Venedik’in ilgi çeken gezilerinden biri de vaporetto ile lagünde gezintiye çıkmaktır.
El değmemiş, küçük adacıkların çoğunda yerleşim yok ve toplu taşıma araçlarıyla ulaşım sağlanmıyor.
Ama Torcello’nun güzelliğini ve Burano’nun canlı renklerini görmenizi öneririm.
Aşağıda: yarım veya tam gününüzü ayırınca yapabileceğiniz ada gezintileriyle ilgili bazı bilgiler vereceğim.
San Giorgio Maggiore
İtalya Venedik Adalar; Şehrin en yakın adasıdır. Dükler Sarayından yüzerek gidilebilecek kadar yakındır. Lagünün, ticaret eli değmemiş tek büyük adasıdır.
Palladio’nun üslubunda görkemli bir kilise/manastıra ev sahipliği yapan ada; güzel bir Venedik manzarası sunar. Adaya ulaşmak için: 82 Numaralı vaporetto ile yapacağınız yolculuk, 5 dakika sürüyor.
Palladio’nun kilisesi
1610 yılında tamamlanmış ve ortaya mükemmel orantılarla planlanmış, güzel bir uyuma sahip bir başyapıt çıkmıştır. Koro mahallinin her iki yanını: Tintoretto’nun “Son Yemek” ve “Kutsal Yemeğin Toplanması” ( her iki eserde: 1592 yılında yapılmıştır) adlı yapıtları süsler. Yüksek atlara, “Girolamo Campagna”nın İncil yazarlarının dünyayı taşımalarını betimlediği, geniş bronz gurup hakimdir. Arka bölümde: aynı dönemden kalma, muhteşem, oyma koro koltukları bulunmaktadır.
200 yıllık çan kulesinin manzarasının yanında, kilisenin kendisi ikinci planda kalır. Asansörle: kulenin tepesine çıkarak, hem Venedik’in panaromasını hem de aşağıya bakarak manastırın çim kaplı arkadlı avrusunu görebilirsiniz. Ancak, manastırın içi, resmi olarak ziyarete kapalıdır.
San Michele
İtalya Venedik Adalar; “Ölüler Adası” olarak da bilinen San Michele: Venedik’in meşhur mezarlık adasıdır ve Fondamente Nuove’den 400 metre ileridedir.
41 ve 42 numaralı vaporettolar, yolcularını; San Michele in İsole kilisesinin hemen önünde indirir. Rönesans tarzındaki güzel kilise, parlak beyaz renkli İstria taşıyla örülmüştür. Hoş bir kilise.
Venedik’in hiçbir yerinde: San Michele Adasındaki kadar yer sıkıntısı yaşanmamaktadır. Ölülerin, şehir yerine San Michele adasına gömülmesine, ilk olarak Napolyon karar vermiş. Mezarların bu adada kalmasına da sadece on yıl izin veriliyormuş.
Mezar sahibi, ölmeden önce naşının bir süre daha burada tutulması konusunda bir şey yapmamışsa ( buna çok az Venediklinin parası yeter): vakti geldiğinde yeni gelenlere yer açmak üzere, mezarlar açılıp, kemikler yakılmaya gönderiliyormuş.
Murano
İtalya Venedik Adalar; : San Michel’den sonra: Murano’da durur. Burada: dünyanın en kaliteli camları yapılıyor. Rengareng cam eşyaları beğenmemek mümkün değil.
Cam üfleme ustalarının topluca bulunduğu ada; turistlerin ilgi odağı. Cam fabrikaları ve oteller: adada ücretsiz ulaşım sağlıyorlar. Ama adaya çıktığınızda sıkı pazarlama taktiklerine maruz kalmamak için, vaporettoyu tercih etmenizi ve fabrikalara yapacağınız gezintiyi bağımsız planlamanızı öneririm.
Çünkü: cam fabrikaları ve otellerin düzenlediği ücretsiz gezilere katılırsanız, tamamen onlara tabi oluyorsunuz.
Evet, kendi başınıza gezinirseniz, Murano’da yönünüzü tayin etmek; hiç zor değildir. Adaya çıktığınız Colona vaporetto iskelesinden Murano’nun kendi Büyük Kanal’ına doğru yürüyün. Bu kanalın iki yakasına sıralanmış Rönesans evleri var.
Cam üretimi
Venedik’te 10’ncu yüzyıla kadar uzanır. Açık ocakların yangın tehlikesi doğurması nedeniyle, 1292 yılında fabrikaların Murano’ya taşınmasına karar verilmiştir. Burada çalışan cam ustaları, asırlar boyu, meslek sırlarını saklı tutmayı başarmışlardır. Örneğin: ayna yapımı uzun yıllar boyunca, yalnızca Venedik’le sınırlı kalmıştır.
Ada, zamanla gelişmiş ve 16’ncı yüzyılın başlarında nüfusu 30.000’i bulmuştur. Cam ustaları, ayrıcalıklı kabul edilir ve birtakım imtiyazlar tanınırdı. Murano kristalleri, devlet sarayları ile diplomatların ve aristokratların villalarını süslerdi.
Diğer ülkelerin, Murano’nun sırlarını öğrenmeye başlamasıyla, adanın önemi azalmaya başladı.
19’ncu yüzyılda: büyük yazlık evlere gelen nüfusun çoğunluğu adayı terk etti. Gene de, 19’ncu yüzyılın cam endüstrisi canlılık kazandı ve eski standartlarla karşılaştırılamayacak olsa da, günümüze kadar devam etti.
Günümüzde: kalite düşmüş, fiyatlar yükselmiştir. Mevcut birkaç çağdaş cam atölyesinde, hala yaratıcı tasarımlara rastlanılır. Yine de: camdan yapılmış, birbirinden muhteşem vazolar, şişeler, kaseler, bardaklar ve lambalar vitrinleri süslüyor. El yapımı bu eserler: müthiş pahalı
Venedik’te üretilen canların tarihini merak ediyorsanız:
17’nci yüzyıldan kalma bir piskoposluk palazzosundaki “Museo del Vetro” yu (Cam Müzesi) veya Fondamente Manin’deki “Museo Vetrario Moderno (Modern ve Çağdaş Cam Müzesi)’yu ziyaret edebilirsiniz. Bu müzeler: geçmiş ve modern zamanların süslemeli, işlenmiş cam eşyalarından oluşan, eşsiz koleksiyona ev sahipliği yapıyor.
Yakında:
Campo San Donato’da; muhtemelen Venedik’in en eski kilisesi olan “Santi Maria e Donato” kilisesi var. Bu kilisenin temelleri Bassilica di San Marco’dan da önce, 7’nci yüzyıl civarında atılmış. Kilise: muhteşem bir atmosfere sahiptir.
Rengarenk mozaiklerle döşeli zemin ve yüksek altarın üzerindeki altın mazoikler ile bezenmiş olan Madonna, titizlikle restore edilmiştir. Altarın arkasında sergilenen dev kemiklerin, Aziz Donato’nun öldürdüğü ejderhaya ait olduğu söyleniyor.
Aziz George’dan farklı olarak Donato, geleneksel kargı ve kılıcı kullanmak yerine canavarı sadece tükürerek öldürmüştür.
Burano
İtalya Venedik Adalar; Nunove’den saatte bir kalkan 12 numaralı vaporetto ile Faro deniz fenerine de uğrayarak “Burano”ya ulaşabilirsiniz. Burano ve komşu ada Torcello’ya yapacağınız yolculuk, yaklaşık 45 dakika sürüyor.
Burano, kanalları ve benzersiz mimarisiyle, birçok açıdan Venedik’in minyatürü sayılabilir. Mavi, kırmızı, yeşil, kızıl kahve ve sarı gibi gökkuşağı renklerine boyalı küçük evlerin yansımaları, kanalların üzerine düşüyor. Yani: bu rengareng evlerin görüntüsü muhteşem güzel.
Burano: harita gerektirmeyecek kadar küçük ve şirin bir adadır. San Martino’nun çan kulesini kendinize referans alırsanız, kaybolmasınız.
Bir zamanlar, bu adada dünyanın en güzel dantelleri üretilirmiş. Adaya özgü ünlü “punto in aria” işi, Avrupa’da en çok satılan modelmiş. Günümüzde: yerel mağazalarda satılan dantellerin büyük bir bölümü: Asya’dan ithal ediliyor ve gerçek Burano danteli, artık yalnızca Piazza Galuppi’deki “Scuola dei Merletti”de (Dantel Okulu) çalışan kadınlar tarafından üretiliyormuş.
Okul: dantel işlerinin sayısının yalnızca tek kişiye düşmesiyle, adanın kadınlarına eğitim vermek üzere, 1872 yılında açılmıştır. Yine de: bu şirin balıkçı köy adasında: dantel ören kadınların, sokaklara bakan evlerinin önünde oturarak, bugün bile çalıştıklarını göreceksiniz.
Meydandan ayrılmadan, gittikçe yana yatan çan kulesini görmek için, 16’ncı yüzyıldan kalma “San Martino” kilisesini ziyaret edin. Kilise, adadaki tek sanat eseri, Tiepolo’nun “Çarmıha Gerilişi”ne ev sahipliği yapıyor.
San Francesco del Deserto
Burano adasından sakin “San Francesco del Deserto” adasına gidip gelebilirsiniz. Yolculuk, yaklaşık 20 dakika sürer ve Burano’nun ama meydanındaki tekne sahiplerinden biriyle anlaşabilirsiniz. Zamanınız varsa, düşünebilirsiniz.
Ada: Aziz Francesco’nun 1220 yılında gökyüzünden buraya indiğine inanıldığı için, Fransisken keşişleri için önemli bir yer olmuştur. Her keşiş; çıraklık döneminde verilen eğitimin bir bölümü olarak adada bir yıl geçirir. 14’ncü yüzyıldan kalma bir arkadlı avlusu ve bahçesi bulunan manastır, sabahları ve öğleden sonraları açık oluyor.
Torcello
İtalya Venedik Adalar; doğru uzun bir tekne yolculuğu yapmak gerekiyor. Günümüzde ıssız görünen ada, ortaçağın başlangıcında, 20.000 olduğu tahmin edilen nüfusu ile lagünün en önemli yeriydi.
Kanalların, alivyonla dolması, sıtma salgınının baş göstermesi ve Venedik’in güçlenmesi nedeniyle, 9’ncu yüzyılda halk adayı terk etmiştir. Bugün, adada yalnızca 50 kişi yaşıyormuş. Bu ada köyünde: bir zamanlar piskopos ikamet ediyormuş.
Veporetto iskelesinden katedrale doğru yürüyün. Görecekleriniz arasında Venedik’i anımsatan tek şey kanal olacaktır. Torcello’da binaların yerini hafif bir meltem esintisi altındaki ağaçlar, tarlalar ve yabani otlar almıştır.
Yazar George Sand: 1830 yılında gerçekleştirdiği gezintinin pastoral havasını şu betimlemelerle yakalamıştır. “Torcello, ıslah edilmiş bir çöl bölgesi. Su kenarındaki söğüt koruları ve amber çiçeği çalıları arasında yelkovan ve çamurcun kuşlarının sessizce süzüldüğü tuzlu su akıntısı geçmekte”
Issız patika, kenarlarında korkuluk olmayan ilkel “Ponte del Diavolo” köprüsüne doğru ilerler. Köprüyü geçtikten sonra sizi, şirin ve sakin restoranlar ile seyyar dantel satıcıları karşılayacaktır. Patika, Torcello’nun “Santa Maria dell’Assunta” katedralinin önündeki avluda bitiyor.
Katedralin yan tarafında Santa Fosca kilisesi ve Museo dell’Estuario (Haliç Müzesi) var.
Santa Maria dell’Assunta katedralinin büyük bir bölümü: 1008 yılında inşa edilmiştir. Sakin ve yüksek bir iç mekana sahip yapı, İtalya-Bizans tarzındadır. Yüksek altar, 7’nci yüzyıldan kalmadır. Burada: Altino piskoposu Aziz Heliodoros’un altın maskla kaplı naaşını görebilirsiniz.
Yan taraftaki, Roma lahti, azizin mezarıdır. Kilisenin mozaikleri ilginçtir. Apsisi süsleyen eserlerin mavi ve altın renkli taşları, kilisenin kendisi kadar eskidir. Karşı duvarın tamamı, restore edilmiş olan “Son Yargı” ile kaplıdır. Uzmanlar: bu mozaiklerin, Ravenna’dan sonra İtalya’nın en güzel mozaikleri olduğunu iddia ederler.
11 ve 12’nci yüzyılda inşa edilen “Santa Fosca”: Venedik kiliselerinin ihtişamından uzaktır. Bu kilisede: 11’nci yüzyılda işlenmiş güzel mozaikler görebilirsiniz. Museo dell’Estuario, yerel kiliselere ait mimari detayların sergilendiği bir koleksiyona sahiptir.
Müzenin bahçesinde:” Attilla’nın Tahtı” olarak da bilinen taş sandalye dikkat çeker. Eski zamanlara ait bir hakim sandalyesi olması da muhtemeldir.
Lido
Venedik ile Adriyatik Denizi arasında sıkışmış, ne Venedik’e ne de anakaraya ait olan uzun kara şeridi Lido, dalgalara karşı Venedik’i korumaktadır.
Özünde: ne tamamen geleneksel tatil beldesi ne de bir banliyödür. Venedik’in tarihi atmosferinden sonra, büyük villalar, arabalar, dev mağazalar çok şaşırtıcı gelebilir.
Lido’nun bu gerçek dışı görüntüsü, aynı Venedik’te olduğu gibi, film seti gibi görünmesini sağlar. Bu silik hayalde: Neo-Gotik yapılar ile Art Nouveau villalar ve Mağribi taklidi kale arasında rekabet süregelmektedir.
Lido, her ne kadar tarihi zenginlikleriyle rekabet edemese de, turistlerin kalmayı tercih ettiği bir yerleşim yeridir.
Günübirlikçiler, her ne kadar yaz kumarhanelerinden, açıkgöz otellerden ve ünlü şairler Byron ile Shalley’in at üstünde yarıştıkları plajlardan kaçamasa da Lido, görmek isteyen kişilere Belle Epoque mimariden, Malamocco’ya uzanan kıyı seti üzerinde keyifli bisiklet turlarına kadar çeşitli keyifler sunar.
İtalya’da kumar oynatılmasına izin verilen birkaç yerden birisi olan Casino, modern çizgilerde hizmet veriyor. Ayrıca: Ağustos ve Eylül aylarında, uluslar arası Film Festivali burada yapılıyor.
San Marco’dan kalkan feribotlar: ziyaretçileri trafiğe takılmadan, alışveriş bölgesinin yakınına kadar götürür.
Dalgakıranların yakınında, 16’ncı yüzyıldan kalan Santa Maria Elisabetta kilisesi var.
Arkasındaki ana cadde, lagün kıyısından Adriyatik Denizine kadar, adayı boydan boya kesen Gran Viale Santa Maria Elisabetta’dır. Viale’nin sonunda sahil gezinti yolu Lungomare uzanır ve yaz akşamlarının passeggiatasının (gezinti) odak noktasıdır.
İleri de, rengarenk soyunma kabinleriyle bezenmiş Adriyatik kumsalları bulunur. Bu kumsalların toplam uzunluğu 20 km. kadar.
Lido, aralarında Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm romanına ilham kaynağı olan Hotel des Bains’in de bulunduğu, şehrin en güzel otellerine ev sahipliği yapmaktadır. Bir de, bu adada: eski Musevi Mezarlığı var ve bu din mensuplarınca bu mezarlık ziyaret ediliyor.