Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Ereğli İvriz Yazılı Kaya Anıtı: Ereğli ilçesinden, İvriz köyü istikametinde, güneye gideceksiniz. Yaklaşık 10 km. lik kıvrılarak giden asfalt yol. Ama problemli bir yol değil. Yolun her iki yanı yemyeşil kiraz ve elma bahçeleri ile dolu.

Özellikle, mevsim uygun ise, buraya özgü beyaz kirazdan mutlaka almalısınız. Evet, Anıtımız, İvriz köyü sınırları içinde ve İvriz çayının kaynağının kenarında.

Sonradan yazmak istedim ama yine de belki unuturum diye hemen belirteyim, dönüşte mutlaka buraya has cevizli sucuk almayı sakın unutmayın.

İVRİZ KAYNAK SUYU VE İVRİZ KÖYÜ PİKNİK ALANI

Muhteşem bir kaynak suyu, çok soğuk, hani derler ya, “karpuz çatlatan” cinsten. Muhteşem hızla akıyor. Anıtın bulunduğu bölümde, üstüne köprü yapılmış, bu köprüden geçilerek, anıtın yanına gideceksiniz.

Kaynak, ancak tek bir insanın sığabileceği genişlikteki bir mağaradan çıkıyor. Kaynağın çıktığı mağaranın çevresindeki ağaçlara insanlar bez parçaları bağlayarak dilek tutmuşlar. Burada, her yanınızdan sular akıyor. Mevcut fındık ağaçları ayrı bir güzellik katıyor.

Özellikle; yaz mevsiminde, çevre sıcaktan bunalırken, burada kazaksız oturamazsınız, çok serin. Ama, bu serinlik ayrı bir güzellik katıyor. Ayrıca, burada, kendi havuzlarında ürettikleri alabalıkları, çok değişik şekillerde pişirerek müşterilerine sunan kır restoranları var.

Izgarada veya tereyağında pişirilmiş alabalık, yanında sumak ve kırmızı biberli çoban salatası ve hakiki Ereğli şalgam suyu. Bu menüyü mutlaka deneyin.

İVRİZ KAYA ANITI

Kayanın üzerindeki bu figürler, ilk olarak 1875 yılında Rahip Davis tarafından çizimleri yapılarak dünyaya tanıtıldı.

Dünyadaki ilk yazılı tarım anıtı ve dünya tarihindeki ilk yazılı kabartma kaya anıtı olma özellikleri var. Önemi, buradan gelmekte. Aramileşmiş, Geç Hitit dönemine ait en önemli sanat yapıtlarındandır.

Zaten, gerek tanrı ve gerekse ona tapınan kişi yani kralın yüz hatlarında, diğer Hitit kabartmalarından farklı olan hususlar var. Buna göre, bazı Hitit anıtları, Hititlerin kendileri tarafından değil, eğittikleri veya uygarlaştırdıkları yerel halk tarafından yapılmıştır. Bu anıt ta bu söyleme uygundur.

MÖ.727-742 yılları arasında, Kral Varpalavas tarafından yaptırıldığı tahmin edilmekte. Yani; yaklaşık 2700 yıllık bir anıt. 4.20 x 4.20 metre ölçülerinde, kaya zemin üzerine, kabartma tekniğiyle yapılmış. Aynı zamanda, Asur ve Frgy etkileri de görülmekte. Tuvana krallığından, günümüze gelebilmiş bir eser. Tuvana krallığı; başkenti Ereğli olan ve ön Hititler tarafından kurulan bir krallık.

Anıtta: bölgenin kralı Varpalavas ile, Fırtına Tanrısı Tarhundas tasvir edilmiş. Tanrı Tarhundas figürü, Krala göre daha büyük yapılmıştır.

Tarhundas; krala göre daha büyük ölçüde, ellerinde üzüm salkımı ve buğday başaklarını tutuyor. Çünkü;  Tarhundas, aynı zamanda bolluk ve bereket tanrısı olarak da değerlendiriliyor.

Tanrının karşısındaki kral ise, daha küçük ve dua eder durumda tasvir edilmiş. Tasvirdeki objelerin giysileri; geç Hitit sanatının özelliklerini yansıtmakta.

Özellikle: tanrı figürü; kuvvetli bir insan görünümünde. Kol ve bacak adaleleri dikkat çekici. Üzerinde: dizlerini açıkta bırakan, kısa kollu, vücuduna yapışık giysi var.

Dönemin karakteristik özellikleri; madeni kemeri, uçları sivri ayakkabıları, saç ve sakallar. Başında boynuza benzer kurdelalar ile süslü sivri bir külah var.

Kral Varsapalas ise; geometrik motifli ve püsküllü eteği olan uzun bir giysi ile, ucu saçaklı manto giymiş. Başlığı: boncuk dizileri ile süslenmiş.

Kralın, iri boncuklu kolyesi, küpesi, bilezikleri de, arami takılarına benzemektedir.

Özellikle giysisi incelemeye değerdir. Üzerindeki işlemelerde Frigya kralı Midas’ın lahdinde bulunan “dörtgen desen” var. Bu desen genellikle “gamalı haç” olarak tanınıyor. Bu motif: Kıbrıs ve Truva’da yapılan kazılarda da bulunda ve dünyaca tanındı.

Figürlerin yanında, o  dönemde Hama harfleri olarak bilinen işaretler var. Bunlardan üç satırı, Tanrının yüzü ile yukarı kaldırdığı sol kolu arasındadır. Dört satır ise, ona tapan kralın arka planına oyulmuştur ve daha aşağıda hiyeroglif yazılı satırlar vardır.

Her iki figürün arasında bulunan, hiyeroglif yazıda: ” Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Varpalavas; sarayda bir prens iken, bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin” yazılı.

Her ikisinin de ayaklarında uçları kıvrık botlar var.

Kral Varpalavas; yöredeki Hitit ve Luwi kökenli halk için, bu anıtı yaptırırken, tanrı ve kral ilişkilerini simgesel olarak gözler önüne sermiş. Anadolu’daki uygarlığın köklerinin ne kadar eski olduğu ve bu köklerin tarıma verdikleri önemin sanata yansıması açısından, anıtın önemi büyük.

Ayrıca, anıt 2700 yıl önce, burada yetiştirilen üzüm ve buğday hakkında bilgi vermesi bakımından ilginç. Tüm bunların yanı sıra, binlerce yıl önce, burada bir üzüm tarımı yapıldığı kesin.

Bunun sonucu olarak ise; mutlaka şarap üretimi de yapılmış olabilir ve bu durumda, bugünkü şarap üretiminin, geriye dönük Anavatan’ının belirlenmesi açısından, bu anıt bir simge olabilir. Zaten; günümüzde, bir şarap markası tarafından, amblem olarak kullanılıyor.

ANITIN BUGÜNKÜ DURUMU

Bugün anıtın ön kısmındaki toprak parçasında, dikdörtgen şeklinde oyuk var. Bunun sebebi ise; Anıtkabir’in yapımı sırasında, büyük kurtarıcımız Atatürk’ün mezarına, Türkiye’nin farklı yerlerinden toprak parçası götürülmesi sırasında, İvriz toprağından da, bu onurlu katılımın yapılmış olması imiş. O kısım doldurulmamış ve halen öyle duruyor.

Anıt bugün korumasız. Sapan taşlarına, havalı tüfek saçmalarına ve fişeklere hedef olmuş durumda. Ayrıca; doğal tahribat nedeniyle, derin çatlaklar oluşmuş. Yağmur ve kar sularının biriktiği bu çatlaklar, donan suyun daha sonra erimesiyle, giderek genişlemekte.

Anıtın, kar, yağmur suları ve dış etkenlerden korunması için, beton bir şemsiye ile kapatılması ve çevre düzenlemesi ile, anıtın tabanına akan gölet sularının izolasyonunun yapılması düşünülmüş. Ancak, bu beton şemsiyenin ayaklarının dikilebilmesi için, sanırım anıta Sit alanı olarak ayrılan alan yetmemiş. Çünkü, bu alan, yalnızca anıtın önünden 5-6 metre kadar ilerisi.

Bir kısım alanın kamulaştırılması gerekli. Ama, öğrendiğime göre, Valilik ile, bu alanın halen sahibi olan Teaş arasında yapılan yazışmalar sonucu, Teaşa ait olan bu bölümün kamulaştırılması için, Teaş tarafından olumlu cevap verilmemiş.

Ülkemizde, sahip olduğumuz birçok tarihi hazine gibi, dünya insanlık tarihi açısından son derece önemli olan bu kaya anıtını da mutlaka koruma altına almak gerek. 2700 yıllık tarih yok olmak üzere. Yok olduktan sonra ise, sorumluların kimler olduğunun hiçbir önemi yok bence.

Biliyor musunuz ki, ülkemizde, birçok insanın yerini bile bilmediği bu anıt, her yıl binlerce yabancı turist tarafından ziyaret edilmekte. Bunu, yani yabancı turistleri, yöreye gittiğinizde göreceksiniz.

Ama, yok olmak üzere. Siz gittiğinizde göreceksiniz ama çocuklarınızın çocukları büyük olasılıkla, bu anıtı göremeyecek, bu tür dünya mirası anıtları göremeyecekler.

Çünkü, yıkılacak, yıkılmak üzere. Mısırda olduğu gibi, hani orada burnu olmayan sfenk heykeli var ya, bizim anıtta, zaman içinde parça parça yok olacak. Bu anıtın resmide, yalnızca bir şarap firmasının şarap etiketinde bir amblem olarak kalacak.

SONUÇ

Bölgeye yakın olanlar için, bir hafta sonu kaçamağı yapmaya değer. Uzak olanlar ise, mutlaka bir gün ayırıp, Toros Dağlarına sırtını dayamış, bu güzel ve gizli cenneti keşfetsinler.

Ereğli tanıtımı.

Konya Halkapınar

Konya Halkapınar

Halkapınar, Konya arası uzaklık: 168 km. Halkapınar, Ereğli arası uzaklık: 17 km. Halkapınar, Ulukışla arası uzaklık: 44 km.

TARİHİ

MÖ 3000 ile 2000 yılları arasında Anadolu’da kurulan şehir devletlerinden birisi de Ön Hititler tarafından kurulan ve merkezi, bugünkü ilçenin 4 km güneyinde bulunan İvriz köyündeki “Tuvana krallığı” şehir devletidir.

Bu devlet, merkezi İvriz olmak üzere MÖ 1200 ile 742 yılları arasında hüküm sürmüştür. Bu krallıktan günümüze, bugün İvriz’de bulunan Kral Varpalavas’a ait İvriz kaya kabartması kalmıştır. Tuvana krallığının yıkılmasından sonra MÖ 64 yılında bölge Romalıların eline geçer.

Yöre, Türkler tarafından fetih edilmeden önce: şimdiki Karayusuflu ve Büyükdoğan köyleri arasında bir Bizans şehri olan “Anari” şehri bulunuyordu.

Anari kralı, çok sevdiği kızı ölünce, burada “Zengi” adında bir mabet yaptırdı. Halk bu mabette düzenlenen ayin günlerine katılırdı. “Zengi” sözü zaman içinde değişime uğrayarak “Zanapa” oldu.

Ancak bölge sık sık saldırı ve işgallere uğradığından Zengi mabedi yıkıldı, tekrar yapıldı ama tekrar yıkıldı. Bu durum: yakın geçmişte bulunan döneme ait bir bronz para üzerinde görülmektedir. Paranın bir yüzünde “kız” resmi, diğer yüzünde ise “Zengi” ibaresi yazılıdır.

Kurtuluş Savaşından sonra, Zanapa, Ereğli ilçesine bağlı bir nahiye iken, 1954 yılında Belediye Teşkilatı kuruldu ve kasaba oldu.

1962 yılında ilçenin ismi “Zanapa” değiştirildi ve “Halkapınar” oldu. Halkapınar, önceden Ereğli ilçesine bağlı iken ayrılarak ilçe statüsü kazanmıştır. Zanapa olan ismi 1962 yılında Halkapınar olarak değiştirilmiştir. Halkapınar, 1990 tarihinde ilçe olmuştur.

Konya Halkapınar

GENEL

Halkapınar, İç Anadolu Bölgesinin güney doğusundadır. Konya il merkezinin en uzak ilçelerinden birisidir. Orta Torosların kuzey eteklerinde kurulmuştur. İlçe, güneyde Bolkar dağları ve kuzeyde

Güney dağı arasında yerleşmiştir. Yörede: karasal iklim görülür, buna göre yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk geçer. İlçe sınırlarında bulunan Delimahmutlu deresi ve onun birleştiği İvriz çayı önemli akarsulardır.

Her iki çay da 1985 yılında açılan İvriz Barajına dökülmektedir. Bölgede 1985 yılında kurulan İvriz Barajı, tarım alanlarını sular altında bıraktığından, Halkapınar halkı başka yerlere göç etti.

GEZİLECEK YERLER

İVRİZ TARIM ANITI VE SU KAYNAĞI

İvriz kaya anıtı diğer ismiyle Hitit Kabartması, Ereğli ilçesinin 17 km uzağında bulunan İvriz köyündedir. Çay başlangıcının biraz ilerisinde, kaya üzerindeki kabartma Geç Hitit döneminde yani MÖ 1180-700 yılları arasında Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Varpalawas tarafından yapılmıştır. Anıt ile ilgili ayrıntılı gezi yazısını, Ereğli ilçesini tanıtım yazısında bulabilirsiniz.

İvriz Yazılı Kaya Anıtı hakkındaki ayrıntılı yazım için  İvriz Yazılı Kaya Anıtı

Konya Halkapınar Mindos Kalesi-Kaya Saray Köyü

MİNDOS KALESİ (KAYASARAY KÖYÜ)

İlçenin 9 km doğusundadır.

Kayasaray köyü: Orta Torosların en yüksek ikinci dağı olan (3430 metre) Aydos dağının önünde tabiatın içeriye doğru oyduğu bir vadide yükselen sipsivri kayaların önünde kurulmuştur. Köyün rakımı 1700 metredir.

Mindos kalesi: Kayasarayın 150 metre doğusundadır. Halk tarafından: Kale-i Mindos olarak da bilinir. Kayanın çevresinde kale yapısı olduğu söylenmekte, ancak kaleden günümüze ulaşan bir yapı kalmamıştır.

Çok fazla erozyon geçirmiş bir alan, 1980’lerde tepeden düşen kayalar köy evlerine ve insanlara zarar verdiği için afet bölgesi ilan edilmiş ve köy yamaca taşınmıştır. Ama günümüzde köylüler, sivri kayaya alışkanlık ve çeviklikle 15-20 dakikada tırmanıyorlar.

Dolayısı ile kale yapıları da muhtemelen tepeden yuvarlanan kayaların altında kalmıştır. Yukarıdan düşen kayalar da kale surlarının yapı taşları olma ihtimalidir.

Kayasarayda Mindos Kalesi büyük olasılıkla kaya kütlesinin yamaçlarına kurulmuş kaledir. Bu kaleden: Hititler, Frigyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar yararlanmıştır.

Kalenin üstünde Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu düşünülen üzerine haçlar kazınmış mermer taşlar bulunur. Osmanlı dönemine ait kitabeli taşlar da görülebilir. Hatta bugün köy cami kapısının üstünde bir kitabeli taş bulunmaktadır ki, bu taş Kanuni Sultan Süleyman dönemine aittir.

Evet, zaman içinde kalenin bulunduğu yerden yani tepeden düşen kayalar ve yıkılan evler, kurumuş otlar yüzünden çanak-çömlek incelemesini engellemiştir. Ancak bulunan birkaç gövde parçası Roma-Geç Antik döneme tarihlenmektedir. Ama bu az sayıdan çanak-çömlek parçası burasının daha eski dönemlerde de kullanılmadığına işaret etmez.

Mindos kalesinin doğusunda bulunan tepede muhtemelen Helenistik veya Roma dönemine ait bir mezar odası bulunmaktadır.

Konya Halkapınar Kayasaray

Kayasaray

Kale köyünde kalenin dışında, diğer kaya kütlesinde “Kaya Saray” adı verilen odalar bulunmaktadır. Bunlar kaya içine oyulmuştur. Ayrıca, kayaya oyulmuş masalar ve koltuklar bulunmaktadır. Son bir not: Kayasaray köyünde, beyaz kiraz yetiştiriliyor, uygun zamana denk gelirseniz, tatmayı unutmayın.

KARAKAYA (HALKAPINAR-ESKİHİSAR-GAVURÇUKURU MEVKİİ)

Eskihisar, ilçe merkezinin 5 km güneydoğusundadır.

Karakaya, Eskihisar’ın 1.39 km güneybatısındaki Gavurçukuru mevkiindedir. Karakaya olarak adlandırılan kale Dibek kalesinin doğusunda bulunmaktadır. Kalenin mimari izleri bazı yerlerde görülmektedir.

Ancak alan çok otla kaplı olduğundan dolayı çanak-çömlek bulunamamıştır. Sadece göze çarpan birkaç gövde parçası olmuştur. Burası da Halkapınar’daki diğer kaleler gibi büyük olasılıkla Toroslardan vadiye olan inişi kontrol etmekteydi.

YASSIKAYA KÖYÜ

Delimahmutlu ve Aksu derelerinin sol yakasının sonunda, denizden 2250 metre yüksekliktedir. Köyde: halı ve kilim dokumacılığı ile hayvancılık yapılmaktadır. Yassıkaya’nın üstünde Aydos tepesi yamacında “İstavol Yaylası” vardır.

Yassıkaya halkında “Dağ hastalığı” denen bir tür hastalık yaygındır. Deniz yüzeyinden yükseldikçe: hava içindeki oksijenin parsiyel basıncı düşmektedir. Bu yüzden: eksilen oksijen basıncını gidermek için, kandaki alyuvarlar ve hemoglobin artar.

Buna bağlı olarak: ağız ve diş etlerinde, dudaklarda, yüzde morarma, mavi renge çalan bir görünüm ve tırnak yataklarında morarma görülür. Özellikle çocukların İstavol yaylasına çıkınca, solunum güçlüğünden “horoz gibi çırpındığı” söylenmektedir.

KIZLAR OĞLANLAR KAYA ANITI VE MANASTIRI

İvriz köyünün güneyinde, Ambar köyündedir.

Doğal bir mağara ağzına, işçiliği oldukça güzel ve kaliteli, çok katlı düzgün taştan bir bina yapılmıştır. Manastır: erken Bizans dönemine aittir. Giriş kısmında duvar fresklerinin izleri görülmektedir. Ancak genelde büyük bir tahribat vardır. Kızlar ve Oğlanlar Sarayı olarak bilinen, ikinci bir kaya anıtı ve manastı, halen tarihin izlerini taşımayı sürdürmektedir.

AYDINKENT (İVRİZ) CAMİİ VE MİNARESİ

İlçe merkezine bağlı İvriz köyündeki cami ve minaresi, Karamanoğulları Beyliği döneminden kalmadır. Geçmiş yıllarda minarenin üst kısmının sonradan sıvanması ve hatalı tamirat ve tadilat çalışmaları görmesi nedeniyle, gerçek özellik ve tarihi değerini kaybetmiş, basit bir minare görünümündeydi. Minare, son dönemde orijinaline uygun restore edilmektedir.

Konya Halkapınar İvriz-Aydınkent Koca Köprü

İVRİZ (AYDINKENT) KOCA KÖPRÜ

İlçe merkezine bağlı İvriz köyü girişinde, bir zamanlar Almanlar tarafından kurulan Elektrik santralinin hemen önünde, İvriz çayı üzerindedir.

Eski kervan yolu İvriz çayını bu bölgede Koca Köprü ve hemen yukarısındaki İvriz köprüsüyle geçer. Doğu-batı doğrultusunda 8.15 metre uzunluğunda ve 4.10 metre genişliğindedir. Yarım daire kemerli, tek gözlü bir köprüdür.

Aslen dik olan tabliye onarımlarla düzleştirilmiştir. İvriz’in yeni yol güzergahı nedeniyle sadece Elektrik Santraline geçişte kullanılan bir köprü durumundadır. Köprünün kemer örgülerinde düzgün kesme taşlar, tonoz örgüsünde kaba yontu taşlar ve tempan duvarlarında moloz taşlar kullanılmıştır.

Sonradan yapılan betonarme korkuluğun üst kısmına da demir parmaklık şeklinde korkuluk ilave edilmiştir. Köprünün memba tarafındaki devşirme görünümlü kilit taşında Arapça rakımlarla “1772-73” tarihi oyma olarak yazılmıştır. Bu kitabe mevcut köprünün yapımına ait olmalıdır. Köprünün mimari kuruluşu, malzeme ve teknik özellikleri de bu tarih için uygundur.

Konya Halkapınar İvriz-Aydınkent Köprüsü

İVRİZ (AYDINKENT) KÖPRÜSÜ

Eski İvriz-Ereğli yolunun güneybatısında, hemen köy çıkışında, İvriz çayı üzerinde, tarihi Hitit anıtının hemen yakınındadır.

Güneydoğu-kuzeybatı doğrultusundaki köprünün tabliyesi 10.35 metre uzunluğunda ve 3.70 metre genişliğindedir. Mevcut haliyle yarım daire kemerli, tek gözlü ve dik köprülerdendir.

Köprü, Gertrude Bell’in Mayıs 1905 tarihinde İvriz’e yaptığı gezide çektiği fotoğraflarda “tek gözlü, hafif sivri kemerli, dik tabliyeli ve korkuluksuz olarak görünmektedir.

Günümüze bazı onarımlarla da olsa oldukça sağlam ulaşmış ve halen kullanılmaktadır. Köyün yeni yol güzergahı değiştiği için şimdi sadece tarihi Hitit anıtına ziyarete gelenlerin geçtiği bir köprü durumundadır.

Köprünün temel örgülerinde düzgün kesme taşlar, tonoz örgüsünde kaba yontu taşlar kullanılmıştır. Tempan ve korkuluklar moloz taş örgülüdür. Yapılan onarımlarda kemer ve tonoz çimentolu harçla sıvanmıştır. Tempan ve korkuluk duvarlarının taşları da sıva derz yapılmıştır.

Aslen taş döşeli olan tabliyenin üzeri de çimentolu harçla kaplanmıştır. Gertruud Bell’in fotoğraflarında oldukça düzgün kesme taş örgülü kemer ve kaba yontu taş tempan duvarları ve taş döşeli tabliye de açıkça görülmektedir.

Köprünün yapım tarihine ait kitabe yoktur. Muhtemelen Karamanoğulları dönemi eseri olduğu tahmin edilmektedir. Köprünün kemer biçimi, malzeme ve teknik özellikleri, daha geç yani muhtemelen 18’nci yüzyıl özellikleri göstermektedir.

Nitekim hemen aşağıda aynı tarzda kurulmuş İvriz Koca Köprü’nün 1772-1773 tarihli kitabesi vardır. Bu köprü de muhtemelen o tarihlerde yapılmış olmalıdır.

KARAYUSUFLU TARİHİ ÇINAR

İlçe merkezine bağlı Karayusuflu köyündedir. Yaşı tam olarak bilinmeyen o dev çınar ağacı, büyük gövdesi ve heybetli çınar gibi duruşuyla, çok sayıda kişiyi dalların altında barındırması, serinliğiyle dikkat çekiyor. Ağacın yaşının muhtemelen 800 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Ağacın gövde çevresi 8.5 metredir.

Konya Halkapınar İvriz Barajı

İVRİZ BARAJI

1981 yılında başlanan baraj inşaatı, 1985 yılında tamamlanmıştır.

Tarihi süreç içinde, buralara uğrayan gezginler: berrak bir kaynak suyunun Akgöl Kuş Cennetini beslediği, Elma dağına kadar bir alanı suladığı, doğa harikası bir ortam olduğundan bahsederler. Ancak günümüzde Akgöl, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve çevre yeşil dokusunu yavaş yavaş kaybetmektedir.