İl merkezine, 49 km. uzaklıkta. Hemen batısında, 12 km. uzaklıkta Arsin var. Doğusunda ise, Sürmene. Karadeniz otoyolu üzerinde bulunuyor.
TARİHİ
İlçe merkezinin, yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi bulunduğu biliniyor. Daha önceki tarihi sürece ait ise, gerekli kazılar yapılmadığı için, herhangi bir bilgi yok.
1916 yılında, Rus işgali görülüyor. Yaklaşık 22 ay, Rus ve Ermeni çetelerinin elinde her türlü sıkıntıyı yaşayan Araklı, 25 Şubat 1918 tarihinde işgalden kurtarılır.
Araklı’nın ismi: Arakale ifadesinin değişimi sonucu çıkmış. İlçenin batısındaki kalecik mevkiinde ve doğudaki zeytinlik ve Sürmene’de kalelerin bulunması, bu ilçenin arada kalarak “Arakale” konumuna girmesini sağlamış. Bu değim, daha sonra değişerek, günümüze “Aralık” olarak ulaşmış.
GENEL
İlk yerleşim yeri: ilçe merkezinin batısında bulunan “Konakönü” mevkidir. İlçe, pek çok Karadeniz yerleşim yeri gibi, güneye doğru yükselen, kıyıya paralel uzanmış sıradağların önünde, dar bir sahil şeridi üzerinde kurulmuş.
İlçenin ekonomisi, genellikle tarıma dayalı. Fındık ve çay ön planda. Çaykur’a bir çay fabrikası var. Trabzon’un en hızlı gelişen ilçelerinden biridir. Ayrıca: burası, en genç nüfusun bulunduğu ilçe olarak da öne çıkıyor.
Yeşilyurt Beldesi, Yılantaş Yaylasında, her yıl 25 Ağustos tarihinde şenlikler yapılıyor. Bu bölgede, ayrıca: I. Dünya Savaşından kalma bir şehitlik bulunuyor.
İlçede, arıcılıkda yavaş yavaş gelişiyor. Özellikle, bölgede üretilen ve “Cifin” denilen çiçeğin özününde karıştığı için “Delibal” olarak adlandırılan balın: besin değerinin çok yüksek olduğu biliniyor.
NE YENİR
Araklı’da damak tadı olarak deneyebileceğiniz yöresel tatlar: Karalahana çorbası ve karalahana sarması, yanında ise mısır ekmeği.
NE SATIN ALINIR
Çaykur’a ait çay fabrikasından, çay satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
MAHURA (BEREKETLİ) ŞİFALI SU
İlçe merkezine 10 km. uzaklıkta. Bereketli köyü sınırları içinde bulunuyor. Halk, buraya acı su (şifalı su) adını koymuş. Yöre insanı kadar, çevreden de, buraya birçok insan gelip, bu suyu kullanıyor. Marketlerde satılan maden suyu tadında.
Özellikle: böbrek taşı ve mide rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarında, şikayeti olan kişilerin bu suyu kullanmaları öneriliyor. Bu tür rahatsızlığınız varsa, buradan geçerken, mutlaka bu suyu deneyin.
Gittiğinizde içebilir ve yanınızda bulanan kaplara doldurarak, daha sonra içmek üzere ayırabilirsiniz. Yalnız, şuna dikkat etmeniz gerek, bu suyu içtiğinizde, hemen tuvalete gitmek gerekiyor, yani içmekle çıkarmak yalnızca 1-2 dakika.
PAZARCIK MİLLİ PARKI
İlçeden, Karadere’yi takip ederek gidiliyor, yaklaşık 70 km. lik bu yol, asfalt ve düzgün. Burada: çam ağaçları var, ayrıca: alışveriş çarşısı, et ve balık lokantaları bulunuyor. Tüm bunların yanında; karadere, şelale, piknik alanı ve buz gibi akan suları görebilirsiniz.
Burası: Turizm Bakanlığınca turizm merkezi olarak ilan edilmiş. Milli parka girişte, Pazarcık Mağarası var. İlginizi çekebilir.
KALECİK KALESİ
Trabzon istikametinde, ilçeye 3 km. uzaklıkta. Canayer kalesinin bir uzantısı. Kalecik mahallesinde bulunan bu kalenin hemen altında, çok güzel bir plaj var. Plaj ve kale, doğal güzellikleriyle birleşerek, Kalecik Mahallesini hareketlendirmiş.
Maçka denilince, İstanbul’un bir semtinin ismi de Maçka, ama ben burada sizlere Trabzon Maçka’yı anlatmaya çalışacağım. Maçka’ya, yollarda sisin içine daldığınızda; “Kim bilir ne güzellikler vardı geçtiğimiz şu yollarda da ben görmedim.” diye hayıflanırsınız. Yani: yollar bolca sislidir.
Zaten burada kaldığım 2 günlük sürede: yaz ayının ortaları olmasına rağmen, aşırı nemli bir hava olduğunu gördüm. Hani derler ya, nemden üstünüzdekiler yapışır, işte öyle bir hava vardır. İlçenin hemen ortasından bir dere geçiyor, derenin kıyısında, oturma yerleri ve parklar düzenlenmiştir.
Derenin paralel caddelerinde ise, dükkanlar bulunuyor. Bence bu şirin ilçenin en dikkat çeken yanı: havasının aşırı nemli olması, çevresinde, hatta hemen yakın çevresinde yükselen tepeler, isminden de anlaşılacağı üzere, iki yükseklik arasında kurulu düzlük.
Tüm bunların yanında: Trabzon ilçeleriyle ilgili, önemli bir not düşmek istiyorum. Tonyalı silahıyla, Oflu kurnazlığıyla, Sürmeneli bıçağıyla, Maçkalı delikanlılığı ile tanınır. Hepsinin ortak özelliği ise, tüm sıkıntılara rağmen, neşelerini korumalarıdır. Hür tür zaaf, tik, taşkın hareketler: gülme nedenidir.
“Maçka yolları taşlı” dizeleriyle başlayan türlüyü hatırlayanlar vardır. Ancak günümüzde Maçka yolları taşlı değil, asfalttır. Türkünün: “Maçka yolları taşlı, geliyor kalem kaşlı, sarı saçlı, gözleri yaşlı” gibi bir çok versiyon bulunur.
Maçka yollarının taşlı olmasının sebebi: hemen yan tarafta bulunan Maçka deresi: özellikle sonbaharda, yukarıdan aşağıya doğru ne varsa silip süpürür ve aşağılara kadar sel suları gelir ve şehri sel basar.
Öyle olunca, yolun üzerinde taşlar bırakır ve deyimin buradan geldiği söylenir. “Gözleri yaşlı” deyimi: o sel felaketinden sonra ağlayan insanlar veya 1924 yılındaki mübadelede buradan göç eden Rumların, sarı saçlı Rum kızlarının, gözleri yaşla topraklarını tek etmelerini anımsatmaktadır.
ULAŞIM
İl merkezi, Trabzon’a; 26 km. uzaklıktadır. Deniz kıyısında değil. Bu yüzden: Karadeniz Sahil Otobanından, güneye sapmanız gerekiyor. Ama: özellikle: Sümela Manastırını görmek için mutlaka sapın. Maçka’nın güneyinde: Torul ve Gümüşhane bulunuyor. Gümüşhane’ye uzaklık: 72 km.
TARİHİ
Maçka ismi, söylentilere göre: İranlılar ile Bizanslılar arasındaki çatışmalarda, buranın yerli halkının “Maçuka” denilen sopa ile dövüştükleri için, onların yerleşim birimine, “Maçuka” anlamında “Maçka” denilmiştir. “Maçuka” kelimesinin anlamı “iki dağ arasındaki düzlük” tür. Maçuka: iki tarafı sopa, ortasında zincir olan bir silahtır. Silah; ismini doğduğu yer olan buradan yani Maçuka’dan almıştır.
Osmanlılar döneminde ilçe merkezinin ismi: “Cevizlik” olmuştur.
Bunun dışında, Maçka’nın geçmişine ait herhangi bir kazı veya çalışma yapılmamış. Yalnızca, çeşitli varsayımlar var. Özellikle, Trabzon ve dolaylarında kurulan, Pontus Devletinin, burada da egemenliğini sürdürdüğü ve Roma ülkesi konumuna gelene kadar bu durumun devam ettiği biliniyor.
1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, bölgenin egemenliği Osmanlılara geçer. 1916 yılında, Rusların işgali görülür, 1918 yılında ise işgal biter, ilçe kurtulur.
GENEL
İlçe merkezi: çam ormanlarının süslediği vadilerin ortasındaki, Değirmendere denilen bir dere yatağında kurulmuştur. Doğal güzellikler olarak, Trabzon’un en şirin ilçesidir.
Karadeniz bölgesini, Doğu Anadolu’ya bağlayan ünlü Zigana Geçidi, Maçka ilçesi sınırları içinde başlar. Türkiye’nin en uzun tünellerinden olan Zigana Tüneli (1875 metre uzunluğundadır) de, burada bulunuyor.
İlçenin iklimi: nemli, ılık ve her mevsim yağışlı olması ile öne çıkar.
İlçe, antik çağdan günümüze kadar: Tahran-Tebriz-Erzurum-Trabzon ticaret yolunun üzerinde konuşlanması nedeniyle, önemli bir stratejik mevki olmuştur. Burada: Trabzon’un diğer ilçelerine nazaran: Hıristiyan oranı, göze batar şekilde fazladır. Çünkü: bölgede, çok sayıda manastır bulunmaktadır.
Ayrıca: bu manastırların çevresinde yaşayan köylüler, uzun yıllar boyunca, manastırların arazilerindeki toprakları işleyerek geçimlerini sağlamışlardır. Yani: elde ettiği ürünün yarısını, manastıra vermek zorundaydılar.
Dolayısı ile, işverenin kilise olması, köylülerin Osmanlı döneminden sonra, din değiştirmesini zor hale getirmiştir. Bu köylüler, görünüşte Müslüman iken, gerçekte Hıristiyan öğretisinden sapmamışlardı.
NE YENİR
Zigana dağı üzerindeki mola yerlerinde, meşhur sütlaçtan tatmayı unutmayın.
Ayrıca: Maçka’da, güzel bir peynir bulabilirsiniz. Küçük pidelere benzeyen ve “kolof” denilen bu peyniri deneyebilirsiniz. Bir de; çayır lahanası çorbası öneriyorum. Maçka’nın yüksek köy ve yaylalarında yazın yetişen bu yabani ot ile yapılan çorba, sıcak servis ediliyor ve değişik bir tadı var.
Son olarak: köy tere yağında pişirilmiş, kırmızı benekli alabalık yemelisiniz.
NE SATIN ALINIR
Maçka’dan fındık ve fındık ürünleri satın alabilirsiniz. Ayrıca: buradaki gezici balcılar tarafından yaylalardan elde edilen balın tadına doyamazsınız. Bal da satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
HAMSİKÖY
Denizden yaklaşık 50 km içeridedir. Bir zamanların Hamsiköy’ü, Trabzon Büyükşehir Belediyesi olunca, Büyükşehir Belediyesine bağlı bir mahalle haline gelmiştir.
Bir zamanlar: İpek yolu üzerinde, Zigana dağları üzerinde ikinci konaklama köyüdür. Dağların arasına bir vadiye yerleşmiştir. Deniz seviyesinden 1300 metre yüksekliktedir.
Köyün ismine gelince: “Hamsi” kelimesi, Arapçada “Beş” anlamına gelen “Hamse” kelimesinden gelmiştir. Çünkü, burası 5 köyün birleşmesiyle oluşmuştur. Hamse kelimesi, zaman içinde söylene söylene günümüze Hamsi olarak gelmiştir.
Hamsiköy’ün sütlacı meşhurdur. Ancak bu sütlaç fırında olmaz. Fırında yapılan sütlaç, Hamsiköy sütlacı değildir. Burada en güzel ve geleneksel sütlacı “Osman Usta” yapar. Osman usta: “sütlacın ayarını tutturamadıklarında, fırına atıyorlar ve üzerine tat versin diye bolca fındık ekliyorlar” der.
Yani: gerçek Hamsiköy sütlacı: fırınlanmaz ve üzerine fındık eklenerek servis edilmez. Bu sütlacın lezzetinin sebebine gelince: burada çevredeki yeşilliği göreceksiniz, bu bölgede karasığır denen yerli ırk inekler yetiştiriliyor. Bu ineklerin sütü çok yağlı ve beslendikleri otlara göre aşırı aromalıdır. Zaten sütlacı tadarken, bu aromayı hissedebilirsiniz.
Hamsiköy çarşısı boyunca sıralanmış birçok sütlaççı görebilirsiniz. Evet, burada birçok otantik köy evi bulunuyor. Bu evlerin arasındaki sokaklarda yürüyüş yapabilirsiniz. Köy insanı, misafirperverdir. Yolun sağında ve solundaki çizgileri takip ederek köprüye kadar yürüyebilirsiniz.
KARDEŞLİK ANITI
Zigana tünelinden çıkınca, hemen yukarıda yanında Türk bayrağı bulunan bir anıt görülür. Bu beyaz anıtın hikayesi: Trabzon ve Kahramanmaraş, kardeş şehirlerdir. Trabzonlu vali Kahramanmaraş’ta ve Kahramanmaraşlı vali ise, Trabzon’da valilik yaparken: iki şehir kardeş şehir olur.
Zaten: tarihi süreçte: gerek Rus işgali sırasında Trabzon’a, Kahramanmaraşlıların yardımı ve gerekse Kahramanmaraş işgal edildiğinde Trabzonluların yardımı vardır. Aynı zamanda üniversitede iki sınıf arkadaşı olan bu iki vali “Kardeşlik yürüyüşü” yapılmasına karar verirler.
17 kişilik dağcı ekibi, buradan Trabzon’a doğru yürüyeceklerdir. Ancak Şubat ayında Ziganalar aşılırken, üzerlerine çığ düşer ve 14 dağcı hayatını kaybeder. Anıt, burada ölen dağcılar için yaptırılmıştır.
VAZELON MANASTIRI
Maçka’ya 14 km. uzaklıktadır. Ulaşım maalesef çok zor. Vazelon ismini: üzerinde kurulmuş olduğu Zabulon Dağından aldığı düşünülmektedir. Bu ölçüde: ıssız ve sakin bir yer seçilmesi, manastıra daha kutsal bir hava verilmek istenmesinden kaynaklanmaktadır.
Manastırın kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Ancak: 270-317 yılları arasında yapılmış olabileceği tahmin ediliyor. Manastır: 565 yılında, İmparator Justinianus tarafından onarılmış ve günümüze kadar da benzer birçok onarım ve tamiratlar yapılmış. 702 yılında ve onu izleyen yıllar içinde, çok önemli restorasyonlar geçirmiş ve orijinal halinden uzaklaşılmıştır.
Bu bölgedeki meşhur Sümela Manastırının; o dönemlerde, bölgenin en zengin manastırı olan Vazelon Manastırının gelirlerinden yapıldığı söyleniyor. Çünkü: zamanında, bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve en zengini durumunda imiş.
Yahya Peygambere adanan bu manastır: 1923 yılından sonra terk edilmiş. Malum aynı tarihte, karşılıklı değişik sonucu, bölgedeki Rumlar, buradan ayrıldılar.
Kilisenin içindeki fresklerde: cennet, cehennem ve son hüküm tasvirleri işlenmiş. Canlılık ve güzelliklerini hala koruyorlar. Binaya: batı kısmındaki merdivenlerle giriliyor. Merdiven basamakları kırık olduğundan, yukarı çıkarken dikkatli olmanız gerekiyor.
Günümüzde: zemin kat: kapı ve pencereleri kapalı. Biraz önce söz ettiğim merdivenlerle, birinci kata çıkılıyor ve küçük bir antre ile karşılaşılıyor. Bu kısmın: sağ ve solunda iki dar koridor var. Bu koridorlara: sağdan ve soldan; üçer olmak üzere, toplam 6 oda açılıyor. Odaların tavan kısımları: ahşap olduğundan günümüze ulaşmamış.
Manastırın esas eski bölümüne: kullanımda iken, ahşap bir merdivenle çıkılıyormuş. Ancak, bu merdiven günümüzde yok. Diğer kata geçmek için tırmanmak veya alt katta bulunan gizli dehlizden sürünerek çıkmanız gerek. Eski Manastır bölümüne çıkıldığında: bazı bina kalıntılarına rastlanıyor.
Soldaki büyük kısım: yemek salonu, ona bitişik olanı ise manastır görevlilerine ait bir yer. Sağdaki binalar ise: su kanallarından anlaşıldığına göre, mutfak ve yemekhane imiş. Bunların yukarısında ise, üzeri tonozlarla örtülü, büyük bir su sarnıcı var.
Bunun yanında: 3 nefli bir Bizans kilisesi bulunuyor. Manastır ve bölümlerinin üzeri, ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmış. Bina: 1923 yılında terk edilmiş. (Kurtuluş Savaşından sonraki, karşılıklı mübadele yıllarında)
KUŞTUL MANASTIRI
Şimşirli köyündedir. Buraya giden ve derelerle, taş köprülerle süslenen yol, hem yürüyüşçüler ve hem de doğa severler için muhteşem bir ortam sunuyor. Buraya ulaşmak için: Esiroğlu beldesine giderken, soldaki galyan vadisini takiben ulaşmak mümkün. Manastır: vadiye hakim bir tepe üzerinde kurulmuş. Maçka yolu üzerinde, bağımsız üçüncü manastırdır.
Manastırın 752 yılında yapıldığı söyleniyor. 1203 yılında, terk edilmiş. 1393 yılında ise, yeniden yerleşilmiş. 1904 yılında ise, büyük bir yangın geçiriyor ve harap oluyor, daha sonra tekrar inşa edilmemiş.
Burası: bölgedeki diğer manastırlar gibi, kutsal bir mağara ve ayazma çevresinde kurulmuş. Günümüzde ise, defineciler tarafından büyük ölçüde tahrip edilmiş görüntü veriyor. Manastır içinde: herhangi bir tehlike halinde kullanılmak üzere, vadiye bağlı bir dehliz yapılmış. Ancak, bu dehliz, toprak ve taşlarla doldurulmuş.
ZİLKALE
İlçe merkezinin 15 km. güneyinde, Fırtına Deresinin batı yamaçları üzerindedir. Bölgenin en dikkat çekici tarihi eserlerinden biridir. Muhtemelen 14. veya 15. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor.
Kalenin, üzerine inşa edildiği sarp kaya kütlesi: denizden 750 metre yüksekliktedir. Dere yatağından ise: 100 metre yüksekliktedir. Kale: dış surlar, orta surlar ve iç kaleden oluşuyor. Orta kale içinde: 3 önemli yapı var. Bunlar: muhafız binası, şapel ve başkule.
TÜRKİYE-İSPANYA DOSTLUK ANITI
26 Mayıs 2003 tarihinde, Afganistan’da görevli İspanyol askerleri, kendilerine ait bir askeri uçakla ülkelerine dönerken: askeri uçak, yoğun sis nedeniyle hava alanını 2 kere pas geçer, 3’ncü denemede ise, inmek için tur atarken, Pilav Dağı, Atasun mevkiine çakılarak düşer.
Kazada: uçakta bulanan askerler ve mürettebat dahil 74 kişi hayatını kaybeder. Bu acı olay: her yıl Mayıs ayında: Türk ve İspanyol yetkililerin katılımı ile anılmaktadır. Bu olayın anısına, burada iki anıt yapılmış ve 26 Mayıs 2004 tarihinde açılmış.
ALTINDERE VADİSİ MİLLİ PARKI
İlçe merkezinden, 48 km uzaklıktadır. Milli Park: Sümela Manastırı ve Altındere vadisinin bitki çeşitliliğini öne çıkarır. Buradaki Sümela Manastırı, özellikle, Altındere’nin batı yamacında, 300 metre yükseltide, bir kartal yuvası gibi duruyor. Manastır ile ilgili ayrıntılı bilgiyi: Sümela Manastırı adı altında yine bu sitede bulabilirsiniz.
Bunun dışında, Altındere Vadisi Milli Parkında: hakim bitki örtüsü olarak ladin ağaçları göze çarpıyor. Yani, muhteşem bir bitki örtüsü çeşitliliği var. Bunların yanında: yaban hayatı içinde görebileceğiniz hayvanlar şunlar: geyik, karaca, çengel boynuzlu yaban keçisi, yabani domuz, ayı, kurt, çakal, tilki, yaban kedisi.
ŞOLMA TURİZM MERKEZİ
İlçenin güneyinden, 22 km. lik toprak bir yolla, bu yaylaya ulaşmak mümkün. Yaylanın ismi: Mağura. Yayla: 1800 metre yükseklikte ve burada: bakkal, kahvehane ve telefon hizmeti var.
SÜMELA MANASTIRI
Sümela Manastırı hakkındaki ayrıntılı yazıyı, yine bu sitede “Sümela Manastırı” adı altında bulabilirsiniz.
Trabzon Akçaabat: Karadeniz otobanı üzerinde, köftesi ile öne çıkan bir ilçemiz.
ULAŞIM
Akçaabat, il merkezi Trabzon’un 13 km. batısındadır. İlçenin 22 km. batısında, Çarşıbaşı ilçesi var. 25 km. güneyinde Düzköy ve devamında Tonya.
TARİHİ
Yörede, çok miktarda çınar ağacı var. Bu yüzden, yörenin ismi, tarihi süreç içinde: Platana diye anılmış. Ama daha sonra; burada ticaretin gelişmesi ve paranın bol olması nedeniyle “Akçaabat” diye anılmaya başlanmış.
İlçe: Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiş. Bölgede: Roma, Bizans, Kommenos ve Osmanlı dönemlerine ait çeşitli kalıntılar var.
Akçaabat’ın tarihinde: 1810 yılının özel bir anlamı var. Bu tarihte: Rus donanması, Sargana Mevkiine çıkarma yapmak istemiş. Ancak: yöre halkı, 969 şehit (48 kadın) vererek, savunma yapmışlar ve bu çıkartma harekatına engel olmuşlar.
I. Dünya Savaşı sırasında da, 1916 yılında, Ruslar, Akçaabat yöresini işgal etmişler, ancak bu işgal de fazla uzun sürmemiş ve 1918 yılında Akçaabat düşman işgalinden kurtarılmış.
GENEL
Akçaabat: Trabzon’un en büyük, Karadeniz bölgesinin ise en önemli yerleşim yerlerinden biridir. Aynı zamanda, ulaşım bakımından da önemli bir kavşak noktasında bulunmaktadır.
İklim olarak değerlendirildiğinde: Karadeniz bölgesinde bulunmasına rağmen; Akdeniz ikliminin hakim özellikleri görülür. Yazları: sıcak ve kurak, kışları ise ılık geçer. Bu iklim özellikleri nedeniyle: yörede: zeytin ve narenciye yetişir.
Her Salı günü: Akçaabat’ta Pazar kurulur. Bu pazarda: sebze, meyve ve hayvansal ürünleri bulmak mümkün. Tarımsal üretim içinde: tütün öne çıkar. Kıyı bölgelerinin ekonomisi ise, balıkçılık üzerine kuruludur. Tütün dışında: fındık, mısır, kivi, çilek gibi ürünler yetiştirilmektedir.
NE YENİR
Akçabat köftesi
İlçenin adını, tüm ülkemize duyurmuştur. Türkiye’de yapılan köfteler lezzet bakımından sıralamaya sokulduğunda: en lezzetlisi Sultanahmet köftesi, sonra İnegöl köftesi ve ardından Akçaabat köftesi gelir.
İlk ortaya çıkışı: 1945’li yıllardadır. Ülkemizde yapılan diğer köftelerden farklı ve ayrıcalıklıdır. Özelliği: köfte yapılacak kıymanın iki defa çekilmesidir. ikinci çekilmede bol sarımsak katılarak çekilir, yani diğerlerinden ayrılan özelliği bol sarımsaklı olmasıdır. Bir gün dolapta bekletilen köfte ardından pişirilerek servis edilir.
Yanında: yayık ayranı, özel piyazı ve Trabzon ekmeği sunulur. Piyaz: eskiden maydanoz, soğan, haşlanmış kuru fasulye ile yapılırdı, daha sonra maydanozun yerini ince kıyılmış marul aldı. Buraya yolunuz düştüğünde, mutlaka deneyin.
Tereyağı
Akçaabat’ın tereyağı meşhur.
NE SATIN ALINIR
Akçaabat’tan: fındık ve fındık ürünleri ve tereyağı satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
MERSİN BÖLGESİ
Burada yazlıklar vardır. Trabzon ilindeki zenginlerin yazlıkları burada deniz kıyısında, denize sıfırdır. Yazlıkların önünde koy gibi kumsallar vardır, yani evlerin önü plajdır.
AKÇAKALE
Denize hakim bir teras üzerinde yapılmış. 1297-1330 yılları arasında, İmparator Aleksios tarafından, Selçuklulardan korunmak amacıyla yaptırılmıştır. Moloz ve kesme taşlardan oluşmuştur.
Trabzon’un ele geçirilmesinden sonra: bu kale, 7 yıl daha alınamamış ve daha sonra, Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından Mahmut Paşa zamanında ele geçirilmiştir.
Ancak: kuşatma sırasında, Mahmut Paşa şehit düşmüş ve kalenin içine gömülmüştür.
ORTA MAHALLE
Akçaabat’ın tarihi mahallelerinden biridir. Burada: Osmanlı döneminden kalma, sivil mimari örneklerini, sokakları, merdivenleri, duvarları ve çeşmeleri görebilirsiniz. Burası: Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Burada: göze çarpan yapılar: St. Michael Kilisesi, Şapel ve günümüzde ilköğretim okulu olarak kullanılan kilise okulu var. Orta mahallesinin sokaklarında, tarihe bir yolculuk yapabilirsiniz.
YAYLA TURİZMİ: HIDIRNEBİ YAYLASI
Yörede, yayla turizmine yönelik olarak en büyük şenlik: 19-20 Temmuz tarihlerinde düzenlenen: Orak yedisi (Hıdırnebi ) Şenliğidir. Hıdırnebi Kayasının arkasında bulunan, Argolos çimenlik alanında yapılır.
Hıdırnebi Yaylası: ilçe merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Burada: rakım 1700 metre olup, turistik tesisler bulunmaktadır. Bu nedenle: yöre ve yakın yerleşim bölgelerindeki insanlar tarafından, bir tatil beldesi olarak tercih edilmektedir.
SERA GÖLÜ
İlçe merkezinden, 5 km. uzaklıktadır. 1950’li yıllarda oluşmuş bir set gölüdür. İlginç olan yönü: yörede yaşayan insanların gözlerinin önünde, birkaç gün içinde oluşmuştur.
Trabzon’dan ilçeye girişte, Yıldızlı Beldesi sınırları içindedir. Gölün uzunluğu: 4 km. ve genişliği ise, 150-200 metre civarındadır. En derin yeri: 55 metredir.
Güzel bir turizm bölgesidir.
ÇALKÖY MAĞARASI
İlçe merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Buraya: Karadeniz Sahil yolundan, Akçaabat-Söğütlü köprüsünden dönülmeli, Düzköy yolundan yukarı doğru ilerleyip, ulaşmak mümkün.
Türkiye’nin en büyük mağarasıdır. Mağara içindeki; sarkıt-dikitler ve su ile şelale, muhteşem bir güzellik sunuyor. Mağaranın uzunluğu tahminen 1000 metre ve bu uzunluğun, yaklaşık 550 metrelik bölümü, günümüzde gezilebiliyor. Yürüyüş parkuru var ve ışıklandırma yapılmış. Mağaranın ortasından: kulaklık deresi geçiyor. Yağışlı mevsimlerde mağaranın içindeki suyun derinliği 50 cm. kadar yükselirken, yaz aylarında, bu seviye 10-15 cm. kadar düşüyormuş.
Mağaranın çıkışında da, bir çay evi var. Mağaradan çıkınca, burada çay içmek ve biraz dinlenmek mümkün. Bu arada: mağaranın içi gerçekte serin, üşümemek için, yanınıza ilave giysi almanız gerekiyor.