksekliği: 133 metredir. Bunun yanında, baraj gölünde, DSİ tarafından balıklandırma çalışmaları yapılmıştır. Göl gerek piknik ve gerekse olta balıkçılığına düşkün ziyaretçiler tarafından tercih ediliyor.
GÜVENDE YAYLASI
Kürtün ilçesinin en önemli yaylasıdır. İlçe merkezine, 23 km. uzaklıktadır. Yolu stabilizedir. Ancak, yaz döneminde, ilçe merkezinden buraya toplu taşıma yani dolmuş bulmak mümkün. Hatta, Güvende yaylasına giderken, Örümcek ormanlarından geçiliyor, anıt ağaçları da görebilirsiniz.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğrencisi, Türkmen manevi lideri; Alevi-Bektaşi manevi önderi Güvenç Abdalın ismine atfen, bu yaylanın ismi verilmiştir. Bu konu hakkında bir söylenti var. Kısaca anlatmak istiyorum, çünkü söylenti, günümüze kadar uzanan bir etkinliğin temelini oluşturuyor. Güvenç Abdal: Güvende yaylasına doğru yola çıkınca, takipçileri gitmesini istemezler.
Bunun üzerine, Güvenç Abdal, onlara döner ve “Ben nereye gidersem gideyim, peşimden gelecek misiniz” der. Takipçileri, “Evet, geleceğiz” derler. Bunun üzerine, geri döner ve tam bu sırada sis bastırır ve sis kaybolduğunda, Güvenç Abdalın aralarında bulunmadığını görürler. Bir süre, döner umudu ile beklerler, ama gelen-giden olmaz. Bunun üzerine, takipçileri, burada bir türbesini yaptırırlar.
Türbe: her yıl, belirli zamanlarda, inananları tarafından ziyaret edilir, kurbanlar kesilir. Ancak, 1955 yılında, bu ziyaretler yasaklanır. Daha sonraki ziyaretler yani anma törenleri, yayla şenliği şekline dönüşür. Her yıl, Temmuz ayı sonlarında burada yapılan şenliklere “Güvende Yayla Şenlikleri” ismi veriliyor ve gerek yöreden ve gerekse başka mahallerden birçok ziyaretçi, yöreye geliyor.
Ayrıca: burada bulunan tarihi mezarlık incelendiğinde, yörenin yaklaşık 400-500 yıllık bir geçmişinin olduğu ortaya çıkıyor. Yaylanın denizden yüksekliği: 2250 metredir. Yazın, yaylada, Cuma günleri Pazar kuruluyor. Pazarın kurulduğu yerde, bazı tesisler var. Bunlar: yaklaşık 30 civarında iş yeridir. Bu iş yerleri arasında: otel, lokanta, dükkan ve kahvehane gibi yerler var. Pazar yerinin çevresi ise, yerleşim yerleri olarak kullanılan obalar la çevrilidir. Evet, bu yaylada rahatlıkla piknik yapmak mümkün.
KAZIKBELİ YAYLASI
İlçe merkezine bağlı, Söğüteli köyü sınırları içindedir. İlçe merkezine, 100 km. uzaklıktadır. Ancak, bu yolun, yaylaya yaklaşıldığındaki son 50 metresi stabilizedir.
Yaylada bulunan tesisler: bakkal, manav, kır kahvesi, lokanta, otel, pansiyon. Ayrıca; elektrik ve su bulmak mümkündür. Yayla sahası içinde: doğal çim alanları mevcut olup, kamp ve karavan turizmi için elverişli imkanlar bulunmaktadır.
Ayrıca, bu çim alanlarda, yazın çim kayağı ve kışın kayak pisti oluşturulabilmektedir. Yayla şenlikleri, Kürtün ilçesinin diğer tüm yaylalarında olduğu gibi burada da yapılıyor. Yaz ayları boyunca, Temmuz ayının ilk çarşambasından başlanarak yapılan şenlikler, yaz süresince sürüyor.
KADIRGA YAYLASI
İlçe merkezine bağlı, Süme köyündedir. İlçe merkezine uzaklığı ise, 90 km. dir. Ancak, bu yolun son kısımları yani yaklaşık yarısı, stabilizedir. Kadırga yaylasında: otel, lokanta, kır kahvesi, bakkal, manav, elektrik ve telefon var.
Yani, konaklama yapabilirsiniz. Güvende yaylasında olduğu gibi, Kadırga yaylasında da, yazın yayla şenlikleri düzenleniyor. Her yıl, Temmuz ayının üçüncü Cuma günü başlayan şenlikler, her Cuma günü tekrarlanıyor.
Yeşilin her tonuna boyanmış bir manzara seyredebileceğiniz, dünya üzerinde cennetten bir köşedir.
Trabzon Çaykara Uzungöl
ULAŞIM
Trabzon’a 99 km. uzaklıktadır. Çaykara ilçesine olan uzaklık ise, 19 km. Buraya gidebilmek için: öncelikle Trabzon’a ulaşmanız gerekiyor. Uzungöl, Trabzon iline 99 km. uzaklıktadır. Trabzon merkez Çömlekçi Mahallesinde bulunan, Çaykara Tur Minibüsleri ile, günün her saatinde, Uzungöl’e servis var.
Eğer özel aracınız yoksa, bu şekilde ulaşabilirsiniz. Eğer özel aracınız ile, Uzungöl’e gitmek isterseniz: Trabzon-Rize Sahil Yolunu takip ederek ve birbirinden güzel doğa manzarası eşliğinde, Yomra-Arsin-Araklı ve Sürmene İlçelerini takip ederek, Trabzon’un Of İlçesine ulaşacaksınız. Of ilçe girişinden, sağ tarafa ayrılan yolu takip ederek, Çaykara yoluna girmiş olursunuz.
Of ilçe merkezi ile Çaykara arası: 55 km. dir. Yol boyunca, sıra sıra dizilmiş çay fabrikalarını göreceksiniz. Hatta: buralardan çay ihtiyacınızı bile karşılayabilirsiniz. Solaklı Vadisinin batısı istikametinde, Çaykara’ya kadar geldikten sonra, bu defa Solaklı Vadisinin doğu yamacına geçmiş olursunuz.
Vadinin doğu yamacında, dere yataklarından akan, birbirinden berrak buz gibi soğuk suları ve Solaklı Vadisinin o muhteşem güzelliğini seyrederek, Çaykara’dan 20 dakikalık bir yolculuktan sonra, Uzungöl’e ulaşmış olursunuz.
Sonuç olarak: Trabzon’a kadar olan ulaşımın 76 km. asfalt ve sonra da 19 km. stabilize yol ile sağlanmaktadır.
GENEL
Eski ismi: “Godandost”. Buradaki köylerin birleştirilmesiyle “Uzungöl Belediyesi” yaratılmıştır. Ancak Trabzon Büyükşehir Belediyesi olunca, burada önce belediyelik gitti, arkasından da buradaki köylerin hepsi mahalle oldu. Buraya da “Uzungöl mahallesi” deniliyor.
Çaykara’ya bağlıdır. Bu arada: daha önceki Uzungöl Belediye Başkanı, halen hakkında 150 yıllık ceza istemiyle yargılanıyor. Sebep: göl çevresindeki kaçak yapılaşmaya izin vermek. Zaten, buraya gittiğinizde bu rezilliği gözlerinizle görecek ve gerçekten buna yaratanlar hakkında 1-2 kelime siz de mutlaka söyleyeceksiniz.
Çünkü: göl çevresinde birçok kaçak yapı var, bir zamanlar duvar takvimlerinde görülen, Uzungöl’de, cami, caminin 2 minaresinin göl yüzeyine yansımış resimleri, görüntüleri artık mevcut değildir, çünkü caminin çevresi ve gölün çevresi yüzlerce yapı ile kaplanmıştır. Her yan otel, restoran, büfe benzeri derme-çatma yapılarla doludur.
Bölgenin zengin bitki örtüsü, yaban hayatı ve manzara güzellikleri nedeniyle, sahanın bir bölümü 1989 yılında “Tabiat Parkı” olarak ayrılmıştır. Sahanın başlıca akarsuyu Holdizon yani Demirkapı deresidir.
Tabiat parkındaki hakim ağaç türü: Doğu Ladin’idir. Kayın, köknar, porsuk, kızılağaç, gürgen, fındık, kestane gibi ağaçlar ve dağ keçisi, karaca, ayır, kurt, yaban domuzu, sansar, porsuk, vaşak, tilki, çakal gibi hayvanlar görülür.
Kestane’den söz açılmışken: burada muhteşem güzel ve doğal kestane balı üretiliyor. Eğer olur da gerçeğini bulabilirseniz ve yüksek ücretini kabullenirseniz, mutlaka “Kestane balı” satın almalısınız. Uzungöl bölgesinin doğusunda ise yaklaşık 10-20 km uzaklıkta, dağların yüksekliklerinde 10 kadar ufak göl bulunmaktadır. Buralara yürüyüş yapmak mümkündür.
Uzungöl ziyaretinizde, dikkatinizi çekecek bir diğer husus: burada birçok Arap turistin bulunması, kara çarşaflı hatta peçeli kadınların bulunmasıdır. Bölge tamamen Arap turistler tarafından doldurulmuş, bunların özellikle Kuveyt ve Katar’dan geldikleri söyleniyor.
Gerek iklimin uygun olması ve gerekse doğal güzellik, zengin Arapların buraya akın akın gelmelerine sebep olmuştur.
Ama tabii sonuçta muhteşem bir kalabalık oluyor. Özellikle: Arap turistlerin araba kiralayarak buralara gelmeleri hakkında değişik söylemler var. Araplar, kendi ülkelerinde dümdüz yollarda araba kullanıyorlar.
Buranın dar, virajlı, inişli-çıkışlı yollarında ise, hatta yaylalara çıkarken uçurum kenarında, karşılarından bir araba geldiğinde, kendi yani kiraladıkları arabaları sağa çekip, trafiği sık sık tıkadıkları söyleniyor.
Bizim dolmuş sürücüleri de buna karşı önlem olarak: kendi dolmuşlarına polis sireni taktırmışlar, Arap sürücüler polis sireni duyunca hemen kenara çekilip yol veriyorlarmış.
Arap turistler, buradaki tesislerde uzun süre konaklıyorlar. Hatta bir kısmının burada 1-2 ay kadar kaldığı söyleniyor. Tesis demişken, biraz da konaklama yerlerinden söz etmek gerekir.
Burada yaklaşık 50 tesiste 1200 yatak kapasitesi bulunduğu belirtiliyor. Ancak, bunlar mevcut talebin sadece % 25-30 kadarını karşılıyormuş, kalan miktar ise, çevre il ve ilçelerde kalıp günübirlik buraya geliyormuş.
Evet: Uzungöl, denizden 1090 metre yüksekliktedir. Biraz da gölden söz etmek istiyorum. Gölde şu anda temizlik çalışmaları yapılıyor. Yani: gölün dibindeki çamur temizleniyormuş. Zaten: gölün suyunun aktığı derede, su yerine çamur akıyor, gölün üstündeki dubalarla dipten aldıkları çamur, bu dereye veriliyormuş.
Gölün bir zamanlar masmavi ve tertemiz olan suyu, uzun zamandır yemyeşil görünüyor. Göl: heyelan nedeniyle, Haldizen deresinin önünün kapanmasıyla oluşmuştur. Gölün su seviyesi, gelen su miktarına bağımlı olarak farklılık gösterse de, genelde boy uzunluğu 1000 metre, en uzunluğu 500 metre ve derinliği ise 15 metre civarındadır.
Gölde alabalık yaşamaktadır. Zaten alabalık, bir anlamda buranın simgesi olmuştur. Çünkü uzun yıllardır burada alabalık üretiliyor. İlk olarak 1974 yılında yapılan balık havuzları ile üretim başlamış ve birçok aile için geçim kaynağı olmuştur.
Ancak, özellikle kışın soğuk havalarda bir gecede birkaç kere suyun donması nedeniyle alabalıklar telef olduğundan, insanlar suyun donmaması için sabaha kadar nöbet tutuyorlarmış.
18-20 aylık yetiştirme dönemi sonunda, balıklar 250-300 gram olarak servise hazır hale geliyormuş. Ancak, yine hassas bir husus, buradaki restoranlarda alabalık yemek isterseniz; tereyağı ile yapıldığında çok ağır olduğunu unutmayın ve alabalık için, mutlaka ızgarada pişmiş olmasını tercih edin.
Buraya ait diğer bir özellik: buranın iklimidir. Sabahtan günlük-güneşlik olan yöre, öğleden sonra sis-pus içinde kalacak şekilde değişik bir iklime sahiptir. Zaten burayı ziyaret edenler, sıcak yaz günlerinde buradaki harika hava nedeniyle buraya geliyorlar. Özellikle Arap turistler.
Yazları böyle ama Uzungöl’de kışlar ağır geçiyor. Burada bulunduğunuz sürede, hangi ayda olursanız olun, mutlaka yağmurla ve sisle karşılaşacaksınız. Çünkü bölge yoğun yağmur alıyor. Güneş denizde oynak balık gibi, bulutların arasında bir görünüp bir kayboluyor.
Yani burayı ziyaret edecek okurlarıma, yanınızda mutlaka kalın giysiler ve mutlaka yağmurluk ve şemsiye bulundurmanızı öneririm. Tabii ayakkabılarda önemlidir.
Yamaç paraşütü
Trabzon, Havacılık şenlikleri, Mayıs ayı içinde, Uzungöl’de yapılıyor. Trabzon Valiliği tarafından düzenlenen bu şenliklere, yurt içinden ve yurt dışından, birçok paraşütçü katılıyor. Yamaç paraşütü yapılıyor. Ama tehlikeli, çünkü ters rüzgarlar olabiliyor.
Burada eskiden uluslararası yamaç paraşütü yarışmaları yapılıyormuş, bir yarışma sırasında milli bir sporcu gölün üstüne düşer ve bu küçük gölde kurtarılamaz, ölür. Bunun üzerine buradaki organizasyonlar iptal edilir. Siz yine de göl çevresinde kişisel olarak yapılan yamaç paraşütleri görebilirsiniz.
TARİHİ
Evet, bu bölgede, uzun süre ikamet eden Rumların bulunduğu köylere, devlet tarafından Türkler yerleştirilir. Buhara, Türkmenistan, Batum gibi bölgelerden getirilen Türkler, her köye dağıtılırlar. Böylece, 50 hanelik Rumların yaşadığı bir köyde, ortalama 2-3 hane de Türk yerleştirilmiştir.
Bu sırada; Türk ve Rum çocukları birbirleriyle oynarken, Türk çocukları Rumcayı öğrenmiş oluyorlar. 1890 yılından sonra, Türkler çoğalmış ve buna karşılık ise Rumlar azalmıştır. 1924 yılındaki mübadele sonucunda ise, Rumlar bölgeden ayrılmıştır.
GEZİ ROTASI
Genelde, yağan veya çiseleyen yağmura karşı gerekli tedbirleri aldıktan sonra; geziye, derenin göl ile birleştiği noktadan başlayabilirsiniz.
Ahşaptan yapılmış asma köprünün üzerinden geçerek, gölün dereye göre sol yanından yürüyüşe başlayın.
Göl ve vadi dağlar tarafından kuşatılmış. Dağlarda: yeşilin her tonuna rastlamak mümkün. Kaya yamaçlarındaki mor dağ gülleri ise, yeşilin içerisinde, kendi güzelliklerini daha rahat sergiliyorlar. Yeşillik, dağ güllerine güzel bir fon oluşturuyor.
Göl küçük bir göl. Sakin ve duru. Dağlardan kaçıp gelen yağmur ve kar suları, burada dinleniyor. Arkasından, tekrar yoluna devam ediyor.
Manzaraya daha hakim olabilmek için, yayla istikametinde giden stabilize yola çıkın. Burada, dereden inen sularla, yapay bir şelale yapılmış. Gölün hemen ilerisinde tarlalar var. Tarlalar küçük küçük.
Ahşap evlerin önünde oynayan kızlar ve yöre insanı; fotoğraf makinesini pek sevmiyorlar. Objektifi doğrulttuğunuzda, yüzlerini başka tarafa çeviriyorlar. Buna lütfen dikkat edin ve insanları rahatsız edecek ölçüde fotoğraf çekmeyin, daha doğrusu tabiat, doğa, manzara fotoğrafları çekmeyi tercih etmelisiniz.
Evet, göl kenarında bir tur attığınızda, vaktin iyiden iyiye ilerlemiş olduğunu göreceksiniz. Bol oksijen, yediğiniz kahvaltıyı çoktan eritmiş. Öğle yemeği yemek için göl kıyısında bolca bulunan tesislerden birine girebilirsiniz.
Buranın en güzel yemeği: alabalık ve bir de fırında köfte var. (ben fırında köfteyi tercih ettim, güzel) Yemekten sonra ise, çayınızı yudumlayabilirsiniz.
UZUNGÖL YAYLALARI
Uzungöl ziyaretinizde mutlaka yaylalara da çıkmanızı öneririm. Zaten, burayı ziyaret edenlerin birçoğu bu yaylalara da çıkıyorlar. Yaylalara çıkmak için, Uzungöl kıyısındaki dolmuş-minibüsleri kullanabilirsiniz.
Bu dolmuşlar 11 yolcu taşıyor ve sürücüleri, yıllardır burada araç sürmeleri nedeniyle gayet tecrübeliler. Zaten: yaylalara çıkarken göreceğiniz manzaranın yanında, stabilize yani toprak yolun hemen kıyısındaki uçsuz uçurumları görünce mutlaka korkacak ve heyecanlanacaksınız.
Çünkü: Uzungöl yakınlarındaki Lustra ve Karestel yaylalarına çıkarken kullanılan yol: toprak yani stabilize, dar ve çıkarken sağ yan, inerken ise sol yan tamamen uçurum, ama bu sıkıntının keyifli yanı muhteşem bir manzara görülmesidir.
Evet: Uzungöl kıyısında hemen merkezden binebileceğiniz bu dolmuşlarda: yola çıktığınızda yaklaşık 8 km yani yarım saat sonra: Lustra yaylasına (Lustra yaylasına ait ayrıntılı tanıtım yazısı: yine bu sitede “Lustra yaylası” başlığı altında bulabilirsiniz) ve hemen ardından Karestel yaylasına ulaşacaksınız.
Bence: Karestel yaylasında mola verin, dolmuştan inin ve biraz ilerideki küçük tesise gidin, onun hemen arkasından, aşağıda Uzungöl’ün ve uzaklarda bulutların manzarasını izleyin, tek sıkıntı, buraya çıktığınızda sis olmamasıdır, sis olduğunda tabii ki hiçbir şey görmek mümkün olmuyor.
Aksi halde yani sis olmadığında, aşağıda muhteşem bir manzara, gözlerinize inanamayacaksınız. Bu manzarayı izledikten sonra: yaylanın yemyeşil çayırlarında yürüyüş yapabilir, tesiste ayran veya çay içebilirsiniz. Söylenenlere göre: 21 gün burada kalındığında, kalan insanın vücudundaki kan, tümüyle yenileniyormuş.
Oksijen bol, gürültü yok, hava aşırı sıcak değil, her yan yemyeşil ve masmavi bir gökyüzü, uzaktan pamuk benzeri bulutlar. İşte bunları görmek için, mutlaka Uzungöl ziyaretinizde yaylalara da çıkın ve Karestel yaylasında zaman geçirin.
KİREMİTLİ KÖPRÜ-HAPSİYAŞ KÖPRÜSÜ
Trabzon-Of-Dernekpazarı-Çaykara-Uzungöl yolu üstündedir. Uzungöl ziyaretçileri, bu muhteşem güzellikteki köprüyü de mutlaka ziyaret etmektedirler. Tek gözlü kemer köprü, 1935 yılında, büyük ahşap kütüklerle yapılmıştır.
Kesme taş ayakları: kayalar üzerine oturtulmuştur. Ahşap gövdesinin üstünü, yöreye has kiremitli bir çatı örter. 1996 yılında anıtsal eser olarak tescil edilmiştir. Çatışı kırmızı renkte olduğundan, kiremitli köprü olarak anılmaktadır.
Trabzon Çaykara hakkındaki gezi yazım için Çaykara
Kendi aracı veya otobüsle tur satın alarak Karadeniz turuna çıkmayı düşünenler için, kendi katıldığım gezide gördüklerimi aşağıda yazıyorum.
Otobüsle tur
Öncelikle turu satın alırken: otobüsün kaç model olduğu, otobüste mini televizyon ve priz bulunup bulunmadığını, tuvalet olup olmadığını sorunuz. Çünkü, uzun saatler boyunca yolculuk yapacağınızdan bu hususlar büyük önem taşıyor.
Otobüste: genellikle ve zorunlu olarak 2 şoför bulunması yanında, muavin bulunup bulunmadığını sorun. Çünkü her ne kadar çay-kahve ikramı var denilse de: muavin olmadığında gerek bagajdan bavulların indirilip çıkarılması ve ikram da sorunlar çıkıyor, şoförler bu işlemleri yapmaktan imtina ediyorlar.
Son bir not: turu satın alırken mutlaka koltuk tercihi yapın, yani koltuğunuz belli olsun. Aksi halde, tur boyunca, her otobüsten indiğinizde, otobüse binerken, önlerden yer kapmak için bir koşuşturmaca yaşamak zorunda kalırsınız. Unutmayın ki, turu satın alırken, koltuk numarasını da belirleyen turlar var ve bence bu uygulama son derece olumludur.
KARADENİZ TURU ROTASI
Karadeniz gezi turu rotasını belirlemeden önce: bilmenizi isterim ki: gezilen yerleri burada sadece isim olarak vereceğim, yani amaç gezi rotası belirlemek. Gezilen yerlerle ilgili ayrıntılı bilgi istediğinizde, yine bu sitede, bilgi istediğiniz yerin ismini yazarak bulabilirsiniz.
Yollar
Karadeniz sahil şeridinde, birçok yerde kıyı doldurularak yapılmış (keşke kıyı doldurularak değil de viyadükler yapılarak yapılsa idi) muhteşem güzel bir yol bulunuyor. Yani: ana yollar çok güzel, birçok tünel yapılmış ve ulaşımda sıkıntı yaşanmıyor.
Yol sıkıntısı sadece: yaylalara çıkarken yaşanıyor ki, özellikle Uzungöl yaylalarına çıkarken ve Zil kaleye giderken mutlaka yerel minibüsleri kullanın. Çünkü yayla yollarında kendi aracınızı kullanmak kesinlikle çok sıkıntılı olacaktır, gerek yolların darlığı, toprak olması, virajlar, iniş-çıkışlar sıkıntı yaratacaktır.
Yemekler
Karadeniz yöresinde; hani deniz kıyısı diye deniz ürünlerini beklemeyin, daha çok et ve sebze yemekleri bulunuyor.
Kara lahana ki, Karadeniz’de çok meşhurdur sadece 1-2 yerde sarma şeklinde karşıma çıktı. Sarı mısır ekmeği boldu. Kahvaltılar genellikle klasik kahvaltılıklardan oluşuyor.
Hani dikkat çeken ve mutlaka yiyin denebilecek bir yiyecek türü pek yoktu. Akçaabat köftesi denenmelidir. Alabalık genellikle pek lezzetli değil ve bol yağlıdır. Mıhlama yine sadece 1 yerde karşımıza çıktı, değişik bir lezzet. Ama dediğim gibi, aklımda kalan ve önerebileceğim bir lezzet olmadı.
Kıyafet
Unutmayın ki, insanların birçoğu buraya yani Karadeniz turuna, sıcaklardan kurtulmak için geliyorlar. Burası ve özellikle yaylalar serin oluyor. Yanınızda mutlaka yağmurluk, şemsiye ve su geçirmeyen ve altı lastik ayakkabılar bulundurun.
Hatta kış aylarında gidiyorsanız çok daha fazla giysi almanız gerekiyor, yaz aylarında ise, özellikle geceler soğuk oluyor. Yağmur zaten her an ve her yerde yağabiliyor. Hava sürekli nemli, hani giysilerimi yıkar giyerim derseniz o da mümkün değil, çünkü hava nemli, kurumaz, yani bolca giysi götürmelisiniz.
Bu arada: Karadeniz yöresinde özellikle Fırtına deresi çevresinde bolca sivrisinek var, yanınızda sivrisinek savar götürmenizi öneririm.
Fırtına deresi ve rafting
Yörede bilindiği gibi, birçok derenin üstünde “Elektrik tirbünleri” yapılmış ve derelerin suları bu tirbünlere çekilmiş, yolculuk boyunca bu tirbünleri bolca göreceksiniz.
Hani bu dere sularını tirbünlere çektik ama dereceler can suyu verdik diyorlar ya, görünce bunun inanılacak bir söz olmadığını göreceksiniz Çünkü birçok derenin suyu çok cılız, sadece Fırtına deresi bu durumdan kurtulmuş ve yazın ortasında bile çok gürültülü ve yoğun akan suyu vardır.
Fırtına deresinde rafting yapılıyor. Dere kıyısında bolca rafting yaptıran yerler var. Ama dere gerçekten çok coşkulu, yani rafting yaparken dereye düşerseniz sıkıntı olacağı kesindir. Bu yüzden, özellikle amatörler yani daha önce rafting tecrübesi yaşamamış olanlara önermiyorum. Zaten tura çıktığınızda, dereye düşerseniz en baştaki sıkıntı ıslanan giysiler olacaktır.
Fırtına deresinde “Ziplane” denen bir etkinlik daha yapılıyor. Derenin her iki kıyısına çekilen çelik bir halat, halatın altında bir oturma yeri olan düzenek, buna biniyorsunuz.
Bir kıyıdan öbürüne git ve öbür kıyıda bir eleman sizi karşılıyor, başka bir halata geçip geldiğiniz kıyıya geri gidiyorsunuz. Derenin üzerinde, hızla süzülerek yapılan yolculuk heyecan verici oluyor.
Fırtına deresinin kıyısında birçok otel, konaklama tesisi ve restoran bulunuyor. Özellikle coşkun akan derenin kıyısındaki restoranlarda mola vermenizi öneririm.
Güvenlik
Karadeniz turu yaptığım süre içinde, birçok yerde, gerek akşam saatlerinde ve gerekse ara sokak ve caddelerde gezindim. Hiçbir güvenlik sorunu yaşamadım. Ancak bu söylediklerim güvenlik sorunu yaşanmayacak anlamına gelmez, tedbirli olmakta yarar olduğunu unutmayınız.
Çay ve Çay Fabrikaları
Karadeniz yöresinin en önemli tarım etkinliği çay, geziniz boyunca birçok yerde çay bitkisini ve çay kesen yöre insanını göreceksiniz.
Karadeniz gezisinde, bu bölgede bolca bulunan çay fabrikalarını ziyaret etmek isterseniz, fabrikalar genellikle bu ziyaretlere açık olmuyor. Tirebolu tarafında, sadece bir fabrika ziyaret için açıktır.
Burada, size ikram edilen çay eşliğinde, fabrikanın çalışma sistemi anlatılıyor ve ardından, çay ürünlerinin satışının yapıldığı yere geçiliyor. Burada dikkatimi çeken ve ilk kez duyduğum “Beyaz Çay” konusu var. Beyaz çay: elle toplanan ve çayın en değerli ürünüymüş ve kilosunun 900 TL. olduğunu duyunca şaşırdım.
Bence Çay Fabrikası pek ilginç değil, ama buraya kadar gelmişken çay ürünlerinden satın almak gerekiyor. Özellikle: yılda 3 kez hasadı yapılan çay ürününün ilk hasadı yani Mayıs ayı hasadı ürününü satın almanız öneriliyor.
Rize Bezi
Rize yöresinde bir bez dokunuyor ve bu bezden çeşitli giysi ürünleri yapılıyor. Ürünlerin satıldığı yerde bir dokuma tezgahında, Rize bezinin dokunmasını da görebiliyorsunuz. Gömlekler ve her türlü tekstil ürünleri satılıyor ama bana biraz sert kumaş gibi geldi, tercih sizin.
Tulum ve Horon
Karadeniz’de birçok yörede, birçok kere tulum denen çalgı ile karşılaşacaksınız. Tulum çalan kişi ve ona uyarak bir tür halay şeklinde oynanan oyuna katılan birçok kişi, bence eğlenceli, ama bir anlamda bilmek gerek.
Horon tam bir teknik oyun türü, turistlere bir şey diyen yok ama gerçek Karadenizliler arasında horon oynanırken, ritmi tutturamayanlar, halkadan atılıyor. Ama dediğim gibi bilmeseniz de, mutlaka birileri yol gösteriyor, katılın, deneyin. Unutmadan: kefenin cebi yok ama tulumun cebi var, tulumcuya mutlaka bahşiş vermeyi unutmayın.
Sürmene ve Bıçakcılar
Karadeniz gezisinde, Sürmene ve bıçakçıları ziyaret etmeden olmaz. Bıçakçılardan, meşhur Sürmene bıçaklarından satın alabilirsiniz, fiyatları uygun.
Akçaabat köftesi
Türkiye’de en iyi köfteler yarışması düzenlendiğinde, birinci Sultanahmet, ikinci İnegöl ve üçüncü Akçaabat köftesi seçilmiş olduğu söyleniyor. Güzel bir lezzet, buralara kadar gelip tatmamak olmaz, Akçaabat yöresinde, mutlaka yemenizi öneririm.
GEZİ PROGRAMI
1.GÜN
Karadeniz turuna: Ordu şehrinden başlıyoruz. Ancak: Ordu şehrinde sadece Boztepe’yi görüyoruz ve teleferik yolculuğundan sonra şehir merkezine girmeyip (dönüşte girilecek) yola devam ediyoruz. Boztepe’de büyükçe bir restoran var, manzarası gayet güzel, burada kahvaltı yapabilirsiniz ki, muhteşem güzel bir manzara eşliğinde kahvaltı güzel gidiyor.
Ardından: sahil yolundan yola devam ediyoruz ve Giresun kalesi ve Giresun adasını gördükten sonra kıyı yolundan ayrılıyor. Harşit vadisine giriyoruz. Bu arada: denizin doldurulmasıyla yapılmış Ordu-Giresun havaalanını göreceksiniz.
Torul üzerinden Karaca Mağarasına varıyoruz. Burası tam bir doğa harikası ve mutlaka görmenizi öneriyorum. Gerek mağaranın içi ve gerekse hemen önünden çevrenin manzarası muhteşem güzeldir.
Ardından: yeşillikler içinden geçerek, Zigana dağlarının eteğindeki Hamsiköy’e gidiyoruz. Burada: yine tam bir doğa harikası bu diyarda, Hamsiköy Sütlacı yemenizi öneririm. Hatta, köyün içinde yemyeşil ortamda yürüyüş yapın.
Bu yolculuğun ardından: Maçka yöresinde konaklayabilirsiniz.
2.GÜN
Maçka Altındere Milli Parkına gidiyoruz. Burada: her ne kadar kapalı da olsa, uzaktan Sümela Manastırını görüyoruz. Bu muhteşem yapıyı, uzaktan da olsa mutlaka görmenizi öneririm. Altındere Milli Parkı içinde, otobüs ve araçların park ettikleri alandan biraz ileriye yürüyünce, seyir terası var, oradan manastırı görebilirsiniz.
Ardından: Uzungöl’e hareket ediyoruz. Derken, merakla beklediğiniz ve çok meşhur Uzungöl’e varıyorsunuz. Ama bir bakıyorsunuz ki, göl filan kalmamış. Daha doğrusu küçücük bir göl ve çevresinde yüzlerce tesis, hani gölün kıyısındaki caminin göl yüzeyine yansıyan fotoğrafı çok meşhurdur ya, öyle çok yapı var ki, göle yansıması filan mümkün değil.
Zaten bu kadar çok yapı olunca göl de kirlenmiş, göl mavi değil (eskiden mavi olduğu söyleniyor), tamamen yemyeşil olmuş, ben gittiğimde gölde dip temizliğinin yapıldığı söyleniyordu.
Neyse: yoğun tesisler derken hani bunları öyle büyük tesis sanmayın, birçoğu derme çatma otel, motel ve restoran şeklinde yapılmıştır. Kalabalık, özellikle kara çarşaflı ve hatta peçeli Arapları bolca görebilirsiniz. Bisiklet türü araçlarla insanlar gölün çevresinde dolaşıyorlar. Yürüyenler de var. Ama özellikle Araplar, havası nedeniyle burayı tercih ediyorlar.
Uzungöl’e gidip te yaylalara çıkmamak olmaz. Burada birçok minibüs var ve bunlara binerek yaylalara çıkabilirsiniz. Ama cesaretiniz olması gerek, çünkü bu minibüs sürücüleri daracık, toprak ve virajlı yollarda çıkıp inerek araç kullanırken, bir yanınızın sürekli yükselen bir uçurum olduğunu sakın unutmayın. Asla kendi aracınız ile çıkmaya kalkmayın diye öneririm.
Kendi aracınızı otoparka bırakın ve minibüslerle çıkın. Çünkü bunlar yolları ezberlemiş, aksi halde sıkıntı yaşarsınız. Anlatılanlara göre: Arap turistler, kendi ülkelerinde hep düz yollarda araba kullandıklarından, burada araba kiralayarak yaylalara çıkmaya kalktıklarında: o dar, virajlı ve toprak yollarda karşıdan bir araba geldiğinde ve özellikle minibüs geldiğinde şaşırıp kendi kullandıkları arabaları yolun ortasında park ediyorlarmış.
Sonuçta elbette şoförler arasında tam bir curcuna çıkıyor. Gerçekten yol kötü, sakın kendi aracınız ile çıkmayın, 30 TL verin ve minibüsler le çıkın.
Lostra yaylası: bir başka güzeldir. Burada herhangi bir tesis, kafeterya yoktur. Yola devam ediyoruz, sırada: Karestel yaylası vardır.
Aşağıda, yüzlerce metre aşağıda, Uzungöl manzarası ve hemen karşınızda bembeyaz bulutları görebilirsiniz, yani bir anlamda uçakta gibisiniz. En büyük sıkıntı: havanın güzel olması, yani sis olduğunda, hiçbir şey göremiyorsunuz, umarım yukarı çıktığınızda sis olmayan, açık bir hava ile karşılaşırsınız.
Yukarıda, yaylara bir tane kafeterya var, burada oturup bir şeyler içebilirsiniz. Hani, süt-yoğurt, doğal güzellikler diye düşünüp ayran içmeyi düşünürseniz, ümidiniz kırılır. Burada süt o kadar yoğunmuş ki, ayran yapılırken içine daha hafif olsun diye soda ilave ediliyormuş. Bir dikkatimi çeken husus daha: kafeteryada kasanın üstündeki bir ilan oldu, küçük bir ilanda “10 mermi 20 TL” yazıyordu. Sanırım buraya gelip te havaya birkaç el ateş etmekten bahsediyor, yorum sizin.
Evet, yine farklı bir yoldan ama yine zahmetli, sıkıntılı, korkunç bir yoldan Uzungöl kıyısına geri dönüyoruz. Yolun zahmetli olması yanında, yol aynı zamanda kalabalık, dar yollarda iki araba karşılıklı geldiğinde tam bir rezillik yaşanıyor.
Uzungöl’de bir şeyler yemek isterseniz: alabalık değil, özellikle köfte yemenizi öneririm, çünkü alabalık aşırı yağlı yapılıyor.
Uzungöl dönüşünde: dere üzerinde ünlü “Kiremit köprü” görülmelidir. Kısa bir mola verebilirsiniz. Ardından: Rize ilinin Pazar ilçesi ve burada ünlü kız kulesi görülüyor. Artvin Arhavi ve Hopa ilçeleri üzerinden yola devam edilerek Hopa ilçesinde gece konaklanıyor.
3.GÜN
Karadeniz gezisinde, bu günü Gürcistan Batum şehri gezisine ayırabilirsiniz. Bu gezi için tam bir gün gereklidir. Eğer Batum şehrinde konaklamayacaksanız, dönüşte Hopa veya Fırtına deresi kıyısındaki otellerde konaklayabilirsiniz. Batum otellerinde gecelemenin çok pahalı olduğu unutulmamalıdır.
4.GÜN
Bu gün, yolculuk: Hopa-Çamlıhemşin üzerinden Ayder yaylasıdır. Yol üzerinde: Çamlıhemşin ilçesinde minibüslerle Şenyuva köyündeki tarihi Çinçiva köprüsü görülmelidir. Yolun sıkıntılı olması nedeniyle, kendi aracınız ile değil, minibüslerle buraya gitmeyi düşünün.
Ardından yine yol üzerinde bulunan Zil kale görülmelidir. Zil kale: muhteşem manzarası ile tam bir doğa harikasıdır, mutlaka uğrayın ve hemen kapısındaki kafeterya da mutlaka mola verin. (burada Laz böreği yemenizi öneririm) Kaleye çıkma durumunda, sürekli yağan yağmur ve nem nedeniyle merdivenlerin kaygan olduğunu unutmayın. Ayakkabılarınızı uygun ayarlayın, umarım sis olmaz, aşağıda muhteşem bir manzara izleyebilirsiniz.
Ardından “Ayder Yaylasına” hareket ve günümüzde, aynen Uzungöl gibi tamamen tesislerle doldurulmuş Ayder yaylasını mutlaka görmelisiniz. Yine burada da çimlerin üzerine oturmuş, piknik yapan, hatta yağan yağmur altında ıslanan Arap turistleri göreceksiniz.
Kara çarşaflı ve peçeli Arap turistler burada da çok kalabalıklar. Ayder yaylasında önce “Gelintülü” şelalesini görün, bu şelale metrelerce yüksekten aşağı doğru akarken, gelin tülü gibi açılarak genişliyor.
Ayder Yaylası: havası ile dikkat çekiyor, tabii tüm gördüğünüz yerlerim yemyeşil olması da başka bir güzellik sunuyor. Ama biraz önce belirttiğim gibi, burası da tamamen tesisleşmiş. Burada, yürüyüş yapabilirsiniz, tertemiz havası mutlaka ilginizi çekecektir. Tek sıkıntı: yoğun yağmur olmayan ve sis olmayan bir günde burada bulunmanızdır, bu güzelliği yaşamak için bunlar gerekiyor.
Ayder Yaylasında birçok otel ve konaklama tesisi var.
Burada gecelemenizi öneririm. Ancak yoğun Arap turistler nedeniyle önceden yer ayırtmanızı öneririm. Çünkü size 100-110 TL. civarında verdikleri bir gece konaklamalı ve kahvaltılı odayı, Arap turistlere çok daha fazla fiyata satıyorlar.
Ayrıca: dikkatimi çeken bir husus: yamaçta olan otellere ulaşım için yürüyorsunuz ancak bavullar otellerin kendi yaptırdıkları özel bir teleferik hattı ile taşınıyor.
Bir de, otellerde, kahvaltıda, çeşit az olmasına rağmen, otel görevlilerinin kahvaltılıkların başını bekliyorlar. Açık büfe olmasına rağmen, ikinci bir tabak almamanız için her türlü tedbiri almaları, yani 2-3 zeytinin üstünde bekçilik yapmak pek hoş olmuyor.
Son bir not: Ayder yaylasında kaplıca da bulunuyor, uzaktan düzgün bir tesis gibi görünmesine rağmen ben gitmeyi tercih etmedim, çünkü çıkışta üşütüp hasta olma riski yüksek.
5.GÜN
Bugün Ayder Yaylasından hareket ediyoruz ve istikamet Trabzon şehir merkezidir. Trabzon şehir merkezinde Atatürk Köşkü ve Ayasofya camisini mutlaka görmenizi öneririm. Büyük önderimiz Atatürk’ün köşkü gerçekten ilginizi çekecektir. Ayasofya camisi ise, tarih severlerin mutlaka uğramasını önereceğim önemli bir tarih hazinesidir.
Trabzon şehir merkezinde gezdikten sonra, rotamız Ordu şehir merkezidir.
Yol üzerinde bolca bulunan fındık ürünleri satış yerlerinden birine uğrayıp, yöreye özgü fındık ve mamullerinden satın alabilirsiniz. Bu ürünlerde palmiye yağı olmadığını ve tamamen doğal olduğunu söylüyorlar.
Yine yol üstünde: Yoson Burnu denen yerde mutlaka mola verin, sitedeki yazımda hikayesini ayrıntılı anlattığım Yoson Burnu: gerçekten tam bir doğal güzelliktir.
Burada kısa bir mola verin ve fenere kadar yürüyüş yapın, özellikle güneşin batış saatine denk getirin. Ülkemizde güneşin yılın büyük bölümünde aynı yerden doğup aynı yerden battığı ender yerlerden biridir. Aynı yer deyimi: denizdir.
Ordu şehir merkezinde, daha önce Boztepe’ye çıkmadı iseniz, şimdi çıkmanızı önerimi, çünkü Boztepe gerçekten güzel bir yerdir.
Ardından: gecelemeyi Fatsa’da yapabilirsiniz.
6.GÜN
Ünye-Terme üzerinden Samsun şehir merkezine ulaşım. Samsun şehir merkezinde: Bandırma vapuru ve ilk adım anıtını gezmelisiniz. Bandırma vapurunun içine giriliyor ve bence ilginç, mutlaka girin ve gezin. Samsun gerçekten tam bir büyük şehir olmuş, muhteşem büyük ve güzel bir şehirdir.
Ardından: Amasya şehir merkezine hareket. Yeşilırmak’ın hayat verdiği bu şirin şehrimizde merkezde: Mini Amasya müzesinin gezilmesi, Beyazıt Külliyesinin görülmesi, uzaktan Krallar mezarlarının izlenmesi ilginç gelecektir.
Mutlaka mola verin ve hatta Amasya şehrinde öğlen yemek yiyin, özellikle et tercih edin. Çünkü Amasya şehrinin et yemekleri çok lezzetlidir. Ülkemizde denizi olmamasına rağmen yalıları olan tek şehir Amasya’da Yeşilırmak kıyısındaki yalıları gezip görmenizi öneririm.
SONUÇ
Ben Ankara’dan hareketle Karadeniz turu yaptım. Siz de: bu tur programını incelediğinizde: kendi bulunduğunuz yerden hareket ederek, kendinize ait bir Karadeniz tur programı yapabilirsiniz. Önemli olan: hareket noktanız ve tur için ayıracağınız süredir.
Yukarıdaki programda mutlaka görmeniz ve yapmanız gereken hususları not alırsanız, kendinize ait güzel bir Karadeniz tur programı yapabilirsiniz. Öte yandan: Karadeniz bölgesi elbette bu şehirlerden ve yörelerden ibaret değildir.
Ancak benim Temmuz 2022 tarihindeki yaptığım tur da gezip gördüğüm yerler için yaptığım plan yani tur programında buralar vardı. Yoksa: Sinop, Karadeniz Ereğli, Akçakoca, Kefken, Kerpe, Şile elbette Karadeniz yöremizin güzel yerleri arasındadır.
Unutmamak gerekir ki: dünyanın birçok güzelliklerini gezerken, kendi ülkemizin birçok güzelliklerini görmüyor, göremiyoruz. Mutlaka zaman ayırın ve Karadeniz turu yapın.