Kütahya Gediz

Kütahya Gediz

Gediz denilince ilk akla gelenler, 1900’lü yılların başında önce yangın ve 1970 yılında deprem ile büyük hasar gören ve yok olan bir yerleşim yeri. Evet, bunların diğer anlamı ise, ölüm ve hüzün. Özellikle son depremin ardından, yerleşim yeri terk edilir ve günümüzdeki “Yeni Gediz” kurulur, ancak ev kiralarının düşük olması nedeniyle, Eski Gediz de onarılarak günümüzde yaşanılır hale getirilir.

Yani: bölgede, iki Gediz yerleşimi bulunuyor. Gediz denildiğinde diğer akla gelenler, tarhana çorbası ve yörenin yeraltı özelliklerine uygun ortaya çıkan Termal kaplıca tesisleridir ki, bunlar yüzyıllardır yörede etkinlik sürdürmektedirler.

Gediz yöresine yolunuz düşerse: Eski Gediz bölgesinde, tarihi hissederek gezin, termal kaplıca tesislerine mutlaka zaman ayırın ve gidin, bu arada, tarhana çorbasının tadına bakmayı unutmayın.

ULAŞIM

Kütahya-Uşak-İzmir kara yolu güzergahı buradan geçmektedir. Gediz, bağlı bulunduğu Kütahya il merkezine, 98 km. uzaklıktadır. Gediz-Uşak arasındaki uzaklık: 57 km.

Kütahya Gediz

TARİH

Gediz, yöredeki en eski yerleşim yerlerinden birisidir. MÖ.1800-1200 yıllarında, burada yerleşim bulunduğu anlaşılmıştır. Höyüklerde yapılan yüzey araştırmaları, bu durumu kanıtlamaktadır.
Burada: Roma dönemde “Kadohnon” yani “Kadı” isimli ve kendi adına sikke basan bir şehir bulunuyormuş.

Yöre insanı, tarihi süreç içinde, özellikle: Çavdarhisar yöresindeki “Aızanoi” antik kendi insanlarıyla, ticari ve ekonomik bağlılıklar kurmuşlardır. Atina Olimpiyat oyunlarının küçük bir benzerinin, bu bölgede yapıldığı ve bunların yörede basılan sikkeler üzerinde “Sebatsa Omobomia” oyunları olarak resmedildiği görülmektedir.

Takip eden tarihi süreçte, Murat dağının eteklerinde bulunması nedeniyle, yöreye “Dindamos” isminin verildiği görülür. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan yerleşim: takip eden tarihi süreçte, Selçuklu ve Osmanlıların egemenliğine girmiştir.
1911 yılında, burada büyük bir yangın görülür. 1920 yılına gelindiğinde ise, bu kez, Yunan işgali görülür.

Abide olarak bilinen “Kocahan” bölgesinde, yapılan mücadelelerde, Yunanlılar büyük yenilgiye uğratılmışlardır. Daha sonra, bu çatışmalarda şehit düşen askerlerimiz için, burada bir anıt dikilmiş ve Kocahan ismi “Abide” olarak değiştirilmiştir.

Evet, Gediz ve tarihi denildiğinde, aslında pek fazla gerilere gitmeye gerek kalmıyor, çünkü yörenin tarihi geçmişindeki en büyük sarsıntı-olay, yakın zaman önce olan depremdir. 1970 yılındaki deprem sonucu, yöredeki evlerin büyük çoğunluğu yıkılmıştır.

Ardından gelen yeniden yapılaşmada ise, bu kez, yüksek konutlar yerine, bahçeli evlerin ağırlıkla yapıldığı görülür. Deprem sonucu, devlet tarafından, ülke dışına çalışmak üzere gönderilen Gedizlilerin büyük bölümü: daha sonraki dönemlerde kazançlarını birleştirerek, Gediz ilçesinde küçük ölçekli sanayi tesisleri kurarak, yörenin gelişimine büyük katkı sağlamışlardır.

GENEL

Yörenin denizden yüksekliği: 735 metredir. Yörenin en yüksek yeri ise, Murat dağıdır. Gediz nehri ve Porsuk çayı, bu dağın eteklerinden doğarlar. Murat dağı ile özdeşen Gediz, dağın geçit verdiği yer yerde bulunması nedeniyle, yüzyıllardır stratejik önemini korumuştur.

Yörenin iklimi: Ege ve İç Anadolu bölgeleri iklimleri arasında bir geçiş noktasındadır ve her ikisinin özelliklerini taşımaktadır.

GEDİZ TARHANASI

Gediz Belediyesi, ilçenin en önemli ürünü olan “tarhana” yı ülke genelinde tanıtmak ve markalandırmak için, “Geleneksel Gediz Tarhanası Festivali” düzenlemektedir. Festival sonucu yeterli tanıtım sağlanan tarhana, günümüzde, yılda 200 ton üretilmesine rağmen, talebi karşılayamamaktadır.

Evet, bu özel festival, her yıl Ağustos ayının ilk haftasında düzenlenir. Festivalde, tarhana ve yöresel lezzet olan sırık kebabı, konuklara tanıtılır ve konserler ile çeşitli eğlenceler düzenlenir.

EVLİYA ÇELEBİ’NİN GEDİZ HAKKINDA YAZDIKLARI

Gediz Murat dağı eteğinde bir ilçedir. Suyundan içen, vücudundaki bütün zararlı maddelerden kurtulur, yüzüne renk gelir ve suyuna girilip bir süre kalındığında, hararetten eser kalmaz. Günümüzdeki kaplıcaların, yıllar öncesine dayalı şifa özelliği burada ortaya konulmaktadır. Buradan yaylaya çıkıp, alabalık zevki ettik.

GAZANFER AĞA

Gediz yöresinde, bu şahsın ismini sık duyacaksınız. Çünkü: yöreye yaptırdığı anıtlarla ünlenen hayırsever biridir. II. Selim döneminde, Sarayda, Has odaya alınarak yetiştirilen bu Macar devşirmesi: Gediz yöresinde: 1587 yılında bir hamam, 1590 yılında bir cami yaptırmıştır. Cami için, 95 dükkan yaptırarak gelirlerini camiye vakfetmiştir. Ayrıca: Şaphane dağından, ilçe merkezine su getirtmiştir.

GEDİZ KÖMÜRÜ

Gediz denilince, kömürden söz etmemek olmaz. Çünkü: 1924 yılında bulanan, Göynük köyü çevresindeki kömür madeni, 1955 yılından itibaren yoğun olarak çıkarılmaya başlanır. 1980’li yıllarda, kömür ocaklarında, yaklaşık 2500 işçinin ve 700 taşıma kamyonunun çalıştığı görülür.

Ancak, büyük kentlerdeki hava kirliliği ve doğal gaz nedeniyle, linyit kömürü kullanımının azalması sonucu, 6 milyon tonluk rezerve sahip bu kömür ocaklarındaki üretim büyük oranda düşmüştür.

Günümüzde, burada, 800 civarında işçi çalışmakta, iki özel şirket tarafından işletilen kömür ocaklarında üretilen kömür: toprak ve kireç sanayi tesislerine pazarlanmaktadır.

GEDİZ MESLEK YÜKSEKOKULU

1993 tarihinde, Kütahya Dumlupınar Üniversitesine bağlı olarak kurulmuştur. Moda-Konfeksiyon ve Hazır giyim programı uygulanmaktadır.

Sümerbank’tan alınan, 418 dönümlük kampüs alanında faaliyetlerini sürdürmektedir. Burada, yaklaşık 1700 civarında öğrenci eğitim görmekte olup, okulun imkanları gayet elverişlidir.

NE SATIN ALINIR

İlçe merkezine bağlı Saruhanlar köyünde, geçmişi çok eski dönemlere dayanan bir el sanatı yapılıyor. Bu: tahta kaşık yapımıdır. Kaşığın ham maddesi: kayıncık yani gürgen ağacıdır. Bu kaşıklar, gerek yemek yapımında ve gerekse yöresel oyunlarda kullanılıyor. Siz de, arzunuza göre, bu tahta kaşıklardan satın alabilirsiniz.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Gediz yöresine yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: Gediz güveci ve Gediz tarhanası önerebilirim. Ayrıca, sırık kebabı da denenebilir. Bu yemek türü, güveçte olduğu gibi, erkeç yada oğlak etinden yapılıyor. Keçi, sırığa birkaç çivi yardımı ile takılıyor ve gerekli işlemler yapıldıktan sonra, kor halindeki ateşte pişiriliyor.

KONAKLAMA

Gediz Öğretmenevi Saygılar Mah.215.Sokak.No.17 274-4126641

GEZİLECEK YERLER

ESKİGEDİZ BELDESİ

Burada: tarihi hamam, su kemeri ve köprü görülmektedir. 1918 yılında yanan ve 1970 yılında depremde büyük hasar gören yerleşim yeri, depremin ardından terk edilmiştir. Ancak, yine de buraya yerleşenlerin gayretleriyle, çok geçmeden yöre, yeniden yaşanır hale getirilir ve 1988 yılında belde statüsüne kavuşur. 1992 yılında ise, Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınır. 2008 yılında ise, Avrupa Tarihi Kentler Birliğine kabul edilir.

Evet, Eskigediz yöresi, günümüzde sahip olduğu arkeolojik ve doğal Sit alanlarıyla, müze kent görünümündedir.

Burada: 1970 yılındaki depremde ölen: 1086 kişinin anısına, Kaya Mahallesindeki park içinde; depremde ölenlerin isimlerinin yazılı bulunduğu bir panosu da bulunan bir anıt; 2007 yılında dikilmiştir. Bu mahalledeki evlerin şöyle bir anısı bulunmaktadır. Deprem sonrasında çıkan yangında, bu evlerle birlikte, çok sayıda depremzede, yanarak ölmüştür.

GAZANFERAĞA KÜLLİYESİ

Gazanferağa Camisi

Gazanfer ağa tarafından, 1590 yılında, mimar Süleyman Çavuş’a yaptırılmıştır. Büyük bir kubbe ile örtülü caminin yapımında, Antik Kadys bölgesinden getirilen sütunların kullanıldığı görülmektedir.

Yapı: 1970 yılındaki depremde yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, aslına sadık kalınarak, 1994 yılında yeniden yapılmıştır.

Gazanferağa Hamamı

Gazanferağa tarafından, 1587 yılında yaptırılmıştır. Kadınlar ve erkekler için, iki ayrı bölüm bulunmaktadır. Yapının mermerleri: Antik Kadys şehrinden ve suyu ise, Kayacık bölgesinden getirilmiştir.

Yapı: cami gibi, 1970 yılındaki depremde ağır hasar görmüş ve ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek, yeniden hizmete açılmıştır.

SU KEMERLERİ

Gediz kayasının tam ortasındaki boğaz üzerinde görülen bu su kemerleri, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kemerlerin yapımında, moloz taş ve kesme taş kullanılmıştır. Evet, bu 3 gözlü su kemeri, Gediz ilçesinin en önemli tarihi anıtlarından birisidir.

Kütahya Gediz Murat Dağı Termal Turizm Merkezi

MURATDAĞI TERMAL TURİZM MERKEZİ

Antik dönemde: “Dindymon” yani “Ana tanrıça Kybele kutsal mekanı” anlamına gelen ismiyle anılan dağ: 1313 yılından itibaren, yöreyi ele geçiren Türkmen komutan Murat Gazinin ismiyle anılmaya başlamıştır.

Murat dağı: 2311 metre yükseklikte, Gediz, Porsuk ve Banaz çaylarının kaynaklarını barındırmaktadır. Ayrıca: 100 familyaya ait, 850 çeşit bitki yetişmekte ve bu çeşitliliği nedeniyle, bilim dünyasının ilgi merkezi olmaktadır. Özellikle: kardelen, orkide ve ağlayan gelin olarak da isimlendirilen ters lale ilgi çekmektedir.

Evet, bu doğal güzellik alanı: 1987 yılında, Termal Turizm Merkezi olarak, Bakanlar kurulu tarafından seçilmiştir. 2003 yılında ise, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından “önemli bir bitki ve kuş alanı” olarak ilan edilmiştir.

Merkez: dağın, orman örtüsü ile kaplı, 1450 metre yükseklikteki bölümündedir. Gediz ilçe merkezine olan uzaklık: 30 km. dir.

Kaplıca bölgesinde bulunan, tarihi nitelikli 2 hamam yapısının, Germiyanoğulları Beyliği döneminde yapıldığı bilinmektedir. Bu yapılar: Kocahamam ve Hacıdana olarak isimlendirilmektedir. Ünlü gezgin Evliya Çelebi, yazıtlarında buradan övgü ile söz etmiştir.

Bunlarda kullanılan termal su kaynağı: dağın batı yamaçlarından çıkarak buraya aktarılmaktadır. Suyun sıcaklığı: 38-44 dereceler arasındadır. Yararlı geldiği düşünülen rahatsızlıklar ise şunlardır: deri hastalıkları, kadın hastalıkları, sinir ve kas rahatsızlıkları.

Burayı ziyaret etmek isterseniz: konaklama tesisleri var ve yeterli sayıdadır. Bu konaklama tesislerinin başlıcaları: 34 pansiyon (170 toplam yatak kapasiteli) ve Orman İşletme Müdürlüğü Misafirhanesi ve Kızılay Gençlik Kampıdır.

Kaplıca idaresine ulaşmak isterseniz: 274-4127496 numaralı telefonu arayabilirsiniz. Buraya gitmek isterseniz: yanınızda mutlaka kalın giysiler (geceleri serin oluyor) ve rahat ayakkabılar ile fotoğraf makinenizi almalısınız.

Kütahya Gediz Ilıcasu Termal Turizm Merkezi

ILICASU TERMAL TURİZM MERKEZİ

Burası, Bakanlar Kurulu tarafından, 1987 tarihinde, Termal Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir.
Kaplıca: Ilıca ırmağının aktığı vadisin güneyinde doğan sıcak su kaynakları çevresindedir. Gediz ilçe merkezine, 13 km. uzaklıkta, Simav yolu üzerindedir.

Tesislerin bulunduğu yer, denizden 750 metre yüksekliktedir. Su: 40 ile 85 derece arasında sıcaklıktadır ve suyun iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar şunlardır: eklem ve kas hastalıkları, kadın hastalıkları, sinir hastalıkları, romatizma, deri hastalıkları, böbrek ve idrar yolu, sindirim sistemi rahatsızlıkları.

Burada konaklamak isterseniz, gerekli konaklama tesislerinin (2 yıldızlı otel var) bulunduğunu görebilirsiniz. Ayrıca: çağdaş anlayışa uygun tesisler, aquapark gibi eğlence mekanları da bulunmaktadır.

Özellikle: aquapark bölümü, açılır-kapanır özelliği nedeniyle yaz-kış aylarında da kullanılabilmektedir ve bölgenin en büyük eğlence tesisidir. Evet, bu güzellikleri yaşamak isterseniz: 274-4315200.

ABİDE KÖYÜ-ŞEHİTLER ANITI

Burada, Abide şehitliği bulunmaktadır. Çünkü: Dumlupınar bozgununa uğrayıp, İzmir tarafına kaçmaya başlayan bir Yunan askeri birliğiyle, bunları takip eden Türk süvari birliği arasında, Aksaklar köyü yakınlarında, 31 Ağustos 1922 günü meydana gelen çatışmalarda, 4 askerimiz şehit düşmüş ve bunların anısına bu anıt yapılmıştır.

Kütahya Gediz Aızonai

AIZONAİ

Ben, bölgenin en önemli ve günümüze kadar sağlam olarak ayakta gelebilmiş bu muhteşem antik şehrini: Çavdarhisar başlığı altında ayrıntılı olarak anlattım ki, siz oraya ulaşırsanız, şehir hakkında güzel bir gezi yazısı okuyabilirsiniz.

Ancak: bu muhteşem antik şehir, Gediz ilçe merkezine de sadece 30 km. uzaklıktadır. Yani, sizin yolunuz Gediz yöresine düşerse, mutlaka zaman ayırın ve bu muhteşem antik dönem şehrinin kalıntılarını görün.

Aızonai ayrıntılı tanıtımı ve gezi yazısına ulaşmak için.

Kütahya tanıtımı.

İzmir Dikili

İzmir Dikili

Gerek denizi, gerek mavi bayraklı plajları, gerek yeşil doğası ve gerekse jeotermal kaynakları, kaplıcaları ve gerekse tarihi değerleriyle öne çıkan, İzmir’e yakın bir gizli cennet. Özellikle: İzmirliler için, buradaki plajları mutlaka öneririm.

İzmir Dikili

ULAŞIM

Dikili-İzmir arası uzaklık: 118 km. Dikili-İstanbul arası uzaklık: 605 km. Dikili-Ankara arası uzaklık: 580 km. Dikili-Ayvacık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Altınova arasındaki uzaklık: 25 km. Dikili-Bergama arasındaki uzaklık: 24 km. Dikili-Kınık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Midilli arasındaki uzaklık ise: 18 mil.

TARİHİ

Tarihte, bu bölge: Mysia adı ile bilinmektedir. Bölgede: ilk yerleşimcilerin, Luwiler ile Helenlerin Leleg ve Peselag adını verdikleri kavimlerdir. Daha sonraki dönemde ise: Lidyalılar, Persler, Frigyalılar, Romalılar ve Bergamalılar, bölgede egemenlik kurmuşlardır.

Antik çağlarda ise, Dikili çevresinde, farklı uygarlıklara ait birçok kent kurulmuştur. Bu kentlerin en gelişmişi: bir dönem, Aristoteles’in de yaşadığı “Atameus” şehridir.

Ortaçağda ise: bölgede, Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılar görülür. 1850 yılından sonra ise, Kabakum ve Adalardan gelen Yunan halkı da, Dikili’ye yerleşmiş ve 1925 yılındaki mübadeleye kadar, bölgede yaşamışlardır.

Evet, Dikili’nin tarihini değerlendirirken, daha yakın dönemlere geldiğimizde, günümüzde: Beylik Zeytinliği olarak isimlendirilen bölgede, Bergama valisi Karaosmanoğlu, bir çiftlik kurduğu ve çevresine de zeytin ağaçları diktiği görülür.

Bu zeytin ağaçlarının dikildiği yere “Dikmelik” ismi verilir. Günümüzdeki, Dikili sözcüğünün buradan türediğine inanılmaktadır. Ancak, bu sözü edilen yer, günümüzdeki Dikili yerleşim yerinden uzakta bulunuyor. Yine de, Dikili sözcüğünün, zeytinlerin dikili olduğu veya dikili çiftlik denmesinden geldiği kesindir.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi: 1839 yılında, buraları iyi bilen ve ticaretle uğraşan, Sakız adalı bir Rum olan Aleko Pandazoplu, Dikili’de kurulu Karaosmanoğulları çiftliğini satın alır. Sakız, Midilli ve Limni adalarından getirdiği Rumları, bu çiftlik çevresine yerleştirir ve işlerinde çalıştırmaya başlar. Böylece: yöredeki Rum nüfusu yükselir.

Bölge: 1923 yılında, Belediyelik olmuştur. 1928 yılında ise, Bergama’dan ayrılarak, İzmir ilinin bir ilçesi olmuştur.

GENEL

Konum olarak: Ege denizi kıyısında ve Midilli Adasının karşısındadır. Yüz ölçümü: 541 km. karedir. Rakımı: 2 metre. Yörede: tipik Akdeniz-Ege iklimi hüküm sürer. Ege bölgesine özgü imbat rüzgarı: Dikili’de genellikle hissedilir.

Deniz kıyısında, 40 km. lik sahil şeridi vardır. Halkın, % 85’i tarımla uğraşır. Denize kıyısı olan köylerde ise, balıkçılık öne çıkmaktadır.

Dikili Limanı: 2000 yılında bitirilmiştir. 135 metre boyunda ve 8.5 metre genişliğindedir. Yükleme-boşaltma ve yolcu gemilerine hizmet verilmektedir.

Biraz sonra ayrıntılı olarak söz edeceğim gibi, bölgede jeotermal kaynakların bulunması ve bunlarla ısıtılabilme imkanı, Dikili’de, seracılığın ileri düzeyde gelişmesine neden olmuş. Avrupa’nın üçüncü ve Türkiye’nin en büyük seraları, Dikili’dedir.

Jeotermal kaynaklardan elde edilen termal su; sulama ve ısıtmada kullanılıyor. Buralarda üretilen tonlarca California Wonder çeşidi biber, domates ve salatalık ise, dünyaya dağıtılıyor.

Gün batımında, sahildeki çay bahçelerinden birinde, çayınızı yudumlarken, bir yandan da güneşin batışını izleyebilir ve gerçekten denizin tam üzerinde batan güneşin bu batış şölenine hayran kalabilirsiniz. Çünkü; güneş, Dikili’de bir başka batar.

İzmir Dikili Karatepe-Merdivenli Kilimleri

KARATEPE-MERDİVENLİ KİLİMLERİ

Bu kilimler; İlçe merkezine 14 km. uzaklıktaki, Merdivenli köyünde geçmiş dönemlerde uzun süre üretilmiş. Kök boya kullanılarak yapılan bu kilimleri, günümüzde dokuyan kalmamış.

Ama, sanırım geleneksel kültür mirası olarak günümüze kadar ulaşan bu kültürün, devamının sağlanması gerek. Yani; kamu yetkililerince, alınacak önlemler ile, Merdivenli kilimlerinin tanıtımı ve kilimlerin dokunmasının sağlanması için elverişli şartların yaratılmasının gerekliliğine inanıyorum.

İzmir Dikili Nebiler Ilıcası

DİKİLİ KAPLICALARI

NEBİLER ILICASI

Dikiliden, Ayvalık yönünde 12 km. gittikten sonra, sağa dönülerek, 4 km. daha gitmek gerekiyor. Ilıca, çınar ağaçlarının gölgesinde, kubbeli hamamı ve dinlenme kabinleriyle, oldukça sakin bir yer olarak öne çıkıyor. Hamam bölümünde, sıcaklık: 57 derece, açık kaynakta ise: 53 derecedir.

Suyunda: hidroasenat bulunan ılıca, ağrı dindirici, kısmi felç, böbrek taşı, kum, romatizma, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve damar tıkanıklıklarında, tedavi edici özelliği bulunmaktadır.

DOĞAL KOCA OBA ILICASI

Dikiliden çıkılıp, Bergama istikametinde, ana yola girilir girilmez, sola dönülerek, buraya ulaşmak mümkün. Ilıcanın su sıcaklığı: 45-50 derece civarındadır.

BADEMLİ DENİZ ILICASI

Bademli’den, Denizköy’e giderken, 3 km ilerledikten sonra, asfalt yoldan sağa dönüp, toprak yoldan denize inilir. Yaş-kış, burada hem denize, hem de ılıcaya girmek mümkün. Bademli ılıcasının kaynak sıcaklığı: 65 derece. Hidroasenat ve arsenik bulunan su: ağrı, sızı, romatizma, böbrek taşı ve cilt hastalıklarına iyi geliyor.

İzmir Dikili Çamurlu Ilıcası

ÇAMURLU ILICASI

İlçe merkezinden, Bergama yönünde, 4 km. ilerledikten sonra dönülen, toprak yoldan 2 km. daha ilerleyerek varılıyor. Çamurlu suyu ile ünlenmiştir. Jeotermal kaynakların, 3000 yıldır ürettiği çamur ile yapılan kür: termal tedavileri destekler.

Bunun yanında: çamur, içerdiği bitki hormonları sayesinde, kırışıklıkların giderilmesi ve selülit tedavisinde önerilmektedir. Suyun sıcaklığı: 47 derece. Kaynaktan çıkış sıcaklığı ise; 72 derece. İçinde: erimiş silisyum ve çeşitli mineraller bulunuyor. Ağrı, sızı, romatizma ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor.

DİKİLİ PLAJLARI

Dikili’nin 40 km. lik kumsalı ve mavi bayraklı plajları var. Mavi bayrak: Türkiye Çevre Eğitim Vakfının belirlediği standartları taşıyan, nitelikli plajlara verilen uluslar arası bir çevre ödülü. Temiz, bakımlı, donanımlı, güvenli ve dolayısıyla uygar, sürdürülebilir bir çevrenin sembolü. Sadece, plajlar için, 27 ana maddeden oluşan bir kriterler listesi var. Her yıl, bu kriterlere sahip olanlar belirleniyor ve “Mavi Bayrak” veriliyor.

DİKİLİ BELEDİYE HALK PLAJI

20 km. lik sahil şeridi var. Genişliği yer yer 100 metre. Kumu: çok ince, denizi: tertemiz. Plajın her noktasında: yiyecek-içecek olanaklarını bulmak mümkün. Otel ve pansiyonlar ise, plaja oldukça yakın. Türkiye’de, güneşin plaja en uzun baktığı yer olarak tanınıyor.

KAYRA PLAJI

350 metrelik sahil hattı var. Ancak, bu sahil hattında, ince kum değil, çakıl taşları var. Bu çakıl taşlarının sıkıntısı, denize girene kadar sizi etkiliyor, ancak denize girdikten sonra: muhteşem temiz ve dibi tamamen kum olan deniz, bu sıkıntıyı unutturuyor.

Zeytin ağaçlarıyla çevrilmiş Kayra koyunda, dalış yapmak ta mümkün. Birçok sportif aktiviteler yapılabiliyor. 2010 yılında, burası da, Mavi Bayrak almaya hak kazanmış olmasıyla öne çıkıyor.

KALEM ADASI PLAJI

2010 yılında, Mavi Bayraklı, en iyi “10” plaj arasında seçilmiş olması ile öne çıkıyor. Kalem adası bölümünde, ayrıntılı olarak konudan söz edeceğim.

DİKİLİ JEOTERMAL

İlçede, jeotermal alanı olarak bilinen “Kaynarca Mevkiinde”: sıcak su debisi bulunmaktadır. Bu bölgede açılan jeotermal kuyulardan elde edilen enerjiyle: kaplıca turizmi, sağlık turizmi, seracılık, bağcılık, kurutma, soğutma ve ısıtma yapılıyor.

Ayrıca, yeni teknolojilerle, elektrik enerjisi de elde ediliyor. Özellikle, bu enerji, seracılığın bölgede gelişimine neden olmuş. Bunun dışında, jeotermal enerjinin, bölgede, ısıtmada kullanılması düşünülmektedir.

DİKİLİ HALICILIK

Dikili’nin diğer bir önemli gelir kaynağı: halıcılıktır. Burada, dünyaca ünlü “Yağcı Bedir Halıları” dokunmaktadır. Bu halılar: çeşitli renk ve özelliklerinin yanında, öyküleriyle de ilgi çeker.

Özellikle: ”Kız Bergama” denilen halıları dokuyan Yağcı Bedir Aşiretinin bir öyküsü, bir halının içine sığdırılmıştır. Öyküye göre: “Yağcı Bedir Aşireti: Bergama Küçükkaya’da konakladığı dönemde, aşiretin oğlu ile obanın güzel kızı, birbirlerine aşık olurlar. Aşiretin Beyi, kızı babasından ister. Fakat, kızın babası inat eder ve kızı vermez.

Bu durum, onur konusu yapılınca, kanlı bir kavgaya dönüşür. İki tarafın gençleri savaşır ve Beyin oğlu, bu kavgada ölür. Aşiret, ikiye ayrılır. Oğlan tarafı, göç ederek, Sındırgı yöresinde, yeni üç köy oluşturarak, oraya yerleşir. Yağcı Bedir Aşiretinin kız tarafı: günümüzde sekiz köy olan Bergama-Dikili arasına yerleşir.

Kız ise, üzüntüyle eve kapanır ve halı dokur. Dokuduğu halıya, şekillerle ve renklerle, tüm duygularını yansıtır. Örneğin: kırmızı: ayrılığı, siyah: üzüntüyü, beyaz: umudu, mavi: tükenmeyen umudu, dört nokta: aşkı engelleyen aile bireylerini, Süleyman yıldızı: Beyin oğlunu, burgular: gönül kilitlenmesini çapalar: engelleme araçlarını kırmızıdan-pembeye geçiş: evlenme isteğini dile getirir. Bu desen ve renklerde dokunan halılara: “Kız Bergama” halısı deniliyor.

Halılarda: kök boya kullanılıyor. Böylece: renginin atması engelleniyor ve daima parlak kalması sağlanıyor. Ayrıca, halıların ev tezgahlarında yapılmış olması da, ayrı bir özellik taşımaktadır.

GRANİT TAŞI

Dünyanın en büyük ve kaliteli granit kaynakları, Dikili’dedir. Ayrıca; Dikili sahillerinde göreceğiniz gibi, dünyaca ünlü 8 heykeltıraşın, 8 eseri Dikili sahillerini süslemektedir.

Dikili ilçesinde, beş tane, granit işletmesi var. Özellikle: Kozak bölgesinde çıkarılan granit taşları, renk ve çeşitleriyle, iç ve dış piyasalarda aranılan taş özelliğini korumaktadır. ABD, İsrail ve çeşitli Avrupa ülkelerine, Dikili Limanından granit taşları ihraç edilmektedir.

Blok taş olarak çıkarılan granitten: önem sırasına göre: anıt, abide ve mezar taşları yapımında, binalarda temel blokları sütun ve basamak taşı olarak, yollarda kaldırım ve döşeme taşı olarak kullanılmaktadır. Granit kırıkları ise, suni mermer yapımında kullanılıyor. Avrupa’nın büyük kentlerinin yolları: granit taşlı olup, estetik ve sanatsal değer taşıyan bir çok heykel de, granit taşından yapılmaktadır.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Dikili yöresinde: zengin deniz ürünleri ve Anadolu yemek kültürünün geleneksel kebap çeşitlerini bulabilirsiniz. Bunun yanında: zeytin, Dikili’nin sembol ürünüdür. Zeytinyağından üretilen lezzetler, yörede o kadar muhteşem tatlar yaratıyor ki, bunları mutlaka tatmalısınız. Özellikle: zeytinyağlı yiyecekleri mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Dikili’den zeytin ürünleri ve zeytinyağı satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Dikili Atatürk Botanik Bahçesi

ATATÜRK BOTANİK BAHÇESİ

Doğa aşığı, merhum Macit Ersoy tarafından; Dikili Belediyesinin gösterdiği, 30 hektarlık alanda oluşturulmuştur. Ersoy, gezdiği tüm ülkelerden getirdiği bitki tohumlarını yetiştirerek, Türkiye’nin halka açık ilk botanik bahçesini oluşturmuştur.

Evet, burası, ülkemizin en yetkin ve uluslar arası nitelikteki tek botanik bahçesidir. Arbeterum’da, yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurutulmuş bitki türlerinin örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmalar yapılan bir Herbaryum Merkezi de bulunuyor.

Burada, yaklaşık 3000 civarında bitki çeşidi var. Tropik bölgelerden, Alp dağlarına kadar, çok geniş bir bölgeye ait pek çok bitki türü bulunuyor. Evet, bu kadar zengin çeşit barındırılması sonucu, burası, dünya literatürüne girmiş. Bitkilerle “ATA” kelimesi, ay-yıldız şekli verilmek suretiyle çevre düzenlemesi yapılan bahçe, Dikili’nin her tarafından görülebilmektedir.

İzmir Dikili Aterneus

ATERNEUS

Antik bir kent. Kuruluşunun, MÖ.2000 yıllarına kadar gittiği düşünülüyor. Buranın en büyük özelliği ise: bu büyük ve zengin kentin, bulunduğu yıllarda, Bergama krallığından daha büyük olması. Kent ismini: dönemin kahramanlarından biri olan “Atarneus”tan almıştır.

Burada: Persler ve Yunanlılar arasında yapılan büyük bir savaş, aynı Truva savaşı gibi, 8 yıl sürmüş. Persler, 8 yıl süresince, kenti kuşatmışlar. MÖ. 341 yılında, Persler şehri ele geçirir ve kral Hermias öldürülür.

Günümüzde, burada yapılan arkeolojik çalışmalarda: çanak, çömlek, kap-kacak parçaları bulunmuş. Bu objeler: bölgesel olarak değerlendirildiğinde ise, o dönemde, bunların dünyanın en lüks ve pahalı ürünleri olduğunu ortaya koyuyormuş. Bunun dışında: antik şehirde bir kalıntı kalmamış.

Ancak: şehrin ismini aldığı kahraman olan, Atarneus adına yapılan büyük bir tapınak ve Hermias’ın sarayının bulunduğu yerlerin izleri var. Bunun dışında, başkaca kalıntı bulunmamasının en büyük nedeni olarak: kalıntıların toprağın çok altında kaldığı söylentileri var. Bunların zarar görmeden ortaya çıkarılmasının zaman alacağı söyleniyor.

Çünkü: Bergama krallığından daha büyük ve lüks bir kent; hiçbir kalıntı bulunmaması mümkün değil. Zaten, burada Bergama’daki amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu tespit edilmiş. Ancak, söylediğim gibi, toprak altında.

Evet, şehrin hikayesini anlatmaya devam edelim. Hermias: Persliler tarafından, çarmıha gerilerek vahşice öldürülür. Aristo, bunu duyunca, dostunun anısına bir kaside yazar ve çok sevdiği kral Hermias’ı ilahileştirir.

Çünkü: kral Hermidas, Aristonun hem Akademiden öğrencisi, hem de karısının abisidir. Evet, Aristo, uzun süre bu şehirde yaşamış ve kendisiyle birlikte yaşayan filozoflarla, şehrin kültürel hayatını etkilemiştir. Devam ediyorum. Aristonun, Hermias’ı tanrılaştırmasından sonra, Aristo hakkında, dine saygısızlık nedeniyle, dava açılması gündeme gelir.

Daha eskilere dönelim. Söylentilere göre: Aristo: Aterneus şehrinin eteklerinde ve sunak taşının bulunduğu alanda, kral Hermias ve Büyük İskender’e dersler verirmiş. Çünkü: burada, altı  düz olan bir taş alan ve çevresinde oturma yerleri, günümüzde bile görünebiliyor. Bu bölgede, daha önce sözünü ettiğim gibi, Bergama’da bulunan amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu düşünülüyor.

Evet, takip eden tarihi süreçte: kral Hermias ölünce, şehirde yaşayanlar, kıyıdaki küçük bir limandan: zeytinyağı ve şarap ticareti yapmışlardır. MÖ.2.yüzyıldan sonra ise, şehir hızla fakirleşmiş ve eski gücünü kaybetmiş. MÖ.1.yüzyılda ise, tamamen terk edilmiş.

Bundan sonra ise: bölge hızla bataklık haline gelmiş, sivrisinekler ve buna bağlı olarak bulaşıcı hastalıklar artmıştır. Bu dönemden sonra ise, bölgede, Bergama krallığı ivme kazanmış ve uzun süre varlığını sürdürmüştür. Sanırım şehrin önem kaybetmesinin en büyük nedeni, ünlü kral Herminas’ın öldürülmesidir.

Kralsız kalan halk bu toprakları terk etmiş, topraklar bereketini kaybedip bataklık haline gelmiş ve sonuçta bu muhteşem ve lüks şehir, tarih sahnesinden silinmiş.

İzmir Dikili Kanai

KANAİ

Burası bir antik kent. Bademli köyü yakınlarında, Kanai isimli yarımadadadır. Burada: Lelegler ve Klikyalılar yaşamış ve büyük bir kent kurmuşlar. O dönemde, dünyanın en büyük deniz savaşı: bu bölgede, yani Klik koyunda yapılmış. Killik koyu: akvaryum gibi temiz ve güzel bir denize sahip. Hemen karşıda: Midilli adası ve arkada ise, antik Kane dağı (Karadağ) bulunuyor.

Kanai kelimesinin anlamı: “kutsal ananın yurdu”. Tarihi kayıtlarda, şehrin adı şu şekilde geçiyor: Roma donanması, 191-190 yıllarının kış dönemini, Seleukos’lar devletine karşı yürütülen savaş sırasında, Bergama krallığının ülkesi kapsamındaki bu kentte yani Kilik kumsalında konaklamış.

Ünlü coğrafyacı yazar Strabon, Kanai şehri hakkında şöyle yazar: “Kanai, Kynos’tan gelen Lokrislere ait, küçük bir kasabadır.”

Evet, kıyı kentlerinin başında gelen olağan kader, Kanai kentinin de başına gelir ve tarihi süreç içinde, zamanla, kentten geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece: burunda görülen duvar kalıntıları, dikdörtgen prizması taşlar. Ancak, burada kapsamlı bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır.

HATİPLER KALESİ

Katıralan köyünün yakınlarındadır. Helenistik dönemden kalma, düzenli konmuş kesme taşlardan yapılmıştır. Örme duvarları hayranlık uyandıracak güzelliktedir. Bölgede: MÖ.2000’li yıllardan kaldığı düşünülen: çanak-çömlek parçaları bulunmuştur.

Evet, kale, muhteşem güzel bir manzaraya sahip ve dağın eteklerinde bulunan yerleşim kalıntıları çok düzenli. Antik dönemde, bu kalıntıları görülen kentin çok güzel bir yere kurulduğu anlaşılıyor. Ancak, bu kent hiçbir resmi kayıt ve kaynakta geçmiyor.

İzmir Dikili Kalem Adası

KALEM ADASI

Deniz ortasındadır. Eski bir Rum köyü olan, Bademli köyünün açıklarındadır. Sahile 400 metre uzaklıkta. Bitki örtüsü, doğası ve tarihi dokusuyla öne çıkmaktadır. Ancak: ada, özel mülkiyette. Zaten ada üzerinde, adanın sahibi olan işadamına ait, özel bir resort bulunuyor.

Zengin su altı dünyası ve türkuaz renkli deniziyle, ziyaretçilerine bambaşka bir dünya sunuyor. Adada: bir özel işletme tarafından; hizmet sunuluyor. Mavi bayraklı denizi, güneş ve kum ile, yemyeşil doğanın verdiği huzur, lezzetli yemekler, lüks odalar, masaj, jakuzu gibi konforları bulunca, şaşırmamak elde değil. Bu otelden rezervasyon yaptırdığınızda: kara yolu ile giderseniz, Bademli köyünden tekne ile, özel olarak adaya ulaştırılıyorsunuz.

Bunların yanında: adanın bulunduğu bölgenin, tarihsel önemi de var. Şöyle ki: MÖ.406 yılında, Atina ile Sparta arasında yapılan ve 270 geminin katıldığı, dönemin en büyük  deniz savaşı, bu bölgede yapılmış.

İzmir Dikili Nebiler Şelalesi

NEBİLER ŞELALESİ

İlçe merkezinden, çok kısa bir yolculukla ulaşılıyor. Burası tam bir doğa hazinesi. Burada: şelale, yaşlı ağaçlar ve bir mağara bulunuyor. Görülmeye değer doğal güzelliklerin başında geliyor.

KEMENTE YAYLASI

Nebiler’den yola çıkarak, Çukuralan köyü aşılır ve sonra eşsiz doğal güzellikteki Kemente yaylasına varılır. Tracking ve jeep safari için elverişli alanlar var. Antik Karina şehrine, taş sütunların arasından geçerek ulaşabilirsiniz.

İzmir Dikili Karagöl

KARAGÖL

Merdivenli köyünden başlayıp, Şehitler Mezarlığıyla devam eden yol üzerinden, Karadağ’ın yemyeşil tepeleri arasında bulunmaktadır. Volkanik bir göldür. Ekolojik turizm tutkunları için muhteşem güzellikler sunar.

İzmir Dikili Çandarlı

ÇANDARLI

İzmir il merkezine, 84 km. uzaklıktadır. İzmir-Bergama yol çatısından 11 m, Çandarlı-Dikili arası: 19 km. Çandarlı-Bergama arası: 34  km. uzaklıktadır.

Bir yarımada şeklinde, üç yandan denizlerle çevrilidir. Körfezin genişliği 20 km. ve uzunluğu ise 25 km. Çandarlı koyunun genişliği 800 metre ve derinliği 20 metre.

Burada, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus yaşıyor. Yazın elbette, yazlıkçıların gelmesiyle, bu nüfus hızla artıyor ve yaklaşık 80 bine çıkıyor.

Çandarlı ismi: Sultan II. Murat’ın ünlü sadrazamı, Çandarlı Halil Paşa, devlet geleneği görmüş olan soylu bir aileden geliyordu. 24 yıllık sadrazamlık görevi süresince, denizciliğe, donanmaya ve dolayısıyla kıyı yerleşim yerlerine ilgi göstermiştir.

Çandarlı Halil Paşa, Cenevizlilerden kalma, köhne kaleyi yeni baştan ele alıp inşa ettirir. Böylece: 5 burçlu ve 16 metre yüksekliğindeki surlarla çevrili bu kaleye, Türkler yerleşirler. Bunun üzerine: buraya yerleşenler, Pitane adını bırakırlar ve yöreye “Çandarlı” ismini verirler. Yani: Çandarlı adının anlamı, Halil Paşa’nın sanı denilebilir.

Öte yandan, tabii akla gelen ilk şey, Çandarlı ailesinin buralı olması. Hayır. Çandarlı Paşa ailesi, aslında, Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Cendere köyündendir.

Çandarlı’nın daha önceki dönemlerdeki ismi ise: Elaitikos Kolpos.

Çandarlı hakkında burayı ifade edecek bir kelime söylemek gerekirse “rüzgar” denilebilir. İmbat, yaz günleri için ferahlık vericidir. Gündüz-gece arasında yön değiştiren meltem rüzgarları, iyot dolu deniz esintileri saçar. Standartlara göre az rutubetli bir havası var.

Ama, yazın bile, bazen çok sert esen bu rüzgar, ziyaretçilerin keyfini kaçırmaya yetiyor. Zaten bu yüzden Çandarlı’nın arka bölümünde bulunan tepelere, rüzgar enerjisi elde etmek için tirübinler yerleştirilmiş. Rüzgar her ne kadar olumsuz düşünülse de, olumlu yanı, Çandarlılıların, sıcak yaz günlerinde, asla bunalmamaları.

Doğal klima serinliğine alışmışlar. Körfezin batısı: açık deniz olduğun için rüzgarlı havalarda güvenli değil. Deniz trafiği, büyük dalgalar nedeniyle engelleniyor.

İzmir Dikili Çandarlı

Çandarlı denilince, belki çoğu kimsenin dikkatini çekmeyecek bir şey daha var: beş musluk çeşmesi. Bu çeşmenin suyu kaliteli ve aynı zamanda şifalı. Böbreklerde ve idrar yollarındaki taşları düşürüyormuş.

Yani: bu yönde sıkıntısı olanlar, Çandarlı yöresinde, beş musluk çeşmesinin suyunu mutlaka içmeliler. Zaten, insanlar çeşmenin önünde kuyruk oluşturuyorlar, yanlarındaki çeşit çeşit su kabını dolduruyorlar.

Peki, Çandarlı’nın yerel lezzetleri nedir? Çandarlı mutfağında, tüm Ege bölgesinde olduğu gibi, zeytinyağlılar öne çıkıyor. Sarmasından, dolmasına, tüm zeytinyağlılar burada ayrı bir lezzet sunuyor. Kızartılmış patlıcan ve biberi, tavada yağda hazırlanmış domates sosunun ilave edilmesiyle servis ediliyor.

Tüm deniz ürünleri, balık lezzetlerinin yanında ise, buraya has Çandarlı Kebabını mutlaka tatmalısınız. Tırnaklı pide üzerine:  et, mantar, mısır ile hazırlanıyor. Üzerine ise, tavada kızartılmış tereyağı dökülüyor.

İzmir Dikili Çandarlı Kalesi

ÇANDARLI KALESİ

Osmanlı döneminde, Sultan II. Mahmut’un ünlü sadrazamı Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalede kullanılan taşların çoğu, antik dönemlerin taşlarıdır ve MÖ.2.yüzyıldan kalmadır. Çandarlı Halil Paşa: kaleyi yaptırırken: bu taşları, Foça’dan kölelere taşıtarak getirtmiştir. Söylenenlere göre: en çok taş taşıyan köle “azat” edilecek denilerek, işin çabuk yapılması sağlanmıştır.

Aslını isterseniz, kalenin ilk olarak:  13-14.yüzyıl dönemlerinde, Cenevizliler tarafından yapılmış. Osmanlıların yaptığı, mevcut kalenin yenilenmesi. Çandarlı kalesi: bugün beş kulesi, mazgalları, kapısı ve duvarları ile tüm görkemiyle ziyaretçilerini karşılıyor. 1955 yılında ise, aslına sadık kalınarak, restore edilmiş. Kalede: sık sık konserler düzenlenir.

Ama, bunların dışında kapalı. Burayı ziyaret etmek isteyenler, sadece kalenin çevresinde dolaşarak yetiniyorlar. Yıllardır da açılmamış. Nedeni mi? Ben öğrenemedin, bilen varsa, söylesin. Kalenin içine girilmesi, gezilmesi neden engelleniyor, gerçekten buna mantıklı bir sözle cevap vermek isteyen olduğunda, lütfen yorum bıraksın. Yoksa, yetkililer, bu kaleyi ziyarete açsınlar.

KIZ KULESİ (CORCİ-CORCİO ADASI)

Denizköy denilen yerde. Adanın tepesindedir. Kapısı yok. Söylentilere göre: bir dehlizle denize bağlanıyormuş. Bazılarına göre ise: bir gözetleme kulesidir. Nemrut körfezinin ucundaki, antik Kyme kentine: ışık veya dumanla haber vermek için yapılmış.

Kimine göre ise: Cenevizliler, haberleşmek ve belli zamanlarda sığınmak için, burayı kullanmışlar. Kulenin, hemen yanında Denizköy var.

İzmir Dikili Çandarlı Plajı

ÇANDARLI PLAJI

22 km. lik sahil şeridi var. Ancak, bu plajın en büyük özelliği: rüzgar karadan esiyor ve deniz bu yüzden durgun. Ama: deniz suyu genelde soğuktur. Ege denizinin bu bölgesinde genelde olduğu gibi, deniz çivi gibi soğuk. Bu denize girmek için alışkın olmak şart.

Bu plajın diğer bir özelliği de: Çandarlı’da, plaja en uzak mesafedeki evin, uzaklığının 400 metreyi geçmiyor olması, yani plajın evlere yakın olması büyük avantaj.

İzmir Dikili Pıtane

PITANE

Bu isim: Yunan kökenli olmaması ile öne çıkıyor. Anadolu kökenlidir. Böyle olunca da, bölgenin: Helenistik dönem olan, MÖ.6-5.yüzyıllardan daha gerilere gidilmekte, MÖ.2000 başlarına tarihlenmektedir.

Pitane sözcüğünün kelime anlamına gelince “kadın kenti, ana kenti, kraliçe kenti, Amazon kenti” anlamları ortaya çıkmaktadır. Amazonlar: ok atmalarını engellediği için, sağ memelerini dağlayarak ya da keserek yok eden, kadın savaşçılar.

Pitane adlı ana kraliçenin; Çandarlı’yı, Kyme’yi ve Priene şehirlerini kurduğu, ama yalnızca, Çandarlı’ya adını verdiği düşünülüyor.

Kentin ne zaman kurulduğu, yine de tam olarak bilinmiyor. Ancak, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, Helenistik dönem öncesi olduğu kesin.

Tarihi süreç içinde, kentin ismi ilk kez: MÖ. 88 yılında, Romalılarla savaşarak, Batı Anadolu’yu ele geçiren, Pontus kralı VI. Mithridates zamanında duyulur.

Mithridates: Sulla’nın komutasındaki Roma ordusuna yenilerek, Pergamon bölgesini boşaltır ve Pitane şehrine sığınır. Orası da kuşatılınca, deniz yoluyla kaçmayı başarır. Daha sonra, şehir hakkında herhangi bir bilgi bulunmuyor. Günümüzde, şehirle ilgili mimari bir kalıntı da yok. MÖ.6’ncı yüzyıla tarihlenen bir erkek heykeli, günümüzde Bergama Müzesinde sergileniyor.

Ayvacık tanıtımı.

Bergama tanıtımı.

Kınık tanıtımı.

Ayvalık tanıtımı.

 

Amasya Hamamözü

Amasya Hamamözü

Hamamözü, ülkemiz turizminde, iki önemli kaplıca tesisiyle gündeme gelmekte ve öne çıkmaktadır.

ULAŞIM

İlçe, Amasya il merkezine, 90 km. uzaklıktadır. Çorum il merkezine ise, 43 km. uzaklıktadır. Hamamözü ilçesine olan ulaşım: Gümüşhacıköy üzerinden sağlanmaktadır. Hamamözü-Gümüşhacıköy arasındaki uzaklık: 23 km. dir.

Amasya Hamamözü

TARİHİ

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde: Frigler, Kimmerler ve Romalıların etkin oldukları görüşmektedir. Özellikle, Romalılar döneminde, bölgenin hareketlendiği öğrenilmiş olup, bu  dönemden günümüze: kaplıca, mezar taşları ve cami duvarlarında bulunan yazılı taşlar kalmıştır. Romalılar hakkında, bölgede birçok kalıntı bulunmakta olup, resmi arkeolojik kazılar yapıldığında, burada kurulu bir Roma yerleşiminin bulunabileceği düşünülmektedir.

Amasya Hamamözü

GENEL

İlçede, karasal iklim egemendir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır.

Amasya Hamamözü

GEZİLECEK YERLER

KAHRAMANLAR İÇMELERİ

İlçe merkezine, 1 km. uzaklıktadır. İçmelerin yararlı geldiği önerilen rahatsızlıklar şunlardır: bağırsak parazitleri hastalıkları.

HAMAMÖZÜ (ARKUT BEY) KAPLICASI

Amasya il merkezine, 90 km. uzaklıktadır.

Kaplıcaların tarihi, uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Kaplıcanın ismi: 1095 yılında, bölgede hakimiyeti ele geçiren Arkut Bey nedeniyle verilmiştir. Bu dönemde, bölgede, yer yüzüne bir sızıntı halinde çıkan kaplıca suyu: takip eden dönemlerde, tabiat şartları nedeniyle, yer altında kalmıştır. Ancak, zamanla yapılan araştırmalar sonucunda: 1303 yılında, üstü tamamen kapanan sıcak su sızıntıları, yeniden bulunmuş ve kaplıcalar, yeniden inşa edilmiştir.

Kaplıcanın mülkiyeti, Hamamözü Belediyesine aittir. Şifalı suların yararlı olduğu rahatsızlıklar şunlardır: romatizmal hastalıklar, travmatik rahatsızlıklar, kalp ve damar hastalıkları, psikosomatik rahatsızlıklar, dermatolojik hastalıklar, kırık-çıkık sonu hareket gücünün açılması, sinir sistemi rahatsızlıkları, çocuk felci, ruhsal bozukluklar, bel fıtığı ve siyatik, kadınlarda adet bozuklukları, cildin korunması, saçların kepeklenmesinin önlenmesi.

Bölgede: 63 odalı bir tesis bulunmaktadır. 2000 metre karelik, tamamen kapalı, güzel bir havuz bulunuyor. Bunun dışında: kür havuzu, jakuzi, sauna, Türk hamamı gibi etkinlikler de var.

Amasya Hamamözü Gimpaş Termal Tesisleri

GİMPAŞ TERMAL TESİSLERİ

Tesislerde, 64 oda bulunmaktadır. Ayrıca: Türk hamamları ve kür havuzları bulunuyor. Ayrıca, aile olarak kullanıma uygun, 17 adet özel havuz var.

Buranın termal suyu: 43 derece sıcaklıktadır. Özellikle: romatizmal hastalıklar, çocuk felci, sinir sistemi hastalıkları, bel fıtığı, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları ve cilt hastalıklarının tedavisinde şifalı olduğu söyleniyor.

Gümüşhacıköy tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Amasya tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.