Verimli Nil Vadisi: binlerce yıldan bu yana, insan yaşamını barındırıyor. Avcılıktan, tarıma geçen yerleşik “Taş Çağı” insanları: Mezopotamya kökenli arpa ve buğday yetiştiriyorlardı. Kopya edilen Mezopotamya yazısı: ilk Mısır yazı diline dönüştürülür. En baştan bu yana, Mısırlılar, etkinliklerini papirüslere kaydederler. Bu sayede: Antik Mısır İmparatorluğunun görkemli tarihine dair çok önemli olaylar, bir araya getirilebiliyor.
Antik Mısır’ın, tarihsel yıllıkları, kapsamlı yapım projeleri ve izleri binlerce yıl boyunca takip edilebilen önemli kişiliklerle doludur. Bazı Mısır sülalelerinin kesin kronolojisi hakkında: arkeologlar arasında devam eden tartışmalara karşın; Mısır tarihinin, her biri kendine özgü isimlerle kesin dönemlere ayrılabileceği konusunda, ortak bir fikir birliği var.
Sülaleler öncesi ve İlk Sülaleler döneminden sonra, aralarında geçiş dönemleri olmak üzere: Eski, Orta ve Yeni Krallık dönemleri geliyor. Bunları da, Mısır’ın MS.1’nci yüzyılda Roma İmparatorluğunun hakimiyetine girmesine kadar süren Geç Krallık, Makedon ve Prolemaios dönemleri izliyor.
SÜLELE ÖNCESİ VE İLK SÜLALELER : (MÖ.5000-2780)
Mısır Tarihi: Uzun yıllar boyunca, Mısır, tek bir krallık değildi. Güneyde, Yukarı Mısır, kuzeyde ise Aşağı Mısır olmak üzere, iki krallık vardı. MÖ.3170 yılında, Yukarı Mısır Kralı Narmer: Aşağı Mısır’ı ele geçirir. Ama: krallıklar tam olarak, ancak MÖ.3100 yılında, Kral Menes egemenliğinde birleşirler.
Kral Menes; tacı, her iki krallığında simgelerini taşıyan ilk kraldır. Menes: Aşağı Mısır’da, bugünkü Kahire yakınlarında bulunan “Memphis” i başkent yapar ve böylece İlk Sülale kurulur. Yaratıcı Tanrı Ptah kültürünü oluşturanın da, Kral Menes olduğu düşünülmektedir.
ESKİ VE ORTA KRALLIKLAR
Mısır Tarihi: Eski Krallık: MÖ.2780 yılı civarında kurulur. Varlığı: 500 yıldan uzun sürer. Bilim ve mimari alanlarında, ilk önemli gelişmeler, bu evrenin habercisi olur. Bu dönemde: hiyeroglif gelişir ve ilk büyük yapım projeleri yürütülür.
Yöneticiler: giderek güçlenmeye ve yaşarken olduğu gibi, ölümlerinden sonra da kudretlerini sürdürmek için, çeşitli yollar aramaya başlarlar. IV. Sülaleden Kral Coser; öldükten sonra, ölümlü bedeniyle sonraki yaşamı için, kendisiyle birlikte gömülecek servetinin korunması için, ilk büyük anıt mezarı yaptırır. (Sakkara’daki basamaklı piramit)
Diğer yöneticiler: bu fikri, daha da geliştirerek, aynı yolu izlerler. MÖ.2526 yılında, Gize’de: Keops (Kufu) için “Büyük Piramit” inşa edilir. Bundan kısa süre sonra: MÖ.2575 ve 2550 yılları arasında: Gize’de, Kral Kefren’in (Harfe) anısına “Sfenks” dikilir.
İlk mumyalamalar
Bu dönemde başlar. Keops’un oğlu Recedef, Güneş Tanrısı Ra’yı, bir başka deyişle, Re’yi Mısır dinine sokar. Böylece: Mısır dininde, köklü bir değişim yaratır. Ra’ya tapmak, takip eden 3000 yıl boyunca, Mısır kültürünün en önemli özelliklerinden biri haline gelir.
MÖ.2140 ve 2040 yılları arasında: Aşağı Mısır’daki “Heliopolis” ile Yukarı Mısır’daki “Teb (günümüzde Luksor) ”
arasındaki rekabet nedeniyle: krallık, tekrar ikiye bölünür. Bu dönem: ilk ara dönem olarak adlandırılır. Teb’in artan öneminin göstergesi olarak: Karnak Tapınağının yapımına, MÖ.2134 civarında başlanır.
Mısır Tarihi: Orta Krallık (MÖ.2040-1801) dönemi: 11’nci sülaleye mensup Teb yöneticilerinin hakimiyetlerini genişletme istekleri sonucunda ortaya çıkar. Böylece: Mısır; II. Mentuhotep liderliğinde yeniden birleşir. Ardılları: Teb’de, bir güç merkezi inşa ederek, Mısır sanatında ve arkeolojisinde büyük bir etki yaratan kültürel canlanma başlatırlar. Bu: Antik Mısır’ın en huzurlu ve güçlü dönemlerinden biriydi.
İnançlar söz konusu olduğunda
Teb tanrısı Amon, Ra ile birleşerek “Amon Ra “ haline gelir. MS.1800 civarında: “Osiris” ilahlaştırılır.
Teb; 12’nci sülalenin ilk kralı, MÖ. 1980-1951 yılları arasında hüküm süren I. Amenemher’in Memphis yakınlarında, başkent kurmasına kadar hakimiyeti elinde tutar. Ama firavun, Teb tanrısı Amon’a saygı göstermeyi sürdürür ve böylece Amon kültürünün, bütün krallıkta kabul görmesi sağlanır.
Mısır’ın zenginliğinde, rakiplerinin gözü vardır. MÖ.1600 yılı civarında, Hyksoslar Libya’dan Aşağı Mısır’a girip, güneye doğru akın ederler. Krallığı yeniden ikiye bölerler. Böylece: İkinci Ara dönem başlamış olur.
YENİ KRALLIK (MÖ.1540-1100)
Mısır Tarihi: Hakimiyeti, 100 yıldan kısa süren Hyksoslar: 18’nci Sülaleyi kuran ve tek bir çatı altında, bütün Mısır’ı başkent Teb’den yöneten; I. Ahmose tarafından, Aşağı Mısır’dan sürüldüler. 18’nci sülale firavunları: pek çok önemli reformlara önayak olurlar. Orduyu yeniden düzenlerler ve feodal liderlerin gücünü azaltarak, iktidarı aile üyelerinin elinde toplarlar.
Mısır: Yeni Krallık Döneminde: sanatsal ve kültürel açıdan, en parlak günlerini yaşar. Pek çok ünlü firavun, bu dönemde hüküm sürer. I. Tutmosis (MÖ.1504-1492)’in; Karnak Tapınağına göre, nehrin karşı kıyısında bulunan dar bir vadiye gömülmesinden sonra; firavunlar için, yeni defin alanı olarak “Krallar Vadisi” seçilir.
Mısır Tarihi: MÖ.1400’ler boyunca, Karnak’daki ve Luksor’daki tapınaklar ve mezarlar, giderek çoğalır. Nil’in batısındaki büyük yapılan inşa edilir. Ancak: MÖ.1356-1339 yılları arasında, yeni bir firavun, IV. Amenofis, karısı Nefertiti ile birlikte, Teb’i terk etmeye ve kuzeyde yeni bir başkent kurmaya karar verir. Ahenaton (günümüzdeki Tel el-Amarna).
Tek gerçek tanrı Aton’a dayalı, tek tanrılı bir kült gelişir ve adını “Ahenaton” (Aton’u memnun eden) olarak değiştirir.
Bu ani ve köklü değişiklik karmaşaya yol açar. Sonucunda ise, Mısır, uluslar arası nüfusunu kısmen kaybeder. Bu durum: Aheneton’un ardılı olan, oğlu Tutankhamon’un, Teb’deki “Amon Ra” nın ve diğer tanrıların rahiplerini yeniden kazanmasına kadar sürer.
Tutankhamon, ardında varis bırakmadan, esrarengiz bir biçimde ölür. Savaşçı ardılı I. Ramses, 19’ncu Sülaleyi başlatır. Onun ardılı, I. Seti (MÖ.1291-1279) Ahenaton döneminde kaybedilen toprakların büyük bölümünü geri alır.
II. Ramses’in uzun süren hakimiyeti (MÖ.1279-1212), Yeni Krallık döneminin sonu için, muhteşem bir final olur. Firavun; 60 yıl boyunca Luksor’da ve Karnak’ta, muhteşem yapı projelerine girişir. “Abu Simbel Tapınağı” nı yaptırır.
Gününüzde
Mısır Tarihi: Kitab-ı Mukaddes’de adı geçen ve Yahudiler’e İsrail’i kurmaları için ülkesinden ayrılma izni veren Mısır firavununun, II. Ramses olduğu düşünülmektedir.
III. Ramses; Mediner Habu’da, büyük bir cenaze kompleksi inşa ederek, II. Ramses’i izlemeye çalışır. Ama; iktidar kraliyetin elinden “Amon-Ra” nın hizmetkarı olarak bilinen rahiplerin eline geçmeye başlamıştır. Ülke; MÖ. 1070 yılında, yabancıların istilasına yüzünden, bir kez daha bölünür. MÖ.715 yılında, Mısır’ı yönetmeye başlayan Asurlular; büyüyen Roma İmparatorluğu ile diplomatik ve ticari ilişkiler geliştirilir.
PTOLEMAİOS DÖNEMİ
Mısır Tarihi: Büyük İskender; MÖ.332 yılında, Mısır’ı işgal eder. Yunan kökenli Makedon generali Naukratis’li Kleomenes’i yönetici olarak atar.
İskender’in MÖ.323 yılında ölümü üzerine, Kleomenes, I. Prolemaios adını alarak, ülkenin kontrolünü ele geçirir. Akdeniz kıyısındaki, yeni İskenderiye şehri, I. Ptolemaios’un karargahı olmanın yanı sıra, bölgenin de kültürel başkenti olur.
Böylece: Teb, nüfusunu kaybeder. Buna karşın, takip eden Prolemaioslar, Yukarı Mısır’ın Dendera, Philai ve İdfu gibi kentlerinde, önemli tapınaklar inşa ettiler. Mısır tanrılarını, kendi tanrıları imiş gibi kabul ettiler. Basit bir şekilde, Yunan kültürüne dönüştürmek yerine, Mısır kültürünün gelişmesini desteklediler.
Ptolemaios dönemi: Kraliçe Cleopatra ile sona erer. Cleopatra, yaşamı boyunca (MÖ.69-30): başta bir çocuk sahibi olduğu İulius Caesar olmak üzere, Roma hükümdarları ile ilişkisini kullanarak, ülkesini Roma ile birleştirmeye çalışır.
Caesar’ın öldürülmesi ve Marcus Antonius’un; Actium Savaşında bozguna uğraması üzerine, talihi dönen Cleopatra; MÖ.30 yılında, İskenderiye’de intihar eder. Mısır: önce Roma’dan, daha sonra Konstantinopolis (İstanbul)’den yönetilen Roma İmparatorluğuna bağlı, bir eyalet haline gelir.
ARAP İMPARATORLUĞU
Güçlü, Müslüman Arap hakimiyetinin ilk dalgası: Mısır’a, Hz. Muhammed’in ölümünden sonra gelir. Kuran’ın öğretileri: o zamana kadar, birbirinden bağımsız olarak varlıklarını sürdüren ve barış içinde yaşayan Arap kabilelerini; Allah adına dünyaya yayılmak üzere harekete geçirir.
Mısır; özellikle, 9’ncu yüzyılın ortasında, batıdan gelen güçlü Fatımiler tarafından istila edildikten sonra, en nüfuslu Arap ülkelerinden biri haline gelir. Başkent olarak; Batılıların daha çok Kahire olarak bildikleri “El-Kahire” (muzaffer) seçilir.
Kahire: takip eden, 200 yıl içinde, İslam dünyasında önemli bir kültür ve öğrenim merkezi haline gelir. El Ezher Üniversitesi ve camisi, bu dönemde kurulur. Fatımiler; 1169 yılında, Selahattin Eyyübi’nin ordusuna yenilirler. Eyyübi: Filistin ve Suriye’de elde ettiği zaferlerle kendi hanedanını ilan eder ve Kahire’yi savunmak amacı ile kale inşa ettirir.
Zayıf iktidarı nedeniyle, idare, Türk kölelere muhafız atadığı Memlükler’ in eline geçer. 1251 yılından, 1517 yılına kadar süren süren Memlük hakimiyeti boyunca: saraylar ve camiler inşa edilir ve hareketli “Hanü-l Halili” pazarı sayesinde, Mısır’ın ticari etkinliği artar.
OSMANLI YÖNETİMİ
Memlükler,1517 yılında, Osmanlılar tarafından devrilirler. Ama, bunun günlük hayata etkisi, çok az olur. Osmanlılar, idareyi, Memlükler’in de yardımıyla, ülkeyi yönetecek yerel bir yöneticiye bırakırlar. Bunu sonucunda: Mısır, gerilemeye başlar. Özellikle: 18’nci yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğunun gücünü kaybetmeye başlamasından etkilenir.
Osmanlı gücünün zayıflamasıyla; Mısır, daha büyük bir oyunun piyonu haline gelir. Artan İngiliz gücünün önünü kesmek isteyen genç Napolyon Bonaparte; 1798 yılında Mısır’a gelir. Kısa süren, etkili bir savaşla, ülkeyi ele geçirir. Napolyon; idari bir yapı oluşturmaya girişir.
Bilginleri ve sanatçıları, ülkenin antik hazinelerini keşfedip kaydetmekle görevlendirir. Bunun üzerine, Fransa’da ve Batı Avrupa’da; Mısır bilimine büyük bir ilgi duyulmaya başlanır.
Napolyon
Mısır’da, kısa süre kalır. İngiliz donanması, onun peşindedir ve aynı yıl içinde, Abukir savaşında, Fransız donanmasını bozguna uğratırlar. Napolyon; zaferini ilan etmek üzere ülkesine döner ama ordusunu arkasında bırakmak zorunda kalır.
Bu sırada; Osmanlı kuvvetleri, Fransa’ya karşı İstanbul’dan yola çıkmışlardır. Ordunun başında: Fransızların geri çekilmesi halinde, Mısır’a Paşa olarak atandırılması teklif edilen ve zeki bir entelektüel olan Mehmet Ali vardır. Osmanlı Sultanı; bu teklifi kabul eder.
Kahire’ye yerleşen Mehmet Ali Paşa; 1811 yılında büyük bir ziyafet düzenler ve etkili bütün Memlükleri davet ederek, hepsini öldürtür. Liderlerinin öldürülmesiyle birlikte, Mısır üzerindeki Memlük etkisi de bir anda sona ermiş olur.
Avrupalıların askeri stratejilerinden etkilenen Mehmet Ali Paşa, orduyu modernize eder.
Tarım ve ticarette, yenilikler yapar ve ticari bir ürün olarak pamuğu piyasaya sürer. Kahire’de inşa edilen yeni yapılar, şehrin sınırlarını genişletir.
Mısır’ın yeni yöneticisi, padişaha, ikinci kez savaş açar ve Osmanlı ordusunu, neredeyse yenerek, servetini ve gücünü artırır. İstanbul tebaasının gücünü kabul etmek zorunda kalır ve Mısır’a özerklik tanınmasının yanı sıra, Mısır Paşalığına, babadan oğula geçme statüsünü verdirir. Bundan sonra, unvanı (Farsça’da “kral”, valiliğe denk): Hidivliğe yükseltilir.
Ancak: Mehmet Ali Paşa’nın ardından gelenler, atalarının yeteneğine sahip değildiler. Sorumsuzluk yüzünden güç kaybedilir. 1869 yılında, açıldığında bir mühendislik harikası olarak kabul edilen Süveyş Kanalının yapım projesini “Hidiv İsmail” başlatır.
Ama; bu kapsamlı girişim, vicdansız bankacılar tarafından finanse ediliyordu. Hidiv, borçları ödeme konusunda sıkıntıya düşünce, projenin yürütülmesi Avrupalı danışmanların denetimine bırakılır. Bir süre sonra: Mısır siyaseti ve ticareti şüphe götürmez bir biçimde, İngilizlerin eline geçer.
20’NCİ YÜZYIL
Mısır; I. Dünya Savaşında, İngilizler için stratejik önemini korur. Bunda: İngilizlerin düşmanı Osmanlılara yakın olmasının da payı vardır. Süveyş Kanalı, aynı zamanda, İngiliz dominyonlarının Hindistan, Uzakdoğu ve Avustralya ile Yeni Zellanda’ya gitmesini kolaylaştırıyordu.
Savaşın ardından, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması üzerine, Mısır, bağımsızlığını ilan eder. Ama, buna karşın, idare hala Londra’nın elindeydi. 1920’lerde milliyetçi parti çoğunluğu kazanır ve takip eden yıllar içinde, ağırlığını arttırır.
II. Dünya Savaşı: Mısır’ın stratejik önemini yeniden öne çıkarır ve Kuzey Afrika, önemli bir savaş cephesi olur. İtilaf kuvvetleri, Kahire’ye çok yaklaşmışken, Müttefik askerleri, onları 1942 yılında, El-Alameyn’de durdururlar. Mısır, savaşın sonuna kadar, İngiliz egemenliğinde kalır.
Savaş sonrası; siyasetler yeni sorunlar doğurur. Müslüman Filistin topraklarında Yahudi devleti İsrail’in kurulması, Arap dünyasını altüst eder. Mısır; 1948 yılında, kendisini, yeni komşusuna karşı kanlı bir savaşın içinde bulur.
1936 yılında:
tahta çıkan Kral Faruk, zevk peşinde koşan biri olarak görülür. Süveyş Kanalının kontrolünü İngilizlerden alarak ülkesinin ulusal onurunu geri kazanmaya yeltenince, yurtdışında diplomatik yenilgiye uğrar ve ülke içindeki huzursuzluk muhalefete dönüşür.
Temmuz 1952 yılında, Albay Cemal Nasır önderliğinde, yüksek rütbeli bir gurup asker, Faruk’u tahttan indirir ve Süveyş Kanalını ulusallaştırır. Nasır, 17 yıl boyunca ülkeyi yönetir. SSCB’nin de yardımlarıyla, büyük bir modernizasyon programı başlatır. Önemli yapı projelerinden biri, hidroelektrik üreten ve Nil Deltasını sel taşkınlarından koruyan, Yüksek Assuan Barajı’dır.
Nasır’ın yerine, 1970 yılında Enver Sedat geçer.
Salefi kadar karizmatik ve ılımlı olmayan Sedat döneminde, İsrail ile kısa süren savaşlar yaşanır. Bu durum, ülkenin gücünü azaltır ve Sina bölgesinin İsrail’e bırakılmasına yol açar. Sina 1973 yılında geri alınır.
Ama, Sedat, Mısır’ın uzun bir karmaşa dönemine dayanmasından çekinir ve bunun üzerine, Mısır, 1979 yılında, İsrail’i ilk tanıyan Arap ülkesi olur. Ancak, ülke içindeki muhalefet, Sedat’a karşı harekete geçer ve Sedat, 1981 yılında, bir suikastde öldürülür.
GÜNÜMÜZDE
Hüsnü Mübarek, uluslar arası müzakerelerde, Mısır’a sağlam bir zemin kazandırmaya çalışır. Mübarek’in faydacı yaklaşımı, kendisine pek çok hayran yanı sıra, aşırı görüşlü Mısırlılar arasında düşmanlar da kazandırmıştır. 1990’larda rejime, hatta ekonomisinin temel dayanağı olan turizme karşı saldırılar düzenlenir. 1997’de Luksor’da 58 turist ve 3 polis memuru öldürülür.
Kışkırtıcılar, hapse atılır, güvenlik tedbirleri arttırılır. Ekim 2004’te, Sina yarımadasındaki Taba’da; terörist bombalamalar olur. Temmuz 2005’de, Şarmuş Şeyh’te; 100 kişi öldürülür. Bütün bunların ardından; turizm sektörü toparlanmaya çalışılmaktadır. Ama Mısırlılar, her zaman olduğu gibi, turistleri sıcak ilgiyle karşılamaya devam ediyorlar.
Mısır ülkesi hakkında genel hususlara ait bir gezi yazısı için.