İstanbul Dolmabahçe Sarayı

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

Karaköy’den Sarıyer’e uzanan sahil şeridinin, Kabataş ve Beşiktaş arasında kalan bölümünde kalıyor. Marmara Denizinden Boğaziçi’ne deniz yoluyla girişte sol sahilde. Üsküdar’ın tam karşısında yer alan saraydır. Saray; mevcut hiçbir sarayda olmayan bir zenginlik ve ihtişama sahip. Batı ile ilişkilerin yoğunlaştığı, 19’ncu yüzyılda; Boğaz girişinde, bir prestij yapısı olarak inşa edilmiş ve hızla büyümekte olan kentin siluetini de değiştirmiştir.

YAPIMI

İstanbul Dolmabahçe Sarayı; Sarayın; günümüzde bulunduğu alan; günümüzden yüzyıllar öncesine kadar, Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının gemilerinin demirlediği, Boğaziçi’nin en büyük koylarından biriydi. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy; zamanla bataklık haline gelir.

Ancak; 17’nci yüzyılda, doldurulmaya başlanır ve Padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “Hasbahçe” ye dönüştürülür. Bu bahçede; çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu; uzun süre; Beşiktaş Sahil sarayı olarak anılır.

Ancak; 18’nci yüzyılın sonlarına doğru; Sultan Abdülmecit; eski Beşiktaş Sarayın da bir süre oturduktan sonra; ikamet, sayfiye, misafir kabul ve ağırlama, devlet işlerini yürütme amacıyla, Avrupai plan ve üslupta, bir saray yapılmasına karar verir.

Burada bulunan ve daha önce yapılan köşkler yıktırılır ve 1843 yılında, Dolmabahçe sarayının inşasına başlanır. Mimarı: Ermeni mimar Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigogos Balyan’dır.
Saray inşaatı; 1855 yılında biter.

Denizin doldurulması ile elde edilen alana yapıldığı için: saraya “Dolmabahçe” adı verilir. 1855 yılında bitirildiğinde; açılış töreni, Ruslar ile yapılan Paris Antlaşmasının ardından yapılır. 7 Haziran 1856 tarihinde resmen açılır. Böylece: Osmanlı imparatorluğunun yönetimi buraya taşınır.

(Küçük bir ayrıntı: yönetim, 1877 ile 1909 yılları arasında, Yıldız Sarayına taşınır, daha sonra ise, 1922 yılına yani Saltanatın kaldırılışına kadar, yönetim yine, Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında bulunur)

Her şey iyi güzelde. İşin en kötü yanı ne biliyor musunuz? Elbette, ekonomik yönü. Osmanlı devletinin en kötü zamanlarında, saray yapımı için harcanan milyonlar. Abdülmecit döneminde, üç milyon kese altın olan sarayın borcu, Maliye Hazinesinden ödenince, zor durumda kalan Maliye; aylıkları, ay başı yerine ay ortasında, daha sonraları ise, 3-4 ayda bir ödemek durumunda kalmıştır. Esas ilginç olan; 5 milyon altına yaptırdığı bu sarayda, Sultan Abdülmecit, yalnızca altı ay yaşayabilmiştir.

Elbette: takip eden dönemde, yerine geçen, Sultan Abdülaziz devrinde; ekonomi tam bir iflas halinde. Sarayda, israf son haddini bulmuş. 5320 kişinin hizmet verdiği saray da, yıllık masraf: 2 milyon İngiliz sterlini.

Ancak: Sultan Abdülaziz , ölen kardeşi kadar Batı’ya hayran değil. Alaturka bir yaşama meraklı. Bir kısım olaydan sonra; padişah tahttan indiriliyor ve 1876 tarihinde, tahta, Sultan V. Murat geçiriliyor.

Sultan V. Murat: Sirkeci’den Dolmabahçe Sarayına, saltanat kayığı ile getirilirken, aynı saatlerde, Abdülaziz de, başka bir kayıkla, Topkapı Sarayı’na götürüldü. Evet; V. Murat’tan sonra, tahta II. Abdülhamit çıkar. Ancak; suikastten sürekli olarak kuşkulanan yeni padişah, Dolmabahçe Sarayında oturmaktan vazgeçerek; Yıldız Sarayına taşınır.

Büyük masraflarla inşa edilen saray; 33 yıl boyunca, yılda iki kez, Büyük Muayede Salonunda düzenlenen bayram törenlerinde kullanılır. Derken tahta çıkan; Sultan Vahdettin’de; Yıldız Sarayında oturmayı tercih eder. Ancak; Vatanı Dolmabahçe Sarayından terk eder.

Yeni Cumhuriyet ilan edildikten sonra; Dolmabahçe Sarayı boşalır. Buraya: Atatürk, üç yıl hiç uğramaz. Onun döneminde saray; iki yönden önem kazanır. Yabancı konukların burada ağırlanması, kültür ve sanat bakımından sarayın kapılarının dışarıya açılması. İran Şahı Pehlevi, Irak Kralı Faysal, Ürdün Kralı Abdullah, Afgan Kralı Amanullah gibi dönemin çeşitli devlet başkanları, Atatürk tarafından, Dolmabahçe Sarayında ağırlanır.

Atatürk; geçen süre içinde, İstanbul ziyaretlerinde, kendisi de, Sarayı ikametgah olarak kullanır. Ancak; burada yaşanan en önemli olay, elbette ki; Büyük Önder, Mustafa Kemal Atatürk’ün; 10 Kasım 1938 tarihinde burada vefat etmesidir. Atatürk; Sarayın, 71 numaralı odasında, hayata gözlerini yumar.

Muayede Salonunda kurulan katafalga konan naşı önünden, son saygı geçişi yapılır. Atatürk’ten sonra; Saray; İstanbul’a gelişlerinde, yeni Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kullanılır.

1952 tarihinden sonra; Saray; Millet Meclisi İdare Amirliği tarafından, haftada bir gün olmak üzere, halka açılır. 25 Haziran 1979 tarihinde ise, Millet Meclisi Başkanlık emriyle, turizme açılır.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

SARAYIN GENEL ÖZELLİKLERİ

İstanbul Dolmabahçe Sarayı; Evet, Sarayın cephesi; Sultan I. Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Saray; İstanbul Boğazının Avrupa kıyısında, 600 m. boyunca uzanır. Saray: 250 bin metre kare alan üzerine kuruludur.

Ana binası dışında; 16 ayrı bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler: saray ahırlarından değirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kuşluklara, Camhane, dökümhane, Tatlıhane, Mefruşat Dairesi ve atölyelere kadar uzanan bir dizi içinde, çeşitli amaçlar için ayrılmış yapılardır.

Üç katlı, simetrik planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Sarayın temelleri: kestane ağacı kütüklerinden yapılır. Deniz tarafındaki rıhtımın yanı sıra, kara tarafında da, birisi çok süslü, iki abidevi kapı vardır.

Sarayın ısıtılması: önceleri, alttan fırına benzer bir düzen ile ısıtılıyormuş. Kalorifer ve elektrik sistemi; daha sonradan eklenmiş.

Sarayın; kuzey eklenti bölümü; şehzadelere tahsis edilmiş. Girişi; Beşiktaş semtinde olan yapı, günümüzde “Resim ve Heykel Müzesi “olarak kullanılıyor.

İç dekorasyonu, mobilyaları, ipek halıları, perdeleri ve diğer tüm eşyası; orijinal haliyle günümüze kadar gelmiştir.

Duvar ve tavanlar: devrin Avrupalı sanatkarların resimleri ve tonlarca ağırlığındaki altın süslemeler ile dekore edilmiş. Önemli oda ve salonlarda; her şey aynı renk tonlarına sahip. Bütün zeminler; birbirinden farklı, çok süslü ahşap parke ile kaplanmış. Meşhur Hereke ipek ve yün halılar; Türk sanatının en güzel eserleri, birçok yerde serilmiş.

Sarayın temel ve dış duvarları: masif taştan, bölme duvarları harman tuğlasından, döşeme, tavan ve çatılar ahşap olarak yapılmış. Pencere doğramaları: meşe kerestesinden, kapılar: maun, ceviz veya daha kıymetli kerestelerden imal edilmiş.

Çıralı çam keresteler Romanya’dan, meşe dikme ve hatıllar Demirköy ve Kilyos’dan, kapı, lambri ve parke keresteleri de Afrika ve Hindistan’dan getirtilmiş. Bakmayın bu kadar ihtişama, bunların hepsi borçla alınan, sonuçta Maliyeyi iflas ettiren başlıca etken olmuş.

Atatürk, 1938 yılında, İstanbul’u ziyaretinde, burayı ikametgah olarak kullanır ve daha sonra bu sarayla vefat eder.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

GÜNÜMÜZ

İstanbul Dolmabahçe Sarayı; Sarayın içinde bulunan: selamlık ve harem bölümü; günümüzde müze olarak kullanılıyor.

Girişteki Mefruşat Dairesinde; İhtisas Kütüphanesi ve Hazine-i Hassa Arşivi; araştırmacılara hizmet vermektedir. Avlunun içinde; kafe ve saraylarla ilgili tanıtım malzemelerinin satışının yapıldığı bölüm bulunuyor.

Sarayın Veliaht Dairesi: günümüzde, Resim-Heykel Müzesi olarak kullanılıyor.

Milli Saraylara bağlı; saray ve köşk bahçeleri, 1992 yılında “Aga Khan Mimarlık “Ödülünü aldı.

Sarayın: iki bahçesi, toplantı mekanı olarak da kullanılıyor. Selamlık Has Bahçe; banket düzeninde 1000, kokteylde 1500; Muayede Salonu ön bahçesi: banket düzeninde 400 ve kokteylde ise 600 kişi kapasitelidir.

Giriş ücretleri

Sarayın gezilmesi için giriş ücretlidir. Dolmabahçe sarayı müzesi giriş ücreti 60 TL dir. Ancak Harem bölümünü gezmek isterseniz ilave 40 TL daha ücret ödemek gerekir. Ayrıca Saray Koleksiyonları Müzesi giriş ücreti de ilave 20 TL dir. Sarayın Selamlık bölümü için Müze Kart geçerli değildir. Ancak buraya girişte bu yazdığım fiyatlar turistler için uygulanıyor, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için bu fiyatların yarısı geçerlidir. Pazartesi hariç her gün açık olan sarayın gezi saatleri: 09.00-18.00’dir.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

GEZİ ROTASI

SAAT KULESİ

İstanbul Dolmabahçe Sarayı; Dolmabahçe saat kulesi: Bezmi Alem Valide Sultan Cami ile, Hazine Kapı arasında kalan bahçe üzerinde; 1890-1894 yılları arasında Sultan II. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır.

Üzerinde: Sultan Abdülhamid dönemine ait Osmanlı arması var. Kulenin yüksekliği: 30 m. Dört köşesinde fıskiyeler bulunan mermer bir platform üzerine oturmuş. Kule: dört katlı. Birinci katında: giriş kapısı ve üzerinde: barometreler var.

Son katta: saatler var. Son kat: bir balkonla başlayıp, bir tepelikle bitiyor. Süslemede: kapı ve pencereleri çevreleyen, çifte sütunlar kullanılmış.

KAPILAR

Kara tarafında; Hazine-i Hassa Dairesi ile Mefruşat Dairesi arasında; Hazine kapısı var. Dışta; Bayıldım Bahçesi tarafına, içte Hasbahçe’ye açılan; Saltanat Kapısı var. Bu iki kapı: Sarayın protokol kapılarıdır. Diğerleri ise; Bendegn Kapısı, Kuşluk Kapısı, Valide Kapısı ve Harem Kapısıdır.

Kara tarafındaki kapı özellikle mutlaka görmeniz gereken bir anıt. Üzerinde: Abdülmecit’in tuğrası var. Koridorlu iki yüksek duvar arasında bulunuyor. Bir taraftan bayıldım bahçesine, diğer taraftan da Hasbahçe’ye bakan kapının, demirden yapılmış, iki kanadı var.

Abidevi bir görümünü bulunan kapının; girişinde, her iki tarafta da birer sütun var. Kapı: büyük panolar içine alınmış madalyonlardan sonra, ikiz sütunların kullanılmasıyla taçlandırılmış. İçte ve dışta, ikişer kulesi var.

Saltanat kapısı; yabancı ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor. Burada; nöbet tutan askerlerimiz, buraya ayrı bir hava veriyor. Dikkat ederseniz; nöbet esnasında asla kıpırdamadıklarını, özellikle yüz ifadelerinin asla hareket etmediğini göreceksiniz.

Yalnızca; deniz tarafındaki nöbetçiler; Türk bayrağı bulunan herhangi bir deniz taşıtı geçtiğinde; ellerindeki tüfek ile, selam duruşuna geçiyorlar. Bayrağa saygı.

Bunların dışında; deniz cephesinde, rıhtıma merdivenle inilmesine olanak veren; demirden, oval konumlu, beş tane yalı kapısı bulunuyor.

Ortadaki büyük kapı: Saltanat Deniz Kapısı olarak biliniyor. Muayede Salonuyla, aynı eksende. Kapılardan; Mabeyni Hümayun girişine yakın olanı ise; Vezir İskelesi Kapısı olarak biliniyor.

BAHÇELER

Bugün, saray duvarları arasında kalan bahçelerde; Batılı anlayış uygulamaları görülmekte. Yakın zamana kadar; Dolmabahçe Caddesinin kara tarafından yer alan Bayıldım Bahçesinde ise, Türk Bahçesinin özellikleri korunmuş.

Sarayın: kara ve deniz tarafındaki bahçelerde; Avrupa etkileri görülüyor. Heykel ve vazoların kullanılması, bahçe fenerlerine yer verilmesi, havuzlar, Batılı bahçe düzenlemelerinin başlıca özellikleridir.

Çünkü; bahçelerde görevlendirilen bahçıvanlar bile, Avrupa’dan getirtilmiştir.
Sarayın ana yapı ile Dolmabahçe Caddesi arasında kalan, yüksek duvarlarla birbirinden ayrılan iç bahçeleri, dört ana bölümden oluşuyor.

HASBAHÇE

İstanbul Dolmabahçe Sarayı;  veya Selamlık Bahçesi olarak biliniyor. Buraya: Hazine Kapı ile Saray girişi arasından geçiliyor. Ortada büyük bir havuz ve bu havuz çevresinde daire şeklinde düzenlenmiş, iç içe iki yürüme yolu var.

Havuzun ortasında yer alan kuğu figürlü fıskiye: Yıldız Sarayından getirilmiş. Bahçede; İstanbul’un doğal ikliminde rastlanılmayan, değişik ağaç türleri var.

KUŞLUK BAHÇESİ

Muayede Salonunun kara tarafında bulunan ve bir yanındaki Hasbahçe ve diğer yanındaki Harem Bahçesinden yüksek duvarlarla ayrılan bölümdür. Hasbahçe’ye göre daha kapalı, derin gölgeler sağlayan sık ağaçlarıyla daha loş ve gizemli bir bahçedir.

Osmanlı döneminde, dünyanın birçok yerinden getirilen ve hediye edilen çeşitli hayvanların yetiştirildiği Kuşluk binasında; günümüzde de tavus kuşları, sülünler, Hint tavukları, papağan türleri ve muhabbet kuşları yaşatılmaktadır.

HAREM BAHÇESİ

Harem bölümünü oluşturan “L” biçimindeki blokun, kara tarafında bulunur ve daha çok bir iç avlu havasını taşır. Kuşluk bahçesinden Harem bahçesine geçişte , bilinen ağaç türleri arasında en uzun ömürlüsü olan bir Sekoya bulunmaktadır.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

SELAMLIK

MEDHAL (GİRİŞ) SALON

Hasbahçe’ye çıkılan merdivenlerin sonundaki Giriş Salonu; sarayın ana giriş yeridir. Saraya gelen önemli ziyaretçilerin ve Protokol’un kullandığı bu bina ve çıkış mekanı; sarayın kurulduğu günden bu yana işlevini korumuştur. Sarayda, orijinal dekorasyonu korunmuş mekanlardandır.

Salona girildiğinde: iki yanda görülen büyük masaların tablalarında; Sultan Abdülmecid’in tuğrası var. Sarayı yaptıran bu sultanın tuğrası; salonda, şömine tablalarında bulunan lacivert vazolarda ve kapı üstlerinde de var.

Sultanın tuğralarının yanı sıra; sarayın giriş salonu olarak imparatorluğun görkemini ilk girişte vurgulamak amacıyla; gayet zengin döşenmiştir. Kristal avizeler, şamdanlar ve dört porselen şömine üstünden yükselen kristal parçalarla dekore edilmiş nişlerle göz kamaştırmaktadır.

Giriş salonunun ortasında asılı bulunan 60 kollu kristal avize, İngiliz yapımıdır. Giriş salonunda: sağda ve solda yer alan büyük boyutlu porselen vazolar, Sultan II. Abdülhamit tarafından kurulan Yıldız Çini ve Porselen Fabrikasında üretilmiştir.

Salonun oturma takımlarının döşemesinde: Hereke kumaşı kullanılmıştır. Perdelerde; protokol rengi olan kırmızı tercih edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde: 1932, 1934 ve 1936 yıllarında gerçekleştirilen, ilk üç Dil Kurultayı ile 1937 yılında düzenlenen II. Tarih Kongresi, bu salonda yapılmıştır.

Halen, devlet Protokolu tarafından, zaman zaman önemli davet ve toplantılarda kullanılmaktadır.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

KRİSTAL MERDİVEN

Sarayın protokol girişinde, üst kata çıkış bölümü, kristalden yapılma tırabzan parmaklıkları nedeniyle, Kristal Merdiven olarak anılıyor. Saltanat Merdiveni olarak da tanımlanan bu merdiven, sarayın hizmet katını, devlet katına bağlıyor.

Merdivenin tırabzanları: kesme kristallerden. Bu kristaller; büyük bir avize ve gün ışığını doğrudan içeri alan cam tonoz örtü ile birlikte, parlak ve ışıklı bir ortam oluşturuyor.

Merdivenlerden; Süfera Salonuna açılan kapıların önündeki fildişi ve gümüş şamdan ve buhurdanlıklar: Hicaz Valisi Ahmet Reşit Paşanın, Sultan II. Abdülhamit için, tahta çıkışının 25’nci yılı armağanı.

Yine, burada, büyük boyutlu, Uzak doğu kaynaklı, mavi beyaz vazolar var. Merdivenin; deniz ve kara tarafında görülen Türk saatleri, saat başlarında, altı ayrı Osmanlı Marşını çalıyor. Bu salonda yer alan Rus işi, iki büyük gümüş çiçeklik de, salona zenginlik katan unsurlar.

İstanbul Dolmabahçe Sarayı

SÜFERA (ELÇİLER) SALONU

Sarayın önemli protokol salonlarından biridir. Salon: sultana güven mektuplarını sunmaya gelen elçilerin, maiyetlerinin bekletildiği bir mekandı. Yabancı devletler nezdinde, Osmanlı imparatorluğunun ihtişamını vurgulayan mekan, altın varak süslü tavanı, büyük kristal avizesi, ayaklı kristal şamdanları ve Avrupa porseleni şöminelerin üzerindeki kristal yüzeylerin pırıltısı ile göz kamaştırıcıdır.

Bu salonda, İngiliz avizelerinin seçkin bir örneği bulunmakta.

Salonun altın varaklı oturma takımları, tavan bezemesiyle bütünleşen yaldızlı ve lakeli kornişleri, perde ve döşemesinde kullanılan süsen çiçeği desenli krem rengi Hereke kumaşı, genel olarak aydınlık bir etki yaratıyor. Salonun: deniz, kara ve Hasbahçe tarafına uzanan kanatlarını belirleyen sütunların önlerinde bulunan Pietre Dure tablalı sehpaların, som gümüş ayakları, imparatorluğun estetik zenginliğini yansıtıyor.

Bu sehpaların tablalarında görülen taş kakma işçiliği, 16’ncı yüzyıldan başlayarak İtalya’da uygulanan zahmetli fakat eşsiz eserler ortaya çıkaran bir tekniktir.

Salonun kara tarafında bulunan piyanonun üzerinde, Sultan Abdülmecid’in tuğrası var. Hasbahçe tarafında bulunan, gümüş ayaklı ve dört yüzlü saat, Mısır Hidivi’nin Sultan II. Abdülhamid’e tahta çıkışının 25’nci yılı hediyesi.

SELAMLIK-ELÇİ KABUL ODASI

Bu oda, elçilerin Osmanlı Sultanı tarafından kabul edildikleri, güven mektuplarını sundukları mekan. Osmanlı siyasal tarihinde, önemli pek çok olay Elçi Kabul Odası olarak bilinen bu odada geçmiş. Altın varaklı, kasvetli tavanı, kumaş dokusunu andıran çok renkli kalem işleriyle bezeli duvarlarıyla, sarayda özellikli bir mekandır.

Odanın halısında, mobilya takımlarında ve perdelerinde kullanılan Hereke kumaşında hakim renk; kırmızıdır. Görünüşü zenginleştiren altın varaklı kornişler, yekpare görünümü verecek şekilde düzenlenmiştir.

Kırmızı oda olarak da anılan mekan, imparatorluğun görkemini yansıtır. Kapının iki yanında yer alan kristal şömineler, süsleme unsuru ile uyumlu koyu kırmızı renkte kristallerden yapılmıştır.

Burada; ünlü Rus ressam Ayvazovsky’nin “Denizde Bir Yelkenli” ve “Fırtınalı Deniz ve Manzara” adlı tabloları var.

Odada bulunan oturma takımlarının arkalık taçlarında yer alan: top, tüfek ve benzeri silahlardan oluşan kompozisyonun üstünde görülen ve Osmanlıyı simgeleyen hilal motifli takımın, saray için sipariş edildiğini göstermektedir.

SELAMLIK-ZÜLVECHEYN SALONU

Zülvecheyn: “iki cephe” anlamına gelen bir kelimedir. Bu bölüm: Dolmabahçe Sarayında hem iç ve hem de dış mabeyn ile bağlantı sağlaması nedeniyle, bu isimle adlandırılır.

Padişahın çalışma ve kabul mekanı da olan bu salonun çoğunlukla dini törenlerde ve önemli günlerde kullanıldığı biliniyor. Burada: Mevlitler okunur, nikahlar kıyılır, Ramazanda huzur dersleri yapılırmış.

Bütün bunlardan başka: Salonda, Sultan Reşat zamanında, yabancı konuklara ziyafetlerde verilirmiş. Harem hanımlarının, Selamlıkta bulunabildikleri tek mekan burası.

Salonda: girişte geçilen çiçek resimleriyle süslü yaldızlı cam panolar ile zenginleştirilmiş kapıların, yerini içeri doğru ilerleyen bölümde daha sade kapılar alıyor. Bu mekanın girişinde, sağ ve solda, Eseri İstanbul tekniği sedef kakmalı büfeler, Çırağan Sarayından getirilmiş.

Ayakları mitolojik hayvan figürleriyle bezeli, altın varaklı masanın üstünde; lacivert renkte bir Sevres vazosu var. Deniz tarafındaki kanepelerin önünde yer alan tablaların malakit taşı kaplama sehpalar, bu değerli taşın geniş yüzeylerinde kullanıldığı ender örneklerdendir.

KÜTÜPHANE

Zülvecheyn Salonunun deniz tarafından birbirinde bağlı üç oda var. Bu odaların birine, son halife, Abdülmecit Efendinin zaman içinde oluşturduğu ve Dolmabahçe Sarayına taşınırken Veliaht Dairesinden getirdiği kütüphane yerleştirilmiş.

Bu mekanda; aynı zamanda ressam olan Abdülmecid Efendinin bir oto portresi ve kütüphanesinde çekilmiş fotoğrafları asılı. Bu kütüphane; Abdülmecid Efendinin kendisinin topladığı kitap ve dergilerden başka; Atatürk ve İnönü dönemlerinde alınan ve hediye gelen kitap ve dergilerle daha da zenginleştirilmiş.

Kütüphanede; çoğunluğu Osmanlıca ve Fransızca olmak üzere çeşitli dillerde ve konularda, 10 binin üzerinde kitap ve dergi bulunuyor. Ayrıca; Osmanlı Hanedanına ve dış ülkelere ait albümler ve fotoğraflar zengin bir görsel arşiv oluşturmaktadır.

Kütüphanenin en ilgi çekici eşyası: arkalığında Sultan II. Abdülhamit’in armasını taşıyan koltuktur. Abdülmecid Efendi Kütüphanesi, 2004 yılında, ziyarete açılmıştır.

HÜNKAR HAMAMI

Birbirine geçişli üç hacimden oluşuyor. Birinci hacim: dinlenme odası. Odanın mimari kompozisyonlu tavan bezemesinde; gün doğumu ve gün batımı manzaraları ile birlikte, göğe açılan göz yanılsamacı anlatım şekli var.

Döşeme unsurları: diğer mekanlara göre daha sade olan bu dinlenme odasında, sarayın ikinci dikkat çekici “Murano” avizesi görülüyor.

Hamam bölümüne geçişteki kırmızı çuha kaplı, kristal tokmaklı kapı üzerindeki panoda yer alan Abdülmecid tuğrası, sultana ait özel mekana girildiğini vurgulayan bir simge.

Soğukluk ve sıcaklık bölümleriyle Hamam; Mısırdan getirilen “Alabaster” mermerinden kaplama duvarı ile, eşsiz bir mekandır.

Sıcaklık kısmındaki kurnalar, gümüş muslukları çevreleyerek yukarı doğru taç oluşturan oymalı süslemeler, ince bir işçiliğin ürünüdür.

Soğukluk bölümünün üst örtüsü: geleneksel Türk hamamlarında olduğu gibi düzenlenmiştir. Sıcaklık kısmı ise, Kristal Merdivenin tonozunda olduğu gibi, çelik strüktür ve cam ile yapılmıştır.

SELAMLIK-49.NUMARALI ODA

Müzik odası olarak anılmaktadır. Yüklük dolaplarında, Halife Abdülmecid’e ait, 280 ciltlik klasik müzik notaları koleksiyonu bulunuyor.

Sarayın: İç Mabeyn olarak bilinen bu bölümünde; kütüphaneden başlayarak odaların hemen hepsinde Halife Abdülmecid’in izleri var. Odanın mobilya takımları, muhtemelen şehzadeliği sırasında kullandığı ve Dolmabahçe Sarayına taşınırken yanında getirdiği bir takımdır.

Duvardaki büyük tablo: Halife Abdülmecid tarafından, belgesel bir titizlikle yapılmış olan Sultan II. Abdülhamid’in Hal’i adlı eseridir.

Tabloda yer alan kişiler: sırayla Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa, Selanik Mebusu Emanuel Karasu, Draç Mebesu Esad Toptanı Paşa, Senatör Aram Efendi, Sultan II. Abdülhamid ve Miralay Galip Efendidir. Tablonun içinde görülen paravanın orijinali, hemen tablonun sağında yer almakta.

Oda zemininin büyük kısmını örten, pembe zeminli halıda özgün Hereke tasarımlarında çokça tekrarlanan şemse motifi, Hereke’ye özgü yorumuyla yer almakta.

DEĞERLİ EŞYALAR SALONU

Saray içinde, müze kavramının gereği olarak düzenlenmiş olan bu salonda: muhtelif tarihlerde kullanılmış değerli porselenler, altın ve gümüş sofra takımları ve değerli eşyalar sergileniyor.

Birinci vitrinde: Sultan V. Mehmet Reşat’ın kişisel eşyasının da aralarında bulunduğu objeler bulunuyor. Bunların arasında, sultanın portreleri, nişanlar, tıraş takımları ve armağan edilen yazı takımı, mimari tasarımlıdır.

Orta kısımda; Osmanlı arması, iki yanda ise sütun şeklinde görülen kalemler yer almaktadır.

İkinci vitrinde: kıymetli taşlarla süslü fincan takımları ve kahve servisleri var. Üçüncü vitrinde: beyaz opalin üstüne gümüş süslemeli takım, Sultan II. Abdülhamid’in tuğrasını taşıyor.

Dördüncü ve beşinci vitrinlerde: çay, kahve ve tatlı takımları, altıncı vitrinde: kristaller ve kahve takımları görülüyor.

Yedinci vitrindeki çok sayıda kaşık ise, bağa, sedef mercan gibi değişik malzemelerden yapılmış.

İKİNCİ DEĞERLİ EŞYALAR SERGİ SALONU

Hünkara ait has mutfakların haremdeki bölümü olan, bu tonozlu mekan: ikinci değerli eşyalar sergi salonu olarak sergileniyor. Tarihi değeri büyük olan, sultanların ve yakın çevresindekilerin; kimi zaman günlük yaşamlarında ama daha çok özel günlerinde kullandıkları değerli objeler sunuluyor.

Bu bölümde de; seçkin porselenler ve kristallerin yanı sıra, altın ve gümüş sofra takımları, çay-kahve servisleri ve dekoratif eşyalar var.

Salona girişte; soldan birinci vitrinde: bir zamanlar, Sultan II. Abdülhamid’in sofrasını süslemiş olan porselen takımlarından seçilmiş parçalar ağırlıkta.

Lacivert zemin üstünde, son derece ince bir işçilikle sır üstüne işlenmiş, birbirinden farklı dantel motifleri arasında, sultanın arması görülüyor.

Bu takımın arka yüzünde; Venedik’te yapıldığını belirten damganın yanı sıra, “Salviati” imzası var. Vitrin içinde yer alan ve gerek porselenin biçimlendirilmesi, gerekse üstündeki renkli dekorasyonu son derece zarif ve göz alıcı olan figürlü meyvelikler; “Meissen” porselenidir. İkinci vitrinde görülen pembe renkli porselen çay takımı: Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyor.

“Serves” porseleni olan bu çay takımından başka, gümüş leğen ibrik takımları, kahve takımları, gümüş ve kristal yemişlikler ve Sultan Abdülaziz’in tuğrasını taşıyan iki gümüş Osmanlı arması var.

Bu vitrin içinde, ayrıca bir de el mangalı bulunuyor. Üçüncü vitrinin bir ucunda: Sultan II. Abdülhamid arması ve renkli işlenmiş Osmanlı armasıyla bezenmiş “Moser” sofra takımından seçilmiş parçalar, karşı kenarda ise Sultan II. Abdülhamid tarafından kurulmuş Yıldız Çini Fabrikası ürünü porselen çay takımları ve şişe biçimli vazolar var.

Ayrıca: kristal ve gümüş parçalar da içeren vitrinin üst kısmında asılı bulunan sitil takımında Sultan III. Selim’in tuğrası var.

Dördüncü vitrinde: gümüş işlemelerle zenginleştirilmiş mavi-beyaz Çin porselenlerinin yanı sıra, emaye işlemeli, altın zarflı fincan takımları dikkati çekiyor.

SELAMLIK-MUAYEDE SALONU

Mabeyn ve Harem bölümleri arasında bulunan büyük salondur. Dolmabahçe Sarayının en yüksek olduğu kadar, dünyanın en büyük ve son kubbeli saray salonları arasındadır.

Yalnızca: bayramlaşma, önemli hükümdarların kabulü ve Meclis törenlerinde kullanılmış.

Muhteşem kuruluşuyla, Tanzimat sarayının devlet sembolü olan salon; kubbeli klasik Osmanlı mimari geleneğinin son örneğidir.

Kare planı örten kubbe: Bizans ve Osmanlı geleneklerini bir arada sentezlemesi nedeniyle önemli. Topkapı Sarayı haremine yapılan Hünkar Sofasının da mimari ve işlevsel bir devamıdır. Yani; ülkede mimari de, Batılılaşmanın ilk örnekleri.

Toplam alanı: 2000 metre kareye yakın. İçten; yaklaşık 36 m. yüksekliğinde ve 24 m. çapında tek bir kubbe, dıştan ise çatı ile örtülmüştür. 56 adet yivli sütunun kullanıldığı orta mekana, köşe odaları açılıyor. Galeri katı ise, dört yönündeki geniş kemerlerle orta bölüme bakıyor.

Muayede’nin kelime anlamı; bayramlaşmadır. Salon; padişahın hanedanın erkek üyelerinin, vezir ve vekillerin, teşrifatçı memurların kutlamalarını kabul ettiği bir mekandır. Bu amaç dışında: çeşitli toplantılar içinde kullanılmıştır.

Bayramlaşmadan önce, Topkapı Sarayından altın taht getirilerek, bahçe tarafına yerleştirilmekte, karşısına rastlayan locaya da yabancı diplomatlar için sandalyeler konmaktadır. Galerilerde, kafesli localar ve müzisyenler için bir bölüm oluşturulmuştur.

Salonun duvar bezemelerinde, birinci katta pastel renklerle beraber altın yaldız kullanılmıştır. Kubbe ise; kompozisyonlar ve çiçeklerle bezenmiştir.

İç süslemenin bu kadar etkileyici olduğu Muayede Salonunda, fazla eşya olmaması, şüphesiz işlevi ile bağlantılıdır.

Salonda, hemen dikkat çeken; boyutlarıyla oranlı 4.5 tonluk, kristal avize ve şamdan takımıdır. Salonu asıldığı günden bu yana görenlerin hayranlıkla izlediği İngiliz yapımı kristal avize, dönemin estetik ve teknolojik boyutlarını vurgulayan büyür bir sanat eseridir.

750 ışıkla aydınlanıyor. Bu avize mutlaka ilginizi çekecek, muhteşem bir güzellik. Ağırlığı ile, türünün dünyadaki en büyük örneklerinden biri.

Ortadaki büyük Hereke imalatı halı da, kubbe ve avizenin ihtişamına eşlik eder. Salonun Harem yönündeki sütunları arasında, Atatürk’ün 1927 yılında, Cumhurbaşkanı olarak İstanbul’a ilk gelişinde yaptığı konuşmanın metninin yazıldığı levha görülmekte. Hat ustası Emin Barın tarafından yazılmış.

Burada geçen önemli olaylar: Sultan V. Murat’ın cülusu, Sultan Abdülmecid’in 1856 yılında Maraşal Pelissier onuruna verdiği ziyafet, Macaristan İmparatoru Franz Joseph için yapılan resmi kabul, 1877 yılında Osmanlı Meclisi Mebusanının açılışı sayılabilir.

1938 yılında ise, Büyük Önder Atatürk’ün naaşı; bu salonda ziyaret edilmiştir. Salonun köşe odaları; hünkarların bekleme, dinlenme ve şehzadeleri kabul mekanlarıydı. İç kuruluşuyla, benzer zenginlikte cephe dekoruna sahip olan salonu; Boğaziçi’ne açan mermerden 4 kademeli merdiven düzeni, barok çelenk kabartmalı ve bronz vazolu kaideleriyle başlı başına bir güzellikte.

HAREM DAİRESİ

Deniz ve bahçe tarafındaki iki koldan oluşuyor. Tanzimat dönemi Osmanlı hanedanının kalabalık harem kadrosuyla birlikte yaşadığı bu daire, bir eksende yan yana sıralanmış ve sofalarla ayrılan dairelerden oluşan planı var.

Denize paralel uzanan kısmı: Sultan ve Valide Sultan tarafından kullanılmakta ve Harem-i Hümayun olarak anılmaktadır. Harem kısmının kara tarafına dönerek denize dik uzanan kısmı ise; Kadın Efendilerin dairesi olarak kullanılan Daire-i Hümayundur.

Ziyaretin başladığı bu kanatta; çok eşli İslami aile düzenine göre planlanmış, kapalı daireler, kendi içinde bir sofa çevresinde yüklük olan ki oda, bir kalfa odası, kahve ocağı, hela ve merdivenlerden oluşan kat planı; zemin ve ana katta tekrarlayan kadın Efendi daireleri vardır.

Cariye ve kalfa gibi hizmetli kadınların, bodrum zemin ve musandıra katlarında ikamet edecek şekilde dairelere dağıtıldıkları haremin, bu arka bölümü, dekor düzeninden de anlaşılacağı gibi, geleneksel harem yaşayışının sürdüğü ancak hünkar ve valide sultana göre hiyerarşinin azaldığı haremin en geniş bölümüdür.

Muhteşem İstanbul manzarasına açılan ilk bölümde; harem cephesinin ortasını saray cephesine uyan alınlık ve sütunlu bir balkonla vurgulayan ve pembe salon çevresindeki görkemli valide sultan dairesi dolduruyor.

Atatürk de saraya geldiğinde, bu daireyi kullanmış ve 1938 yılında burada hayata veda etmiştir.

CAMLI KÖŞK

Dolmabahçe sarayının dış dünyaya açılan penceresi, Camlı Köşktür. Geleneksel Osmanlı saray düzeni içindeki alay köşkünün Dolmabahçe Sarayındaki karşılığı olarak nitelendirilir. Sultanlar burada caddeden geçen resmi geçitleri izlerlerdi.

Birbirine geçişli iki salon ve camekanlı bir seradan oluşuyor. Muhteşem dekoru da sarayın diğer mekanlarından farklı. Tavanlardaki kalem işi süslemeler, doğadan alınan figürler dikkat çekmekte, kuş, aslan, kaplan resimlerinin yanı sıra tonoz köşelerinde kartal kabartmaları, Abdülaziz’in iktidarının başında yapıldığını gösteriyor. Mekanda bulunan porselen plakalı şöminede de birbirinden farklı kuş türleri resimlenmiş.

Birinci mekan: ana salona kıyasla daha sade döşenmiş. Bu odada bulunan bir çift gümüş ayaklı elektrik lambası ise “Christofle” markalı.

Camlı köşkün, esas mekanı olan ana salonda: Osmanlı karakteri ağır basan şemse motifli Hereke kumaşı ile döşeli oturma takımı var.

Salonda bulunan, oyma bezeli iki sehpa, Yıldız Sarayı Marangozhanesinin damgasını taşıyor. Burada görülen piyano ise, ses kalitesinden çok, görünüşü ile dikkati çekiyor.

Camlı köşke adını veren camekanlı kısmın ortasında ise, kristal fıskiyeli bir havuz var. Mekanda, kristal avize ve sütun şamdanlarının yanı sıra saray koleksiyonundan bir araya getirilmiş camlarla süslü hayvan figürlü aydınlatma araçları var.

Camlı köşkü, hünkar dairesine bağlayan koridorda, zaman zaman sergiler açılmaktadır.

SAAT MÜZESİ-TAŞ HAZİNE

Sarayın Harem Bahçesi içindeki İç Hazine Binası; Haremin mücevherli ve altın-gümüş eşyasını korumak amacıyla yapılmış Taş Hazinesiydi.

Sultan Abdülmecid devrinde: tek katlı sağlam bir yapı olarak inşa edilen hazine, 2004 yılında, yeniden düzenlenmiş, saray koleksiyonundan derlenmiş saatlerin sergilendiği ayrı bir müze mekanı olarak ziyarete açılmış.

Saat Müzesinde bulunan saatler, birbirine geçişli üç mekan içinde sergileniyor. Özellikle son bölümde sergilenen Türk saatlerinin her birinin ayrı bir öyküsü varmış.

İç Hazine binasındaki müze eserlerin çoğunluğu, sarayın depo ve kapalı odalarına ait özellikli mekanik saatlerden oluşmaktadır.

Müzede sergilenen 64 adet saatin büyük kısmını, Fransız yapım saatler oluştururken, müzik, otomasyon, takvim tertibatlı gibi özellikleriyle İngiliz saatleri de yer almaktadır.

Zarif porselen Avusturya saatlerinden başka, yüzyıl başına tarihlenen Amerikan saatleri de sarayın geçirdiği dönemlerden birine işaret eder.

Müzede bulunan en kıymetli saatlerden bazıları ise; Mevlevi saat ustalarının yaptığı, alaturka-alafranga kadranlı, müzikli Türk saatleridir.

Üç bölümden oluşan müzenin girişini oluşturan birinci bölümde: Fransız saatleri sergilenir. İkinci bölümde: İngiliz saatleri, üçüncü bölümde ise Türk saatleri sergileniyor.

Bu arada: Sarayda göreceğiniz saatlerin tümünde belki dikkatinizi çekecektir, hepsi: 09.05 de durdurulmuştur.

Yani: burada vefat eden, Atatürk’ün hatırasına; Sarayda, zaman 09.05 de durdurulmuş. Güzel bir uygulama.

Evet; Dolmabahçe sarayı gezimiz bitiyor. Yazının başında belirttiğim gibi, bu sarayın yapımı için, çok büyük paralar harcanmış, borçlanılmış, Osmanlı Maliyesi uzun süre bir daha kendine gelemeyecek şekilde, kötü olmuş.

Ancak; inanın muhteşem bir saray. Görüntüler o kadar büyük bir ihtişamı gösteriyor ki, mutlaka şöyle düşüneceksiniz. İmparatorluk; en kötü, en zor gününde bile, gösterişi elden bırakmamaya çabalamışlar.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım. 

İstanbul Miniatürk Minyatür Türkiye Parkı

İstanbul Miniatürk Minyatür Türkiye Parkı

Haliç kıyısında. Haliç Köprüsünü geçip, Marmara Denizinin tersi istikametinde ilerlediğinizde, hemen Eyüp’ün karşısında, Sütlüceye gelmeden. Taksim ve Eminönün’den Belediye araçları ile ulaşmak mümkün.

Özel aracınız ile de gidebilirsiniz. 500 araçlık otopark var. Park; girişten biraz alçakta yapılmış. Giriş; yüksek bir platform halinde, tüm parkı üstten gözetleme imkanı sağlıyor. Sağdan kıvrılan bir rampa ile, giriş platformundan parka geçiliyor.

Giriş ücretli: Tam bilet, 10 TL, Öğrenci-öğretmen-polis ve askeri personel: 5 TL. Okul gurupları giriş ücreti ise: 2 TL. Türk vatandaşı olmayanlar için giriş ücreti 20 TL dir. Dikkat, yanınızda yiyecek-içecek götürmeyin, içeri sokulmuyor.

GENEL

İstanbul Miniatürk Minyatür Türkiye Parkı; Türkiye’nin; ilk ve tek minyatür parkıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletiliyor.

Türkiye ve çevresindeki önemli tarihi eserlerin maketleri sergileniyor. Buradaki: tüm yapılar, arabalar, insan figürleri, ağaçlar, her şey 1/25 ölçekte küçültülmüş. Maketler: yurt içinde 10 ve yurt dışında ise 3 atölyede olmak üzere, 13 atölyede üretilmiş.

Maketlerin yapımında: sanayide kullanılan plastik bazlı, açık hava şartlarına uygun malzemeler kullanılmış. Yerlerine yerleştirilmeden önce, test alanında bekletilerek, açık hava şartlarına uygunlukları test edilmiş.

Burada: ilk başta; Türkiye’de bulunan binlerce tarih eser arasından bilinen ve tanınan, döneminin temsil yeteneği, kullanım amacı ve maketi yapılabilir olanlar seçilmiş. Bu tür: 105 eserin minyatürü bulunmakta.

Bunlardan: 48 eser İstanbul’dan, 46 eser Anadolu’dan ve 11 eser ise, bugün Türkiye sınırları dışında kalan Osmanlı coğrafyasından.

Antik Çağ’dan Roma’ya, Bizans’a, Selçukluya ve Osmanlı’ya kadar; bu topraklarda egemenlik kurmuş ve iz bırakmış her medeniyet; burada buluşuyor. Dünyanın en kısa zamanda tamamlanan minyatür parkı olma özelliği var.

22 ayda tamamlanmış. 2 Mayıs 2003 tarihinde ziyarete açılmış. Toplam alanı: 60 bin metre kare. Bu ölçüsü ile: dünyanın en geniş alana yayılmış minyatür parkıdır.

Bunun: 15 bin metre karesinde maketler var. 40 bin metre kare ise yeşil alan olarak tanzim edilmiş.

Maketlerin yer aldığı alanın yanı sıra; restoran, kafe, alışveriş merkezi, cep sineması, sergi salonu, kütüphane, röleve arşivi, açık hava gösteri alanı, çocuk oyun parkı ile dev bir kompleks.

Ziyaretçilerin hoşça vakit geçirmeleri ve eğlenirken öğrenmeleri için; her şey düşünülmüş. Çocuklar için: alanı çepeçevre dolaşan Minyatür Ekspres ve Truva Atı, Osmanlı Kadırgası, kale gibi oyuncaklardan oluşan, bir de oyun alanı var.

Minyatür ekspres: evet, özellikle çocukların ilgisini canlı tutmayı hedefleyen ve daha hızlı bir tur olanağı sağlayan tren yolu var. Yapay bir gölün üzerinde bulunan 42 m. uzunluğundaki Boğaz Köprüsü üzerinden yürüyebilirsiniz.

Miniatürk’te; İstanbul’da sergilenen yapılar arasında: Alman Çeşmesi, Anadolu Hisarı, Aya İrini, Ayasofya Müzesi, Beylerbeyi Sarayı, Büyük Postane, Çırağan Sarayı, Dikilitaş, Galata Kulesi, Haseki Hürrem Hamamı, Hidiv Kasrı, Süleymaniye Camii, Taksim Cumhuriyet Anıtı, Yedikule, Yerebatan Sarnıcı, Boğaziçi Köprüsü gibi tarihi ve modern yapılar bulunuyor.

Türkiye’nin vitrini olan burada; aynı zamanda: “Panorama Zafer Müzesi “ var ve burada Türkiye’nin tarihine tanıklık etmek mümkün. Kurtuluş Savaşımız; özel ses ve ışık efektleriyle, aslına uygun olarak canlandırılıyor.

Aynı zamanda; Atatürk’ün fotoğrafları da sergilenmekte. Sergiye; Atatürk’ün tarihe ve geleceğe yön veren sözleri de eşlik ediyor.

Bir de: kristal İstanbul Müzesi var. Dünyanın ilk ve tek kristal müzesi. Kristal cam, ışık ve yüksek lazer teknolojisini tarihle buluşturan, üç boyutlu eser müzesi. İstanbul’un, 16 tarihi eserinin; kristal cam içine lazerle işlenerek oluşturulan, dünyanın en büyük figürleri “Kristal İstanbul” da.

Evet: burada, kendi içene kapalı “masalımsı” bir ortam yaratılmış. Maketler; bir açık hava müzesi atmosferinde sergileniyor. Özellikle; çocukları olan ziyaretçilerimizin mutlaka gitmelerini önereceğim bir yer.

Ayrıca; okullarda da; öğrencilerin mutlaka götürülmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü; sonuçta, burada, ülkemizde mevcut bir çok tarihi eseri; maket de olsa, bir arada görmek mümkün.

Çünkü; çocukların büyük kısmının, bu tarihi ve modern eserleri bir arada görme şansı olmayabilir. Mutlaka zaman ayırın.

Burada: 400 kişi oturma kapasiteli, amfi tiyatro var. Bu nedenle; yaz konserleri de düzenlenmekte. Belki; bu tip organizasyonlar da ilginizi çekerse, buraya gitmelisiniz.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için. 

İstanbul Alışveriş Merkezleri

İstanbul Alışveriş Merkezleri

İstanbul, özellikle 1980’li yıllardan sonra, Batı’daki benzerlerinden çok üstün alışveriş merkezleriyle donatıldı. Bunların, özellik arz edenleri şunlar.

Akmerkez

AKMERKEZ


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Etiler-Nispetiye Caddesinde.
1993 yılında hizmete açılmış. 180.000 metre karelik alanda kurulu. 4 katlı. İlaveten: 14 ve 17 katlı ofis kuleleri ve 23 katlı rezidans binası ve oteli var. Otopark: 1500 araç kapasiteli.
1995 yılında, Uluslar arası Alışveriş Konseyi (ICSC) tarafından, Avrupa’nın, 1996 yılında ise, Dünyanın En İyi Alışveriş Merkezi seçilmiş ve bu dalda verilen en büyük ödül olan “ICSC International Design and Development” ödülünün sahibi olmuş. Dünyada, bu iki ödüle sahip olan ilk alışveriş merkezi.

Üçgen alana yayılı olan, dört çarşı, dört de garaj katı olmak üzere, toplam sekiz kat var. Birbirine, ana dolaşım yolu ile bağlantılı, 3 Atrium bulunuyor. 41 yürüyen merdiveni, ikisi panoramik olan, diğerleri de yayalara ve servise açık 32 asansör ile ziyaretçilere rahat ve hızlı bir dolaşım olanağı sunuyor.

Kadın, erkek, çocuk tekstil ürünlerinin yanı sıra, kırtasiye, optik, kuyumcu, oyuncak, spor, ayakkabı, hediyelik eşya dükkanlarının yer aldığı Akmerkez’de, kuaför, döviz bürosu, elektronik eşya, lostra salonu, terzi, ortopedi, sinema, fast-food dükkanları, restoran, kafe, pet shop, süper market gibi farklı ihtiyaçlara yönelik dükkanlar da bulunuyor.

Ayda yaklaşık 2, 2.5 milyon ziyaretçi sayısı var. Hafta sonu, bayram ve yılbaşı arifesinde, günlük ziyaretçi sayısı 100 bin kişiyi buluyor. Öncelikli müşteri kitlesi: Etiler, Levent ve Ulus ile Boğaz kıyılarında oturan ve yürüme mesafesi ile Akmerkez’e yaya olarak gelip giden kişiler.

Bunlar genellikle hafta içi geliyorlar ve günlük ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Dünya ortalaması 2.5 saat iken, Akmerkez’e gelen ziyaretçilerin burada kalış ortalamaları 3.5 saat.

Astoria Alışveriş Merkezi

ASTORİA ALIŞVERİŞ MERKEZİ


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Esentepe-Büyükdere Caddesindedir. Ulaşım çok rahat, çünkü Metronun hemen yanında. Her gün saat: 10.00-22.00 saatleri arasında açık. Daha çok iş çevrelerine hitap eder şekilde tasarlanmış gibi.

Levent, Bebek, Ulus, Nişantaşı, Taksim gibi şehrin önemli iş ve sosyal yaşam noktalarına da çok yakın bir mesafede bulunuyor. Ayrıca: Boğaz köprüsü çıkışına da yakın olması nedeniyle, Anadolu yakasında yaşayanların ilk tercihi.

Hafta sonu: 12.00-20.00 saatleri arasında düzenlenen eğlencelerde, ziyaretçileri Astoria’nın herkesçe çok sevilen zürafaları karşılıyor. Sevimli zürafalar, minik ziyaretçilere Astoria Game Center’da bulunan elektronik oyuncaklarda gönüllerince oynayabilmeleri için jeton hediye ediyorlar.

2008 yılında açılan alışveriş merkezi, 5 katlı olup, 25.000 metre kare üzerine kuruludur. Merkezde 110 mağaza, ünlü restoran ve barlar, 10 sinema salonu (özellikle sinema katı çok güzel, tek renk kullanılmış: kırmızı) , spor ve Spa merkezi, 800 araçlık otopark bulunuyor.

Astoria’nın 25 ve 26’ncı katlarında, Boğaz Köprüsünden Adalara kadar uzanan, İstanbul’un muhteşem silüetine hakim dünyaca ünlü restoran : kalite tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca: her katta yer alan ve tüm gün servis veren toplam 4750 metrekare büyüklüğündeki ünlü restoran ve kafelerde, gün içinde toplam 3 bin kişi ağırlanıyor.

Kültür şehri İstanbul’un yeni turizm merkezi olmaya namzet bir merkez. Çünkü, hem Kempinski markası hem de tüm dünyanın en fazla beğenilen ve talep gören yerli, yabancı mağazalarını barındırması nedeniyle, alışveriş yapmak isteyen turistlerin de ilgi noktası haline gelecek.

Gün ışığını içine alan 49 metrelik, Avrupa’nın en yüksek ikiz atriyumları, Amerika standartlarında planlanmış geniş rampalara sahip 800 araçlık otopark var. Yılda yaklaşık 6 milyon kişinin ziyaret etmesi hedefleniyor. Kargaşası gürültüsü olmayan, diğer alışveriş merkezlerine göre daha sessiz ve sakin bir yer. Sessiz ve kaliteli.

Atirus

ATİRUS


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Büyükçekmece-Fatih Mahallesi, Londra Asfaltında bulunuyor. Atirus, antik çağlarda Büyükçekmece’nin ismi imiş. Büyükçekmece merkezinde, genelde 4-5 katlı binalar arasında, yüksek konumuyla hemen dikkati çekiyor.

E-5 karayolu üzerinde bulunması büyük avantaj. E-5 kara yolundan alışveriş merkezine yaya girişler için alt geçit, araçla girişler için ise 700 araç kapasiteli kapalı otoparka tünelle direkt bağlantı kurulmuş. 2005 yılında hizmete açılmış. 56.000 m. karelik bir alan üzerinde kurulu.

Büyükçekmece gölü ile Marmara Denizinin kesiştiği noktada, 2005 yılı sonunda kurulan merkezde: giyim, elektronik, hediyelik eşya üzerine, 80 mağaza, restoran-kafe, 4 adet sinema salonu, çocuk oyun alanları, kapalı otopark bulunuyor.

Pek çok teknolojik üstünlüğe sahip Atrius Alışveriş Merkezinde, Jet grouting ve fore kazıklar üzerine inşa edilmiş radye temel sistemi, bilgisayar destekli bina yönetim sistemi, merkezi ısıtma, soğutma, taze hava ve egzoz tesisatı, klima sistemi, uluslar arası standartlarda ısı, ses ve su izolasyonu, bilgisayar destekli yangın algılama ve ihbar etme, söndürme ve güvenlik sistemi gibi üstün özellikler bulunuyor.

Atrium

ATRİUM


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Ataköy’de, 9-10 Kısımda bulunuyor. 1980 li yılların ikinci yarısında, ülkemizde ve özellikle İstanbul öncülüğündeki büyük illerimizde Batı normlarını taşıyan modern anlamdaki Büyük ve Toplu mağazacılık hareketinin başlamasıyla Ataköy’de kurulan merkez, İstanbul’un açılış sıralamasına göre, ikinci büyük alışveriş merkezi.

Alışveriş merkezi, 12000 metre kare kapalı alanda, 3 katlı olarak kurulmuş. Çeşitli markalardan oluşan 207 mağaza, yeme-içme alanları, sinema salonları, açık ve kapalı otoparklar bulunuyor. Özellikle: Ataköylülere hizmet veriliyor.

Aymerkez

AYMERKEZ


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Büyükçekmece-Mimarsinan’da E-5 Kara yolu üzerinde bulunuyor. 2002 Ağustos ayında açılmış.

24.000 metre karelik kapalı alanıyla, Türkiye’nin ilk inlet ve Outlet alışveriş merkezi statüsünde kurulmuş. 35.000 ana ürün gurubunu, müşteri beğenisine sunuyor.

Sezon ürünlerinin yanı sıra, sezon dışı ürünlerinin de aynı anda sunulması, çok geniş bir gelir aralığına hizmet verilmesini sağlıyor. Ürün yelpazesinde, Türkiye’nin ve dünyanın 70’ten fazla ünlü markasının sunumunu gerçekleştiriyor.

Türkiye’de, fabrika satış mağazalarında, büyük oranda taksitlendirme imkanı sunulmuyor. Sunulan mağazalarda ise, 2 yada 3 taksitlendirme yapılıyor. Bu tür satışların nakit ihtiyacını gidermeye dönük olarak yapılması, taksit sayısının düşük tutulmasına neden olmaktadır.

Aymerkez, bu açıdan İnlet-Outlet konseptinde, 6 taksit avantajını sunan tek alışveriş merkezi özelliğini taşıyor.
Merkezde 2000 araçlık otopark bulunuyor.

Capacity

CAPACİTY


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Bakırköy-Fişekhane Caddesinde kurulmuş.
2007 yılı sonunda açılan 4 katlı alışveriş merkezi, 180 mağaza var. Bu mağazalarda: giyimden, elektroniğe, spordan hobiye, ünlü markalar bulunuyor.

Merkez bünyesinde, ayrıca: kafe-restoranlar, sinema salonları ve 2400 araçlık otopark bulunuyor.

Capitol

CAPİTOL


Altunizade. Mahir İz Caddesinde kurulmuş. 1993 yılında kurulmuş. Hem bir alışveriş ve hem de bir yaşam merkezi.

Anadolu yakasının ilk alışveriş merkezidir. 74.000 metre karelik alan içinde, 140 dünya markasının mağazaları, restoran ve kafeleri, kültür-sanat aktiviteleri ve özel etkinlikler ile ziyaretçilerine hizmet veriyor. 15 yaşına giren merkez, 14 sinema salonu ile Türkiye’nin en büyük sinema kompleksi olan “Capitol Specrtum 14” , kapalı mekanda bir ilk olan ve müzikle senkronize gösteriler sunan havuz “Dancing Fountain” ile dikkat çekiyor. Capitol ayrıca “Valet Parking” hizmeti de sunuyor.

Uluslar arası Alışveriş Merkezleri Konseyi ICSC tarafından, 27 Nisan 2006 tarihinde, “Yenilenen Alışveriş Merkezleri” dalında, “Avrupa’nın En İyi Projesi” seçilmiş. Ayrıca: Birleşmiş Markalar Derneğinin (BMD) düzenlemiş olduğu 2005 yılı Alışveriş Merkezleri ve Mağazalar Yılbaşı Tasarım Yarışmasında, “Nahıllar ve Kartopları” projesi ile de birinci seçilmiş.

Carousel

CAROUSEL


İstanbul Alışveriş Merkezleri: Bakırköy’de, Halit Ziya Uşaklıgil Caddesinde kurulu. 1995 yılında hizmete açılmış. Günlük ziyaretçi sayısı 50 bin üstünde.

ICSC “Jean-Louis Solal Pazarlama Ödülü” sahibi alışveriş merkezinde, 100’ün üzerinde mağaza, yeme-içme mekanı, AFM Sinema Salonları, tam teşekküllü Acıbadem Hastanesi bulunuyor. Ayrıca: dört büyük bankanın şubesi var.

İç mekanın ortasında yer alan, merkeze adını veren atlıkarınca ve özürlüler için kolaylık sağlayan tasarımıyla dikkati çekiyor. Alışveriş yapanlara, ücretsiz otopark ve servis imkanı da sağlanıyor.

Cevahir

CEVAHİR ALIŞVERİŞ VE EĞLENCE MERKEZİ


İstanbul Alışveriş Merkezleri; Şişli Büyükdere Caddesinde kurulu. Merkezin mimarlığını: Mimar Ayşe Cevahir üstlenmiş.

1997 yılında yapımına başlanmış; Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezi. 6 katlı ve toplam 358.000 metre karelik alan üzerine kurulu. Merkez içinde 300 mağaza, 30 fast-food ve 14 restorandan oluşan yeme-içme alanları, 12 sinema, 1 tiyatro salonu, çocuklar için 58 bin m. kare alana yayılmış eğlence merkezi, 22 asansör, 856 yürüyen merdiven, 2500 araçlık otopark bulunuyor.

Avrupa ve Ortadoğu’da, ilk defa, paslanmaz çelik kolonlar, merkezin inşasında kullanılmış. Alışveriş merkezinin 2500 m. karelik dev cam çatısı, dünyanın en büyük saatini taşıyor. Saat üzerinde bulunan rakamların her biri 3 metre uzunluğunda.

Çatı altında: alışveriş merkezinin ortasında ve tüm katların odak noktasında peyzaj ve havuzla desteklenen dev hidrolik sahne bulunuyor. 25 metreye kadar yükselebilen sahne, şovlar ve tanıtımlar için kullanılıyor. Bina cephesine yerleştirilen 60 metre karelik dev ekranda, haberler ve reklamlar yansıtılıyor.

Türkiye’ye ilk kez gelen markaların da yer aldığı merkezde, giyimden, teknolojiye, dekorasyondan markete kadar tüm başlıklarda, yerli ve yabancı ürünler sunan mağazalar var. Eğlence merkezinde roller-coster, 25 metre yükseklikte serbest düşüş kulesi, bowling salonu, zaman makinası, masal dünyası gibi 23 ünite yer alıyor.

Merkezde: 4300 metre kare Migros hipermarket, 7500 metre kare Koçtaş Yapı Market, Türkiye’de ilk mağazasını açan, Avrupa’nın dev departman mağazası 4500 m. kare ile Debenhams, 5800 m. kare Tepe Home, 2300 m. kare Zara, 6800 metre kare YKM, yine Türkiye’de ilk mağazasını açacak olan Avrupa’nın dev elektronik ve hi-tech ürünler marketi, 2300 metre kare ile Medimax bulunuyor.

Eğlence merkezi: 11 bin m. kare büyüklüğünde: Roller Coaster, çarpışan arabalar, dönme dolaplar, atlı karıncalar, bowling, çocuk eğlence alanları ile hem yetişkinler için, hem de çocuklar için büyük bir çekim noktası.

Metroyla alışveriş merkezinin kapısına kadar gitmek mümkün.

Flyinn

FLYİNN ALIŞVERİŞ VE YAŞAM MERKEZİ


Florya, Harman Sokakta kurulu.
Türkiye’de tek, dünyada ikinci panoramik görünüme sahip olan alışveriş merkezi 47.000 metre kare kapalı alana ve 15.300 metre kare kiralanabilir alana sahip. Florya’nın girişinde, Atatürk Havalimanının tam karşısında, 5 dakika mesafe uzaklıkta yer alan merkezde, giyimden teknolojiye çeşitli ürün seçenekleri, fast-food mekanları, sinema salonları, süpermarket ile toplam 69 mağaza bulunuyor.

Toplam 16.500 m. kare alanda, 3 katlı kapalı otoparkın yanı sıra 9.500 metre karelik açık otoparka sahip olan merkez, yalnızca alışveriş değil, popüler bir buluşma noktası olarak eğlence, kültür-sanat etkinlikleri, kutlamalar, imza günleri ve özel günler için de vazgeçilmez bir mekan.

Galleria

GALLERİA


Ataköy, Bakırköy Sahil yolunda bulunuyor. 1988 yılında açılmış. Yıllarca rakipsiz olarak hizmet vermiş. Türkiye’de alışveriş merkezlerinin tarihi, burası ile başlıyor. Türkiye’nin ilk alışveriş merkezinin bünyesinde, 112 mağaza, 22 yeme-içme mekanı, buz pisti, bowling alanı, 12 sinema salonu, 2000 araçlık otopark ve oto yıkama alanı var.

Dünyanın önde gelen markalarını bir araya getiren vitrinleri, çeşitlilik ve hizmet anlayışıyla kısa sürede büyük ilgi görmüş. Özellikle, hafta sonlarında neredeyse bütün İstanbulluların aktığı bir merkez haline gelmiş.

Tam ortasındaki buz pateni pisti, özellikle gençlerin ve çocukların büyük ilgisini çekiyor. Haftalık ortalama ziyaretçi sayısı: 300 bin kişi.

İstinye Park

İSTİNYE PARK


İstinye’de, İstinye Bayırı Caddesinde kurulmuş. Farklı mimarisi ve tasarımı var.
2007 yılında açılan alışveriş merkezi, ağaçlandırılmış açık alanlar ve kapalı mekanları, nostaljik Pazar yeri ile özgün bir mimariye sahip.

Merkezde ünlü markaların bulunduğu 300 mağaza, 12 adet sinema salonu, kafe-restoranlar, Hillside City Club, çocuk eğlence alanı ve 3000 araçlık otopark bulunuyor. Gün ışığına izin veren cam kubbesi, ağaçlandırılmış açık alanları, bir şehir meydanı formunda tasarlanan alışveriş caddesi özelliklerine anlam katıyor.

İstanbul’da toplam 200 ün üstünde modacıyı bir araya getiren tek alışveriş merkezi İstinye Park’ta: uzman eğitmenler eşliğinde spor yapma imkanı da bulunuyor. Sinema salonunda: İstanbul’un tek 3 boyutlu IMAX teknolojisine sahip sinema salonu var.

İstinye Park’ın açık alanda yer alan Park bölümünde: Türkiye’deki alışveriş merkezlerinde bir ilk olan alışveriş caddesi var.

Bu cadde: yeşil park alanı, su ve lazer oyunlarıyla bezenmiş havuzu, dünya modasına öncülük eden mağazaların sıralandığı sokakları ile bir şehir meydanı konseptinde tasarlanmış. Burberry, Chloe, Coach, Etro, Gucci, Hugo Boss, Louis Vuitton, Paul Smith gibi dünya markalarının yer aldığı bu meydana otomobil ile girmek ve valet parking hizmetlerinden yararlanmak mümkün.

Türk ve dünya mutfağından lezzetler sunan kafe ve restoranlar, Alışveriş Caddesini, daha da özel kılarken, alışveriş merkezinin diğer blokları ile bütünlük oluşturan Bulvar bölümü, başlı başına farklı bir kimliği olan, çağdaş bir kapalı alışveriş merkezi olarak dikkati çekiyor.

Yüksek, gün ışığını süzen tavan tasarımı, bu bölüme doğal bir atmosfer kazandırırken, GAP, Park Bravo, Mango, Paul-Shark, La Perla gibi giyim markalarının yanı sıra, Esse, Darty, Teknosa gibi elektronik eşya, Zara Home ve Chakra gibi ev ve dekorasyon mağazaları da yer almış.

Geleneksel Türk mimarisinden esinlenilerek oluşturulan Pazar yeri, İstinye Park’ın ayrı bir özel mekanını oluşturuyor. Caddeye bakan dış cephedeki konumuyla nostaljinin ağır bastığı bu bölümde, kasaptan manava, balıkçıdan baharatçıya kadar pek çok seçeneğin en kaliteli örneklerini bir arada bulabilirsiniz.

İstinye Park’ta: konser, defile gibi pek çok gösteri ve etkinliğin gerçekleştirileceği Meydan bölümü, yeni bir sosyal merkez oluşturuyor. Sinema, çocuk, eğlence ve yiyecek alanlarının bulunduğu bu bölüm, kentin sosyal merkezini İstinye Park’a taşıyor.

Bu bölümde bulunan Sanat Evi, İstinye Park ziyaretçilerini sanatla buluşturuyor. Doğuş Oto Galerisinde ise antika otomobiller meraklıları ile buluşuyor.

Kanyon

KANYON


Levent Büyükdere Caddesinde kurulmuş.
Mimari tasarımı ile dikkati çeken merkez, 37.500 metre kare alana kurulmuş. 2006 yılında açılmış. Kanyon, 4 katlı ve açık havada yer alan sokaklar boyunca sıralanmış mağazalardan oluşuyor.

Kış aylarında ısıtılan yürüyüş alanları, doğal malzemeler, yeşillik ve su ile şekillendirilmiş.

Türkiye’ye ilk kez gelen “Harvey Nichols, Canbipel, Douglas, Wegamama” gibi, 40 ithal markaya ev sahipliği yapan merkezde, 160 mağaza, restoran-cafe-bar, 9 adet sinema salonu, spor ve sağlık merkezi, 2300 araçlık otopark bulunuyor. Metro ile, direkt ulaşım imkanı var.

Evet, Kanyon’da katları ayrı ayrı inceleyeceğiz.
2’nci Kat: Tüm aileye hitap ediyor. Aralarında bir süpermarket, bir semt pazarı, Teknosa, Sony, Apple gibi elektronik mağazaları, Mandarina, Duck, Accesorize, Paşabahçe gibi kadına yönelik ev ve aksesuar mağazaları ile, Mothercare, Natalys gibi dünyaca ünlü çocuk mağazalarının yer aldığı bir mağaza karması sunuluyor.

Ayrıca, bu katta yer alan açık meydan ise, canlı performanslar, sokak gösterileriyle sürekli bir sürpriz unsuru.

1’nci Kat: Kentli, dinamik, genç. 15-35 yaş arasına hitap eden yenilikçi, sıra dışı markaların yanı sıra, canlı DJ performanslarının yapılacağı, teknoloji odaklı bir dinlenme alanı da yer alıyor.

Zemin Kat: Müşterilerine en iyi kaliteyi ve en iyiyi, çağdaş bir yaklaşımla sunacak mağazalara ayrılmış. Türkiye’nin ve dünyanın en önde gelen markaları burada. Modanın kalbi burada.

1’nci Kat: Restoranları, kafeleri, barları, spor mağazaları, kitapevi, sinemaları ile serbest zamanlar için vazgeçilmez seçenekler sunuluyor. Teknolojiye yakın, kent yaşamını seven, profesyonel iş yaşamının dışında da kendine özgü uğraşıları olan, dünyayı tanımak isteyen ve yaratıcılığa önem verenler, burada aradıklarını bulabilirler.

Optimum Outlet

OPTİMUM OUTLET VE EĞLENCE MERKEZİ


Kadıköy Yenisahra İstiklal sokakta kurulmuş. 2008 yılında hizmete açılmış. Anadolu yakasının tam merkezinde. 541 m. karelik buz pisti ile rakiplerine fark atmış durumda. İnşaat alanı: 136.000 metre kare ve kiralanabilir alan ise 46.000 metre karedir.

Burası: Anadolu yakasının kalbi Kadıköy’de yılda yaklaşık 15 milyon ziyaretçiye hizmet ediyor. Çağdaş ve sıcak mekanları ile, sosyal kent yaşamını yeniden yorumlayan merkez, diğer outletlerden farklı olarak outlet konseptini şehrin merkezine yani ayağınıza getiriyor. Alışveriş alışkanlıklarınızı değiştirecek.

Toplam 163 mağaza var. Bu mağazalarda Türkiye’nin ve dünyanın en önemli markalarının yeni sezon ve outler ürünleri bulunuyor. Foodcourt katı: 2500 kişi oturma kapasitesine sahip. 1600 araçlık ücretsiz otopark var.

Anne ve babalar güzel bir ortamda alışverişin keyfini yaşarken, çocuklarının bakımını ve mutluluğunu emanet etmek üzere Sihirli Eller Çocuk Kulübü var.

Profilo

PROFİLO ALIŞVERİŞ MERKEZİ


Mecideyeköy Cemal Sahir Caddesinde kurulmuş. Daha önce, Profilo buzdolabı fabrikası olan bina, yenilenerek alışveriş merkezine dönüştürülmüş. Tamamen işyerleriyle kaplı olan Mecidiyeköy’ün soğuk ve resmi havasını değiştirmeye çalışıyor.

Çeşitli sektörlerde, 198 mağaza ve seçkin markalar, 7 sinema salonu, 20 hatlı bowling,16 masalı bilardo salonu, 1500 araç kapasiteli ücretsiz otopark hizmeti veriliyor. Ayrıca: 1 ayrı tiyatro salonu (bu salon Tiyatro İstanbul adı ile Gencay Gürün yönetiminde faaliyetlerini sürdürüyor) , 2200 m. karelik alan üzerine kurulu kapalı yüzme havuzlu, sport club, 43 tane fast-food restoran ve kale bulunuyor.

Merkezde: defileler, dans gösterileri, Latin müzik ve piyano dinletileri, imza günleri, PAM resim, dans kursları, ücretsiz sağlık seminerleri, PAM çocuk kulübü, sosyal sorumluluk projeleri, çeşitli dernekler ile eğitim projeleri, çeşitli animasyonlar ve Profilo Kültür Merkezi etkinlikleri gerçekleştiriliyor.

Profilo yönetimi, 17 Ağustos Marmara Depreminden sonra, Arama Kurtarma Derneği AKUT için, merkezin giriş katında, oldukça büyük bir salon tahsis etmiş. Dernek, halen faaliyetlerini bu salonda sürdürüyor.

Tekzen

TEKZEN


Bakırköy Merter Çırpıcı Yolu üzerinde kurulmuş.
1994 yılında hizmete açılmış. Organize yapı market sektörünün öncüsü olarak, Türk-Alman iş ortaklığında GÖTZEN unvanıyla kurulan şirket, 1999 yılından itibaren TEKZEN unvanıyla faaliyetlerini sürdürüyor.

Türkiye çapında, çeşitli yörelerde 81 mağaza ile en yaygın yapı market zinciri olmuş.

Türkiye’de ilk kurulan yapı market unvanını taşıyan TEKZEN: ev, yapı, hobby ve bahçe market olmak üzere toplam 60.000 metre kare satış alanı üzerinde, on binlerce ürün çeşidi ve yüzlerce iş ortağı ile reel sektör dinamiğini temsil ediyor.

Zeminden çatıya kadar, bir evde ihtiyaç duyulacak her şeyi müşteriye sunan TEKZEN, günümüzde kendi işini kendin yap kavramlarının Türk insanında yer etmesi için, büyük gayret sarf ediyor.

Tepe Nautilus

TEPE NAUTİLUS


İstanbul’un en gözde semtlerinden Kadıköy-Acıbadem Fatih caddesinde kurulmuş. 2002 yılında hizmete açılmış.

Her kategoride geniş marka seçme seçeneği, 1500 kişi kapasiteli kafe ve restoranlar, eğlence ve spor tesisleri, 8 adet sinema salonu, 2700 araçlık ücretsiz otopark ve 170.000 m. karelik alışveriş alanlarını bünyesinde bulunduruyor.

Tepe Grubu tarafından hizmete açılan ve “Perakende Günleri 2004” kapsamında verilen “Maksimum Özel Ödülleri” ne layık görülen merkez, haftada ortalama 250.000 kişiyi ağırlıyor.

Merkez, deniz konsepti ile ayrışıyor. Alışveriş denizi Tepe Nautilus, farklı konsept ve önerilerle öne çıkmış. Neden Nautilus? Nautilus, dünyada 500 milyon yıldır yaşamını sürdüren, ender canlılardan biridir.

Çok az canlının yaşamını sürdürebildiği 476 metre derinlikte bile yaşayabiliyor ve kabuğu mükemmelliği temsil ediyor. Bu yönü ile, Rönesans’tan günümüze pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuş.

Etkinlikleri, akvaryumları, düzenli olarak gerçekleştirilen sergileri, dönemsel süslemeleri ile alışverişin yanı sıra yaşayan bir mekan. Her tarza, her yaşa ve her beğeniye hitap eden, ulusal ve uluslar arası markalar var. Farklı tatlardaki restoranlar, kafeler ve fast-food alanları da bulunuyor.

Merkez içindeki tüm alanlarda, kablosuz internet olanağı bulunuyor. Hava koşullarına göre otomatik ısıtma ve soğutma sistemleri sayesinde yazın serin, kışın sıcak bir ortam oluşturulmuş. Haftanın beş günü, canlı müzik dinletisi var.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.