İzmir Bornova

İzmir Bornova

Bornova, İzmir şehir merkezine 11 km uzaklıktadır. Bornova ilçesi İzmir körfezine ise 3 km uzaklıktadır. İzmir-İstanbul, İzmir-Ankara, İzmir-Aydın, İzmir-Çanakkale karayolu ağları buradan geçer.

 

TARİHİ

İlçenin Osmanlı dönemindeki ismi “Birunabad” dır. Bu Farsça kelimenin anlamı “dış, harici” demektir. Birunabad kelimesinin, başka bir ismin tahrif edilmiş veya uyarlanmış şekli olduğu düşünülmektedir. İsmin başlangıçta “Burunova” olarak da kullanıldığı ileri sürülür. İlçenin merkezi, bugün Erzene mahallesi diye bilinin mahallede Hükümet Konağının arkasında kalan ve eski ismi “Havuzbaşı” olan bölümüdür.

Burada, geçmişi 1800’lü yıllara kadar uzanan, iki katlı ve bahçeli Rum evleri bulunur. Erzene denin bu mahalle: 1924 yılındaki mübadele sırasında Yunanistan Kavala ve Girit’ten gelen soydaşlarımız yerleştirilmiş, 1950 yılından sonra ise Yugoslavya’dan gelen göçmenler de yerleştirilmiştir.

Erzene’nin hemen yanında ise bir Roman mahallesi bulunmaktadır. Kavala yöresinden gelen göçmenler, o yıllarda burada yani Bornova ovasında tütüncülük yaparlar. Girit’ten gelenler ise sebze-meyvecilik üzerine yoğunlaşırlar.

İzmir Bornova

Osmanlı döneminde, 1865 yılında demiryolu hattının buraya uzatılmasıyla, İzmir’in zengin ailelerinin tercih ettiği bir yerleşim yeri olur. Çünkü İzmir merkezine göre daha ferah ve serin havası vardır.

1980’li yıllara kadar, burada mandalina bahçelerinin varlığı bilinmektedir. İngiliz Konsolosluğu ve pek çok İngiliz kökenli aile, yoğun olarak buraya yerleşir.

İzmir Bornova

Türkiye’de ilk futbol maçı: 1890 yılında İngiliz denizciler ve İzmirli gençler arasında, Bornova’da yapılır. 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in kurtuluşu günü, Türk ordusu, Bornova’nın üst kısmındaki “Belkahve Geçidi” bölgesinden girerek İzmir’e ulaşır.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 8 Eylül akşamı gecesinde, Belkahve’ye çıktığında, İzmir şehrini ilk olarak buradan görmüştür. İşgalden kurtuluş yıllarında Bornova’da bulunan pek çok Levanten köşk ve evleri, Türk ordusu tarafından Karargah olarak kullanılmıştır.

Çünkü kurtuluş savaşından sonra Rumlar Bornova’yı terk etmiştir. Rum göçünden doğan boşluk, zamanla Balkanlardan, Girit ve Anadolu’dan gelen göçmenlerle doldurulmuştur. Yörede Belediye teşkilatı 1882 yılında kurulmuştur. 1957 yılında ise ilçe olur.

İzmir Bornova

GENEL

İlçenin doğusunda Kemalpaşa, güneyinde Buca, batısında Konak ve Bayraklı, kuzeybatısında Karşıyaka ve Menemen ilçeleri bulunmaktadır. İlçe Yamanlar dağının eteğinde kurulmuştur. İlçenin denizden yüksekliği yerleşim alanlarına göre 20 ile 200 metre arasında değişmektedir. Bu yükseklik, dağlık bölgelerde 600 metreye kadar çıkar.

İlçe merkezinin güneyinde düzlük ova “Bornova ovası” vardır. Bu ve benzeri ovalar, genellikle yamaçlardan inen suların getirdiği alüvyonların birikmesiyle oluşmuştur. İlçede Akdeniz iklimi hakimdir.

Buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yazın: imbat ve poyraz rüzgarları yoğundur. Yörede 600 metreye kadar olan yüksekliklerde Kızılçam ormanları, daha yükseklerde ise Karaçam ormanları bulunur.

İzmir Bornova

BORNOVA ASKERİ BİRLİKLER

İlçede, 57’nci Topçu Er Eğitim Tugay Komutanlığı yani acemi er eğitim merkezi bulunmaktadır. Yani, birçok erkek vatandaşımız, askerlik hizmetinin ilk günlerine burada başlamıştır.

İlçede ayrıca bir de Jandarma birliği bulunuyor. Kemalpaşa mahallesinde Jandarma Komando Tugay Komutanlığı bulunmaktadır.

Bunlar dışında ilçede: Bornova askeri gazinosu ve orduevi vardır. Sonuç olarak, Bornova’da oldukça fazla askeri birlik, askeri kişi bulunmaktadır.

EGE ÜNİVERSİTESİ

Ege Üniversitesi ana kampüsü, ilçe sınırları içerisindedir. Türkiye’nin dördüncü büyük üniversitesi olarak 20 Mayıs 1955 tarihinde açılmıştır. İlk fakülteleri, aynı yıl açılan Tıp ve Ziraat Fakülteleridir. 1982 yılında Ege Üniversitesi ikiye bölünmüş ve Dokuz Eylül Üniversitesi kurulmuştur.

Birçok fakülte ve yüksek okul, Dokuz Eylül Üniversitesine devredilmiştir. 2019 yılı itibarı ile, üniversite bünyesinde 17 fakülte, 9 enstitü, 4 yüksekokulu, 1 Devlet Türk Müsikisi Konservatuvarı, 10 Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır.

 

EGE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ

Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezidir. Türkiye’nin en büyük hastanelerinden birisidir. 1955 tarihinde Ege Üniversitenin kurulmasıyla birlikte Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi kurulmuş, Ege Üniversitesinin ilk kurulan iki fakültesinden biridir.

5 Kasım 1955 tarihinde fakültede eğitim başlamıştır. İlk dönemdeki eğitim, hızla gelişen geçici binalarda ve askeri birliklerden sağlanan yarım silindir biçiminde yapılmış barakalarda sürdürüldü. Hastane ileri tanı ve tedavi yöntemlerinin hızla gelişen tıbbi teknolojilerle buluştuğu bir yerdir.

 

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ

Üniversitenin Selçuk Yaşar yerleşkesi, İlçe içinde Kazımdirik Mahallesi. Ağaçlıyol mevkiinde Selçuk Yaşar Kampüsündedir. Üniversite, 2001 yılında Selçuk Yaşar Spor ve Eğitim Vakfı tarafından kurulmuş ve 2002-2003 yılında Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi olarak eğitime başlamıştır. Zaman içinde artan ihtiyaçlar ve Üniversitenin gelişimine paralel olarak yeni mühendislik bölümleri açılmıştır.

İzmir Bornova

GEZİLECEK YERLER

İzmir Bornova Büyük Çarşı

BÜYÜK ÇARŞI

Cumhuriyet meydanından girilen Büyük Çarşının geçmişinin Selçuklular dönemine dayandığı tahmin edilmektedir. Büyük çarşı, bir zamanlar Bornova’nın kalbinin attığı yer olarak biliniyor. Bornova’nın en eski yerleşim merkezinin bu çarşı ve çevresindeki evler olduğu biliniyor.

İzmir Bornova Büyük Çarşı

Buraya eskiden “Büyük Satak” denirmiş. Satak: Osmanlıca ve Farsçada “çarşı” demektir. Bu çarşı külliye gibiymiş. Çünkü: cami, medrese, binalar arasında kaybolup giden bir hamam, türbe ve dükkanlar bulunuyor.

Caminin yanında bulunan medrese de öğrencilere eğitimler veriliyormuş. Bunun yanında handa dışarıdan İzmir’e gelenler konaklarmış. Eskiden bu çarşı ve çevresinde birçok Gayrimüslim bulunuyormuş.

Rum evleri varmış. Levanten denen, dışarıdan gelen gayrimüslimlerin bir kısmı da burada kalırmış. Ancak Müslüman ve Gayrimüslimin bir arada bulunduğu çarşıda, nüfus mübadelesi sonrasında, birçok usta göç etmek zorunda kaldı.

Yine de aradan yıllar geçmesine rağmen bazı yerler hala onların isimleriyle anılıyormuş. (Yorgi meyhanesi gibi)

İzmir Bornova Hüseyin İsa Bey Camii-Büyük cami

HÜSEYİN İSA BEY CAMİ (BÜYÜK CAMİ)

Ergene mahallesi Büyük çarşı içerisindedir. İzmir’deki faal camiler arasındaki bilinen en eski camidir. Caminin kubbesi yoktur. Kubbe mimarisinin Osmanlı dönemi ile geldiği biliniyor. Yani, Anadolu’da erken dönem yapılarına benzemektedir. Aydınoğulları döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Cami avlusunda türbe ve güneyinde Darülfünun bulunuyor.

İzmir Bornova Paterson Köşkü

PATERSON KÖŞKÜ

Günümüzde “Mustafa Kemal caddesi” üzerindedir. Cadde boyunca uzanan apartmanlar serisinden sonra bir anda yeşil bahçeli bir köşk sizi karşılar. 133 dönümlük oldukça geniş bir arazi içerisindedir.

Bu yapı, 1859 yılında İskoçyalı mısır taciri John Bortwick Paterson tarafından yaptırılmıştır. Paterson, 1859 yılında İzmir’e geldikten sonra farklı işlerle uğraşmış, sonra madencilik alanında çalışmaya başlamış, başarı kazanmış, Türkiye’de Fethiye bölgesinde krom madenini ilk keşfeden kişi olarak tarihe geçmiştir.

Osmanlı devletinden aldığı imtiyazlar ile, madenlerden elde ettiği gelirle, kısa sürede İzmir’in sayılı Levanten ailelerinin arasına girer. Önce Buca’ya ve sonra Bornova’ya yerleşirler ve 1960’lı yıllara kadar bu köşkte yaşamayı sürdürürler.

İzmir Bornova Paterson Köşkü

38 odalı köşkün birçok malzemesi, Avrupa ve İngiltere’den getirilmiştir. Oldukça geniş bir arazi üzerindedir. Yapıda farklı mimari tarzlar bir arada kullanılmıştır. Doğu yönünde kule ve tek katlı şapel bulunur. Yapının günümüze ulaşamamış iç mekanlarında özellikle batı kanadında, zengin duvar süslemeleri, tavan süslemeleri, zarif şömineler, çini panolar gibi zengin iç süslemeler vardı.

Ayrıca çini panolarla süslü duş tekneleri, gösterişli mobilyalar, muhteşem avizeler, her bir salonu süsleyen 7 tane piyano bulunuyordu. Köşk: İzmir Levanten topluluğu için baloların, yemeklerin, partilerin düzenlendiği bir yerdi. Geniş arazide bulunan golf sahasında yarışmalar düzenleniyordu.

Köşkün batısında hala duran at haralarında, yarış atları beslenirdi. Kameriyelere demirden bir basamakla çıkılır, üzerinde birçok kişi oturur, ağaçların gölgelediği bu yerlerde serin yaz akşamlarında çay içilirdi. (kuzeydeki kameriye halen durmaktadır.)

Paterson, evin cephesini sürekli değiştirmeye meraklıydı.

John Paterson, inşa ettirdiği yapının tasarım aşamasında bizzat katılmış, hatta ısrarcı tavrı ve kararsızlığı nedeniyle ön cephe yedi kez yıkılıp tekrar inşa edilmiştir.

Merdiven aralığı, antik İngiliz şişe camı parçalarından yapılmış renkli camlardan geçen güneş ışınlarıyla aydınlatılıyordu. Yemek salonu, merdivenlerden sonraydı ve altın yaldızlı duvar kağıdı ile kaplıydı.

Daha fazla uzatmasam da umarım zenginliği anlamışsınızdır. Gelelim bu zenginliğin sonuna: Yunan işgali sonrasında 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun İzmir’e girmesinden önce, korkan Paterson ailesi, yatlarıyla Midilli adasına kaçtılar, evi yağmadan koruması için hizmetkarlarını bıraktılar.

Şehirde Türk otoritesinin kurulmasından 9 ay sonra Peterson ailesi evlerine döndü. Ancak evin zarar görmediğin görünce oldukça şaşırdılar ve sevindiler. Ancak Cumhuriyetin kurulmasıyla yabancılara verilen imtiyazlar kaldırılınca, Paterson ailesi gelirlerinin çoğundan mahrum kaldı ve köşkün bakımı ile yeterince ilgilenemez oldular. 1963 yılında evin son bireyleri, İngiltere’ye göçtüler.

Evi NATO mensuplarına kiraya verdiler. Ev, NATO mensupları tarafından ofis ve lojman olarak kullanıldı. 1973 yılında ise, oğul Gerald Paterson tarafından, bir halı fabrikası sahibine satıldı. Malikane, bir halı fabrikasına (Süsler Halı Fabrikası) dönüştürüldü. Binanın odalarına, ağır dokuma tezgahları yerleştirildi.

Ancak bu makinaların ağırlığı ve yaydığı titreşimler, binaya çok zarar verdi. Köşkün arazisinin kuzeyi, parsellenerek imara açıldı ve çirkin bir yapılaşma başladı. 1970’lerde binanın ön giriş cephesinin dekoratif elemanları sökülerek çalındı.

1974 yılında, köşk ve bulunduğu alan “Tabii Sit alanı” olarak ilan edildi.

Ardından eski eserin korunası ve kültür hizmetlerinde kullanılması amacıyla kamulaştırıldı. Aynı taşınmaz, lojman, kütüphane, çocuk bahçesi ve otel yapımı için önce Turizm Bankası A.Ş, ye sonrasında da o zamanki adıyla Kültür Bakanlığına tahsis edildi.

1980 yılında ise köşkte yangın çıktı, terk edilen bina, uzun zaman evsizlere mekan oldu. Aynı zamanda binanın içindeki değerli eşyalardan geriye kalanlar çalındı, çalındı, çalındı.

1986 yılında, köşkte kalan tinerciler yine yangın çıkardılar ve binanın ana yapısı ve batı kanadı tamamen yok oldu, doğu kanadına ise zarar verildi. Bu yangınlar sonucunda, dönemin Belediye Başkanı tarafından köşkün duvarları yıktırıldı, içinde bulunan halı, mobilya, avize, şömine ve masaların hepsi çalındı.

Bahçesi dahi talan edildi, ağaçları kesildi, bahçesindeki havuz yıkıldı. Köşkün avizelerinden biri, son yıllara kadar Hüseyin İsa Bey camisindeydi. (Günümüzde camide bu avize de yok olmuş, birileri tarafından çalınmıştır.)

İzmir Bornova Paterson Köşkü

1991 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon başlatılmış, ama restorasyon bitirilmemiş, köşk yine tinercilerin mekanı haline gelmiştir. Restorasyon çalışmaları sırasında kullanılan malzeme ise, özgün mimari ile alakası olmayan kötü bir restorasyon çalışması olmuştur.

Anıtlar Yüksek Kurulu onayı ile, çevredeki oldukça büyük alanda Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kültür Bakanlığı, Peterson Köşkünün kullanım hakkını 49 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesine kiralamıştır.

1993 yılında, Köşkün arazisine, Kültür Merkezi yapılması için, dev bir çukur açıldı. Bu dev çukur, uzun zaman öylece kalmış, hatta bu dev çukurda, iki kişi ölmüştür.

Bir not: Köşk ilk yapıldığı yıllarda söylenenlere göre deniz kıyısındadır ve köşkün önünde sandallar vardır, hatta John Peterson, sandallarla körfez sefası yaparmış. Ayrıca, köşkün bahçesinde bir kuyu vardır. Bunan aslında bir tünel olduğu ve Bayraklı’ya giden bu tünel, Türkler İzmir şehrini ele geçirince İngilizlerin; bu tünelden kaçıp Bayraklı’da bir gemiye bindikleri ve kaçtıkları söyleniyor.

İzmir Bornova Santa Maria Katolik Kilisesi

SANTA MARİA KATOLİK KİLİSESİ

İlçe merkezinde Erzene Mahallesinde, Cumhuriyet Meydanında, Kars ilköğretim okulu yanındadır.

İzmir Bornova Santa Maria Katolik Kilisesi

İtalyan Franciscan Mezhebi tarafından 1797 yılında ahşap olarak yapılmıştır. 1832 yılında ise taş kullanılarak yeniden yapılmıştır.

İzmir Bornova Santa Maria Katolik Kilisesi

Kilisenin duvarları boyunca uzanıp giden mezar taşlarına kazınmış birçok eski aile ismi, Bornova’nın geçmişini hatırlatır. Bizans mimari tarzındadır. Yapı 1832 yılında küçük bir restorasyon geçirmiştir. Halen misyonunu sürdürmektedir.

 

PANAYA-MERYEM ANA KİLİSESİ

Bornova meydanında bulunan Kars Halil Atilla İlköğretim Okulu ve yan tarafındaki parkın bulunduğu alanda; 1772 yılında Bornovalı Rum halktan toplanan paralarla yaptırılmıştır. Kilisenin mimarı Cortazzi’tir.

1839-1840 yılları arasında varlıklı Rumlar tarafından aynı yere, daha büyük bir kilise yaptırılır. Kilisenin muhteşem bir çan kulesi vardır. Çan kulesi 1883 yılında Theodoro Mantzouranis tarafından ünlü mimar Rocco Vitali’ye yaptırılmıştır. Kule 25 metre uzunluğundadır ve kırmızı taştan yapılmıştır. Bornova’nın en yüksek binasıydı.

O zamanki Bornovalı Rumlar, bu kilise ile gurur duyuyordu. 15 Ağustos tarihlerinde Meryem Ana Yortusu bu kilisede gösterişli törenlerle kutlanıyordu. Kilisenin yanında bir de Rum Erkek İlkokulu (günümüzde Kars Halil Atilla İlköğretim okulu yerinde) bulunuyordu. İçinde birçok tarihi ikona bulunan kilisede en değerlisi Aziz Yahya İkonasıydı. 1922 yılında kilise yıkıldı. Geriye sadece birkaç resim kaldı.

İzmir Bornova Kutsal Haç Kilisesi-Doğanlar Rum Ortodoks Kilisesi

KUTSAL HAÇ KİLİSESİ-DOĞANLAR RUM ORTODOKS KİLİSESİ

İlçe merkezinde Doğanlar Mahallesindedir.

İzmir Bornova Kutsal Haç Kilisesi-Doğanlar Rum Ortodoks Kilisesi

Kilise, 1866 yılında tamamlanmıştır. Tarımla uğraşan az bir nüfus için yapılmıştır. Gösterişten uzak, taşra kilisesi tipindedir. Şapel, erken dönem Hıristiyanlık sanatında önemli bir yer tutmaktadır. Bazilika düzeninde inşa edilmiştir.

Oldukça küçüktür ve özgün bir duvar tekniğine sahiptir. Çatı bölümü ahşap kaburgalı alçı dekorasyonludur.

Neoklasik üsluba sahip kilise, sade kumtaşından yapılmıştır. İç dekorasyonda, Rönesans sanatında görülen klasik mimari öğeleri vurgulanmıştır. Rum Ortodoks kiliselerinin tipik bir örneğidir. “Kutsal Haç” adını taşıyan bu küçük kilise, İzmir’in kurtuluşundan sonra uzun süre bir marangozhaneye, sonra Doğanlar Spor Kulübü tarafından kullanılmıştır.

Büyük Şehir Belediyesi tarafından kültür merkezi yapılması planlanmakta ise de şu an harap bir vaziyette durmaktadır.  

İzmir Bornova Ferrand Pagi Köşkü

FERRAND PAGY KÖŞKÜ

Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısındadır.

İzmir Bornova Ferrand Pagi Köşkü

Köşk 1800 yıllarında Fontan Escalon tarafından yaptırılmıştır. Köşkün kayıtlarında yer alan ilk sahipleri Whittall ailesidir. Ardından Pey ailesinin kullanımına geçen köşk halen Pegy ailesinin ferdi Bayan Marie France ve eşi Claude Caporal’ın kullanımındadır. Ferrand Pagy köşkü o dönemlerde Bornova’daki Levanten hayatın en yoğun yaşandığı yerdeydi. Restore edilen köşk, halen canlılığını korumaktadır.

 

DAVY KÖŞKÜ-SUBAY ORDUEVİ

Davy adlı bir Amerikalı tarafından inşa edildiği bilinen köşk, yüzyıl başlarında Macropodere ailesi tarafından kullanılmış ve mahfel olarak bildiğimiz cadde uzun süre bu isimle anılmıştır. Bir dönem İzmir Valisi Rahmi Bey tarafından da ikametgah olarak kullanılan bina 2015 yılından itibaren Subay Orduevi olarak kullanılmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, 11 Nisan 1934 tarihinde Bornova ziyaretinde bu binanın önünde Bornovalılar ile birlikte fotoğraf çektirmiştir. Köşkün içinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir süre dinlendiği üzeri Türk bayrağı ile örtülü bir yatağın bulunduğu bir anı odası bulunmaktadır.

İzmir Bornova Pandesipanian Köşkü-Yeşil Köşk

PANDESPANİAN KÖŞKÜ-YEŞİL KÖŞK

Eski Tren istasyonu son durağı ve üniversite kampüsü girişindedir.

Yapıldığı tarihte, komşu diğer birkaç köşk gibi Bornova tren istasyonunun karşısında, Bornova ovasına açılan tarım arazilerinin başında yer almaktadır. Köşk 1880 yılında Pandespanian ailesi tarafından yaptırılmıştır.

Aile Fransa’ya göç etmek için İzmir’den ayrıldıktan sonra Bornova Ziraat Mektebi için kamulaştırılarak kullanılmış olan köşk, 1949 yılında Maliye Hazinesine devredilmiştir.

Pandespanian ailesiyle ilgili ayrıntılı bilgi yoktur, ancak üyelerinin yaşamlarını halen Fransa’da sürdürdükleri, Ermeni asıllı oldukları ve muhtemelen Osmanlı topraklarında Fransız vatandaşı  olarak yaşamlarını sürdürdükleri bilinmektedir.

Yapının gösterişli giriş cephesine rağmen, iç mekanlarda alçı silme ve göbekler, geometrik tavan köşe armalarından oluşan yalın bir düzenleme görülür. İç mekanın önemli bir unsuru olan şömineler, konumlandıkları kat ve kullanımla ilintili olarak farklılaşmaktadır.

Etkileyici giriş cephesini özel kılan unsurlar, yoğun alçı bezemelerle çevrelenerek portal etkisi verilmiş giriş aksı üstünde yer alan ahşap balkon, ahşap konsolların taşıdığı geniş ahşap saçak, ahşap gergilerle oluşturulmuş alınlık ve giriş aksının her iki yanında yer alan yarım sekizgen çıkmalardır.

Cephelerin tümünde, boşlukların dizilimi ve her katta farklı desenlerle bezenmiş silmelerle yatay bir ifade yaratılmaya çalışılmıştır.

Giriş aksında konumlanan oktagonal havuz ve yapının çevresi, çam ağaçları sarar. Yapının önemli bir aksı ve tren istasyonunu gösterişli bir cephe ile karşılaması, kullanıcıların konutları ile yaratmak istedikleri ayrıcalıklı, güçlü, görkemli etkiyi net bir dille ifade etmektedir.

1955 yılında Ege Üniversitesine geçmiştir. 1955-1972 yılları arasında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zirai İşletmecilik ve Ekonomi Kürsüsü olarak hizmet vermiştir. 1986 yılındaki onarım sonrası bir süre Üniversiteye gelen üst düzey ziyaretçiler için konukevi işlevi görmüş, 1993-1995 yıllarındaki onarımlar sonrasında bir süre, Üniversitenin akademik ve idari personeliyle öğrencilerine kafeterya ve restoran olarak hizmet vermiştir.

 

BARİ KÖŞKÜ

Bari köşkü: yerleşim merkezini, tren istasyonuna bağlayan ve önemli bir aks olan İstasyon caddesi üzerindedir.

19’ncu yüzyılın ikinci çeyreğinde yapıldığı düşünülen yapı, İtalyan Bari Pasquali ve İngiliz Lawson ailelerinin mülkiyetinde konut kullanımını sürdürmüştür. Birinci katta, yatak odalarının açıldığı orta hol odaklı merkezi dağılım şeması hakimdir.

Yapının iç mekan düzenlemeleri, gösterişten uzaktır. Zemin kat salonlarında gözlenen alçı bezemeli tavan göbekleri, silmeler ve pik döküm gövdeli şömineler, ana merdiveni vurgulayan yaprak motifli konsollarla sonlandırılmış ahşap plasterler iç mekan elemanlarıdır.

Üst kat tavan düzenlemelerinin özgün durumunda yalın silmelerin yer aldığı bilinmektedir ancak bugün bunlar tamamen yok olmuştur. 1948 yılında Maliye hazinesine geçmiştir. 20’nci yüzyılın ikinci çeyreğinde, kiracı konumundaki ada göçmeni Türk ailelere de hizmet veren yapı, günümüzde Ege Üniversitesi Lokal yapısı (restoran) olarak hizmet vermektedir.

İzmir Bornova Edwards Murat Köşkü

EDWARDS-MURAT KÖŞKÜ

Erzene Mahallesi Fevzi Çakmak Caddesi ve Gençlik Caddesinin kesiştiği yerdedir. İngiliz Cemaatinin dini merkezi olan Protestan kilisesinin karşısında bulunması nedeniyle prestijli bir yere sahiptir.

İzmir Bornova Edwards Murat Köşkü

Bina: 1880 yılında İngiliz ailesi “Edward” tarafından yaptırılmıştır. Birinci katta, yatak odaları yer almakta, bu odaların bir kısmı ön cephede yer alan, dinlenme ve güneşlenme amacıyla kullanılan geniş balkona açılmaktadır.

İngiliz toplumsal yaşamının bir parçası olduğu belirtilen bu kullanım, İngiliz konutlarındaki geniş üst terasların salt görsel etki amacıyla yapılmadığını, aynı zamanda işlevsel olduğunu gösterir.

İç mekan düzenlemelerinde, zemin katta zengin ve gösterişli, birinci katta ise yalın bir ifade izlenir. Köşkün bütününde, kullanıcısının toplumsal statüsünü ifade ettiği “kullanım-mekan-süsleme” ilişkisi belirgindir. Yapının yerleşimi, prestij aksı olan Merkez bulvarına gösterişli bir cephe ile yönelir.

Köşk süreç içinde Bari ve Murat aileleri tarafından kullanılmıştır. Bu ailenin terkinden sonra yapı uzun süre boş kalmış, bir dönem şantiye binası olmuş, uzun yıllar Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından çocuk yuvası olarak kullanılmış, daha sonra uzun zaman boş kalmıştır.

Büyük bahçesinin arka kısmında yıkık bir hamam bulunur. Söylentiye göre: uzun yıllar köşke geceleri bakire bir kız uğrayıp bir şeyler taşımıştır. Bu yüzden yapıya halk arasında “Perili Köşk” denilmektedir.

2001 yılında mülkiyetin ait olduğu Çocuk Esirgeme Kurumu ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan bir protokolle: yapı restorasyon uygulanmak şartı ile 15 yıllığında Büyükşehir Belediyesine kiralanmış, 2002-2003 yılında restorasyon bitirilmiştir. Murat Köşkü, günümüzde öğrenci toplulukları için iletişim ve toplantı merkezi olması yanı sıra pek çok davete ev sahipliği yapmaktadır.

 

LA FONTAİNE KÖŞKÜ

Yapı: Bornova Levanten yerleşiminin ana aksları olan Çiçek caddesi ve Merkez Bulvarının kesiştiği köşe parseldedir. Diğer köşklere göre oldukça küçük bir parselde yer almaktadır.

Yapı: 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren La Fontaine ailesinin (İsviçre asıllı İngiliz) mülkiyetindedir. Yapının cephe düzeninde, gösterişten uzak, yalın bir ifade hakimdir. Köşk, parsel büyüklüğü ve kitle, cephe. İç mekan düzenlemeleri ile dikkat çekici konumu ve mekânsal kademelenmesi ile kullanıcıların Levanten topluluk içinde belli bir yere sahip olduklarını ifade etmektedir.

Günümüzde Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İdari binası olarak kullanılmaktadır. Kullanım süreci içinde iç mekan düzenlemelerinin birçoğu yok olmuş ya da değiştirilmiştir. Bu kapsamda, zemin kat döşemeleri, zemin ve üst kat silmelerinin değiştirildiği, ara kat mekanının zemin kat servis mekanının yüksekliğini arttırmak için yok edildiği, zemin katta varlığı bilinen ahşap bölücü elamanların ve tavan göbeklerinin yok olduğu belirlenmiştir.

İzmir Bornova Belhomme Wolf Köşkü

BELHOMME-WOLF KÖŞKÜ

Fevzi Çakmak Caddesi İş Bankası yanındadır.

İngiliz mimar Clark tarafından 1880 yılında yapılmıştır. Aynı mimar “Aliberti House” evini de yapmıştır. Yapı İngiliz tüccar Wolf kardeşler tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra Yunanlı Xenopolou ve İngiliz Belhomme ailelerinin mülkiyetine geçmiştir. Yapının ön ve arka cephelerinde belirgin farklılık ilginçtir.

Rönesans mimari özelliklerinin izlendiği gösterişli ön cephedeki etkin unsur, çift kollu merdivenle ulaşılan, üçgen alınlık ve İyon başlıklı sütunlarla zenginleştirilmiş giriş portiğidir. Tuğla derzli doğal taş kolon ve kemerlerle zenginleştirilmiş verandanın yer aldığı arka cephede etkileyici sivil İtalyan mimarisi hakimdir. Evin dış cephesi oldukça gösterişlidir. Girişte muhteşem kolonlar vardır.

İzmir Bornova Belhomme Wolf Köşkü

Yapı, 1950’lerde bir Türk aileye geçmiş ve 1960’larda kamulaştırılmıştır. Kamu kullanımına geçtikten sonra sırasıyla: Kaymakamlık, Sağlık ocağı, Belediye konservatuarı olarak kullanılan yapı, kapsamlı bir restorasyon uygulaması sonucunda 1998 tarihinde Atatürk Kitaplığı olarak hizmete girmiştir.

Bu arada: yakın zaman önce, Belhomme Ailesinden gelen ve UNESCO’da görev yapan Helene Armand tarafından restore edilmiştir. 1997 yılındaki restorasyon, dönemin Belediye Başkanı Prof. Aysel Bayraktar tarafından yapılmıştır. Ev halen, Bornova Belediyesi Kitaplığı (Atatürk Kitaplığı) olarak kullanılmaktadır.

İzmir Bornova

STEİNBUCHEL-JOHN MALTASS EVİ

Hürriyet caddesi üzerinde, Ege Üniversitesi Rektörlük binası karşısındadır.

İngiliz John Maltass tarafından 1860 yılında inşa edilmiştir. Kurtuluş savaşı sonrasında, Atatürk tarafından kısa bir süre karargah olarak kullanılmıştır. Bu sırada, John Maltass’ın kuzu Eugenie Wood’da Türk ordusu tarafından koruma altına alınmıştır. İngiliz mimari üslubundaki yapı da dış cephe görümü dikkati çekmektedir.

İzmir Bornova Tristramp Köşkü

TRİSTRAMP KÖŞKÜ

Gençlik caddesi üzerindedir. Yapı girişini bahçe üzerinden almakla birlikte bir cephesi ile yola fiziksel temas halindedir.

İzmir Bornova Tristramp Köşkü

1904 yılında inşa edilmiştir. İngiliz Tristramp ailesinin konutudur. Tapu kayıtlarına göre: 1948 yılında Maliye Hazinesine devredilmiş, günümüzde ise Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsislidir. Girişini bahçe üzerinden almaktadır.

Bir cephesi ile yola fiziksel temas halindedir. Zemin katta bulunan alan, ana yaşam mekanıdır. Zemin döşemeleri, yoğun alçı bezemeli silmeleri, tavan göbeği ve köşe armaları, plaster ve şömineleri dikkat çeker.

Yapının toplumsal kullanıma yönelen yol cephesinde, yerel mimariyi refere eden, içe dönek bahçe cephelerinde ise, Batılı bir ifade sergilenir. Bu ikili tutum, kullanıcı ailenin Batılı kimliğinin yanı sıra yerelle kaynaşan, ayrıcalıklı konumunu vurgulayan bir tutum içinde olduğunu düşündürür.

Tapu kayıtlarına göre, 1948 yılında Maliye Hazinesine devredilmiştir. Günümüzde; Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı Zirai Mücadele Enstitüsü malı olarak “İzmir Böcek Müzesi” olarak kullanılmaktadır.

İzmir Bornova

CHARLTON WHİTTAL EVİ (BÜYÜK EV)

Erzene Mahallesinde Gençlik caddesi üzerinde Suphi Koyuncuoğlu Orta okulu bahçesindedir.

1880’li yılların başında inşa ettirilmiştir. Levanten topluluklar arasında ve kaynaklarda “Big House” yani “Büyük ev” olarak bilinen yapının diğer Levanten köşkleri içinde gerek kitle ve gerek ölçek, gerekse mimari elemanları niteliği açısından oldukça mütevazi bir konumda olması, bu tanımın yapının mimari biçimine değil, kullanıcısının toplumsal statüsü nedeniyle verildiği düşünülmektedir.

Bornova Levanten toplumunun önde gelen isimlerinden Whitthal ailesinin ana konutu olan yapı, 18’nci yüzyıl sonunda C. Whitthal tarafından Hollandalı rahibeler için Rahibe Manastırı olarak yaptırılmış ve 19’ncu yüzyıl başında konuta dönüştürülmüştür.

Yapının içinde bulunduğu geniş arazi, kuzeyde Merkez Bulvarı, doğu ve güneyde İzmir-Manisa şösesi, batıda İngiliz kulübü ile sınırlanmıştır. Ayrıca içinde Protestan kilisesi ve papaz evini barındırmaktadır. Üç kata yayılan bir mekan kurgusuna sahiptir.

Tüm katlarda orta hol odaklı merkezi dağılım şeması benimsenmiştir. İç mekan düzenlemelerinden günümüze ulaşan unsurlar: zemin katta bulunan özenli ahşap parkeler, zarif kristal avizeler ve pik döküm şömineleri ve birinci katta gözlenen özgün dolap düzenlemeleridir.

1809 tarihinden itibaren İzmir ticaret hayatında var olan Whitthal ailesinin 1833 yılında Yunan Kralı Otho’yu, 1863 yılında Sultan Abdülaziz’i, 19’ncu yüzyıl sonunda Sultan Abdülhamit ve dönemin Galler Prensini, 1921 yılında Yunan Prensini konutlarında misafir etmesi, siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşantıdaki etkin konumunu göstermektedir.

Kurtuluş Savaşında Yunanlıları destekleyen aile, Cumhuriyetin ilanının ardından kenti terk etmiştir. 1948 tarihinde kamulaştırılarak Maliye Hazinesine geçen yapı, günümüzde Ege Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılmaktadır.

Arazide yoğun yapılaşmanın yanı sıra, cephe girdisi olan iç mekan düzenlemelerinin büyük bölümü yok olmuştur. Günlük ihtiyaçlar nedeniyle yapılan kitlesel ekler, yapının görsel ve belgesel değerini büyük ölçüde yok etmiştir.

 

BALLİANİ (GİRAUD) KÖŞKÜ

Köşk: ana akslardan Gençlik Caddesi çeperinde konumlanmıştır. Caddeye direkt cephe veren birkaç konuttan biri olmakla birlikte, yapı-yol fiziksel ilişkisini bahçe üzerinden sağlamaktadır.

Yapının ilk kullanıcısı Balliani ailesidir. Zemin katta paravan niteliğindeki ahşap doğrama ile kapatılmış giriş holünün açıldığı ana dağılım holü yaşama mekanlarına ve arka cepheye yönelen servis mekanlarına açılım vermektedir.

Birinci katta, aileye hizmet veren yatak odaları yer alır. Bodrum ve ara kat kullanımlarında servis mekanları görülür. İç mekan düzenlemelerinde, zemin kat ana kullanım alanları dikkat çeker. Bu mekanlarda yoğun alçı bezemelerin izlendiği tavan silme ve göbekleri, yaprak motifli konsolların taçlandırdığı plaster ve masif ahşap elemanlarla çevrelenmiş pik döküm şömineler bulunur.

Köşk: yapı ölçeği, cephe düzeni, mekan organizasyonu ve mimari değerleriyle yerleşimin iddialı yapılarından olmamakla birlikte dikkat çekicidir. Tapu kayıtları incelendiğinde, 1948 yılında Wilkinson, 1957 tarihinde Giraud ailesi tarafından satın alınan yapının 1970’te kamulaştırılarak Maliye Hazinesine geçtiği görülür.

Kamu kullanımına geçtikten sonra: 1970’li yıllarda: Askeri lojman, Hemşirelik Yüksekokulu, 1980’li yıllarda: Ege Üniversitesine ait depo olarak kullanılmıştır. Son olarak Ege Bütçe Dairesi olarak işlev verilmiştir. Günümüzde halen bu işlevini sürdürmektedir.

1987-1989 yıllarında gerçekleşen kapsamlı onarım dahilinde, yapı bütününde gözlenen birtakım ek yüzeylerin yapıldığı görülür. Bunlardan en belirgin olanı: zemin kat ana salonlarından birinin (özgün yemek salonu) bölünmesidir. Bu müdahale, mekanın bütünselliğinin ve tavan süslemelerinin algılanmasını imkansız kılar. Bir diğer olumsuz nokta, iç mekan kullanımlarıdır.

 

ALAİN GİRAUD EVİ

Sanat sokağı yanında, Dokuz Eylül İlköğretim okulu karşısında, Fevzi Çakmak Caddesi üzerindedir.

Köşk, 1860 yılında William Gıraud tarafından yaptırılmıştır. Bilinen ilk kullanıcısı Giraud Ailesinden Alain Giraud’dur. Giraud’un babası Türkiye’de ilk tekstil fabrikası kurucusudur. Bina uzun yıllar Jean Baptiste’nin yeğeni Lui Cortazzi tarafından Venedik Konsolosluğu olarak kullanılmıştır. Bina günümüzde bir eğitim kurumu tarafından kullanılmaktadır. İlk Dünya güzelimiz Keriman Halis Ece, bu evde misafir kalmıştır.

RİCHARD WHİTTALL KÖŞKÜ

Yapı, Whitthal ailesinin bir diğer ferdi olan Richard Whitthal tarafından yaptırılmıştır.

19’ncu yüzyılın ortasında inşa edilen ve Cumhuriyetin ilanını takiben Balliani ailesinin kullanımına, 1949 tarihinde ise Maliye Hazinesine geçen yapı, günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı kontrolünde, Bornova Suphi Koyuncuoğlu İlkokulu bünyesinde kullanılmaktadır.

Yapı: Merkez Bulvarı üzerinde, köşe parsel içinde konumlanmıştır. Köşk: iki evrede inşa edilmiştir. Bunlardan ilki yaşama mekanları ve ailenin özel kullanım alanlarının bulunduğu ana kitledir. Diğeri ise, erken dönem eki olan müştemilat ve buna bağlı olarak kurgulanmış kule bölümüdür.

Dönemin çağdaşlık simgelerinden olan demirin, strüktürün yanı sıra dekoratif bir eleman olarak dış cephede kullanılması, kullanıcıların sosyal statülerine ve toplumsal konumlarına paralel biçimlendirilmiş mimarilerinde Batılı tercihlerini ortaya koyar.

Gelelim yapıya sonradan yapılan müdahalelere: yapı arazilerinde yoğun yapılaşmanın yanı sıra malzeme yitim ve değişimleri söz konusudur. Kitlesel ve mekânsal eklerin dışında malzeme olarak değişimler söz konusudur.

Birinci kat balkonlarında zemin kaplaması olarak beton dökülmesi ve dövme demir parmaklıkların betona gömülmesi abestir. Bir diğer olumsuz müdahale, büyük ihtimalle, güvenlik nedeniyle bodrum kat boşluklarının kapatılmasıdır. Bu müdahale bodrum katın kitle bütünündeki algısını ve yapı kullanım dağılımının ifadesi yok etmiştir.

İzmir Bornova

ST MARY MAGDALENA ANGLİKAN KİLİSESİ VE MEZARLIĞI

İlçe merkezinde Ergene Mahallesi Gençlik Caddesindedir.

1857 yılında, Levant Şirketinin kuruluşu ile aynı tarihte temeli atılan Büyük Aglikan Kilisesine bağlı, 3 alt kiliseden biridir. Türkiye’de yerleşen ilk Whittal olan Charlton Whittal tarafından, Bornova’da yaşayan Anglikan topluluğu için 1857 yılında yaptırılmıştır.

Bu kilise, Bornova’da yaşayan büyük Anglikan topluluğu için tek ibadet yeri olmuştur. Muhafazakar bir Protestan ve milliyetçi bir İngiliz olarak tanımlanan C. Whittall, sadece kilise yaptırmakla kalmamış ayrıca kilisede görev yapacak rahibelerin yetiştirilmesi için bir Rahibe Okulu inşa ettirmiştir.

 

BELKAHVE

İzmir il merkezine 25 km uzaklıkta, Ankara-İzmir karayolu üzerinde Kahveci Beli olarak da bilinir.

Kemalpaşa ovasında yüksekliği 250 metreye kadar ulaşan bir yerdir. 3.5 hektar büyüklüğündeki alan, kızıl çam ormanı ile kaplıdır. Arazinin meyilli olması nedeniyle saha içinde otopark bulunmaz, sadece yürüyerek girilmesine izin verilmektedir.

Ancak giriş kapısı önünden geçen Kavaklıdere köyü yolu boyunca arabanızı park edebilirsiniz. Alanın içinde piknik yapmak için uygun yerler bulunuyor. Evet, buranın en büyük özelliği: Turgutlu yönünden gelişte, İzmir körfezinin ilk göründüğü noktadır.

8 Eylül 1922 gecesi Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler, Nif (sonradan ismi Kemalpaşa olarak değiştirilmiştir.) de gecelemişler ve 9 Eylül Cumartesi günü, öğleden sonra buraya gelmiştir.

Bu noktadaki geçit “Belkahve” adını; bu noktada bulunan ve İzmir’in Kurtuluş Günü, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekilerin İzmir’i seyrettikleri kahveden almaktadır.

Söylenenlere göre, Atatürk, buradan İzmir şehrini seyrederken yanında Halide Edip varmış. Daha sonra, yani 9 Eylül akşamı hep birlikte yine Nif’e geri dönmüşlerdir.

10 Eylül günü ise, İzmir’e girmiş ve burada Fahrettin Altay Paşa ile buluşarak doğruca Hükümet Konağına gitmiştir. İzmir Hükümet Konağı balkonundan, Konak alanını dolduran İzmirlileri, selamlayarak kısa bir konuşma yapmıştır.

Bir ayrıntı, Mustafa Kemal Atatürk, İzmir şehrini daha önce bir kere, birkaç saatliğine görmüştür. (1905 yılında Şam’a gidişte burada vapur değiştirmiştir.)

İzmir Bornova Belkahve Atatürk Anıtı

Atatürk Anıtı

Belkahve’de, Ulu Önder Atatürk, Kurtuluş savaşından sonra İzmir’i ilk kez görüp seyrettiği noktada, 1991 yılında Heykeltıraş Tankut Öktem tarafından bir anıt yapılmıştır.

Merdivenle çıkılan bir taban üzerinde bulunan anıt, 16 metre yüksekliktedir. Dönemin en yüksek heykelidir. Anıtta, Atatürk’ün üniformalı bir heykeli bulunur.  

 

İzmir Bornova Belkahve Ata evi

Ata Evi

9 Eylül 1922 günü Atatürk’ün İzmir şehrini seyredip kahve içtiği noktada bulunan Ata Evi, 9 Eylül 2016 tarihinde Bornova Belediyesi tarafından yapılmıştır. Ata evinde ziyaretçilere izletilen filmlerle tarihe yolculuk yapılıyor.

Ata evinde: işgal yıllarına ait eşyalar, dönemin askeri ve halk hareketlerini ifade eden fotoğraflar ile maketler bulunuyor.

Ayrıca, Atatürk ile ilgili çok sayıda kitap vardır. Kurtuluş Savaşını sembolü olarak o günlerden kalan “Dua kitabı, bayrak, Şayek Kalpak ve silahlar” bir arada bulunuyor. Ayrıca burada sergilenen bayrakların bir hikayesi vardır.

İşgalciler tüm Türk bayraklarını topladıkları için 9 Eylül 1922 günü, Türk askerleri İzmir’e girerken asılacak bayrak bulmakta zorluk çekilir. İzmirli kadınlar hemen yeni bayraklar dikerek açığı kapatırlar. O dönemden kalma İstiklal Madalyaları sergileniyor.

İzmir Bornova Belkahve Ata evi

Bu madalyalar: Generalinden Erine kadar tek tip olarak hazırlanıp verilmiştir. Hasan Tahsin’in işgalcilere ateşlediği silahın aynı serisi de Ata Evinde sergileniyor. Türk ve Yunan askerlerinin mataraları da sergileniyor.

Bu mataralara baktığınızda, Türk askerlerinin mataralarının, Yunan askerlerinin mataralarının yarısı kadar olduğunu göreceksiniz, çünkü Türk askerleri Yunan askerlerinin yarısı kadar su ile yetinmişlerdir.

İzmir Bornova Belkahve Ata evi

Ata Evinde, Atatürk’ün çok gerçekçi bir heykeli de sergileniyor. Bu heykel: heykeltıraşlar Neda İsmail Atar ve Can Akdaş tarafından hiperreal olarak adlandırılan bir anlayışla yapılmıştır.

Atatürk’ün 41 yaşındaki görüntüsünde heykelin gerçek gibi görünmesi için uygun materyaller kullanılmıştır. Gerçek saç teli ve akrilik göz kullanılmıştır.

İzmir Bornova Belkahve Ata Evi

Döneme uygun askeri üniforma ve madalyalarla heykel tamamlanmıştır. Ayrıca ziyaretçilerin Ata ile resim çektirebilmeleri için, hemen yanına boş bir koltuk yerleştirilmiştir.

İzmir Bornova Homeros Vadisi

HOMEROS VADİSİ

Bornova Atatürk Mahallesinden çıkarak yürüyerek yaklaşık 1.5-2 saatte varılabiliyor. Ancak yollar karmaşık, yokuş, sonlara doğru ağaçlar artıyor, yol patika gibi ve yürünmesi zorlaşıyor. Yani araba ile gitmek daha iyi olur.

Bornova’nın merkeziyle, Kayadibi arasında uzanan, Bornova Çayının yatağı: Homeros vadisi projesiyle yeniden düzenlendi. Hem su baskınlarını önlemek ve hem de şehirde yeni mesire alanı oluşturmak amacıyla, Bornova çayı, Homeros vadisi adıyla yeniden düzenlendi.

İzmir Bornova Homeros Vadisi

Burası, günübirlik tatil için oluşturulmuş bir rekreasyon alanıdır.

İzmir Bornova Homeros Vadisi

Yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki vadide: göletler, su bentleri yapıldı. Piknik alanları düzenlenerek çiçekle ve ağaçlarla çevrildi. Piknik alanları içine, ahşap oturma gurupları yerleştirildi ve güvenlik ekipleri oluşturularak güvenlik sağlandı.

Vadideki uygun yerlere: ağaç ve bitkiler dikildi. Vadide 18 gölet yapılmış, ayrıca 70 bine yakın yeni bitki dikilmiştir. Vadi boyunca 182 bitki ve 103 kuş türü bulunmaktadır.

İzmir Bornova Homeros Vadisi

Halkın inancına göre: Bornova çayının aşağı kısmında bir mağara ve kaya kilise bulunur. Burada İzmirli olduğu bilinen ünlü ozan Homeros’un MÖ 800’lerde yaşadığı varsayılır. Homeros’un yaşadığı varsayılan mağaraya çıkan bir patika yol var.

Bu yüzden, uygulanan projeye “Homeros Vadisi” ismi verildi.

Peki burada ne yapabilirsiniz? Yapay bir göl var, adventure sport hizmetleri sunan bir kafeterya, paintball, atv kiralama, doğa sporları, göl kıyısında piknik için tahta masalar, Homeros’un yaşadığı mağaraya çıkabilirsiniz, bir de atv lerle gezilebilecek, dağa çıkan bir yol var. Ata binebilirsiniz. Zipline var, tırmanma duvarı var.

İzmir Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı

AŞIK VEYSEL REKREASYON ALANI

25 Eylül 2010 tarihinde hizmete açılan tesiste: olimpik buz pateni, amfi tiyatro gibi yapıların da bulunduğu dev bir rekreasyon alanı bulunmaktadır. Burada: otopark, yeşil alan, iki kafeterya, duş ve tuvalet binaları, spor alanları bulunur.

1.6 km uzunluğunda bisiklet yolu bulunur. 5000 kişilik amfitiyatro vardır. Ayrıca buz pateni ve buz hokeyi dalında uluslararası ve ulusal karşılaşmalara ev sahipliği yapan, açık Buz sporları salonu bulunuyor.
İzmir Bornova Büyük Park

BÜYÜK PARK

Buranın daha önce mezarlık olduğu söyleniyor. Bornova parkının ilk kurucusu olan, imarcı Vali Rahmi Bey, uzun süre buradaki bir binada kaldı ve mezarlığı kaldırdı, buraları düzenledi, geliştirdi. Daha sonra Vali Kazım Dirik, parkın geliştirilmesi, ortaya havuz yapılması, ağaçlandırılmasıyla ilgilendi.

Uğur Mumcu Kültür Merkezi ve Ayfer Feray Açıkhava Tiyatrosunun bulunduğu park alanında kafeterya ve yeşillikler içinde dinlenme yerleri bulunuyor. Burası Bornovalıların buluşma yeridir.

İzmir Bornova Küçük Park

KÜÇÜK PARK

Üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu Bornova’da eğlencenin kalbi burasıdır. Burada yüzü aşkın kafeterya ve restoran bulunuyor.

İzmir Balçova gezi yazım için Balçova

Macaristan Szeged

Macaristan Szeged

Şehir 2010 yılında İstanbul ile birlikte “Avrupa Kültür Başkenti” seçilmiştir. Şehir nüfusu 2007 sayımlarına göre 177.000 kişidir.

Macaristan ülkesinin en büyük üçüncü şehridir. Ülkenin güneyindedir. Tisza nehrinin her iki kıyısında kurulmuştur. Nüfusu 163 bin kişidir.

Şehrin isminin kelime anlamı “köşe” demektir. Çünkü: “Tisza nehri” şehrin tüm köşelerini çevrelemiştir. şehri ziyaret ederseniz geniş caddeler mutlaka dikkatinizi çekecektir. Caddelerin bu kadar geniş yapılmasının başlıca sebebi: seldir, çünkü 1880 yılında şehir büyük bir sel baskını sonucu harap olmuş, binlerce kişi evsiz kalmış ve birçok kişi ölmüştür.

İklimsel özelliklere gelince: şehir tam bir güneş şehri olarak bilinir çünkü genellikle güneş görülür. İklim genel olarak soğuk kışlar ve sıcak yaşlar ve oldukça düşük yağış şeklindedir.

Buraya gitmek için en uygun zaman: her yıl düzenlenene “Macaristan’daki en büyük festival olan Szeged Açık Hava Festivalinin” düzenlendiği Haziran-Ağustos ayları arasındaki yaz dönemidir. Szeged açık hava festivali, adak kilisesi dramatik ikiz kulesi önündeki meydanda gerçekleştirilen tiyatro ve müzik festivalidir.

Macaristan Szeged

 

Şehirde “Macarca” konuşulur. Para birimi “Forint” dir.

Szeged denilince akla bir de “kırmızı kurutulmuş biber” gelir. Bu bitki: 16. yüzyılda süs bitkisi olarak buraya gelmiş ve yaklaşık 100 yıllık sürecin ardından, kırmızı biber olarak üretilmeye başlanmıştır.

Şehirdeki “Albert Szent-Györgyi Tıp Okulu”: C vitaminini ilk kez izole etmeyi başaran ve Nobel ödülü kazanan kişinin adının verildiği okuldur.

Gelelim ulaşıma: Şehir ile Budapeşte arasındaki yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürer. 165 km lik uzaklık vardır.

Macaristan Szeged

TARİH

Şehrin tarihine kısaca bir göz atmak gerekirse: yazılı kaynaklarda ilk olarak 1182 yılında şehrin ismi geçmektedir. Ancak Moğolların istilasının ardından tahrip edilen şehir, takip eden süreçte yeniden inşa edilmiş ve günümüzde Güney Macaristan’ın en önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.

1526 yılında şehir Osmanlı hakimiyetine girer ve Budin eyaletinin bir sancağı olur. 1686 yılında ise bağımsızlık kazanılır. Ardından şehir büyümüş ve gelişmiştir.

II. Dünya savaşında şehir çok yıpranmıştır. Çünkü şehirde yaşayan binlerce Musevi: Naziler tarafından hapsedilmiş, öldürülmüş veya kamplara sürgün edilmişlerdir. Sonunda Sovyet ordusu 1944 yılında şehri ele geçirmiş ve komünist dönem boyunca şehir gıda ve hafif sanayi dallarında gelişmiştir.

Hatta 1965 yılında şehir yakınlarında petrol bulunmuş ve ülkenin petrol ihtiyacının üçte ikilik bölümü buradan karşılanmaktadır.

Evet, bugün Szeged şehrinin ibret verici bulvarlarına bakıldığında, Hun İmparatoru Atilla’ın imparatorluğunun 5. yüzyıldaki başkenti ilk akla gelebilecek düşüncelerden biri olmamaktadır.

Şehir: Tizsa nehri ve Maros nehrinin birleştikleri yerin hemen alt kısmında bulunduğu için Romalılar döneminde burada kurulan yerleşim, Dacia bölgesine geçiş için önemli bir köprü görevi görüyordu ve 700 yıllık kavimler göçü sırasında, altın ve tuz ticareti yaparak 1130 yılında göçmen Macar kavimleri tarafından resmi olarak kuruldu.

200 yıllık Osmanlı yönetimi sırasında şehir en üst refah düzeyine ulaştı, yeni binalar yapıldı ve daha sonra Szeged şehrini ele geçiren Habsburglar, 1849 yılında şehre bağımsızlığını verdiler.
Şehrin tarihindeki en büyük dönüm noktası, 1879 yılındaki sel baskınıdır. Bu baskında bentler yıkıldı ve aralarında şehrin devasa kalesinin de bulunduğu tüm şehir sular altında kaldı.

Şehirde o dönemdeki 5500 yapıdan büyük bölümü yıkıldı ve yalnızca 265 tanesi ayakta kalabildi. Binlerce insan evsiz kaldı ve yüzlerce insan öldü. Ama bu büyük felaketin ardından, günümüzdeki güzel şehir doğmuştur.

Tüm Avrupa, bu yeni şehri yaratmak için birleşti ve Haussman yönetimindeki Paris, Bürüksel, Roma, Berlin ve Londra’dan model alınarak şehir yeniden düzenlendi.

Günümüzde yeni kurulan şehirde, üç ana arter görülmektedir. Organize, modern ve gelişen şehir Güneydoğu Macaristan’ın kültürel ve ekonomik merkezi olarak büyüme göstermiştir.

Naziler ve Sovyetler döneminde yapılan bazı yağmalar sebebiyle bazı varlıkları yok olmasına karşın, yine de şehir günümüzde şık ve hareketli bir üniversite şehri olarak önem kazanmaktadır.

 

NE YENİR

Bu şehre yolunu düşerse “Szekelygulyas” denilen yöresel lezzeti tatmanızı öneririm, ancak bunun içinde domuz eti bulunduğunu unutmayınız. Domuz eti, lahana turşusu ve bir tür ekşi krema-sos ile yapılıyor. Domuz eti yemeyenler için ise “halaszle” denilen balık çorbası düşünülebilir.

Evet yöresel lezzetlere devam edelim. “Szegedi Halaszle” denilen bir tür “balık güveç” de tercih edilebilir. Şehirdeki birçok menüde, yoğun olarak salam ve sosis kullanılır. Şehir merkezindeki pastanelerde Macar hamur işleri ve taze pişmiş çörekler bulabilirsiniz.

Oskolta Utca, Roosevelt Ter ve Szechenyi Ter çevresinde yöresel lezzetleri tadabileceğiniz bolca restoran bulunmaktadır. Manzaralı güzel bir yemek yemek isterseniz, bu kez Tisza nehri kıyısındaki Felso Tisza üzerindeki yerleri tercih etmelisiniz.

Macaristan Szeged SZEGED ÜNİVERSİTESİ

 

SZEGED ÜNİVERSİTESİ

Szeged Üniversitesi ülkenin en önemli üniversitelerinden birisidir. Üniversite, Dünya Üniversiteleri Akademik sıralamasında, Avrupa’nın en iyi 100 üniversitesinden biri olarak seçilmiştir.

Evet üniversite, 1872 yılında “Macar Kraliyet Üniversitesi” olarak kurulmuş ve Szeged şehrine taşınmıştır. Çünkü daha önce Cluj şehrinde işletilmektedir. 2000 yılı üniversite tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.

Çünkü Szeged yükseköğretim kurumları “Szeged Üniversitesi” altında birleştirilmişlerdir. Şu anda üniversite 12 fakülte bulunmaktadır. Üniversitede 2200 akademik personel ve 30.000 öğrenci ve 7000 çalışan bulunmaktadır.

Macaristan Szeged

 

ŞARAP FESTİVALİ

Her yıl 21 Mayıs tarihinde şehirde bir festival yapılır. Çünkü 21 Mayıs 1719 tarihinde, şehrin yasal statüsünü belirleyen 21 sayfalık belge imzalanmıştır. Bu yüzden her yıl 21 Mayıs tarihi Szeged günü olarak kutlanır.

Turizm sezonu başındaki bu festival yoğun katılımla yapılır. Lezzetli yemekler sunulur, halk sanatı ürünleri satılır, konser ve aile etkinlikleri düzenlenir.

Ayrıca: şarap üretim bölgelerinde, tüm şarap üreticilerinin katılımı ile, şarap festivali yapılır. 10 gün boyunca bu festivalde Macaristan’ın en iyi şaraplarını tatmak mümkündür.

Macaristan Szeged Termal Banyolar

Macaristan Szeged Termal Banyolar

 

TERMAL BANYOLAR

Macaristan ülkesinin diğer birçok şehrinde olduğu gibi, burada da bir dizi termal banyo bulunmaktadır. Bunlar şehir merkezinde iki ana alanda bulunmaktadırlar. Daha tarihi ve ana yüzme havuzu olanlar “Thermalfür” bölgesindedir. Diğerleri ise “Anna Für” bölgesindedir.

Macaristan Szeged

ALIŞVERİŞ-NE SATIN ALINIR

Şehirde dükkan, mağazalar ve alışveriş merkezlerinin çoğu: Pazar günleri kapalıdır. Diğer günlerde ise 09.00-18.00 arasında açıktır.

Cumartesi günü ise saat; 13.00 de kapanırlar.
Şehir merkezinde birçok alışveriş mekanı bulunmasına rağmen, toplu taşım araçlarını kullanarak şehir yakınlarındaki ana alışveriş mekanlarına da ulaşabilirsiniz. Şehirde süpermarket alışverişleri için en iyi adresler “Cora” ve “Tesco” dur. Ayrıca, birçok yerel küçük süpermarket de bulunur.

En ilginç hediyelik eşyaları: Szeged otobüs istasyonu yakınlarında “Mars Ter” de bulunan bitpazarını tercih etmelisiniz. Daha büyük bir yer düşünürseniz, bu kez Szeged Plaza uygun olacaktır. Burada popüler sinemalar da bulunmaktadır.

Macaristan Szeged

GEZİLECEK YERLER

Arad Martyrs Meydanı

Aradi Vertanuk tere adresindedir.
Meydanda: Ferenc Rakoczi II nin atlı heykeli ve Szoreg Savaşları Anıtı sütunu bulunmaktadır. Anıtın dibindeki mermer plakette: Arad savaşında öldürülmüş 13 generalin isimleri yazılıdır.
Meydanın Tisza nehri yönünde, dünyaca ünlü “Boylai Enstitüsü” bulunmaktadır. Binanın arkasında, Kolozsvari kardeşler tarafından yaptırılan St George Ejderha Avcısı resminin kopyası bulunmaktadır. Meydanın diğer tarafında ise Bishop Sarayı ve Üniversite binaları sıralanmıştır.

Macaristan Szeged Ağıt Köprüsü

Ağıt Köprüsü

Szechenyi adresindedir.
İmparator Franz Joseph şehri ziyaret ettiğinde 1883 yılında, Belediye binası ile onun çalışma evi arasındaki bu köprü inşa edilmiştir.

Macaristan Szeged Belediye Binası-Szechenyi Ter-Town Hall

Macaristan Szeged Belediye Binası-Szechenyi Ter-Town Hall

 

Belediye Binası-Szechenyi Ter-Town Hall

Szechenyi adresindedir.
Yapı neo-barok tarzında inşa edilmiştir. İnşaat 1799 yılında Istva Vedres ve Janos Schwörtz tarafından tasarlanmıştır. Neo-barok belediye binasının uzun kulesi ve güzelce döşenmiş çatısı ile süslemeleri oldukça ilgi çekicidir.

Konsey salonu süslemeleri ve tavan freski: Zsigmond Vajda tarafından yapılmıştır. Yaz aylarında akşamları yapının avlusunda büyüleyici müzikal konserler düzenlenmektedir.

Macaristan Szeged Fekete Haz-Kara Para Müzesi-Black House

Macaristan Szeged Fekete Haz-Kara Para Müzesi-Black House

Fekete Haz-Kara Para Müzesi-Black House

Somogyı str adresindedir. Clement Caddesi ve Somogyı sokağın köşesindedir. Pazartesi hariç hergün ziyarete açıktır.

Bu kararmış boyalı bina, 19. yüzyılda siyasi ve edebi hayatın tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Uzlaşma yılları öncesinde, zulme karşı muhalefetin merkezi olmuştur.

1980 yılında bakıma alınan müze: geçici sergilere de ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin inşaatı, 1857 yılında gotik tarzda Charles Gerster tarafından planlanmıştır. 1860-1865 yılları arasında bina kumarhane olarak kullanılmıştır.

1917-1919 yılları arasında ise ulusal konsey binası olarak kullanılmıştır. 1985 yılında ise, burası Ferenc Mora Müzesi tarafından satın alınmıştır.
Müzenin koleksiyonlarında: 10 binden fazla nesne bulunduğu söyleniyor.

Macaristan Szeged Mora Ferenc Museum-Ferenc Mora Müzesi

Macaristan Szeged Mora Ferenc Museum-Ferenc Mora Müzesi

 

Mora Ferenc Museum-Ferenc Mora Müzesi

Roosvelt ter adresindedir.
Burada M5 otoyolu inşasında keşfedilen “Sarmatlar” a adanmış görüntüler ve nesneler görülebilir.

Bu buluntular 1. yüzyıldan kalmıştır ve ayrıca müzede 7. yüzyıldan kalma altın çalışmaları, tarihi tablolar ve başkaca tarihi hazineler de sergilenmektedir. Son zamanlarda müzede Ede Thoroczkai tarafından oluşturulan antika mobilyalar ve sanat eserleri koleksiyonu da sergilenmektedir.

Müzenin koleksiyonlarının sergilendiği başlıklar şunlardır: Paprika tarihçesi, Lucs tahsil boyama, Ferenc Mora Memorial Room, Yerel tarih sergisi, Etnoğrafik gözlük, Bilimsel gözlük.

Macaristan Szeged Dugonics Meydanı

Macaristan Szeged Dugonics Meydanı

Dugonics Meydanı

Dugonics ter adresindedir.

1879 yılında burası bir buğday pazarı olarak kurulmuştur. Meydanda, buraya ismini veren “Andras Dugonics” in heykeli bulunmaktadır. Heykelde elinde “Etelka” isimli Macaristan’ın ilk romanını tutmaktadır. 1921 yılında “Science Klozsvar Üniversitesi” buraya taşınmıştır.

Meydanda ayrıca “Atilla Jozsef”in bronz heykeli de bulunmaktadır.
Bu meydanda, kültürel etkinlikler ve çeşitli fuarlar düzenlenmektedir.

Macaristan Szeged Klauzal Meydanı

Klauzal Meydanı

Klauzal ter adresindedir.
Burada “Sokak müziği” heykeli bulunmaktadır. Meydanın tam ortasında ise, Lajos Kossuth tarafından yapılmış tam boy “rakam” heykeli görülmektedir.

Meydanın çevresinde ise, şehirlilerin favori alışveriş ve toplanma merkezi “Virag” bulunur.

Macaristan Szeged Müzikal Saat

Müzikal Saat

Dom ter meydanındadır.
Burası, meydandaki katedral binasının karşısındaki duvarda inşa edilmiş, ortaçağ üniversitelerinin sembolü olan bir “müzikal saat” tir. Eşsiz saat, Jozsef Kulai Woodcarver tarafından hazırlanmıştır ve 1936 yılında ilk olarak “Open Air Festivali” sırasında kullanılmıştır.

Macaristan Szeged Sinegog-Uj Zsinagoga

Macaristan Szeged Sinegog-Uj Zsinagoga

Sinegog-Uj Zsinagoga

Szeged Josika adresindedir.
Yeni sinagog: Yahudi cemaatinin ve başkanlık ofisinin tasarım yarışmasını kazanan Lipot Baumhorn tarafından planlanmıştır.

Binanın yapımına Ağustos 1907 tarihinde başlanmış ve Ekim ayında tamamlanmıştır. Binanın yüksekliği 48.5 metredir. Binanın mimari stili, temelde “magribi-art” görünümündedir. Sinegog’un en güzel kısmı: dünyayı sembolize eden kubbenin iç kısmıdır.

Evet, şehri ziyaret eden birçok kişi, şehrin en heybetli anıtı olarak, burayı gösterirler. Tüm ülkenin Yahudi bina ve sinegoglarının en güzeli olarak kabul edilir. İç bölüm: muhteşem güzel kubbe yanında, mavi ve altın yaldız renkleriyle dekore edilmiştir.

Macaristan Szeged Sırp Ortodoks Kilisesi

Sırp Ortodoks Kilisesi

Somogyı utca adresindedir.
Bina, yerel Sırp topluma hizmet için barok tarzından 1778 yılında Saint Nicholas onuruna inşa edilmiştir. Yapı, Ortodoks Hıristiyan kiliselerinin tipik bir örneğidir.

Macaristan Szeged REÖK-Reginal Art Centre Reök-Bölgesel Sanat Merkezi

REÖK-Reginal Art Centre Reök-Bölgesel Sanat Merkezi

Tisza Lajos körüt adresindedir.
Yapı: Lajos Tizca bulvarı ve Kolcsey sokak köşesindedir. Macar Art Nouveau stilinde yapılmıştır. 1907 yılında tamamlanan bina, bölgesel sanat merkezi olarak kullanılmaktadır. Burada çok fonksiyonlu kültürel amaçlı faaliyetler sürdürülmektedir.

Macaristan Szeged Salam Fabrikası ve Paprika Müzesi

Macaristan Szeged Salam Fabrikası ve Paprika Müzesi

Salam Fabrikası ve Paprika Müzesi

Felso Tisza adresindedir.
Burada: Salam fabrikası ve Szeged biber üretiminin tarihçesini görmek mümkündür.

Misafirler 1869 yılından günümüze kadar olan süreçte Salam Fabrikası faaliyetlerini görebilirler. Salam: 1860’lardan beri Szeged şehrinde Macarların favorisi olmuştur.

Üst katta ise, Szegedi Paprika A.Ş. tarafından kullanılan mevcut teknolojiler ve ilk yöntemler ile biber üretiminin safahatı görülebilir.

Sergilenen nesneler arasında: fotoğraflar ve belgeler, elbiseler ve ahşap kuklalar ve renkli resimler bulunmaktadır. Müzenin mağazasından kırmızı biber satın alabilirsiniz.

Macaristan Szeged Cathedral-Szegedi Dom

Macaristan Szeged Cathedral-Szegedi Dom

Cathedral-Szegedi Dom

Dom meydanındadır.
Katedralin orijinal planları Frederick Schulek tarafından yapılmış ve 1913 yılında inşaatına başlanmıştır. Yapı 24 Ekim 1930 tarihinde tamamlanmıştır.
Yapı Macaristan ülkesindeki en büyük dördüncü kilisedir. Kubbe iç zeminden 33 metre yüksekliktedir. Kuleler ise 92 metre yüksekliktedir. Çan ağırlığı 8700 kg. dır.

Macaristan Szeged Dom Ter-Adak Kilisesi

Macaristan Szeged Dom Ter-Adak Kilisesi

Dom Ter-Adak Kilisesi

Kilise “Dom Ter” yani “Katedral Meydanı”nda, Heroes kapısından kısa bir uzaklıktadır. Kilise 12. yüzyılda burada yapılan bir kilisenin parçası olarak inşa edilmiştir.

Yapının romanesk tarzı Demetrius kulesi: şehrin birçok yerinden görülebilir. St Demetrius kulesi, katedralin önünde durmaktadır. Onun kare tabanının 12. ve 13. yüzyıllardan kaldığı düşünülmektedir. Bir zamanlar katedrale yer açmak için imha edilmesi düşünülmüş ama mucizevi şekilde dinamite dayanmış, yıkılmamıştır. Bunun üzerine restore edilmiştir.
Yapıda: 80 den fazla farklı heykel ve oyma kabartmalar bulunur.

Kilisenin hemen yanında “Dom Müzesi” bulunmaktadır. Dom Müzesi: dinsel zenginlikleri ve önemli eserleri sergilemektedir. Ayrıntılı haçlar, kadehler ve din sahneleri bulunan resimler, sanat eserleri görülebilir.

Macaristan Szeged Kulesi-Aziz Demetrius Kulesi

Dömötör Kulesi-Aziz Demetrius Kulesi

Dom meydanında bulunan kule, eski “Aziz Demetrius Kilisesi” nin bir parçasıdır. Yani şehrin en eski mimari kalıntısıdır. 4. yüzyılda yaşayan Selanikli Aziz Demetrius onuruna dikilmiştir. Yöre insanı buraya “Demeter Kulesi” demektedirler.

Szeged Adak kilisesi önündedir. Kulenin inşaatı 11. yüzyılda Romanesk tarzda yapılmıştır. Kulenin üst kısmı, 1926 yılında, Bizans imparatorluğu topraklarında bulunan başka bir yapıdan getirilen orijinal taşlarla yapılmıştır.

Kulenin üst kısmında 48 sivri pencere görülür. Alt kısmında ise bir kapı bulunur. Kulenin içinde ise, 11. yüzyıldan kalma bir fresk vardır.

Macaristan Szeged Szegedi Vadaspark-Zoo

Szegedi Vadaspark-Zoo

Cserepes adresindedir.
Yerli aileler burada zaman geçirmekten büyük keyf alırlar. Aslında hayvanat bahçesi ilk olarak 1874 yılında şehrin banliyölerinde bir meşe ormanında kurulmuştur. Günümüzdeki yerinde ise 1985 yılında burada açılmıştır.
Yaklaşık 13 hektarlık bir alanı kaplar ve 700 türden 9000 den fazla hayvana ev sahipliği yapar. Bunlar arasında bulunanlar: gezi kartalı, baykuş, kanguru, yaban domuzu.

Macaristan Szeged Botanicak Garden-Botanik Bahçesi

Botanicak Garden-Botanik Bahçesi

Szegen üniversitesi bünyesinde işletilmektedir. Burada özellikle Güney Çin ve Hint Lotus çam türü ilgi çekmektedir. Temmuz ayında nilüfer çiçekleri görülür. Bahçe romantik ortamı ile piknik yapmak için çok idealdir. Ancak yaz aylarında burada çok sivrisinek bulunduğunu söylemeliyim, buraya gidecek olanların sivrisinek losyonu almaları önerilir.

 

Anna Bath-Anna Banyo

Yazının başında şehirde termal tesislerin bulunduğunu söylemiştim. Tisza Lajos körüt adresinde de bunlardan birisi bulunmaktadır. Anna banyo, şehir merkezinde olması ile önem kazanır. Güzel bina: spa, wellness ve sağlık departmanına sahiptir ve gece de banyo hizmeti sunulmaktadır.

Macaristan Szeged Napfenyfürdo Aquapolis

Napfenyfürdo Aquapolis

Torontal ter denilen yerdeki bu tesis, bir su eğlence parkıdır.
Burada, akarsu geçişleri, şelaleler ve diğer eğlence unsurları bulunmaktadır. Kapalı yüzme havuzu, açık yüzme havuzu bitişiktir. Eğlenceli spa güney tarafında bir sırlı duvar ile açık yüzme havuzları ve tesisleri görsel bağlantı sağlamaktadır.
Bu eşsiz dinlenme tesisleri, 16 yaş üstü misafirlere hizmet vermektedir.

Macaristan Szeged Ulusal Tiyatro-National Theatre

Ulusal Tiyatro-National Theatre

Vaszy Victor ter adresindedir.
Tiyatro, selden sonra inşa edilmiş ihtişamlı bir binadır. Viyana, Fellner ve Hemler tanınmış tasarım ekibi tarafından tasarlanmıştır. Tiyatro açılışının hemen ardından birbuçuk yıl sonra yanmıştır.

Son yenilemede 700 sandalyeye sahip bir oditoryum, süslü ve goblenli lobi, oditoryum kutuları ve tavanlar görülür. Tavanlara 23 ayar altın süslemeler yerleştirilmiştir. Aynalar, sarı prinç parmaklıklar ve fuaye duvarındaki maskeler ilginç ve zariftir.

Orkestra çukuru son restorasyonda yükseltilmiş, soyunma odaları aynı anda 200 sanatçı tarafından kullanılabilecek kadar büyütülmüştür. Döner sahnenin çapı 13 metre, setin elemanları 26 klavuzludur. Sahne 224 lambalıdır.

Evet Macaristan’ın bu en prestijli tiyatrosunu mutlaka gezmelisiniz. Tiyatro, bir dizi film için dekor olarak da kullanılmıştır.

Macaristan Szeged Su kulesi

Su kulesi

Stephen meydanındadır.
Su kulesi: 1903-1904 yılları arasında Szilard Zielinski tarafından art nouveau tarzında tasarlanmıştır. Süslemeleri Floris Korb kaynaklıdır.

Kule, halkın ziyaretine açıktır. Kuleyi ziyaret ederseniz: binanın güzelliğine ek olarak, soda üretimi ve fizik tarihini tanıtan tablolar, çizimler, fotoğraflar ve fotoğraf çizimleri sergisini gezebilirsiniz.

Kulenin üst kısmından ise, şehrin muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

Şehir, Azerbaycan Cumhuriyetinin Hazar Denizi kıyısındaki başkentidir.

Şehir merkezi: nispeten lüks yapılarla kaplı iken, şehir merkezinden 5-6 km. uzağa gittiğinizde: harabe sokaklar, toz-toprak, çukurlar, asfaltsız yollarla karşılaşmak mümkündür.

Şehrin “Old Town” denilen bu bölümü: eski Sovyetlerden kalma mahallelerden oluşuyor.

Ancak: buranın da keşfedilmesi gerek diye düşünüyorum.

Şehrin görünmeyen bu yüzündeki ara sokaklarda, ilginç görüntülere şahit olabilirsiniz.

Buradaki yapılarda uygulanan Alman mimarisi, ilgi çekiyor.

Öte yandan, şehre Azeriler tarafından “alev şehri” deniliyor, çünkü: binalara alev figürü verip, bu renge göre ışıklandırıyorlar.

Öte yandan: bu şehir tam bir sanat şehri denilebilir. Müzik, opera salonları, sergiler, heykeller, anıtlar evet her şey burada görülebilir.

Hatta: Anıtkabir’de Atatürk’e ait en güzel yağlı boya tabloların bile Azerbaycanlı sanatçılar tarafından yapıldığını duymuştum.

Bu insanlar gerçekten sanatla iç içe yaşıyorlar ki, Azerbaycanlıların büyük çoğunluğu üniversite mezunu ve yine bunların büyük çoğunluğu sanat üzerine yoğunlaşan üst düzey eğitim almayı tercih ediyorlar.

Bakü denilince, Azerbaycan’ın diğer yerlerinde olduğu gibi, burada da “Haydar Aliyev” öne çıkıyor, kendisinin resimleri ve sözlerini, birçok yerde görmek mümkündür ki, kendisi hakkında yüksek sesle konuşmanın bile yasak olduğunu duydum.

Şehrin: en büyük özelliklerinden birisi de rüzgarıdır. Şehre “Bad-ı Küba” yani “rüzgarlar şehri” deniliyor. Bakü adının da, bu kelimelerin başındaki bölümlerden oluştuğu söyleniyor.

Bu şehirde yaşayanlar alışmış olsalar da, ziyaretçiler bu rüzgarı hemen hissediyorlar, bizim “Gelibolu” gibi, burada da sürekli esen bir rüzgar var. Sıcaklarda iyi de, yağmurlu ve soğuk havalarda, bu rüzgar insanı bezdiriyor.

Bakü limanı: Hazar denizinin en büyük limanıdır. Bu deniz kıyısında bulunmanın sonucu olarak, şehrin bazı bölümlerinin deniz seviyesinden 25 metre aşağıda bulunduğu söyleniyor.

Buradan söz edilirken: ekonomik getiri açısından en önem kazanan husus “petrol” dür. Hatta: 10.yüzyılda, burayı gezen ve yazıtlarında buradan söz eden Arap gezgin Ebu Dülelin: şehirde iki petrol kaynağı bulunduğu ve bunlardan yıllık gelir elde edildiğinden söz etmektedir.

2011 yılı verilerine göre, şehirde 2 milyon civarında nüfus yaşamaktadır. Yani: Azerbaycan ülkesinin nüfusunun yarıya yakın kısmı, bu şehirde yaşamaktadır.

 

TARİH

Yapılan arkeolojik araştırmalara göre: şehirdeki ilk yerleşimcilerin: MÖ.3 ile 1 bin yılları arasında, burada bulunduklarına ait kalıntılar tespit edilmiştir. Ancak: şehrin tam olarak ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir.

Şehirde bulunan 5-6. yüzyıllara ait “Sasani hazinesi” yine aynı dönemlerde burada yaşam olduğunun kanıtıdır. Aynı dönemlerde, şehrin: Bağavan, Ateş-i Bakvan olarak isimlendirildiği bilinmektedir ve ayrıca, Arap kaynaklarında, 10. yüzyılda şehrin ismi “Bakuye, Baku” olarak görülür. 15. yüzyıla ait Rus kaynaklarında ise, şehir “Baka” olarak tanınır.

2000’li yılların başından itibaren: şehirde büyük bir gelişim görülmektedir. Yeni altyapılar, binalar ve tesisler, şehrin hızlı gelişiminde büyük etki yaratmaktadır.

 

İKLİM

Şehirde karasal iklim hüküm sürmektedir. Buna bağlı olarak kışın soğuk, yağmurlu ve karlı, yazları ise sıcak ve kurak geçer. Ancak: güney kısımlarda: hava nispeten daha ılımandır ve bu yüzden, güney kısımlar ormanlıktır. Evet, Hazar denizi nedeniyle bu şehrin iklimi ılımandır.

 

ULAŞIM

Şehrin uluslar arası havaalanı: şehir merkezinden yaklaşık 25 km doğudadır. “Haydar Aliyev Havaalanı” olarak tanınan bu havaalanı: 1998-1999 yılları arasında restore edilerek yenilenmiştir. İstanbul’dan uçağa bindiğinizde, yaklaşık 2.5 saatlik bir uçuştan sonra Bakü şehrine varıyorsunuz.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için, taksilere en fazla 15-20 manat ödemenizi öneririm. Bunun dışında ücret öderseniz, gereksiz olduğunu unutmayın.

 

VİZE

Azerbaycan ülkesine giderken vize almadı iseniz: havaalanına indiğinizde, vize almak üzere yönlendirileceksiniz. Vize almak için gerekenler: 2 adet vesikalık fotoğraf, 10 Amerikan doları ve verecekleri formu doldurmak için bir tükenmez kalem.

Ancak: bu vizeyi almaya giderken, karşınıza takım elbise giymiş, resmi görünümlü kişiler çıkabilir, bunlar simsardır ve ilaveten 10 Dolar daha verdiğinizde vizenizi alacaklarını söylerler ki, bence gereksiz, vizeyi ilgilisinden sıkıntısızca alabiliyorsunuz.

Normal vize almak için formu doldurduğunuzda en fazla 10 dakika bekletiyorlar.
Yeşil pasaportu olanlardan vize istenilmiyor.

 

NÜFUS

Şehirde yaşayanların büyük çoğunluğu Azerbaycanlıdır. Bunun dışında şehirde bir kısım Rus, Tatar, Ukraynalı ve Yahudi yaşamaktadır. Daha önce şehirde yaşayan Ermeniler, 1990 yılındaki Karabağ savaşı ertesinde, şehri tamamen terk etmişlerdir.

Şehirdeki insan profilinden söz etmek gerekirse: malum Azerbaycanlılar, dünya üzerinde bizlere en yakın halkların başında gelmektedirler.

İnsanlar genellikle konuşkan ve samimidir. Özellikle: taksiciler ile yapılan muhabbetler hoştur.

 

DİL

Şehirde: Azerice konuşulur. İkinci dil olarak ise “Rusça” konuşulmaktadır. Şehirde gezerken pek çok insanın kendi aralarında Rusça konuştuklarını duyabilirsiniz.

Otel ve restoranların birçoğunun menüleri de Rusça ve kril alfabesi nedeniyle ziyaretçiler sıkıntı yaşıyorlar.

 

PARA

Bakü’de “manat” para birimi olarak kullanılıyor.
Bu paranın küçüğü ise “qepik” olarak isimlendiriliyor.
1 manat = 17 TL.
20 qepik = 17 kuruş
Bu şehirde: kredi kartı geçiyor ama birçok yerde kredi kartı kullanımında: ilaveten % 20-25 yere varan komisyon ekliyorlar. Döviz bozdurmak istediğinizde de: döviz bürolarında çok farklı fiyatlar bulunduğunu göreceksiniz, bence otel lobilerinde dövizinizi bozdurun.

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Bu şehirde, trafik rezalettir. Trafikte ayna kültürü bulunmadığından, bolca korna çalındığını duyacaksınız. Yani, trafiği kornalarla yönlendiriyorlar. Saat: 09.00 dan itibaren yoğunlaşan trafik, öğleye doğru içinden çıkılmaz hale geliyor.

Bulvarlarda şerit tanımayan sürücüler göreceksiniz. Özellikle, karşıdan karşıya geçerken aşırı dikkat göstermenizi öneririm. Çok sevdiğim bir arkadaşım, burada, yanında çocuğu ile birlikte bulvarda karşıdan karşıya geçerken ezilerek can verdi.

Bu yüzden: bu şehri ziyaret edeceklere, gerek araba kullanırken ve gerekse yaya geçitlerinde yürürken mutlaka trafikte dikkatli bulunmalarını hatırlatıyorum.

Işıklara değil, gelip-geçen arabalara bakmalısınız. Evet, bu şehirde trafikteki araç bolluğu: İstanbul trafiğini aratmayacak seviyededir.

Arabalar ucuz olduğundan, burada her türlü lüks aracı bulmak mümkündür. Zaten, benzin de çok ucuzdur. 2.5 litrelik bir şişe coca kola 90 qepik iken, 1 litre benzin 0.55 qepiktir.

Şehir içi ulaşımda ödemeniz gereken ücret: 5-7 manat arasındadır. Otobüs ve metro ise: 20 qepikdir. (17 kuruş) Otobüslere bindiğinizde: bilet ücretini herhangi bir anda veya inerken ödeme yapabiliyorsunuz.

Hatta: vermeseniz bile kimse umursamıyor. Bunun en büyük nedeni, sanırım ulaşımın ucuz olmasından kaynaklanıyor.

Metro

Şehirdeki metro hattı, toplam 23 istasyona sahiptir. Bu istasyonların bazıları çok derinlere kazılmıştır ve inmek için yürüyen merdivenlerde bir hayli zaman geçirmek gerekir.

Hatta, derinlere indikçe, bazı metro istasyonlarında petrol kokusu hissedilir.

Metro hattının toplam uzunluğu ise, 35 km. dir ve yeşil ve kırmızı olmak üzere iki hattan oluşmaktadır. Bu metro hattı: Kafkasya’nın en uzun ve en çok istasyonu bulunan metro hattı olarak bilinir.

Metronun merdiven kısımlarının toplam uzunluğu 4000 metre civarındadır. Metro: hızlı ancak aşırı kalabalıktır.

 

Otobüs-Minübüs

Şehrin her mahallesine, otobüs hattı bulunmaktadır. Bu hatların toplamı 310 civarındadır. Ayrıca: bu hatlar, minibüsler tarafından da kullanılmaktadır. Otobüsler çok eskidir. Otobüslere “avtobus” ve minibüslere “marşrut” denilmektedir.

 

Taksi

Şehirdeki taksilerin bir çoğunda taksimetre bulunmuyor. Ancak: mor ve beyaz renkli taksilerin bir kısmında taksimetre vardır.

Zaten, taksiye binmek isterseniz, bu mor ve beyaz renkli taksilere binmenizi öneririm. Bu mor renkli taksiler “patlıcan moru” benzetmesi nedeniyle, Bakülüler bu taksilere “badımcan” diyorlar.

Evet: taksiye binmeden önce mutlaka pazarlık yapmanızı şiddetle öneriyorum. Size en yüksek fiyatı söyleyeceklerdir, ancak şehir içinde tüm mesafeler, yaklaşık 5 manattır.

Veya en fazla 7 manat olabilmektedir.

Daha fazla vermemenizi öneririm, hatta havaalanı ile şehir merkezi arasında, taksi kullanırsanız, en fazla 15-20 manat vermenizi öneririm.

 

GECE HAYATI

Lonely Planet’in sıralamasına göre: şehir, gece hayatı bakımından, dünyanın en önemli on destinasyonundan birisi olarak tanınır.

 

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bakü şehrinde, herhangi bir çayhaneye girip bir bardak çay içmek isterseniz: yanında mutlaka bir şeyler almanızı-yemenizi istiyorlar ve menüyü veriyorlar. Bunu bir zorunluluk olarak görüyorlar, dikkatinizi çekerim.

Öte yandan: şehrin turistik mekanlarında, yüksek ücretlerle bir şeyler yemek mümkün iken, Bakülülerin aynı ücretlerle çok daha güzel yemekler yediklerini duydum. Yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: “tawooklu veya quzulu lule” yani “tavuklu veya kuzu etinden dürüm” yemenizi öneririm.

Yanında “şıra” alırsanız, bu menü size 5-6 manata mal olacaktır. Bunun dışında, yerel lezzetlerin başında “şeki pitisi” de düşünülebilir. Biri derin saksı ve diğeri toprak kap olmak üzere, iki tane toprak kap içinde yapılan bu yemekte: yağsız koyun eti, nohut, kestane, safran, tuz, soğan, sarımsak, sumak kullanılıyormuş.

Diğer yöresel yemeklerinin birçoğunda: katı yağlar yani tereyağı ve koyun kuyruğu yağı kullanıyorlar. Zeytinyağlı yemek kültürü bulunmuyor.

Bunun yanında, yöresel yemeklerinde genellikle birçok ot kullanılıyor ki, bunlar arasında öne çıkanlar: anason, safran, rezene, kimyon, defne yaprağı, nane, dereotu maydanoz.

Evet: söylediğim gibi: yağ, tuz, keşniş otu yüzünden, Azarbeycan yemekleri, biz Türklere pek hoş gelmiyor.

Yöresel lezzetler ile ilgili son bir not: eğer Hazar denizi balığı tatmak isterseniz, mersinbalığına benzeyen ve ünlü havyarıyla ünlü “nene” balığını denemelisiniz.

İlla ki: fast-food yemek istiyorum derseniz: 28 Mayıs denilen yerde, tarihi bir binanın iki katını restore ettirerek yerleşen “KFC” iyi bir tercih olabilir.

Burada: bira da içebiliyorsunuz ve ilaveten internete girmek te mümkündür. Öte yandan: Azeri şarapları, Gürcistan şarapları gibi ünlü ve lezzetlidir. Bira olarak ise “Xırdalan” marka bira tercih edilir.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirde: döviz büroları, bankalar, kafeler ve diğer dükkanların birçoğu: sabah saat 10.00’dan önce açılmıyorlar. Hatta: otele bile, saat 12.00’den önce almıyorlar.

Bunu niye hatırlatıyorum, eğer sabahın erken saatlerinde Bakü şehrine ulaşırsanız, yanınızda manat yoksa, saat 10.00’a kadar beklemek zorunda kalıyorsunuz, çünkü hiçbir yer açık olmuyor.

Burada: “Bentley” mağazası bulunuyor. Söylenenlere göre, bu mağazanın genel merkezi: Bakü şehrinde bu mağazayı açmayı düşünen kişiyi, uzun bir süre süründürdükten sonra: izin verir, ancak bir şartı bulunmaktadır ki: yılda 100 adet ürün satmasını isterler. Adam: mağazayı açtığı yılın ilk ayında 250 adet ürün satarak herkesi şaşırtır.

Öte yandan: şehir ucuz sayılamaz. Özellikle: giysiler pahalı, yani burada uzun zaman kalacaksanız, giysilerinizi yanınızda getirmenizde yarar vardır.

Bu şehirde: sadece içki, sigara, elektrik ve doğalgaz çok ucuzdur. Onun dışında her şey pahalıdır. Elektronik cihazlar satın almak isterseniz: bunlar da, ülkemizdeki fiyatlara göre çok az oranda ucuzdur. Ayrıca: bu şehirden halı, kilim ve şarap satın alabilirsiniz.

Son olarak, şehirde alışveriş yapmak için en uygun yerin “Nizami Caddesi” olduğunu belirtmek istiyorum.

 

BAYRAMLAR-TATİL GÜNLERİ

1-2 Ocak Yeni yıl bayramı
8 Mart Dünya Kadınlar günü
9 Mayıs Faşizme Galibiyet Günü
28 Mayıs Cumhiriyet Günü
15 Haziran Azarbaycan Halkının Ulusal Kurtuluş Günü
26 Haziran Azarbaycan Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Günü
9 Kasım Azarbaycan Cumhuriyetinin Devlet Bayrağı Günü
12 Kasım Anayasa Günü
17 Kasım Milli Uyanış Günü
31 Aralık Dünya Azarbaycanlıları Dayanışma Günü
5 gün süreli Nevruz Bayramı
2 gün süreli Kurban Bayramı
2 gün süreli Ramazan Bayramı

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

 

GEZİLECEK YERLER

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

 

İÇERİ ŞEHİR-SURLAR VE KIZ KULESİ

Bakü şehrinin turistik açıdan en önemli bölgesidir. Buraya metro ile ulaşabilirsiniz. Şehir: Azerbaycan ülkesinde kalan birkaç ortaçağ şehrinden birisidir. Bu şehirdeki dar sokaklar labirentinde, sıkışık binalar ve küçük avlular, tam bir ortaçağ şehrinin karakteristik özelliklerini taşımaktadırlar.

İçeri şehri çevreleyen surlar ve 12. yüzyılda yapıldığı söylenen “Kız Kulesi” yani “Qız Qalası”: Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Günümüzde, surların büyük bölümünün yıkıldığı görülmektedir. Ancak, yine de günümüze kadar kalanlar, sağlamlıklarını sürdürmektedirler.

Bu sur duvarları, 12. yüzyılda Menussshochr Şah tarafından inşa edilmiş ve 19. yüzyılda onarılmıştır. Bu surların bir zamanlar: deniz kıyısı boyunca uzandığı, ancak: 1800’lü yıllarda, şehri denizden ayıran ve havanın serbest dolaşımını engelleyen yararsız bir yapı olarak nitelendirilip yıkılmıştır. Daha sonra, sahil şeridi taş dolguyla doldurularak genişletilmiştir.

Surlar içinde: şehrin güneydoğu kesiminde bulunan 8 katlı ve Silindirik kız kulesi ise: 29 metre yüksekliktedir ve bulunduğu yerde, öncesinde, çok daha eski dönemlere uzanan bir yapının üzerine inşa edildiği bilinmektedir.

Duvar kalınlığı 5 metredir. Her katı: merkezi diyafram ile sığ bir tonoz ile örtülüdür. Alt 3 kat: 6-7. yüzyıllarda yapılmış ve bir astronomi gözlemevi veya yangın tapınağı olarak kullanılmıştır. Çünkü: ikinci ve üçüncü katta: niş arkasında bir şaft görülmektedir ki, bu sonsuz bir alev için yakıt sağlamak için doğalgaz kanalı olarak tasarlanmış gibidir.

Zeminler ve duvarlar, yerleşik bir merdiven ile birbirine bağlanır ve dar pencerelerle aydınlatılır. Kuleye giriş ücreti olarak 2 manat alınmaktadır.

Daha önceki yapının ise: bir “Zerdüşt Tapınağı” olduğu yani “Ateşe tapanların tapınağı” olduğu düşünülmektedir.

Yapı: siyah taş sıralarla örülüdür. 19. yüzyılda bir dönem deniz feneri olarak da kullanılan kuleye, yine bir zamanlar, Hazar denizinin dalgalarının ulaştığı söyleniyor. Bakü şehri sürekli büyüdüğü ve fenerin ışıkları şehir ışıklarıyla karıştığı için, fener Nargin Adasına taşınmıştır.

Kule: havadan “Q” şeklinde görülmekte olup, kuleye çıkarsanız, Bakü şehrinin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Özellikle geceleri ışıklandırılarak muhteşem bir güzelliğe bürünen kuleye mutlaka çıkmanızı öneririm.

Kulede: hediyelik eşyaların satıldığı yerler bulunuyor. Ancak kuleyi ziyaret etmeyi düşünürseniz, içeriye girmek için bir süre sıra beklemeniz gerektiğini unutmayınız.

İçeri şehrin diğer bölümlerinde de hediyelik eşya satılan dükkanlar bolca bulunuyor. Aynı zamanda, antika meraklıları ve koleksiyoncular da, buradaki dükkanları ziyaret ediyorlar.

Sokaklardaki tezgahlarda: Bakülüler eski Sovyetler döneminden kalan madalyalar, nişanlar ve koleksiyon paraları satıyorlar.

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

 

Azerbaycan Bakü

SHAMAHA-ŞİRVANŞAHLAR SARAYI

15. yüzyılda yapıldığı söylenen bu yapı da, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Buraya giriş ücreti 2 manattır. Ayrıca fotoğraf çekmek isterseniz 2 manat daha ücret alıyorlar. Saray: İçeri Şehirdeki bir tepenin en yüksek noktasında inşa edilmiştir.

Üç teras üzerine inşa edilen yapının her yerinden deniz açıkça görülmektedir.

Burası: Asya taş mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Buradaki yapı kompleksinde, saray dışında: türbeler, sarnıç, hamam gibi yapılar da bulunmaktadır. Ancak: 18. yüzyılda bir Rus donanması bombardımanı sonucu, yapı büyük zarar görmüş ve üst kısımları tahrip olmuştur. 18-20. yüzyıllarda ise restorasyon çalışmaları görülür. Başlangıçta Tebriz şehrine götürülen saray hazineleri, daha sonra İstanbul-Topkapı sarayına ganimet olarak nakledilmiştir.

Ayrıca: burada bir de Osmanlı eseri bulunuyor. III. Murat kapısı denilen bu güzel kapı: bölgedeki başlıca Osmanlı yapılarındandır.

Hamam: 26 odalıdır ve ışığın içeriye girebileceği deliklere sahip kubbelerle kaplıdır. Sıcak-soğuk su bölümleri, soyunma bölümleri, yeraltına döşenmiş su kanalları, rezervuarı, küçük ve yuvarlak havuzu ile tam donanımlıdır.

Kompleks içinde, bir de “Divanhane” denilen yer var. Şah Halilullah’ın bu divanında: bir zamanlar mahkeme kurulduğu ve verilen kararların infaz edildiği söyleniyor. Buranın içinde bir de “süt kuyusu” denilen kuyu var ki, burada sütü kesilen kadınların iyileştiği söyleniyor.

Yine buradaki türbeler bölümünde ise: hanedan ailesi fertlerinin mezarları bulunuyor. Şirvanşahlar Türbesi: dört köşeli ve kubbesi yıldızlarla süslü bir yapı olarak dikkati çekiyor.

Külliyenin güney kısmında bulunan ve sekizgen: “Derviş Türbesi” olarak isimlendirilen yerde ise: Seyyid Yakup Bakuvi isimli sufi, bilim adamı, astronom ve matematikçi gömülüdür.

Gelelim saraya: Şirvanşahlar Sarayı: külliye içindeki en büyük ve eski yapıdır. Saray binasının içinde içeri şehrin bir maketi bulunuyor. Burada: aynı zamanda o döneme ait halılar, madeni paralar ve kıyafetler sergileniyor.

Yapı: tarihi süreç içinde hastane ve kışla olarak kullanılırken, 1965 yılından itibaren müze olarak ziyarete açılmıştır. Sarayın camisi ise, avluda bulunmaktadır. Caminin küçük bir havuzu ve 22 metre uzunluğunda bir minaresi bulunmaktadır. Bir zamanlar taştan yapıldığı bilinen şerefesi ise, günümüzde demirden yapılarak yeniden düzenlenmiştir.

Azerbaycan Bakü

ATEŞGAH TAPINAĞI

Bakü şehrinde, şehir merkezine 30 km. uzakta Surawani semtinde bulunan ve “Ateşgah” denilen yer: dünya üzerinde bulunan birkaç Mecusi tapınağından birisi olarak önem kazanmaktadır. Diğer tapınakların İran ve Hindistan’da bulunduğu söyleniyor.

Burası: Zerdüşt dinine inananlar tarafından, her yıl 21 Mart Nevruz gününde ziyaret edilmektedir. Hatta, burada bulunan odaların, bir zamanlar çilehane ve ruh arıtma yeri olarak kullanıldığı da söyleniyor.

Örneğin: kor ateş üzerinde uzanmak ve yine kor ateş üzerinde zincirlenmek gibi. Bu odalar, günümüzde müzeye dönüştürülmüştür. Bu olaylar, müzede, mankenlerle anlatılıyor.

Mecusilere göre: kutsal tapınak, 7. yüzyılda Azeriler İslamı kabul edince önemini yitirmiş, ancak 19. yüzyıla kadar burada bir kahin kalmaya devam etmiştir. Ardından: Ruslar burada petrol olduğunu öğrenince, Ateşgahıın hemen yakınlarına bir petrol kuyusu açmışlar ve buradaki doğalgaz borularla fabrikaya taşınınca, Ateşgahdaki ateş de sönmüş ve bunun üzerine, kahin, burayı terk etmiştir.

Burada yanan iki ateşin sönmesi: Zerdüşt hacılar tarafından, tanrılarının kendilerini cezalandırması olarak değerlendirilmiştir. Yine de, biraz önce söylediğim gibi, gerek Yanardağ ve gerekse Ateşgah: 21 Mart Nevruz gününde, dünya üzerindeki Zerdüştler tarafından ziyaret edilmektedir.

Azerbaycan Bakü

 

BAYRAK MEYDANI-FLAME TOWERS VE CRYSTAL HALL

Bayrak meydanında bulunan bu yapı: 2012 yılındaki Eurovizyon şarkı yarışması için Almanlar tarafından yapılmıştır. Şehirde zamanınız varsa, burayı da ziyaret etmenizi öneririm.

Elmas görünümlü bina özellikle geceleri ışıklandırıldığında ilgi çekmektedir. Çünkü: cephesinde yaklaşık 9500 LED ışığı bulunmaktadır. Salonun seyirci kapasitesi 25 bin kişidir.

Bu meydanda: 29 Mayıs 2010 tarihinde Guinnes Rekorlar Teşkilatı tarafından onaylandığı üzere, dünyanın en yüksek bayrak direği bulunmaktadır. Meydanın temeli: 30 Aralık 2007 tarihinde atılmıştır.

Bakü şehrinin her yerinden rahatlıkla görülebilen bayrak direğinin yüksekliği 162 metre, temel çapı ise 3.2 metredir. Temelin üst kısmının çapı ise 1.09 metredir. Direğin ağırlığı ise 220 tondur.

Bayrak direğinin kaide duvarlarının yapımında: ülkenin çeşitli bölgelerinden getirilen, 28 milyon adet ırmak taşı kullanılmış ve böylece: bayrağın çevresinde, sembolik olarak kale duvarları izlenimi yaratılmıştır.

Bayrağın eni 35 metre, uzunluğu 70 metredir. Toplam alanı ise 2450 m. Karedir. Bayrağın ağırlığı, yaklaşık 350 kilogramdır. Islak durumda, bayrağın ağırlığı iki katına çıkar.

Meydanda bulunan: AzErbaycan Cumhuriyeti arması, devlet marşının metni ve ülke haritası: altın kaplamalı bronzdan yapılmıştır. Meydanda, bir de, devlet bayrağı müzesi bulunmaktadır.

Azerbaycan Bakü

 

ŞEHİTLER XIYABANİ

Burası: Flame Towers yakınlarında: Bakü şehrinin en yüksek noktalarından birine yapılmış, 1990’lı yılların başında Sovyet Kızıl Ordusu ile olan çatışmalarda ölen Azeriler ve Karabağ şehitleri anısına yapılan bir anıtın bulunduğu mezarlıktır. Her biri: 400 er metrelik 4 şerit halinde düzenlenmiş mezarların: uç orta kısımlarında, sürekli yanan bir alev bulunur.

Her yıl, 20 Ocak tarihinde, burada devlet töreni düzenleniyor ve binlerce insan burayı ziyaret ediyorlar.

Burada: I. Dünya Savaşı sırasında bölgeye yardım gönderen Türk ordusunun şehitleri için yapılan bir anıtta bulunuyor. Bunlar: 1918 yılında, Türk-Kafkas Ordusunun Azerbaycan’ın işgaline karşı düzenlediği seferde şehit olan 1130 askerin anısına yapılmıştır.

Anıt: altıgen şeklinde, blok granit taş ve üzerine oyularak monte edilen beyaz mermer, ay-yıldız şeklindedir. Anıta yaklaşmayı sağlayan protokol yolu, Türkiye’den götürülen andezit taşı ile kaplanmıştır.

Aslında: 1918 yılında şehit düşen Türk ve Azarbeycan’lıların bu şehitliği: 1924-1990 yılları arasında, Sovyet döneminde lağv edilmiş ve buraya Dağüstü Park yani eğlence merkezi yapılmıştır.

1990 yılından sonra ise, yine şehitlik olarak düzenlenmiştir.
Şehre gelen resmi konuklar: burayı ziyaret etmektedirler.

 

FAXRİ HIYABANİ-DEVLET MEZARLIĞI

Parlamento caddesi üzerinde bulunan devlet mezarlığındaki en devasa mezar: Haydar Aliyev’in mezarıdır. Bunun dışında: devletin önde gelen kişilerinin de mezarları burada bulunmaktadır. Ayrıca: yine burada önemli doktor, sanatçı ve spor adamlarının da mezarları bulunmaktadır.

 

FİSKİYE MEYDANI

Burası da şehrin önemli noktalarından birisidir ve Bakülülerin uğrak noktasıdır.
Sahil Metrosu Stansiya’sından, buraya rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Birçok kafeterya, restoran ve mağazanın bulunduğu bu bölgede aynı zamanda Bakülülerin Rusçadan gelen “Targovıy Tsentry” olarak isimlendirdikleri ticaret merkezi de bulunur.

 

PORT BAKÜ

Burası, şehrin çekim merkezi haline gelmiş liman bölgesidir. Uzun sahil boyunca: hafifçe esen rüzgar eşliğinde, rahatsız edilmeden yürüyebilirsiniz. Zaten Bakü halkının çoğunun burada bulunduğunu göreceksiniz. Sahil cıvıl cıvıl oluyor.

Ayrıca: yine buradan 2 manat vererek körfez gezisi yaptıran teknelere binebilirsiniz. 20 dakikada kalkan bu küçük vapurlar, körfezde güzel bir gezinti yaptırıyorlar, öneririm.

 

AZARBAYCAN ULUSAL GÜZEL SANATLAR MÜZESİ

Azerbaycan ülkesinin en büyük sanat müzesidir. Şehrin merkezinde, Niyazi sokağında bulunan müze, ilk olarak 1936 yılında kurulmuştur. Müzenin bulunduğu yapı: 19. yüzyılda inşa edilmiş, iki Neo klasik binadan oluşmaktadır.

Bunlar: 1885 yılında inşa edilen “De Bur Sarayı” ve 1895 yılında inşa edilen “Mariinski Kız Lisesi” binalarıdır. Her iyi yapı da, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Eserler 60 odada sergilenmektedir.

Müzede: Azerbaycan, Avrupa, Rusya ve Doğu sanatının çeşitli dönemlerine ait, muhteşem bir sanat eseri koleksiyonu bulunmaktadır. Koleksiyonda bulunanlar: tablo, çizim, heykel ve gravürler olarak ayrılmıştır.

Eserler: yaklaşık 15 bin civarındadır ve daimi sergilenen koleksiyonda, bunlardan dönüşümlü olarak 3 bin tanesi sergilenmektedir.

Birinci yapı: Batı Avrupa sanatı ve Rus sanatı için ayrılmıştır. Burada: İtalyan, Fransız, Hollandalı, Alman ve Polonyalı sanatçıların eserleri sergileniyor.

İkinci yapı: İran, Türk, Çin ve Japon sanatına ayrılmıştır. Ayrıca: Rus sanatçıların eserleri de bulunmaktadır. Bu binada: Azerbaycan sanatına ait bir koleksiyonda bulunmaktadır.

 

ULUSAL TARİH MÜZESİ

Bakü şehrinin en büyük müzesidir. 1920 yılında kurulan müze: Tagiyev sokağında bulunan iki binadan oluşmaktadır. İlk binada: Azerbaycan ülkesinin eski dönemlerden günümüze kadar uzanan sürece ait arkeolojik ve Etnografik eserleri sergilenmektedir.

Diğer bina ise: ünlü petrol zenginlerinden Hacı Zeynelabidin’in yaşadığı ev ve mekanlar olarak müze olarak tahsis edilmiş olup: burada da, çeşitli dönemlere ait Etnoğrafik eserler görülmektedir.

 

DEVLET AKADEMİK MİLLİ DRAM TİYATROSU

Tiyatro, ilk olarak 1919 yılında kukla tiyatrosu olarak kurulmuştur. 1959 yılında tiyatroya “Akademik” unvanı eklenmiştir. Tiyatronun repertuarında: Azerbaycan edebiyatı yazarlarının klasik eserleri bulunmaktadır.

 

QUBUSTAN BÖLGESİ

Şehir merkezinin yaklaşık 60 km. güneyindeki bu bölgeye ulaşmak için, taksi kullanmanızı öneririm. Buraya giderken: birçok petrol rafinerisi ve tesisinin yakınından geçeceksiniz.

Bölgeye vardığınızda ise: burada volkan kayalarından oluşan olağanüstü bir açık hava müzesiyle karşılaşacaksınız. Bu kayalar üzerinde: neolitik çağda kayalar üzerine yapılmış resimler bulunuyor.

En eskisinin, MÖ.12. yüzyıla ait olduğu belirlenen bu kaya resimlerinde: insan figürleri, at, öküz, geyik, domuz ve balık gibi hayvan figürleri, av sahneleri, dini törenler, kullanılan el aletleri figürleri görülüyor. Ayrıca: yine bu resimlerde şaşırtıcı gemi resimleri de görülüyor.

Bu resimlerdeki gemilerin, Viking teknelerine benzemesi: ünlü Norveçli bilim adamı Thor Heyerdahl tarafından sezilmiş ve yapılan araştırmalar sonucunda, günümüzdeki İskandinav halklarının buradan göç etmiş olabilecekleri söylenmiştir.

Evet, günümüzde burada binlerce yıla yayılmış yaklaşık 4000 resim bulunduğu söyleniyor. Bu resimlerden en büyük olanının genişliği 9 metre kadardır. Resimlerin yapıldığı dönemin ardından, MÖ.4. yüzyılda buraya gelen İskender’in askerleri ve MS.2.yüzyılda yine buraya gelen Romalı askerler de: arkalarında bir takım duvar resimleri ve yazıları bırakmışlardır.

Yörede: bu resimler ve yazılar dışında birçok mağarada bulunuyor. Söylenenlere göre, bu mağaralar canlı yakalanan av hayvanlarının barınağı olarak kullanılıyormuş.

Öte yandan: bu bölgede, özellikle “Bibi Heybet” isimli Şii camisi de ilgi çekmektedir. Bu cami: Şii cami mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir.

Azerbaycan Bakü

Azerbaycan Bakü

 

YANARDAĞ

Burası da, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Aday Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Yanardağ, şehir merkezine 10 km uzaklıktadır.

Buranın özelliği: yaz-kış demeden yüzyıllardır yanmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü: doğalgaz, yüzeye çıkıyor ve yanarak ilginç bir görüntü ortaya çıkarıyor ki, bu nedenle dağ sürekli ziyaretçi akınına uğruyor.

Evet, burada tepenin yamacında, toprağın ince çatlakları arasından alevler çıkıyor.

Yanıyor dedim de, öyle büyük bir ateş değildir. Ateşin boyutları yaklaşık 10 metre genişliğinde ve 1 metre yüksekliğindedir. Azerbaycan devleti tarafından milli park olarak ayrılan “Yanardağ” eteğinde: bazı dinlenme yerleri bulunuyor.

Söylenenlere göre: Yanardağ, MS.7. yüzyıldan önce Mecusilerin tapınağı olarak kullanılıyormuş ve Azerilerin Müslümanlığı kabulünün ardından, buradaki tesisler yıkılmış, ama ateş yanmaya devam etmiştir.

Evet: buranın geçmişte “ateşe tapanların” ibadet yeri olarak kullanılmıştır. İran, Pakistan ve Hindistan’dan gelen Zerdüşler, burada ateşe taparlarmış.

Bu nedenle, burası Zerdüşler için bir haç ibadet yeri olarak kabul edilmektedir.

Söylenenlere göre: hiç kimse bu ateşi söndürmeye niyet etmiyormuş. Çünkü, burada yaşayanlar, daha önce de belirttiğim gibi İslamdan önce ateşe tapıyorlarmış.

Zerdüşlerin, Zerdüş isimli bir peygamberleri varmış ve onun mukaddes kitabı “Avesta” ya göre: Hürmüz adındaki Tanrı: gökte yaşamaktadır.

Güneş onun gözü olarak kabul edilir. Yerdeki alev ise, onun yansımasıdır.

Ancak, yukarıda da söylediğim gibi, 7. yüzyılda Azeriler Müslümanlığı kabul edince, burada bulunan ateşe tapanlara ait tesisler yıkılmıştır.

Bu yanan bölüm dışında: dağın birkaç yerinde daha ateş yanıyormuş, ancak zamanla buradan petrol çıkarılınca, bu yanan ateşlerin söndüğü söyleniyor.

Günümüzde ise, doğalgaz yanardağı olarak yalnızca burası bilinmektedir.