Şili Paskalya Adası

Şili Paskalya Adası

Paskalya adası, sadece egzotik bir yer olmakla kalmayıp aynı zamanda kıtada en uzakta kalan yerdir. Büyük Okyanus’un tam ortasında, Şili sahillerinden 3700 km. uzaklıkta (Santiago’dan uçakla 5 saat) bulunan, yerli dilinde, Rapa Nui ya da “Dünyanın göbeği” demek olan bu ada, dünyanın en gizemli kültürlerinden birini barındırmaktadır. Son yıllarda, özellikle turizme açılan bu yöreyi buyurun birlikte gezelim.

Buraya ulaşmanın tek şekli: havayoludur. Santiago havaalanından kalkan bir uçakla, yaklaşık 6 saatlik uçuşun ardından, 3700 km. uzaklıktaki bu adaya ulaşabilirsiniz. Ancak, uçak biletinin çok pahalı olduğunu bilmenizi isterim. (1100 dolar)

Bunun dışında, özellikle Tahiti adasından, buraya uçak ile ulaşım mümkündür.

MÖ. yaklaşık 1200 yıllarında inşa edilmiş olan moais’lerin “büyük taş heykeller” bu denli büyük kütleli taşların o tarihte, bulundukları yere nasıl taşınmış olduklarının arkasındaki sır perdesini günümüzde, arkeologlar hala çözememişlerdir. 1882 yılında, Almanlar, adada etnolojik incelemelerde bulunmuşlar, ancak adada bulunan “Moai” adı verilen insan heykellerinin sırrını çözememişlerdir.

Polinezyalılar olarak isimlendirilen bu halk: yaratıcı ve zeki insanlardı. Onlar: mükemmel kanolar, taş yapılar yaptılar ve sanatsal yetenekleri çok ileriydi. Yüzlerce yıl önce, Pasifik okyanusunda ve Pasifik adalar: korkulu yerler olarak bilinirken, bu insanlar, bu küçük adada, büyük bir uygarlık kurup, kültür yaratmışlardır. Bunlar: herhangi bir kıtaya yada uygarlığa uzak olduklarından, adalılar güneş ve yıldızlarla daha yoğun ilgilenmişlerdir.

Bu insanlar, ülkelerine: Polinezya dilinde “Rapa nui” yani “kuş adamlar ülkesi” demişlerdir. Bu düşünüldüğünde, bir varsayım olsa da “bir zamanlar adaya uçan adamların geldikleri ve ateş yaktıkları “düşünülmektedir. Adada, kayalar üzerine oyulmuş “kocaman gözlü uçan yaratık” resimleriyle, bu varsayım bağdaşmaktadır.

1919 yılında,

Adada 1 yıl kadar kalan bir İngiliz arkeolog: günlüğüne yazdığı notlar arasında: ada yerlilerinden yaşlı bir kadının “sırf düşünce gücüyle, istediği objeyi istediği noktaya taşıyabildiğini” belirtmiştir. Bunun üzerine, aşağıda yoğun olarak sözünü edeceğim taş heykellerin, nasıl taşındığı sorusuna cevap verilebilmektedir.

Erken dönemlerde, buraya “Te Pito O Te Henua” yani “Dünyanın Göbeği” denirdi. 1722 yılında, Amiral Roggeveen, Paskalya adasına gelir. Ada, “Paskalya” günü bulunduğu için “Paskalya Adası” ismi verilmiştir.

Adada yaşayan insanlar, günümüzde çözülemeyen ve “Rongoronga” adı verilen bir dili kullanıyorlardı. Bu dille yazılmış, yalnızca 25 tahta tablet bulunmuş, ancak bunlarda yazılanlar henüz çözülememiştir. Adada, bunun yanında, taş üzerine oyma resimler şeklinde: erken dönemde yaşayan halkı ve kuşları betimleyen birçok resim bulunmaktadır.

Evet: ada, büyüleyici bir açık hava müzesi konumundadır.

Paskalya adasında: Terevaka, Poike ve Rano Kao volkanları bulunmaktadır. Ayrıca: 70 civarında küçük krater vardır. Yani: ada toprakları tamamen volkaniktir. Deniz kenarında, yer yer hafif sert kayalıklar bulunmaktadır.
İklim olarak: adada % 77’lik nem oranı dikkati çeker. Tipik subtropikal iklim, yıl boyunca yağmur yağmasına neden olmaktadır.

Yıllık ortalama sıcaklık ise, 21 derece civarındadır.

Adada: yalnızca masalar-banklar ve sağlık hizmetlerinin verildiği 5 tane kamp sitesi bulunmaktadır. Ayrıca: yine plajların yakınında kamp ve piknik alanları vardır.

Rano Kao bölgesinde iki yürüyüş yolu kullanılır.

Şili Paskalya Adası

RAPA NUİ MİLLİ PARKI

1935 yılında kurulmuştur. Ada topraklarının % 44’lük kısmını kaplar. Parkın en önemli unsurları Moai heykelleridir.

Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası

 

MOAİ HEYKELLERİ

Paskalya adasının ana cazibesi bu heykellerdir. Bu adayı ziyaret edenler: bu heykelleri ilk gördüklerinde, heykellerin yüzlerindeki o muhteşem duygu yüklü görüntüyü gördüklerinde; hissettirmeseler de “bir ürküntü” duymaktadırlar.

Peter Sebastian isimli araştırmacı, bu heykellerden 640 tanesini numaralandırarak kayıt altına almıştır. Ancak: bu heykellerin, geçmiş dönemlerde 1000 civarında oldukları da bir gerçek olarak bilinmektedir.

Heykellerden, yalnızca 300 tanesi bugün yapıldıkları yerde durmakta, diğerleri ise, taş ocağında ya da taşınma sırasında adaya saçılmış halde görülmektedir. Sonuç olarak: adada halen 887 heykel bulunduğu, bunlardan 288 tanesinin “ahu” denilen platformlara taşınabildiği görülmektedir. 397 heykel, taş ocaklarında yarım kalmış halde bulunmuş, 92 heykel, nakil sırasında adanın değişik yerlerinde öylece bırakılmıştır.

Yani: heykellerden, yalnızca 3 tanesinden 1 tanesi, düşünülen yerlerine konulabilmiştir. Bu durum, yani heykellerin büyük kısmının, istenilen yere taşınamaması: heykel sürecinde “uzaylılar”ın söz konusu olmadığının en büyük kanıtıdır. Çünkü, elbette, böyle bir durum söz konusu olsa, heykellerin tümü düşünülen yerlerine taşınır ve yerleştirilirdi.

Heykellerin “Peru” ülkesindeki taş işçiliğiyle olan benzerliği nedeniyle, adaya ilk yerleşenlerin “Perulu” oldukları varsayılmaktadır.

Evet, yukarıda da söz ettiğim gibi, birçok araştırmaya rağmen, bu heykellerin ne amaçla yapıldıkları bilinmemektedir. Muhtemelen MS.1000-1600 yılları arasında yapıldıkları düşünülmektedir.

Yüzlerindeki gururlu ifadeleriyle duran heykellerin yapılış amaçları ise, muhtemelen: yerli halkın, ruhlarla iletişim kuran atalarıdır. Hepsi: deniz ufkuna, boşluğa, meraklı ve endişeli bir şekilde bakmaktadırlar. Bu düşünüldüğünde, heykellerin: meçhul bir şeyi bekledikleri düşünülmektedir. Ama, bu meçhul şeyin ne olduğu bugüne kadar anlaşılmamıştır.

Heykellerin boyları: 1-20 metre arasında değişmektedir. Yüzleri iç kesimlere, sırtları sahile dönüktür. Heykellerin 53 tanesi, adanın doğusundaki “Rano Raraku” yanardağının tüflerinden yapılmıştır. Heykellerin kalanları ise: bazalt, trakit ve kırılgan bir madde olan kırmızı cüruftan yapılmıştır. Evet, burada hassas bir nokta ortaya çıkıyor.

Heykellerin yapıldığı taşlar: adada bulunmamaktadır. Yani: muhtemelen bu heykeller: fabrikasyon olarak dışarıda başka bir yerde yapıldı ve bir şekilde adaya getirildi. 1948 yılında, Werner Wolff isimli bir araştırmacı: her ne kadar uçuk bir fikir de olsa, şu yorumu yapmıştır “heykeller, o dönemde aktif olan volkanın içinde yapılmış ve volkanın patlamasıyla, kıyıdaki kaidelerinin üzerine, uçarak yerleşmişlerdir”

En büyüğünün ağırlığı, 50 tondur. Heykellerin en büyük özelliği: çok muhteşem bir şekilde işlenmiş olmalarıdır ki, yontma taş plakaların arasından, bıçak sırtı bile sığmamaktadır. Ancak: insanlar, bir süre sonra, birdenbire bu taş heykelleri yapmaktan vazgeçmişler ve bu durum da anlamlandırılamamıştır.

Bilim adamları, bunun anlamının: ada nüfusunun artmasına paralel olarak, ekosistemin çökmesi sonucu olarak düşünmektedirler. Adada yapılan araştırmalarda: tarihi süreç içinde, bir dönemde, adada yaşayan yerlilerin kendi aralarında kanlı bir iç savaş yaşadıkları görülmektedir.

Hatta, bu iç savaşın “yamyamlık” ile sonuçlandığı da söylenir. Bu iç savaş sırasında, heykellerin çoğu yine yerli halk tarafından yerlerinden sökülürler. Ancak: yakın geçmişte, bu heykeller, günümüz arkeologları tarafından yine ayağa kaldırılmışlardır.

Heykellerle ilgili son bir not: heykellerin yapılış amacı henüz net olarak bilinmese de: bir kısım varsayımlar değerlendirilmektedir. Bunlardan biri “adada, iki kabile yaşamaktadır. Bunlardan bir kabilenin üyeleri uzun kulaklı, diğer kabile üyeleri kısa kulaklıdır. Bu iki kabile arasında büyük bir iç çatışma çıkar ve medeniyet yok olur. Heykeller, çöken medeniyeti simgelemek için yapılmıştır”

Diğer söylenti “yerli bir kavim, 4’ncü yüzyılda, buraya yerleşir ve büyük bir medeniyet kurar. Dev heykelleri yapanlar da bunlardır”

Son bir varsayım: “adanın, kayıp kıta “Mu”nun bir ucu olduğudur ve heykeller, kayıp kıtanın halkı Lemuryalılar tarafından yapılmıştır. “

Heykellerin yapılış amacı hakkındaki teoriler ise: “özellikle halkın tapınma ihtiyaçları için” yapıldıkları düşünülmektedir. Heykeller, genellikle kıyı bölgelerde dikilmişlerdir. Kafaları, vücutlarına oranla 3 kat daha büyüktür. Yüzlerinde ve vücutlarında: estetik burun, çıkık alın ve büzük dudaklar görülmektedir.

Taşınmaları ve yerleştirilmeleri ise, son derece ileri bir teknolojik bilgi, fiziksel güç ve yaratıcılık gerektirmektedir.

Yine de: bu adanın bir volkanik ada olduğunu, üzerinde ağaç yetişmediğini düşünmek gerekir. Bunları düşününce, bu heykellerin taşınması için gereken en basit kütüklerin bulunması imkansızdır. Ayrıca: o dönemde, adada birkaç yüz yerli yaşamaktadır. Taşları dağlardan söken, heykelleri yapan ve bugün durdukları yere taşıyan bu insanlar, nasıl beslendiler, bu faaliyetleri nasıl gerçekleştirdiler, anlamak mümkün değil.

Mısır piramitlerinin büyük bir işçi ordusu tarafından yapıldığı bilinmektedir, ama burada o derece büyük bir nüfus yoğunluğunun olmadığı biliniyor, yalnızca birkaç yüz yerli. Bu birkaç yüz yerlinin: ilkel araçlarıyla, gece-gündüz çalışsalar bile, çelik sertliğindeki volkanik kayaları yerlerinden sökmeleri ve oymalarını anlamak çok zor.

Diğer bir varsayım: heykellerin yapıldığı dönemde, yani volkan aktif hale gelmeden önce, adanın tamamen ormanlarla kaplı olduğu yönündedir. Ama, heykellerin bu ormanların arasından nasıl taşındığı da izah edilememektedir.

Büyük olasılıkla: çok güçlü insanlar, ipler ve ağaç kütükleri kullanılarak yapılmış kızaklar yardımı ile heykeller taşınmış olmalıdır. Bunun sonucunda: adada bütün ağaçlar kesilmiş, doğal hayat çökmüş, kimse yiyecek bir şey bulamamış, bunun üzerine birbirlerine saldırmışlar ve hatta yemişlerdir.

Doğal hayatın bu denli çökertilmesi sonucunda: karada hayvan kalmamış, hatta kano yapacak ağaçları bile kalmamıştır. Balığından, meyvesinden, kuşlarından mahrum bir hayat, doğal kaynaklarının tüketilmesinin en normal sonucu.

Son bir not: heykellerin nasıl bulundukları yere taşındıkları konusunda, son yıllarda yapılan uygulamalı araştırmalarda: heykellerin yanardağ eteklerinde işlendikten sonra, dikey hale getirilerek bugünkü yerlerine çekildikleridir. Günümüz araştırmacıları, ada halkının heykelleri “bir ileri bir geri sallayarak” bunu başardığını düşünüyorlar.

Arjantin Buenos Aires Recoleta

Arjantin Buenos Aires Recoleta

Şehrin bu bölümünde en ilgi çeken yer “Recoleta Mezarlığı” dır. Gayrimenkul açısından şehrin merkezine biraz uzak olmasına rağmen, en pahalı ve zengin semtlerinden birisidir.
1580 yılında Buenos Aires şehrini kuran Don Juan de Garay: şehirde yaşayanlara arazi dağıtmaya karar verdi ve Recoleta denilen bu alanı Rodrigo Ortiz de Zarate’ye verdi.

Ardından 18. yüzyılda buraya keşişler geldiler ve burada bir manastır kurdular. Yüz yıl boyunca büyük çiftlikler ve boş araziler şeklinde kalan bölge: 1871 yılında şehir merkezindeki kolera ve sarıhumma salgınından kaçan aileler için bir yerleşim yeri oldu ve şehrin güneyindeki aileler şehrin kuzeyindeki bu bölgeye yerleşerek burayı bir yerleşim alanı haline dönüştürdüler.

Çünkü buradaki yüksek arazinin hastalık bulaştıran böcekler için yüksek ve güvenli olduğu anlaşıldı.

Ardından burada lüks aile konakları, yabancı elçilikler, lüks oteller ve evler doldu. Özellikle bu mahallede bulunan “Alvear Hotel” Latin Amerika’nın en görkemli otellerinden birisidir.

Arjantin Buenos Aires Recoleta

Evet; mahallenin ismi 18. yüzyıl başında burada kurulan bir manastırdan gelmektedir. Günümüzde mahallenin mimarisi: aristokrat konutları ve saraylar ve görkemli yerler ile ayırt edilebilmektedir.

Evet Buenos Aires şehrinin küçük Paris’i olarak betimlenen bu mahalleyi mutlaka gezmelisiniz.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Recoleta Mezarlığı
Arjantin Buenos Aires Recoleta Recoleta Mezarlığı

 

Recoleta Mezarlığı

Bu küçük bir köy gibi olan mezarlık: 1822 yılında Fransız mimar Catelin tarafından tasarlanmıştır ve Recoleta bölgesinde ilk kurulan manastırın hemen yanındadır. Burada 19. ve 20. yüzyıl mezar sanat ve mimarisinin seçkin örnekleri görülebilir. Buraya ilk gömülen 1863 yılında Dolores Maciel isimli bir Uruguaylı kızdır.

1880 yılında mezarlıkta şehrin belediye başkanı tarafından önemli restorasyon yapıldı. Sokakları tuğla bir duvar ile çevrildi, Dor türü yivli sütunlar ve ön sundurma ile süslendi.

Frizlerde: yaşam ve ölüm sembolleri yapıldı. Günümüzde burada 4870 mezar bulunduğu söyleniyor. 1946 yılında Arjantin devleti tarafından “Ulusal Tarih Müzesi” olarak ilan edilerek koruma altına alındı.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Evitanın Mezarı
Arjantin Buenos Aires Recoleta Eva Peron Mezarı

Ama özellikle turistlerin buraya akın etmelerinin başlıca nedeni burada “Evita” nın mezarının bulunmasıdır. Bu muhteşem granit mezarda: ziyaretçiler genellikle çiçek bırakırlar ya da bronz kapıya notlar iliştirirler.

Ayrıca düzgün taş yüzeye yine mesajlar bantlanır. Evita hakkında birkaç cümle etmek gerekirse: 1952 yılında ölümünün ardından, mumyalanmış ve onun için bir anıt yapılmasına karar verilmiştir. Ancak, kocası Devlet Başkanı Juan Peron: 1955 yılında devrildi, ardından askeri rejim Evita’nın mumyalanmış vücudunu çaldı ve sahte bir isimle mezarlıkta defnedildi.

Ardından ailesi, 1974 yılında onun cesedini gömüldüğü yerden çıkardı ve çelik bir lahite yerleştirerek, beton tabaka altına koydu.

Ancak mezarlığa gelen ziyaretçiler, gayet sade olan “Evita” nın mezarı yanında, mezarlık alanındaki birbirinden ilginç diğer mezarları da gezmektedirler. Bunlar arasında: eski devlet başkanları, ünlü yazar ve sanatçılar ve diğer aile mezarları bulunur.

Ancak bir labirent gibi olan mezarlıkta, kimin nerede yattığını bulmak bir hayli zordur. Çünkü: Arjantin tarihinde “omuz omuza” duygusunu ifade etmek için hiçbir harita ve tek bir işaret yoktur.

Burada: Rufina Cambaceres’in mezarını da görmelisiniz. Hüzünlü bir geçmişi olan bu mezarın art nouve başyapıt gibi mimarisi yanında, genç kadının buraya yanlışlıkla diri diri gömülmüş olması da ilgi çekmektedir.

Bu mezar: dünyanın en güzel mezarlarından birisidir. 1881 yılında Fransız mühendis Prospero Catelin tarafından tasarlanmıştır. Biraz kendisinden söz etmek istiyorum: Rufina: büyük bir sığır çiftliği sahibinin mirasçısı olarak, zengin bir ailenin içinde doğdu ve babası Eugenio Cambaceres: tanınmış bir yazar ve siyasetçiydi.

Babası: Rufina 4 yaşında iken tüberkülozdan öldü. 1902 yılında Rufina: 19 yaşında Buenos Aires sosyetesinin genç ve güzel bir üyesiydi. Bir gösteriye katılmak için hazırlanırken Rufina, aniden bulunduğu yerde zemine çöktü. Doktorlar çağırıldı ve 3 doktor Rufia’nın kalp krizi geçirdiğini ve öldüğünü söylediler.

Rufina bunun üzerine bir tabuta kondu, cenaze töreni düzenlendi ve cenaze mezarlığa yerleştirildi. Birkaç gün sonra, bir mezarlık işçisi tabutun bulunduğu yerden taşındığı ve kapak yerlerinin kırıldığını gördü.

Mezar soyguncuları ihtimali vardı, tabutun içini açtı ve o anda Rufina öldü. Doktorlar tarafından sonradan yapılan açıklamaya göre: Rufina, kalp krizinin ardından, tabuta konulmuş, daha sonra uyanmış ve bitkinlik-şok nedeniyle ölmüştü.

Evet bu bir söylenti, inanmak okurlara kalıyor.

Her gün saat 10.00-16.00 arasında mezarlıkta yaşayan ve 86 tane olduğu söylenen kedileri beslemek için kadınlar buraya geliyorlar. Son bir not:mezar taşları üzerine yalnızca doğum tarihleri işlidir, ölüm tarihleri yazılmamıştır.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Pilar Kilisesi
Arjantin Buenos Aires Recoleta Pilar Kilisesi

 

Pilar Kilisesi

Mezarlığın içindedir. Burası Katolik sanat ve zarafetini yansıtmaktadır. Cizvitler tarafından 1732 yılında yapılan ve mimar Primoli Bianchi tarafından tasarlanan bu dini yapı 1942 yılında ulusal tarihi eser olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır.

Kilise esas olarak beyaz ve laciverttir. Basit tavanlarda resim yoktur. Ancak sunak, koloni döneminde Peru’dan gönderilen katı gümüş ve güzel İspanyol barok ve rokoko tarzı sayısız oymalarla doludur. Bu oymalar tüm duvarları sarmalamıştır.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Centro Cultural Recoleta

 

Centro Cultural Recoleta

Kültür Merkezi, Buenos Aires şehrinin eski binalarından birinde bulunmaktadır. Burada ilk olarak: küçük bir şapel, dört manastır hücresi ve bir atölye bulunuyordu. 1917-1740 yılları arasında ise, burası bir kilise ve manastır olarak kullanılmıştır.

1822 yılında kilise reformu sonucunda Vali General Martin Rodriguez tarafından manastır bakıma alındı. Şehrin ilk Katolik kamu mezarlığı, manastırın bahçesine açıldı. Ayrıca yine manastır bahçesinde karmaşık tarım, botanik bahçesi yapıldı.

Binanın bir bölümü ise hapishane ve kışla okul olarak kullanıldı. 1979 yılında Buenos Aires şehrinin kuruluşunun 400. yıldönümü kutlamaları kapsamında burası belediye tarafından Kültür Bakanlığına devredildi.

Aralık 1980 tarihinde, burası Buenos Aires Kültür Merkezi adı altında açıldı. 1990 yılında ise ismi değiştirildi. 1885 yılında şapel olarak açılan bina, bir yüz yıl sonra, tiyatro olarak yeniden kapılarını açmıştır. Yakın zamanda yapılan restorasyon çalışmalarında 1906 yılından kalan duvar korunmuştur.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi-Museo Nacional de Bellas Artes

 

Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi-Museo Nacional de Bellas Artes

Burada Arjantin ülkesinin en büyük sanat koleksiyonu bulunmaktadır.
Bina: 1896 yılında mimar Alejandro Bustillo tarafından yapılan bugünkü konumunda kalıcı koleksiyon oluşturmak için yapılmıştır. Müzede eserleri bulunan bazı sanatçılar şunlardır: Rubens, Renoir, Degas, Cezanne, Chagall, Picasso, El Greco, Goya, Rodin, Rembrant.
Ayrıca Arjantinli ressamların da eserleri bulunmakta olup, bunlardan bazıları şunlardır: Candido Lopez, Lino Enea Spilimbergo, Prilidiano.
Müze aynı zamanda bir fotoğraf odasına sahiptir, ayrıca Kolomb öncesi iki pişirme heykel ve 150.000 kopya bulunan bir kütüphane bulunur.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Plaza Francia-Feria de Artesanos de Plaza Francıa

 

Plaza Francia-Feria de Artesanos de Plaza Francıa

Recoleta mahallesindeki bu yeşil alan: ünlü peyzaj mimarı Carlos Thays tarafından tasarlanmıştır.

Mayıs devriminin 100. yılını anmak için ülkedeki Fransız toplumunun bir hediyesidir. Orta bölümde: bilim, sanayi, tarım ve sanatları temsil eden carrara mermerinden yapılmış üç alegorik figür bulunur. Dört bronz kabartma ise: iki ülkenin tarihindeki bazı olayları çağrıştırmaktadır. Bunlar: El Paso de los Andes, La Bastille ve Fransız Bağımsızlık Bildirgesi.

İki kadın figürü Arjantin ve Fransa’yı simgelemektedir. Burada her cumartesi ve Pazar günü hippi fuarı düzenlenmektedir. “Feria de Recoleta” isimli bu fuar cumartesi ve Pazar günleri saat: 06.00-12.00 arasında açıktır. 150-200 arası stant kurulur. Burada bulabilecekleriniz:

geleneksel ve modern gümüş, su kabakları, deri, seramik, takı, müzik, gıda, sigara. Ayrıca: akrobatlar ve sokak sanatçıları dolaşır. Fiyatların uygun olması burayı popüler hale getirmiştir.
Hafta içinde ise, Plaza Francia: çimlik alanda etkileyici “Ombu ağaçları” ile dikkat çeker.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Floris Generica-Jenerik çiçek
Arjantin Buenos Aires Recoleta Floris Generica-Jenerik çiçek

 

Floris Generica-Jenerik çiçek

Plaza las de Naciones Unidas meydanındadır.
Birleşmiş Milletler Plazasına bakan, 26 metre yüksekliğindeki bu çarpıcı heykel: Arjantinli mimar Eduardo Catalano tarafından yapılmıştır. 5 milyon dolara mal olduğu söyleniyor. Heykel: fiskiyeli bir havuzlu çevrili bölümde bulunmaktadır.

Paslanmaz çelik ve Aliminyumdan yapılan heykel 18 ton ağırlığındadır. Hidrolik sistem ve fotoseller tarafından kontrol edilerek hareketli olması sağlanmıştır. Heykelin 6 tane metalik yaprakları her gün saat: 07.30 da açılır ve saat 20.30 da kapanır.

Ancak: yaklaşık 2 yıl önce mekanizmada bir arıza olmuştur ve bu yüzden günümüzde 24 saat boyunca yaprakları açıktır. Ancak: ulusal bayram, Noel ve Yılbaşı döneminde tamamen açık kalır.

Arjantin Buenos Aires Recoleta El Ateneo-Splendid
Arjantin Buenos Aires Recoleta El Ateneo-Splendid

 

El Ateneo-Splendid

Burası İngiliz “The Guardian” gazetesi tarafından dünyanın ikinci büyük kitapçısı olarak seçilmiştir. Gündüzleri burada yüzlerce hevesli okuyucu görmek mümkündür.
Büyük “Spendil”: 1919 yılında açılmış ve Buenos Aires şehri kültürünün merkezi haline gelmiştir.

Burada: konserler, bale, opera gösterileri düzenlenmiş ve şehirde ilk sesli film burada gösterilmiştir. Ulusal Odeon EMI karargahı buradadır. Burada 1920 yılında Carlos Gardel isimli ünlü Buenos Aires’li tango sanatçısının şarkılarının kayıtları yapılmıştır. Bu kayıt odası, günümüzde ziyaret edilebilmektedir. Yüksek binada, 1923 yılında “LR4 Radyo Splendid” ilk resmi yayınına başlamıştır.

Evet, günümüzde bu bina kütüphane ve kitaplık olarak kullanılıyor. Ancak: yapının freskli kubbesi, parmaklıkları ve özgün dekorasyonu bozulmamıştır ve eski ihtişamı ve zarafetini korumaktadır. Kadife perdenin bulunduğu yerde bir bar görülür.

Ayrıca ana salonun iki tarafında veya küçük okuma odalarında yerleştirilen sandalyeler bulunmaktadır. Yeraltında çocuk kitaplarına ayrılmış bir bölüm bulunur. Üst kat gösteriler ve sergiler için ayrılmıştır.

Arjantin Buenos Aires Recoleta San Martin Grand Bourg

San Martin Grand Bourg

Burası, San Martin’in Fransa’da sürgünde kaldığı evin bir kopyasıdır. San Martin: doğu Arjantin olarak bilinen “Rio de la Plata” bölgesindendir. 25 Şubat 1778 tarihinde doğmuştur. 6 yaşında iken, 1784 yılında ailesi onu eğitim görmek için İspanya’ya gönderir.

San Martin: 1808-1811 yılları arasında Napolyon güçlerine karşı bir İspanyol subayı olarak göreve başlar. Ancak kendisi monarşiyi ve sömürge sistemini sevmiyordu. 1811 yılında İspanya hizmetinden istifa etti.

Londra şehrinde, Amerikalı devrimcilerle tanıştıktan sonra, Buenos Aires şehrine dönmeye karar verdi ve şehirdeki devrimci rejimin hizmetine girdi. Kendisi çok deneyimli bir asker olduğundan, Güney Amerika’da devrimci hareketin büyük bir önderi olarak tanındı.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Gönye Meydanı

Gönye Meydanı

Bu meydanda, 1927 yılında açılan heykel: heykeltıraşlar David Calandra ve Eduardo Rubino çalışmasıdır. Atlı bronz heykel: kırmızı granit kaide üzerinde yükselir. Heykelde betimlenen kişi: Bartolome Gönye’dir. Kendisi 1821-1906 yılları arasında yaşamıştır ve 1862-1868 yılları arasında görev yapan Arjantinli bir general ve politikacıdır ve ardından Cumhurbaşkanı olmuştur.

Heykelin bulunduğu yerin hemen arkasında, başta İngiliz Büyükelçiliği olmak üzere bir takım Fransız mimarisi ürünü konutlar bulunmaktadır. Meydanın köşelerinde yine bazı heykeller bulunuyor. Bunlar: Lübnanlı şair Cibran Halil Cibran, kan pıhtılaşmasını önlemek için transfüzyon yöntemini icat eden Arjantinli doktor Luis Egzoz’a aittir.

Ayrıca İngiliz politikacı George Canning ve Arjantinli Albay Larrabure Valle heykelleri de bulunmaktadır.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Carlos Thays Park

 

Carlos Thays Park

Yaklaşık 4500 metre karelik alanı kapsayan park Fransız peyzaj mimarı Carlos Thays tarafından tasarlanmış ve İtalyan türü eğlence parkı olarak 1990 yılında açılmıştır. Burada 1990 yılına kadar bir lunapark bulunuyormuş. Carlos Thays: Fransız kökenli şehirdeki birçok bahçenin tasarımını yapan bir bahçıvandır.

Park alanında 2000 yılı sonlarında yapılan Mimarlık Müzesi bulunmaktadır. Ama park alanında bulunan en önemli eser “Thays” heykelidir.

Heykeltıraş Marta Minujin, İtalyan heykeltıraş Afani Alejo, sanatçı Nestor Basterretxea tarafından hep birlikte yapılmıştır. Yani bir anlamda “Birleşmiş Milletler” heykeli gibidir. Bronz heykel 1994 tarihinde açılmıştır, boyutları: 3.90 x 1.65 metredir.

Bir tabana sabitlenmiştir.
Noel sezonunda, burada çocuklar için çeşitli ücretsiz etkinlikler düzenlenen “Noel Parkı” açılmaktadır. Çocuklar burada Elflerin köyünde çeşitli eğlence faaliyetlerine katılabilmektedirler.

Arjantin Buenos Aires Recoleta Avenida

Avenida

Bu aydınlık cadde, ilk olarak Christopher Barrientos tarafından düzenlenmiş olup, 1722 yılındaki şehir planında görülmektedir. Başlangıçta büyük çiftliklerle çevrili iken günümüzde mağazalar, barlar ve restoranlar ile çevrilmiş ve şehrin ana arterlerinden biri haline dönüşmüştür.

Recoleta’nın en güzel köşelerinden olan burası, 1942 yılından beri Arjantinli nesiller için tercih edilen bir buluşma yeri olmuştur. Buradaki restoranlar özellikle Arjantinli aydınlar tarafından tercih edilmektedir. Dünyaca ünlü sporcuları da burada görmek mümkündür.

Arjantin Buenos Aires Genel

Arjantin Buenos Aires Genel

Sizlere Arjantin ve Buenos Aires anlatmaya başlamadan önce: özetle 3 kelime ve ardından ayrıntıya girmek istiyorum. Buenos Aires şehri denilince ilk akla gelenler: tango, futbol, biftek. Özellikle: bife de lomo ve bife de chorizo mutlaka tatmanız gereken lezzetlerdir.

Evet: bu şehir turistik anlamda sizin ne beklediğinize göre değişik alternatifler sunmaktadır. Burada: mısır piramitleri gibi tarihi, eifell kulesi gibi egzotik yerler veya New York Özgürlük heykeli gibi objeler göremezsiniz. Burada: halkın arasına karışıp, futbol izlemek, tango öğrenmek, uzun caddelerde yürümek, tıka basa biftek yemek, akşam ise uyumayan şehirde birkaç mekana uğramak yapabileceğiniz başlıca turistik etkinliklerdir.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

Arjantin ülkesi nüfusunun yaklaşık % 40’lık bölümü bu şehirdeki 48 semtte yaşamaktadır ve bu semtler barrio olarak isimlendirilir. Arjantin ülkesinin en büyük şehridir. Aynı zamanda, metropol alanı bakımından Güney Amerika’da “Sao Paulo” şehrinin ardından ikinci büyük metropoldür. Rio de la Plata nehrinin halicinin batı kıyısında kurulmuştur. Yani: River Plata körfezinde, nehirlerin okyanusla birleştiği kıyıda kurulmuştur.

Şehir “Latin Amerika” şehirleri arasında “yaşam kalitesi” açısından üçüncü seçilmiştir. Dünya üzerinde ise 79. sıradadır. Latin Amerika’da en çok ziyaret edilen ikinci şehirdir. (birinci şehir: Mexico City) Şehir: Arjantin ülkesinin başkentidir ve 1980 yılından bu yana otonom olarak yönetilmektedir.

Hergün limanından yüzlerce gemi kalkan şehir sakinlerine “porterio” yani “liman insanları” denir. Öte yandan: şehirde çok sayıda göçmen olduğu biliniyor. 1900’lü yılların başında da, Osmanlı hakimiyeti altındaki topraklardan da birçok insan gemilerle buraya göçmen olarak gitmişlerdir.

Günümüzde şehirde 10 bin civarında Müslüman yaşadığı biliniyor ve bunlar için şehir merkezinde 3 cami ve hatta 2 Türk okulu olduğu söyleniyor. Ama işin gerçeği, zamanında buraya göçen Ermeniler, Suriyeli Arapların Osmanlı pasaportu ile buraya gelmiş olmaları ve haliyle Türk sayılmaları, Türk kabul edilmeleridir.

Bu yüzden: konuşulduğunda şehirde yüzlerce Türk vardır derler ama dediğim gibi bunlar özde Türk değildirler. Tabii bunların yanında birçok göçmen daha vardır. Dünyada Yahudi nüfusunun en fazla olduğu ikinci şehir olarak b ilinir. Ermeni cemaati de bir hayli kalabalıktır. Ama tabii özelikle İtalyanlar ve Cenovalılar ve bunların ülkeye ilk gelen Cenovalıların torunları bulunuyor.

Arjantin Buenos Aires Genel

 

Evet, sanırım Arjantin ve Buenos Aires denilince, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de “Evita” akla geliyor. Göçmenler dedim ya, buraya özellikle yaklaşık 100 yıl kadar önce, İtalya’nın o dönemdeki en fakir şehirlerinden Cenova’dan yüzbinlerce göçmen geldiği söyleniyor.

Şehir: kendisine has mimarisi ve muhteşem Avrupa mirası nedeniyle Güney Amerika’nın Paris’i diye biliniyor. Hatta: farklı tarzları bir araya getiren ve tangonun artistik ruhunu taşıyan şehrin Paris’ten bile daha keyifli olduğu söylenebilir.

Buenos Aires şehrinin sokaklara: seçme kadın yazarlar ve diğer tarihi kişileri onurlandırmak için kadınların adları verilmiştir.

Arjantin Buenos Aires Genel

TARİHİ

Şehir: buraya ilk ulaşan kaşiflerin Rio de la Plata (Gümüş nehri) dedikleri nehrin çevresinde kurulmuştur. Kaşifler: yerliler kendilerine gümüş hediyeler verince, nehirde gümüş yatakları bulunduğunu düşünmüşlerdir. Nehrin ismi de böylece, yani bu yanlış anlama sonucu “Gümüş Nehri” olarak kalmıştır.

1535 yılında, İspanyol Mendoza tarafından “Gümüş Nehri” çevresinde kurulan şehir, bölgenin sakinleri olan yerlilerin bölgelerini başarıyla savunmaları sonucunda, şimdi Paraguay ülkesinin başkenti olan “Asuncion” a taşınmıştır.

Şehrin ikinci kuruluş tarihi 1580 yılıdır. Bu tarihin ardından şehir büyüyüp geliştikçe bu kez komşu devletler ve korsanların tacizine uğramaya başlamıştır. Bu dönemde şehir çevresindeki sığır çiftlikleri sahipleri, işlenmiş derileri Avrupalı’lara satarak büyük kazançlar elde etmişlerdir.
1775 yılına gelindiğinde, şehir: İspanya’yı temsil eden “Rio de la Plata” eyaletinin başkenti yapılmıştır.

Bu dönemde: bölgenin zenginliğinden pay almaya buraya gelen İngilizler’in saldırıları başarıyla defedilmiştir. Ancak, bu saldırılar bölgeyi işgal eden İspanyollar tarafından değil, bölgenin yerlileri tarafından savuşturulmuştur. Çünkü yine aynı dönemde, Napolyon Avrupa’da İspanya’yı işgal etmektedir ve İspanyolların sömürgelerle uğraşacak durumu yoktur.

1810 yılına gelindiğinde: Güney Amerika’da başlayan bağımsızlık hareketleri bu bölgede de görülmeye başlanmış ve Buenos Aires şehrinde başlayan ayaklanma, İspanyol valinin devrilmesi ve Arjantin geçici hükümetinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.

Arjantin, Mayıs devriminden 6 yıl sonra General Jose de San Martin önderliğinde 1815 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir.

Buenos Aires şehrinden çevredeki sığır çiftliklerine giden demiryolları yapıldıktan sonra, deri ticareti iyice gelişmiştir ve şehir, dünyanın önde gelen şehirleriyle yarışır hale gelmiştir. Ardından ise, Avrupa’nın birçok yerinden buraya göçler başlamış ve şehrin yapısı bir anda değişmiştir.

18. yüzyıl sonlarında, şehir Avrupa kültürünün izlerini taşıyan zengin bir yer haline dönüşmüştür.

 

ULAŞIM

Arjantin’e girmek için vize istenilmiyor.
Şehrin havaalanı “Buenos Aires Ezeiza Ministro Pistarini” havaalanıdır. İstanbul’dan buraya direkt uçuşlar yapılıyor. Uçak yolculuğu yaklaşık 10 saat sürüyor. Ama bu yolculuk aktarma ile yapılırsa 13-16 saat arasında sürebiliyor. Yani: saat: 09.00’da İstanbul’dan uçağa bindiğinizde, muhtemelen saat: 19.00’da Buenos Aires şehrine varılıyor. (yerel saatle: 24.00 gibi)

Uçaktan inmeden önce size dağıtılan formları mutlaka uçakta doldurmalısınız, çünkü havaalanında bunun için pek zaman kalmıyor. Bu formları sağlıklı doldurmak şarttır. Havaalanında indikten sonra, pasaport kontrolü ve ardından havaalanında para bozdurmanızı öneririm, çünkü şehir içindeki döviz büfelerinde uzun kuyruklar olabiliyor.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım yaklaşık 1 saat sürüyor. Bu ulaşım iki şekilde yapılabiliyor. Bir yol: bizdeki “Havaş” gibi özel otobüsler ve diğer yol: en yakın tren garının bulunduğu yere aktarma yapan otobüsler yani toplu taşım araçlarıdır. Bunların dışındaki son yol ise, remise olarak isimlendirilen özel ulaşım, yani bir tür taksidir.

Bunlarla şehir merkezindeki herhangi bir yere ulaşım ortalama 120 pezodur.

Ancak taksiye binmeden önce mutlaka pazarlık yapmalısınız. Yoksa: 100 dolara varan ücret isteyen taksicilerle karşılaşabilirsiniz.

 

PARA

Burada “Arjantin Pezosu” kullanılıyor.
1 Amerikan doları = 5 Pezo
1 Euro = 6 Pezo

Ancak şunu belirtmekte yarar var. Siz resmi döviz ofisinden 1 doları 5 veya 5.5 pezo civarında bozdururken, sokak satıcıları veya otellerden gayri resmi bozdurmaya kalkarsanız, 1 doların 8 ve hatta 9 pezo ettiğini görüp şaşıracaksınız.

Ancak sokakta döviz bozdurucularına güvenmemek gerek, çünkü sahte para olasılığı çok fazladır. Oteller bu konuda nispeten biraz daha güvenlidir.

İnce bir ayrıntı: bozuk para temin etmek için, ilaveten komisyon ödemeniz gerekiyor. Ama bu durum yasadışı ilan edilince, size bozuk para veren satıcılar, yanında bir şeyler satın almanızı istiyorlar. Tabii piyasada bozuk paralar azalınca, bundan en çok zarar görenler dilenciler ve çalgıcılardır.

Arjantin Buenos Aires Genel

İKLİM

Şehirde genel olarak “nemli subtropikal iklim” şartları hakimdir. Yazlar çok nemli, kışlar ılık geçer.
Şehirde özellikle Ocak ayında hava sıcaklığı 33-34 dereceye kadar çıkmaktadır. Ancak, şehirde nem oranının da yüksek olduğunu hatırlatmak isterim.

Arjantin Buenos Aires Genel

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehirde metro’da 6 hat çalışmaktadır. Metro bakımsız ve eskidir ama bir o kadar da ucuzdur. (ismi subte)
Şehirdeki toplu taşım otobüslerine “colectivos” denilmektedir. Bunlar hafif raylı sistem yani tramvayla desteklenmektedir ve şehrin birçok noktasına bunlarla ulaşmak mümkündür. Taksiler, diğer birçok şehre göre daha uygun fiyatlıdır. Şehri gezmenin en kolay bir diğer yolu ise: üstü açık çift katlı otobüsleri kullanmaktır. Bu otobüsler şehir içinde 25 noktaya tur düzenliyorlar.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

İNSANLAR

Buenos Aires şehri nüfusu yaklaşık 3 milyon kişidir. Ama metropol ile değerlendirildiğinde nüfus 14 milyon kişi olur. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen göçmenler, şehre kozmopolit bir hava vermişlerdir. Şehrin sakinlerine “portenos” denir ve bu kelime liman statüsünden gelmiştir.

Buenos Aires genelde konuşmayı çok seviyorlar. Sıcakkanlılar. Ancak: metropol insanlarının genel karakteri: söz verip tutmama, geç kalma, asabileşme gibi problemleri yaşıyorlar. Örneğin: La Boca’ya giderseniz, sadece bir sokak gezebilirsiniz.

İki yan sokağa saparsanız, soyulmamanız mümkün değil. Hatta: River Plata, Boca Junior takımını 2-0 yendiğinde, iki River Plata taraftarı öldürülüyor ve Bocalılar bu durumu 2-2 berabereyiz diye yorumluyorlar. Yani bu şehirde muhteşem bir futbol hırsı olduğunu unutmayın ve asla bu takımların formalarını giyerek dolaşmayın.

Bence burayı ziyaret etmek isterseniz, en iyi yol: şehir merkezinden bir taksi ile gidiş-bekleme-dönüş olarak anlaşmaktır ki, bu yaklaşık size 150 pezo civarında mal olacaktır. Şehir merkezinden taksi ile 15 dakika uzaklıktaki La Boca semtinde: her ne kadar turistler akın da etseler akşam saat 17.00 den sonra dükkanlar kapanır ve ortam güvenilirliğini kaybeder ve bu nedenle burayı ziyaret etmek isteyenler, özellikle sabah saatlerini tercih etmelidirler.

Tabii bu nedenle yani güvenlik sıkıntısı nedeniyle La Boca merkezindeki mekanlar mistik özelliğini kaybetmiş, tamamen turistik yerler haline gelmiştir. Buranın mistik havasını teneffüs etmek için birkaç sokak gezinmek gerekir ama dediğim gibi büyük güvenlik sorunları var, zaten sokaklarda gezinen bol polisleri görünce bunu hissedeceksiniz.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

La Boca ve Boca Juniors stadyumundan söz etmişken şehrin diğer fanatik takımı River Plata’dan da kısaca söz etmek istiyorum. River Plata: Arjantin’in milyonerlerinin takımıdır. Bunların stadyumu, yani “El Monumental” ise şehrin lüks sayılabilecek semtlerinden biri olan “Belgrano” dadır.

Belgrano şehir merkezine pek yakın değildir. Metro ile gidilebilir. Stadyumun hemen karşısındaki sokakta lüks villalar ve River Plata taraftarlarının sprey boyalarla boyayarak kirlettikleri duvarlar görülür.

Stadyumun hemen yanında bir atış poligonu var bu yüzden gezerken silah sesleri duyarsanız şaşırmamalısınız. Stadyumun içinde ise çok güzel bir müze bulunuyor. Müzedeki çeşitli odalarda, River Pleta’nın kuruluşundan itibaren günümüze kadar olan süreçteki tarihi yansıtılıyor.

Öte yandan söylediğim gibi şehirde yoksulluk üst düzeyde ve bu yüzden kendileri bile ilave tedbirler alarak yaşamayı seçiyorlar. Örneğin: her apartmanda güvenlik var, misafirlerin yüzünü görmeden kapı açmıyorlar. 2001 yılında ülkede yaşanan ekonomik krizin ardından, bu korkular iyice artmış. Yollarda: çöplerden kağıt, plastik toplayan insanlar ve özellikle çocuklar, bir şeyler satmaya çalışan çocuklar, yani işsizler, yoksullar şehrin sokaklarında çok sayıda bulunuyorlar.

 

GÜVENLİK

Evet bu sıcak kanlı insanlara fazla güvenmek sıkıntı yaratabiliyor. Çünkü şehirde hırsızlık çok fazla diye biliniyor. Bu yüzden çantanızı sırtınızda değil önünüzde aşarak taşımanız öneriliyor. Öte yandan: yanınızda yetecek kadar para taşıyın, paranızın kalanını oteldeki kasada muhafaza etmelisiniz.

Kapkaçcılarla karşılaştığınızda hırsızlık yanında, bir da dayak yeme ihtimali bulunduğunu unutmayınız. Örneğin: cep telefonunuz ile kalabalık ortamda konuşmayınız, yoksa cep telefonunuzu görenler mutlaka bunu çalmak için atakta bulunacaklardır.

Arjantin Buenos Aires Genel

ELEKTRİK

Şehirde 220 volt kullanılır. Pek çok otel ve modern binalarda: ikili-üçlü fişler kullanılır. Eski binalarda ise ülkemizde kullanılan fişler kullanılmaktadır. Yani, burayı ziyaret edecek olanların fiş adaptörü olmaları önerilir.

DİL

Ülkede resmi dil olarak “İspanyolca” konuşulmaktadır. Ancak: 20. yüzyılın başlarında İtalya’dan buraya gelen birçok göçmenin etkisiyle “porterio”ların konuştukları İspanyolca kıtanın diğer ülkelerinde konuşulan İspanyolca dan daha farklı hale gelmiştir.

Zaten günümüzde şehirde yaygın olarak kullanılan “Lunfardo” dili: İtalya’nın Napoli şehrinde konuşulan dille büyük benzerlikler göstermektedir.

Evet şehirde İngilizce konuşana nerdeyse rastlamak mümkün değildir, buraya birkaç kelime İspanyolca öğrenerek gitmekte yarar vardır.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

GECE HAYATI-EĞLENCE

Şehirde: Palermo, San Telmo ve Julio semtleri, gece hayatının en yoğun yaşandığı ilçeler olarak bilinmektedir. Uluslar arası LGBT topluluğu tarafından: şehir Güney Amerika’da gece hayatı açısından en çok tercih edilen şehir seçilmiştir. Ancak bu şehirde gece hayatı ile tanışmak isteyenler, şunu unutmamalıdır ki: bu şehirde gece hayatı hakikatken gecenin ilerleyen saatlerinde başlıyor.

Yani: insanlar saat 24.00 gibi akşam yemeği yiyorlar ve saat 02.00-03.00 gibi gece hayatına akıyorlar ve bu eğlence, çılgınca, aşırı alkol eşliğinde saat: 07.00 ye kadar sürüyor. Yani saat değişimine ayak uydurmak için şehre ilk vardığınızda hani jetlag denilen olaya karşı hazırlıklı olmalısınız. Yoksa, şehirdeki ilk günleriniz uyuklamakla geçer.

Palermo bölgesindeki gece hayatı “Soho” ve “Holywood” ile eş anlamlıdır. Mahallede her zevke ve yaşa uygun seçenekler vardır. Özellikle: Perşembe, Cuma ve Cumartesi geceleri binlerce insan eğlenmek için Palermo’ya gelirler.

 

Palermo Soho

Burası gece hayatının merkez üssüdür. Burada: barlar, publar ve trendy restoranlar bulunur. Soho bölgesindeki barı barlarda: tasarımcı mağazalar gündüz ürünlerini düzenledikleri fuarlarda sunmaktadırlar.

 

Hollywood

Soho’nun birkaç blok ötesindedir. Birçok kişi gece boyunca burada dolaşırlar. Soho’nun mekanlarına nazaran burası daha kalabalıktır.

Arjantin Buenos Aires Genel Tango
Arjantin Buenos Aires Genel Tango

 

TANGO

Tango: erkek erkeğe bir dans olarak başlamıştır. Söylenenlere göre: erkekler geneleve gittiklerinde, beklemekten sıkıldıklarında yeteneklerini birbirlerine göstermek için “tango” yaparlarmış.

Tango: önceleri, ekonomik seviyesi nispeten düşük insanların dansı olarak gündeme gelmiştir. Ülkenin üst sınıfı, tango yapanları görüp aşağılarmış. Ekonomik koşulları, kapalı mekanlara girmeye yeterli olmayan halk da, sokaklarda tango yaparak eğlenirlermiş.

1900’lü yılların başlarında Avrupa’dan şehre göçler başladığında, şehir de hızla muhafazakarlaşır. Kadınla erkeğin birbirine dokunmaları ötesinde, şehirde yan yana bulunmaları bile ayıp sayılırmış.

Bunun sonucunda sokak dansları sona ermiş, aileler genç kızlarının “milongalara” yani tango dans partilerine gitmelerini yasaklamışlar. Bunun üzerine, parası olan erkekler “milongalarda” ve parası olmayan erkekler sokaklarda mecburen birbirleriyle dans etmeye başlamışlar.

Öte yandan, erkek erkeğe dansın bir diğer nedeninin de: Avrupa’dan göçün yaygın olduğu yıllarda, şehirde yaşayan kadın-erkek sayısı dağılımındaki dengesizliktir. O dönemlerde erkek tarafından bir kadının kalbini kazanmanın en iyi yolu dans etmekmiş.

Ardından, yaşlı ve usta bir tangocu: kadına, erkeğin tangoda kadına nasıl liderlik ettiğini gösterirmiş. Tüm bu süreç 3 yıl sürermiş. En sonunda da, genç erkek, deneyimli tangocu tarafından “milango”ya götürülür ve oradaki bir kadınla dans etmesi sağlanırmış.

Evet, tüm bu dönemlerde, bir ara erkek erkeğe dansın ahlaksız bulunduğu da olmuş. 1916 yılında çıkarılan bir yasa ile, erkek erkeğe dans etmek yasaklanmış. Hatta, bir ara tango müziği çalan kafelerin kapatılması gündeme gelmiş.

Ancak: kadınlara ulaşmakta zorluk çeken erkekler: evlerde birbirleriyle dans etmeye devam etmişler. Ancak zamanla tango genelevlerden çıkıp tiyatrolarda sergilenmeye başlamış. Ancak yine de uzun bir süre şehrin fakirlerinin bir dansı olarak kalmış.

Şehir gezinizde, cadde ve sokaklarda birçok tango gösterisine şahit olacaksınız. Para vererek bu tangocularla fotoğraf çektirebilirsiniz. Ancak gerçek bir tango gösterisi izlemek isterseniz, mahalle milangolarına gitmeniz gerekir.

Turistler için sahnelenen tango gösterileri biletlerinin çok pahalı olduğunu unutmayınız. Ben size milangolara giderek tango izlemenizi öneririm.

Erkek erkeğe danstan söz etmişken, şunu da belirtmekte yarar var. Buenos Aires şehri: Güney Amerika’da hoşgörünün en yaygın olduğu yerdir. 2003 yılında Güney Amerika kıtasında eşcinsel hakları ilk olarak burada verilmiştir.

İki yıl beraber olduklarını kanıtlayan eşcinsellere evlilik izni verilmektedir ve devletin sunduğu imkanlardan yararlanmaktadırlar.

Arjantin Buenos Aires Genel Milango-Tango Okulları

Milonga-Tango Okulları

Buenos Aires şehrinde: haftanın her gecesi açık olan ve çeşitli ilçelere yayılmış birçok milonga isimli tango okulları bulunmaktadır. Burada uzman öğretmenler tarafından organize edilen sınıflarda, acemiler ve uzmanlar ayrılarak tango ve vals dersleri verilmektedir.
Şehrin en modern ve meşhur tango mekanları: Carlos Gardel, Anibal troilo ve Astor Piazzola denilen yerlerdir.

Arjantin Buenos Aires Genel

GUALEGUAYCHU-ARJANTİN ULUSAL KARNAVAL KUTLAMALARI

Bu karnaval: Buenos Aires şehrinin 3 saatlik bir yolculukla ulaşılan kuzeyindeki 100.000 kişilik bir kasabada kutlanır. Buna “Carnaval del Pais” veya “Milli Karnaval” denilir.
Ocak-Şubat-Mart aylarında, hafta sonları düzenlenen karnavalda: tüyler, payetler ve canlı gösteriler yapılır. Şehrin en iyi iki rakip okulu “Mari Mari” ve “Papelitos” lardır. Karnaval zamanında: yaklaşık 500.000 turist, kasabanın barlarında içki içerler ve partiyi izlerler. Ayrıca yine buranın yakınlarındaki Nandubaysal nehri kıyısındaki plajda yüzmek de mümkündür.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

TURİZM

Buenos Aires şehri: çamurlu “La Plata” nehri kıyılarında kurulmuştur ki nehir genellikle gri ve kasvetlidir. Şehir “Barrios” denilen mahallelerden oluşmaktadır. Barriolar: şehir merkezini çevreleyen olanlarda özellikle eski olanları çok ünlüdür. Şehir genellikle: “Apart La Boca barrio” denilen renkli binaları, Casa Rosado başkanlık sarayının ünlü pembe tonları ile popülerdir.

Pedro Mendoza nehri üzerindeki kayalıklar üzerine inşa edilen şehir: İspanyollar tarafından 1536 yılında kurulmuştur. Ancak daha önceki şehir kuruluş çalışmaları yerli direnişi nedeniyle gerçekleşmemiştir. Yani şehir ikinci denemede kurulabilmiştir.

Arjantin 1816 yılında İspanya’dan bağımsızlığını ilan etti ve Avrupa’dan göçler gelmeye başladı. Göçmenler kendi kültür ve geleneklerini de beraberlerinde getirdiler. 1880’lerin sığır üretimindeki patlamanın ardından, 1900’lerin başında Buenos Aires şehri binlerce Avrupa sakininin Güney Amerika’da yaşadıkları en büyük şehir haline geldi.

Ardından şehir gelişti. Binalar daha görkemli oldu ve özellikle Fransız tarzı tercih edildi. Zengin sığır baronları oğullarını Avrupa’ya eğitime gönderdiler. Kendi kızları için karlı ve faydalı evlilikler düzenlediler. Buenos Aires şehri kültür ve moda alanında, Amerika’nın etkin şehirlerinden biri haline geldi.

Sonrasında şehirde ortaya çıkan işçi sorunları ve grevler ordu tarafından bastırıldı. 1930 yıllarındaki modernizasyon programının ardından, şehirdeki önemli caddelerde sömürge binaları yıktırıldı. Dünya Savaşının ardından, şehir varoşlarında büyüme başladı.

Günümüzde şehir, metro ve ulaşım hatlarıyla rahatça ulaşılabilir haldedir. Ziyaretçiler, seçkin kuzey banliyölerinde Palaza Constitucion ve Julio Avenida (dünyanın en geniş caddesidir) çevresindeki kompakt orta alan çevresini tercih ederler. Cadde isimleri “Avenida de Mayo” olarak değiştirildi.

Birçok ziyaretçi için Buenos Aires şehrinin cazibesi “barriolar” olarak bilinen mahallelerde yatmaktadır. Birçok turist yeni banliyöleri içine alan merkezi dışına çıkmak isterler. Çünkü şehrin tarihi kökleri banliyölerdedir.

Şehrin en ünlü turistik mekanlarından birisi “cafe tortoni” dir. Bu mekan önünde özellikle turistler uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Özellikle burada “sıcak çikolata” içmenizi öneririm. Bir tür suflenin erimiş hali düşünün. Bunun yoğunluğunu azaltmak için yanında süt veriyorlar ve bir sürahi de su ikram ediliyor. Çünkü bunu içtikten sonra susama ihtimaliniz oldukça yüksek.

Arjantin Buenos Aires Genel
Arjantin Buenos Aires Genel

 

Kültür

Şehirde tam olarak 132 müze bulunuyor. En ilginç müzelerden birisi “Meseo de la Pasion Boquens” müzesidir. Burada: özellikle “Boca Juniors Takımı” hakkında en kapsamlı bilgiler bulunmaktadır. Gaucho olarak isimlendirilen bölge yerlilerinin geleneksel yaşamlarını sergileyen müzeler de ilgi çekmektedir. Müzeler o kadar çok ki, mutlaka bir kısmını seçmeniz gerekir. Ama özellikle: Evita Müzesini mutlaka görmenizi öneririm. Abasto bölgesindeki “Museo Carlos Gardel” müzesi de Arjantin tangolarının büyük bestecisini tanımak açısından gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Şehirde en çok ziyaretçi çeken müzelerden bir diğeri de “Museo de Arte Latinomericano de Buenos Aires” müzesidir. MALBA olarak ismi kısaltılan bu müzede çeşitli sanatçıların eserlerini görmek mümkündür.