İskenderun

İskenderun

İskenderun: Akdeniz kıyısında, gayet modern bir yerleşim yeri olarak dikkatimi çekmişti. Birkaç kez gittim, caddelerinde, sokaklarında, parklarında, deniz kıyısında sahilde yürüdüm. Arsuz, Gülcihan bölgelerini gezdim. İskenderun güzel bir yer, buraya mutlaka zaman ayırın ve bu güzel yöremizi gezin-görün.

İskenderun

ULAŞIM:

İskenderun, İl merkezi olan Antakya’ya: 45 km. ve Adana havaalanına: 130 km. uzaklıktadır. İskenderun, ulaşımı rahat olan bir yer. Ülkemizin çoğu yerinden, sorunsuz bir şekilde, buraya ulaşmak mümkün.

İskenderun

TARİHİ:

İlçe, Büyük İskender’e izafeten, MÖ. 333 yılında, kendisi veya komutanlarından Antigore tarafından “Alexandirya” ismiyle kurulmuştur.

Roma hakimiyetini takiben, bölgede Perslerin istilası görülür. Persler, şehri yakıp-yıkarlar ve daha sonra ise, şehir yeniden inşa edilir, yeni ismi ise: “Alexandreia Scabiasa”.Ancak: 4.yüzyıldan sonra, yöreye “Küçük İskenderiye” ismi de verilmiştir.

16.yüzyılda, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. Bu dönemde, şehir, ticari ve stratejik özelliğini sürekli arttırmıştır. Özellikle;  Doğu Akdeniz ticaretinde, önemli bir liman görevi görmüştür.

1832 yılında, bölgede: Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın yönetimi görülüyor. 1839 yılında, yöre, Adana eyaletine bağlanır. 1872 yılındaki depremde ise, büyük hasar görülür.

19.yüzyıl sonlarında, Osmanlı topraklarında, ilk petrol, İskenderun Çengen köyünde bulunur. Ancak, bölgede açılan kuyular, verimli olmadıkları gerekçesiyle kapatılır.

I. Dünya Savaşı sonunda, yöre, 1918  yılında İngilizler tarafından işgal edilir ve daha sonra Fransızlar gelir. 1938 yılında Bağımsız Hatay Devleti kurulması ve takiben 1939 yılında bu devletin Anavatana katılması sonucu, bölge işgalden kurtulur. 1939 yılında, Hatay vilayeti kurulur. İskenderun da, Hatay iline bağlı bir ilçe haline getirilir.

İskenderun

GENEL:

Kıyının hemen gerisinde, bir duvar gibi yükselen Nur dağlarına, sırtını vermiştir. Yani: İlçe, Amanos dağlarının eteğinde, 5 km. lik yalı ovasında kurulmuştur. Batıdaki burun, yöreyi, şiddetli lodos rüzgarlarından korumaktadır.

İşlek bir ticaret limanı olarak öne çıkıyor. İSDEMİR, 1970 tarihinde, İskenderun’un 17 km. kuzeyinde “Payas” yöresinde kurulur. Takip eden dönemde: TCDD İskenderun Limanı ve 7 adet özel liman kurularak, ilçe ekonomisinin kalkınmasında büyük hamleler yapılır.

İskenderun

Bölgede: tamamen Akdeniz iklimi hakimdir. Yazın sıcaklık 40 derece civarında oluşur, kışın ise yağmurlu ve ılıman bir hava hakimdir. Ancak: burada bulunduğunuz sürede mutlaka dikkatinizi çekecek bir coğrafi oluşumdan  söz etmek istiyorum.

Burası: İlçe manzarasının hemen arkasında bulunan, yükseltilerin arasında bulunan büyük bir boşluk, daha doğrusu bir “yarık” benzeri boşluk.

Buraya: “Yarık kaya” deniliyor. Bazen; kış ve ilkbahar aylarında, güneydoğudan esen ve hızı zaman zaman 140 kilometreyi bulan rüzgarlar, buradan hızla esiyor ve kentte bir süre hayatı kısmen durduruyor.

İskenderun
Bölgenin en büyük ekonomik etkinliği: 1970’li yıllarda faaliyete geçen: İskenderun Demir Çelik Fabrikasıdır.

Burası: İskenderun ve yöresinin canlanmasına sebep olur. Kırsal kesimde ise, tarımla uğraşılır. Başlıca tarımsal ürünler: buğday, narenciye, zeytincilik ve meyveciliktir.

İskenderun güvercini: Büyük İskender tarafından, posta güvercini olarak kullanılmış ve ünü günümüze kadar ulaşmıştır. Bu güvercinin tanıtımı için, İskenderun yöresinde “İskenderun Güvercini Festivali” düzenleniyor.

İskenderun Festival

İSKENDERUN TURİZM VE KÜLTÜR FESTİVALİ:

Her yıl, ilçede, Temmuz ayının ilk haftasında, bu festival düzenleniyor. Festivalde, çeşitli gösteriler yapılarak, yörenin kültürel ve turizm etkinlikleri arttırılıyor.

İskenderun Festival

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Bölgede: nar ekşisi, biber, domates, şalgam turşusu çok kullanılan katıklardandır. Çiğ köfte, içli köfte, oruk yanında arap kebabı. Tatlı denilince ise: künefe, cezerye, güllaç, lokma ve müşebbek tatlı meşhurdur. Bunların yanında, meze olarak yenilenler: humus, cevizli biber, çökelek salatası, küflü çökelek (sürk) başta gelir.

Ben burada bulunduğum sırada: özellikle “humus” ve “künefe” tatmaya çalıştım. Humus için, lüks yerleri değil de, çarşı içinde bulunan ve humusun muhteşem bir şekilde yapıldığı, küçük yerleri tercih etmelisiniz. Küçük bir masa ve bir tabure üzerinde oturarak, humusun en muhteşemini yiyebiliyorsunuz.

NE SATIN ALINIR:

Bölgeden: turunç ve ceviz reçeli satın alabilirsiniz.

İskenderun Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER:

İskenderun Teknik Üniversitesi

İSKENDERUN TEKNİK ÜNİVERSİTESİ:

Üniversite İskenderun şehir merkezindedir. Üniversite 23 Nisan 2015 tarihinde kurulmuştur. Bünyesinde, 8 fakülte, 3 yüksekokul ve 1 devlet konservatuvarı ile 7 enstitü ve 5 meslek yüksek okulu bulunmaktadır.

İskenderun Ulu Cami-Kaptanpaşa Camii

ULU CAMİ-KAPTANPAŞA CAMİİ:

Savaş Mahallesi Ulu Cami Caddesindedir.

1864 yılında Kaptan Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Ahşap bina ve tek şerefeli taş minareden oluşur. Kare kaide üzerinde yükselen silindirik gövdeli minare, iki renkli kesme taş işçiliği gösterir. Minare gövdesi, kalın bir bilezikle ikiye bölünürken, daha zarif bir bilezikle şerefe altında sınırlanır.

Sade bir altlıkla, demir korkuluklu şerefeye geçilir. Minare silindirik bir petek ve konik külahla son bulur. Günümüzde minare kapısı kapatılmış durumdadır.

Ancak bu ilk yapılan caminin ahşap kısmı, 1974 yılında yıkılmış ve bugünkü betonarme ve tek kubbeli cami yapılmıştır.

İskenderun Ulu Cami-Kaptanpaşa Camii

İlk yapılan minareye dokunulmamış, ilaveten iki minare daha eklenmiştir. Bu yeni eklenen minareler, 40 metre yükseklikte ve ikişer şerefelidir. Ancak bu iki minare, çatlaklar yüzünden 2005 yılında yıktırılmıştır. Bu yıktırılan iki minarenin yerine yeni bir minare yapılmıştır.

Evet, sonuç olarak ilk yapılan camiden, günümüze sadece minaresi orijinal kalmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi

İSKENDERUN SAHİL ŞERİDİ:

Temiz ve güzel bir sahil şerididir. Oldukça uzun bir sahil şerididir.

İskenderun Sahil Şeridi

Yürüyüş boyunca birçok yerde yemek yiyebilirsiniz. Belediyeye ait ve özel işletmelere ait restoranlar ve kafeteryalar vardır.

İskenderun Sahil Şeridi

Yaz akşamlarında, şehrin yarısı buraya gelirler. Sahilde, Atatürk anıtının arkasından, tekne turlarına katılabilirsiniz.

İskenderun Sahil Şeridi Tekne Gezisi yeri

Ayrıca büyük bir lunapark bulunmaktadır.

İskenderun Sahil Şeridi Atatürk Anıtı

Atatürk Anıtı:

Bu güzel anıt hakkında, anıtın ne zaman ve kim tarafından yapıldığı hakkında yaptığım tüm araştırmalara rağmen bilgi sahibi olamadım.

İskenderun Sahil Şeridi Atatürk Anıtı

Umarım bu anıt hakkında bilgi sahibi olan okurlar yorum yazarlar.

Kore Şehitleri Anıtı:

Atatürk anıtının karşısındadır. 25 Haziran 1950-27 Temmuz 1959 tarihleri arasında, Kora Savaşına katılan ve orada şehit olan Türk askerleri anısına yapılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes AVM

Park Forbes Avm

Sahilde, deniz manzaralı bir alışveriş merkezidir. Atatürk Bulvarı üzerindedir.

17 Haziran 2016 tarihinde hizmete açılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes Avm

Temizlik iyidir, ancak marka çeşitliği açısından zengin değildir. 108 mağazalar ve 24 restoran-kafe bulunmaktadır. Restoran ve kafeler, deniz manzaralıdır. Ayrıca 7 salonlu ve 585 seyirci kapasiteli sinema salonları bulunmaktadır.

İskenderun Sahil Şeridi Park Forbes Avm

Merkezin en güzel yanı: İskenderun körfezine olan cephesidir bu manzarayı seyrederken yemek yemek veya çay içmek muhteşem güzeldir.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Nihal Atakaş Camii

Sahil Yolu Yenişehir Mahallesindedir. Deniz doldurularak yaptırılmıştır. Sahil kenarında, deniz doldurularak yapılmıştır. Denizin doldurulması sırasında, her biri 32 metre derinliğe kadar inen, 1.5 metre genişliğinde, 100’den fazla fore kazık çakılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Sahil kenarında deniz doldurularak yapılan caminin bir benzerinin dünya üzerinde sadece Macaristan Budapeşte şehrinde bulunduğu söyleniyor.

Osmanlı ve Selçuklu mimarisi hakimdir.

Cami, merkezi ana kubbe ve çevresine yerleştirilen dört tonozdan oluşmaktadır. Kubbeyle beraber, tonozlar kullanılarak daha ferah bir iç mekan algısı oluşturulmuştur. Giriş cephesinde, Selçuklu Taç kapısının bir yorumu kullanılmıştır.

Taç kapı sivridir. Deniz cephesinde kademelenerek inen ikişer kubbe ile de piramidal bir etki yaratılarak güçlü bir giriş cephesi oluşturulmuştur.

Cephelerde, Selçuklu tarzı olan sivri kemerli büyük pencerelerle, aydınlık ve ferah bir iç mekan olgusu yaratılmıştır.

İskenderun Sahil Şeridi Nihal Atakaş Camii

Ana kubbe yüksekliği 26 metre, çapı ise 18 metredir. Ana kubbede: 32 parçadan oluşan, altın varak kaplamalı, yıldız motifli 32 farz temsil edilmektedir. Tonozlarda, sivri pencere kemerlerinin üst kısımlarında, çini üzerine yazılmış hat sanatı görülür.

Minarelere gelince, camide 40 metre yükseklikte, tek şerefeli iki minare bulunur. 2018 yılında yapılarak ibadete açılmıştır. 3000 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir.

ŞATO KALINTISI-KARAKOL ŞATOSU:

Şehir merkezinde Mareşal Çakmak Caddesindedir. Catoni acentasının bahçesindedir. Yapı: Ortaçağ Alexandreia Skabias Liman kalıntısıdır ve aynı zamanda savunma kalesidir. Günümüzde denizden 100 metre içeride kalmıştır.

İskenderun Fransız Askeri Mezarlığı

FRANSIZ ASKERİ MEZARLIĞI:

Mezarlık günümüzde, Numune Mahallesi Dr Sadık Ahmet Caddesi üzerindedir. İskenderun Halk Eğitim Merkezinin güney duvarlarına, ortak duvarları bulunmaktadır.

Mezarlık içinde: mezar anıtı, iki toplu mezar ve 300 ayrı mezar bulunmaktadır.

İskenderun Adliyesi ve Primemal alışveriş merkezi tarafından: Fransız askerleri için yapılmış anıt, görülebilmektedir.

İskenderun Fransız Askeri Mezarlığı

1914-1918 yılları arasında, 1’nci Dünya Savaşında hayatını kaybeden Fransız askerleri için 1935 yılında İskenderun-Antakya yolu üzerinde yapılmıştır.

Türkiye ve Fransa arasında, 23 Haziran 1939 tarihinde yapılan anlaşmaya göre, mezarlık alanının muhafaza ve bakımı için bir bekçi atanmıştır. Bu amaçla, mezarlık kapısından girer girmez, sağ kısımda, duvara bitişik derme çatma yapılan kulübe de bulunmaktadır.

Girişin hemen karşısındaki haçvari düzendeki yolun, dört adasında yer alan mezarlıkların taşları yuvarlak kemerli, düz yüzeyli dikdörtgen biçimde yapılmışken diğer alanlardaki mezarlıklarda haç şeklindeki taşlar tercih edilmiştir.

Mezarlığın dış duvarı ise kesme taştan inşa edilmiştir. Alan, 1987 yılında tescil edilerek Sit alanı ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

İskenderun Deniz Müzesi

İSKENDERUN DENİZ MÜZESİ;

Süleymaniye Mahallesi Atatürk Bulvarı 512 Sokaktadır. Giriş ücretlidir. Giriş ücreti 7 TL dir.

Müzenin bulunduğu bina: 1930 yılında inşa edilmiş, 3 katlı bir binadır. Bu bina, 1942 yılında Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış ve 2008 yılına kadar İskenderun Deniz Üs Komutanlığı Karargah Binası olarak kullanılmış, 2009 yılında ise müze olarak düzenlenmiştir. Ülkemizdeki 3’ncü Deniz Müzesidir.

İskenderun Deniz Müzesi

Müzede 6 tane salon bulunuyor.

1’nci Salon: Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen salonudur.

2’nci Salon: Hatay’a giren ilk Türk birliklerinin komutanı Albay Şükrü Kanatlı salonudur.

3’ncü Salon: Barbaros Hayrettin Paşa salonudur.

4’nci Salon: Cezayirli Gazi Hasan Paşa salonudur.

5’nci Salon: Cumhurbaşkanlığı yatı Savarona’ya ayrılmıştır.

6’nci Salon: Rauf Orbay Salonudur. Kendisi Kurtuluş Savaşında, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bulunan isimlerden biridir.

İskenderun Deniz Müzesi

Bu salonlarda: Hatay’ın kurtuluşu, İskenderun Tarihi, Deniz Harp tarihiyle ilgili olarak 320 civarında obje ve 200 kitaplık bir kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca: müze bünyesinde: kurslar, sergiler ve atölyeler gibi faaliyetler gösterilmekte olup bünyesinde kiralanabilir sergi salonları ve 20 kişilik sinevizyon odası bulunmaktadır.

MARCİRCOS KİLİSESİ-RUM ORTODOKS KİLİSESİ:

İlçe merkezinde, Denizciler Caddesindedir.

1585 yılında yapılmıştır. Günümüzde: gerek ibadet ve gerekse adakta bulunmak için kullanılmaktadır. Her yıl, kilisede 5 Mayıs tarihinde “Hıdır İlyas Şenlikleri” ve 6 Mayıs tarihinde ise “Aziz’in İsim Günü Kutlamaları” yapılmaktadır.

5 Mayıs günü, Hz Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmektedir. Umutlar kadar baharın da simgesi olarak bilinir.

Bu gün Rum Ortodokslar, Aya Yorgi ve Katolikler ise Aziz George günü olarak kutlarlar.

İskenderun Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi

AZİZ NİKOLA KİLİSESİ-RUM ORTODOKS:

Şehit Pamir Caddesindedir. 1870 yılında yapılmıştır. Kilise halen ibadete açıktır. Kilisede paha biçilmez tablolar bulunduğu söylenmektedir.

İskenderun Katolik Katedrali

İSKENDERUN KATOLİK KATEDRALİ:

Yenişehir Mithatpaşa caddesindedir. Yapı, 1888 yılında büyük bir restorasyon geçirmiştir. Toplam 14 sütun üzerine oturur. Halen ibadete açıktır.

İskenderun Millet Parkı

İSKENDERUN MİLLET PARKI:

İsmet İnönü Caddesindedir. Fener Mahallesindeki eski Karayolları arazisine yapılmıştır. Büyüklük yaklaşık 50 dönümdür.

İskenderun Millet Parkı

İskenderun Belediyesi tarafından düzenlenen park alanı, 2019 yılında ziyarete açılmıştır. Giriş ücretsizdir.

İskenderun Millet Parkı

Park alanı içinde: 1 kilometre uzunluğunda yürüyüş, koşu ve bisiklet yolu, amfi tiyatro, yazlık sinema, büyükçe bir otopark ve spor sahaları bulunmaktadır. Ayrıca kendi kendini temizleyen, 3000 metre karelik bir biyolojik gölet vardır. Gölet büyüklüğü 2640 metre karedir.

MERKEZ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER:

ALEXANDRETTA:

Bugünkü İskenderun kentinin, ilk yerleşimidir. Ancak, maalesef günümüze herhangi bir kalıntı kalmamıştır. 1973 yılında, Esentepe bölgesinde yapılan kazılarda, antik kent kalıntılarına rastlanmış ve “Büyük İskender’in bir büstü” bulunmuştur.

MYRİANDOS LİMAN KENTİ

İskenderun merkezin 5 km güneybatısında, deniz kıyısındadır.

Heredot’a göre: buradaki körfez “Myriandos Körfezi” olarak isimlendirilir.

Yörede bilinen en eski yerleşim yeridir. Fenikeliler tarafından MÖ 1500’lerde kurulduğu tahmin edilir. Myriandos kentinin kelime anlamı: “Mura-wand” yani “Muralı-Mura’ya tapan halk” demektir. Ancak bu şehirden günümüze ulaşan herhangi bir kalıntı yoktur.

Çünkü ören yerindeki yapıların hepsi, 1822 yılındaki depremde yıkılmıştır. Ardından tam deniz kıyısında olan kentin yapı taşları, yeni yapılarda kullanılmak üzere teknelerle başka yerlere taşınmıştır.

Kentin tarihi geçmişinde: MÖ 333 yılında, Büyük İskender, Pers Kralı Darius’u pusuya düşürmek için buraya gelir, ancak iki ordu arasındaki savaş burada değil İssos yakınlarında olur. İsos savaşını kazanan Büyük İskender: Myriandos kenti yakınlarında, “Issum” yani “dağlık” ismi verilen bir şehir kurar. Evet, Myriandos kentinden günümüze hiçbir kalıntı kalmamıştır.

Son bir not: Bazı kaynaklarda, kayıt “Atlantis kentinin”: Kıbrıs ve Suriye arasında bir bölgede bulunduğu ve hatta Myriandikos körfezinde olduğunu iddia etmektedirler.

İskenderun Karaağaç Plajı

KARAAĞAÇ PLAJI:

Karaağaç Mahallesindedir. İskenderun merkeze en yakın plajdır.

Plaja giriş ücretlidir. Plajın kumları, altın sarısıdır. Plajda, doğal dalgakıran bulunması nedeniyle, çok fazla dalga olmuyor. Ancak deniz girişi taşlıktır, bu yüzden deniz ayakkabısı kullanmanız önerilir. Denizin aniden derinleşmiyor olması nedeniyle, özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilmektedir.

Plajın kenarında, çok sayıda: çadırlı kamp alanı, piknik alanı ve restoran bulunuyor. Ağaçlık alanda çocuk oyun parkı da vardır.

SARISEKİ TURUNCU PLAJI:

Sarıseki Mevkiindedir. Plaja giriş ücretsizdir, ancak otoparka araç bırakmak ücretlidir. Plaj: kum ve çakıl karışımıdır. Duş ve tuvalet vardır. Ayrıca yiyecek sağlanabilecek mekanlar da bulunmaktadır.

İskenderun Suçıkağın Çağlayan Şelalesi

ŞALAN KALESİ-SUÇIKAĞI ÇAĞLAYAN ŞELALESİ:

Sakıt Yaylası Suçıkağı (Sakıt) Mahallesindedir.

Kale “Şivlan Kale” olarak da bilinir. İskenderun körfezini, Kırıkhan ovasına bağlayan Değirmendere köyü yakınlarındadır. Amanos dağlarının sarp ve kayalık bir tepesine kurulmuştur. Helenistik dönemde yapılan kale, Bizans ve Haçlılar tarafından: karakol, gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.

İskenderun Suçıkağın Çağlayan Şelalesi

Suçıkağı Çağlayan Şelalesi:

İlçe merkezine uzaklık 5 km dir. 2007 yılında hizmete açılmıştır.

Çınar ağaçlarının gölgesinde, buz gibi akan suyun içindeki masalarda farklı bir ortam bulunuyor. Çağlayan alabalık tesisleri var. Buraya yolunuz düşerse: kaşarlı balık, balık ızgara, kiremitte balık ve kebap çeşitleri bulabilirsiniz. Menülerde kullanılan tüm malzemelerin, doğal olduğu söyleniyor.

İskenderun Yunus Sütunu-Sarıseki

YUNUS SÜTUNU-SARISEKİ:

İskenderun-Payas demiryolu üzerinde Sarıseki Mahallesindedir. Sarıseki girişinde, yolun deniz kenarında burunda, Nato iskelesi yanında, antik bir sütun görülür. Günümüzde, sütun oldukça bakımsızdır ve taşları sağa-sola dökülmüştür.

Sütun: Sarıseki kanyonu içinden akan Sakıseki çayının iki kıyısındadır. Her iki sütun arasındaki mesafe, 200 metredir. İki sütun, birbirine paraleldir.

Sütunlarla ilgili 2 inanış vardır.

1’nci İnanış:

Yöre halkının inanışına göre: “Yunus Peygamber, yunus balığı karnında burada karaya çıkmıştır.” İsmini de bu olaydan alır.

“Yunus Peygamber, Allah tarafından, Asur şehirlerinden olan Ninova halkını doğru yola davet etmek için görevlendirilir. Ancak Ninovalılar, Yunus Peygamberin sözlerini dinlemezler. Bunun üzerine Hz Yunus çok kızar ve Allah’ın iznini beklemeden Ninova şehrinden ayrılır.

Yafa şehrine gelir. Bir gemi bulur, ücretini verir ve gemiye biner. Yolculuk sırasında büyük bir fırtına çıkar, gemi batacak gibi olur ve bunun üzerine Hz Yunus, gemidekilere “beni denize atın, fırtına durur” der.

Ancak gemidekiler ona uymazlar, gemiyi karaya çekmek isterler ancak başaramazlar, bunun üzerine Hz Yunus kendi rızasıyla denize atlar, Allah’ın emriyle Hz Yunus’u bir balık yutar, üç gün üç gece balığın karnında kalır.

Sonra, balığın karnından karaya çıkar. Nereye? İki dağ arasındaki bir yere. Evet, buranın yani Hz Yunus’un karaya çıktığı yerin, burası olduğuna inanılır.

2’nci İnanış:

Bu sütunların dini yani manevi anlamları olduğu gibi, tarihi anlamları da vardır.

Yöredeki taş kalıntıları, Amanos dağlarının tepelerinden, denize kadar inen bir kale görünümündedir. Sütunların bulunduğu dar geçit ve Belen geçidi: Kral yolunu Antakya’ya bağlayan yerdir.

Yani, tarihin her döneminde, önemli bir geçit yeri olmuş, önemli olaylara şahitlik etmiştir. Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan en önemli geçitlerden birisidir.

Sütunlar: tarihi süreçte Perslere hem maddi hem de siyasi kazanımlar sağlamıştır. Bu yüzden, İskender, bu geçidi tutmaya karar verir. Bu sırada, Per ordusu, İsos civarında Pinaros suyunun denize döküldüğü yerdedir. İskender, deniz kıyısı boyunca güneye ilerler.

Birliklerini: Yunus sütunlarının ve körfez ve Amanos sıradağlarının arasına yerleştirir. İskender ve Darius arasındaki İsos savaşı: Yunus sütunlarının 15 km kuzeyinde, ovanın oldukça dar ve Kuruçay dolaylarında yapılır.

Bu savaşta, İskender 500 ve Persler ise 10 bin asker kaybederler. Bu olaydan sonra İskender’e “Büyük” lakabı verilir. Evet, bu bölge bu ünlü savaşın geçtiği yerlerdir.

Günümüzde burası Kilikya ve İskenderun şehrinin giriş kapısı olarak kabul edilir. Tapınak ve Cenevizlilerden kaldığı düşünülen kale kalıntıları vardır, ancak yukarıda belirttiğim gibi, kalıntılar oldukça harap bir durumdadır.

3’ncü İnanış:

Yine rivayetlere göre, Büyük İskender’in cenazesi, bu kemer üzerine yerleştirilmiştir.

4’ncü İnanış:

Bence doğruluğu yüksek olan bir varsayıma göre: MS 194 yılında, Roma İmparatoru Septimus Severus: Pescennius Niger’i yenince, İskenderun yerleşiminin 8 km kuzeyinde, Amanos dağlarının deniz kıyısına ulaştığı yerde bir “Zafer Anıtı” yaptırmıştır.

Bu tak, halk arasında “Yunus Sütunu” olarak bilinmektedir. Günümüzde yakın çevrede görülebilen kalıntılar şunlardır: Su depoları, kemerler, tapınak ve Cenevizlilerden kaldığına inanılan bir kale kalıntısıdır.

İskenderun Soğukoluk Yaylası

SOĞUKOLUK YAYLASI:

Günümüzdeki ismi: Güzelyayla. İlçe merkezine: 18 km. uzaklıktadır. Arsuz’a ise: 40 km. uzaklıktadır. İskenderun halkının en çok tercih ettiği yerlerin başında gelir. Tepede, orman içinde harika yapılar bulunuyor.

Yazın 5-6 bin olan nüfus, özellikle hafta sonları ve tatil günlerinde 15-20 bine yükseliyor. Çevreden gelen işadamları ve yöneticiler, burada: yeşil tepeler üzerinde, birbirinden güzel binalar inşa ettirmişler.

Ama hiçbir bina, bir ağaç boyunu aşmıyor. Yani, görüntü kirliliği yok. Bu bölgeye, karşıdan bakanlar, bu binaları, taş yapıları göremiyorlar.

Burası: gayet serindir. Suyu ve havasıyla, çok güzel bir çamlık yayladır. Amanos dağlarının 800-1000 metre yükseklerinde bir bölge.

Ama; elbette yaşı belli bir seviyede olanlar, buranın eski ününü mutlaka hatırlamışlardır. Burası, bir zamanların, ülkemiz genelindeki en büyük “kadın ticaretinin yapıldığı, genç kızların kaçırılıp hapsedildiği ve pazarlandığı bir yer olarak öne çıkmış ve emniyet birimleri tarafından yapılan büyük operasyonlar sonucu, tamamen çökertilerek, günümüzde sadece anılarda kalmıştır.

Günümüzde, burada bulunan oteller virane halde ve onarılmayı bekliyor. Bazıları: Milli Eğitim Bakanlığına verilmiş ve Öğretmenevi-misafirhane yapılmış. Soğukoluk bölgesine tırmanış bittikten sonra, sizi bir meydan kahvesi karşılıyor.

Burada, bahçede ağaçlar altında dinlenebilirsiniz. Kahvehanenin hemen karşısında, bir dükkan var, bu dükkandan, mutlaka ceviz satın alın, satılan cevizlerin şifalı olduğu söyleniyor. Hatta, ceviz reçeli bile bulabilirsiniz.

Kınalıtepe, tüm bölgenin en gözde piknik alanı. Milli Parklar koruma alanı içinde bulunuyor. Tahta masalar var. Araçların girişi için yollar yapılmış. Kınalıtepede bulunan restoranda: özellikle kaz dolması yemenizi öneririm. Yanında ise, humus.

Evet, burası yeşillikler içinde bir cennet. Bir şekilde, bu yöreden geçerseniz: buradaki restoranlarda, tereyağında bıldırcın tava yemeyi, sakın ihmal etmeyin.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı.

Dörtyol merkezi gezi ve tanıtım yazısı.

Kırıkhan gezi ve tanıtım yazısı.

Belen gezi ve tanıtım yazısı.

Samandağ gezi ve tanıtım yazısı.

 

Isparta Yalvaç

Isparta Yalvaç

Tarihi olarak büyük öneme sahip: Men kutsal alanı, Psidia Antiochia antik kenti ile öne çıkan bir bölge.

Isparta Yalvaç

ULAŞIM

Yalvaç ilçesinin, Isparta il merkezine uzaklığı: 108 km. dir. Senirkent üzerinden, Eğirdir gölünün kuzeyinden ilerleyerek ulaşmak mümkün. Senirkent-Yalvaç arası uzaklık: 57 km.

Yalvaç’ın kuzeydoğusunda: Akşehir ve güneydoğusunda ise Şarkıkaraağaç ilçeleri bulunuyor. Yalvaç-Şarkikaraağaç arası uzaklık: 26 km. Yalvaç-Akşehir arası uzaklık ise: 47 km. dir. Yalvaç-Antalya arasındaki uzaklık: 230 km. Yalvaç-Konya arasındaki uzaklık: 105 km.

Isparta Yalvaç

TARİHİ

İlçenin tarihi geçmişi, o kadar eski ki: en erken bulgular: Tokmacık yöresinde bulunmuş. Bunlar: 8 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen: at, fil ve gergedan fosilleridir. Bunlar Tokmacık yöresinde bulunmuştur. 

Kentin kuruluş tarihi ise: MÖ.3 yüzyılda, Helenistik krallarından Seleukid hanedanına dayanıyor. Antiocheia kenti de: MÖ. 275 yılında, I. Antiokhos Soter tarafından kurulmuş. Kenti tahkim etmiş ve dedesi ile kendi adı olan: Antiochos ismini vermiş.

Daha sonraki dönemlerde, bölgede Roma egemenliği görülüyor. Zaten, kent, en parlak dönemini Roma egemenliği sırasında yaşar. Bu dönemde: yoğun imar faaliyetleri görülür.

İmparator Augustus döneminde (MÖ.27-MS.14): Pisidia bölgesinde 8 koloni kurulur.

Ancak: konumu ve önemi nedeniyle, yalnızca, Antiochia kentine “Colonıa Caesareıa” yani “Sezar’ın Kenti” unvanı verilir. Aynı zamanda, Psidia bölgesinde, başkent konumuna gelir.

Kent: imarı sırasında: bütün Roma kentlerinde olduğu gibi: 7 tepe üzerine kurulur ve 7 mahalleye bölünür. MS. 3 yüzyıla kadar, resmi dil: Latince.

Kentin önemini fark eden, Aziz Paulus: MS.46 ve 62 yılları arasında, kente üç kez gelir.

Hıristiyanlığın temellerini burada atar ve dünyaya yaymaya başlar. Özellikle: MS. 4 yüzyılın başlarında, Hıristiyanlığın serbest bırakılmasıyla, Bizans döneminde de, kent, dini bir merkez olarak önemini korur.

MS.8 yüzyılda

Arap akınları ve haçlı seferleri sonucu, kent harabeye döner. Yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye başlar. Ancak: 1176 yılında, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan: Yalvaç yakınlarında yapılan Myriakephalon savaşından sonra: Türkler bölgeye yerleşirler.

Kent: eski kültürel merkez özelliğini yeniden kazanır.

1300 yıllarında, Moğol istilası sonucu Selçuklular parçalanınca, Hamitoğulları Beyliği, yöredeki egemenliği ele geçirir. Ancak, 1400 yıllarında, Osmanlılar bölgede egemen olurlar.

Osmanlılar döneminde de: cami, han, hamam ve sivil mimari örnekleri inşa edilir.

1864 yılında: ilçede, Belediye teşkilatı kurulur. Cumhuriyetin ilanından sonra ise, Isparta’ya bağlı bir ilçe olur.

Yalvaç kelimesinin sözlük anlamı: Peygamber, resul, elçi, yol gösterici. İlçeye bu ismin verilme nedeni ise: Selçuklular döneminde, buraya yerleşen Oğuz Türk Oymağının isminin “Yalvaçlılar” olmasındandır.

Yani: Horasan bölgesinden gelen Yalvaçlar, Anadolu’ya yerleşmişlerdir.

Bölgede: 1840 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur.

Isparta Yalvaç

GENEL

Akdeniz bölgesinde bulunan Yalvaç, Isparta il merkezinin kuzeydoğusunda, Sultan Dağlarının güney eteklerinde ve denizden 1096 metre yüksekliktedir. 

Isparta ilinin en büyük ilçesidir. 

İlçe: sahip olduğu geçmiş kültürel özellikleri nedeniyle, zengin turizm potansiyeline sahip. Antiocheia in Psidia, Anadolu’da kurulan antik kentler arasında, oynadığı önemli roller ve eşsiz yapıları ile ayrı bir önem  taşıyor.

İlçede bulunan, Yalvaç Meslek Yüksek Okulu, 3500 öğrenci barındırıyor ve bu miktar: İlçenin ekonomik ve sosyal yaşamında önemli bir oran.

 

CITTASLOW

Yalvaç ülkemizde Cıttaslow olarak seçilen 15 yerden biridir. Cıttaslow felsefesi: yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanmasını savunmaktadır.

İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkmıştır. 

Isparta Yalvaç Ne Yenir

NE YENİR

Günümüzde Yalvaç mutfağında, buğday başta olmak üzere tahıl yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Tahılın yanı sıra, yöredeki hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklandığı düşünülen et, süt ve ürünleri (yöreye has pastırma, kaymak ve kaymaktan elde edilmiş yağ başta olmak üzere) kullanımı da sıklıkla görülür. Yalvaç’ta mutlaka, buraya has “güllaç” yemelisiniz.

Yemek olarak ise: kurutulmuş malzemeden yapılan ve iki farklı yöntemle hazırlanan (etli ve bulgurlu olarak) dolma denemelisiniz. Bunun yanında, buraya özgü yemekler olarak öne çıkanlar: Fasulye Boranısı, keşkek, yufka katmeridir.

Keşkek: yörenin en bilinen mahalli yemeği olup kaburgadan yapılan yerli pastırma ve önceden ıslatılmış keşkeğin, toprak çömleğe konarak ateşi sönmüş mahalle fırınlarında yaklaşık 12 saat pişirilmesiyle yapılır.

Boranı ise, fasulye ya da ıspanaktan yapılır. Başta belirttiğim gibi, güllaç asla unutulmamalı.

Isparta Yalvaç Ne Satın Alınır

NE SATIN ALINIR

Eski bir Selçuklu ve Osmanlı yerleşimi olan Yalvaç’ta pek çok geleneksel el sanatı yaşatılmaktadır. Geleneksel el sanatlarının bulunduğu Rampalı Çarşıya uğrarsanız, mutlaka ilginizi çekebilecek bir şeyler bulup, satın alabilirsiniz.

Geleneksel el sanatları olarak öne çıkanlar: dericilik, keçecilik, halıcılıktır. Tabakhane bölgesinde doğal malzemelerle üretilen deriler, çeşitli turistik el sanatı ürünlerine dönüştürülüyor ve yine sıcak demircilerin yaptıkları çapa, kürek, tahra gibi ürünler satın alabilirsiniz. Keçecilik, saraçlık ve semercilik te tercih ediliyor. 

Isparta Yalvaç Pazarları

YALVAÇ PAZARLARI

Yalvaç’ta haftada bir gün, Pazartesi günleri pazar kuruluyor. Bu pazarda, çevre köylerden gelen ve yöresel kıyafetler giymiş halkın da katılımıyla, çok renkli ve zengin bir görünüm ortaya çıkıyor. Pazartesi günleri, pazarın açılışı belediye hoparlöründen okunan “Pazar duası” ile yapılıyor.

3 farklı bölgede 3 farklı pazar kuruluyor. Sebze pazarı, yoğurt pazarı ve buğday pazarı. Sebze pazarında organik ürünler, yoğurt pazarında kaymak ve süzme yoğurt, buğday pazarında nohut, mercimek, fasulye gibi ürünler, ambalajlanmadan doğrudan üreticisinden satın alınabiliyor. 

FESTİVALLER

İlçenin Körküler Kasabasında, her yıl, Temmuz ayının ilk haftasında, 3 gün süreli, Yalvaç Körküler Kardeşlik ve Sevgi Festivali düzenleniyor. Ayrıca: Mayıs ayı içinde, 3 gün süreli, Antiokheia Kültür ve Sanat Festivali düzenleniyor.

Bunların yanında: Ağustos ayı içinde, 2 gün süreli, Sücüllü Yardımlaşma ve Dayanışma Festivali düzenleniyor

GEZİLECEK YERLER

Isparta Yalvaç Müzesi

YALVAÇ MÜZESİ

Hükümet Caddesindedir. 1947 yılında yöreden toplanan arkeolojik ve Etnografik eserlerin depolanmasıyla başlayan çalışmalar, 1963 yılında yapımına başlanan binanın müze olarak 1966 yılında tamamlanmasıyla hizmete girmiştir.

Müze koleksiyonunda: 2599 arkeolojik eser ve 14715 sikke bulunmaktadır. 

Prehistorik Eserler Salonu

1.Vitrin: Tokmacık kasabası yakınlarında yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan: muhtelif memeli hayvan fosilleri sergileniyor. Bunların: 7-8 milyon yıl öncesinden kaldığı düşünülürse, değerleri ortaya çıkıyor. Mutlaka görmelisiniz.

2.Vitrin: Burada: Yalvaç’a 19 km. uzaklıkta bulunan Çamharman Höyüğünde bulunan, Eski Tunç çağına ait pişmiş toprak eserler sergileniyor. Bu eserlerin: MÖ.3000-2000 yıllarından günümüze kaldığı sanılıyor.

4.Vitrin: Bu vitrinde, eski Tunç Çağına ait kaplar sergileniyor. Bu kaplar: dinsel hayatı ortaya koyuyor.

7.Vitrin: Pişmiş topraktan yapılmış tanrıçalar ile pişmiş toprak ve mermer idoller sergileniyor. Bu bölümün en gözde eserleri: pişmiş toprak hayvan figürleri ve çocuk oyuncakları.

Isparta Yalvaç Müzesi Klasik Eserler Salonu
Klasik Eserler Salonu

Bu salonda: Pisidia Antiocheia ve Men Kutsal Alanında yapılan kazılarda elde edilen eserler sergileniyor.

9.Vitrin: Bu sergide: Antiocheia heykeltıraşlık okulunun özgün mermer yapıtları var. Bunlar arasında: tanrı ve tanrıça heykelleri, Tyke, Nike ile imparatorluk dönemine ait portreler geniş yer tutuyor. Ayrıca: Roma dönemine ait mermer küpler bulunuyor.

11.Vitrin: Men Kutsal Alanından gelen pişmiş toprak ve mermer eserler sergileniyor. Çağının en çok ziyaret edilen tapınağı, aynı zamanda bir kehanet merkezi. Baş tanrı Men olmak üzere, bu tanrıya adanmış adak stelleri, ilgi çeken eserler olarak öne çıkıyor.

12.Vitrin: Roma çağına ait mermer tanrı ve tanrıça heykelleri sergileniyor. Bunlar arasında: Ana tanrıça Kybele, Zeus, Aphrodite, Tyke, Eroslar ve kadın heykelcikleri var.

Bu vitrinin hemen yanında: MS.1.yüzyıla tarihlenen, Zeus heykeli var. Antiocheia heykeltıraşlık okulunun önde gelen heykeltıraşlarından olan Menandros tarafından yapılmış, bu ihtişamlı heykel. Kaidesindeki yazıtta yapanın ismi yazılı.

Isparta Yalvaç Müzesi
Klasik Eserler Salonunun doğu tarafı, tanrı ve tanrıça heykellerine ayrılmış.

Antiocheia heykeltıraşlığının tüm özellik ve güzelliklerini gözler önüne seren bu yapıtlar, görenleri hayretler içinde bırakıyor. Tanrıça Athena, Nike ve Mousalar, bu bölümde sergilenen başlıca eserler.

Ayrıca, burada önemle üstünde durmak istediğim bir eser daha var. Roma İmparatoru Augustus’un, hayatta iken yaptığı işleri anlatan Latince metinler, panolar halinde burada sergileniyor.

Bunun yanı sıra, aynı metinin, Apollonia’da bulunan ve Yunanca yazılı bazı parçaları da burada sergileniyor.

Mutlaka görmelisiniz. Ankaralılar için bir hatırlatma. Aynı metinlerin bir benzeri: Ankara şehir merkezinde, Hacı Bayram Camisi yanındaki Augustus Tapınağında bulunuyor.

Isparta Yalvaç Müzesi

 

14.Vitrin: Roma döneminin küçük buluntuları, bronz ve cam süs eşyaları, burada sergileniyor. Buradaki bir kupa ya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.

Düzenlenen bir av yarışması sonunda verildiği anlaşılan, çift kulplu bu kupanın, bir yüzünde gladyatörler, diğer yüzünde ise sürüngen bir hayvan olan semender tasviri var.

15.Vitrin: Salonun bu son duvar vitrininde, Bizans dönemi pişmiş toprak ve madeni eserleri sergileniyor. Bunlar arasında: İsa’nın çarmıha gerilmiş heykelcikleri, haçlar, özellikle Hıristiyanlıkla ilgili kabartmalar, kandiller dikkatinizi çekecektir.

Ancak, bunların içinde en önemli eser: MS.4.yüzyıla tarihleniyor. Midye kabuğu üzerine işlenmiş. İsa’nın bir masa üzerinde. Ortada: Meryem Ana, başı örtülü, yüzü görünüyor. Her iki yanında iki melek duruyor.

Bu kabartma, dünyada tek olma özelliğini korumaktadır. Kompozisyon: İsa’nın mezara indiriliş sahnesi olarak betimlenmiş, bu hüzünlü an çok iyi betimlenmiş.

Salonun ortasında bulunan iki vitrinde: balıkçı başı ve nadide köpek heykelcikleri var.

Isparta Yalvaç Müzesi Etnografik Eserler Salonu
Etnoğrafik Eserler Salonu

Bu salonda Yalvaç ve çevresinden gelen eserler ve muhtelif yollarla gelen eserler sergileniyor.

25.Vitrin: Salonun ortasında bulunan iki yatay vitrinde: Osmanlı dönemine ait altın, gümüş ve bakırdan yapılmış zengin sikke koleksiyonu var.

Etnografya Salonunun dar kenarında: 19.yüzyıla ait bir evin malzemeleri ile aslına uygun olarak düzenlenen “Eski Yalvaç Evi” müzeye gelen ziyaretçilere, önceki kuşakların sahip oldukları ihtişam hakkında bir fikir veriyor.

Isparta Yalvaç Devlethan Camisi-Eski Cami

DEVLETHAN CAMİSİ-ESKİ CAMİ

İlçe merkezindedir. Kesin yapılış tarihi bilinmemektedir. Ancak, 14’ncü yüzyılda, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesut’un oğlu tarafından devlet adına yaptırıldığı ve hatta kız kardeşi olan Devlet Hatun tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Ancak caminin mimarı bilinmemektedir. 

Devşirme malzeme ile yaptırılmıştır. Antiochia ören yerinden getirilen, önceki dönemlere ait mimari yapı elemanları (mermer işlemeli bloklar ve yazıt parçaları) duvar örgüsünde kullanılmıştır. Dış yüzü sıvasızdır. Bu yüzden, Antiochiadan gelen hayvan figürü kabartmalı ve işlemeli taşlar görülür. 

Caminin tek minaresi, yapının kuzeydoğu köşesindedir. Mihrabı ve minberi, düz sadedir. Caminin muhtelif dönemlerde onarımlardan geçtiği ve bu yüzden 15-16. yüzyıla ait yapının, günümüzde orijinalliğini yansıtmadığı düşünülmektedir.

Kubbe dışında kalan tavan ahşaptır. Kubbe içleri, çeşitli renklerle yapılmış (sarı, mavi, kırmızı, yeşil) kalem işi stilize edilmiş bitkisel motiflerle süslenmiştir.

Mihrap kabartma süslemelidir.

Mihrabın hemen üstünde açılmış, yuvarlak formlu, çeşitli renklerden oluşturulmuş vitray pencere dikkat çeker. Sabah güneş doğuşunda, caminin içerisi buradan gelen ışıkla rengarenk görünür. 

Isparta Yalvaç Osmanlı Hamamı

OSMANLI HAMAMI

Kaş mahallesindedir. Osmanlı dönemine ait ayakta kalan tek hamam Yalvaç’ta bulunuyor. Bölgesel Osmanlı geleneklerini ihtiva eder. Soyunmalık, soğukluk, sıcaklık, su deposu ve külhan gibi bölümleri vardır.

Taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş yapının iki ayrı girişi bulunur. İçten su geçirmez sıva ile kaplanmıştır. 1940’lı yıllardan beri kullanılmayan hamamda, şu an restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir, restorasyon bitirildiğinde Hamam Müzesi olarak ziyarete açılacaktır. 

Isparta Yalvaç Çınaraltı

ÇINARALTI

Bu muhteşem doğal anıt ağacın, 1200 yıllarında dikildiği tahmin ediliyor. Yani: 800 yaşında. Boyu ise: 16 metre. Gövde çevresi: 10.25 metre. Çapı: 3.26 metre. Dal uzunlukları: 7.50 ile 15.80 metre arasında değişiyor. 

Türklerin gelip yerleştiğinde merkezde bulunan Çınaraltı, tam ilçenin merkezinde bulunuyor. Çevresinde toplanmış kahvehanelerden oluşur. Ağacın çevresinde oluşturulan tarihsel meydan, gerçekten mutlaka mola vermenizi önereceğim güzel bir ortam.

 

YALVAÇ HACI ALİ RIZA EFENDİ HALK KÜTÜPHANESİ

Önce bir kaç cümle ile Hacı Ali Rıza Efendi: 1830 yılında Yalvaç Salur Mahallesinde doğmuştur. 1853 yılında, dördüncü dereceden naiblik yani hakimlik ehliyetnamesi aldı ve hakimlik görevine başladı.

Ülkenin çeşitli yerlerinde 48 yıl hakimlik yaptı. Gelelim kütüphaneye, kütüphanenin kuruluşu 108 yıl öncesine dayanır. 1970 yılından itibaren, kütüphane, kendi binasında faaliyetini sürdürmekte olup, çeşitli konularda 30 bini aşkın eser ile, önemli bir kültür hazinesidir.

Isparta Yalvaç Belediye Kültür Evi-Tıraşzade Konağı

BELEDİYE KÜLTÜR EVİ (TIRAŞZADE KONAĞI)

Geleneksel Yalvaç evlerine örnek olan Tıraşzade Konağı, burada yapılan ilk restorasyon çalışmalarından biridir. Konak restorasyonun ardından içi tamamı orijinal malzemelerle tefriş edilerek bir Etnografya müzesi olarak hizmete açılmıştır.

Konak, kerpiç ve ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiştir.

İlk kısmının 1840 yılında ve son halinin 1911 yılında tamamlandığı biliniyor. Giriş: batıdaki çift kanatlı ahşap kapıdan. Kapıdan girilince: hayat bölümü açılıyor.

Yapı, iç kısımda “L” şeklinde düzenlenmiş. Kuzeydeki blok 2 katlı ve batıdaki blok ise 3 katlı.

Bunların arasında bahçe var. Evet, bu Osmanlı mimari özelliklerini gösteren yapı, yakın süre öncesine kadar yıkılmak üzere iken, Belediye tarafından onarılarak, ziyarete açılmıştır.

Isparta Yalvaç Anlatan Meydanı

ANLATAN MEYDANI

Meydan: İlçenin zengin geçmişini gelen ziyaretçilere gösteren bir rehber niteliğinde hazırlanmış. Tam bir Açık hava müzesi niteliğinde. Kuzeyde bulunan, üzeri kapalı ve sütunlu bir bölümden meydana giriliyor.

Üstü açık koridorun her iki yanındaki dikmeler üzerinde, bilgi panoları var. İlk pano: Tokmacık fosilleri bölgesini anlatıyor.

Daha sonraki panoda: Men Kutsal Alanı ve takip edenlerde: Antiokheia kenti, Roma dönemi, Bizans dönemi ve böylece devam ediyor. Meydanın merkezinde ise, 25 metre çapında bir tören alanı ve Atatürk Anıtı bulunuyor. 

Meydan; İlçe hakkında, burayı ziyaret eden insanlar için hazırlanmış. Bu meydanı ziyaret eden bir ziyaretçi, meydan bitiminde, İlçe hakkında birçok bilgi sahibi olmuş oluyor.

İlginç, buna benzen bir yapıyı, ülkemizde başka bir yerde görmedim, ama iyi düşünülmüş. Çünkü: Yalvaç gerçekten, tarihi özellikleriyle öne çıkan bir yer.

İlçeye ilk gelen ziyaretçilerin, antik yerleri gezmeden önce, bu meydanda küçük bir tur atmalarında, İlçeyi tanımaları açısından büyük yarar var.

Isparta Yalvaç Metin Sözen Keçe Evi   

METİN SÖZEN KEÇE EVİ

Görgü mahallesindedir. Keçeyi turistik ürün haline dönüştürecek tasarımların yapıldığı bir merkezdir. Eski bir Yalvaç evinin restore edilmesiyle oluşturulan evde, keçe işleme makineleri, keçe yapım aşamaları ve üretilen keçeler sergileniyor.

Ayrıca, burada çalışanların ürettikleri çanta, başlık, şapka, duvar resmi ve benzeri keçe ürünleri satılıyor. 

Isparta Yalvaç Mustafa Bilgin Sanat Evi

MUSTAFA BİLGİN SANAT EVİ

Görgü mahallesindedir. Bir öğretmene ait olan eski evin restore edilmesiyle meydana getirilen Mustafa Bilgin Kadınlar Sanat Evi’nde, hanımlara yönelik olarak cam, seramik, resim gibi çeşitli kursların verildiği atölyeler, çay ve kahve içilebilen odalar, kitap okunabilen kütüphane bölümü bulunuyor. 

Isparta Yalvaç Geleneksel Yemek EVİ

GELENEKSEL YEMEK EVİ

Kaş Mahallesinde, Tıraşzade Konağının karşısındaki bu mekanda, geleneksel yemek kültürüne ait pek çok lezzet burada konuklara servis ediliyor.

Eski bir Yalvaç evinin restore edilmesiyle oluşturulan bu mekanda, bir lokanta ortamı değil daha yöresel bir ortam oluşturulmuştur.

Bu mekanda ve bir aşçının değil mahalleli kadınların yaptığı yemekler ikram ediliyor. 

Isparta Yalvaç Eski Deri Fabrikası ve Deri Sanayi Açık Hava Müzesi

ESKİ DERİ FABRİKASI VE DERİ SANAYİ AÇIK HAVA MÜZESİ

Cumhuriyetin ilk yıllarında, Atatürk’ün emriyle kurulan 125 Anonim şirket arasındadır. Alman mimarisi ve makineleri kullanılarak, modern tarzda çok ortaklı olarak kurulan deri şirketi ve fabrikası, Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren kalkınma hedefinde olan ülkemizde örnek gösterilecek yatırımlardan biridir.

Günümüzde kullanılmayan binası, otel olarak restore edilmekte, makineleri ön kısmında Açık hava müzesinde sergilenmektedir. 

İLÇE DIŞINDA GEZİLECEK YERLER

Isparta Yalvaç Tokmacık Fosil Yatakları

TOKMACIK FOSİL YATAKLARI

Tokmacık kasabasında 1994 yılında yapılan kazılarda, 9 milyon yıl öncesine ait bir gergedan fosili bulunmuştur. Süleyman Demirel Üniversitesinden Prof Fuzuli Yağmurlu başkanlığında devam eden kazılarda çeşitli hayvanlara ait fosillerde ele geçirilmiştir.

Bunlar: değişik türden memeli hayvanlara ait: diş, çene, ayak, kaburga ve omur kemikleridir.

Bulunan kalıntılar: gergedan, mamut, vahşi at, etoburlar ve geyikgillere ait fosilleşmiş ve kısmen iyi korunmuş kemik parçalarıdır.

Hayvanlara ait kalıntıların tümü: yaklaşık 9 milyon yıl öncesine aittir. Dolayısı ile, 9 milyon yıl önce, yörede yayılan bol miktarda hayvan topluluğunun varlığı ortaya çıkıyor.

Fosil yatağında bulunan kalıntılar fazla parçalanmamış olduğundan, iyi korunmuştur. Bunlar: yakın sayılabilecek mesafeden taşınıp depolanmışlardır.

Bu fosiller, günümüzde Yalvaç Müzesinde sergilenmektedir.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti
PİSİDİA ANTİOCHEİA ANTİK KENTİ

İlçenin yaklaşık 1 km. kuzeyinde, Sultan Dağının güney yamacındaki vadi üzerindedir. En yüksek noktası: 1176 metreye kadar yükselen bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Kentin kuzeyinde: güneybatı yönünde, Anthius nehri akmaktadır.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti

 

1833 yılında, İzmir’de rahiplik yapan, V. Arundell tarafından bulunmuştur. Daha sonra ise, birçok gezgin ve araştırmacı tarafından, araştırılmıştır. 1920 yılında yapılan kazılar sonucunda: Roma kolonisinin büyük kısmı ortaya çıkarılmıştır.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti

 

Kentin önemi, Hıristiyanlık dininin yayılmasında siyasi kişiliği ile çok önemli bir rol oynamış olan Hz İsa’nın 12 havarisinden St Paul’un buraya gelmesi, burada 2 yıl kıl çadır dokuyarak hayatını kazanması ve farklı dinlere inanan insanlara hitap ederek, onlara Hıristiyanlığı anlatması, vaazlar vermesi, bu bölgenin Hıristiyanlığın beşiği olmasına neden olmuştur.

Daha sonra kilise yapımı serbest bırakılınca, Antiocheia halkı, St Paul’un anısına dünyanın ilk ve en büyük kilisesini 325 yılında Aziz’in ilk resmi vaazını verdiği Sinegog üzerine yapmıştır.

Kent yakınında, Karakuyu Tepesinde: Men kutsal alanı var. Burada: yazıtlar bulunmuş.

Şehrin

Suriye kralı Seleukos I (MÖ.312-280) tarafından kurulduğu düşünülüyor. Kentte: kolonistlerin yaşadığı düşünülüyor. Kent, bu durumunu, MÖ.39 yılına kadar sürdürmüş.

MÖ.25 yılında, İmparator Augustus zamanında, kent, Roma kolonisine dönüştürülmüştür. Bu dönemde ismi de; Colonia Caesarea olur. Bu statü, yaklaşık 200 yıl sürdürülür.

Bu dönemde, serbest şehir statüsü verilen şehir, 7 küçük tepe üzerine oturan, bölgelere bölünmüştür. Koloninin resmi dili: Latincedir. Kent merkezindeki nüfus ise, tahminen: 10 bin kişi civarındadır. Bu nüfusun: yaklaşık 3 bin kişilik bölümü ise, Roma askeridir.

Kolonide yaşayan pek çok insan: imparatorluk idaresinde görev alır. Kent, daha sonraki dönemlerde: Pisidia Eyaletinin metropolisi olur. Bu önemini; Bizans döneminde de sürdürür.

Ekonomik durum; MS. 3.yüzyılda en üst düzeyine çıkar. MS. 713 yılında, kent, Arap istilasına uğrar, yakılıp, yıkılır.

Kent: yaklaşık 3 km. uzunluğunda, oval bir surla çevrilidir.

Surlar

Helenistik dönemde inşa edilmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde ise genişletilmiştir. Sur içinde kalan alan, düz değil. Bu nedenle, kent ızgara planlı olarak inşa edilmiş. Güneyden kuzeye uzanan ana caddeler, şehir planının özünü oluşturuyor. Diğer planlama, bu caddelere göre yapılmış.

Kente giriş, 3 kapıdan yapılıyor. Güneyde ve kuzeybatı köşede, tek geçitli 2 kapı var. Üçüncü kapı, şehrin en görkemli kapısı. Bu kapı, batıda bulunuyor. 3 tonozlu olan kapı üzerinde: karşılıklı  diz çökmüş, flama ve standart  taşıyan iki nike (Zafer Tanrıçası) kabartmaları var.

Kent dışına bakan kısımda: bronzdan kabartma harflerle “Gaius Julius Asper Con 212” yazıtı bulunuyor.

Yazıtın üstü: zırh ve çeşitli silah kabartmaları ile ve bitkisel bezemelerle süslenmiş. Evet, bu anıtsal kapının yapılış tarihi ise, MS. 212 yılı. Ancak, günümüzde, bu 3 kapı da yıkılmış olup, ancak temel seviyesinde görülebilmektedir.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti

ANTİK KENTTE GEZİ

Bu antik kentte, bugün neler görebilirsiniz?  Sütunlu cadde, Augustus Tapınağı, Tiberius Alanı, Anıtsal Giriş, Roma Hamamı, Çeşme, Toplantı Binası, Tiyatro ve Kilise kalıntıları var.

Yani: arkeolojik kalıntı yönünden, oldukça zengin bir yer. Mutlaka uğranması, gezilmesi gereken bir yer. Büyük keyif alacağınıza inanıyorum, mutlaka zaman ayırın ve gidin.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Augustus Tapınağı

Augustus Tapınağı

Kentin en yüksek yerindeki kutsal alan içinde yapılmıştır. Kentin en etkileyici ve en anıtsal kapı kompleksidir.

Kentin en yüksek noktasında, büyük bir azimle oyulan kayalardan oluşturulan düzlükte kurulmuştur. Roma özelliği taşıyan özenli cephe mimarisi: ziyaretçileri hayrete düşürecek ölçüde zenginliğe sahip olarak inşa edilmiştir.

İmparator Augustus’un ölümünden sonra, onun adına izafeten yapılmıştır. Temeli: doğal kayanın kesilmesiyle oluşturulmuş bir podyum üzerinde bulunuyor. Podyum kayanın oyulması ile, mahzene dönüştürülmüş.

Yapı: yanlarda ikişer, önde 4 sütun olmak üzerine, 8 sütunludur. Ön cepheye: 12 basamaklı merdivenle çıkılıyor. Tapınağın arkasındaki kayada: oyularak oluşturulmuş, alt katta dor, üst katta İon tarzında sütunlarla taşınan, iki katlı galeri var.

Tapınağın önünde: 63 x 85 metre boyutlarında, Augustus alanı bulunuyor. Tapınak ve sütunlu galeriler yıkılmış olup, günümüze temel seviyesinde ulaşmıştır.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Tiberius Alanı

Tiberius Alanı

Sütunlu caddenin doğu bitimindedir. Merkezi kilisenin yanındadır. Yaklaşık kare planlı olan alanın, iki yanındaki sütunlu galerilerin içinde, sonraki dönemlerde dükkanların yapıldığı anlaşılmaktadır. Tiberius alanının muhtemel yapım döneminin, MS.1. yüzyıl olduğu düşünülmektedir.

Günümüzde, meydanın her iki yanındaki dolgunun çok az bir kısmı kazılmıştır. İleride, yeterli arkeolojik çalışmalar yapıldığında, mutlaka değişik antik kalıntılar çıkacaktır.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Propylon-Anıtsal Giriş

Propylon (Anıtsal giriş)

Augustus alanı ve Tiberius alanının kesiştiği yerdedir. Zafer takı biçiminde yapılan anıtsal giriş: İmparator Augustusun onuruna dikilmiş ve onun deniz ile karada kazandığı zaferlerini sembolize eden heykel ve kabartmalarla süslenmiştir.

Üç kemerli girişin, yan kemerleri: 3.5 metre, merkez giriş ise 4.5 metre genişliğindedir.

Anıtsal giriş kapısına: Tiberius alanından, 12 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. Geçit tonozunun ortadaki alanı: 4 adet ayak ve korinth başlıklı, 4 sütun üzerinde durmaktadır.

Ortadaki kemerin üzerinde: diz çökmüş ve kolları arkadan bağlanmış, biri giyimli, diğeri çıplak iki esir ve önlerinde meşale ve çelenk var. Yanlardaki kemerlerin üzerinde ise, girland taşıyan kanatlı Eros ve Nike kabartmaları var.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti

 

Arşitrav kısmında, bronzdan kabartma harflerle “İmp Caes Avgvsto Pontfex Max Tribunıca Potestate XII Con” yazıtı bulunuyor.

Kemerlerin üzerinde devam e den firizde: tritonlar savaş gemileri, kalkanlar, çeşitli hayvan kabartmaları var. En üstte: Poseidon (Deniz Tanrısı) ve Demeter (Bereket Tanrıçası) tasvirleri var. Bu heykeller: Yalvaç Müzesinde sergileniyor.

İmparator Augustus un ölümünden önce yazdığı vasiyetinin Latince kopyası da, bu yapıda bulunuyor. Kazılar sırasında, bunların dışında, birçok kitabe parçası da ele geçirilmiş. Evet, MS.1.yüzyıla tarihlenen anıtsal giriş, bugün tamamen yıkılmış ve temel seviyesindedir.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Roma Hamamı ve Palaestra

Roma Hamamı ve Palaestra

Kentin kuzeybatı köşesindedir. Kazılarda 7 mekanı açılmış, 70 x 55 metre ebatlarındaki yapının önemli bir kısmı hala toprak altındadır. Bu yüzden planı tam olarak anlaşılamamıştır. Hamam olup olmadığı bile tartışılmaktadır.

Örneğin: güneş ve rüzgar faktörleri düşünülerek, tüm hamamların girişleri ve ocakları güney ve doğu yönlerinde yapılmıştır.

Ama bu durum, bu şehirde, hamam olarak tanımlanan yapıda farklıdır. Su ve ısıtma sistemine ait de çok fazla iz bulunmamaktadır.

Yapı: çeşme binasına 150 metre yakınlıktadır. Hamamın dış duvarlarının, şehir surlarının bir parçası olarak kullanılmış olduğu düşünülüyor.

Hamamın doğusundaki alanda kurulu olan ve hamamla organik bir bağı olan beden eğitimi alanı, yaklaşık olarak 38 x 29 metre ebatlarında ve sütunlu bir galeri ile çevrilidir.

Ancak doğu kısmındaki kazı çalışmaları henüz tamamlanmamıştır.

Bu yüzden, buranın da plan özellikleri tam olarak bilinmemektedir.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti

 

Açılan bölümlerinde: tabandan ısıtmayı sağlayan sisteme ait ızgara ve künkler ortaya çıkmıştır. Soğukluk, sıcaklık ve ılıklık bölümlerinin yanında, servis mekanları da ortaya çıkarılmıştır. Ancak, henüz külhan ve havuzlara ulaşılmamıştır.

Oldukça iri ve sağlam yapısı ile, 80 x 55 metre ebatlarındaki hamam yapısı, benzerleri içinde büyüklüğünü ortaya çıkarmaktadır. MS.1.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı düşünülmektedir.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Tiyatro
Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Tiyatro

Tiyatro

Kent merkezine yakın bir tepenin yamacında inşa edilmiştir. Şehre hakim bir noktadadır. Oturma kısmının kuzey bölümü, tepenin yamacına, güney kısımları ise tonoz kemerler üzerine oturtulmuştur.

Tiyatronun cephe genişliğinin yaklaşık 100 metreye ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu durumda tiyatro: 15 bin kişilik, Aspendos tiyatrosu ile karşılaştırılabilir. Zaten, çevredeki antik kentlerin tiyatrolarından da büyüktür.

Roma döneminde genişletilmiş ve ana cadde, tiyatro altında kalmıştır. Kentin: doğu-batı yönündeki ana caddesi: tonozlu bir tünelle, tiyatronun altından geçmiştir. Bu ilginç tünelin uzunluğu; 56 metre, genişliği ise 8 metredir.

Bu tünelin: MS.311-313 yılları arasında yapıldığı, bulunan yazıtlardan anlaşılmıştır.

Tiyatro: yaklaşık 5 bin kişi kapasitelidir. Sahne kısmı, tamamen yok olmuştur. Günümüze kalan, mevcut kalıntıları ise: muhtemelen MS.4.yüzyıla tarihlenmektedir.

Stadium

Sultan Dağlarının eteklerinde, akropolün batısındadır. Yapı: 190 x 30 metre ölçülerinde ve at nalı şeklindedir. Helenistik dönemde, MS.2 yüzyılda inşa edilmiştir.

Antik çağda, çeşitli atletizm, güreş ve boks gibi bedensel sporlar ile, MS. 3 ve 4.yüzyıllarda, gladyatör ve vahşi hayvan oyunları, bu yapıda düzenlenmiştir.

Günümüzde, burada herhangi bir kazı yapılmamıştır.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Nympheum ve su kemerleri
Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti Nympheum ve su kemerleri

 

Nympheum (çeşme) ve su kemerleri

Kent mimarisinin en önemli yapılarındandır. Nympheum yapısı, geniş bir U şeklinde planlanmış ve su kemerlerinden akıtılan suyu depolayıp düzenleyerek, kentin önemli bir bölümüne dağıtmak için planlanmıştır.

Yapı: 27 x 3 metre boyutlarında, suyu toplayan bir rezervuar, 9 metre yüksekliğinde süslü bir cephe ve önündeki  27 x 7 metre boyutlarında, 1.5 metre derinliğindeki havuz kısımlarından oluşuyor.

Hemen arkasında: yaklaşık 11 km. uzaktan, Sultan Dağlarındaki “Suçıktı” kaynağından aldığı suyu, kente getiren su iletim sisteminin, sifon bölümünü oluşturan, 800 metrelik su kemerlerinin kalıntıları var. Yalvaç kasabasının su ihtiyacı, bugün yine aynı kaynaktan karşılanıyor.

Isparta Yalvaç Pisidia Antiocheia Antik Kenti su kemerleri

Deniz seviyesinden 1465 metre yükseklikte olan Suçıktı kaynağından alınan su: bazen açılan kanallar, bazen ise tüneller içinden, bazen de tek yada iki katlı kemerler üzerinden, pişmiş toprak ve taş künklerle, biraz önce söylediğim gibi, 11 km. boyunca, arazinin eğimine ve karşılaşılan engellere veya dere yataklarına göre bulunan çözümlerle, 1178 metre yüksekliğindeki Nympheum’un rezervuarına taşınmış.

Aradaki 287 metrelik kod farkı: mesafe ile oranlandığında % 2.5’lik bir ortalama eğim ortaya çıkıyor. Bu eğimdeki suyun, müthiş bir basınç uygulayacağından, aşamalı olarak yavaşlatılan basıncı, sistemin sonundaki su kemerlerinden oluşan sifon bölümüne geldiğinde, tamamen kontrol altına alınmış oluyor.

Uzun yılların deneyimiyle elde edilen, bu kusursuz mühendislik deneyimi sayesinde, günlük ortalama 3000 metreküp su, düzenli ve sorunsuz olarak, kente dağıtılmış.

Çeşme binasının da, bu hesaplamaya göre, kentin yüksek kısımlarına su iletebilmek için, en az 9 metre yüksekliğinde olması gerektiği, yapılan hesaplamalar sonucu ortaya çıkarılmış.

Günümüzde: su kemerlerinin 200 metreye yakın bir bölümü ayakta kalmıştır. Bu kemerlerin yükseklikleri: 5 ile 7 metre arasında değişir.

Harçsız blok örgüyle yapılmışlardır. Ortalama 4 metrekare taban alanı ve 4 metre yükseklikleri var.

Gerek kilit taşlarında ve gerekse silmelerde süslemeler yok. Çünkü, görünümden çok işlevselliğe önem verilmiş. İki ayak arası açıklık, arazinin yapısına bağlı olarak 3.80-4.70 metre arasında değişiyor.

Yüzlerce yıl boyunca, birçok depreme rağmen yapının önemli bir kısmının ayakta kalması, kemer mimarisindeki kusursuzluğun en büyük göstergesidir.

Üst yapı tamamen tahrip olmuş. Ama kemerlerin üstünde, suyu taşıyan, ortalarında, ortalama 25 cm. çapında akaç delikleri bulunan kanalların izleri görülüyor.

Isparta Yalvaç  St Paul Kilisesi

St Paul kilisesi

Kentin ilk ve en büyük kilisesidir. Şehir suruna bitişik ve Roma hamamının yaklaşık 200 metre güneyindedir. Yapının boyutları: 70 x 26 metredir. Apsis kısmı doğudadır.

Kilisenin batısında, enine yerleştirilmiş giriş bölümü bulunmaktadır. Arkeolog Ramsay tarafından: 1927 yılında yapılan kazılarda: demir bir madalyon üzerinde, bir yüzde Diocletianus dönemi azizlerinden Neon, Nikon ve Heliodorus ve diğer yüzünde ise, Antiochia’llı Bassus’un isimleri yazılıdır.

Bu kilisenin bulunduğu yer ilginçtir. Burada: ilk evrede büyük boyutlarda bir sinagog, ikinci evrede, MS.3.yüzyıl başlarında küçük bir kilise, üçüncü evrede, MS.4.yüzyıl başlarında ise, şu anda görülen kilise yapısı yapılmıştır.

Isparta Yalvaç  St Paul Kilisesi

 

Kilisenin tabanı: renkli ve çeşitli mozaiklerle kaplıdır. Bu mozaik tabanda: 4 adet kitabe bulunmakta olup, bu kitabelerde, mozaiği yaptıran ve görevli papazların isimleri yazılıdır. Evet, bu kilise, Hıristiyanlık için önem arz ediyor.

Çünkü: özellikle, bu kilisenin altında, ilk evrede yapılan Sinegogda: MS.46 yılında, Hz. İsa’nın havarilerinden St. Paulus’un, Barnabasla birlikte ilk vaazlarını verdikleri düşünülüyor. Bu nedenle, St. Paulus’a adanan kilise, büyük önem arz ediyor.

Sonuç

Yalvaç’ın Hıristiyan alemi açısından önemli bir haç merkezi olabileceği değerlendirilmektedir. Yalvaç ilçesinin bu büyük potansiyeli, İncil’de yer almaktadır.

İncil’in 280’nci sayfasında bulunan “Elçilerin İşleri” başlığı altındaki bölümde: Yalvaç ilçesinde bulunan Pisidia Antiocheia antik kentinden söz edilmektedir.

İncil’de yazılanlara göre: İsa çarmıha gerildikten sonra İsa’nın havarileri Kıbrıs’a gitmiş ve daha sonra da Yuhanna isimli havari, diğer havariler ile birlikte Kudüs’e gitmiştir.

Paulus isimli havari ise tekrar Anadolu’ya dönerek, önce Pamfilya bölgesine gelmiş daha sonra ise Perge ve en son olarak Yalvaç ilçesinde bulunan Pisidia Antiocheia antik kentine yerleşmiştir.

Pisidia Antiocheia antik kentine Paulus isimli bu havari yerleştikten sonra bugün St Paulus kilisesi altında bulunan Sinagog’da Yahudilere vaazlar vermiştir.

Hıristiyanlığın yaygınlaşması üzerine, MS 325 yılında buraya büyük kilise inşa edilmiştir. Görüldüğü gibi Yalvaç ilçesinin Hıristiyanlık alemi açısından öneminin İncil’de vurgulanıyor olması Yalvaç ilçesinin önemini ortaya koymaktadır.

Yalvaç ilçesi bu  durumu iyi kullandığı takdirde Hıristiyanlık aleminin dikkatini bu yöreye çekebilecektir. Tabii ki bu iyi kullanım deyimi, tamamen tanıtımdan geçiyor.

Ben de kendi çapımda bu tanıtıma katkıda bulunuyorum, sonuçta siz de bu satırları okuduğunuzda, Yalvaç ilçesinin inanç turizmi açısından önemini anlıyorsunuz. 

Isparta Yalvaç  Ay Tanrısı Men Kutsal Alanı

AY TANRISI MEN KUTSAL ALANI

Antiokheia antik kendinin, yaklaşık 5 km. güneydoğusundadır. Yaklaşık 1600 metre yükseklikte kurulmuştur. Anadolu’nun mistik tanrılarından Men adına yapılmıştır.

Kökleri 3 binli yıllarda Mezopotamya’ya dayanan ve ayın gizemli gücüyle insanlara şifa dağıttığına inanılan tanrı Men’in tarihte bilinen tek kentleşmiş merkezi Yalvaç’tadır.

Evet, çevresindeki yapılarla birlikte, kutsal bir alan oluşturmaktadır.

Sinoplu coğrafyacı Strabon, Geographika kitabında da adı geçen Men Kutsal Alanı, kentin tüm çevresine hakim bir konumdadır.

Alanda: temenos içinde, alanın en etkileyici yapısı olan Men tapınağı, daha küçük ikinci bir tapınak, stadion, tören salonu, kült yemeklerin yendiği bir andron ve ev benzeri 20 kadar, niteliği tam olarak anlaşılamayan yapıdan oluşan bir kutsal alan ve daha sonraki yüzyıllarda inşa edilmiş kilise kalıntıları vardır. 

Isparta Yalvaç  Karakuyu Tepesi Kutsal Alanı

KARAKUYU TEPESİ KUTSAL ALANI

Burası: Antiokheia’nın baş tanrısı Patrios Theos’un kutsal ağacı: çamlarla kaplıdır. Karakuyu ismi: kutsal alan içinde yapılmış Bizans kilisesi yakınlarında, kurumuş su kaynağından gelmektedir.

MEN TAPINAĞI

Araştırmalarda, burada: bir tapınak, daha küçük başka bir tapınak, stadion, tören salonu, kült yemeklerin yenildiği bir andron ve ev, 20 kadar niteliği tam olarak anlaşılamayan yapılar bulunmuştur.

Bu kalıntıların: MÖ.4 ve MS.4.yüzyıllar arasındaki uzun tarihi süreçte yapıldığı ve dolayısı ile, kökleri olan güçlü bir külte ait olduğunu kanıtlamaktadır.

Tapınak: 11 x 6 sütunludur. Podyum tabanında: 31×17.4 metre, podyum üstünde 25×12.5 metre boyutlarındadır. Güneybatı ve kuzeybatı yönünde: 10’ar basamak, güneydoğu ve kuzeydoğu yönlerinde ise 6’şar basamaklı podyum üzerinde yükseliyor.

ADAK YAZITI

Temenos duvarları üzerinde: Tanrı Men’den: yardım, şifa, koruma dileyen, rüyalarını anlatan, teşekkürlerini sunan, kısaca tüm yaşamlarını paylaşan insanlar tarafından adanmış yazılı steller bulunuyor. Ancak: bunlar, daha sonraki dini kültler tarafından, sistemli olarak yok edilmişler.

MEN (MENSIS)

Men tanrısı: Anadolu’nun özellikle iç-batı bölgelerinde yoğun tapınım görmüştür. Yoksul, güçsüz, hasta insanların koruyucusu olmuştur. Sembolü: ay’ın gizemli gücü ile, insanlara iyilik ve şifa dağıtmıştır. Kökleri: MÖ.4000 yıllarına, Mezopotamya’ya kadar iner.

Tanrı: genellikle, omuzlarının üzerinde, iki yana açılmış gizemli semboller olan, boynuz biçiminde ayça (ayın ince hilal hali) ile betimlenmiştir.

Anadolu’nun batısında giyilen ve Frig külahı olarak bilinen, keçeden, kulakları da örten bir külah, beli kemerli, genç bir erkek olarak tasvir edilmektedir.

Tanrı Men’in kutsal hayvanları: boğa ve aslandır. Boğa-Aslan-keçe külahlı kahraman üçlüsü, birçok betimlemelerde birlikte olurlar. Men: tanrı-delikanlı olarak karşımıza çıkar.

KUTSAL ALANDA GEZİ

Kutsal Alan ziyarete açıktır. Ancak: Hıristiyanlığın yükselmesiyle, MS.4.yüzyılda burada yaşanan yıkımın izleri, bugün de görülmektedir. Tüm yapılar tamamen yıkık ve dağınık yapılarıyla, ormanlık alan içinde görülmektedirler.

Kutsal alana uzanan 5.5 km. lik yolun ıslah çalışmaları sürdürülmekte. Ancak: kazı ve temizlik çalışmaları yapılması ve en önemlisi koruma sağlanması şart. Çünkü: özellikle yaz sezonu dışında, burada görevli kalmıyor ve kaçak kazılara bolca sahne olunuyormuş.

Isparta Yalvaç  Hoyran Gölü

HOYRAN GÖLÜ

Eğirdir gölünün Yalvaç sınırları içinde kalan kuzey yarısı, Hoyran gölü olarak adlandırılır. Hoyran gölünde plaj ve göl çevresinde de konaklama imkanı sunan kamp alanları vardır. Ayrıca iskelesi, cankurtaranı, deniz bisikletleri ve pek çok donanımı olan bir de plaj bulunur. 

Isparta Yalvaç  Hoyran Kaya Mezarları
Isparta Yalvaç  Hoyran Kaya Mezarları

 

HOYRAN KAYA MEZARLARI

İlçe merkezinin batısında, 25 km. uzaklıktadır. Hoyran gölüne doğrudan dik inen kayalıklar üzerindedir. 3 mezar var. Soylulara özgü oldukları belirlenmiş. Ancak, bir tanesi daha özel. 30 metre yukarıda, göle ve günbatımına doğru bakıyor, yalın olarak diğer ikisinden hemen ayırt ediliyor.

İşçiliği, değişik biçimdeki geometrik desenlerden oluşan alınlığı ile, mutlaka önemli bir kişiye ait mezar olduğu kesin. Yüksekliği: 5.5 metre. İçinde, eni: 3.5 metre. Tavan yüksekliği: 3 metre. Yapı itibarı ile, Frigyalılar döneminde yapıldıkları düşünülüyor.

Bu mezar yapılarının: Antiocheia şehrinin kuruluşundan önceki bir zamanda yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Uzaktan görebiliyorsunuz. Mezarlar, Bizans döneminde kilise olarak da kullanılmıştır.

Bu kullanım şekli, Frigya’dan gelir. Buna yönelik olarak, anıtın mezar yapısı, içte ve dışta değişikliğe uğramıştır. Özellikle doğu duvarı, bu dinsel amaçla apsis olarak sonradan oyulmuştur ve oda duvarlarına, onca bozulmaya karşın hala etkileyebilen İncil’den alınma öyküler resmedilmiştir.

Apsisteki nitelikli resim: haleli, sakalsız ve beyaz giysileriyle ve az büyüklüğüyle farklı olan önemli bir kişide odaklanır.

Bizans kiliseleri apsisindeki betimlemelerin genellikle İsa ve Meryem Ana’ya ayrıldığı bilinir ve bu olgu, önemi, çevresindeki mavi, yeşil ve kırmızı giysili azizlerin ortasındaki konumuyla vurgulanan bu özel kişinin olabileceğini düşündürür.

Zor seçilebilir olmasına karşın, tavanda da başı haleli, elinde kalkan ve mızrak taşıyan, beyaz ata binmiş bir aziz betimlenmiştir. Başının her iki yanında ki harflerde, Kapadokya’da özellikle saygı gören İkonion (Konya) Piskoposu Aziz Kornoutos’un adı okunur.

Ancak buradaki asker kişiliği onun bilinen resimlerine yabancıdır, genellikle beyaz sakallı, halesi ve piskoposluk belirteçleriyle birlikte tanınır.

Yörede benzersiz olan ve Anadolu’daki benzerleri arasında da önemli bir yeri olan bu kaya mezarları ve kaya kilisenin, duvar resimleriyle birlikte restore edilerek turizme kazandırılmasının önemini umarım yetkililer en kısa zamanda anlarlar. 

Isparta Yalvaç Limenia Adası

LİMENİA ADASI

Hoyran gölü içindedir. İlçe merkezine, 25 km. uzaklıktadır. Adanın çevresi: surlarla çevrilidir. Kayalık yamaçlarında ise: kaya mezarları bulunuyor. Adanın içinde bulunan bir başka tarihi mekan ise: Meryem Ana’ya adanmış bir manastırdır.