İlk insanın yaşadığı düşünülen bir yer olarak öne çıkıyor. Antalya şehrimizi, diğer şehirlere bağlayan ana yol üzerinde bulunması nedeniyle; özellikle tatil sezonlarında, yoğun trafik bulunan bir bölgemiz.
Ankara’dan, Antalya’ya giderken: Burdur şehrine ulaştığımda, yolun üçte ikilik bölümünün bittiğinin rahatlığını yaşıyorum.
Antalya yolu her ne kadar şehrin dışından geçse de, biraz zamanınız varsa, Burdur şehir merkezine girmenizi ve de özellikle yol üzerinde bulunan İnsuyu Mağarasını mutlaka görmenizi öneriyorum.
İnsuyu Mağarası molası, inanın size keyifli bir dinlenme süresi sağlayacaktır. Sonra yine yola devam etmek elbette mümkün. Bu arada, son olarak, Burdur çıkışı ile Isparta yol ayrımı arasında: yol üzerinde, yerel köylerde yaşayan insanlarımızın sattığı ürünleri göreceksiniz.
Bunlar elbette satışa sunulmadan çok kısa süre önce, bahçelerden, bağlardan, tarlalardan toplanıp buraya getiriliyor, yani çok taze. Mutlaka alacak bir şeyler bulabilirsiniz, bunlara da uğramayı unutmayın.
ULAŞIM
Burdur: Antalya gibi büyük bir tatil merkezini: diğer metropol illere bağlayan önemli bir karayolu üzerinde bulunuyor. Bu yoğun karayolu: şehir merkezinin dışından geçiyor. Bu nedenle: nispeten rahat. Burdur-Ankara arası uzaklık: 422 km. Burdur-Antalya arası uzaklık: 122 km. Burdur-Isparta arası uzaklık: 51 km. Burdur-İstanbul arası uzaklık: 602 km. Burdur-İzmir arası uzaklık: 374 km. Burdur-Afyonkarahisar arası uzaklık: 170 km. Burdur-Eskişehir arası uzaklık: 302 km.
Burdur’a havayolu ile ulaşmak isterseniz: Isparta Süleyman Demirel Havalimanını kullanabilirsiniz. Buranın, il merkezine uzaklığı: 25 km. dir. Ayrıca: 130 km. uzaklıktaki, Antalya Havalimanı da, bir alternatif olarak düşünülebilir.
TARİH
Antik dönemde Pisidia olarak adlandırılan bölgede bulunan Burdur şehri: çok eski dönemlerde insan yerleşiminin olduğu bir yer olarak biliniyor.
Yeşilova ilçesinin Başkuyu köyünde bulunan kaya resimlerinde: Paleolitik dönemde, bu bölgede ilk insanın varlığı kesinlikle anlaşılmıştır. Hacılar köyünde yapılan kazılarda ise: MÖ.7000 yıllarında: insanın hayvanı ehlileştirip, köyler kurarak, çanak-çömlek yapmasını öğrendiği, toplayıcılıktan üretime geçerek, belli bir yere bağlandığı görülmüştür.
Burada ortaya çıkarılan ana tanrıça figürleri ile boyalı insan yüzlü çanak-çömlekler: dünya arkeolojisinde önemli yer tutuyor.
Bölge: takip eden tarihi süreçte: Frig, Roma, Bergama krallığı ve Bizans egemenliklerini yaşar. Daha sonra ise: Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlılar görülür. Anadolu’da yayılan Oğuz boyları, muhtemelen, 1075 yıllarında, o zaman “Psidia” denilen bu bölgeye gelerek, yerleşmeye başlarlar.
İlk yerleşim yerleri ise: Şekerpınarı-Hamam bendi mevkii olmuştur. Çoğunluğu: Kınalı Aşiretinden olan Türkmenler: en az 2000 çadırdan oluşan bir toplulukla, yerleşim yerleri kurmaya başlarlar.
Antalya ve Denizli’nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra, akın akın gelen aşiret ve oymaklar: bilhassa: Kayı, Avşar, Bayındır, Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı: 200 bin çadıra ulaşır. Bu Türkmen nüfusunun merkezi de “Burdur” olur.
16.yüzyıla kadar
Burdur’da, önemli olaylar olmamıştır. 1522 yılında, Burdur Tirkemiş İlçesi: merkezi durumdadır. Bu dönemde şehir eskiye nazaran daha da gelişir. 16. yüzyıl sonuna doğru, şehir biraz daha büyür. Ekonomi canlanır.
Osmanlı Devleti: 1914 yılında, I. Dünya Savaşına katılınca, bütün yurtta seferberlik ilan edilir. Ancak, aynı yıl içinde, Burdur’da, büyük bir deprem olur ve yaklaşık 4000 kişi ölür ve şehrin önemli dini yapıları, bu deprem sonucunda tamamen yıkılır.
Her iki felaket birleşir ve Burdurlular, birkaç yıl, bu kötü şartlar altında yaşamışlardır. Kurtuluş mücadelesinde: Burdurlu Kuva-i Milliyecilerin ve Demirci Mehmet Efe’nin: Yunanlılara karşı, Nazille cephesindeki çarpışmalarda, büyük yararlılıkları görülür.
Nazilli cephesinde, 400’e yakın Burdurlu gönüllü hayatını kaybetmiştir. 1920’de toplanan, Büyük Millet Meclisi’ne, Burdur’dan ünlü kişiler katılmıştır. Bu milletvekillerinin en ünlüsü ise: İstiklal Marşı’nın yazarı: Şair Mehmet Akif Ersoy’dur.
Şehir: 1923 yılında, İl olarak yerini alır.
BURDUR İSMİNİN KÖKENİ
Burdur şehrini: Türkmen boylarından, Kınalı Oymağı mensupları kurmuştur. Bunlar: bu bölgede, konaklama yeri ararken: burayı görürler ve bölgenin güzelliği karşısında “Cennet buradadır” derler. “Burada Dur” sözü; zamanla, hece düşmesine uğrar ve Burdura dönüşür.
GENEL
Akdeniz bölgesinin iç kısımlarında, Göller yöresi adı verilen bölgede bulunmaktadır.
İklim: kışları soğuk ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer.
İlde, çok sayıda göl ve orta boy akarsu bulunmaktadır.
Türkiye’nin önemli göllerinden biri olan Burdur Gölü, her türlü su sporları için elverişlidir. İlin diğer önemli gölü: Salda Gölüdür.
İl arazisinin: % 60’ı dağlık ve geri kalan bölgeler ise: yayla, ova ve engebelidir. Topraklar: genel olarak, killi ve kireçli bir yapıya sahiptir. İlin genel yüksekliği: ortalama, 1000 metredir.
Nüfus yapısı incelendiğinde: İl’in nüfus yoğunluğunun, her zaman ülke standartlarının altında kaldığı görülür. Çevre illere göçler sonucunda, nüfus artış hızı, önemli oranda azalmaktadır.
MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ
2006 yılında yayınlanan kanunla kurulmuştur. Üniversite bünyesinde: Burdur Eğitim Fakültesi, Burdur Sağlık Yüksekokulu, Burdur Meslek Yüksekokulu, Bucak Hikmet Tolunay Meslek Yüksekokulu, Gölhisar Meslek Yüksekokulu, Bucak Emin Gülmez Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Ağlasun Meslek Yüksekokulu, Burdur Veteriner Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü var.
Evet, Üniversite: bugün lisansüstü düzeyde eğitim veren 3 Enstitü, lisans düzeyinde eğitim veren 3 Fakülte ve 2 Yüksekokul, ön lisans düzeyinde eğitim veren 6 Meslek Yüksekokulu, 6 Araştırma Merkezi, Rektörlüğe bağlı: 6 birim var.
Öğrenci sayısı: 14.500 ve görevli sayısı ise: 803. Bu rakamlar ile, yeni kurulan Üniversiteler arasında, önemli bir yere gelmiştir.
NE YENİR
İl merkezinde, yukarı Pazar semtinde üretilen Ceviz ezmesini mutlaka tatmanızı önereceğim. Ezmenin tadı, uzun süre damağınızdan gitmeyecek güzellikte. İrmik ve dövülmüş cevizden yapılıyor.
Bunun dışında: “Burdur şiş” bir kebap olarak tercih edebilirsiniz. Burdur’un her tarafında bunu görebilirsiniz. Et, tuz ve karabiberden başka bir şey katılmayan kıyma: ufak şişlere geçirildikten sonra, pişirilip pide arasında servis yapılıyor. 1 porsiyonu 15 TL civarındadır.
NE SATIN ALINIR
Bakırcılar çarşısından, işlenerek süslenmiş bakır hediyelik eşyalardan satın alabilirsiniz. Ayrıca: Burdur Alacası denilen ve tamamen el tezgahlarında dokunan kumaşlar, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için iyi bir hediyelik olarak düşünülebilir.
Bunun dışında: özellikle tarım arazisi az olan ve şehirde oturanların rağbet ettiği başlıca geçim kaynağı: halıcılıktır. Belli günlerde, halı pazarı kurulur. Halılar: bu pazarda, üretici ile tüketicinin karşılıklı buluşması şeklinde: satışa sunulur. Ancak: makine halıcılığının getirdiği ucuz işçilik: el halıcılığına darbe vurmuştur.
Yine de: Burdur’un, Antalya’ya yakın olan bölgelerinde (özellikle. Kocaaliler) turistlere yönelik, kök boyalarının kullanıldığı, küçük ebatta halılar dokunuyor.
Bunun dışında: Burdur bölgesinden, bu tür bir hediyelik almak isterseniz: geleneksel Türk motifleri taşıyan kilimlerin yanı sıra: heybe, Tuz Torbası, Kur’an Çantası, Seccade, Sofa Altı ve Divan Yastığı satın alabilirsiniz. Burdur’da dokunan kilimlerin içinde, en ünlüsü: Yeşilova kilimleridir.
GEZİLECEK YERLER
ULU CAMİ
Şehir merkezindedir. Pazar mahallesinde, bir tepe üzerinde. 1294 yılında, Felekküddin Dündar Bey tarafından yaptırıldığı biliniyor. Tamamen harap olan cami: 1747 yılında, Çelik Mehmet Paşa tarafından, yeniden yaptırılmıştır.
Cami daha sonra: 1914 yılındaki büyük depremde yıkılmış ve 1919-1922 yılları arasında, halkın yardımları ile, ahşap-karkas olarak yeniden yaptırılmıştır. Mülkiyeti: Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir.
Yapı: kesme, blok taşlardan yapılmıştır. Ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır. Kuzey, doğu ve batısında, üç girişi var. Mihrap ve minberi: mermerden yapılmıştır. Kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde, iki minaresi bulunuyor. Bunlar: silindire yakın, çokgen gövdelidir.
SAAT KULESİ
İl merkezinde, Pazar mahallesindedir. 1936 yılında yapılmıştır. Ulu caminin: 10 metre kuzeyindedir. Yapı: kesme taşlardan yapılmıştır. Kare planlıdır. Yükseklik: 30 metredir. Tepe noktasına: merdivenle çıkılır.
Yapının: dördüncü katına: her biri şehrin, dört yanına bakan, dört büyük saat var. Saatlerin üzerinde ise; dört pencereli ve piramidal çatısı olan bir oda bulunuyor. En altında: dükkan olarak kullanılan bir yer var.
BURDUR MÜZESİ
İl merkezinde, Özgür Mahallesindedir. Yani, müzeye ulaşım kolaydır.
Müzeye giriş ücretlidir. Kapıda fiyatları belirten tabelada “Müze kartı geçmez” yazmasına rağmen, ben “Müze kart” ile girdim.
Burdur Müzesi: günümüzde, 58.000 üzerindeki eser sayısı ile, ülkemizin ilk 10 müzesi arasında bulunmaktadır. Yapı: özellikle 2001 yılında, çevresinde bulunan yerlerin kamulaştırılması ile genişletilmiş ve modern müzecilik anlayışı egemen bir sergileme yöntemi geliştirilmiştir.
Ancak elbette son ziyaret ettiğimde müzede eksik bulduğum hususlar var. Özellikle: hemen girişte, müzede bulunması gereken yöreye ait “broşürler” yoktu, sadece birkaç kartpostal bulunuyor ki, özellikle broşür bulundurulması gereklidir.
Ayrıca: müze içinde gezi rotasını belirleyen yerde bulunması gereken “oklar” yoktur. Müze ziyaretçilerinin müze hakkında yazı yazmaları için bir defter konulmalıdır. Bunların dışında, müze güzel, tuvaletleri temiz, görevliler ilgili.
Bunları söyledikten sonra, müzenin bölümlerinden söz etmek istiyorum.
Müzede: gezip görebileceğiniz, 3 bölüm var.
Bahçe Bölümü
Burada açık teşhir yapılmaktadır. Bahçede: Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait: heykeller, steller, çeşitli mimari unsurlar, lahit ve lahit kapakları, yazıt parçaları, yüksek kabartmalar sergileniyor. Yani, aslen bahçe bölümü pek ilginç değil, zaten müzeyi ısrarla ziyaret etmek istememin sebebi, müzede bulunan “Sagalassos” antik kenti kazılarından çıkarılan eserler.
Müze binasından içeriye girince
Hemen sol yanda “Heykel Salonu” bulunuyor. Bu salonda: özellikle, Sagalassos antik kentinde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan heykeller sergileniyor. Sanat değerleri yüksek olan bu heykeller: Büyük ve Küçük Athena, Hygieia, Leto, Apollon, Nemesis, Dionysos, Aphrodite ve giyimli kadın heykeli.
Ayrıca: girişte, yine Sagalassos antik kenti kazılarında çıkarılan, günlük kullanım eşyaları sergileniyor.
Burada tam ortada, giriş kapısının hemen karşısında “Dans eden kızlar” firizi bulunuyor, bunlara zaman ayırın, bu güzellikleri mutlaka görün, özellikle firizde, taşa işlenen kızların yüz ifadelerini izleyin.
Küçük Eserler Salonu
Müzenin ikinci katındadır. Burada: çeşitli dönemlere ait: pişmiş toprak, boyalı ve boyasız kaplar, Ana Tanrıça Figürleri, taş ve bronz balta ve diğer aletler, süs eşyaları, makyaj malzemeleri, riton kaplar, damga ve silindir mühür, kandil ve kalıpları, madeni tanrı ve diğer tasvirli figürler, bronz atlet heykeli ve sikkeler sergileniyor.
Eğer müzeyi gezmek için zamanınız az ise, özellikle ve doğruca Sagalassos antik kentinden çıkarılan buluntuların bulunduğu birinci katı gezin ve zamanınız yoksa ikinci kata çıkmadan da müzeden ayrılabilirsiniz.
TAŞ ODA ETNOGRAFYA MÜZESİ
İl merkezinde, Pazar mahallesinde. 17.yüzyıl, Osmanlı sivil mimarlık örneklerinden biridir. Adını: kesme taştan yapılmış, baş odadan almıştır. Yapılış tarihi ve yaptıran hakkında, net bilgiler yok.
Yapı: bir bahçe içinde, iki katlıdır. Alt katı: kesme taştan, üst katı kerpiçten yapılmıştır. Yapıda: ahşap malzeme ye çokça yer verilmiştir. İkinci kattaki bütün kapılar, sofaya açılır. Sofa çıkışında: sağda, başoda var.
Baş oda: çok iyi korunmuştur. Girişinde yüklük ve dolaplar, davlumbazlı ocak bulunuyor. Mankenler ile, yapı içinde, eski dönem yaşam biçimi canlandırılmış.
BAKİR BEY KONAĞI
İl merkezinde, Değirmenler Mahallesindedir. 17.yüzyıl, sivil Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir. 1988 yılında, Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Koca Oda, adı ile de bilinir. Bilinen en eski tapu kaydı: 1830 yılına ve Reşit Bey üzerinedir.
Konak: iki katlı bir yapıdır. Alt katta: ahır, ambar gibi odalar var. Üst kata, taş merdivenle çıkılıyor. Üst katın: bahçeye ve ara sokağa bakan, geniş bir eyvanı var. Eyvanın tavanı çıtalarla süslüdür.
Eyvanın doğu kısmında: selamlık yani Baş oda bulunuyor. Konağın en göz alıcı odası: bu odadır. Başoda: kapısından başlayarak, pencere, vitray pencereleri, dolap kapakları ve üstündeki nişleri, davlumbaz, pencere üzerinde dolaşan pervazlar, yüklük kapakları, dört tarafı çeviren koltuk silmeleri, tavan ve tavan göbekleri altın ve gümüş varakla ve kalem işi boyalarla süslenmiş. Bu süslemeler, ender rastlanan güzellikten.
ÇELİK BAŞ KONAĞI
İl merkezinde, Değirmenler mahallesindedir. Erken Cumhuriyet dönemine ait bir yapıdır. 2 katlıdır. Alt kat: taş ve üst kat ise: ahşap-kagir. İkinci kat: cumbalıdır. Girişte: genişçe bir sofa bulunuyor. Odaların hepsi, bu sofaya açılıyor. Birinci katta: 5 ve ikinci katta ise, 6 oda var.
Bina: çok sayıda pencere ile ışıklandırılmıştır. Konağın birinci katı: Sergi Salonu ve ikinci katı ise, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılmaktadır.
İNSUYU MAĞARASI
Mağara Burdur-Antalya kara yolunun 13 km dedir. Ana yoldan 900 metre sapılarak ulaşılır. Yani ulaşım kolaydır.
Buralardan geçerek, Antalya istikametine giderken, yolun hemen yanındaki İnsuyu mağarası gerek yoğun trafikte dinlenmeniz ve gerekse değişik bir ortam görmeniz açısından oldukça uygundur.
Mağaranın önünde büyük bir boş alan var, ortadaki ağacın gölgesinde oturup, Burdur Öğretmenevi tarafından işletilen kapalı ve açık alan restoranında mutlaka bir şeyler içip bir şeyler yiyebilirsiniz.
Özellikle, bu restoranda çalışan garsonlar muhteşem ilgili, kalabalık olmasına rağmen sizlere hizmet için oldukça yoğun çalışıyorlar, servis geciktiği için, bize bir paket yöreye has cevizli helva ikram ettiler.
Yani oldukça kibar ve düşünceliler, buraya uğrayın ve oldukça uygun fiyatla yemek yiyebilirsiniz, benim önerim “Burdur şiş yemeniz”
Evet, gelelim İnsuyu mağarasına.
Burası: 1965 yılında turizme yani ziyarete açılmıştır ve bu özelliğiyle ülkemizde turizme açılan ilk mağaradır. Mağara, 2000 yılında restore ettirilmiş, ışık sistemi ile çevresi yeniden düzenlenmiş, ses ve müzik düzeni ilave edilmiştir. (Bu arada: müzik düzeni ilave edilmiş ama mağaranın mistik ortamında gezerken, müzik sisteminden oyun havaları çalması çok saçma, bu konuda dikkat edilmesi rica olunur.)
Mağara, deniz seviyesinden 1200 metre yüksekliktedir. Mağaranın oluşumu binlerce yıl öncesine dayanır. Jeolojik olarak kalkerlerden meydana gelmiş, bu kalkerler suyla birleşerek sarkıtlar, dikitler ve dehlizler oluşmuştur. (Mağaranın içinin oldukça karanlık olması nedeniyle bu varlığı söylenen sarkıt ve dikitleri görmek oldukça zor.)
1 metrelik sütunun 10.000 ile 15.000 yılda oluştuğu tahmin edilmektedir. Mağarada ilk bilimsel çalışmalara Prof. Dr Temuçin Aygen tarafından 1952 yılında başlanmıştır. 1956 yılında Burdur İl Özel İdaresinin öncülüğünde İnsuyu Turistik Tesisler birliği kurularak, çalışmalar birlik bünyesinde sürdürülmüş ve mağara 1965 yılında turizme açılmıştır.
Mağara içinde, irili ufaklı 9 göl bulunmaktadır.
(Bu bilgi, resmi bilgi ama mağaraya girerseniz, hiçbir göl göremeyeceksiniz.) Bu bulunduğu söylenen ama aslında olmayan göller arasında, bir zamanlar, kesintisiz bir bağlantı ve belirgin bir akış varmış.
Ancak: Burdur merkezinin su ihtiyacı ve civardaki tarım arazilerinin sulanması nedeniyle, yer altı sularının sürekli pompalanması sonucu, mağara içindeki göller yok olmuş.
Bunun sonucunda, mağaranın doğal yapısı bozulmuş ve bozulmaya devam ediyor.
Şu anda gezilebilen yerin en uç noktasında bulunan “Koca Göl” ün suyunun, 2 metreye yakın alçalması sonucu, mağaranın ikinci bölümüne bağlanan galerisinin açığa çıktığı söyleniyor, ama elbette ziyaretçiler bunu göremiyor, sadece karanlık, loş bir sarı ışık, göl veya göller yok.
Yine, mağara içinde akan derinin suyunun şeker ve mide hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor, bu suyun karbonatlı maden suyu olduğu iddia ediliyor ama siz mağaraya girdiğinizde böyle bir dere olmadığını göreceksiniz.
Gezilebilen galerilerin uzunluğu yaklaşık 330 metredir.
Tüm bunları söyledikten sonra: yine de bir değişiklik yaşamak, değişik bir hava teneffüs etmek isterseniz, buyurun İnsuyu mağarasını birlikte gezelim.
Mağaranın kapısında bilet gişesinden 8 TL. karşılığında jeton satın alıyorsunuz, mağara Burdur Valiliği tarafından işletildiği için müze kart geçerli değildir.
Bu arada, hemen kapının yanında bulunan sarı başlıkları mutlaka alın, çünkü mağaranın içinde, özellikle karanlık olması nedeniyle kafanızı taşlara çarpma olasılığı yüksek.
Evet, mağaraya giriyorsunuz ve içeride muhteşem güzel bir hava ile karşılaşacaksınız, hatta sıcak bir yaz gününde, içeride ki havanın ziyaretçileri üşütmesi de mümkün oluyor.
Sonra kısa bir süre yürüdükten sonra, yol sağ ve sola ikiye ayrılıyor. Sol yandan devam edebilirsiniz, çünkü bu yönde “Büyük göl” diye bir tabela var.
Yaklaşık 15-20 dakika gittikten sonra, yolun sonuna ulaşıyorsunuz, ama göl yok, yani o karanlıkta boşuna göl aramayın.
Bu arada: gezi yolunda hem gidiş-hem dönüş birlikte olduğundan, bazı yerlerde oldukça zorlanacaksınız.
Öte yandan, yerlerin ıslak olması da sıkıntılı, ayağınızda mutlaka kaymayacak bir tür ayakkabı olması şart, karanlık, loş bir sarı ışık var, önünüze dikkatli bakmak zorundasınız, çünkü bazı yerlerde merdivenler var, yani mağaranın gezilmesi oldukça sıkıntılı, bu yazdıklarımı düşünerek mağarayı gezmeyi veya gezmemeyi düşünebilirsiniz.
BURDUR GÖLÜ
Şehir merkezine 4 km. uzaklıktadır. Antalya karayolunda ilerlerken, hemen sağ yanınızda kalıyor ve uzaktan görebiliyorsunuz. Tektonik bir göldür. Gölün batı kesimi boyunca fay hattı uzanıyor ve bu yüzden kıyı kesimi çizgisi çok dar. Bu dar bölgede, göl birden derinleşiyor.
Suyu oldukça tuzlu. Ülkemizin en derin göllerinden biri. Derinlik: bazı yerlerde, 100 metreyi buluyor. Aynı zamanda, giderek kuruyan ve kirlenen göllerimizden biri.
Gölü besleyen dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllarda bölgede yaşanan aşırı kuraklık; gölün su seviyesinin düşmesine neden oluyor.
Kapalı bir havuz şeklinde olan gölün: akıntısı yok.
Besin maddeleri yönünden de, hayli zengin olan Burdur Gölünün 100 e yakın kuş türünü ve 300 bine yakın su kuşunu barındırdığı tahmin ediliyor.
Bu nedenle; gölün çevresindeki kuş gözlemi için, park ve küçük gözlemevleri yapılmış.
Dünyada nesli tükenmekte olan “Dik kuyruk” ördeklerine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü, uluslar arası öneme sahip, sulak bir alandır. Burada: 85 tür kuş yaşıyor.
SALDA GÖLÜ
Salda gölü, tam bir doğa cenneti, Salda gölü hakkındaki ayrıntılı yazımı, yine bu sitede “Salda gölü” yazdırarak bulabilirsiniz.
Salda gölü hakkındaki ayrıntılı gezi yazım için Burdur Salda gölü
DÜĞER (TYMBRİANASSUS) ANTİK KENTİ
İl sınırları içinde: merkeze bağlı Düğer köyünde, bilinen en eski yerleşim yeridir. Frig kültürü özelliklerini göstermektedir. Yarışlı Gölünün, doğu kıyısındaki yarımada üzerinde bulunmaktadır.
Bu kentin, muhtemel kuruluş tarihinin, MÖ.6.yüzyıla kadar indiği düşünülmektedir. Burada: resmi arkeolojik kazılar yapılmamıştır.
Ancak, kaçak kazılarda bulunan ve yakalanan eserler: Burdur Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Bulunan eserler arasında: tapınak olduğu sanılan birkaç yapının pişmiş topraktan kaplama levhaları var.
Bu levhalar: yapıyı, doğanın yıpratmasından ve yangından koruması için yapılmış. Levhaların üzerinde bulunan: Grifon başlı hayvan figürleri de, dinsel inançlara göre yapıyı kötü ruhlardan korumakta imiş.
Dönemin süsleme motifi olarak kullanılan objesi ise: dört yapraklı yonca.