Luzern şehrinde bulabilecekleriniz şunlar: muhteşem dağ manzaraları, su kenarına kurulmuş bir yerleşim, tarihi kiliseler, ilginç dükkanlar, göz alabildiğince uzanan kırlar, her yıl düzenlenen bir müzik festivali ve biraz önce söylemiştim ya, su kıyısı diye, gölde çarklı vapur turu.
Luzern şehrinin, İsviçre genelindeki durumu şöyle değerlendirilebilir: Bern: idari merkez olarak baş, Zürih: finans merkezi olarak eller ve Luzern ise: ülkenin kalbidir.
Şehir topraklarının: % 26 ormanlık, % 12 tarımsal amaçlı kullanılan araziler, % 60 dağlar, % 2 lik kalan bölümü ise, akarsular ve buzullardan oluşmaktadır. Şehirde yaşayan insanlar değerlendirildiğinde: % 19 yabancı uyruklu yaşamaktadır.
TARİHİ
11’nci yüzyılda, Luzern şehri: bir manastır bulunan, küçük bir balıkçı köyüydü. Ancak, daha sonra, güçlü “Alsalsı Murbach Manastırı” sayesinde, bir ticaret şehri olarak gelişti. 1291 yılına kadar bağımsız kalan şehir, bu tarihte “Habsburglar” tarafından ele geçirildi. Ancak, bunların baskıcı rejiminden bıkan şehir halkı, 1332 yılında, yeni kurulan İsviçre Konfederasyonuna katıldı. 1386 yılında başlayan refah dönemi sırasında, Katolik Luzern şehri insanları, Reform hareketlerine uzun süre direndiler.
18.yüzyılda: şehir, hem ülkenin en büyük kenti ve hem de Katolik İsviçre ülkesinin başkentiydi.
TURİZM
Şehirde, Ortaçağdan kalma birçok yapı var. Bunların öne çıkanları: Chapelle köprüsü, 14-17.yüzyıllar arasında yapıldığı düşünülen rahip meclisi binası, Luzern aslan anıtı.
DİL
İsviçre ülkesinin Almanca konuşulan bir şehridir. Şehirde yaşayan insanların % 85 Almanca, % 3 İtalyanca ve kalan kısmı: Sırp ve Hırvat dillerini konuşmaktadır.
CARNİVAL (FASNACHT)
Her yıl, kış mevsimi sonlarında, burada karnaval düzenleniyor. Sokaklar, meydanlar ve dar sokaklar, hareketleniyor. İnsanlar: çeşitli kostümlere bürünerek ve maskeler takarak, dar sokaklarda, karnaval geçit ve gösterileri düzenliyorlar. Karnaval: Perşembe günü başlıyor. Perşembe önemli çünkü, “Dirty Perşembe” olarak değerlendiriliyor. Pazartesi, on binlerce insan karnavala katılıyorlar, Salı günü ise, fenerler, ışıklar ile, gece büyük bir gösteri yürüyüşü düzenleniyor. Geçit töreninden sonra, tüm şehir müzik guruplarının ezgileriyle çınlıyor.
GEZİ PLANI
TARİHİ ŞEHİR
KEPELLBRÜCKE (ŞAPEL KÖPRÜSÜ)
Burası: Reuss ırmağı üzerine inşa edilmiştir. Kentin sembolüdür. Üstü kapalı İsviçre köprülerinin tipik bir örneğidir. Ahşap köprü: 14.yüzyılda; 1333 yılında yapılmış, ancak 1993 yılındaki bir yangında büyük zarar görmüştür. Ancak, 1994 yılında yeniden yapılmıştır. Motorlu araç trafiğine kapalıdır. Köprünün uzunluğu: 204 metredir.
Tavan kirişlerini oluşturduğu bölümleri süsleyen resimler var. Bunlar, yaklaşık 100 tane ve 17.yüzyılda yapılmışlar. Bu resimlerde: şehrin kahramanları, koruyucu azizleri ve İsviçre tarihindeki bazı önemli olaylar betimlenmiştir.
Köprünün hemen yanında: bir kule var.
WASSERTURM (SU KULESİ)
Hemen köprünün bitişiğindedir. Sekizgen yapı, 19.yüzyılda yapılmıştır. Sırası ile, hapishane, arşiv kütüphanesi ve hazine binası olarak kullanılmıştır. Yüksekliği: 43 metredir. Tuğladan yapılmıştır. Günümüzde, şehir surlarının bir parçası olan bu kule: dernek salonu olarak kullanılıyor. Kule ve köprü, Lucerne şehrinde, en çok fotoğraflanan mimari yapılardır.
Köprünün biraz ilerisine yürüdüğünüzde, burada bir kilise var.
JESUİTENKİRCHE (CİZVİT KİLİSESİ)
Nehrin sol yakasındadır. Ülkedeki, en güzel barok yapıların başında gelir. 17.yüzyılda yapılmıştır. 1750 yılında tamamlanan iç mekanı gayet güzel. Burada: pembe renkli, alçı bezemeler ve freskler var. Kuleleri, 1893 yılında tamamlanmıştır. Kilise yapısı, 1970’lerde yenilenmiştir.
Reuss nehri kıyısından, içeriye doğru: Bahnhof Str. izleyerek yürüyün. Karşınıza bir kilise çıkacak.
FRANZİSKANER KİRCHE (FRANSİSKEN KİLİSESİ)
13. yüzyılda yapılmıştır. Uzun süre, kentin mezarlığı olarak kullanılmıştır.
Geri dönün, nehir kıyısı boyunca yürümeyi sürdürün.
Burayı geçin ve karşınıza, ahşap bir köprü çıkacak.
SPREUER BRÜCKE (DEĞİRMEN KÖPRÜSÜ)
Bu köprü, 15.yüzyıldan kalmadır. Şehirde, üstü kapalı ikinci köprüdür. 1625-1632 yılları arasında yapılan resimlerle, dekore edilmiştir. Bu resimlerde, genellikle, Ortaçağ’da yaygın olarak işlenen “Ölüm Dansı” işlenmiştir. Köprü, 1566 yılında, sel sonucu tahrip olmuştur.
Nehrin sağ yakasında: şehrin en etkileyici bölümünün girişi var.
WEİN MARKT (ŞARAP PAZARI MEYDANI)
Burası, ortaçağ döneminde, şehrin merkezidir. Meydanın çevresinde: lonca binaları, butikler ve soylulara ait evlerin güzel ön cepheleri dikkatleri çekiyor.
Özellikle: 1530 yılında inşa edilen “WEİNMARKTT APOTHEKE” yani “Şarap Pazarı Eczanesi” mutlaka görmenizi önereceğim bir yer. Burası: 1545-1614 yılları arasında, Eczacı Renwald Cysar tarafından işletilmiştir. Bina: eski yapısı ve ilginç mimarisiyle ilgi çekiyor. Mutlaka uğrayın.
Meydanın yan tarafında ise: HİRSCHEN PLATZ (Geyik Meydanı) bulunuyor. Burası da, tarihi binalarla çevrili ve bir zamanlar “domuz pazarı” olarak hizmet vermiştir.
RATHAUS (BELEDİYE BİNASI)
İtalyan, Rönesans stilinde, Anton Isenmann tarafından, 1602-1606 yılları arasında yapılmıştır. Binanın çevresinde: soylu evleri var ve bunlar, kat kat kemerli geçitlerle birbirine bağlıdır. Reusa bakan cephede, hala, haftalık Pazar kurulmaktadır. Ayrıca: konser ve sergi alanı olarak da kullanılıyor.
Reuss’tan dönerken, bir yere uğramanızı önereceğim.
MUSEGG MAUER
Burası, Avrupa’nın en iyi korunmuş ve en uzun surunun bir bölümüdür. 1350-1408 yılları arasında inşa edilmiştir. Uzunluğu, yaklaşık: 870 metredir. Bu surlar: yaklaşık 600 yıl öncesinden, günümüze gayet sağlam olarak gelmiştir.
Su kulesi ve şapel: şehir surlarının dönüm noktasıdır. Özellikle, kuleler, yapıldığı dönemde, şehre gelenler tarafından görüldüğünde, etkilenmemeleri olanaksız imiş.
Surların ve kulelerin bazı kısımları, ziyarete açıktır.
ZYT KULESİ
Zyt kulesi, surlar üzerindeki, beşinci kuledir. Burada, şehrin en eski saati var. Saat: 1535 yılında yapılmış ve her saat başından, bir dakika önce: çanları çalıyor. Balıkçılar bu saate bakıyorlarmış. Eğer, kulelere tırmanıp gezmek isterseniz, buzlu havalarda bu biraz zor. Ayrıca, yanınızda mutlaka uygun ayakkabı bulundurmanız gerekiyor. Unutmayın, duvar yani şehir surları ve kuleler: sadece, Ekim-Mayıs ayları arasında açık. Yani, kışın kapalı.
Buradan sonra, kısa bir yürüyüş yapıyorsunuz. Yürürken: MUSEUM PLATZ ve LÖWEN PLATZ meydanlarını geçiyorsunuz ve bir alana geliyorsunuz. Bu alanda bir anıt var.
LÖWENDENKMAL (ASLAN ANITI)
Burası: dünyanın en etkileyici, ancak en mahzun taş kütlesi olarak tanımlanıyor. Anıt: 10 Ağustos 1792 tarihinde, Fransız devrimi sırasında, kral ve ailesini korurken hayatını kaybeden 760 İsviçreli askerin anısına dikilmiştir. Taşa oyulan, ölümcül bir mızrak yarası almış aslan figürü: 1821 yılında, Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen tarafından yapılmıştır. Anıt: 20 metre yüksekliğindedir. Duvara, oyulmuştur.
Heykelin hemen yanında, yine değişik bir yer var.
SCHER GARTEN (BUZ BAHÇESİ)
Bu bölgeyi kaplayan buzulların, 20.000 yıl önce oluşturduğu, derin çukurların bulunduğu bir yer. Buradaki park müzesini gezebilirsiniz. Müzede: fosiller ve mineraller sergileniyor. Mağara: 1872 yılında keşfedilmiştir.
Hemen yakında: bir resim bulunuyor.
BOURBAKİ PANARAMA RESMİ
General Bourbaki yönetimindeki Fransız ordusunun, 1870-1871 yılları arasında, Fransa-Almanya savaşı sırasında, İsviçre’ye geçişlerini gösteriyor. Daha sonra: Prusyalılara yenilmelerinin ardından, ülkelerine geri dönüşümünü betimleyen bir resim. Resmin yüksekliği: 10 metre ve genişliği: 114 metredir. Sahneler, üç boyutlu olarak hazırlanmış, tüm sahne plastik olarak tasarlanmıştır. Resimler: Edouard Castres tarafından 1881 yılında yapılmıştır.
Burası, dünya üzerindeki birkaç panaromik tablolardan biridir. 2000 yılında, buradaki yuvarlak binada, kapsamlı bir yenileme yapılmıştır.
VERKEHRSHAUS DER SCHWEİZ (İSVİÇRE ULAŞIM MÜZESİ)
Burası ilginç bir müze. Teknolojik gelişmelerden geri kalmamak için, müzedeki objeler sürekli güncelleniyormuş. Kendi türünde, yani bu konuda, Avrupa’nın en büyük ve en kapsamlı müzesidir. Aynı zamanda, İsviçre’de en çok ziyaret edilen müzedir. 1957 yılında yapımına başlanan müze, 1959 yılında bitirilmiş ve İsviçre’nin biraz önce söylediğim gibi, en popüler müzelerinden biri olmuştur.
Havacılık bölümünde görebilecekleriniz şunlar: erken dönem uçaklar, ilk Amerikan uzay yolculuğunda kullanılan uzay kapsülleri ve bir ay taşı var. Demiryolu bölümünde: birçok lokomotif sergileniyor. Ayrıca: bir film gösterisi sunuluyor. 20 dakikalık bu gösteride: İsviçre kültürü ve gelenekleri tanıtılıyor. Otomotiv tarihine de yer verilmiş. Müzede, 30’dan fazla uçak bulunuyor. Dünya üzerindeki, ilk kablolu asansör “Wetterhorn asansör” de burada sergileniyor.
RICHARD WAGNER MÜZESİ
Burası: ünlü bestecinin, 1866-1873 yılları arasında yaşadığı, Haus Tribschen’dedir. Villa: harika bir burunda inşa edilmiştir. Dolayısıyla, muhteşem manzara var. Wagner: “beni buradan hiçbir şey ayıramaz” demiştir. Müzenin giriş katında: mektuplar, fotoğraflar ve bestecinin piyanosu sergileniyor. Üst katta ise: çeşitli antika ve egzotik enstrümanlar koleksiyonu sergileniyor.
KUNST MUSEUM LUZERN
Kültür ve Kongre Merkezi, 1996 yılında açılmıştır. Giriş istasyonu, müzenin üst katındadır. Yukarıda, doğal ışıkla aydınlatılmış, sergi mekanları var. Burada: göl ve istasyon meydanının güzel manzaraları izlenebiliyor. Burada sergilenen eserler, toplama ve İsviçre ağırlıklı. Ayrıca, güncel sanatçıların kişisel sergileri de burada sık sık yapılıyor.
DOĞAL TARİH MÜZESİ
Müzenin kuruluş öyküsü, 18.yüzyılda başlar. Müzenin ana felsefesi: doğanın korunması, bilimsel araştırılması, insanlarda doğa ve çevre bilinci yaratılması. Müzenin bulunduğu yapı: 1976 yılında yapılmıştır.
LUZERN GÖLÜ
Bu yörelere giderseniz: mutlaka, gölde, yazın vapurla ve kışın motorlu tekneyle bir gezi yapmanızı öneririm. Gölün güney yakasında: yüksek dağ zirveleri var.
Küssnacht körfezinde: meyve bahçeleri ve güzel, sivri çatılı evler var.
Gölün yukarısında: Weggis’in hemen karşısında, Bürgenstock denilen, muhteşem bir kayak merkezi var. Burası: Avrupa’nın en ünlü kayak merkezlerinden biridir. Günümüzde, hala, ünlülerin ilgisini çekmeye devam ediyor.
Gölün, Brunnen’in karşısında kalan sahilinde: su içinde yükselen bir kaya bloku var. Yüksekliği: 28 metredir. Bu kaya bloku: Wilhelm Tell efsanesini yazan, Alman yazar Schiller’e adanmıştır.
Evet: özellikle, göl kıyısındaki “İsviçre yolu” yürüyüş severler için çok idealdir. Buraya, birçok ulaşım aracı ile ulaşmanız mümkün.
LUZERN ŞEHRİNİN DOĞUSU
ZUG
Luzern şehrinin doğusunda: Zug bulunuyor. Zug şehrinde yaşayanlar, ülkenin en zengin vatandaşlarıdır. Uluslar arası ekonomi ve finans çevreleri, Zug şehrini, para cenneti olarak değerlendiriyorlar. Birçok ticari firma ve villa, Zug şehrindedir.
Zug şehri: tüm bunların dışında, günümüze kadar korunmuş, tarihi taş duvarlarıyla tanınıyor. Şehirde: modern ve tarihi yapılar, gayet uyumlu olarak bir arada bulunuyor.
Şehirde gezilecek yerler: Fischmarkt (balık pazarı), Untergasse ve Obergasse bölgeleri: Ortaçağ dönemlerini anımsatıyor. Rathaus (Belediye Binası)’un konsey salonu, ilgi çekiyor. Bu arada: özellikle görmenizi önereceğim bir yapı: Zytturm yani saat kulesi. Hemen yakınlarda: Sankt-Oswalds Kirche yani Aziz Oswald Kilisesini görebilirsiniz. Yapının giriş kapısı üzerinde, ilginç bir heykel gurubu var. Kilisenin hemen arkasında ise, bir tarih müzesi olan “Burg” bulunuyor.
EİNSİEDELN
Burası, önemli bir hac bölgesidir. Luzern şehrine, bir saat uzaklıktadır. Burada en ilgi çeken yer: Benedikten Manastırıdır.
Kentin geçmişi: 10.yüzyılda, Meinrad isimli bir keşişin, inzivaya çekildiği ormanda, öldürülmesine kadar gidiyor. Takip eden yıllarda, bu keşiş için dinsel törenler düzenlenmiş ve bir manastır kurulmuştur. Kilise ve çevresinde görülen binalar: bu bölgede yaklaşık 40 yıl yaşamış olan, Caspar Moosbrugger tarafından yapılmıştır. Manastır kilisesi: çift kulesiyle dikkati çekiyor. Yapının içi: Münihli Asam kardeşler tarafından dekore edilmiş olup, altın rengi ve beyazla bezelidir.
Keşiş Meinrad’ın öldürüldüğü yerde: bir şapel inşa edilmiş. Burada: bir heykel var: Siyah Madonna heykeli. Bu şapelde, dualarının kabul edileceğini uman, Hıristiyan hacılar: bu şapeli yoğun olarak ziyaret ediyorlar. Keşişler, burada, org eşliğinde, Gregoryan ilahiler söylüyorlar. Tam bir mistik hava oluşturulmuş.
Burada: günümüzde, 100 keşiş ve 50 din adamının yaşadığı bir topluluk oluşturulmuş.
GLETSCHER GARTEN (BUZ BAHÇESİ)
Bu bölgeyi kaplayan buzulların, 20.000 yıl önce oluşturduğu, derin çukurların bulunduğu bir yer. Buradaki park müzesini gezebilirsiniz. Müzede: fosiller ve mineraller sergileniyor. Mağara: 1872 yılında keşfedilmiştir.
Hemen yakında: bir resim bulunuyor.
BOURBAKİ PANARAMA RESMİ
General Bourbaki yönetimindeki Fransız ordusunun, 1870-1871 yılları arasında, Fransa-Almanya savaşı sırasında, İsviçre’ye geçişlerini gösteriyor. Daha sonra: Prusyalılara yenilmelerinin ardından, ülkelerine geri dönüşümünü betimleyen bir resim. Resmin yüksekliği: 10 metre ve genişliği: 114 metredir. Sahneler, üç boyutlu olarak hazırlanmış, tüm sahne plastik olarak tasarlanmıştır. Resimler: Edouard Castres tarafından 1881 yılında yapılmıştır.
Burası, dünya üzerindeki birkaç panaromik tablolardan biridir. 2000 yılında, buradaki yuvarlak binada, kapsamlı bir yenileme yapılmıştır.
VERKEHRSHAUS DER SCHWEİZ (İSVİÇRE ULAŞIM MÜZESİ)
Burası ilginç bir müze. Teknelojik gelişmelerden geri kalmamak için, müzedeki objeler sürekli güncelleniyormuş. Kendi türünde, yani bu konuda, Avrupa’nın en büyük ve en kapsamlı müzesidir. Aynı zamanda, İsviçre’de en çok ziyaret edilen müzedir. 1957 yılında yapımına başlanan müze, 1959 yılında bitirilmiş ve İsviçre’nin biraz önce söylediğim gibi, en popüler müzelerinden biri olmuştur.
Havacılık bölümünde görebilecekleriniz şunlar: erken dönem uçaklar, ilk Amerikan uzay yolculuğunda kullanılan uzay kapsülleri ve bir ay taşı var. Demiryolu bölümünde: birçok lokomotif sergileniyor. Ayrıca: bir film gösterisi sunuluyor. 20 dakikalık bu gösteride: İsviçre kültürü ve gelenekleri tanıtılıyor. Otomotiv tarihine de yer verilmiş. Müzede, 30’dan fazla uçak bulunuyor. Dünya üzerindeki, ilk kablolu asansör “Wetterhorn asansör” de burada sergileniyor.