İsrail’deki bu yerleşim yeri, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. İsminin kelime anlamı sıcak ve kuytu yerdir. İbranice de ise “güzel kız” demektir.
Burası, bir liman şehridir. Öte yandan: Tel Aviv şehrinin bir parçasıdır ve hatta Tel Aviv Yafa olarak da anılmaktadır. Tel Aviv sahil şeridinin sonunda yer alır. Aslında, ilk zamanlar, Tel Aviv, Yafanın bir köyü idi, ancak daha sonra göçmenler nedeniyle Tel Aviv büyümüş ve ülkenin başkenti haline gelmiştir.
Şehrin diğer bazı yerlere uzaklığına gelince: Yafa-Amman/Ürdün arasındaki uzaklık: 164 km.
Günümüzde: şehrin “Eski Şehir” bölümünde: çoğunlukla sanatçılar yaşamaktadır. 1954 yılında İsrail tarafından burası işgal edilince, Arapların yaşadıkları yerlerin çoğu buldozerlerle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Buranın nüfusu, günümüzde yaklaşık 10 bin kişidir.
Yafa demişken “Yafa portakal” ı nı unutmamak gerekir.
GEZİLECEK YERLER
Saat Kulesi
Saat kulesi, biraz önce de söylediğim gibi, Sultan Abdülhamit II’ nin tahta çıkışının 25’nci yıldönümü anısına, Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi, burada da 1906 yılında kurulmuştur.
Vali Sarayı
Şehrin Türk valisinin ikametgahı olarak kullanılan saray, 1890 yılında inşa edilmiştir. Ancak günümüzde yıkıktır. Çünkü: 1940 yılında Yahudi bir terör örgütü binayı bombalamıştır. Türkler bölgeden çekilince, işgalci İngilizler tarafından 1918 yılında bina fakir çocuklara yemek verilen bir imarethane olarak kullanılmıştır. Günümüzde, bu yıkık bina: Türk ve İsrail makamlarının anlaşmaları sonucu restore edilmektedir. Restorasyon bittikten sonra, bina “Yafa Türk Kültür Merkezi” olarak kullanılacaktır.
Deniz Feneri
Eski Limanda bulunmaktadır. 1865 yılında Fransızlar tarafından yapılan deniz feneri, 1865-1966 yılları arasında etkin olarak kullanılmıştır. 1965 yılında deniz feneri kapatılmıştır. Çünkü, Yafa Limanı küçük tekne limanı haline gelmiştir.
Yafa Müzesi
Müze:18’nci yüzyıldan kalan bir Haçlı kalesi üzerinde inşa edilen Osmanlı binasından bulunmaktadır. 19’ncu yüzyılın sonlarında, yerel yönetim, buradan taşınmış ve bina, bir süre sabun fabrikası olarak kullanılmıştır. 1960 yılından sonra ise, bir arkeoloji müzesine ev sahipliği yapmaktadır.
El-Bahr Camisi
Hollandalı bir ressam tarafından, 1675 yılında resmedilen caminin, bu tarihten önceki bir tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Yafa şehrinin mevcut en eski camisi olarak bilinmektedir. Söylenenlere göre: Yafa şehrinde yaşayan denizcilerin eşleri, kocalarının güvenli bir şekilde evlerine dönmeleri için, bu camide dua ederlermiş. Cami, 1997 yılında restore edilmiştir.
St Peter Kilisesi
Peter isimli Hıristiyan dini kişisi: ölümünden önce, Lydda’dan Yafa şehrine geldi ve havari Simon Tanner’in evinde kaldı. Peter’in dua ettiği yer, bugün kilise yapılarak dini bir ziyaret yeri haline getirilmiştir.
Burası, Beyrut şehir merkezinin kuzeyindedir. Limanı ve birçok güzellikleri barındırması ile tanınır. Günümüzde, Lübnan’ın en önemli limanlarından birisidir. Ancak, şehrin ilk kuruluşu bilinmemektedir ve burada, yaklaşık 7000 yıldır insan yerleşimi bulunduğu düşünülmektedir. Antik dönemde ise, buradan Mısır’a sedir ağacı ihraç ediliyormuş ve sedir ağacı, Mısır papirüslerinin ham maddesi olarak kullanılıyormuş. Bu yüzden, şehre Yunancada “papirüs” anlamına gelen “Byblos” ismi verilmiştir.
Şehrin bu isimle anılmasının bir diğer nedeni ise, yine söylentilere göre, “İncil” ilk kez burada kaleme alınmıştır ve bu yüzden şehrin ismi ortaya çıkmıştır. Hatta: Yunan, Latin ve Arap alfabesinin temeli olan “lineer alfabe”yi bulanlar bile Fenikelilerdir ve burada yaşamışlardır, çünkü alfabe ile ilgili en eski buluntu, buradaki jeolojik araştırmalarda ele geçirilmiştir.
Daha eskilere gidersek, efsaneye göre: Mısır tanrısı “Osiris” bir sandığa kapatılır ve denize atılan sandık, bu şehir kıyısına gelir ve burada karaya vurur. Evet, biraz önce de söylediğim gibi, antik dönemde şehrin en büyük özelliği: Mısır ve çevre ile olan büyük ticari bağlardır.
Tabii, bu antik şehrin tüm bu özellikleri olunca, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınması kaçınılmazdır. Bu şehirde, tüm Akdeniz uygarlıklarının izlerini görmek mümkündür.
Gelelim günümüze: burası, İzmir-Foça’ya çok benziyor. Çarşı, Pazar ve liman tarafında sergiler bulunuyor. Limanda ise, ilk göze çarpanlar: sığ sulardaki tekneler ve suyun kenarında bulunan “sedir” ağaçlarıdır. Hani: Beyrut şehrini gezdim, Lübnan bayrağındaki “sedir” ağacını göremedim diyenler, burada bolca sedir ağacı görebilirler.
Bunun yanında: günümüzde, şehirde: Mısır Tapınağı, Kraliyet mezarlığı, Roma tiyatrosu, kiliseler ve camiler görülüyor. Biraz önce söylediğim gibi, çok yönlü kültürel izler var. Zaten şehir bu yüzden, günümüze kadar popülütesini muhafaza etmiştir.
Liman ağzında: küçük bir kule görülüyor. Kule: tipik Roma mimarisinin izlerini yansıtıyor. Hemen yanındaki dalgakıran ise, sonradan devşirme malzeme yani taşlarla yapılmıştır.
Byblos şehri denilince, tüm bu antik ve tarihi özellikleri yanında, bir de restoranı akla geliyor. İç savaş öncesinde, burası sosyetenin en büyük uğrak yerlerinden biriymiş ve sosyete, özellikle “Chez-Peye” denilen bir restorana geliyormuş ki, günümüzde de restoranın duvarlarında, hala ünlülerin burada çekilmiş fotoğrafları bolca sergileniyor. Buraya yolunuz düşerse, bu restorana mutlaka uğramanızı öneririm. Burada özellikle “kalamar” yemelisiniz.
Öte yandan: burada konuşurken dikkatli olmanızda yarar var. Çünkü: buralıların ana dili “Arapça” değil. Çünkü, burada yaşayanların birçoğu Anadolu’dan göçmüş “Ermeni” ve birçoğu “Türkçe” biliyor. Yani dükkanların büyük bölümü, bu Ermeniler tarafından işletiliyor.
Kale
Kaleye giriş ücretlidir. Çok büyük bir yer değil. Haçlılar tarafından yapılmış. Ancak: buranın asıl özelliği, uzun süreli olarak insanların yerleştiği bir höyük üzerinde kurulmuş olmasıdır. Çünkü: halen devam eden kazılarda, her katmanda değişik şeyler bulunuyor ve Beyrut şehrindeki arkeoloji müzesine götürülüyormuş.
Kalenin içinde Osmanlı Paşasının konağı olarak kullanıldığı söylenen, 2 katlı bir metruk bina görülüyor. Bu metruk yapının hemen yanında ise, kral mezarlarının bulunduğu yerler var. Burada: çok sayıda kuyu benzeri mezar bulunuyor. Bu kuyular, yaklaşık 20 metre derinliktedir. Ancak: bu kuyuların duvarlarına, yaklaşık 10 metreden daha derin kısımlarında, duvarlara lahitler yerleştirilmiştir. Kaba ve basit olsa da bu lahitlerin o kuyuların kazılıp oralara nasıl yerleştirildikleri meçhul ve ilgi çekiyor.
Byblos Çarşısı
Bu çarşı Osmanlı döneminde yapılmıştır. Günümüzde: taş döşeli kaldırımlarda yürürken, burada yöresel özellikler gösteren hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar bulunuyor.
Crusader Kilisesi
Antik şehrin hemen yanı başında bulunan kilisede günümüzde düğünler ve vaftiz törenleri yapılıyor.
B6-6HE.Trinity Road adresindedir.
Burası: Aston Villa futbol takımının stadyumudur. 42 bin kişi kapasiteli stadyuma ulaşmak için şehir merkezinden tren veya otobüs kullanabilirsiniz.
ASTON HALL
6JD-Aston-Trinity Road bölgesindedir.
Eğer binayı gezmek istiyorsanız 4 paund ücret ödemeniz gerekir. Bahçe bölümü gezisi ise ücretsizdir.
Aston Hall: Birmingham şehrinin en değerli binalarından birisidir. 1817-1934 yılları arasında yapılmıştır. Özellikle: 17. yüzyıla ait muhteşem uzun galeri ilgi çekmektedir. Evet: hala İngiliz iç savaşının izlerini taşıyan (İngiliz savaş topunun yarattığı hasar görülür) ve güzel parklar ve bahçelerle çevrili 50 dönümlük arazi içinde bulunan burayı ziyaret etmenizi öneririm. Her iki yılda bir: yani çift sayılı yıllarda: yeni yıl kutlamalarında: burada mum ışığı etkinliği (Aston Hall by Candlelight) düzenleniyor.
Burada sık sık düğünlerde yapılıyor yani gitmeden önce ziyarete açık olup olmadığını mutlaka kontrol ediniz.
SOHO HOUSE-MUSEUM
B18-5LB-Handsworth-Soho Avenue adresindedir.
Giriş ücreti 4 paun.
Soho House: 1766-1809 yılları arasında sanayici ve girişimci Matthew Boulton tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Yapı: yaldızlı pirinç, gümüş, mobilya ve resim koleksiyonları ile ince ve zevkli döşenmiş iç mekanlara sahiptir.
Mathew Boulton: Lunar Society gurubu ile birlikte, burada düzenli olarak bir araya geldiler ve büyük düşünürlerden ve mucitlerden oluşan gurubun Lunar Society denilen toplantıları burada yapılmıştır. Ülkedeki ilk sıcak hava ısıtma sistemi burada kullanılmıştır.
Boulton konukları arasında bulunanlardan bazıları: James Watt, Erasmus Darwin, Josiah Wedgwood, Joseph Priesley.
Burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz: ünlü Lunar Society toplantılarının düzenlendiği yemek odası, dünyanın ilk fabrikalarından birisi olan Soho Manüfaktürü tarafından üretilen gümüş ve yaldızlı pirinç objeler, Boulton ve Fothergırl tarafından 1771-1772 yılları arasında yapılan çarpıcı yaldızlı pirinç “Sideral saat”.
JEWELLERY QUARTER MÜZESİ-MUSEUM OF THE JEWELLERY QUARTER
B18-6HA-Hockley-Vyse Street bölgesindedir.
Giriş ücreti: 5 paund. Burada: Smith&Pepper isimli mücevher imalat firması yani kuyumculuk atölyesi bulunuyormuş ve 1981 yılında faaliyeti durdurduklarında, burası da kapatılmıştır. 1901 yılında açılan ve 80 yıl faaliyette bulunan imalathane: eski dekoru ile muhafaza edilmektedir.
Hatta: işçiler tarafından kullanılan pis-ceket tulum bile askıda asılıdır. Günümüzde: Birmingham şehrinin ünlü mücevher ve maden mirasını anlatması açısından müze olarak ziyaret edilmektedir.
Burayı ziyaret etmek isterseniz, 18 kişilik rehberli turlara katılabilirsiniz.
Bu turlarda: müze dükkanında yerel olarak yapılan mücevher tasarımlarını görebilirsiniz. Ayrıca: canlı gösterilerde, bir bileziğin burada nasıl yapıldığı gösterilir. Ayrıca: yine fabrika içinde: orijinal araçlar ve makineler görülebilir.
BİRMİNGHAM CAMİSİ-CENTRAL MOSQUE
B12-Highgate, Belgrave Middleway-Highgaate adresindedir.
Avrupa’nın en büyük camisi, 4000 kişi kapasitelidir. Birmingham merkez camisi olarak da bilinen buranın yapımına 1969 yılında başlanmış ve 1975 yılında ibadete açılmıştır. Bu cami: İngiltere’de yapılan ikinci camidir. Caminin en büyük özelliği: tüm mezheplere hitap edecek şekilde yapılmış olmasıdır. Her yıl binlerce turisti ağırlayan camiyi gezebilmek için önceden randevu almak gerekiyor.
B15-2TR-Edgbaston-Westbourne Road adresindedir.
1832 yılında yaklaşık 200 yıl önce, Birmingham Botanik Bahçeleri, şehrin güney batı tarafında, Edgbaston bölgesinde açılmıştır. Burada: gözde tropikal bitkilerin bulunduğu seralar, kaktüsler, sulu meyveler, göletler, su özellikli çiçekler, çimenler, kuş kafesleri, kaya bahçeleri, bitki kreşleri, restoran ve hediyelik eşya dükkanı bulunmaktadır. Burada: ulusal bonzai koleksiyonu da ilgi çekmektedir. Japonya’dan getirtilen bir ardıç ağacı, 250 yılda bu yana yerinde bulunmaktadır. Ayrıca: park alanında tavus kuşları serbestçe dolaşmaktadırlar.
GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ-BARBER İNSTUTE OF FİNE ARTS
B15-Birmingham Üniversitesi kampüsündedir.
Burası: Avrupa’nın en iyi küçük sanat galerilerinden birisidir. Enstitü: batı sanatının birçok ünlü ismine ait seçkin ve uluslar arası önemli koleksiyonların birine sahiptir.
Burayı ziyaret etmek için muhtemelen 4 hafta öncesinden randevu almak gerekiyor. Çünkü: rehberli turlarda bir kerede en fazla 25 ziyaretçi içeriye alınıyor.
WEOLEY CASTLE
B29-Weoley Castle, Alwold Road adresindedir.
Giriş ücretsizdir.
Weoley kalesi kalıntıları, bir ortaçağ malikhanesi olarak :700 yıldan bu yana burada durmaktadır. Sitede: 12. yüzyıldan itibaren yaşam olduğu bilinmektedir. 1485-1531 yılları arasında birkaç kez el değiştiren mülk: takip eden tarihi süreçte: terk edilmiş ve bugün: ulusal öneme sahip bir antik anıt olarak koruma altına alınmıştır.
MAC-MİDLANDS ARTS CENTRE
B12-9QH-Cannon Hill Park, Russel Road adresindedir. Burası, yılda 650 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
MAC: Birmingham Edgbaston bölgesindedir ve şehrin en önemli sanat merkezidir. Geniş ve ferah stüdyolar, düzenli atölyeler ve sanat galerileri, sergi alanları, sinema ve yıl boyunca sürdürülen tiyatro etkinlikleri bulunmaktadır. Burada küçük çocuklar için de kukla gösterileri düzenleniyor.
SAREHOLE MİLL
B13-OBD-Springfield-Hall Green-Cola Bank Road adresindedir.
Giriş ücreti 3 paund.
Burası: Birmingham şehrinde, geçmişte çalışan iki değirmenden günümüze ulaşanlardan bir tanesidir. Şehirde bir zamanlar bunun gibi 50 değirmen bulunuyormuş.
Tudor döneminde burada bir değirmen olduğu bilinmesine rağmen, günümüzde görülen bu yapı: 1750’lerde inşa edilmiştir.
Orijinal fırın ise, 1850’lerden kalmadır.
Değirmen yakınlarındaki bölge: Hobbit Shire ve Yüzüklerin Efendisi eserlerinin yazarı JRR Tolkie’nin çocukluğunu geçirdiği yerdir ve bu ünlü eserleri yazarken bu bölgeden ilham aldığı söylenir.
Günümüzde bu bölge: sakin kırsal bir atmosferi korumaktadır ve balıkçıl kuşları ve diğer bir kısım yaban hayatı için sığınak gibidir. 2012-2013 yılları arasında, burada büyük bir restorasyon ve yenileme çalışması yapılmıştır. Değirmen günümüzde de çalışmaktadır ve burada müze personeli ve gönüllüler tarafından üretilen un: satış yerinde satılmaktadır ki, bu un ile geleneksel ekmek pişirimi gösterisi yapılmaktadır.
BELLEK HALL
Weymouth yakınlarında, Portland Bill Portland Stone bölgesindedir.
Bu yapı: I. Dünya savaşında ölen 12.320 ve yaralanarak gelen 35.000 Birminghamlı vatandaşı anmak üzere, 1920 yılında dikilmiştir. Yapının salonu ise, 4 Temmuz 1925 tarihinde Prens Arthur tarafından açılmıştır.
Yapının dış çevresinde: yerel sanatçı Albert Toft tarafından yapılan bronz figürler vardır ki, bunlar Kara, Deniz, Hava kuvvetlerini ve kadın hizmetlerini temsil etmektedirler.
CADBURY WORLD-ÇİKOLATA FABRİKASI
B30-2LU-Bournville-Linden Road adresindedir. Giriş ücretlidir. Yetişkinler için 13.90 ve çocuklar için 10.50 paund giriş ücreti alınır. Burası şehirde en çok ziyaret edilen yer olarak bilinir.
Şehir merkezinin yaklaşık 4 km. güneyinde Bournville köyündeki fabrika bir çeşit eğlence parkına dönüştürülmüş ve turistik alan haline getirilmiştir. Fabrika: 19.yüzyıl sonlarında Bournville köyünde Cadbury kardeşler tarafından inşa edilmiştir.
Rehberli turlarda: çikolata tarihi, Cadbury şirketi ve fabrikanın bazı tesisleri görülmektedir. Satış dükkanından çikolata almanızı öneririm, çünkü fiyatları nispeten ucuzdur.