Ege bölgesinin büyük sanayi tesislerinin kurulu bulunduğu bir yöre. Tarih severler için ise, ünlü “Metropolis” şehri kalıntıları, muhteşem ilgi çekiyor ve yöreden geçenlerin, burayı mutlaka ziyaret etmelerini öneriyorum.
ULAŞIM
Torbalı, bağlı bulunduğu İzmir il merkezine, 45 km. uzaklıktadır. Adnan Menderes Hava alanı ise, ilçeye 30 km. uzaklıktadır. Torbalı-Menderes arasındaki uzaklık: 25 km. Torbalı-Selçuk arasındaki uzaklık: 34 km. Torbalı-Ödemiş arasındaki uzaklık: 73 km. Torbalı-Söke arasındaki uzaklık: 73 km. Torbalı-Aydın arasındaki uzaklık; 71 km.
TARİHİ
Tarihi süreç içinde: Ephesos, Smyra, Nation ve Nif şehirlerinin arasında Metropolis şehri olarak, burada, MÖ.3000 yıllarında, ilk yerleşimin kurulduğu bilinmektedir.
Özellikle, MÖ.7’nci yüzyılda, Lydia döneminde, şehir, en parlak dönemini yaşamıştır. Daha sonraki dönemlerde ise, burada: Frigya, Pers, Roma, Bizans dönemleri yaşanır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra ise, Selçuklular ve takiben Aydınoğulları ve son olarak Osmanlılar görülür.
1425 yılında, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. I. Dünya Savaşından sonra, yörede, 1919 yılında, Yunan işgali görülür. 1922 yılına gelindiğinde ise, 40 ay süren işgal vahşeti sona erdirilir. 1926 yılında İlçe statüsü kazanan Torbalı, 1927 yılına gelindiğinde Belediye olur.
GENEL
İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 35 metredir. Bölgenin en yüksek yeri ise, 781 metre yükseklikteki Keçikalesi dağıdır.
Son yıllarda, İzmir yöresinde, en fazla göç alan merkezlerin başındadır. Bunun doğal sonucu olarak, göçle gelen vatandaşlar, geldikleri yerin kültürünü de beraberlerinde getirmektedirler.
Yörede: Akdeniz iklimi egemendir ve buna bağlı olarak, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir.
Ekonomik etkinlikler: bölgenin toprak yapısı tarım için çok elverişlidir ve bunun sonucu olarak: tütün ve pamuk başta olmak üzere, yoğun tarım yapılmaktadır. Ayrıca, yer yer zeytinlikler bulunmaktadır. Bunun dışında, Torbalı, son yıllarda İzmir yöresinin en büyük sanayi merkezlerinden biri haline gelmiştir.
1 otomobil fabrikası, 2 sigara fabrikası ve başka bir kısım sanayi tesisleri, yöredeki ekonomik etkinlikleri güçlendirmektedir. Çünkü, ilçe insanının büyük kısmı, bu fabrikalarda çalışmaktadır.
İlçe merkezinde, Yeniköy mahallesinde; Askerlik Şubesinin hemen yanındadır. 2’nci Abdülhamit tarafından, 1879 yılında medrese olarak yaptırılmıştır. Arazileri ise, Abdülhamit tarafından, Baltacı Dimyos isimli bir Rum’dan satın alınmıştır. Köşk arazisi üzerindeki mantar meşe ağaçları: İspanyol kralı 2’nci Alfonso tarafından, Sultan 2’nci Abdülhamit’e hediye olarak dikilmiştir.
1950-1968 yılları arasında ise, kazı evi olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, Yeniköy mahallesi İlköğretim okulu olarak kullanılan 119 yıllık yapı, günümüzde, “kahvehane” olarak kullanılıyor.
Bu yarış sahası: 1894 yılında, Tepeköy mevkiinde, Adnan Menderes’in eşi Berrin hanımın dayısı Evliyazade Refik Bey tarafından kurulmuştur. Hatta: bu nedenle, adı geçen kişi, 2. Abdülhamit tarafından bir nişan ile ödüllendirilmiştir.
Günümüzde, burası 1.derece sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak, geçmiş dönemde büyük bir yangın geçiren yapıdan günümüze: yalnızca taşıyıcı duvarları gelebilmiştir.
Bunun dışındaki iç taşıyıcı sistemi, kapı ve pencereleri tamamen yok olmuştur. Bu yangın öncesinde, burada: Bölge Veteriner Müdürlüğüne ait bir “hara” varmış.
METROPOLİS ANTİK KENTİ
İlçe merkezine 11 km. uzaklıkta: Özbek ve Yeniköy arasındaki bir tepe üzerindedir.
Buradaki arkeolojik kazılar, Amerikan kökenli bir sigara fabrikasının sponsorluğunda sürdürülüyor.
Şehir, özellikle antik dönemde yöredeki İonia şehirleri içinde önemli bir yere sahiptir. Kelime anlamı: Ana Tanrıça. Çünkü: “Meter Gallesia” isimli ana tanrıçanın tapınağı bulunan kutsal mağara: şehrin yaklaşık 5 km. kuzeyinde, günümüzdeki “uyuzdere” mevkiindedir.
Bu mağara içinde yapılan arkeolojik kazılarda: çok miktarda: çanak-çömlek parçası, pişmiş toprak ana tanrıça heykelcikleri, aşık kemikleri, kandiller bulunmuştur. Bunlar değerlendirildiğinde, buranın dini bir merkez olması yanında, yanı zamanda falcılık ve bilicilik merkezi olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Özellikle: verimli topraklar üzerinde kurulu bu şehirde, o dönemde, şarap üretiminin yoğun olduğu bilinmektedir. Ayrıca: Smyra (İzmir) ve Ephesos arasındaki antik yol üzerinde bulunması nedeniyle, bölgedeki ticaret üzerinde de etkili olmuştur.
Hatta: yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre, burada, Hegesias isimli bir bankerin yaşadığı belirlenmiştir. Şehirde yaşayan zenginler: şehirlerinin güzelleşmesi için her türlü fedakarlığı yapmışlar, stao, gymnasium ve tiyatro ile birlikte, birçok anıtsal yapı inşa edilmiştir.
Roma ve Bizans dönemlerinde de, şehir, önemini sürdürür. MÖ.133 yılında, Roma hakimiyeti, yörede etkindir. Eski yapılan yeniden düzenlenmiş, bazı kamu binaları yapılmıştır. Bizans döneminde ise, burası, bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
Arkeolojik çalışmalarda bu döneme ait, kent kalıntılarının doğu kesiminde, bir kilise kalıntısına rastlanır. Bu dönemde, ayrıca, kente bir kale yapılır. Bu kale ve sur duvarları, yöredeki mimari kalıntıları yok edecek şekilde, devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır.
Ancak, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra: 14.yüzyıl başlarında, Kızılhisar adıyla burada yerleşim görülüyor. 19.yüzyıla gelindiğinde ise, İzmir-Aydın demir yolunun yapılmasıyla, ilçe terk edilerek bugünkü yerine taşınmıştır.
Metropolis antik şehrinde yapılan kazılarda, bölgedeki ilk yerleşimcilerin izlerine de rastlanmıştır. Bunlar: MÖ.2000 yılında, yani Tunç Çağında buraya yerleşmişlerdir. Bunlara ait: çanak-çömlek parçaları, mühürler, taş baltalar ele geçirilmiştir. Ancak, yapılan kazılarda, yukarıda da söylediğim gibi, şehrin en parlak dönemini Helenistik dönemde yaşadığı anlaşılmıştır.
Çünkü, bu döneme ait pişmiş toprak heykelcikler ve mimari yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bu heykel ve stellerdeki işçilik ve kalite, şehirde son derece yüksek bir düzeye ulaşıldığını yansıtır.
Burayı ziyaret ettiğinde görebilecekleriniz:
Tiyatro
Kentin güneydoğusunda bir yamaçtadır. Anadolu bölgesinde, taştan yapılmış tiyatroların ilk örneklerinden biridir. Yapılış tarihi olarak, MÖ.2. yüzyıl düşünülmektedir.
Seyirci kapasitesi: 4000 kişidir. Tiyatronun alt bölümü, heyelan nedeniyle, toprak altında kalmış ve bunun sonucunda iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Sahne binasının zemini, beyaz ve mavi mermerlerle kaplanmıştır. Bizans döneminde ise, tiyatro yapısı üzerine, çiftlikler yapılmıştır.
Teras Evler
Tiyatronun hemen yanında, teraslar halinde inşa edilmiş evler görülmektedir. Bunlar, Roma dönemine aittir. Evlerin duvarlarında süsleme amacıyla freskler kullanılmıştır. Ayrıca, büyük bir salonda, renkli taşlarla yapılmış taban mozaikleri bulunmaktadır.
Bu mozaik pano üzerinde işlenen konu: tiyatro tanrısı Dıonysos ve karısı Ariadne ve ayrıca çeşitli mitolojik kahramanlar görülüyor. Bu nedenle, bu salonun, tiyatro gösterilerinin yapıldığı yere ait bir resepsiyon salonu olduğu düşünülüyor.
Akropol
Şehrin akropol bölümünün sur duvarları üzerindeki ana giriş kapısı: Torbalı ovasına bakan bölümdedir. Burada: MÖ.1’nci yüzyılda, kentin koruyucu tanrısı “Ares” e ithafen yapılan bir tapınak bulunmaktadır.
Tapınak kalıntısına ait buluntular: üzerinde rahiplerin isimleri yazılı sütun parçaları, domuz avı sahnesini betimleyen taş kirişler ve bazı mimari parçalar var.
Stoa
Stoa yapıları: dinsel törenler, felsefi ve siyasi toplantılar, kültürel ve ticari etkinlikler sırasında, yağmur ve güneşten korunmak için yapılmış yapılardır. Şehir stoası; MÖ.2’nci yüzyılda inşa edilmiş, uzunluğu: 65 metre ve genişliği: 11 metredir. Konum olarak: aşağı kent ve ovayı yüksekten görmek mümkündür.
Dışta bulunan sütunların üzerindeki yazılardan anlaşıldığına göre: bu yapı, şehir halkının yardımlarıyla yapılmıştır. Bu yardımlar: bulunan bir sütun üzerindeki yazıdan açıkça anlaşılmaktadır.
Bu durum: tarih sahnesinde, ilk sponsorluk olarak da değerlendirilmektedir. Yine burada bulunan bir yazıtta: Yunan ve Roma takvimleri, karşılıklı olarak işlenmiştir. Bu takvimlerin: Stoa duvarında bulunduğu sanılıyor.
Gymnasium ve Hamam
Burası: halk arasında “Han Yıkığı” olarak bilinmektedir. Hamam yapısı: MS.2’nci yüzyılda yapılmıştır. Klasik Roma hamamı mimarisini yansıtmaktadır. Merkez salonun yanlarında: özel tasarlanmış basamaklı havuzlar bulunmuştur. Burada ilgi çekici olan: döşeme altında, bir metre yüksekliğindeki ısıtma sistemi (hemen zemin altındaki bu boşluk görülebiliyor) ve duvarların içine yerleştirilmiş içleri boş tuğla koridorlardır.
Gymnasium ise, hamam yapısına bitişik olarak görülüyor. Burada bulunan bir yazıtta: MÖ.2.yüzyılda, Gymnasium yöneticisi olarak “Alexandra Mirton” isimli bir kadının isminin geçmesi, ilgi çekicidir. Hamam kalıntısında yapılan arkeolojik kazılarda, çok sayıda, gümüş sikke bulunmuştur.
Latrina
Hamam yapısının güneydoğu köşesindedir. Burası: bir umumi tuvalet. Boyutları: 6 x 11 metredir. Bu boyutları ile, aynı anda 25 kişi tarafından kullanılabilmektedir. Bir üst bölümdeki küçük odanın: kadınlar tuvaleti olduğu düşünülüyor. Bu bölgede, yapılan arkeolojik kazılarda: Asklepios yani Sağlık Tanrısı heykeli bulunmuştur.
Bouleuterion
Burası, şehrin meclis binasıdır. Şehirle ilgili önemli kararlar, burada yapılan toplantılarda alınırmış. Burada: dairesel oturma sıralarının ortasında, yarım daire alanda, arkeolojik çalışmalarda, sunaklar bulunmuştur.
Bu oturma sıralarının arasında ise: kenarı aslan ayaklı, üç merdiven var. Üst kısımlara çıkmak isteyen meclis üyeleri, bu merdivenleri kullanarak çıkıyorlarmış. Üst platformdaki nişler içinde ise: asker ve yönetici heykelleri bulunurmuş. 400 kişi kapasitelidir.
Ticarethane
Hamam yapısının, alt terasındadır. Burada: ortada, sütunlarla çevrili bir avlu ve çevresinde odalar var. Avlunun ortasında ise, yağmur sularının biriktirildiği bir havuz ve yanında mozaik döşeli koridor görülüyor. Mozaik döşemenin her iki ucunda: iyi şanslar anlamına gelen dilekler, Yunanca ve Latince olarak yazılıdır.
Bazı odaların duvarlarında ise, duvar freskleri ve ağırlık ölçü taşları bulunmuştur. Bu ölçü taşları nedeniyle, yapının bir ticarethane olduğu düşünülmektedir. Bu “iyi şanslar” (BONA FORTUNA) cümlesinden hareketle, buranın bir kumarhane olarak da kullanıldığı düşünülüyor.
Kale
Günümüzde, antik şehir kalıntılarından en iyi korunarak gelenler: Tiyatro ve kaledir. Kale: Helenistik dönemde yapılmış ve Bizans dönemlerinde, Arap akınları nedeniyle güçlendirilmiştir. Kale; kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Duvarlar içinde ise, devşirme taş ve heykel parçaları görülmektedir. Halen burada arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda: çok sayıda: sikke, küpe, seramik, bronz kalıntı, cam ve toprak eserler bulunmuştur.
Türkiye’nin üçüncü büyük metropolü olan fuarlar merkezi İzmir, ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. İşte, size ayrıntılı bir İzmir yazısı. İzmir’de gezmek, İzmir’de gezilmesi ve görülmesi gereken yerler için bir gezi planı hazırlamak istiyorsanız, buyurun, en güzel İzmir için, en güzel gezi yazısı. Ayrıntılı bu gezi yazısını inceleyip, kendinize, ilginizi çekecek yerleri katarak, güzel bir İzmir gezi planı yapabilirsiniz. Ülkemizin en güzel şehirlerinden olan İzmir’i buyurun doya doya gezin.
Unutmayın ki, kış burada, yalnızca serin bir hava ve yağmur demektir. Kar ve soğuk olmaz, rahatça gezebilirsiniz. Öte yandan: yaz aylarını düşünürseniz, ne kadar sıcak olursa olsun, İzmir şehrinin rüzgarları bitmez ve bu şehirde nem olmaz, bu nedenle güney sahillerinin nemli-sıcağı burada etkin değildir.
Evet, en son Haziran 2019 tarihindeki ziyaretim sonucu, bazı bilgileri güncelleyerek, sizlere güzel bir İzmir gezi yazısı sunuyorum.
ULAŞIM
KARAYOLU
İzmir ve çevreleri arasındaki ulaşım, son derece rahat ve gelişmiş durumdadır. İzmir-Işıkkent Otogarında, Türkiye’nin diğer tüm illerine, gece ve gündüz, düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. İzmir-İstanbul arası uzaklık: 561 Km. dir. İzmir-Ankara arasındaki uzaklık: 579 km. dir. İzmir-Antalya arasındaki uzaklık ise: 446 Km. dir.
HAVAYOLU
ADNAN MENDERES HAVAALANI
İzmir’in 20 km. doğusunda bulunan: Uluslar arası Adnan Menderes Hava Limanından, yurt içi ve yurt dışı uçak seferleri, her gün periyodik olarak yapılmaktadır. İzmir Adnan Menderes hava alanı şehir merkezine uzak. Hava alanı ile şehir merkezindeki ulaşım için 3 seçeneğiniz var. Bunlar hakkında size kısa bilgiler vermek istiyorum.
İlk olarak “taksi” düşünebilirsiniz. Ancak, elbette fiyatlar yüksek. İkinci olarak “Havaş” otobüslerini düşünebilirsiniz. Bunların fiyatı standart, ancak gidecekleri yerin, sizin gitmek istediğiniz yere yakın olması gerektiğini ve bazen trafik sıkışıklığı olabileceğini kabullenmeniz gerekiyor.
Havaş otobüslerini, hava alanında sürekli olarak yani her an bulabilirsiniz. Üçüncü ve benim siz önereceğim ulaşım ise “Tren-Metro” ulaşımıdır. Hava alanında uçaktan inip, hava alanı binasının dışına çıktığınızda, hemen karşıya geçip, sola doğru, yaklaşık 10 dakika yürüdüğünüzde (bu yolda, yürüyen zemin var, yani yanınızda bavul-valiz ile rahatlıkla ilerleyebiliyorsunuz) tren istasyonuna varıyorsunuz ve burada kısa bir beklemeden sonra: gelen trene binerek, şehir merkezine doğru gidebiliyorsunuz.
Tren: hava alanından sonra, Cumaova denilen bir yere gidiyor, yani hava alanı son durak değil. Yalnız: trene binmeden önce, istasyondan “Biniş kartı” satın almayı unutmamalısınız.
Biniş kartları: şehir merkezinde: otobüs, vapur, tren ve metrolarda kullanılabiliyor. İki tür biniş kartı var. Sürekli biniş kartı alıp, buna para yükletebiliyorsunuz ki, bir biniş: 1.750 TL. Eğer şehirde fazla kalmayacaksanız, geçici biniş kartı (3 veya 5 binişlik ) satın alabiliyorsunuz ki, 5 binişlik kart: 10.40 TL. Evet, tercih sizin, yani şehirde kalış süresine göre bir plan yapmalısınız.
Evet: İzmir şehrinde: 2 hat var. Bu hatlardan: uzun olanı, yani Cumaova ile, şehrin öbür ucu ve hatta daha da ileri giden tren hattı, 31 istasyonlu ve bu hat: Halkapınar denilen istasyonda, şehir merkezini geçen Metro hatta ile çakışıyor ve burada, yani Halkapınar istasyonunda, ilave bilet kullanmadan transfer yapabiliyorsunuz. Yani: Hava alanından trene bindiğinizde, gitmek istediğiniz yer, bu hat üzerinde değil ise Halkapınar istasyonunda inip; ilave bilet ücreti ödemeden, diğer yani şehir merkezini geçen “Metro” hattına binebiliyorsunuz.
Örneğin: Hava alanından, Konak meydanına gitmek istediğinizde, Hava alanından trene binip, Halkapınar istasyonunda inip, Metro hattına yürüyorsunuz (3-4 dakikalık bir yürüyüş gerekiyor) ve buradan Metroya binerek, 6 istasyon sonra, Konak istasyonuna ulaşabiliyorsunuz.
Gerçekten, İzmir Belediyesinin bu metro-tren hatları, şehir trafiğinin rahatlatması ve insanların ulaşımının rahatça sağlanması açısından çok olumlu. Tek sıkıntı: Hava alanına uçak saatine yetişebilmeniz, hani trafik derdi yok, hızlı gider diye düşünmeyin, çünkü: Halkapınar ile Hava alanı arasındaki uzaklık, tren tarafından, yaklaşık 1 saatte alınıyor, yani tren yavaş gidiyor, istasyonlarda biraz fazla oyalanıyor, bilginiz olmalı.
Trenden inip, check-inn terminaline ulaşmanız da, yaklaşık 15 dakika alıyor yani, uçak saatinden, 2 saat kadar önce, Halkapınar istasyonunda, trene binmeniz gerektiğini sakın unutmayın, yoksa uçağı kaçırmak mümkün.
Son bir not: İzmir Büyükşehir Belediyesi, umarım şehre gelen yabancı veya şehri bilmeyen yerli konuklar için: diğer birçok şehirde olduğu gibi, metro hatlarının ve istasyonlarının bulunduğu, küçük bir broşür bastırır ve metro istasyonlarında, bunları ücretsiz dağıtır.
İZMİR’İN GENEL ÖZELLİKLERİ
Türkiye’nin üçüncü büyük şehridir. Çağdaş, gelişmiş ve aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Türkçede “Güzel İzmir” olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş, uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır.
İzmir limanı, İstanbul’dan sonra, ikinci büyük limandır.
İzmir ilinin, Ege’ye 629 km. kıyısı bulunmaktadır. Bunun 101 km.si, doğal plaj (kumsal) niteliğindedir. İzmir kıyıları, yarımada ve koylardan oluşan coğrafyası nedeniyle, plaj kullanımı dışında su sporlarına da olanak vermektedir.
İldeki plajlardan: Selçuk-Pamucak, Urla ve Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajları ile kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, Çeşme-Ilıca ve Altınkum plajları, kumsal özellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Plajlara ulaşım son derece kolay ve seridir. İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından, hemen her ilçeye günün her saatinde araç temin etmek imkanı vardır.
Dünyanın, en büyük üçüncü heykeli olan Mevlana Heykeli, Buca’da bulunmaktadır. Buca’nın en yüksek yeri olan Tıngırtepe’ye kaidesiyle gaberesi 23 metre olan ve dikildiği tepeyle birlikte, yer seviyesinden 73 metre yüksekliğe kavuşan Mevlana Heykeli, deniz seviyesinden 160 metrelik yüksekliğiyle, İzmir’in büyük bir kesiminden görülebiliyor.
Heykelin çevresinde, semazenler yerleştirilen rekreasyon alanı içinde kafeterya, yürüyüş yolları ve oturma gurupları yer alır. Geceleri: lazer ışıklarıyla da aydınlatılan heykel, İzmir gecelerine farklı bir güzellik katıyor.
İZMİR SÖZCÜĞÜNÜN KÖKENİ
İzmir kelimesi, Eski İyon lehçesinde: Smyne ve Atina lehçesinde ise: Smyna diye yazılır. Ancak: Smyna sözcüğü: Yunanca değildir. Ege bölgesindeki birçok yerleşim adı gibi: Anadolu kökenlidir.
İZMİR KENT İÇİ ULAŞIM
Kent içi toplu ulaşım: Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Toplu ulaşım hizmetlerinin hat ve güzergahları ile birbirini tamamlaması için, otobüs-vapur-metroda ulaşım hizmet bütünlüğü sağlanmıştır. Tüm toplu taşım araçlarında, bilet yerine geçen “Kentkart” adlı elektronik bir kart, İzmir ulaşımının bütünlüğünü sağladığı gibi, ulaşımı hızlandırmaktadır.
Kent kart konusunda, yukarıda söz etmiştim. Şehirde kalış sürenize göre, Kent kart satın alabilirsiniz. En büyük güzellik: araçlara binişte, bu kent kartı, cihaza gösterdiğinizde, 1-2 saniyelik sürede, geçişe izin vermesi, Ankara’da, kartın cihazın içine girip onaylanması, 5-6 saniye alıyor ve binişlerde yığılmalara neden oluyor. İzmir, bu konuda daha pratik.
Ancak, burada söz etmeden geçemeyeceğim bir konu var ki: İzmir, her ne kadar çağdaş insanların yaşadığı çağdaş bir kent desem de, ben şahsen İzmir trafiğini sıkıntılı buldum, gerek özel araç sürücüleri ve gerekse toplu ulaşım aracı sürücüleri, maalesef insana-yayaya saygılı olmadan araç kullanıyorlar, sanırım havanın sıcaklığı, araçların içinin rehaveti, sürücüleri olumsuz etkiliyor, trafikte, kendilerine yeşil yandığı anda, vitese takıp yola saldıran, o anda yolda hızla yürümekte, karşıdan karşıya geçmeye çalışmakta olan yayaları düşünmeden, yola saldıran sürücüleri kınamamak elde değil.
BELEDİYE OTOBÜSLERİ
Otobüs hizmeti, Büyükşehir Eshot Genel Müdürlüğü tarafından sağlanır. Kent içi ve 12 ilçe belediyesi arasında yapılmaktadır. İlk binişte belli bir ücret kesilirken bundan sonraki 90 dakika içinde, ikinci ve diğer binişlerde, herhangi bir ücret yok.
Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, toplu ulaşım aracı sürücüleri, maalesef sert ve diğer sürücü ve yayalara karşı pek saygılı olmayan tavırlarıyla dikkati çekiyorlar.
METRO
Metro istasyonları: İzmir metrosunun 11.6 km. lik hattında: Hatay, Üçyol, Konak, Çankaya, Basmane, Hilal, Stadyum, Halkapınar, Sanayi bölge ve Bornova olmak üzere, toplam 10 istasyon bulunmaktadır. Metro: Halkapınar istasyonunda, 31 istasyonlu, tren hattı ile kesişiyor. Bu konuda, yukarıda, havaalanı bölümünde ayrıntılı bilgi verdim.
VAPUR
Toplu ulaşımda bütünlük amacıyla, körfez vapurlarının sayısı ve sefer sıklığı arttırılmıştır. Ulaşımda kolaylık ve rahatlık sağlanmıştır. Karşıyaka-Bostanlı ile Konak arasındaki sefer aralığı, 20 dakikaya indirilmiş ve iskeleler yeniden düzenlenmiştir.
Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Göztepe ve Üçkuyular olmak üzere, 8 iskeleden sefer yapılmaktadır. Konak-Bostanlı arasında, araba vapuru da kullanılıyor. Nispeten yeni vapurlar yanında, birkaç tarihi vapur da seferler yapıyor.
Vapura binerseniz: özellikle, arka bölümüne gidin ve dururken, denize attığınız simit-ekmek gibi yiyecek maddelerini kapışan balıkları izleyin. Vapur giderken, vapurun arkasına takılan ve yolcuların attıkları yiyecek maddelerini havada yakalamaya çalışan martıların hareketlerini izleyin.
İZMİR’İN TARİHİ ÖZELLİKLERİ
Eski İzmir kendi (Smyna) körfezin, kuzeydoğusunda bulunan ve yüzölçümü yaklaşık 100 dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştur. Son yüzyıllar boyunca: Meles Çayı’nın bugünkü Yamanlar Dağı (Sipylos Dağı)’ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile, bugünkü Bornova ovası oluşmuş ve yarım adacık bir tepe haline dönüşmüştür.
Günümüzde, Tepekule denilen bu höyüğün üzerinde, Tekel Müdürlüğünün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası’na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955 yılından beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede, İzmir’deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen “İzmir Höyüğü” bulunmaktadır. Buradaki ilk kazılarda: Türk Tarih Kurumu ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün katkıları büyük olmuştur.
Bayraklı höyüğü: körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı’nı alarak, karadan gelecek saldırılara karşı, rahat bir konumdaydı. Güneyi: imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi, yaklaşık 3000 yıl boyunca, bu yarımada üzerinde yer aldı. MÖ.4’ncü yüzyılın ikinci yarısında, büyük nüfus artışı yüzünden, bugünkü Kadıfekale (Pagos) eteklerine taşındı.
İKLİM
Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir’de, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Dağların denize dik uzanması ve ovaların İç Batı Anadolu eşiğine kadar sokulması, denizin etkilerin iç kesimlere kadar yayılmasını sağlar. En sıcak aylar: Temmuz ve Ağustos ve soğuk aylar ise, Ocak ve Şubat’tır. Yazın, kıyı kesimindeki sıcaklık; deniz melteminin (imbat rüzgarı) etkisiyle, iç kesimlere göre daha düşük olmaktadır.
Ağustos ayında, nem oranı da yükselmektedir. Nisan ayında: İzmir ziyaretimde, özellikle akşam saatlerinde, Alsancak-Kordon bölümünde, sert rüzgar nedeniyle üşüdüğümü hissettim. Duydum ki, özellikle kışın, İzmir şehrinin Lodos rüzgarı, muhteşem üşütürmüş. Mevsimine göre tedbirli olmanızda yarar var.
İZMİR’DE NE YENİR
İzmir ve yöresinin yemekleri, çeşit açısından son derece zengindir. Ege, Akdeniz ve Anadolu mutfaklarının özgün bir birleşimidir. Yörenin bitki örtüsünün yanı sıra, çok kültürlü toplumsal yapısı da, bu oluşumu etkiler.
Belli başlı yemekleri: Bulamaç çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, trança kellesi, kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer elması, revani, ıspanak boranisi, razı kavurması, Efes arapsaçı, şevketi boştan, ebegümeci, radika salatası.
Özellikle: zeytinyağlı enginar dolması, İzmir mutfağında öne çıkar. Ülke çapında ün kazanan lokma tatlısı ise bir değer kent lezzetidir. Tabii, büyük şehirde bu yöresel lezzetleri bulmanız ve tatmanız zor olacaktır.
Ama; İzmir şehrinde, şehrin birçok yerinde bulabileceğiniz yöresel lezzetler var. Bunların başında: “boyoz” var.
Boyoz: bir tür çörek ve yanında rafadan olmayan, yani çok pişmiş yumurta ile servis ediliyor. Ama, bu çörek, o kadar lezzetli ki, ağızda dağılan ölçüde taze ve yumurta ile yenildiğinde değişik bir lezzet. Fiyatı, 2.25 TL.
Bir diğer yöresel lezzet ise: “Kumru”. Evet: kumru, susamlı bir sandviç ekmeği ve içinde, İzmir tulum peyniri, domates dilimleri ve yeşil taze biber parçası var. Biber özellikle sanırım acı seçiliyor. Muhteşem bir lezzet ama sandviç ekmeğinin taze olanını bulmak gerekir, fiyatı 1.5 TL. Nohut mayası kullanılarak yapılan bu tombul sandviç ekmeği: bir kuş gövdesine benzeyen boyutları nedeniyle “kumru” ismini almıştır.
Evet, başka bir lezzet: burada “gevrek” olarak isimlendirilen, bildiğiniz simittir. Ama, simit yerken, aynı yerde satılan “peynir” den almayı sakın ihmal etmeyin. Hani, açıkta satılıyor, hijyen diye fazlaca düşünmemelisiniz, o kadar çok bu lezzeti tadan var ki.
Son olarak: şehir içindeki birkaç yöresel lezzetten daha söz etmek istiyorum. Kemeraltı bölgesinde, Anafartalar caddesine girince: “Petek” döner salonunu sorun ve bu tarihi mekanda, mutlaka yoğurtlu veya sade döner yemelisiniz.
Bornova taraflarına giderseniz, Yeşilova denilen yeri bulun (Bornova merkezine, Üniversiteye, yaklaşık 10 dakika uzaklıkta) ve burada “Asım Kokoreç” denilen yerde, muhteşem lezzetli kokoreç yemeyi sakın ihmal etmeyin.
İZMİR’DEN NE SATIN ALINIR
İzmir’in en yoğun alışveriş trafiğine sahne olan sokakları, Anafartalar Caddesi’nin sağında ve solunda bulunan ve hala yüzyıl öncesinin atmosferini: kepenklerinin kıvrımlarında, kapı eşiklerinde, basık tavanlarında ve eski kiremitlerde taşıyan Kemeraltı sokaklarıdır.
Eski görüntü, tamamen olmasa da, hala işportacıların bağrışmaları, bakırcılar çarşısının kendisine has sesleri, Şadırvan Camii yanındaki Sebilin şırıltısı, Kestane pazarındaki balıkçıların ıslak önlükleriyle bağrışmaları, Kemeraltı’nın pek değişmediğini gösteren belirtilerdir.
Urgancılar çarşısı, Kuyumcular çarşısı, Basmacılar, Ayakkabıcılar; hepsi de hala işlerini sürdürmektedirler. Bunların yanı sıra: en iyi ve modern alışveriş merkezleri, Alsancak’taki Kordon boyunda, Karşıyaka ve Cumhuriyet caddesinde bulunuyor.
İzmir’de, en önemli alışveriş merkezi olan Kemeraltı’na komşu, Çankaya ve oradan da seçkin butik ve mağazaların bulunduğu Alsancak’a ulaşıp alışveriş yapabilirsiniz. Karşıyaka’da da aynı olanakları bulmanız mümkün.
Ama: bence, alışveriş yapmasanız da, kesinlikle “Kemeraltı” bölgesine girmelisiniz. Zaten, buraya girdiğinizde, tekstil olarak o kadar ucuz ki, inanamayıp, mutlaka bir şeyler satın alacaksınız. Bunun dışında, İzmir şehrinden, mutlaka alınması gereken bir obje öneremeyeceğim.
GEZİLECEK YERLER
İZMİR MÜZELERİ
Konak meydanının hemen batısındadır. Yani: Bahribaba park alanı içinde, varyant yolunun hemen başlangıcında, hastanenin karşısındadır. Konak meydanında, hastane istikametinde, varyanta doğru ilerlerseniz, yaklaşık 200-300 metre sonra, sağda kalıyor, küçük rampa biraz yorabilir.
Burada: yeşillikler içinde, önce bir otopark ve sonra iki müze binası karşınıza çıkıyor. Solda, Etnografya Müzesi ve sağda ise, Arkeoloji Müzesi var. Her iki müze de, Pazartesi hariç, diğer günlerde, ziyarete açıktır.
Müze bölümünün bahçesinde, birkaç heykel var.
İZMİR ETNOGRAFYA MÜZESİ
Park alanının hemen solundaki bina: Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor. Müzenin: merdivenlerle girilen giriş bölümüne girin ve sağ yandan itibaren gezmeye başlayın. Ama: ben şahsen pek keyif alamadım, yani bu bölüm, Etnografya Müzesi pek keyifli değil, sanırım ya mevcut eserlerin durumu, yani pek ilgi çekmemesi veya sergilenme biçimi pek ilginç değil.
Birkaç yerde, canlı betimlemeler yapılmış, örneğin: nazar boncuğu yapımı üç boyutlu olarak mankenle ve ocakla canlandırılmış ama dedim ya, sanırım sergileme mi yoksa eserler mi, anlamadım, pek ilgimi çekmedi. 1903 yılına tarihlenen “İttihat Eczanesi” olduğu gibi sanırım buraya taşınmış ve buranın görüntüsü ilginizi çekebilir.
Üst kata çıkmadım, görevli üst katta, gelin odası bulunduğunu ve görmemi söyledi ama dedim ya, müzenin bu bölümü pek ilgimi çekmedi. Tercih sizin. Giriş ve üst kat olmak üzere, bu Etnografya Müzesi, iki katlı.
İZMİR ARKEOLOJİ MÜZESİ
İzmir’de ilk arkeoloji müzesi: üç yıllık eser toplama ve derleme çalışmalarından sonra, 1972 yılında Basmane semtinde bulunan, Ayavukla (Gözlü) Kilisesinde, ziyarete açılmıştır. 1951 yılında, Kültür Parkta, ikinci bir arkeoloji müzesi daha hizmete girmiştir. Çevresindeki antik kentlerden gelen eserlerin yoğun olmasından dolayı, yeni bir müzeye ihtiyaç duyulmuştur.
Bunun üzerine, Konak’ta, Bahribaba Parkı içinde, 5000 m.karelik bir alanda, yeni ve modern bir müze binası inşa edilerek, 1984 yılında ziyarete açılmıştır.
Müze, teşhir salonları, laboratuvarları, depoları, fotoğrafhanesi, kitaplığı, konferans salonu ile her türlü ihtiyaca cevap verebilecek şekilde düzenlenmiştir. Eserler, müze binası içinde ve bahçede olmak üzere 1500’ün üzerindedir.
Üç katlı olan müze binasında, teşhir, bölümler halinde hazırlanmıştır.
Merdivenli bir bölümden çıkarak, müze binasına giriyorsunuz. Hemen solda: bir banko var. Bu bankoda, birbirinin aynısı olduğunu sandığım birçok broşür vardı ve görevliden istediğimde, bir tane broşür verdi, ama bu broşür “İngilizce”. Sayın görevliler, bu müzeyi, yerli turistler ziyaret etmiyor mu, lütfen bu broşürün “Türkçe” olanını da bastırın ve gelen yerli ziyaretçilere verin.
Hemen ileride, tuvalet bölümü vardı ki, tuvaletler düzenli ve temizdi. Ama, diğer birçok müzede olduğu gibi, bu müzede niye bir “Ziyaretçi görüş-öneri defteri” bulunmaz. Ziyaretçilerin görüş ve önerilerini merak mı etmiyorsunuz, yoksa önemsemiyormusunuz.
Neyse: müzenin hemen girişinde, orta boşlukta, aşağıya doğru baktığınızda, hemen zeminde gayet güzel bir “mozaik” duruyor. Sanırım, Roma dönemine ait olan bu mozaik bulunduğu yerden sökülüp buraya getirilmiş ve gayet güzel bir yere, gayet güzel bir şekilde yerleştirilmiş. Bunu görmelisiniz.
Sağdan doğru ilerleyin, önce “Taş Eserler Salonu” var. Hatta: muhteşem bir klima yani havalandırma düzeni kurulmuş ve ziyaretçinin içeride kesinlikle sıkılmadan, bunalmadan eserleri gezebilmesi sağlanmış, bu klima-havalandırma sistemi muhteşem güzel.
Eserlerin sergilendiği vitrinlerin önünde algılayıcılar var, yanına gidilince ışıklar yanıyor, bu uygulama da gayet güzel. Koridorda yürüyün, ilginizi çekecektir, büyük olasılıkla sizden başka kimseyi göremeyeceksiniz. Bu kadar güzel bir müzenin boş bulunması ilginç. Evet, burada genellikle Roma dönemine ait, mermerden yapılmış heykeller, büstler ve heykel başları sergileniyor.
Müzenin üst katına çıkıyorsunuz. Sağa dönün, burası “Seramik Eserler Salonu” dur. Burası, bayağı aydınlık, eserler yine vitrinlerde sergileniyor, tarih dönemlerine göre sergilenmiş, ilk buluntular “bakla tipi” buluntulardır. Özellikle Tahtalı barajı kurtarma çalışmalarında çıkan eserler var. İzmir’in çeşitli arkeolojik bölgelerinde bulunan buluntular, bulundukları yerlere göre ayrı ayrı sergileniyorlar.
Koridorun hemen karşısında, mezar-lahitler var. Özellikle: 2007 yılında, Foça yöresinde, Athena tapınağının batısındaki Bizans tapınağının nekropolünde bulunan, 8’nci yüzyıla ait bir bebek iskeleti bulunan lahit var. Bu ilginizi çekecektir.
Sağa dönüp devam ettiğinizde, burada bronz eserler var. Önce: duvara monte edilmiş aplik aslan var. Tunçtan yapılmış, Bayraklı bölgesinde bulunmuş, MÖ.6-7’nci yüzyıla tarihleniyor.
Bronz metalden kesilerek oluşturulmuş bir aslan betimlemesidir. Üzerinde yer alan deliklerden aplik olarak bir yere tutturularak dekoratif amaçlı olarak kullanıldığı düşünülüyor.
Onun hemen yanında: müzenin en önemli eseri olan “Koşan Atlet Heykeli” var. Nemrut Limanı yani Kymea-Aliağa yöresinde bulunmuştur. Geç Helenistik döneme ait, MÖ.50-30 yıllarına ait olduğu sanılmaktadır.
Bu bronz heykeller önemli, çünkü, bunlar eritilip başka işler için de kullanıldıklarından, günümüze fazlaca bronz heykel, eser gelmemiştir. Bu koşan atlet heykeli de, müzede her ne kadar yazmasa da (aslında yazmalılar diye düşünüyorum) bu eser, Foçalı bir balıkçı tarafından, balık tutarken, balık ağlarına takılarak su yüzüne çıkarılmış ve müzeye teslim edilmiştir. İyi ki, yurt dışına kaçırılacak kadar fırsat olmamış.
Antik dönemde, Yunanistan ve Ege dünyasında sadece erkeklerin katılabildiği Olimpiyat oyunlarında insan vücudunun başarısını sergilemek amacıyla, sporcular genellikle çıplak olarak yarışırlardı. Birinci gelen sporcular, zeytin dalından yapılmış bir taç ile onurlandırılırlardı. Ayrıca bu zaferlerinin ölümsüzleştirilmesi için, bronzdan heykelleri yapılırmış.
Bunun hemen yanında, yine tunçtan yapılmış “Demeter” heykeli parçası var. Bu parça da, Bodrum da deniz altından çıkarılmıştır. MÖ.4’ncü yüzyıla tarihleniyor. Demeter, mitolojide “bolluk ve bereketi” temsil etmektedir.
Bu katta: Hazine Dairesi var. Hazine Dairesi sürekli açık değil, ziyaretçi geldiğinde, burası özel güvenlik görevlisi tarafından açılıyor ve gezebiliyorsunuz. Burada, her şekilde fotoğraf ve video çekimi yasaklanmış, neden yasak anlayamadım, çünkü flaşsız fotoğraf çekiminin serbest olmasını düşünüyorum ama sanırım objelerin sahtelerinin yapılmasının önlenmesi için fotoğraf çektirmiyorlar.
Neyse: buraya giriyorsunuz, ortada bir oturma bölümü var, sağda ise cam eserler görülüyor. Sonra sikkeler var. Özellikle, sikke koleksiyonunun, Orhan Gazi (1324 yılı) döneminden başlayıp, günümüze kadar devam ediyor. Son olarak, 1918, Mehmet Reşat dönemi sikkeleri, Erken İslam dönemi sikkeleri var.
Muhteşem bir sikke koleksiyonu bulunuyor, sanırım her döneme ait sikke var. MÖ.4’ncü yüzyıla tarihlenen gümüş sikke definesi var. 1998 yılı bir kazı çalışmasında, küçük bir kap içinde, 149 adet gümüş sikke ele geçirilmiş ve burada sergileniyor.
MÖ.360-330 yılında, gömüldüğü tahmin ediliyor. Sonra, Batı Anadolu şehir sikkeleri var. Şehirler egemenlik ilanı için sikke bastırıyorlarmış.
Burada bir buluntu define daha var. 1989 yılında, Urla antik kenti kazılarında bulunan 10 adet elektron sikke var. Bunlar: üzerinde insan figürü bulunan ilk sikke örnekleri olması açısından, dünyada tek. İnsan figürlü olmaları çok ilginç.
Sol tarafta takılar var. Saç iğneleri, damga mühürler, yüzükler, özellikle: Foça da bulunan buluntular, nekropol buluntuları, altında kesilerek yapılmış alınlık muhteşem güzel. Uçlarında alına bağlanmak için bulunan ip delikleri var.
Evet, buradan çıkıyoruz ve görmediğimiz bodrum katına inmek istiyoruz. Ama, hiç hoşlanmadığımız bir yazı “KAPALI”. Tam bir düş kırıklığı, niye kapalı, bunun izahı yok. Tam turizm sezonu başlangıcında, müzenin üç katından birinin kapalı olması saçmalık olsa gerek.
ALT KAT TEŞHİR SALONU
Ben: Nisan 2012 tarihindeki ziyaretimde bu katı göremedim. Bu bölüm: bu müzeyi daha önceki ziyaretimden esinlenerek yazılmıştır.
Bu katın bir bölümü, mezar kültürlerine ayrılmıştır. Diğer bölümlerde, çeşitli tarihlerde pişmiş toprak ve mermerden yapılmış lahitler ve mezar stelleri sergilenmektedir. Lahitler arasında, antik dünyada lahitleriyle ün yapmış, pişmiş toprak Klazomenai lahitleri görülebilir.
Salondaki geç Helenistik mezar stelleri, dünyanın en zengin koleksiyonlarındandır. Helenistik devrin önemli yapıtlarından “Belevi Mezar Anıtı” tavan kaset kabartmaları da bu salondadır. Salon sonunda, artık tamamen İzmir kentinin merkezinde kalmış olan Agora ören yerinde bulunan, Poseidon, Demeter ve Artemis’den meydana gelen yüksek kabartma heykel gurubu; güzel olduğu kadar İzmir’de bulunmuş olması nedeniyle, salonun en çarpıcı örnekleri arasında yer alır.
Bu görünümü ile, İzmir Arkeoloji Müzesi, Batı Anadolu’nun Prehistorik çağlardan bugüne kadar geçirdiği uygarlıklar ve kültür dönemleri hakkında yeterince bilgi vermektedir. Ayrıca, antik devirlerin sanat anlayışını ve bu alandaki üstünlüğünü de, örnekleriyle sergileyen Türkiye’nin belli başlı müzeleri arasında yerini alır.
ATATÜRK MÜZESİ
Alsancak, Atatürk caddesindedir. Pazartesi dışında her gün ziyarete açıktır. 1875-1880 yılları arasında, halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yapılmıştır. 1922 tarihinde sahibi tarafından terk edilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir’e giren Türk ordusu, burasını karargah olarak kullanmıştır. 1923 tarihinde, İzmir İktisat Kongresi toplandığında, Atatürk, şahsi çalışmalarını buradan yürütmüştür.
Kongre bitiminde, karargah bu binadan taşınmış ve hazine, burayı Naim Bey’e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 1926 tarihinde, İzmir’e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte, Naim Palas’ta kalmıştır. 1926 yılında, bina, İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak, Atatürk’e hediye edilmiştir.
Atatürk; 1930-1934 yılları arasında, İzmir’e her gelişinde, hep bu evde kalmıştır. 1938 yılında, Atatürk’ün vefatı üzerine, ev kız kardeşi Makbule Baysana veraset yoluyla intikal etmiştir. 1940 yılında, İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiştir. Atatürk’ün İzmir’e gelişinin 19’ncu yılına rastlayan, 1941 yılında, müze, törenle halka açılmıştır.
1962 yılından itibaren, Müze “Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi” adını alır. 1972 tarihinde, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı’nın yazıları ile, binanın mülkiyeti, İzmir Arkeoloji Müzesine verilir. Restore ve tanzim edilerek, 1978 yılında törenle “Atatürk ve Etnografya Müzesi” olarak ziyarete açılır. Müzedeki Etnoğrafik eserler, 1988 yılında, yeni Etnografya Müzesine taşındıktan sonra, Müzenin adı “Atatürk Müzesi” olarak değiştirilir.
Bina, Osmanlı ve Levanten mimarisi karışımından meydana gelen Neo-klasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin, 1.Kat ve çatı katından oluşmaktadır. Dikdörtgen planlı arka cephesi, revaklı, avlulu, 852 metre karelik bir alanı kaplayan kagir bir yapıdır. Ön cephede, 1.katta cumbası vardır.
Tüm zemin kat, tabanı büyük boy mermer plakalarla döşenmiştir. Salonda, yerde Uşak halısı, sağ ve sol nişlerde mermer heykeller, büyük kristal ayna ve Atatürk büstü vardır. Sağ ve soldaki odada ve küçük salonda, 19’ncu yüzyıl sitili nefis şömineler var. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında, aplik görevi yapan, 2 adet tunç şövalye heykelciği var. Merdiven sahanlığında büyük Atatürk portresi asılıdır.
1.Katta, Atatürk’ün kullanım odaları bulunmaktadır. Bunlar: Toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, bekleme-kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyodur. Toplantı salonunda, ortada yeşil çuhalı rulet masası ve çevresinde 12 adet Cosmos marka sandalye yer almaktadır.
Salon duvarlarına dayalı, 10 adet küçük boy maun sandalyenin arkalıklarındaki çini plakalar üzerinde, Shakaspearein eserlerinden kimi sahneler canlandırılmıştır. Yatak odasında, maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır.
Yatak odaları, günün modasına göre döşenmiştir. Kütüphanede, Fransızca bir ansiklopedi bulunmaktadır. Çalışma odasında, meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk’ün kullandığı yazı takımı var. Odalar, bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlı boya tablolarla süslenmiştir. Yerde Isparta ve Uşak halıları serilidir.
İZMİR TARİH VE SANAT MÜZESİ
2004 yılında, Kültürpark’ta hizmete giren İzmir Tarih ve Sanat Müzesi: Taş Eserler Bölümü, Seramik Eserler Bölümü ve Kıymetli Eserler Bölümü olmak üzere, üç bölümde, ziyaretçilerine, İzmir ve çevresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan eşsiz güzellik ve değerdeki eserleri sunmaktadır.
TAŞ ESERLER BÖLÜMÜ
Bölümün zemin katında, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait heykeltıraşlık eserleri ile mimariye bağlı plastik eserler sergilenmektedir. Bölümün sol salonu: Smyrna’ya ayrılmıştır.
Özellikle, Smyrna heykeltıraşlık okulunun etki ve özelliklerini adım adım izlemek mümkündür. Mezar kültürü ile Helenistik ve roma çağına ait, bölgenin özelliklerini taşıyan değişik tiplerde lahit ve mezar stelleri birbirine bağlantılı iki ayrı mekanda sergilenmektedir.
Sözü edilen mezar buluntularından sonra, Agora’ya ayrılan bölüm başlar. Agora’nın mimari eserlerinin yanı sıra heykeltıraşlık eserlerine de bu bölümde yer verilmiştir. İzmir tarihine ışık tutacak yazıtlar, bu bölümden sonra gelmektedir. Söz konusu zemin katta, iki ayrı salon, gladyatörler ve Olimpiyat oyunlarına ayrılmıştır.
İzmir’de çağlar boyunca her iki oyunun da düzenlendiği v ilgi çektiği, günümüze ulaşan yazıt ve kabartmalardan anlaşılmaktadır. Bölümün ikinci katı, İzmir çevresindeki Milet, Metropolis ve Afrodisias gibi antik kentlerin eserlerine ayrılmıştır. Ayrıca, tanrı, tanrıça, imparator ve kahramanlara ait heykeltıraşlık eserleri sergilenmektedir.
SERAMİK ESERLER BÖLÜMÜ
Bu bölümde, Prehistorik dönemden Bizans dönemine kadar olan zengin seramik koleksiyonları sergilenmektedir. Bunlar, başta İzmir olmak üzere, çevredeki antik kentlerde yapılan yeni kazılar sonucu elde edilen eserlerden oluşmaktadır.
Ayrıca, burada İzmir’in kara ve deniz ticaretinin geçmişini ve önemini vurgulamak için, limana yanaşan bir yük gemisi ve getirilen malın satışını sağlayan sembolik dükkanlar yer almaktadır. Üst kat, Bayraklı yerleşmesine ayrılmıştır. Söz konusu bölümde, İzmir kentinin yaklaşık 7000 yıllık geçmişine ait, seramik eserlerin özellik ve güzelliklerini adım adım izlemek ve bilgi edinmek mümkün olmaktadır.
KIYMETLİ ESERLER BÖLÜMÜ
Bu salonda, üç ayrı bölümde, muhtelif malzemeden yapılmış İzmir ve çevresinin en nadide eserleri sergilenmektedir. Salonun sağ bölümünde, MÖ.6’ncı yüzyıldan başlayarak, Osmanlı döneminin sonlarına kadar: altın, gümüş ve bronz sikkeler yer almaktadır.
Salonun ortasında kapalı bir mekan hazine dairesine ayrılmış olup, burada Erken Tunç Çağından, Bizans dönemine kadar olan altın, gümüş ve kıymetli taşlardan oluşan takılar bulunmaktadır. Salonun sol bölümünde ise: pişmiş toprak, cam ve madeni eserler ayrı ayrı vitrinlerde yer almaktadır.
BAYRAKLI (ESKİ İZMİR)
İzmir körfezinin kuzeydoğusunda, Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı, İzmir’in ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Kentin, MÖ.3000 yıllarında kurulduğu, arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır.
Bayraklının üst kesiminde, 205 metre yükseklikteki burun üzerinde, mitolojik kral Tantalos’un mezarı olarak bilinen ve MÖ.7’nci yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır.
KEMERALTI ÇARŞISI
Günümüzde, İzmir’in en önemli alışveriş merkezlerinden biri. Kemeraltı çarşısı, Mezarlıkbaşı semtinden itibaren, deniz cephesini içine alan bir kavis çizerek, Konak alanına ulaşıyor.
Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile her türlü alışverişe hitap edebilen bir site görünümündedir. Bu çarşıda: geleneksel Türk el sanatlarından: seramikler, çini panolar, ahşap ürünleri, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidi bulabilirsiniz.
Sokak, sokak, sokak. Yalnız: bu karışık sokaklarda, kaybolma riskiniz fazla, yine de sorarak, çıkış noktalarını bulmanız mümkün. Özellikle: tatil günlerinde giderseniz, muhteşem bir kalabalık sizi bekliyor. İnsanlar bu dar sokaklarda, omuz omuza yürümek zorunda kalıyorlar. Yine de; herhangi bir alışveriş düşünmeseniz bile, İzmir’de mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Konak meydanından, Kemeraltına girebilirsiniz.
Kemeraltı çarşısının tarihi geçmişine de bir nebze değinmek istiyorum. 1592 yılında, kale kapısı önünde, Hisar Camii inşa edilmiştir. 1650-1670 yılları arasında, limanın bir bölümü doldurularak, bir çarşı kurulur.
1744 yılında da Kızlarağası Hanı inşa edilir. Daha sonraları, Hisar’ın iç limanın ön tarafını doldurulmak suretiyle rıhtım inşa edilmiş ve sahile bugünkü şekli verilmiştir.
Kemeraltı çarşısı: ilk yapıldığı yıllarda, kısmen tonozlu, kiremit örtülü yan sokakları ve arastasıyla, bir kapalı çarşı görünümündeydi. Yakın yıllara kadar, Şadırvanaltı Camiinden Havra Sokağına kadar devam eden sokakların üstü, örtülü durumda korunmaktaydı. Çarşı, Kemeraltı adını bu bölümün üstünün kapalı olması özelliğinden almıştır.
Çarşıya dik olarak açılan bugünkü küçük sokakların bir bölümü: üstü, beşik tonozarla örtülü bulunuyordu. Bunlara da açılan diğer ara sokaklarla birlikte arastalar oluşmaktaydı. Çarşı içinde pek çok han bulunuyordu.
Geçen yüzyılda, eski liman sınırını teşkil eden Anafartalar Caddesi-Gazi Bulvarı kavsinin iç kısmında kalan ve eski hanların, bedestenin yoğun bir şekilde yer aldığı bölge, daha çok yerli halka, orta ve düşük gelirli ailelere hitap eden ticari kuruluşlara ve el sanatı aktivitelerine ayrılmıştı.
Demirciler, kömürcüler, çiviciler, baharatçılar, saman pazarı gibi adlar taşıyan ve gerçekten de bu aktiviteleri barındıran sokaklar, bir anlamda çeşitli iş kollarının fiziki mekanda gruplandırılmaları olayını da yansıtmaktadır.
Kemeraltı bölgesine girin ve caddede ilerleyin. İlk cami ve cadde ikiye ayrılıyor, sağdan ilerleyip ikinci caminin yani Hisar camisinin bulunduğu yere geldiğinizde, sola dönün ve bu bölgede, üstü kapalı sokaklarda bulunan kafelerden birine mutlaka oturun. Oturma yerleri: tamamen otantik, kilim ve hasır kaplı, ahşap sedirler üzerine minder şeklinde düzenlenmiş, burada kahve özellikle çedene kahvesi içebilirsiniz.
Ortam çok güzel, mutlaka denemelisiniz. Hatta, kahve falınıza bile baktırabilirsiniz. Sokaktan geçen satıcılardan bir şeyler (özellikle kağıt helva, fıstık ve susam ezmesi, badem ezmesi düşünebilirsiniz) satın alıp yiyebilirsiniz.
KIZLARAĞASI HANI
İzmir için önemli yapılardan biridir. Yapının 1745 yılında tamamlandığı sanılmaktadır. Yapımı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptıran kişinin Kızlarağası Hacı Beşir Ağa olduğu bilinmektedir.
İzmir Liman Kalesi’nin hemen arkasında, 1744 yılında hanın inşasına başlanır ve 1745 yılında tamamlanır. Han, döneminde önemli bir boşluğu doldurmuştur. Bugünkü, Yemişçiler ve Halim Ağa çarşısı ile anılan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokağına açılmaktaydı. Günümüzde, burası 871 sokaktır. Osmanlı mimarisinin günümüze gelen, İzmir’deki nadir eserlerinden olan han, diğer hanlar gibi genelde, kare bir forma sahiptir.
Binanın içinde, dikdörtgen ve geniş bir avlunun ortasında, geleneksel olarak bir şadırvan ve havuz bulunması gerekmektedir. Günümüzde, böyle bir alan mevcut değildir. Han, hemen her uzun mesafe hanında olduğu gibi, iki katlı idi. Üst katta, galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise, üst kısmın sade yaşamının tam tersi görülürdü.
Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakın olması, sebebiyle, her zaman canlı kalmıştır. Han, belli dönemlerde bir tür borsa gibi de çalışmıştır. Özellikle: iç avluya dönük dükkanlarda, bu işler yoğun olarak yapılmıştır.
18 ve 19’ncu yüzyıllarda, teknolojinin ulaşım alanında çeşitli değişikliklere yol açması ve ekonomik hayatın zaman zaman yer değiştirmesiyle birlikte, Kızlarağası Hanı da yavaş yavaş önemini kaybeder. Han, gece konaklamaların sona ermesinden sonra, sadece, malların indirildiği ve depolandığı bir yer durumuna gelir.
1993 yılında restore edilerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmete giren Kızlarağası Hanında, çok çeşitli el sanatları ürünlerini, halıları, deri kıyafetleri ve çarpıcı hediyelik eşyaları bulabilir ve hanın tam ortasındaki açık çay bahçesinde, mistik havayı içinize çekerek, yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Buraya yolunuz düşerse, mutlaka “kumpir” yemelisiniz. Alışveriş mekanlarının yanında, burada, bol miktarda oturarak bir şeyler atıştırabileceğiniz değişik ve otantik yerler var.
KONAK MEYDANI
İzmir şehrinin en merkezi konumu olan “Konak Meydanı” sürekli olarak kalabalık, özellikle şehre gelen ziyaretçiler tarafından mutlaka ziyaret edilen bir yer olarak önem kazanmaktadır. Konak meydanı: altında metro istasyonu bulunuyor. Üstünde ise: yemyeşil bir alan oluşturulmuştur. Bu alanda: gerek birçok kaktüs türünden oluşan kaktüs bahçesi ve gerekse, değişik görünümlü çam ağaçları ve palmiye ağaçları, güzellikler yaratmıştır.
Meydanın batı bölümü: deniz ve burada, Konak vapur iskelesi var. Buradan: Karşıyaka ve Bostanlı yönlerine vapura binmek mümkündür. Vapur iskelesinin hemen yanında, kuzey istikametinde: Alsancak-Kordon bölümü var. Bu bölüm: deniz kıyısındaki kafeteryalar ve birahaneler ile önem kazanıyor.
Burayı geçerseniz, bu kez, kıyıda oturabileceğiniz bankların bulunduğu, yemyeşil bir bölüm sizi bekliyor. Yaklaşık 2.5 km. yürüdüğünüzde, tüm bu güzellikleri görebilirsiniz.
İskelenin güney bölümünde, nispeten daha sakin bir deniz kıyısı var.
Meydanın: doğu bölümünde: bir kısım mağazalar ve iş hanları bulunan bölüm var. Bunun hemen yanında: birçok otobüs ve minübüsün şehrin birçok yerine hareket ettiği büyük bir otopark alanı var.
Kemeraltı bölümüne girmek isterseniz, yine bu meydandan girebiliyorsunuz. Meydanın ortasında ise, şehrin simgesi “Saat kulesi” var. Saat kulesinin hemen yanında, tarihi “Konak camisi” ve onun hemen arkasında “Yunan işgalindeki bayrak görüntüleriyle gündeme gelen, Hükümet konağı var.
Bir diğer köşede ise, ilk kurşun anıtı, Hasan Tahsin Anıtı görülüyor. Bunun hemen arkasındaki büyük bina ise, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı binasıdır.
Onun hemen yanında ise “Konak Pier” isimli, Alışveriş Merkezi var. İçine girdim, sakin ve pek hareketli olmayan yer. 4 salonlu bir sinema var, birkaç, içi boş alışveriş merkezi ve restoran görülüyor. Dış cephedeki fast-food restoranları biraz hareketli idi.
SAAT KULESİ
Evet, İşte: İzmir şehrinin sembolü, simgesi. 1901 yılında, Sultan Abdülhamit’in tahta çıkışının, 25’nci yıldönümü nedeniyle ve padişahın emri üzerine, Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Son derece zarif görünümüyle, Konak Meydanını, bir inci gibi süslemektedir. Teras yükseldikçe, incelen sivri kemerleri, kubbecikleri, mukarnas işçiliği ve geometrik figürlerle donatılmış olan taş işçiliğinin dantele gibi bir zarafet içinde Saat Kulesi’ni çevrelemesi, oldukça zengin bir görüntü oluşturmaktadır.
Kulenin saati, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından armağan edilmiştir. İzmir’in sembolü olarak kabul edilen Saat Kulesinin altında bulunan odanın dört köşesinde, çeşmeler bulunmaktadır.
HÜKÜMET KONAĞI
1868-1872 yılları arasında yapılmış olan Hükümet Konağı, Türklerin ulusal bağımsızlık savaşı olan Kurtuluş Savaşında, çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü, 9 Eylül 1922 tarihinde, Türk ordusunun İzmir’e gelmesiyle Hükümet Konağına çekilen Türk bayrağı, aynı zamanda İzmir’in kurtuluşunu simgeler.
Bu nedenle, Konak yakın tarihte yandıktan sonra yeniden yaptırılmıştır. Bunun için düzenlenen mimari proje yarışmasında bayrağın çekilmiş olduğu balkonlu bölümün korunması ön görülmüştür. Hatırlayanlar olabilir: Yunanlılar İzmir şehrini işgal ettiklerinde, buradaki Türk bayrağını indirip yere atıyorlar ve Yunan bayrağı çekiyorlar ve İzmir bu işgalden kurtarıldığında ise, buradaki Yunan bayrağı yerinden sökülüp, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ayaklarının altına seriliyor, ama o büyük insan, Yunanlıların yaptığı bu rezilliği yapmıyor ve milletin timsali olan bayrağı ayakları ile ezmiyor, yerden kaldırttırıyor. İşte, bu olaylar, bu konak önünde yaşandı.
BORNOVA
Bornova, İzmir şehrinin güzel semtlerinden birisidir. Özellikle: burada bulunan “Ege Üniversitesi” kampüsü ve öğrenciler, bu semtin hareketlenmesine neden olmaktadırlar. Bornova metro istasyonunun hemen yanında: özellikle öğrencilerin gittikleri eğlence mekanları, sevgi yolu ve barlar sokağı, şehrin ziyaretçilerinin ilgisini çekmektedir. Burada: hafta sonlarında, canlı müzik dinleyerek eğlenebileceğiniz birçok mekan bulunuyor.
ASANSÖR
Mithatpaşa’nın üst kısmına çıkmak isteyenlere, kolaylık sağlamak için yaptırılmış. Musevi iş adamı Nesim Levi yaptırmış. Günümüzde, İzmir’in prestij noktalarından biridir. Estetik değerlerin ön plana çıkarıldığı binaya, 1928 yılında yapılan düzenleme, Asansörü sosyal ihtiyaçları karşılayan bir merkez haline getirmiştir.
1930’lu yıllarda: tiyatro sahnesi, sinema salonu, gazinosu ve fotoğrafçısı bulunan Asansör binası, İzmir’in vazgeçilmezlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Tarihi Asansör: 1992 yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, günün şartlarına uygun bir şekilde restore edilerek, kültür kompleksi halini almıştır.
TELEFERİK TESİSLERİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yeniden düzenlenen teleferik tesisleri: doyumsuz manzarası ile, gidenleri büyüler. Balçova’ya, her 10 dakikada bir kalkan belediye otobüsleri ile, günün her saatinde ulaşabilirsiniz. Yolculuk, yaklaşık 40 dakika civarında sürüyor. Balçova ilginç bir yer.
Burada: gerek “9 Eylül Üniversitesi” bulunması ve gerekse “Kaplıca” tesislerinin yani termal kaynakların bulunması, buraya başka bir hava vermiştir. Burada: özellikle, hemen teleferik istasyonunun sağındaki büyük bir çay bahçesi ilgimi çekti ve burada, uzun süre, sıkılmadan oturdum, çünkü: hava sıcak olmasına rağmen, açık alanda bulunması nedeniyle rüzgar alıyordu ve güzel bir manzarası vardı.
Yalnız: Nisan 2012 tarihinde, özellikle teleferik binmek için buraya gitmiş olmama rağmen, teleferiğin bakım nedeniyle hizmet dışı bulunduğunu öğreniyorum ve üzülüyorum.
Çünkü: kesinlikle teleferik için gitmiştim. Keşke: Balçova Belediyesi, teleferiğin bakım ve onarım nedeniyle kullanım dışı bulunduğunu, çeşitli kaynaklardan ziyaretçilere ilan edebilseydi, insanlar oraya kadar gidip de, kapalı kelimesini duyunca inanın hiç hoşlanmıyorlar.
Evet, bu bölüm: spor ve doğa severler için, geniş imkanlar sunan tesislerde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleriyle, sporseverlere heyecanlı anlar yaşatır. Teleferik ile, 3 dakika süren ve muhteşem bir İzmir manzarasının eşlik ettiği yolculuk ile tepedeki tesislere ulaşılıyor. (çalıştığı zamanlarda) Dileyen et marketten alışveriş yapıp kendin pişir – kendin ye bölümünden yararlanabiliyor. İsteyen de, restoranlarda yemeğini yiyebilirler. Temiz havada, İzmir manzarasına hakim dinlenme tesislerinde, biraz önce söylediğim gibi, piknik yapmak mümkün.
KÜLTÜRPARK
Kültürpark, İzmir’in kent içinde, yeşilin en yoğun olduğu alanlardan biridir. Bu özelliğiyle: İzmir’in akciğeridir de denilebilir. Hayvanat Bahçesiyle, Akdeniz’in tipik palmiye ağaçları ve yeşil bitki örtüsü: spor ve eğlence tesisleri, İzmir’lilerin başlıca rekreasyon alanıdır. Büyük kısmı yurt dışından getirilmiş, 200’den fazla değerli ağaç ve çalı türü ile 8000’den fazla ağaç bulunmaktadır.
Kültürpark’taki bitki örtüsünü tanıtmak ve doğa bilincinin gelişmesine katkı sağlamak amacıyla, İZFAŞ tarafından “Kültürpark’ın Ağaç ve Çalı Türleri” adıyla çıkarılmış bir yayını bulunmaktadır. 421 bin metre karelik alanın 156 bin metre karesi yeşil alan olarak göze çarpar. Kültürpark içinde: koşu yolu, yüzme havuzu, kapalı spor salonu, teniz kortu, nikah salonu ile 13.500 metre kare alana kurulu “Lunapark” bulunmaktadır.
Kültürpark içinde: 1936 yılından bu yana, her yıl Ağustos ayının sonunda: İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül tarihini içine alacak şekilde, 10 günlük bir zaman dilimi arasında , Uluslar arası İzmir Fuarı açılır.
İZMİR ENTERNASYONAL FUARI
Türkiye’nin uluslar arası Fuarlar Birliğine (UFİ) üye, tek genel ticari fuarı olan İzmir Enternasyonal Fuarı, 1936 yılında, bugünkü mevcut 421 bin metre karelik alanda kurulmuştur. Kısa süre içinde, başarılı çalışmalara imza atan ve dünyadaki belli başlı fuarlar arasına giren, İEF, Türk ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak kabuk değiştirdi.
Özellikle: dünyada, genel fuarların yerini ihtisas fuarlarının alması üzerine, 7 Şubat 1990 tarihinde, kısa adı İZFAŞ olan “İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş.” kuruldu. 60 bin metre karelik kapalı ve açık alanda, mevcut alt yapısıyla, sosyal ve kültürel tesisleriyle, Türkiye’nin komple hizmet verebilen, en büyük fuarcılık kuruluşu olan İZFAŞ, isminden de anlaşılacağı gibi, fuarcılığın yanı sıra, İzmir’in kültür ve sanat yaşamına da katkıda bulunuyor.
Kültürpark içinde yer alan 1260 kişilik kapasiteye sahip uluslar arası standartlardaki “İsmet İnönü Sanat Merkezi”, 3000 kişilik “Atatürk Açık Hava Tiyatrosu”, 1000 kişilik “Çamlık Senar Nejat Uygur Tiyatrosu”, 1190 metre karelik sergi alanı ve 167 kişilik “Konferans Salonu” ile “Özdemir Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı”, Türkiye’nin en büyük ve en modern galerilerinden İZFAŞ Sanat Galerisi, Hayvanat Bahçesi, Gençlik Merkezi ve Kültür Parkı ile, İzmir’in Kültür ve Sanat Merkezi konumundadır.
İzmir, Kültürpark, şehrin kültür, sanat, spor ve eğlence yaşamının merkezidir. Canlılık, yaz-kış hiç eksilmeden bütün yıl boyunca sürer. Kültürpark’ın, İzmir’in yaşamında önemli bir yeri vardır.
İzmirliler arasında “Fuar” diye de anılır. Fuar sırasında, yalnızca ekonomik faaliyet sürmez, aynı zamanda fuar içindeki gazinolarda, halkın ucuz eğlenebileceği müzik ağırlıklı programa dayanan eğlenceler düzenlenir. Eğlence yanında, yıl boyunca kentlilerin çok amaçlı kullanımına açıktır.
BOTANİK BAHÇESİ
İzmir’de farklı bir yeşil ortam: Ege Üniversitesi Botanik Bahçesidir. Burası, ülkemizin en yetkin ve uluslar arası nitelikte, tek botanik bahçesidir. Bahçe, yapay koşullarda, tropik bölgelerden Alp Dağlarına kadar, çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındırır. Yaklaşık, üç bin bitki çeşidi mevcuttur.
Arbeterium’da, yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurutulmuş bitki örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmalar yapıldığı bir Herbaryum Merkezi de, yer almaktadır.
KADIFEKALE
MÖ.541 yılında, Pers kralı Krüs’ün, Lidya kralı Krezüs’ü yenmesiyle başlayan Pers egemenliği, Büyük İskender’in MÖ.334 yılında, Ege kıyılarına çıkışına kadar, tüm İyon yerleşim yerlerinde devam etmiştir. İskender’in Anadolu’ya çıkışı ve Pers egemenliğine son vermesi üzerine, bölgede Helenistik dönem başlar.
Helenler: beraberlerinde kendi şehircilik anlayışlarına uygun şehirleşme projeleriyle gelirler. Helenlerin istediği; Efes, Bergama, Rodos, İskenderiye gibi, zamanın ticarette ve liman işletmeciliğinde ileri gitmiş şehirleri ile boy ölçüşebilecek bir şehirdir. Böylece bir şehrin, eski İzmir’in kurulması hem konum ile hem de alanın küçüklüğü nedeniyle imkansızdı.
Bunun üzerine, İskender, bugün Kadıfekale olarak bilinen “Pagos” tepesi ve eteklerine, yeni şehri kurmayı düşünür. Bu yeni İzmir’in kuruluşunda, İskender’in Pagos Tepesinde gördüğü rüyanın yorumuna dayanmak yerine, dönemin deniz ve karada gelişen ticari potansiyelinin gelişmesinin dayattığı zorluklar var.
İskender’in ölümünden sonra, generalleri arasında, ortaya çıkan çekişme, nedeniyle proje bir süre sürüncemede kalır. Nihayet, general Lysimachos, yeni İzmir’in kuruluşunu gerçekleştirir.
Şehri, Pagos tepesiyle iç limana bakan yamaçlarda kurmaya başlar. Böylece: 400 yıl önce, Lidyalıların istilası ile yurtlarından edilen, Meles Çayı çevresinde küçük köysel yerleşimlerde yaşayan Homeros’un hemşerisi İzmirliler, İzmir’ e gelip yerleşirler.
Evet, günümüzde, burada bulunan eserler: Helen, Roma ve Osmanlı Türk uygarlıkları karakterlerini taşımaktadırlar. Akropol kalıntılarının temel bölümünde: Helenistik, yükselen duvarlarda ise sıra ile Roma ve Bizans etkisinin gözlendiği kazı sonuçlarında belirtilmektedir.
O dönemde, şehrin saldırılara, sürekli maruz kalması, sürekli savaşlar yüzünden, güvenli surlarla çevrilmesi gereği vardı. Bunun üzerine, bugün Kadıfekale’nin izlerine rastlanan Akropol’den itibaren, birisi Basmane diğeri Eşrefpaşa üzerinden, denize inen iki sur yapılır.
Anadolu ticaretinde, dönemin en büyük potansiyeline sahip olan İzmir: su kemerleri, gimnasion’u, stadyumu, tiyatrosu ve agorası ile, son derece gelişmiş ve düzenli bir kent olarak imar edilir.
Pagot’ta yer alan tiyatro, 16000 kişilik olup, kuzeye bakan seyirci tribünü, denize karşı romantik ve muhteşem bir manzara sunar. 1638 yılına kadar, tiyatronun duvarlarının ayakta olduğu bilinmektedir. Tiyatroda, Claudius adına bir kitabenin bulunuşu, Roma döneminde onarım gördüğünü kanıtlar.
Lysimachos’un başlattığı yeni İzmir yerleşmesinin yayıldığı yamaçlar, iç limana uzanıyordu. O dönemde, iç liman, bugünkü Başdurak Camii ile Hisar Camii arasını kapsıyordu ve Agora’ya kadar uzanıyordu.
Strabon’a göre: şehir bu iç limana ve denize tümüyle hakim bir konumda bulunuyordu. Hatta iç liman ağzı zincirle kapatılıyordu. Birbirini dik kesen ve kemerlerle süslenmiş sokaklarıyla, stadyumu topluma açık meydanları ve agorasıyla, şehir çok düzenli bir plan çerçevesi içinde, kurulup gelişmişti. Kale içerisinde, kanallar ve depo vardı.
Bu kanallar ve deponun saldırılar sırasında şehrin su ihtiyacını karşılamak amacına yönelik olduğu sanılmaktadır. MÖ.178 yılındaki depremde, tüm şehrin yıkılması ve iç limanın da kısmen kapanmasına rağmen, Roma imparatorluğunca, İzmir’in taşıdığı önem gereği, kısa sürede tüm yapılar eskisinden daha iyi bir şekilde onarılır ya da yeniden yapılır.
Ortaya çıkan yapılar, artık Helenistik bir karakter değil, Roma damgası taşır. İzmir’in iç kalesi olarak işlev gören Pagos Tepesi, 1317 yılından bu yana Türklerin elindedir. 1079 yılında, Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından, ilk kez ve ardından 1081 yılında Çakabey tarafından alınan İzmir, 1317 yılına kadar, zaman zaman bir Bizanslılar ve bir de Türkler tarafından alınır.
Nihayet, bu tarihte Aydınoğlu Mehmet Bey, Kadıfekaleyi, kesin olarak bir daha geri verilmemek üzere alır.
18’nci yüzyıla gelinceye kadar, yerleşim yeri olarak kullanılmayan Kadıfekale, zamanla harabeye dönüşür. Bu yüzyıldan itibaren de taşları alınıp, aşağıdaki şehirleşmede kullanıldığından, tiyatro, stadyum gibi büyük yapılar yok olur. Bugüne, belli belirsiz izleri gelebilir.
18’nci yüzyılda sonra, Kadıfekale tekrar yerleşime açılır. Camiler, sarnıç ve yollar ile Osmanlı Türk karakterli yapılaşmalar görülür. Bugüne kadar, bu devrin eserlerinin kalıntıları, belirsiz olarak gelebilmiştir. Çünkü bu devrin eserleri ve antik kalıntılar, doğal tahribatın yanı sıra, çok yoğun iskan nedeniyle sıkışıp kalmışlardır.
İZMİR AGORA
İzmir’in Namazgah semtindedir. Mevcut görünümüyle, Roma dönemine aittir. Agora, antik dönemlerde politik toplantıların ve halkın alışveriş yaptığı bir yerdir. İzmir Agorası, yalnız alışveriş için bir Pazar yeri değil, ticari olmaktan çok, bir devlet agorası görünümündedir.
İzmir, MS.178 yılında, depremle yerle bir olunca, İmparator Marcus Aurellius’un özenli çalışmalarıyla bugünkü agora yeniden inşa edilmiştir.
Günümüze kadar, aralıklarla yapılan kazılarda, büyük bir bölümü açığa çıkarılan İzmir Agora’sının dikdörtgen formda, ortada geniş bir avlu çevresinde, sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş, üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Bugün İzmir Arkeoloji Müzesinde teşhir edilen Poseidon-Demeter ve Artemis’ten oluşan kabartma grubu, kuzey kapısında bulunmuştur.
Agora’nın kuzey kanadında yer alan bazilika, dikdörtgen bir plana sahiptir. Ölçüleri itibarıyla, Smyrna Agora Bazilikası, bilinen en büyük Roma dönemi Bazilikası olma özelliğine sahiptir. Günümüze ulaşan, görkemli bodrum katının doğu ve batı uçlarında görülen çapraz tonozlar, Roma dönemi mimarlığının en güzel örnekleri arasındadır. Bazilikanın, kuzey cephesinde, bodrum katına açılan iki anıtsal kapıdan batı yandaki günümüzde tamamıyla açığa çıkarılmıştır. Roma döneminin sonlarına doğru, devlet agorasının giderek ticari bir anlam kazanmaya başladığını gösteren, tonozlu dükkan sıraları, bazilikanın kuzey cephesinde gün ışığına çıkarılmıştır.
Üç sıra sütun dizisiyle ayrılmış galerilerden oluşan batı stoa’da; bazilika gibi, bir bodrum kat üzerinde yükselmekteydi. Günümüzde, daha çok, kemerli bodrum katları görülen batı stoa’nın antik dönemde bodrum katı üzerinde yükselen iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Avludan, üç sıra basamakla çıkılan zemin kat ve ahşap tabanlı ikinci kat, antik çağda, insanların yağmur ve güneşten korunarak gezinti yaptığı yerlerdi.
Izgara planlı olan Smyrna kentinin, doğu-batı yönlü paralel caddelerinden biri, agoradan geçiyordu. Olasılıkla, agorayı iki eşit parçaya bölen caddenin, batı yandan agoraya giriş yaptığı yerde görkemli bir kapı bulunmaktaydı. İki gözlü olduğu düşünülen kapının, kuzey kemerinin merkezinde, Roma imparatoru Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın portre kabartması yer alır.
Günümüzde kullanımda olan sokağın altında olan ikinci gözde ise, olasılıkla Marcus Aurelius’un portresi yer almaktadır. Bu iki isim, MS.178 yılında, depremle yıkılan agorayı yeniden inşa ettirdiği için, Smyrnalılar, vefa borçlarını, bu kapı ile ödemişlerdir.
İZMİR KUŞ CENNETİ
Çiğli’ye 10 ve Karşıyaka’ya 26 km. uzaklıktadır. Orman Genel Müdürlüğü tarafından, koruma altına alınmış olan Kuş Cenneti, Çiğli’deki Çamaltı Tuzlası sahası içinde, 8000 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Dünyada nesli tükenmekte olan, tepeli pelikanları, pembe kanatlı flamingoları, 2005 yılında İzmir’de yapılan Dünya Üniversite Spor Oyunlarının maskotu olan yalı çapkını, gri ve siyah leylekleri ile, 205 kuş türü yaşamaktadır.
Evet, bu cennet, sahip olduğu doğal şartlar bakımından, ülkemizin en önemli sulak alanlarından biri olduğu gibi, dünyadaki benzerleriyle kıyaslanmayacak derecede de mükemmeldir. Yılda, 50 bin kuşun uğradığı bölge, kuşların göç yolu üzerindedir ve aynı zamanda arkeolojik sit alanıdır.
Doğa sever ve fotoğraf çekme merakınız varsa, Çamaltı tuzlası ile kuş cenneti bulunmaz bir nimettir. Burada: ziyaretçi merkezi, kuş gözlem kuleleri, dürbün ve gezi bisikleti bulabilirsiniz.
İZMİR DOĞAL YAŞAM PARKI
Karşıyaka ve Çiğli Anadolu Caddesi-Cahar Dudayev Bulvarı üzerinde, Sasalı ve Tuzla Kuş Cenneti Yolunu izleyerek, İzmir Doğal Yaşam Parkı’na ulaşabilirsiniz. Burası: tam bir hayvanat bahçesi gibi düzenlenmiş. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, Çiğli Sasalı’da, 425 bin metrekare alana kurulan, İzmir Doğal Yaşam Parkı, 2008 yılında, dünyanın sayılı tesislerinden biri olarak hizmet vermeye başlamış.
Kültürpark’daki mevcut Hayvanat Bahçesinde, toplam 18 dönüm alanda yaşayan hayvanlar, Doğal Yaşam Parkı’na aktarılmış. Farklı kültürlerde, çok sayıda hayvan yurt dışından bedelsiz olarak gönderiliyor.
Avrupa standartlarında projelendirilen alana: 65 bin ağaç dikilerek, yeşil dokusu güçlendirilmiş. Barınaklar yapılmış, çevre düzenlemesi çalışmaları gerçekleştirilmiş. Yapım çalışmaları tamamlanırken, hayvan çeşitliliğini arttıracak bağlantılar yapılmış.
Ziyaretçilerin, hayvanları kendi doğal ortamlarında rahatça izleyebilmeleri için, gezinti bantları, gözetleme kuleleri var. Parkın giriş kısmında; içinde çok sayıda su kuşunun yaşamakta olduğu, 8450 metre kare büyüklüğünde gölet var. Park’ta: çocukların ata binebileceği manej, ahırlar ve kümes bölümlerinin bulunduğu oyun alanları var.
Ziyaretçilerle hayvanlar arasında: kafes, tel gibi yapay görsel ayıraçlar yok. Bu ayıraçların yerine, doğaya uygun bir şekilde, su ve hendek gibi doğal engelleyiciler kullanılmış. Burada: otopark sıkıntısı da yok. 500 araçlık otopark var.
BOSTANLI KIYI ALANI
Yeniden düzenlenerek, spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulmuştur. Kıyı alanında, her türlü organizasyonlar için uygun olan mekanları bulabilirsiniz.
KARŞIYAKA
İzmir şehrinin en önemli semtlerinden birisidir. Hatta, Karşıyakalılar, kendilerini 35.5 olarak nitelendirirler. Konak bölgesinden vapurla ve diğer bölgelerden ise, kara ulaşım araçları ile buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Karşıyaka vapur iskelesi merkez alırsanız: sağa doğru yürüdüğünüzde, Alaybey semti ve Atatürk Anıtı ve meydanı ile karşılaşırsınız. Sola doğru yürürseniz, yaklaşık 2 km. civarında bir bölüm: tamamen kıyı şeridi olarak, banklar, yeşil alanlar ile ayrılmıştır.
Burada: banklara oturup, denizin güzelliğini izleyebilirsiniz. Ancak: satıcılara katlanmanız gerekebilir. Özellikle: çekirdek satıcılarını anlamıyorum, çünkü her yan çekirdek çöpü ile dolu. Bu istikamette yürürseniz: bir süre sonra “Yat Kulübü” bölümüne ulaşıyorsunuz.
Buradan sonra, özellikle, denize doğru yükselen cadde görünümlü anıt ilginizi çekecektir. Sonra: Bostanlı vapur iskelesi, otobüs durakları var.
Vapur iskelesinin hemen karşısındaki caddeye girerseniz, burası Karşıyaka’nın en merkezi caddesidir. Yaklaşık 500 metrelik bu cadde üzerinde, birçok alışveriş mekanı ve fast food restoranları, bankalar bulunuyor.
Ayrıca: bu caddenin en büyük özelliği, sürekli bir kalabalık bulunması yani insanlar burada omuz omuza yürüyorlar. Caddenin bitiminde ise, metro istasyonu ve birkaç kafenin ve dolmuş duraklarının bulunduğu bir meydan görülüyor. Buradaki kafelerde kısa mola verebilirsiniz.
Evet, Karşıyaka özellikle, biraz önce sözünü ettiğim caddenin ön cephesinde, sahile bakan bölümdeki kafeteryalar, birahaneler, fast food restoranlar ile ilgi çekiyor. Bunlarda veya sahildeki banklarda oturup, denizin güzelliklerini seyredebilirsiniz.
PETERSON KÖŞKÜ
Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içindedir. Restore edilerek, hizmete sunulmuştur.
AHMET PİRİŞTİNA KENT ARŞİVİ VE MÜZESİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal ve Kültürel İşler Daire Başkanlığına bağlı bir müdürlüktür. Günümüz dünyasında, belediye hizmet anlayışında görülen kökten değişim, yeni hizmet birimleri yaratmayı beraberinde getirmiştir.
Bu değişim sonucunda, kent arşivleri ve müzeleri, kentsel hizmet kurumu olarak algılanmaya ve değer görülmeye başladılar. İzmir kent arşivi: eski İtfaiye Binasının ikinci katında bulunmaktadır. Kent arşivinin en büyük özelliği: sahip olduğu teknik alt yapısıdır.
MURAT KÖŞKÜ (ERZENE)
Bornova’dadır. 125 yıllık bina (eski köşk) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş ve şu anda Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet vermektedir.
İNCİRALTI GENÇLİK MERKEZİ
Balçova ilçesi sınırları içerisinde, İnciraltı mevkiinde yer alan bu alan, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenmiştir. Oldukça geniş bir alanı kapsayan bu merkezde: sinema salonları, yeme-içme tesisleri, spor sahaları, yürüyüş alanları, piknik sahası, sandalla gezinti yapılabilecek yapay göl alanı bulunmaktadır.
BUCA GÖL İŞLETMELERİ
Buca Belediyesi’nce kurulan bir vakıf tarafından işletilen tesisler, 140 bin metre karelik bir alanı kapsamaktadır. 30 bin metre karelik suni gölle birlikte, sosyal tesisler, 3500 kişilik tiyatro, seyir terasları, piknik alanı, çocuk oyun üniteleri, hobi bahçeleri ve hayvan padoku bulunmaktadır.
KARAGÖL
Tantalos efsanesinde adı geçen “Karagöl”, Yamanlar Dağı üzerindedir. 35 dekarlık su yüzeyine sahip olan bu göl, tektonik yer hareketleri sonucu meydana gelmiştir. Küçük, dairesel ve güzel manzaralı gölün çevresi, çam ormanları ile kaplıdır. Yaz aylarında: dinlenme ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Doğa ve yürüyüşü sevenler için ideal bir yerdir.
Gölün çevresinde 13 hektarlık bir alanda, kamp alanı var. Piknik alanı: kızılçam, karaçam ve söğüt ağaçlarıyla kaplıdır. 500 araçlık geniş bir otoparkı da var. Kullanma suyu, büfeler ve kır kahvesi bulunuyor. İzmir’e uzaklığı: 40 km. olup, yalnızca özel araçlar ile gidilebiliyor.
ORMAN İÇİ DİNLENME YERLERİ
Orman Bölge Müdürlüğü, İzmir Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Müdürlüğünün sorumluluğunda, İzmir’de, tam 20 adet orman içi dinlenme yeri vardır. Bunların: bir kısmını, anlatmak istiyorum.
TANAY
Çadırlı kamp, karavan kamping, plaj ve günübirlik dinlenme hizmeti veriliyor. İzmir’e 70 km. uzaklıkta, Çeşme’ye ise 8 km. uzaklıktadır. Ilıca plajları kenarında, 70 hektarlık bir alanda kuruludur. Her türlü sosyal hizmet veriliyor. Tesisin, kuzey kısmında, kıyıya yakın bir yerde, denizden sıcak su çıkıyor. Üçkuyular Terminalinden, her yarım saatte bir hareket eden, Çeşme otobüsleriyle, buraya ulaşabilirsiniz.
GÜMÜLDÜR
300 çadır kapasiteli olup, günlük 2000 ziyaretçinin piknik yapabilmesi mümkündür. İzmir’e 75 km. uzaklıktadır. Her türlü sosyal hizmet mekanları vardır. Santral Garajından veya Üçkuyular terminalinden kalkan otobüslerle ulaşmak mümkündür.
KALEMLİK
Özdere sahil bandında, 40 hektarlık bir alanda kuruludur. Her türlü ihtiyaçların karşılanabileceği sosyal mekanları bulunan Kalemlik’in nefis bir deniz manzarası vardır. Santral Gara ve Üçkuyular’dan kalkan otobüslerle ulaşım sağlanıyor.
TEOS-EKMEKSİZ
İzmir’den 52 km. uzaklıkta olup, Seferihisar’dan minübüslerle gidilebilmektedir. Çadır da kurulabilen Teos-Ekmeksiz’in nefis bir denizi var. Ayrıca: sosyal alanlar da bulunuyor.
DENİZPINARI (KLAROS)
Ahmetbeyli-Gümüldür sahil şeridinde, 80 hektarlık, nefis bir koy. Hemen yakınında, Klaros harabeleri var. Kuşadası’na 25 km., İzmir’e 70 km uzaklıktadır. Yeşil ve mavinin kucaklaştığı bir cennet köşe.
PAMUCAK
Selçuk-Kuşadası kara yolunun 8’nci km. sindeki bu alanın, İzmir’e uzaklığı: 82 km. dir. Özel aracınız dışında, Selçuk, Gümüldür ve Kuşadası’ndan kalkan minübüslerle ulaşmak mümkün. Denize hakim nefis bir manzarası bulunuyor.
KARGACIK
Seferihisar sahil bandında, 320 hektarlık bir alanda kurulu olan tesisin, 200 çadır yeri var. İzmir’e 50 km. uzaklıktadır. Bir başka Kargacık: Ahmetbeyli-Gümüldür sahil şeridinde, Klaros koyuna 5 km. uzaklıktadır. İzmir-Gümüldür minübüsleri, piknik alanının hemen önünden geçer.
ÇINARLI
Bergama-Kozak karayolunun 17’nci km.de, 10 hektarlık bir alanda kuruludur. İzmir’den 115 km. uzaklıktadır. Bu orman içi dinlenme alanına giderken, yol üzerinde Bergama harabeleri ile dünyanın ilk darphanesini de görebilirsiniz.
ÇİÇEKLİ
İzmir-Manisa kara yolunun 20’nci km.de, bir kızılçam ormanı içindedir. Sahada: piknik üniteleri ve büfeler bulunuyor.
YAHŞELLİ ÇAMLIĞI
Menemen çamlığı veya halk arasında Emiralem olarak da adlandırılır. 4 hektarlık kızılçam ormanı içinde kuruludur. Menemen-Manisa karayolunun 3’ncü km. de olup, İzmir’e uzaklığı: 30 km. dir.
İNKAYA MAĞARASI
İzmir merkez ilçeye bağlı, Yekli köyü batısındaki Kocadağ’ın doğu yamacında bulunuyor. Yekli köyünden, mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilebiliyor, Sonra dik ve makilik bir yamaçtan, 20 dakika yürünerek mağaraya ulaşabilirsiniz.
Toplam uzunluğu 222 metre olan mağaranın girişine göre, en derin noktası -30 metredir. Genellikle, yatay, kısmen de dikey tipinde kuru bir mağaradır. Ekin ayında, mağara ısısı, salonda 18 derece, son kısımda ise 22 derecedir. Mağaranın içinden çıkan çanak-çömleklerden, tarihi dönemlerde yerleşme amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır.
KURUDAĞ MAĞARASI
İzmir-Selçuk ilçesindedir. Selçuk’un Kurudağ mevkiindedir. Toplam uzunluğu 42 metre olan mağaranın, girişe göre en derin noktası -22 metredir. Yatay ve kuru mağara tipindedir. Açık havaya nazaran mağara serindir. Mağaranın dar bir girişi vardır.
Daha sonra genişleyerek eni 20 metreye varır. Uzunluk ise 41 metredir. Tavan yüksekliği, ortalama 3-5 metredir. Mağaranın kuzeye doğru eğimli olan tabanı, kaya blokları ve traverten oluşumları ile örtülüdür. Bu bölümde, çeşitli kazılar yapılmıştır. Mağara boşluğunda: sarkıt, dikit ve sütunlar, duvarlarda perde ve bayrak travertenleri bulunur.
İzmir şehrine yolunuz düşer veya buraya gidip gezmek isterseniz: sizlere birkaç alternatif gezi planı önerebilirim. Bu plan dahilinde, kendi tercihlerinizi belirleyip, bu güzel şehrimizde, gayet güzel zaman geçirebilirsiniz.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Şehir içi ulaşımı için, çeşitli alternatifler var. Taksi, otobüs, minübüs, vapur ve metro düşünülebilir. Toplu ulaşım araçlarına binebilmek için “Kent kart” denilen bir abonman kartı satın alabilirsiniz. Bu karta: istediğiniz oranda para yükleterek, toplu ulaşım araçlarının hepsinde (otobüs, vapur, metro, tren) kullanabiliyorsunuz. Ancak, para yükletirken dikkatli olmanız gerek, çünkü “yeterli bakiye yoktur” şeklindeki sesli bir uyarı ile karşılaşırsanız, araçtan inmek zorunda kalabiliyorsunuz.
Bunun dışında: şehirde kısa süreli kalma durumunuz varsa, 3 veya 5’lik, geçici kart ta satın alabilirsiniz. Ancak, bunlar: 35 gün kullanılmaktadır ve diğer karta göre daha pahalı ulaşım ücreti ödemek zorunda kalırsınız.
İzmir şehrinde, diğer birçok şehrimizde olmayan bir uygulama dikkatimi çekti. Her otobüs durağında, beklediğiniz otobüsün kaç dakika sonra oradan geçeceğini yazan, elektronik bir gösterge var ki, bu uygulama gerçekten bir harika, çünkü saatlerce otobüs beklemek durumunda kalmıyor, kendinizi ayarlayabiliyorsunuz.
Şehir içi ulaşımda, metro büyük kolaylık. Özellikle: metro ile tren bağlantısını, istasyonların yerlerini bildiğinizde, Halkapınar istasyonunda transfer yaparak, şehrin birçok yerine, kısa sürede ulaşabiliyorsunuz.
Konak meydanında: Saat kulesi, Konak camisi, İlk kurşun anıtı ve meydanın diğer güzelliklerini gördükten sonra, Kemeraltı bölümüne, dar sokaklara girebilirsiniz. Burada yapacağınız gezi, sizi Hisar önü bölgesine kadar sürükleyecektir ve bu arada Kızlarağası hanı bölgesine girmeyi ihmal etmeyin. Petek isimli restoranda, yoğurtlu döner yemeyi unutmayın. Hatta: boyoz yemek de gerekir.
Kemeraltı bölümünden çıkınca: ilginizi çekerse, İzmir Etnografya ve Arkeoloji Müzelerinin bulunduğu, Bahribaba parkına doğru yönelebilirsiniz.
Burası da bittikten sonra: Konak vapur iskelesinin bulunduğu bölüme yönelin ve buradan: Konak Pier Alışveriş Merkezi ve devamında, Kordon-Alsancak bölgesine doğru ilerleyin.
Burada: kıyıda, çok sayıda bank var, bu banklara oturup, denizi, karşı kıyıların güzelliklerini, güneşin batışını izleyebilirsiniz. Ancak, bu sırada, bolca bulunan satıcılara ve fotoğraf çekenlere, tavşanı ile niyet çektirenlere, falcılara, dilencilere katlanmanız gerekebilir.
Kıyı boyunca ilerlediğinizde, önce “Pasaport İskelesi” göreceksiniz. Burada: gümrükleme işlemleri yapılıyor ve bir yandan da bölgenin Emniyet Amirliği var. Devam ettiğinizde, bu kez: denizin hemen kıyısında, yani denize sıfır konumdaki kafeteryalar, birahaneler göreceksiniz. Özellikle: biraları servis ettikleri ilginç bir düzen var, 3-4 bardaklık birayı tek bir uzun bardak benzeri bir şekilde servis yapıyorlar. Öte yandan, nargile keyfi çıkaranlar var. Tavla oynamak da mümkün.
Pasaport iskelesinin hemen karşı çaprazında yine İzmir şehrinin simgesi, Büyük önder Atatürk’ün, parmağını ileriye uzatarak “İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR, İLERİ” şeklinde emir verdiği atlı heykeli bulunan, Efes Otelinin hemen önündeki meydan karşımıza çıkıyor.
Yürümeye devam ettiğinizde: bu kez: kafeteryalar, restoranlar ve birahaneler daha içeride kalıyor, deniz kıyısında, yeşil alan var. Burada: yürüyüş yapanlar, bisiklete binenler görülüyor.
Deniz kıyısındaki beton duvar üzerine ise, ahşap bir bölüm yapılmış ve burada oturarak, denize karşı muhteşem güzellikleri izleyebilirsiniz. Çimenlerin bulunduğu yeşillik alanlarda oturanlar da var. Denizin iyot kokusunu hissedebiliyorsunuz.
Yine devam ediyoruz ve hemen ortada, büyükçe bir anıt karşımıza çıkıyor. Bu anıt ta: işçi hakları, sendikalar ile ilgili bir anıt. Üzerinde, bu konuda veciz sözler yazılı.
Bu sırada, kıyıda: önce Fransız ve sonra Yunanistan Konsoloslukları görülüyor. Aslında, bunları uzaktan anlamak mümkün değil de, kocaman bayrakları dikkat çekiyor. Fransız konsolosluğunun yanında, birkaç büyük boyutlu Türk bayrağı tamam da, Yunanistan Konsolosluğu yakınlarına da, bence, büyük boyutlu birkaç Türk bayrağı çekmek gerektiğine inanıyorum.
Çünkü, bir zamanlar, burada ve bölgede büyük vahşet yaratan bu bayrağın, yakın çevresinde büyük boyutlu bir Türk bayrağı, sanırım dikkat çekecektir.
Evet, devam ettiğimizde, bu yol bizi, yaklaşık 2.5 km. sonra, Gündoğdu Meydanına, yani İzmir şehrinin, büyük boyutlu toplantılarının yapıldığı yere götürüyor. Yine aynı yoldan, Konak meydanına dönüyoruz ve günümüzü bu şekilde bitiriyoruz. Gün bitiminden önce, yine burada sahil kesiminde, güneşin batışını seyretmelisiniz.
2. GÜN GEZİ PLANI
Bu gün: bulunduğunuz yerden, herhangi bir şekilde, Balçova istikametine gittiğinizde, burada bulunan “Teleferik” bölgesinin güzelliklerini yaşayabilirsiniz. Bu güzellikleri yaşamak, sizin için yarım veya bir tam güne bedel olabilir, tercih sizindir.
Kalan zamanınızda, Asansör bölgesine gidebilirsiniz. Akşam için ise Bornova tercih edilebilir.
3.GÜN GEZİ PLANI
Bu gün: bulunduğunuz yerden Karşıyaka bölgesine gidebilir ve Karşıyaka-Bostanlı arasındaki bölgede, güzel bir gün geçirebilirsiniz. Kalan zamanda ise, İzmir Fuarı ilginizi çekebilir.