Kanada Tarih; bu sahile geldiklerine inanılan Vikingler hakkındaki iddialarla ilgili olarak sağlam kanıtlar ele geçirilmiştir. Şöyle ki: Newfoundland’in kuzey ucundaki: L’Anse auw Meadows’da bulunan: evler, atölyeler, hatta bir demir dökümhanesindeki aletler ve kap-kacak üzerinde yapılan karbon tarihlendirilmesinde; Vikinglerin, MS.1000 yılı civarında, buraya geldiklerini göstermektedir.
Evet: başlangıçta İngilizler; Kanada ile yalnızca balığı yüzünden ilgilenmişler; daha sonra kolonileşme faaliyetlerini güneye; Amerikan kıyılarına doğru yoğunlaştırmışlardır: Daha sonra buraya gelen Fransızlar: altın, elmas, baharat ve Asya’ya geçit ararlar.
1535 yılında: Jacques Cartier: Mont Real (Royal Dağı) adını verdiği bir tepenin hakim noktasından, Hochelaga Köyü’ne kadar ilerler. Bu yolculuk sonunda ise: 7 fıçı demir sülfürü ve kuvars ile geri döner. Ancak: itibar görmez. Tam 70 yıl boyunca Kanada ihmal edilir. Fransızlar, Kanada’ya, tekrar tam 70 yıl sonra, karlı kürk ticareti için geri dönerler.
Bu arada: ataları, bu Avrupalı kaşiflerden: 12.000 yıl önce buraya gelmiş olan yerli halk; bu gelen gidenleri izler. Mamutların ve Bizonların peşi sıra: Sibirya’dan dalga dalga gelen avcılar; Bering Boğazından geçerler. Bu avcılar: Alaska’dan güneye, Pasifik kıyısı boyunca İngiliz Kolombiyası’na ve ardından da Yukon ve Kuzeybatı Topraklarına geçerek doğuya yayılırlar.
NOUVELLE FRANCE (YENİ FRANSA)
Fransız ve İngiliz koloniciler: bölgedeki yerli halka : bakır çaydanlıklar, silahlar, battaniyeler, konyak, Hıristiyanlık, kızamık ve çiçek hastalığı getirdiler. Karşılığında ise: kunduz postu aldılar.
Fund Körfezi’nin sert kışları yüzünden: Samuel de Champlain ve beraberindeki ilk Fransız yerleşimcileri: 1608 yılında: Nova Scotia’dan ayrılıp St.Lawrance Irmağı boyunca ilerlediler. 10 yıl içinde: gerek kiracı çiftçiler ve gerekse kürk avcıları; nehrin daraldığı noktada bulunan Quebec’i kolonileştirdiler. Buraya, aynı zamanda: Nouvelle France de denir.
Her yerleşimcinin kıyıya ulaşabilmesi için, çiftlik arazisi: nehir kıyısı boyunca, uzun ve dar şeritlere bölündü. Fransız kürk avcıları: yerli dilini ve adetlerini hemen öğrendiler ve hatta yerli kabilelerle evlilikler yaparak, Ontario’daki Huron’da ve Quebec’deki Algonkin’de: kürk peşinde koştular.
Bu arada: muazzam miktardaki kürk hayvanları, İngilizlerin de ilgisini bölgeye yeniden çekti. 1610 yılında, denizci Henry Hudson (bugün muazzam büyüklükteki körfeze adı verilmiştir): Quebec’in kuzey ucunu dönmüş ve Çin’e ulaşacağını umut ederek, güneye ilerlemiştir.
Bu arada: kürk ticaretiyle uğraşanlar: Quebec’e taşıma maliyetinin yüksekliği ve alınan vergiler nedeniyle, yeni bir satış yeri bulma çabası içine girdiler. Bu karar: Nouvelle France için, sonun başlangıcı oldu. 1670 yılında: İngiliz tüccarlar tarafından, Hudson körfezi kumpanyası kuruldu.
Ormanda hayvan peşinde koşmak yerine, kürklerini ticaret merkezine getiren Kuzey Amerika yerlileri: yeni ticaret yerinde, İngiliz tüccarlarla karşılaştılar. Ancak: Fransız kürk avcıları, kır hayatına daha kolay uyum sağlamış ve yerlilerle kısa sürede anlaşmış olmalarına rağmen, İngilizler bunu beceremediler. Çok geçmeden, Kuzey Amerika yerlileri: kumpanyanın Fransız konyağını taklit etmek için işlenmemiş Londra Cinine iyot karıştırdığını öğrendiler.
Fakat: bu sırada, Fransa Kralı XIV. Louis; Fransız Kanada’sı ile ilgilenmedi.
İngilizler: güçlü bir donanma ile, kumpanyaya destek verdiler. İngilizler; 1701-1714 yılları arasında süregelen Veraset Savaşı sonunda: Utrech Antlaşması ile, Fransızları, tüm Acadia (Nova Scotia) bölgesinden çekilmeye mecbur ettiler.
1759 yılında ise: Fransızlar, Quebeck’i, Abraham Düzlüklerinde, İngilizlere terk ettiler. Bunun üzerine: Fransız ordusu: bölge sakinlerini, kendi başlarının çaresine bakmak üzere yalnız bırakarak: yanlarına tüccarları ve koloni liderlerini de alarak, eve dönmek üzere denize açıldılar. Kanada kırlarına karşı verilen, 150 yıllık cesur mücadeleden sonra, Nouvelle France, Fransızlar tarafından terk edildi.
İNGİLİZ YÖNETİMİ
Önceleri, İngiliz göçmenlerde, Kanada’ya gelmeye istekli değildiler. 1774 yılında çıkarılan Quebeck Yasası ile kilise dokunulmaz kılındı. Aynı yasa uyarınca: İngiliz ceza yasasının yanında, Fransız Medeni Kanunu kabul edildi ve Fransız Katoliklerine atamayla oluşturulan hükümet meclisinde yer alma hakkı tanında. Ama yine de : 1775 yılında, Amerikan devrimcileri: Quebeck’i işgal ettiklerinde, Fransız kökenli Kanadalılar, İngilizleri desteklemediler.
Amerikan bağımsızlığı ilan edildiğinde: yaklaşık 40.000 kadar kralcı, Kanada’nın kuzeyine çekildiler. Bunlar arasında: New England yerleşimcileri, Pennsylvanialı Almanlar ve Kuzey Amerika yerlileri ve Afrikalı köleler vardı. Bunların büyük çoğunluğu: Niagara ve Güney Quebeck’teki doğu kantonlarına göç ettiler.
Kralcıların ve Quebeck’lilerin karşıt talepleri için: 1791 yılında: Kanada Yasası kabul edildi. Koloni ikiye ayrıldı. Ottowa Irmağından sınır oldu. Yukarı Kanada (Ontario) ve Aşağı Kanada (Quebeck). Aşağı Kanada’nın: Fransız dili, sivil ve dinsel kurumları korundu. Her iki eyalet: atanan valiler tarafından yönetilecekti. Avam ve Lordlar Kamarasını model olarak alan bir parlamenter sistem kuruldu.
Hudson körfezi kumpanyası: 1783 yılında oluşturulan Kuzeybatı kumpanyası ile; kürk ticaretinin denetimini ele geçirmek için mücadeleye başladı. Kuzey batılılar: Fransız sistemi altındaki: kalelere, depolara ve kano tugaylarına el koydular.
Yerli halkla evlilikler yaptılar ve Metis diye bilinen klanlar oluşturdular. Hudson Körfezi ile Winnipeg ve Superior gölleri çevresindeki ticaret merkezleri için yapılan ve yıllarca süren silahlı çatışmaların ardından: Kuzey batılılar, Hudson körfezi kumpanyası ile birleşmeye karar verdiler.
Yukarı Kanada’nın atanmış ilk valisi olan:
John Simcoe’nin önderliğinde: Ontario gölünden kuzeye ve Hamilton’dan batıya giden, yeni anayollar yapıldı. Simcoe: eyalet başkentini, bir ticaret merkezi olan ve sıtma bataklığının kalbindeki Toronto’da kurdu. Buraya: York adını verdi. Sınır boyunca bağışlanan araziler: daha çok Amerikalıları cezp etti ve nüfus1792 yılında 14.000 iken, 1812 yılında, 90.000’lere yükseldi. Fransız kökenli Kanadalılar da, hızla çoğaldılar.
1812 yılında, Amerika’nın Kanada düşmanlığı en üst düzeye çıkar. Amerikalılar: yerlilerin, Kanada sınırındaki Amerikan yerleşimlerine düzenledikleri saldırılara, İngilizlerin destek verdiğine inanırlar. Amerikan Kongresi, Kanada’nın ele geçirilmesine karar verir. Amerikalar: saldırıya geçerler, York şehri yakılır ve yağmalanır. Bunun üzerine: İngilizler; Washington üzerine vahşi bir misilleme saldırısı düzenlerler.
Anglo ve Fransız Kanadalıları: Amerikalılara karşı;
Chateauguay’da yan yana çarpışırlar. Ancak: savaştan sonra, yurtsever milisler giderek büyüyen İngiliz karşıtı hareketlerin merkezi olurlar. İngiliz göçünün artmasıyla: gerek Quebeck’in özerkliği ve gerekse Aşağı ve Yukarı Kanada’nın birleştirilmesi girişimleri tehlikeye girer.
1832 yılında, Quebeck’te yayılan kolera salgınında, İngilizler suçlu bulunur. 1837 yılında: İngiliz milisler ve muhalif yurtseverler ayaklanırlar. St. Denis’te kazanılan zaferin ardından; Fransız kökenli Kanadalılar: Montreal’in kuzeyindeki İngiliz birlikleri tarafından ezilirler.
KONFEDERASYON
1867 tarihli, İngiliz Kuzey Amerika Yasası, Kanada Dominyonunu oluşturdu. Anglo-Kanadalılar: iç savaştan yeni çıkan Amerika’ya karşı koyabilmek için güçlü bir merkezi hükümet istiyorlardı. Fakat, Fransız kökenli Kanadalılar, çok daha güçlü eyalet hükümetleriyle, Quebeck’lilerin malk-mülk ve vatandaşlık haklarının korunmasıyla özel olarak ilgilenecek federal bir sistemde ısrar ediyorlardı. Yani: ulusal birlikten öte, önce: etnik, dinsel ve bölgesel ekonomik çıkarlar geliyordu.
1895 yılında: Niagara şelalesinde ilk hidroelektrik santralı kuruldu. Bir yıl sonra, Klondike’ta altın bulunmasıyla, 100.000 kişi, Yukon’a gitti. Çayırlık Eyaletleri de: dünyanın her tarafına yapılan ve hızla artan buğday ihracatından yarar sağladılar.
Bu yeni zenginliğe başkanlık eden: liberal Wilfrid Laurier, ülkenin ilk Fransız kökenli başbakanıydı. Laurier: Anglo ve Fransız kökenli Kanadalıları, tek bir ulus potası içinde eritmek amacındaydı. Kraliçe Victoria’nın, 60. yıldönümü için Londra’yı ziyaret ettiğinde, davet sahiplerini şu sözleriyle büyülemişti ve kendisine şövalye unvanı verildi. “Sapıma kadar İngiliz’im”
Ancak: Laurier’in uzlaşma çabaları: Anglo ve Fransız kökenli Kanadalılar arasındaki sorunları gideremedi. Uyuşmazlıklar tüm şiddetiyle sürdü. Quebeck’liler, gelişen endüstriye ayak uydurmakta ağır kalmışlardı.
YİRMİNCİ YÜZYIL
Ülke; Troy hükümetinin yönetimi altında, I. Dünya Savaşında, İngilizleri, 500.000 askerle destekledi. Bunların: 60.000 kadarı öldü. Duygusal Avrupa milliyetçiliği, Kanada’ya da yayıldı. Alman ve Avusturya kökenli vatandaşlar, kamu hizmetlerinden dışlandılar. Okullarda, Almanca yasaklandı. Fakat: silah üretimi, demiryollarını ve özellikle muazzam miktardaki buğday ihracatını desteklemesiyle, savaş, ekonomiye iyi gelmişti.
Laurier’in ölümüyle: Liberal Parti Başkanı olan William Lyon Mackenzie King; Kanada’yı giderek Britanya’dan bağımsızlaştırdı. 1926 yılındaki İmparatorluk Konferansında: Kanada’nın dış ilişkilerinde özerk ve dolayısıyla tüm imparatorlukta geçerli olan İngiliz egemen politikasının dışında bir devlet olduğu gerçeğini kabul ettirdi. 1931 yılında, Kanada’ya içte ve dışta tam özerklik verildi. Ottowa Genel Valisi, İngiliz Hükümetinin değil, Kraliyetin sembolik temsilcisi oldu.
Ülke, aynı zamanda giderek Amerika’nın ekonomik ve kültürel yörüngesine girdi. 1920’lerde: Büyük Göller civarındaki Hamilton, Oshawa, Windsor ve Montreal’de türeyen Amerikan otomobil, kauçuk, kimyasal madde ve tekstil fabrikalarıyla, birçok dalda “fabrika ekonomisi” gelişti.
Amerikan popüler kültürünün yükselişi: Kanada’yı ciddi şekilde etkiledi. Özellikle: Quebeck, gençlerin sinemaya gitmelerini yasaklayana kadar varan aşırı önlemlerle, bu istilaya direnmeye çalıştı. Farklı bir “ulusal” tarz arayan Ontario’lu ressamlardan oluşan Yediler Gurubunun dışındaki Kanadalı sanatçılar, şanslarını New York, Londra ya da Paris’te aramak zorunda kaldılar.
Kanada büyük buhranı:
İlk olarak, 1928 yılında, aşırı buğday stoklarını eritemeyen Çayırlık Eyaletlerindeki çiftçileri vurdu. 1929 yılının kuraklığı bile, bu sıkıntıyı gideremedi. Kereste, balıkçılık, madencilik ve inşaat gibi diğer sektörler; talebin üzerinde bir üretim olduğu için, durma noktasına geldi.
II. Dünya Savaşının patlak vermesiyle, dünyanın her tarafından gelen göçmenleri ve mültecileri kabul eden Kanada’nın ünü; Hitler Almanya’sından kaçan: komünistlere ve Yahudilere kapılarını kapamasıyla lekelendi. 1941’den sonra, Japon kökenli vatandaşlar gözaltına alındı ve mülklerine el konuldu.
1940 yılında: Amerika ve Kanada arasında, bir savunma paktı imzalandı ve bir yıl sonra, iki ülke ekonomisinin, savaş süresince bütünleştirilmesine karar verildi. Bir milyondan fazla nüfus, savaş sanayinde çalışıyordu. Silahlı kuvvetlerin emrindeki nüfus; 730.000 civarındaydı ve bunların 43.000 öldüler.
Savaş ve savaştan hemen sonraki süreçte, sosyal politikalarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Ülke: ekonomik olarak Amerika’ya iyice yakınlaştı. Amerika: gerçekleştirdiği sanayi atılımıyla, enerji ve hammadde açısından, Kanada’nın başlıca müşterisiydi. Ancak: ulusal kültür, bu aralarda ortadan kalktı. Amerika ile iç ilişkilerin ve çıkarların dengelenmesi, giderek daha da hassaslaştı.