NE1-4JA-Blandford Meydanı-Newcastle Upon Tyne-adresindedir.
Müzeye giriş ücretsizdir. Açık bulunduğu gün ve saatler: Pazartesi-Cuma: 10.00-16.00, Cumartesi ve Pazar: 11.00-16.00 arasındadır.
Bölgenin denizcilik tarihinin başlangıcı ve değişen dünyanın bilim ve teknolojik dönemlerine ve askeri tarih boyunca yaşananlara ait tüm olayları burada keşfetmek mümkündür. Yani müze öğrenmek ve eğlenmek için mükemmel bir yerdir, interaktif ekranlarla doludur.
Müzenin favori sergisi: “Tirbinia” isimli bir gemidir. One-Turbina, hemen müzenin girişindedir. Tynesi’de: Charles Parsons tarafından inşa edilen ilk buhar tirbünlü gemi; 35 metredir ve gemi dünyanın yapıldığı dönemdeki en hızlı gemisi olarak bilinir. 1899 yılında gemi 34.5 knot hıza ulaşmıştır.
Müzede yine dünya üzerinde bir ilk bulunuyor. Bu: mucit Joseph Swan tarafından icat edilen ilk ampulün bir kopyasıdır.
ST MARY’S CATHEDRAL-KİLİSESİ
NE8-2AU-St Mary Kilisesi-Oakwellgate-Gateshead-adresindedir.
Kilisenin bulunduğu alan, 12. yüzyıldan kalma dini yapının bulunduğu bir yer olarak ilgi çekmektedir. Uzun yıllar boyunca, burada bulunan kilise: tek kilise olmuş ve Gateshead’in ana kilisesi olarak tarif edilmiştir. Kilise bitişiğinde 1853 yılına tarihlenen bir mezarlık bulunmaktadır. Burada: 18. yüzyıl ve 19.yüzyıl başlarına tarihlenen iyi oyma ve sanatsal mezar taşları bulunmaktadır.
ST JAMES PARK
NE1-4ST.Strawbery Place.adresindedir.
Newcastle stadyumu: Newcastle futbol takımının maçlarını yaptığı yerdir. 49 bin seyirci kapasitelidir.
THE ROYAL VİCTORİA İNFİRMARY-VİCTORİA TÜNELİ
NE1-2NP-Ouseburn Güven Arch Ouseburn Valley.Newcastle Upon Tyne-adresindedir.
Giriş ücretlidir, yetişkinler için 5 ve çocuklar için 2 paund giriş ücreti alınır.
Victoria tüneli: Moor ilçesi ve şehir altında uzanmaktadır. Tünel: 1842 yılında: liman kıyısındaki gemilere kömür yüklemek üzere kullanılan Staithes denilen teknelerin nehir ile liman arasındaki ulaşımı için açılmıştır. Ancak: 1939 yılında, II. Dünya savaşı sırasında, hava saldırısı olduğunda, burası, halk tarafından sığınak olarak da kullanılmıştır.
Günümüzde, tünel içinde, fantastik ses ve ışık gösterileri düzenleniyor ve rehberli turlar ile tüneli gezmek mümkün oluyor. Bu gösterilerde: bir savaş sırasında hava saldırısı sesleri ve kömür ocağının vagon seslerini işitebilirsiniz.
Ancak turlara katılmak için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir.
HATTON GALLERY GREAT NORTH MUSEUM
NE1-7RU-Quadrangle-Newcastle Üniversitesi adresindedir.
Burası: Newcastle Üniversitesi içindedir ve 20.yüzyıldan beri Kuzey Doğu Kültür hayatının merkezi olmuştur. Müzenin daimi koleksiyonunda: Rönesans döneminden 20.yüzyıla kadar olan sürece ait: 3500’den fazla eser bulunmaktadır ve bunlar arasında: resim, heykel, özgün baskı ve çizim çalışmaları görülür.
Hatton Gallery: ilaveten okullar, bireyler ve toplum gurupları için etkileyici bir öğrenme programları çalıştırmaktadır.
Açılan faaliyetler: resim atölyeleri ve uzun vadeli projelerle katılımcılar tarafından yürütülmektedir.
Cıvıl cıvıl açık hava kafeleri, sokak müzisyenleri, şık mağazalar ve hareketli Pazar yerleriyle dolu bölge, turistler için tam bir cennettir.
Tam ortada bulunan Piazza, 1974 yılına kadar toptancı pazarını barındırıyordu. Bu tarihten sonra buradaki ve çevredeki Victoria dönemi binalar dönüştürüldü ve böylece şehrin en canlı alanlarından biri yaratıldı.
Ortaçağ’da bu bölgede Westminster Abbey’in manastır bağları vardı. Piazza ile batı kanadına hakim St Paul’s şehrin ilk meydanı olarak İnigo Jones tarafından 1630’larda düzenlenmiştir.
Piazza daha sonra Strand boyunca dizili malikhanelerin sahibi Bedford Kontu tarafından yerleşime açıldı. Strand, Embankment (rıhtım) yapılmadan önce nehir kıyısında uzanmaktaydı.
Buradaki yiyecek ve çiçek pazarı Thames’in güney kıyısına taşınmıştır.
İlk bakışta kaotik görünse de, sokak tiyatrosu dikkatle organize edilmiştir. Müzisyenler, akrobatlar ve diğer sokak çalgıcıları Piazza’da performans sergilemeleri için gerekli olan lisanı almak için seçmelere katılmaktadırlar ve pek çoğu yıllar boyunca Cavern Garden’da çalmıştır.
PİAZZA VE CENTRAL MARKET
İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;
41.Pazar.Garden Piazza. Covent Garden adresindedir. Cumartesi-Pazartesi arasındaki günlerde: 10.00-19.00 ve Pazar günleri 11.00-18.00 arasında açıktır. Barlar, kafeler ve restoranlar ise, 09.30-23.00 arasında açıktır. Tekil mağazaların açılış saatleri değişebilir.
Burası: Londra şehrinde gezilecek en iyi 10 yerden birisi olarak kabul edilmektedir.
17.yüzyıl mimarı İnigo Jones, bu meydanı, kuzey İtalya’daki Liverno’nun piazzasından hareketle seçkin bir yerleşim alanı olarak planlamıştır.
Ama Roma döneminden beri Covent Garden bölgesinde böyle bir Pazar olayının yaşandığı bilinmektedir. 7.yüzyılda ise: yoğun bir Sakson ticaret limanı olan Lundenwic burada kuruldu. Ancak: Viking işgalciler burayı tehdit edince, 9.yüzyılda Lundenwic denilen bölge terk edildi.
1630 yılında: burada evler inşa etmesi için İnigo Jones görevlendirildi. Jones: birçok seyahati sırasında İtalya’da gördüğü büyük meydanlar ve binalardan esinlendi. İngiltere’de ilk kare meydan burada kuruldu ve Jones: Covent Garden Piazza’yı yarattı.
Aynı zamanda: Piazza’yı çevreleyen sokakların mükemmel düz ızgara tasarlanmış gibi sistemi aslında şehir planlamasında bir deneyim oldu.
Jones zamanında verilen ve Charles I ve onun kraliçesini onurlandıran orijinal sokak isimlerinin birçoğu günümüzde de kullanılmaktadır. (King Street, Charles Street, Hanrietta Street gibi)
Rose Street üzerinde bulunan Lamb&Flag pub: Covent Garden’de en eski olanıdır. 17.yüzyılda, burada ön bahçede eldivensiz boks karşılaşmaları düzenleniyormuş.
1650 yıllarına gelindiğinde: ilk meyve ve sebze pazarlarının burada düzenli hale getirildiği görülür. “Ananas” bu yıllarda, İngiltere çevresindeki seralardan getiriliyordu. Takip eden 250 yıl boyunca, Ananas, İngiltere’de zenginlik ve cömert misafirperverliğin bir simgesi oldu ve mimarlar, sanatçılar ve ustalar tarafından kabul edilerek, pazarın amblemi oldu. Her ışığın üstünde: bir ananas görebilirsiniz.
1666 yılında: Londra şehrindeki büyük yangın, şehrin doğusundaki birçok daha küçük ve rakip pazarları bir gecede tahrip edince, Covent Garden, ülkenin en önemli meyve, sebze ve çiçek pazarı oldu. Dünyanın dört bir yanından egzotik öğeler, Thames nehri üzerinden buraya getirildi.
Pazarın popülerlik ve boyutu büyüdükçe, 18.yüzyılda Covent Garden çevresinde Jones’un evlerinde aristokrat kesimin yaşamaya başlamasına neden oldu.
1789 yılında Londra’nın en eski restoranı: Maiden Lane kurulmuştur. Restoran, bugün hala gelişen ve uzmanlaşmış kadrosu ile geleneksel İngiliz yemekleri servis etmektedir.
Üstü kapalı ana Pazar 1833 yılında Charles Fowler tarafından meyve ve sebze toptancıları için tasarlanmıştır. Cam-demir karışımı tavan, daha inşa sonra inşa edilecek büyük tren istasyonlarının habercisi olmuştur.
1860 yılında çiçek pazarı buradan ayrıldı ve Londra Ulaşım Müzesinin güneydoğusunda Piazza üzerine inşa edildi.
1974-1980 yılları arasında kapalı olan alışveriş merkezi, 1980 yılında Avrupa’nın ilk özel alışveriş merkezi olarak yeniden açıldı.
Evet: burası eskiden Londra’nın ana meyve ve sebze pazarına ev sahipliği yapıyordu. Piazza ve çevresindeki binaların pek çoğu, Victoria döneminden kalmadır.
Pazar, günümüzde tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar satan mağazalar için bir korunak işlevi görür. Çevresi ise kuzeyde diğer sokaklara, güneyde de Jubillee Hall’a uzanan tezgahlarla doludur.
Kuzey kanadında bulunan sütunlu Bedford konutları İnigo Jones’un tamamen gerçekleşmeyen planı hakkında ipucu verir. Ancak bu binalar 1879 yılında kısmen değiştirilerek yeniden inşa edilmişlerdir.
Sokak eğlenceleri bu bölgede bir gelenektir. Kaleme aldığı günlüğüyle tanınan Samuel Pepys; 1662 yılında, St Paul’s ün portikosunda oturup Punch ve Judy gösterisini izlediğini yazmıştır.
Günümüzde: burası: hediyelik eşya, giysi ve antika satan dükkanlarla doludur.
Özellikle: Pazar günleri: tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar. Çevresi ise: kuzeyde diğer sokaklara, güneyde ise Jubillee Hall’a kadar uzanan tezgahlarla doludur. Arnavut kaldırımlı sokaklarda: sokak gösterileri de düzenlenir. Hediyelik eşya veya obje satın almak isteyenler, burayı tercih etmelidirler.
Londra şehrinin en popüler turistik mekanlarından biri olan burayı mutlaka ziyaret edin.
ST PAUL’S CHURCH
İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;
Bedford Street.WC-2 adresindedir. Londra şehrindeki en güzel Victoria kiliselerinden birisidir. Londra şehrindeki St Paul’s Katedrali ile karıştırılmamalıdır.
Kral Henry VIII: 1530 yılında kiliseye ait araziyi satın aldı ve danışmanlarından Bedford Dükü John Russel’a verdi. Neredeyse 100 yıl sonra, Bedford 4.Dükü: Londra’nın en zengin ikamet yeri olan alanı geliştirmek için araziyi kullanmaya karar verdi ve İtalyan mimir İnigo Jones’tan yardım istedi.
Ancak: Dük: çok fazla para harcamak istemiyordu. Bunun üzerine mimar: “bir ahır çok daha iyi değil”diyerek, Dükün bu para harcamak istememe tutumunu tenkit etti.
1633 yılında başlayan inşaat devam ederken: geleneklere göre: “Altar” kilisenin doğu ucunda bulunması gerekirken mimar İnigo: kilisenin atlarını, ön kapıya yerleştirerek geleneklere karşı çıktı.
Londra’da inşa edilen ilk Anglikan kilise 100 yıl sonra: 1638 yılında kutsandı, ancak Londra Piskoposu talebi üzerine, Altar geleneksel yerine yerleştirildi. Ancak: Jones, yine de orijinal dış cephe planını değiştirmemişti.
Böylece girişi batıda bulunan kilisenin sahte kapı niteliği kazanan portikosu sokak göstericileri için mükemmel bir sahne olmuştur. 1665 yılında, 60.000 Londralının ölümü ile neticelenen veba salgınında: vebadan ölen birçok kişi, kilisenin bahçesine gömülmüştür.
1795 yılındaki bir yangın sonucu içi tamamen yanan kilise Jones’un tarzı korunarak yeniden inşa edilmiştir. Kilise, Jones’un Piazza’ya yönelik orijinal planından kalan tek yapıdır.
Uzun süreden beri “actor kilisesi” olarak bilinir. Batı bölmesindeki 17.yüzyıl Grinlign Gibbons oyması mimarın anısına yapılmıştır.
Dış cephesi ve kapı gibi Tuscan sütunları: George Bernard Shaw’ın Pygmalion oyununun ilk sahnesinde geçmiştir ve çiçekçi kız Eliza Doolittle’a Covent Garden’ı tanıtmıştır.
İçeride Vivien Leigh, Charlie Chaplin ve Boris Karloff’u anan plaketlerine dikkat edin. Önünde gezen kalabalıklar tarafından az bilinen arka bahçe sakin bir cennettir ve Londra’nın merkezinin gürültüsünden uzaktır.
Günümüzde burada: düzenli ibadet, konserler, edebiyat ve tiyatro etkinlikleri düzenlenmektedir.
LONDON TRANSPORT MUSEUM
İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;
Covent Garden Piazza.WC2 adresindedir. Her gün saat 10.00-18b00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 15 paund, 17 yaşın altındaki çocuklar için ise ücretsizdir.
Bu müzeden zevk alabilmek için tren istasyonlarında trenleri seyretmek ya da bütün otobüs biletlerini biriktirmek gibi tutkularınızın olması gerekmez.
Toplu taşımacılığın eski ve yeni modellerini kapsayan bu ilgi çekici koleksiyon: 1872 yılında inşa edilen Victoria tarzı çiçek pazarının güzel binasında 1980 yılından bu yana sergilenmektedir.
Londra’daki 200 yıllık ulaşım tarihi şehrin aynı zamanda sosyal tarihi açısından da önemlidir. Otobüs, tramvay ve metro hatları şehrin gelişme yönüne göre oluşturulmuş, daha sonra bu yönü belirler olmuştur. Kuzey ve batıda yer alan banliyöler buralara metro ulaştıktan sonra gelmiştir.
Müzenin bölümleri
Victorian Transport
200 yıl önce Londra insanlarının çoğu yürüyerek istedikleri yere gidiyorlardı. Sokaklar genellikle at arabaları ile seyahat eden zenginler dışında yayalar ile doluydu.
Thames nehrinde ise, Watermen wherries denilen küçük sandallar insanları taşıyordu. Bunların ardından, 1850 yılında, yılda birkaç milyon yolcu taşıyan, vapurlar kullanılmaya başlandı.
İki Parisli tarafından ithal edilen araçlar, Londra sokaklarında araç trafiğinin doğasını değiştirdi. Işıklı at arabaları, şehirde zenginler arasında moda oldu.
1829 yılında ise, şehirde ilk otobüs servisi başlatıldı. 1870 yılından itibaren raylar üzerinde atlı tramvaylar otobüsün üstünlüğüne meydan okudur. Tramvay özellikle, işçi sınıfı Londralıların en uygun toplu t aşıma ve erişimi için kullanılır oldu.
1830-1840 yılları arasında ise, şehirde demiryolları hakim olmaya başladı ve şehrin gelişiminde önemli rol oynadı.
Dünyanın İlk Yer altı
1860 yılında ilk yer altı demiryolu çalışması yapıldı. Bu hat: şehrin ana hat terminallerinin üçünü birbirine bağlamak için yapılmıştı. İlk yer altı hattı: 10 Ocak 1863 tarihinde Farrington Paddington açıldı.
İkinci metro hattı: 5 yıl sonra faaliyete başladı. Erken yer altı ulaşımı, büyük bir mühendislik başarısı olarak değerlendirilse de, büyük bir dezavantaj bulunuyordu.
Buharlı lokomotifler ve tüneller: kalıcı kükürt kokusu ile olumsuz etkileniyordu. 1860’lardan günümüze kalan tek buharlı motor: müzede sergilenmektedir.
Seyahat Devrimi
1900 yılında Londra sokaklarında hemen her araç atlı idi. 300.000 den fazla insan: atlar tarafından çekilen özel arabaları, kabinli otobüsleri, tramvay ve kamyonetler ile işlerini yürütüyorlardı.
Elektrikli tramvaylar, 1890’larda Amerikan ve Avrupa şehirlerinde tanıtıldı, ancak Londra’da yüzyılın başında bir tek tramvay hattı yoktu. 1915 yılına gelindiğinde her şey değişti, atlar; otobüs ve tramvaylardan kayboldu.
Motorlu taksiler artmaya başladı. Motorlu araba yalnızca zenginler tarafından kullanılıyordu. Motorbuses ve elektrikli tramvaylar, her yerde kullanılmaya başlandı.
Londra Simgeler
Siyah taksi ve kırmızı çift katlı otobüs, Londra şehrinin ikonik sembollerindendir. Onlar dünya çapında tanınır. Hem klasik 1950’ler versiyonları Londra standartları ve 21.yüzyılın başında hala sokaklarda görülmektedir.
1958 yılında başlatılan FX4 siyah taksi 40 yıldır üretilmektedir. Günümüzde kullanılmayan Routemaster otobüs ise, 1959 yılında çıkmıştır.
Londra Ulaşımında Bugün
Londra metrosu, günde 3 milyon yolcu taşımaktadır. 12 aylık dönemde ise, 1 milyar yolcu taşınmıştır. Londralıların yaklaşık % 5’lik kısmı, özel araçlarını kullanmaktadırlar. Ayrıca bisiklet kullanımında da % 50 artış görülmektedir.
Bunların yanında, müzede 20.yüzyıla ait bir ticari sanat koleksiyonu da görülebilir. Londra’daki tren ve otobüs şirketleri eskiden beri çağdaş sanatın destekleyicisi olmuştur. Tren ve otobüslerde kullanılmış olan afişlerin kopyaları müze mağazasında satılmaktadır.
E.McKnight Kauffer’in yarattığı Art Deco tasarımları ile Graham Sutherland ve Paul Nash gibi 1930’ların ünlü ressamlarının çalışmaları bunların arasında sayılabilir.
Bu müze, çocukların da çok hoşuna gitmektedir. Pek çok sergi ve düzenlemeler etkileşimlidir. Çocuklar burada otobüsün ya da metro treninin sürücü koltuğuna oturma fırsatı bulurlar. Ayrıca, müzedeki geniş bir kibrit koleksiyonu ilgi çekmektedir.
Ayrıca, atla çekilen otobüs, 1866 yılından kalma bir lokomotif ve motorlu bir otobüsün ilk örneği görülebilir. Eski posterler ve üniformalar: araçlardan oluşan koleksiyonu tamamlar.
LAMP AND FLAG
İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;
16.yüzyıldan bu yana burada bir han bulunduğu için “Lamb and Flag”ın Covent Garden’daki en eski taverna olduğu söylenir. Buranın ismi “Coopers Arms” iken 1833 yılında “Lamb&Flag” olarak değiştirilmiştir. Ancak, burada ilk pub’ın 1772 yılında açıldığı söylenmektedir. Evet, günümüzdeki tuğla bina 1958 yılında inşa edilmiştir.
Pub, Garrick Street’in Flower Street ile kesiştiği yerde, daracık sokağın sonunda bulunmaktadır. Sokakta, 1679 yılında burada saldırıya uğrayan İngiliz şair John Dryden’e adanmış bir plaka görülür.
Dryden, metresi Portsmouth Düşesi’nin onurunu korumak isteyen II.Charles’in adamları tarafından pusuya düşürülmüştür. Bunun sebebi de: Dryden’in düşesle alay eden şiirleriymiş. Pub’ın üst katındaki bar da Dryden adını taşır. Öte yandan, bu pub’ın 19.yüzyılda “Kan Bucket” denilen çıplak yumruklu ve ödüllü kavgaların merkezi olduğu söyleniyor.
İş çıkış saatlerinde dolan pub’un avlusu, şehir merkezinde çalışanlar kadar burayı bilen turistlerin de gözdesidir. Evet, burayı ziyaret ederseniz, sokaklara kadar taşmış, kapı önünde ellerinde içkiler, samimi ortamda birbiriyle sohbet eden insanlar görebilirsiniz.
THEATRE ROYAL DRURY LANE
65.Durry Lane. Adresindedir.
Buradaki ilk tiyatro, 1663 yılında, şehirde oyun sahnelenebilen iki yasal salondan biri olarak inşa edilmiştir. II. Charles’ın metresi Nell Gwynen burada sahneye çıkmıştır. Bu ilk bina, 25 Ocak 1672 tarihindeki yangında yok olmuştur.
İkinci bina: 1674-1791 yılları arasında, Kral Caharles II döneminde, Sir Christopher Wren tarafından inşa edilmiştir. Yalnız bu bina, çok küçük olduğu için, 1791 yılında yıkılmıştır. Üçüncü bina: 1794-1809 yılları arasında yapılır. Henry Holland tarafından tasarlanan bina, 24
Şubat 1809 tarihinde yanarak yok olmuştur. 12 Mart 1794 tarihinde ise günümüzde görülen bina yapılmıştır. Benjamin Waytt tarafından tasarlanan, dördüncü ve günümüzde mevcut bina:”Hamlet” oyunu sergilenerek 10 Ekim 1812 tarihinde açılmıştır. Bu son tasarlanan bina, şehrin en büyük izleyici salonlarından birisine sahiptir.
1800’lerde pandomimlerle ün kazanan tiyatro, günümüzde kapalı gişe oynayan müzikaller ile adını duyurmuştur.
Tiyatronun adı Theatre Royal, Drury Lane olarak geçse de girişi Catherine Street’tendir. Tiyatronun seyirci kapasitesi 2200 kişidir.
ROYAL OPERA HAUSE
İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;
Bow Street.-WC2 adresindedir.
Opera: 1732 yılından bu yana, sitede bulunan üç tiyatroda: önemli rol oynamıştır. Royal Opera ise: 1946 yılında Covent Garden Opera Şirketi olarak kurulmuştur. 1731-32 yılları arasındaki ilk tiyatro inşaatı John Rich tarafından yapılmıştır. Bu bina: 1808 yılında yangın sonucu yok olmuş ve Sir Robert Smirke tarafından tasarlanan ikinci bina yapılmıştır.
Bu bina da, yangında yıkılmış ve mimar E.M.Barry tarafından yapılan mevcut bina: 1857-1858 yılları arasında dikilmiştir.
Dünya savaşı sırasında bir dans salonu olarak kullanılmış, ancak savaştan sonra: daimi yıl boyunca opera ve bale şirketleri için “Kraliyet Opera Evi” ne tahsis edilmiştir. Bu yüzden: Kraliyet Opera ve Kraliyet Balesi olarak da bilinir. 14 Ocak 1947 tarihinde, ilk opera performansı olarak, Bizet’in “Carmen” i sergilenmiştir.
John Flaxman ‘ın portikoda görülen tragedya ve komedya frizi, 1809 yılındaki eski binadan kalmadır. Kraliyet Opera Binası tarihinde iyi ve kötü dönemler geçirmiştir.
Wagner’in “Halka” sının ülkedeki ilk gösterimi 1892 yılında Gustav Mahler yönetiminde burada yapılmıştır.
Besteci George Frideric Handel ve aktör Edmund Kean’e opera şarkıcısı Jenny Lind ve balerin Margot Fonteyn’e sahne, müzik ve dans dünyasının sayısız büyük ismi Covent Garden’ın kuzey doğu ucundaki bu efsanevi tiyatroda performans sergilemişlerdir.
Seçkin Corinthian ön veranda Royal Opera ve Royal Ballet’in 2200 oturma kapasiteli dev oditoryumunun önündedir.
Günümüzde burada Kraliyet Operası ile Kraliyet Bale Toplulukları bulunur.
Kaliteli gösterimlerin yüksek ücretli biletlerini bulmak zordur. İki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından opera binası, yeni bin yıla, ikinci oditoryumun yanı sıra Kraliyet Opera ve Bale toplulukları için yeni prova sahneleriyle girmiştir.
Sahne arkası turlarına ek olarak ayda bir kez, Kraliyet Balesinin günlük çalışmaları da izlenebilir. Değişen sergilerden oluşan bir program ünlü eski yapımları ve geçmişte ziyaret eden ünlüleri anar.
NEAL STREET& NEAL’S YARD
Bu çekici sokakta bulunan 19.yüzyıldan kalma depolar, binaların ön cephesindeki kaldıraç sistemlerinden tanınabilir.
Binalar mağazalara, sanat galerilerine ve restoranlara dönüştürülmüştür.
Neal Street’den; Neal’s Yard’a geçilir. Londra şehrinin en iyi peynirlerini bulunduran dükkanlarda ekmek çeşitleri de satılır. Burada: tüm dünyaya restoranlar için peynir satılmaktadır.
4 Temmuz 1970 tarihinde Nicholas Saunders’ın parlak fikri olan mekan ve Neal’s Yard’ın kendisi giderek ticaretleşen bölgesin ortasında, unutulmuş değerleri yaşatan bir korunak olarak varlığını sürdürmektedir.
THOMAS NEAL’S
29-41 Eartlham Street. Adresindedir. Açılış saatleri: saat: 10.00-17.00 arasındadır.
1990’ların başında eski bir muz deposundan dönüştürülen lüks tüketim mallarına adanmış alışveriş merkezinde: özel tasarımlar ve kozmetik ürünleri, mücevherler, antika elbiseler ve dantellerle dolu mağazalar bulunmaktadır. Burada bulunan işletmeler: Euphorium Bakery, Kyaiawire, Insight 51 ve Super Dry.
Alışveriş yaparken mola vermek isterseniz, alt kattaki kafe ve restorana uğrayabilirsiniz.
Alışveriş merkezinin bulunduğu bina kompleksindeki Donmar Warehouse tiyatrosu: “Blue Room” gibi oyunlarla görülmeye değerdir.
SEVEN DİALS
Yedi sokağın kesişme noktasındaki bu sütunda 6 tane güneş saati bulunmaktadır. (sütunun tepesi yedinci güneş saatini oluşturur). Orjinal merkezi anıt: aynı zamanda tasarlanmış ve inşa edilmiştir.
Bunlar; 1693-94 yılları arasında Sundial Pillar tarafından inşa edilmiştir ve İngiltere’nin önde gelen taş ustası, Edward Pierce görevlendirilmiştir. Pillar: 6 güneş saati yapmıştır, yedinci güneş saati ise, sütunun tepesindedir. Bunlar: Londra şehrinde büyük kamu süsleri olarak kabul edilir.
1989 yılında yerleştirilen sütun, bir 17.yüzyıl anıtının kopyasıdır. Orijinal anıt, Londra şehrinin en ünlü kenar mahallelerinden birisinde, suçluların buluşma yeri haline geldiği için 19.yüzyılda kaldırılmıştır.
Seven Dials, günümüzde kıpır kıpır bir alışveriş ve yeme-içme bölgesidir. Caddeler: belli bir üründe özdeşmiş dükkanlar, butikler, tıbbi bitkiler ve aromalar satan dükkanlar, restoranlar ve barlarla doludur.
PHOTOGRAPHER’S GALLERY
16-18 Ramilies Street adresindedir. Her gün saat 10.00-17.45 arasında açıktır.
Fotoğraf toplama ve sergileme öncüsü V&A nın günümüzde kalıcı bir sergisi bulunmaktadır. Açılış sergisinde: 1839-1960 yılları arasında alınan güzel ve dikkat çekici görüntüler ve fotoğraf tarihçesi bulunmaktadır.
Özellikle. Julia Margaret Cameron ve Henri Cartier Bresson gibi sanatçıların önemli figür çalışmalarını görmek mümkündür. Zaten, bu girişimci galeri, çağdaş fotoğraf sanatının ve fotoğraf sergilerinin Londra şehrinde önde gelen mekanlarından birisidir.
Galerinin her yıl verdiği fotoğraf ödülü çağdaş fotoğraf sanatının profilini yükseltmeyi ve toplum içerisindeki rolünü keşfetmeyi amaçlayan uluslar arası öneme sahip bir sanat ödülüdür.
Galeride, düzenli konferanslar, tiyatro gösterileri ve başlangıç seviyesinden uzmanlık dallarına kadar ulaşan dersler verilir. Burada baskıların ve fotoğrafla ilgili kitapların da satıldığı bir kitapevi ile birlikte bir kafe de bulunur.
Binanın ışında 18.yüzyılda burada yaşamış olan Royal Academy’nin kurucusu Sir Joshua Reynold’s un anısına bir plaket bulunur.
ADELPHİ THEATRE
Sans Pareil Theatre’ın açıldığı 1806 yılından bu yana, burada hep bir tiyatro vardı. Bu sitede dördüncü mekan ve ilk bina 27 Kasım 1806 tarihinde açılmış ve 200 yıl içinde en az 7 farklı isim altında faaliyet göstermiştir. 2006 yılında tiyatronun 100.yılı kutlanmıştır. İlk tiyatro, 1819 yılında Adelphi’de ve 1829 yılında Kraliyet Tiyatrosu, Adelphi, Sans Pareil olarak isimlendirildi.
1858 yılında inşa edilmiş ikinci bir tiyatro, adını sırası itibarıyla 1867 yılında Royal Adelphi Tiyatrosu oldu. Kraliyet Tiyatrosu: Yeni Adelphi gibi isimlerle anıldı. 1901 yılında Strand, yeni bir cephe sağlamak için yeniden üçüncü binayı kurdu.
Günümüzdeki mevcut bina, aynı adı taşıyan dördüncü yapıdır ve Aralık 1930 tarihinde açılmıştır. Kraliyet sıfatı ise, 1940 yılında düşmüş ve tiyatro yalnızca “Adelphi” olarak bilinir olmuştur. Yapı: çeşitli yenileme çalışmaları sonucunda mimar Ernest Schaufelburg tarafından Art Deco tarzında yenilenmiştir.
Tiyatro binası: Pareil John Scott isimli: True Blue adlı bir çamaşır yıkama ürünü icat ederek büyük bir kişisel servet toplayan yerel işadamı tarafından inşa edilmiştir. Tiyatro: John’un kızı Miss Scott için açılmıştır. Ama onun birçok yeteneğini göstermek için değil, aynı zamanda onun Tiyatro Müdürü olarak görevlendirmek söz konusu olmuştur.
Tiyatro binasının: düz çizgilerden oluşan modern tasarımı, eğrilerden yoksun bir mimari yaratmıştır. Ön cephedeki belirgin harfler, stilize desenlerin bugüne dek özenle korunduğu lobi ve salon dikkat çeker.
1960’larda karşılaştığı yıkılma tehlikesine rağmen ayakta kalan Adelphi, günümüzde Joseph and the Amazing Tech isimli kuruluş tarafından işletilmektedir.
SAVOY HOTEL
Suit odaların ve elektrikli aydınlatmanın öncüsü olan otel, 1889 yılında Savoy Palace’ın yerine inşa edilmiştir. Bir zamanlar burada: Winston Churchill, Frank Sinatra, Christian Dior, Maria Callas, Claude Monet ve Katherine Herburn kalmıştır.
İkonik otel, zekice bir parlaklık yaratılarak 21.yüzyılda yeniden keşfedilmeyi beklemektedir. Thames nehrinin kıyısındaki konumu mükemmeldir. Otelin içinde:; görkemli ve çeşitli toplantı alanları yanında Londra şehrinin en tanınmış restoran ve barları bulunmaktadır.
Otelin önünde, İngiltere’de trafiğin sağdan işlediği tek cadde bulunur. Forbes Travel Guide dergisi tarafından: otel 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Beş Yıldızlı Otel” ödülüne layık görülmüştür.
Hemen yanda, Gilbert ve Sullivian’ın operalarını sahneleyen D’Oyly Centre Operası için inşa edilen Savoy Tiyatrosu ve Simpson’s English restoran bulunur. Eskiden Cecil Hotel’in bulunduğu yerde ise Shell Mex House görülür.
SAVOY CHAPEL
Savoy Hill adresindedir.
İlk şapel, VII Henry tarafından 16.yüzyılda eski Savoy Palace’ın üzerine yaptırılmıştır.
Dış duvarlarının bir kısmı 1512 yılından kalma da olsa, günümüzdeki yapının büyük kısmı 19.yüzyılın ortasından kalmadır.
Yapının ilk yapılış amacı: Kral Henry VII tarafından evsizler için kurulan bir hastanenin parçasıdır. Chapel: Lancaster Dükü olarak Kraliçeye aittir. Çünkü: Lancaster Dukalığının önemli bir parçasıdır. Öte yandan, burası şehrin ilk elektrikle aydınlatılan kilisesi olarak önem kazanmaktadır.
1937 yılında Kraliyet Victoria Tarikatı’nın kilisesi olan bina, kraliçenin şapeli olarak hizmet vermektedir. Şapelin giderleri kraliçe tarafından karşılanmaktadır.
Son çalışma, kraliçenin Altın Jübile onuruna bahçelerin peyzajı ve 1999 yılında şapel tavanının restorasyonudur. Bu çalışmalarda Kraliçe Elizabeth II adına, yeni bir vitray pencere ilave edilmiştir. Kilisenin papazını Lancaster Dukalığı atar.
Şapel: saat: 09.00-13.00 arasında ziyarete açıktır.
Yakınlardaki Savoy Hill’de BBC’nin ilk stüdyoları bulunmaktaydı.
SOMERSET HOUSE
Strand bölgesindedir. Burada: müzeler, coffee and tea, sanat galerisi ve yerel lezzetlerin sunulduğu restoranlar bulunmaktadır.
George dönemi mimarisinin zarif hatlarını taşıyan bina, Sir Williams Chambers tarafından tasarlanmıştır.
16.yüzyılın ortasında, Somerset Dükü için Rönesans sarayı olarak inşa edilen orijinal ev, yıllarca bakımsız kaldıktan sonra yıkılmıştır.
Günümüzde görülen bina ise, 1770’lerde yapılmıştır. Burada yapılan en büyük değişiklik orijinal ana binanın ofis olarak kullanılacak şekilde tasarlanmasıydı.
Bina daha sonra sırasıyla, Denizcilik Kurumuna, çeşitli kraliyet kurumlarına ve uzunca bir süre İçişleri Bakanlığına hizmet vermiştir.
Günümüzde burada Courtauld Institute of Art bulunmaktadır.
Somerset House’un en güzel iç bahçesi, bir yüzyıla yakın bir süre halka kapalı tutulmuştur. Ama yakın zamanlarda yürütülen kapsamlı ve etkileyici projelerle yeniden kapılarını halka açmıştır.
55 fiskiyeli çeşmenin bulunduğu güzel plazza, sadece kış aylarında birkaç hafta boyunca hizmet veren buz pateni pisti ve zaman zaman düzenlenen klasik müzik konserleri pek çok kişinin ilgisini çekmektedir.
Avludan başlayarak South Building’e doğru yürümek gayet keyiflidir. Thames nehrinin güzel manzaralarına bakan, etkileyici konumu ile Admiralty Restaurant çok beğenilmektedir.
Kıyıda yazlık bir açık hava kafesi ve bir restoran bulunur.
Yayalar için düzenlenen yoldan Waterloo Bridge’e ve South Bank’ın etkileyici etkinliklerine ulaşmak mümkündür.
Somerset House’ta küçük ve haklı bir üne sahip, muhteşem Courtauld Institute of Art galerisi, mutlaka görülmeye değerdir.
The Courtauld Gallery
Galeri, her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 6 paund, 18 yaş altı çocuklar için ücretsizdir.
1990 yılından bu yana izleyicilere sunulan mükemmel resim koleksiyonu, varlığını büyük oranda tekstil fabrikatörü ve hayırsever Samuel Courtauld’ya borçludur. Koleksiyonda, Botticelli, Brueghel, Bellini ve Rubens gibi büyük ustaların eserleri sergilenmekle birlikte, en çok dikkat çeken eserler Empresyonist ve Post-Empresyonist resim koleksiyonuna aittir.
Başarıyla temsil edilen Monet, Gauguin, Pissarro, Renoir ve Modigliani gibi sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.
2008 yılının baharında, Somerset House bünyesinde yeni bir nehir kıyısı galerisi açılmıştır. Güney kanattaki iki kata yayılmış olan Embankment Galleries, 750 metre karelik sergi alanına sahiptir.
Galerinin sürekli olarak değiştirilen geçici sergi programında, fotoğraf, moda, resim ve mimari gibi çeşitli alanlardan kapsamlı modern sanat eserleri dikkati çekmektedir.
ST MARY-LE-STRAND
St Mary le Strand kilisesi, Londra’nın en eski mahallelerinden birisindedir. Kilisenin bulunduğu, Trafalgar Square ve Fleet Street arasındaki 1 km. lik yol: Londra’nın tarihsel önemi olan caddelerinden birisidir. Özellikle erken Sakson döneminde: Strand Londra şehrinin kalbi oldu.
Hıristiyanlık ise, 604 yılında, St Mellitus ve onun takipçileri ile bu yerleşim yerine geldi.
Orada St Mary le Strand kurulduğu zaman hiçbir kayıt bulunmamaktadır.
Ancak: bölgedeki ilk kilise, Kutsal Bakire Meryem adına, şimdi Somerset House olarak bilinen yerin hemen güneyinde kurulmuştur. Ortaçağ boyunca kilise çalışanları, hemen bitişik bir sitede yaşamışlardır.
1711 yılında Parlamento bir kanun ile Londra’da hızla genişleyen banliyölerde 50 yeni kilise inşa edilmesine karar verilmiş ve bu arada: St Mary le Strand kilisesi de yıkılmış ve gayet lüks olarak yeniden yapılmıştır.
Kilisenin önünde, bir sütun eski kiliseyi hatırlatmak üzere olduğu yerde bırakılmıştır.
ROMAN BATH
5.Strand Ln.Aldwych adresindedir. Abbey kilisesi yanındadır.
Bu küçük hamam ve çevresi, Surrey Street’teki yer alan tam boy bir camdan duvardaki ışık düğmesine basılarak görülebilir.
Çevresi Roma dönemine ait başka hiçbir iz olmadığı için bir Roma hamamı olduğu şüphelidir.
Tudor döneminden 17.yüzyıla kadar Strand’de bulunan malikhanelerden Arundel’in bir parçası ve hatta bir evin su deposu olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Savurgan bir Kont’un: onu Roma heykelleri, büstler, lahitler, sunaklar ve diğer bazı parçalarla süslediği düşünülmektedir.
Öte yandan zaten burası bir Roma hamamı olarak bakılması için tasarlanmıştır. Diğer bir kısım tarihçi ise: son zamanlarda Arundel House ile olan bağlantıyı kabul etmediler. Bunun yerine banyonun aslında 1612 yılında James I’in kraliçesi Danimarkalı Anne için eski Somerset House bahçelerinin çeşmelerini besleyici bir sarnıç olarak inşa edildiğini söylemektedirler.
Ancak ilk yapılış amacı ne olursa olsun, burası 1776 yılında bir yüzme tesisine dönüştürülmüştür. Kısa bir süre sonra ise Kraliçe Elizabeth döneminde, 1558 yılında Essex kontu döneminde yardımcı bir hamam eklenmiştir.
Hamam: 19.yüzyılda soğuk duş almanın sağlıklı olduğu düşünüldüğü için halkın kullanımına açılmıştır. Charles Dickens ve David Copperfield: buraya sık sık giderler ve çok soğuk suya dalmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Essex banyo bölümü: Kral Kolejlinin Norfolk Hotelin genişlemesi sırasında, 1893 yılında kapatılmıştır. Günümüzde giriş salonunda Delfware döşemesini görebilirsiniz, bunlar Essex hamamının periferik süslemelerinden bazılarıdır.
Beau Street Definesi
17.577 adet gümüş Roma sikkesinden oluşan define: 2007 yılında Roma hamamının altında bulunmuştur. Paralar: MÖ 32 ile MS.270 yılları arasındaki döneme aittir. Paralar: Bath merkezinde, 8 ayrı deri para çantası ile gömülmüştür. Bulunan sikkeler, halen British Museum da muhafaza edilmektedir.
Evet burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: bilmelisiniz ki, burayı bulmak bir hayli zordur. Ayrıca yalnızca Westminster konseyinden randevu alınarak buraya girilebilmektedir. Ziyaretler hafta içinde öğleden sonraları için düzenlenir. Tesisler Cumartesi günü halka açıktır. Banyo saat 09.00 dan akşam saatlerine kadar açıktır.
BUSH HOUSE
Harvey Corbett tarafından tasarlanan Bush House, 1928-1935 yılları arasında daha ilave kanatları ile 1923 yılında inşa edilmiştir. Bu neo klasik bina, Irvıng T.Bush isimli bir Amerikalı tarafından fabrika satış mağazası olarak tasarlanmıştır.
Öte yandan: 1925 yılında açıldığında, dünyanın en pahalı binası olarak ilan edilmiştir. ( o yıllardaki maliyeti 2 milyon paund)
Bush House, güney cephesindeki Strand bağlı merkezi Londra’da Kinsway altındaki dramatik bir konumdadır. Onun özellikle revak bölümü etkileyicidir ve Amerikalı sanatçı Malvina Hoffman tarafından yapılmış Anglo-Amerikan dostluğunu simgeleyen iki erkek heykelle çevrilidir.
BBC nin yabancı dil yayın hizmeti: Portland Place Broadcasting House de, 1938 yılında başlamıştır. Ancak, bu bina II. Dünya savaşında bombalanmış ve 1941 yılında Bush House yeniden yerleşmişlerdir. Bombalamada Amerikayı temsil eden heykelin sol kolu yok olmuş ve 1977 yılında restore edilmiştir.
Uzun yıllar boyunca, tüm BBC nin yabancı dil hizmetleri, kademeli olarak sırasıyla buraya yerleşmiştir. Neredeyse 70 yıl boyunca Bush Housta yayın yapılmıştır.
Ancak: BBC, Bush House un sahibi olamamıştır. Onun sahipleri değişik kurumlardan oluşur, bunlar:; Galler Kilisesi, Postane ve şimdi Japon sermayeli bir kuruluştur, ancak yurt dışı dinleyici sayısı milyonlara ulaşan BBC, bu binada halen faaliyetlerini sürdürmektedir.
CLEOPATRA’S NEEDLE
MÖ 1500 yılında Heliopolis’e dikilen bu pembe granitten anıtın tarihi Londra’nın tarihinden daha eskidir. Dikilitaşın üzerindeki yazılarda Mısır firavunlarının yaptığı işler övülmektedir.
O zamanki Mısır valisi Muhammed Ali tarafından 1819 yılında İngiltere’ye hediye edilen dikilitaş 1978 yılında Embankment tamamlandıktan sonra buraya dikilmiştir. Kleopatra Needle: Londra şehrindeki en eski tarihi kalıntı olarak bilinir.
New York şehrindeki Central Park’ta, Metropolitan Sanat Müzesinin arkasına düşen alanda dikilitaşın bir ikizi bulunmaktadır. Bronz sfenksler 1882 yılında eklenmiştir ve Mısır’a ait değildir.
Anıtın taban kısmında Victoria dönemine ait gazetelerin, demiryolu saat tarifesinin ve zamanın on iki güzelinin fotoğraflarının da bulunduğu birçok eşya bulunmaktadır.
VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS
Embankment inşa edilirken oluşturulan bu park şeridi bakımlı çiçek tarhlarına, ünlü İngilizler’in heykellerine ve yaz mevsiminde konserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bölge Westminster City Victoria dolgu bölgesidir. Bahçeler, 1865-1870 yılları arasında kuzey dolgu bölgesinde Sir Joseph Bazalgette tarafından yapılmıştır.
Rıhtım bahçelerinin tarihi değer taşıyan tek mimari unsuru 1626 yılında Buckhingam Dükü’nün Thames nehrine girişi için kuzeybatı köşesine inşa edilen su kapısıdır.
Kapı, daha önce burada bulunan York House’un bir parçasıydı. Ev önce York Başpiskoposu tarafından kullanılmış, daha sonra Düke geçmiştir.
Kapı orijinal yerinde durmaktadır, ancak Thames Embankment’in inşa edilmesi sonucu nehir kıyısından 100 metre yukarıda kalmıştır.
1878 Aralık ayında: Victoria rıhtımı, sürekli elektrikle aydınlatılan ülkede ilk sokak olmuştur.
Bahçeler: yıl boyunca saat: 07.30 da açılır ve kışın 16.30 da yazın ise 21.30 da kapanır. Bahçelerin tümü: anıtlar ve çakıl yollarla kaplıdır.
Nehir yan bölümünde ise olgun ağaçlar bulunur. İşyerlerinin yakın taraflarında ise, çim ve çiçek yatakları bulunur. Sıcak günlerde Londralılar, burada çimlerin üzerinde piknik yaparlar.
CHARİNG CROSS
Burası: Londra’nın merkezinde Wesminster City’deki tren terminalidir. Güneydoğuya giden tüm trenler buradan geçerler. Londra şehrinin beşinci en işlek demiryolu istasyonudur.
Adını I.Edward’ın ölen karısı Kastilyalı Eleanor’un Nottinghamshire’dan Westminster Abbey’e giden cenaze rotasını belirlemek için 1290 yılında diktiği 12 haçın sonuncusundan almıştır.
Günümüzde Charing Cross istasyonunun ön avlusunda haçın 19.yüzyıl replikası görülebilir. İstasyonun ön kısmında bulunan bu replika ve Charing Cross Hotel, 1863 yılında Kraliyet Opera Binası’nın mimarı E.M.Berry tarafından tasarlanmıştır.
İstasyon platformlarının üstünden yükselen alışveriş ve ofis kompleksi 1991 yılında tamamlanmıştır. Terry Farrel’in tasarladığı kompleks, kamara pencereleriyle Villiers Street’e bakan bir gemiyi andırır.
Yeni binanın manzarası nehirden bakıldığında çok etkileyicidir. İstasyonun arkasındaki yenilenen demiryolu kemerinde küçük dükkanlar, kafeler ve Victoria dönemi müzik salonlarının son temsilcisi olan Players Theatre bulunur.
LONDON COLİSEUM
St Martin Lane adresindedir. Performans olan günlerde saat: 10.00-20.00 arasında açıktır. Performans olmayan günlerde saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.
Frank Matcham’ın 1904 yılında tasarladığı gösterişli bina şehrin en büyük tiyatrosu olmanın yanı sıra, Matcham’ın döner sahnesine de sahiptir. 2359 koltuk kapasitelidir ve bu sayı ile Londra şehrinde en büyük tiyatro salonudur.
1945 yılından sonra burada ağırlıklı olarak Amerikan müzikalleri düzenlenmiştir. 1961 yılından sonra ise 7 yıl boyunca sinema olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, London Coliseum: Wells Opera olarak yeniden açılmıştır.
Şirket: 1992 yılında binanın mülkiyetini satın almış ve 1974 yılında Sadlers Wells İngiliz Ulusal Operası olmuştur. Tiyatro son olarak 2004 yılında yeniden açılmıştır.
Tepesinde büyük bir küre bulunan bina, aynı zamanda Avrupa’nın ilk asansörüne de sahiptir. Sahneye gelince: Londra şehrinin en büyük sahnesi buradadır.
Sahnenin genişliği 55 metre, yüksekliği 34 metre ve uzunluğu 80 metredir. Şehirde elektrikle aydınlatılan ilk tiyatro olmuştur. Sahne döner sahne özelliği taşımaktadır.
Daha önce varyate tiyatrosundayken, günümüzde İngiliz Ulusal Tiyatrosuna ev sahipliği yapmaktadır.
İç mekan, koyu kırmızı kadife perdeleri ve yaldızlı melek figürleriyle Edward dönemi dekorasyonunun güzel bir örneğidir.
2003 yılında restore edilen orijinal cam çatı, Trafalgar Square manzarasına hakimdir.
Beyaz kumlu plajlar eyalet başkenti Kora Brahu’nun kuzeyinden Tayland sınırına kadar uzanır. Ekvatora yakın olduğundan burada sıcaklık ve nem fazladır. Yağışlar tüm yıl boyunca yaşanır. Ortalama sıcaklık 27 derecedir. Ağır yağışlar muson sezonunda görülür. Muson sezonu, bu bölgede Kasım-Şubat ayları arasındadır. Yağmurlar Mart-Nisan aylarında azalır.
Başkente yakın Budacı tapınaklar şehir Siyam krallarının etkisi altına girdiğinde geçmişe döndü. Burada 1909 tarihli Siyam anlaşmasıyla başlayan İngiliz sömürgeciliğinin etkisi İngilizlerin II. Dünya Savaşı’nda Japonlara yenilmelerine kadar yalnızca 30 yıl sürdü.
Kelantan’ın 17.yüzyılda İslam’ı kabul etmesi ve yalıtılmış yapısı, 19. yüzyıl boyunca İngiliz sömürgeciliğinin ve ekonomik dönüşümün etkilerini körfez kıyılarıyla sınırlı tuttu ve Malay kültürünün önemli merkezlerinden olan şehrin bozulmadan günümüze ulaşmasını sağladı.
Burada, Funan krallığı (Hindiçin’de) etkisi altında, yaklaşık 2.000 yıl öncesinin Kelantan’ından kalma bir gelenek olan wayang kulit (gölge oyunu) gösterilerini ve havada süzülen süslü uçurtmaları seyredebilirsiniz.
Alışverişe gelince
Bu bölgede alışveriş yapmak için en uygun yer: Kota Bahru’daki “Pasar Siti Khadijah” dır. Burada: her türlü mal bulmak mümkündür. Pasar Siti Khadijah yanında ise: Kota Bahru’nun en büyük alışveriş merkezi bulunur. İki yapı: ikinci katta bulunan bir üst geçit ile birbirine bağlanır. Alışveriş için diğer seçenekler: KB Mall, Pelangi Mall, Pantai Timur mağazası, Kota Seri Muhıara düşünülebilir.
Yukarıda da belirttiğim gibi; Kasımdan Şubata kadar süren yağış mevsiminde güçlü fırtınalar nedeniyle “Şimşek Diyarı” olarak adlandırılan Kelantan’ın giriş kapısı, Kuala Lumpur’dan havayoluyla yalnızca 40 dakikadır. Tayland sınırından ise 30 km uzaklıkta olan Kota Bharu’dur. Ana karayolu üzerinde güneye doğru sıralanan şehirler, bölgenin ekonomisinin ve kültürünün kalbi olan plajlara ve balıkçı köylerine başlıca ulaşım noktalarıdır.
Bu bölgede yöresel yemekleri tatmak isterseniz: Kelantan’ın en popüler yemeği olan “Nasi Dagang” denenebilir. Bu yemek türü: beyaz pirinç, Hindistan cevizi sütü, sarımsak, baharat ve soğan ile pişirilen; kahverengi ve yapışkan bir pirinç karışımıdır.
Pirinç genellikle: balık ve tavuk ile ve hafif kahverengi şekerli biber salçası ile yenilir. Ayrıca: kızarmış ekmekli balık, tuzlu yumurta ve özel bir sosla servis edilen tavuk budu da düşünülebilir.
Son olarak: yine yörenin ünlü bir pilavı olan “Nasi Tumpang” denemelisiniz. Bu plav türü: koni şeklindeki muz yaprağı ile paketlenmiş pirinçtir.
Kota Bharu Şehri
Eyaletin başkentinde gezilecek yerler şunlardır. Yalnız, burayı ziyaret ederseniz öncelikle şunu bilmeniz gerekir ki, bu şehir muhafazakar yapısı ile bilinir. Özellikle: yöresel Müslüman halkın kültürel ve dini hassasiyetlerine saygılı olmanız şarttır. Giysilerinize dikkat etmeniz, kolsuz üst ve kısa etek giymemeniz gerekir.
Istana Jahar-Jahar Sarayı
Bu saray, Kelantan’ın başkenti “Kota Bharu” şehrindedir. Bu yapı Malay kültürünün beşiği olarak kabul edilir. Saray: 1887 yılında Sultan Muhammed II tarafından yaptırılmıştır. Yapıda, mükemmel işçilik ve tahta oymacılığı görülür. Bunun dışında: geleneksel el sanatları eserleri, fotoğraflar ve zengin mirası yansıtacak kalıntılar sergilenmektedir. Çünkü, saray günümüzde bir müzeye dönüştürülmüştür.
Muzium İslam-İslam Müzesi
Kota Bharu şehrindedir. Jalan Mescidi olarak da bilinir. Kelantan: Malezya içinde en muhafazakar yer olarak kabul edilir. Bu kültürü: iyi korunmuş çok sayıda müze ve el sanatları merkezinde görebilirsiniz.
Bu müze: Kelantan bölgesinde İslam’ın köklerinin izlerini sergilemektedir.