İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside;

Bankside.48 Hopton Street.SE1 adresindedir. Giriş ücretsizdir. Pazar-Perşembe arasındaki günlerde, saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Londra şehrinin en heyecan verici galerilerinden biri olan Eski Bankside güç istasyonundaki “Tate Modern” nehre doğru bakıldığında City’nin hemen karşısındadır.

Tate: ilk olarak 1897 yılında ziyarete kapılarını açtığında, İngiliz sanatının küçük bir koleksiyonu sergileniyordu.

Günümüzde ise, Tate: dört büyük sitede ve ulusal koleksiyonda 1500 den fazla koleksiyon ve uluslar arası modern ve çağdaş sanata ait 70.000 civarında yapıt sergilemektedir. Evet: Tate: günümüzde: Tate Modern, Tate Britain ve St Ives galerileriyle genişlemeye devam etmektedir.

Peki “Tate” ismi nereden gelmektedir? 1889 yılında Henry Tate: bir şeker tüccarı olarak büyük bir servet yapmıştır. Bu sanayici kendine ait sanat koleksiyonunu: İngiliz milletine sunmuştur.

Müzenin koleksiyonu 18.yüzyıl koleksiyoncusu Sir Hans Stean’ın kişisel hazinesi ile başlar. Kendisi hayatı boyuncu 71.000 obje toplamıştır. British Museum, Stean koleksiyonuna 1763 yılında devlete bağışladığında başlamıştır.

Büyük sergilere uygun bir büyüklüğe sahip olan müzenin 88 galerisinde, Tate’in uluslar arası çağdaş sanat koleksiyonundan eserler sergilenir.

Dali, Picasso, Matisse, Rothko ve Warhall gibi modernlerin yanı sıra: ünlü çağdaş sanatçıların eserlerine de yer verilir. Koleksiyonlar dönüşümlü olarak sergilenir.

Galerinin düzenlediği rehberli turlar, konuşmalar, konserler ve aile etkinlikleri gibi organizasyonları kontrol edin.

Koleksiyondan seçilen her ay farklı bir tablo, her gün yapılan on dakikalık ücretsiz konuşmanın odak noktası olur. Cuma akşamları kapılar 21.00’e kadar açık kalır.

Ana giriş: alt kattaki devasa Türbin Salonu üzerindendir. Giriş katından, 2.kattaki kafeden veya Millennium Bridge’de de galeriye girebilirsiniz.

1.katta: danışma ve ana hediyelik eşya mağazası bulunur.

2.katta: bahçelere bakan kafe bulunur. Self servistir.

3.ve 5.katta: ana temalı galeriler (düşünce, nesneler, akışın halleri konulu) bulunur.

4.katta: geçici sergiler düzenlenir. Burada ayrıca nehir manzarasına hakim Espresse Bar bulunur.

6.katta: garson hizmeti bulunan bir restoran vardır.

7.katta: Thames’in güzel manzaralarını sunan bir restoran bulunur. Bu restoranın manzarasına doyum olmaz. Eğer yemek siparişi vermek istemeseniz, önünüzde uzanan manzaranın tadını çıkarırken bir kahve veya içkinizi içebilirsiniz.

Londra’daki galerileri pek çoğunda olduğu gibi, koleksiyonlar geçici mekanlara ya da başka koleksiyonlara götürülebilmekte, restorasyon dolayısıyla sergiden kaldırılabilmektedirler.

Türübin salonundaki kitapçı: bulundurduğu on binin üzerinde ciltle, şehrin en kapsamlı sanat kitapevidir.
Günlük etkinlikler, sinema ve video gösterimleri, konuşmalar ve turlar ile ilgili ayrıntılar: ana salonda duyurulur.

 

Mutlaka görmenizi önereceğim eserler

 

 

1.Salyangoz

1953 tarihli bu kesit, Henri Matisse’nin (1869-1954) son çalışmalarından biridir. Kağıt spiraller salyangozun kabuğunu temsil etmektedirler.

 

2.Akrobat ve Yardımcısı

Fernand Leger’in 1948 yılında tamamladığı bu resmin merkezindeki obje: enerjinin bir simgesi gibidir. Fransız ressam: eserlerinde çarpıcı renkleri ve anıtsal biçimleri tercih etmiştir.

 

3.Üç Dansçı

20.yüzyılın baş sanatçılarından Pablo Picasso (1881-1973), sanatın sınırlarını zorladığı resim tekniğiyle öne çıkar. Sanat yaşamında dönüm noktası olan “Üç Dansçı” aynı zamanda Picasso’nun yeni döneminin habercisidir.

 

4.Kahve

Pierre Bonnard (1867-1947) genellikle masa başında oturanları ve yemek sohbetlerini resmetmiştir. 1915 tarihli kanvasta, sanatçının karısı Marthe, yanında sevgili köpeğiyle birlikte kahve içerken görülmektedirler.

 

5.İntihar

George Grosz (1893-1959) eseri, sanatçının I. Dünya Savaşından sonra Alman toplumunda yaşadığı hayal kırıklığını da yansıtır.

 

6.Balık

Constantin Brancusi’nin (1876-1957) balığı: 1926 yılından kalmadır. Ahşap bir ayaklığın üzerinde parlak bir disk, onun üzerinde de bronz “balık” yer alır. Brancusi soyutladığı formlarla yaşamın özünü yakalamayı başarmış bir sanatçıdır.

 

7.Uzamsal Kavram “Bekleyiş”

İtalyan-Arjantin kökenli Lucio Fontana (1899-1968) kanvaslarını kesmeye 1959 yılında başlamıştır. Bu kesiklerin ön çalışması çok uzun bir zaman alsa da, bunların kısacık bir zaman diliminde uygulandığı bellidir.

Uzamsal Kavram “Bekleyiş”te izleyiciyi tehdit edermiş gibi görünen kesik, enerji dolu bir patlamayı yansıtarak tuvalden dışarı uzanır aynı zamanda.

 

Sürrealist Manzaralar

3.Katta sürrealizm, Salvador Dali ve Rene Magritte gibi büyük ustaların eserleri tarafından temsil edilir.

Rene Magritte (1898-1967) “Pervasız uykucu” isimli resmi, 1928 yılında, Freudcu sembolizmle Sürrealizmin öne çıktığı bir dönemde yapmıştır. Karanlık gökyüzünün üstünde kendi köşesine çekilmiş bir adam, sanki düşlerinde aşağıdaki sıradan nesneleri görüyormuş gibidir.

Dali’nin “Mountain Lake” (Dağ Gölü) ve George de Chirico’nun “The Melancholy of Departure” (Ayrılığın Melankolisi) eserlerini kaçırmayın.

Ayrıca, yanında Pablo Picasso’nun sürrealizmden etkilenen “Head of a Women” (Kadın Kafası) eserini bulabilirsiniz.

 

Monet’in Etkisi

Claude Monet’in son tablolarındaki ışık ve atmosfer ruhu bazı abstrakt ekspresyonistleri etkilemiştir. Onun “Water-Lilies” (Nilüferler) tablosu suya vuran ışığın yarı abstrakt bir çalışmasıdır ve Mark Rothko’nun parlak sarı tonlu “Untitled circa 1950-1952” (Başlıksız 1950-1952 arasında) eserinin yanında asılıdır.

Jackson Pollock’un damla tablosu “Summertime: Number 9A” (Yaz vakti. No.9) eseri de yanındadır.

Amerikalı Jackson Pollock (1912-1956) Action Painting’in öncülerindendi. Pollock boyayı yere koyduğu devasa kanvasların üzerine “akıtarak” ürettiği resimlerin ilkini 1947 yılında yapmıştı. Summertime No.9A 1948 yılı yapımıdır.

 

Rothko Odası

3. katta ayrıca Mark Rothko tarafından Tate’e bağışlanan bir gurup tabloyu görebilirsiniz. Kısık ışıklı ufak bir odada sergilenen eserlerin yanardöner yüzeyleri meditasyona uygun bir atmosfer yaratmaktadır.

 

Ustanın Yüzü

Eksperesyonist başyapıtların arasında Andre Derain’in cesur fırça darbeleri ve doğal olmayan renkleri kullanarak yaptığı “Portrait of Henri Matisse” (Henri Matisse’nin Portresi) tablosunu görebilirsiniz.

 

Kübizm

4.katta Pablo Picasso’nun “Bust of a Woman” (Kadın Büstü) ve Georges Braque’un “Bottle and Fishes” (Şişe ve Balıklar) eserleri 20.yüzyıl hareketlerinin öncülerine iyi örneklerdir.

Kübist kolajlar pop sanat olgusunu etkilemiştir ve Roy Lichtenstein’in “Whaam” eseri, bunun en ünlü örneğidir.

Roy Lichtenstein (1923-1997), 1963 tarihli resimde, 1962 yılında yayınlanan “All American Men of War” çizgi romanından esinlenmiştir. Sanatçı: ilanlar ve reklamlar gibi kişisel mesaj taşımayan güçlü sahnelerden de etkilenmiştir.

 

William Blake

Tate Britian vizyonu geniş olan bu 18. yüzyıl sanatçı ve şairinin pek çok eserine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca: kendi şiirlerinin yanı sıra, Dante ve Milton gibi başkalarınınkini de tanımlamıştır.

Blake’in bilimsel mantığa saldırdığı harika bilim adamlarının karanlıkla yüzleştiği “Newton” adlı eserini kaçırmayın. “Songs of İnnocence and of Experience” kitabından, “Tyger” gibi şiirler orijinal, resimlendirilmiş bir biçimde sergilenmektedir.

 

Işık ve Atmosferin Uzmanları

Clore Wing bölümü: J.M.W. Turner’a adanmıştır. Yağlı boya ve sulu boya tabloları ile çizimlerini sergiler. “Sunrise with Sea Monsters” (1845 civarı) gibi son dönem tabloları görün, bu tablolar parlak ışıkta çeşitli formlar yaratırlar. Turner’in deneyimlerini baskı resim ve sulu boya gibi sergiler takip eder.

 

19.Yüzyıl Avant-Garde

Dante Gabriel Rossetti, William Holman Hunt ve John Everett Millais gibi Raphael öncesi dönemin ressamları resimlerini yoğun renkler ve bol doğal detaylar kullanarak canlandırmak istemişlerdir. Millais’in “Ophelia” sı gibi edebiyat ve mitolojik konuları resmetmişlerdir. Bu tablo “Shekespeare”in bir kadın kahramanının boğulmasını konu almaktadır ve sevilen eserlerden biridir.

 

Barıştan Savaşa

1930’lu yıllardan itibaren I. Dünya Savaşı öncesi dönemi sergileyen bölümde John Singer’in harika “Carnation, Life, Lite, Rose” tablosu, Mark Gettler’in I. Dünya Savaşının korkusunu canlandırdığı “Meery-Go-Round” eseri ve Bacon’un 1944 yılında yapılan kırık formlu “Three Stadies for Figures at the Base of a Crucfision” tablosu ile zıtlık oluşturur.

 

Britart

Tate Britain’in modern sanat eserleri arasında 1980’li yıllarda ortaya çıkan Damien Hirst ve Sarah Lucas gibi genç İngiliz sanatçıların ve daha yaşlı Gilbert &Cierte’nin “Red Morning Trouble” (1977) gibi nehri farklı başık açılarından gösteren fotoğraflar vardır.

İskoçya Edinburgh gezilecek yerler

İskoçya Edinburgh gezilecek yerler

Edinburgh şehrini ziyaret ettiğinizde, uzunca zamanınız varsa, şehir yakınlarında gezmenizi önereceğim yerlerden bir kısmı aşağıdadır.

INCHCOLM ADASI

Inchcolm adası: Kuzey Edinburgh ve Fife bölgesi arasında küçük bir adadır. Konumu nedeniyle: ada: Napolyon savaşı ve II. Dünya savaşı sırasında, Edinburgh şehri için önemli bir savunma karakolu olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise “Historic Scotland” tarafından işletilmektedir.
Ada üzerinde: 12. yüzyıldan kalma ve İskoçya’nın en iyi korunmuş manastır binası kalıntıları bulunmaktadır.
1560 yılında İskoç reformasyonu sonucunda: manastır terk edilmiştir.

 

UNİON CANAL

Lochrin havzasındadır.
Union Canal: 19. yüzyılda benzeri “Leith” suyolu gibi: şehrin ötesinden şehir merkezine su getirmek üzere yapılmıştır. 32 km. lik su kanalı: su kemerleri, tüneller, köprüler ile doludur. Kanalda kömür mavnaları gezinmektedir.

 

EDİNBURGH HAYVANAT BAHÇESİ

Corstorphine Road EH12-6TS adresindedir.
Corstorphine Tepesinde bulunan hayvanat bahçesi: 1990’lı yıllarda bakımsızdı ve insanlar buraya rağbet etmiyorlardı. Hayvanat bahçesi: son yıllarda büyüdür. Penguenle, koala ve maymunlar ve tehlike altındaki türlerin yetiştirilmesiyle, şehrin önemli bir ziyaretçi yerlerinden biri haline geldi ve yılda 650 bin kişi tarafından ziyaret ediliyormuş.
Özellikle: son yıllarda Çin hükümeti tarafında ödünç verilen iki panda ilgi çekmektedir. Uganda’dan ise, 40 şempanze bulunmaktadır.

 

PORTOBELLO BEACH

Burası, şehir merkezine: otobüs ile yaklaşık 30 dakika uzaklıktadır ve bu plajda deniz kıyısında güzel zaman geçirebilirsiniz.

 

LOCH NESS

Şehir yakınlarındaki bu bölgeye gitmek fazlaca zaman alıyor ve yolculuk yaklaşık 7 saat sürüyor. Burası bir vadi set gölüdür ve pek bir anlam ifade etmiyor, gitmenizi önermiyorum. İnsanların burayı tercih etmelerinin en büyük nedeni, bu bölgede anlatılan ve gölde bir canavar bulunduğuna dair efsanedir.

Bizim “Van gölü canavarı” gibi bir efsane burada da yaygındır, ancak gölde bulunduğu söylenen bu canavar hakkında herhangi bir bilimsel kanıt veya gören duyan olmamıştır. Sanırım: buraya turist çekmek için uydurulmuş bir yalandır.

 

STİRLİNG

Kasaba: Edinburgh şehrinin de üzerinde bulunduğu “Firth of Forth” fiyorduna akan Forth Nehri ağzında bulunmaktadır.
Ünlü İskoç bağımsızlık savaşçısı Wallace: İngiliz ordularına karşı, bu kasaba yakınlarında büyük bir zafer kazanmıştır. Ancak devamında Falkirk savaşında: bu kez, İskoç soyluları Wallace desteklemezler ve son anda savaş meydanından çekilerek, onu tuzağa düşürürler ve bunun üzerine İngilizler tarafından yakalanan Wallace idam edilir ve vicudunun parçaları, ülkenin çeşitli yerlerine gönderilir. Ancak, bu durum İskoçlarda bağımsızlık düşlerinin gelişmesine neden olur ve ortaya çıkan mücadele ruhu: 1315 yılında İskoçya’nın bağımsızlığı ile sonuçlanır.

Kasabanın en büyük özelliği: tarih boyunca krallık taraftarı olarak bilinmeleridir ve buna bağlı olarak: 1130 yılında, İskoç kralı Davıd I tarafından “Royal Burgh” yani “kraliyet şehri” olarak onurlandırılmıştır.

Edinburgh kalesi kadar güzel olan Stirling kalesini mutlaka görmenizi öneririm. Burada ayrıca “William Wallace” anıtı da ilgi çekiyor. Bağımsızlık mücadelesi sırasında, bu kale İngilizler tarafından temelleri kalıncaya kadar yıktırılmış olmasına rağmen, daha sonra yeniden yapılmıştır.

İskoçya Edinburgh merkez gezisi

İskoçya Edinburgh merkez gezisi

Edinburgh şehrinde: Old Town ve New Town bölgeleri yanında, gezilecek diğer yerler: Southside ve Stockbridge bölgelerinde bulunmaktadır. Eğer şehirde uzun zamanınız varsa, buralarda da gezmenizi önereceğim yerler, aşağıdadır.

 

SOUTHSİDE

Burası: Royal Mille, şehrin güneyi ve Cowtage Üniversitesi binalarını içine alan ve Causewayside’ye kadar uzanan bölgedir.
Bölgenin merkezinde üniversite bulunmaktadır. Şehir merkezine yakın olması nedeniyle, her zaman hareketli ve kalabalıktır. Özellikle: öğrencilerin kullandığı çok sayıda bina ve festival tiyatrosu gibi tarihi ve başkaca modern binalar, barlar ve restoranlar bulunmaktadır.

 

 

Festival Tiyatrosu

Nicolson Street.EH8-9FT adresindedir.
Burası: Haziran 1994 tarihinde yeniden açılmış ve İngiltere’nin en büyük sahnesi olmuştur. Oditoryum 1915 koltuk kapasitelidir ve 1928 yılı yapımı Empire Tiyatrosunun restorasyonu sonucu ortaya çıkmıştır. Tiyatronun mimari stili: art nouveau, Beaux Arts ve neo-klasik tarz karışımıdır.
Yapının büyük cam cephesi dikkati çekmektedir. Bu cam yüzey: hemen karşısındaki binanın görüntüsünü yansıtmaktadır.

 

 

Udderbelly en Mera

Bristo meydanındaki bu yapı, yalnızca Fringe festivali sırasında kullanılmaktadır. İlginç tip ve renkteki (mor renkli inek başı şeklindedir) bu yapının içinde 322 kişilik bir salon bulunmaktadır.

 

İskoçya Ulusal Müzesi

Chambers Street.EH1-1JF adresindedir. Müzeye giriş ücretsizdir.
Müze: 1861 yılı tarihli Victoria dönemi binanın yenilenmesi sonrasında, 29 Temmuz 2011 tarihinde ziyarete açılmıştır. Burada: 20 bin üzerinde bulunan eserler, 36 galeride sergilenmektedir.
Büyük Galeri: cam atrium üzerinde dört katlı olarak yükselen geniş bir salondan oluşmaktadır. Bu salon: dünyaya pencere olarak isimlendirilir ve 18 metre yükseklik ile, Birleşik Krallık içinde kendi türünün en büyüğüdür. Kemerli salonu boyunca duvarlarda, müzenin koleksiyonuna ait 800 eser sergilenmektedir.
Büyük salon girişinde: bir restoran ve bir balkonda kafe bulunmaktadır. Ayrıca, cam asansör, yürüyen merdivenler kullanılır.

 

 

Merkez Camisi

Potterrow. EH8-9BT adresindedir.
Bu camide: dini ibadet dışında, konferans ve tartışmaların düzenlendiği bir bölüm ve ayrıca: Discover İslam Sergisi ziyaret edilebilen bir bölüm de bulunmaktadır. Bunların yanında: Mosque Kitchen denilen yerde: ucuz ve lezzetli yemekler sunulmaktadır.

 

 

Meadows

Burası bir park alanıdır. Daha doğrusu bir çayırlık alan da denilebilir. Edinburgh Üniversitesi alanına bitişiktir. Batı’da Bruntsfield’den, doğuda Melville Drive bölgesine kadar uzanır.
Yaz aylarında, burada: festivaller ve spor etkinlikleri düzenlenir, güneşlenmek isteyenler burayı popüler bir yer olarak tercih ederler. Ayrıca: köpek gezdirenler, uçurtma uçuranlar, top oynayanlar, firizbi oynayanlar görülebilir.
Doğu bölümde ise, tenis kortları, golf sahaları bulunur. Kriket maçları da, burada düzenlenir. Okçuluk turnuvaları da burada yapılır.

 

STOCKBRİDGE

Bir köy atmosferinin egemen olduğu bu bölüm, şehir merkezine yürüyerek 10-15 dakika uzaklıkta New Town denilen bölgenin kuzeyindedir.
Bu bölgede: birçok şarküteri, çay evleri, küçük restoranlar ve popüler bodrum barları bulunur. Özellikle: dar St Stephen caddesi üzerinde ve Bailie bölgesinde: antikacılar ve köklü ve popüler bodrum barları görebilirsiniz. Inverleith bölgesinde ise, botanik bahçeleri bulunur.

 

Edinburgh Akademisi

Henderson Row.EH3-5BL adresindedir.
Merkezi New Town bölgesinde bulunan okulun bu bölümü: 1824 yılında inşa edilmiş ve William Yanık tarafından tasarlanmıştır.

 

 

Aziz Stephan Kilisesi

Aziz Stephan Street.EH3-5AB adresindedir.
Bu geniş bina: ince akustiği ile koro konserleri ve müzik resitalleri için popüler bir mekan olarak kullanılmaktadır. Özellikle: Fringe festivali sırasında bu yapı kullanılır.

 

 

St Bernard Kuyusu

İskoçya Edinburgh merkez gezisi; günümüzde demir bir kapalı kapı bulunan mekan, yüzyıllar boyunca efsanevi olarak şifalı maden suyu ile tanınmaktadır. Yapı: dairesel Roma tapınağı tarzındadır. Bu tarzın projesi: ünlü Edinburgh manzara ressamı Alexander Nasymth tarafından İtalya’daki Tivoli Vesta Tapınağı ilham alınarak çizilmiş ve 1789 yılında inşa edilmiştir. Açık ve sütunlu kubbenin merkezinde, Hygieia denilen Sağlık Tanrıçasının mermer bir heykeli bulunmaktadır.
New Town parklarından akan su: derin bir vadiden geçerken bu kuyuda da 200 yıldır görülmektedir.

Yıllardır, zengin tatilciler, kuyunun sularından yararlanmak için şehri ziyaret etmektedirler. Çünkü: artrit, sırt ağrısı ve hatta körlük için, bu suyun iyi geldiği öne sürülmektedir. Ancak, bu çeşitli iddiaların tıbbi olarak herhangi bir şekilde kanıtlandığı söylenemez. Suyun tadına bakanlar: suyun iğrenç, hidrojen gazı tadına sahip olduğunu söylemektedirler. Yani, metalik bir koku algılanmaktadır.
Kuyunun suyunun en iyi kullanılacağı zaman olarak: ağır bir yağmur fırtınasının sonrası denilmektedir çünkü gelen yağmur suları kanallardan geçerek kuyuyu doldurmaktadır.