Bodrum Yarımada

Bodrum Yarımada

Evet, Bodrum merkezinden; yarımada da bulunan, diğer güzel yerleşim yerlerine ulaşmak mümkün. Merkezden, bu yerleşimlere sürekli olarak: dolmuş tipi, toplu ulaşım araçları gitmektedir. Bu araçlar, Bodrum yarımadasında birçok yere gidiyor ama yine de elbette gitmek istediğiniz yer için, mutlaka sürücülere  danışmanız şart.

Bu yerleşim yerlerini: Bodrum merkezden uzaklıkları sırasına göre; ayrı ayrı inceleyeceğim. Sizler; bu beldelere ait yazıları okuduktan sonra, tercihlerinize göre, kendinize bir gezi planı yapabilirsiniz.

Bodrum Yarımada Gümbet

GÜMBET

Bodrum’un, yalnızca 3 km. güneyinde kalıyor. Adını: sayısız, beyaz kubbeli yağmur sarnıçlarından alıyor. Yarımadanın, en uzun ve ünlü kumsalları burada. Deniz: sığ. Sahilden ilerledikçe: yavaş yavaş derinleşiyor. Uzun kumsalı ile ilgi çekmesinin yanında: deniz, güneş ve kum kombinasyonu da, buranın popüler olmasında etken.

En sıcak günlerde bile: koyun, boğazdan içeri giren, serin bir esintisi var. Burada: ufak, kiralık sandallar, su kayağı, sörf ve diğer su sporlarını da yapmak mümkün.

Gümbet’in diğer bir özelliği: gece yaşamının hareketli olması. Sokaklarda: gece, gün doğumuna kadar, barlardan ve yol kenarındaki kafelerden gelen müzik seslerini duyabilirsiniz.

Burası: yabancı turistler tarafından, özellikle tercih ediliyor. Süslü ve renkli çarşısının ve barlar sokağının; yapay bir havası var. Kendinizi: bir film setinde gibi hissedeceksiniz.

Gençler ve orta yaşın altındaki turistler için; burası, tam bir cennet. Eğlence ve gece yaşamı: muhteşem. Yabancı turistler: ülkelerindeki yaşamı, burada sürdürebiliyorlar. Türkçe bir tabelaya rastlamanız mümkün değil. Kısaca, burada: İngilizler, Türklerden daha fazla.

Yarımadanın en çok tercih edilen otelleri ve pansiyonları burada. Otellerin genellikle deniz kıyısında oluşu ve merkeze yürüme mesafesinde bulunması, özellikle çocuklu aileler için, burayı cazip kılıyor.

   

Bodrum Yarımada Bitez
Bodrum Yarımada Bitez

BİTEZ

Bodrum merkeze; 8 km. uzaklıkta. Vızır vızır çalışan minibüsler ile, 10 dakika içinde ulaşım mümkün. İsterseniz, yürüyerek, 1 saatte de gidebilirsiniz.

Evet, Bitez’de: geniş kumsal var. Kıyı boyunda: denize girmek ve güneşlenmek için inşa edilmiş, küçük iskeleler uzanıyor. Kumsalın arkasında ise; kurumuş nehir yataklarında ilerlediğinizde, yüzlerce dönümlük mandalina bahçelerini görebilirsiniz. Yani: burası, yarımadanın, en önemli narenciye yetiştirme alanı. Aynı zamanda: Bodrum yarımadasının en sakin koyu.

Bitez’in diğer adı: Ağaçlı. Esas yerleşim yeri olan köy: sahilden içeride kalıyor. Köyün sahil kesimine ise: “Bitez Yalısı” deniliyor. Meşhur türküden hatırlayabilirsiniz. Nasıldı? “Çökertmeden çıktım da Halilim, Aman başım selamet.

Bitez yalısına varmadan Halilim, Aman koptu kıyamet.” Bu türküye konu olan hikaye şöyle: “ Gülsüm ve Halil, birbirini çok seven iki aşık. Yasak aşk yaşıyorlar. Çökertmeden yola çıkarlar, hedefleri: Aspat’a varmak. Kaçmalarına yardım edecek olan arkadaşları, “kalleşlik” yapıyor. Yemeklerine konulan bir uyutucu bitki ve sonunda iki aşık, gözlerini: Bitez’de açıyorlar.

Arkadaş kazığı sonucu; yasak aşkları, ölümle sonuçlanıyor. “ Evet, köye gitmeyi bence ihmal etmeyin, gidin. Köy kahvehanesi çok güzel. Bir de, özellikle öğleden sonraları açılan: kadınlar kahvehanesi var. Bir sürü kadın: fasulye ayıklamaya ve örgü örmeye buraya geliyorlar. Köydeki Bitez dondurmacısının, meyveli dondurmasından tatmayı da sakın ihmal etmeyin.

Evet, Bitez kumsalı: su sporları meraklıları ve güneş aşıkları ile ünlü. Plaj çok güzel. İnsan yüzmeye doyamıyor. Göz alabildiğince: şezlong ve şemsiye var. Açılmadığınız sürece, deniz sığ. Özellikle: çocuklu aileler için çok uygun bir ortam var.

Arada: macera isterseniz, su sporları merkezi, bu ihtiyacınızı karşılıyor. Bu arada: koyun ucunda, sanki iklim değişiyor. Koyda bulunmayan rüzgar nedeniyle: sörfler ve yelkenliler, denizin üstünde adeta uçmaya başlıyorlar.

KARGI

Ortakent sahilinden geçerek, devam ettiğinizde, Kargı koyuna varacaksınız. Güneydeki, sahil yolundan geçen dolmuşlar, Kargı’ya da uğruyorlar.

Buradaki kumsal, yarımada üzerindeki birçok sahilden çok daha güzel. Hem yüzmeye daha elverişli ve hem de daha tenha. Kalabalık yok. Ayrıca, kıyıdaki birkaç taverna, standart kıyı tarifelerinden daha farklı fiyatlarla, yani uygun fiyatlı menülerle hizmet sunuyor.

Evet, Kargı denilince, insanların aklına develer geliyor. Bu develer: uzun yıllardır, müşterilerini: sahilde, bir aşağı, bir yukarı taşıyorlar ve bakım masraflarını çıkarıyorlar. Buraya: bu yüzden, “deve plajı” da deniliyor. Yabancılar: develere binmek için, inanamayacaksınız, sıra oluşturuyorlar. Bir tur: ya 10 Euro.

Bodrum Yarımada Bağla Koyu

BAĞLA KOYU

Merkeze: toplam: 22 km. Kargı’yı geçtikten sonra, deniz yolu ile gidildiğinde, ufak bir burnu geçerek varılıyor. Karadan gidildiğinde ise, parmak parmak uzanan bayırlardan birini tırmanarak, arkasındaki ufak Bağla Koyuna varabilirsiniz.

Bağla Koyunda: sahilden açıklara kadar, denizin dibinde, eski çağlardan kalan, kalıntılar görebilirsiniz. Bu çevrede: bu koy, yüzmeye en elverişli yerlerden biri. Bağla Koyu: her gün buraya uğrayan, günübirlik tekneler için önemli bir durak.

Bodrum Yarımada Yahşi

YAHŞİ

Ortakent’de, Bitez gibi kumsaldan içeride kalan bir yerleşim yeri. Ortakent’den, ileriye doğru gidilince varılıyor. Anayol üzerinde.

Ama: yarımadanın en eski yerleşim yerlerinden biri. Büyük bir mandalina üretim merkezi. Bodrum  suyu: buradan sağlanıyor. Buradan küçük bir yol: otel ve restoranlarla, birkaç küçük iskelenin bulunduğu, geniş kumsala uzanıyor. Bu kumsalın kıyısında, çeşitli oteller, restoranlar var.

Özellikle: Yahşi bölgesindeki restoranlarda rahatlıkla yöresel otlardan yapılan lezzetli mezeler ve balık yiyebilirsiniz. Çünkü: Bodrum yöresinde balık yemek isterseniz, özellikle Gümüşlükten sakınmanızı ve Yahşi bölgesinde balık tatmanızı öneririm, yoksa muhteşem bir hesap ödemek zorunda kalabilirsiniz. Yahşi bölgesindeki bir restoranda: iki kişilik doyurucu bir yemek, içki dahil, muhtemelen 150 TL. civarında hesap ödemenize karşılık gelecektir.

Evet, bu kıyıdaki restoranların bir kısmı denize sıfır yani hemen deniz kıyısında konumlanmış durumdadır. Bunun haricinde, kıyıda, bazı restoranların hemen önünde, kumsal bulunuyor. Kumsalda, şezlonglar ve şemsiyeler var. Kumsal; tamamen ince kum değil ama rahatsız etmiyor. Denize gelince: deniz soğuk veya rüzgar karadan estiğinde deniz soğukmuş.

Aniden derinleşiyor yani beş altı metre gittiğinizde, deniz boy derinliğine ulaşıyor. Elbette, herhangi bir cankurtaran veya şamandıra sistemi yok, bu yüzden özellikle çocuklu ailelerin denize giren çocuklarına dikkat etmeleri şart. Deniz kıyısında, uzunca bir tahta iskele var. Bu iskele üzerinden denize atlamak yasak, ancak balık tutma meraklıları bu iskeleyi kullanıyorlar.

Güneş, hemen sağ yanda bulunan tepenin üzerinden batıyor, yani denize batma keyfini burada alamıyorsunuz. Yahşinin en büyük özelliğinin Bodrumun diğer birçok yöresine nazaran uygun fiyatlarının olduğunu öğrendim ki gerçekten öyle.

Çevredeki, 13 orijinal kuleli ev: burada. 1601 yılında inşa edilmiş olan kuleli Mustafa Paşa konağının damında ve 60 cm. kalınlığındaki duvarlarında: top ateşlerinin açtığı gedikleri görmek mümkün. Son bir not: deniz kıyısında, hemen karşıda Yunanistan’ın Kos adası bulunuyor, ada o kadar yakın ki, akşam saatlerinde ada üzerindeki ışıklar rahatlıkla görülebiliyor.

Bodrum Yarımada Akyarlar
Bodrum Yarımada Akyarlar

     

AKYARLAR

Bodrum merkeze: 25 km. uzaklıkta. Aspat dağı geçilerek, eski bir balıkçı köyü olan Akyarlar’a varmak mümkün. Aspat dağının : tepesinde Osmanlı ormanları ve yamaçlarında ise, tarihi bir Yunan kilisesinin kalıntıları var.

Sahildeki birkaç evden de anlaşılacağı gibi: Akyarlar, eskiden ünlü bir Rum yazlık beldesiymiş. Yakın zamana kadar, Akyarlar’ın asıl geçim kaynağı: balıkçılık imiş. Kıyıdaki küçük liman, yerli balık tekneleriyle dolarmış. Ancak: günümüzde, Rumlar: 5 km. uzaklıktaki, İstanköy adasında yaşıyorlar.

Balıkçı teknelerinin yerini ise: tur tekneleri almış durumda. Ancak: Akyarlar, halen, o kendisine has atmosferini koruyor. Bugün: koyun bir ucunda liman var. Diğer ucunda ise, kumsal var ve dönemeç yaparak gözden kayboluyor. Sahil boyunda: küçük pansiyon ve restoranlar bulunuyor.

Bodrum Yarımada Turgut Reis
Bodrum Yarımada Turgut Reis
Bodrum Yarımada Turgut Reis
Bodrum Yarımada Turgut Reis

TURGUT REİS

Bodrum merkeze: 22 km. uzaklıkta. Bodrum yarımadasında bulunan, ikinci en büyük kasabadır. Burası: konuklara yani turistlere, gerçek Türk yaşamıyla, yeterince dinlendirici ortamı bir arada sunuyor. Bodrum yarımadasında, Bodrum merkez dışında en büyük yerleşim yeri olarak dikkat çekiyor. Ayrıca: deniz kıyısındaki caminin muhteşem iki minaresi de hemen dikkati çekiyor ve silüeti etkiliyor.

Turgut Reis e geldiğinizde, gayet güzel bir yoldan buraya giriyorsunuz ve kıyıya ulaştığınızda, Marina bölgesinde aracınızı park edebiliyorsunuz. Marina: buraya yanaşan yatların ve teknelerin sahiplerinin alışveriş yapmaları için düzenlenmiş bir kısım mağazadan oluşuyor.

Ama, bir kahve markasının yeri, bölgenin en ilgi çeken yeri. Burada, deniz kıyısında küçük bir mola verip, bir kahve içebilirsiniz. Bunun dışında, diğer mağazalar, genellikle yatlarla burayı ziyaret eden zengin müşterilerini bekliyorlar.

Marina dan sonra, sağ bölüme yürüdüğünüzde: ilk karşınıza çıkan, törenlerin yapıldığı ve Atatürk heykelinin bulunduğu alan. Daha sonra, buranın en meşhur yeri olan “Amiralin kahvehanesi” karşımıza çıkıyor ki, burada gayet uygun fiyatlar var, mutlaka zaman ayırın ve bir çay için.

O anda, sizinle birlikte, burada birçok ve özellikle “emekli” müşterilerin sabah keyfi veya çay keyfi yaptığına şahit olacaksınız. Hatta, pazardan gelenler bile, burada bir süre dinlenip, sohbet, muhabbetin ardından evlerine gidiyorlarmış.

Bodrum Yarımada Turgut Reis

Daha sonra: yürümeye devam ettiğimizde, dalgakıran yani yat limanının devamı olan yeri görüyoruz. Burada,  dalgakıran ucundaki “deniz kızı” heykeli de ilgi çekiyor. Dalgakıran da, “Turgut Reis” ve “Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir” in büstlerini de görebiliyorsunuz.

Kasabaya: “Turgut Reis” adı; 16’ncı yüzyılda, burada doğan, aynı isimdeki büyük Türk Amirali Turgut Reis’in anısına verilmiş. Batı dünyasında:”Dragut” adı ile anılan Turgut Reis, özellikle, Osmanlı donanmasının Malta Kuşatması ile tanınır. Kasabanın birkaç kilometre dışında, deniz kenarındaki bir anıt, onun ilk yelken açtığı yer olarak biliniyor.

Büyük Amiralin adını taşıyan kasaba; halen, yarımadanın batısındaki bir ticaret merkezi. Çevre köylerde üretilen ürünler, buradan nakliye şirketlerine veya fırın, dükkan ve diğer servis noktalarına ulaştırılıyor.

Bodrum Yarımada Turgut Reis

Daha çok dinlenmek isteyenler için, Turgutreis’deki kilometrelerce uzunluğundaki kumsal ve kıyılar var. Buralarda: Türk damak tadını sunan restoranlar ve barlara, mutlaka uğrayın. Bodrum yarımadasının en büyük yerleşim yeri, burada mutlaka güzel zaman geçirecek yerler bulacaksınız. En ilgimi çeken, tepelere büyük devasa “Türk Bayrağı” dikilmesi oldu.

Bodrum Yarımada Kadı Kalesi

KADI KALESİ

Turgutreis’in 6 km. kuzeyindedir ve Gümüşlük yolundadır.

Karadan ulaşılan, küçük bir sahil köyü. Köyün tepesindeki Rum kilisesi, yaklaşık olarak, 100 yıldan uzun bir zamandır burada ve iyi durumda korunarak günümüze ulaşmış. Kapısının arkasındaki Rum tasvirleri, hiç örselenmemiş. Bu özelliği ise, şaşırtıcı. Küçük kumsal: köyü yaz rüzgarlarından koruyor. Bazı iskele ve restoranlar, bu sakin kıyıda, dağınık olarak bulunuyorlar.

Bodrum Yarımada Gümüşlük

GÜMÜŞLÜK

Bodrum merkeze: 22 km uzaklıkta. Huzur dolu bir köy. Yarımada üzerindeki en eski yerleşim yerlerinden biri. Fakat: köy genişleyemiyor. Çünkü: burası, resmi olarak, arkeolojik SİT alanı olarak ilan edilmiş bir bölge. Doğal görünümü değiştirecek herhangi bir yapılanma ve kazı kesinlikle yasak.

Bu arada: anayoldan ayrıldıktan sonra, buraya ulaşan yolun rezalet ve berbat olduğunu söylemem gerek, özellikle mi yapılmamış anlamadın ama yapılmış olsa bile, yol üzerinde herhangi bir işaret olmadan, sık aralıklarla ani tümseklere rastlıyorsunuz ve arabanız la hoplaya zıplaya gümüşlük merkezine ulaşıyorsunuz ki, yetkililer lütfen bu tümsekleri boyayın veya işaret koyun, insanlara ve arabalarına yazık.

Bu arada, Gümüşlük yolunda, hemen tepenin üzerinde eski yel değirmenleri de ilginizi çekecektir zaten onları görmeseniz bile, köy içinde, hediyelik eşya satan yerlerde, “yel değirmeni” minyatürlerini bolca göreceksiniz.

Evet: Gümüşlük köyünün altında; antik “Mindos” sitesi var. Mindos: orijinal bir Likya kenti. MÖ.4’ncü yüzyılda, Kral Mozolus, yeni bir şehir kurmayı düşünür ve burada Mindos kentini kurar.

Günümüzden; yaklaşık yüz yıl önce, burada, görülmeye değer kalıntılar (bir tiyatro ve stadyum gibi) varmış. Ancak; bu antik yapılara ait taşlar; yavaş yavaş sökülerek, bina duvarlarında kullanılmış, artık burada, pek görülecek bir şey kalmamış. Yalnızca, hemen yakındaki ada üzerindeki antik kalıntılar uzaktan da olsa görülebiliyor.

Bodrum Yarımada Gümüşlük
Bodrum Yarımada Gümüşlük
Bodrum Yarımada Gümüşlük

Eğer: Gümüşlük’ün kuzeydoğusundaki koya doğru; 10 dakika yürürseniz, bir yamacın kenarından denizin içine doğru yönelen bir duvar görebilirsiniz. Deniz içinde daha pek çok duvar ve antik dönemden kalan dalgakıranı da görebilirsiniz. Ancak: buranın arkeolojik statüsü: denize tüple dalmayı yasaklıyor.

Yalnızca; şinolker ile dalış yapmak mümkün.

Buraya teknesi ile gelenler: sualtı kalıntılarına çarpmamak için, girişe yakın ada yakınlarına demirlemek zorunda kalıyorlar. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, koy istikametinde yürürseniz: hemen  deniz kıyısında ve denize sıfır bir kısım evleri görebilirsiniz ki, sanırım bu evlerin ücretleri, para ile ölçülmeyecek kadar yüksektir.

Bu evlerin hemen önünde ise, denize sıfır konumda: restoranlar var ki, bu restoranlarda özellikle balık ve yöreye özgü otlarla yapılan mezeler servis ediliyor. Ancak, daha önce sözünü ettiğim gibi, Gümüşlük, Bodrum yöresinin en pahalı restoranlarının bulunduğu bir yer olarak bilinip tanınıyor.

Yani, iki kişi, bir balık yemeyi düşündüğünüzde, asgari 500 TL. civarında bir hesap ödemenizin gerektiği söyleniyor. Bir de bu restoranlarda, genellikle “mavi-beyaz” renkler tercih edilmiş ki, sanırım Yunan adaları özentisi olarak böyle seçilmiş ki, bence hiç gerek yok.

Bu restoranlar hattında yürümeye devam ederseniz, sonlara doğru, denize sıfır konumda bulunan “Erkek Berberi” mutlaka dikkatinizi çekecektir ki, bence bu berber, dünyanın en güzel konumlandırılmış berberi olsa gerek, saç tıraşı olurken, cennet gibi bir yerde bulunmak hoş olsa gerek.

Bodrum Yarımada Gümüşlük

Bir de, yine sonlara doğru, deniz içinde bulunan ve sanırım sonradan yerleştirilmiş olsa gerek, bir “dilek ağacı” görülüyor, ağacın üzerindeki renkli şeritler, sanırım dilek tutanlar tarafından bağlanmış ama, bu ağaca dilek şeridi veya bir şeyler bağlamak isterseniz, dizinize kadar denize girmek gerekiyor.

Bir de, yine en son restoranın menü tahtasında yazanları unutmam mümkün değil, adını sorduğumda “Konyalı” olarak tanındığını söyleyen bir arkadaş, bu menü tahtasında yöresel lisan kullanarak ilginç şeyler yazmış ki, en ilgi çekeni “kahve iç, neden içtin diye mi soracağız, para da istemeyeceğiz” yazısı ve buna istinaden “hadi ver iki kahve” dedik, hemen Türk kahvesi servis edildi ve ısrarlarımıza rağmen, ücret almadı. Gümüşlük pahalı derken, bu tür insanların da bulunduğunu yazmam gerek.

Bodrum Yarımada Gümüşlük
Bodrum Yarımada Gümüşlük

Daha sonra

Gümüşlük ün hemen merkezinde, çamlar altında, deniz kıyısındaki bir restoranın ilgi çektiğinden söz etmem gerek. Bu restoranın hemen önünde insanlar denize girebiliyorlar, istemeyenler ise, restoranda, çamların altında gölgede oturup, bir şeyler yiyip içiyorlar.

Gümüşlük köyünün en büyük özelliklerinden birisi de, hani tarih yanında, marjinal tiplerin ve birçok ünlü sanatçı, şarkıcı, tiyatrocunun burada yazlığı bulunması, tatil için burayı tercih etmesidir. Burada gezerken, denize girerken veya bir restoranda otururken, mutlaka tanıdık bir yüz görebilirsiniz.

Hatta: saçlarını gayet marjinal yaptırmış, sakal ve bıyıkları ilgi çeken insanlara da rastlayabilirsiniz. Hatta: buraya yolunuz düşerse, hemen iç sokaktaki “hamur işleri” satan dükkana mutlaka uğramanızı ve buradan “dereotlu-peynirli poça” almanızı ve yine yöreye özgü, muhteşem lezzetli “mandalina gazozu” içmenizi öneririm.

Bodrum Yarımada Tavşan Adası
Bodrum Yarımada Tavşan Adası

Bu ada: tavşan adası. Gümüşlük’ün: açık denizden korumalı iki koyunu birbirinden ayırıyor. Eğer: kıyıda bir restorana oturarak bir süre bakarsanız, adanın üzerinde tavşanları görebilirsiniz. Dizboyu suda, deniz içinde yürüyerek, bu adaya gitmek mümkün. Ayrıca: adada; kayaların arasında güneşlenmek ve denize girmek de mümkündür.

Evet, kıyıdan iki tane yol var. Bir tanesi: sonradan antik dönemde döşenmiş kayalar üzerinden adaya gidilen yol ki, bu tercih edilmiyor, çünkü kayalar kaygan, ikinci yol ise, deniz tabanında kum/çakıl zemin üzerinden yürünerek adaya ulaşan yol ki, genellikle biraz önce sözünü ettiğim gibi dizlerinize kadar denize girmeyi göze alırsanız adaya kadar yürüyebiliyorsunuz, ama adaya giriş yasak, çünkü adanın üzerindeki arkeolojik kalıntıları zaten uzaktan da olsa görebiliyorsunuz.

Adanın hemen girişinde balık tutanları gördüm, balık tutma meraklıları varsa, adanın hemen girişinde balık tutmayı deneyebilirler. Öte yandan, adaya giriş yasak dedim ama, bu yasak yalnızca tabela koymakla kalmış, isteyenler, küçük bir çit üzerinden atlayıp, adayı ve üzerindeki tarihi kalıntıları ziyaret edebiliyorlar ki, umarım bir yetkili bu satırları okur da, kalıntıların ziyaretçiler tarafından tahrip edilmemesi için gerekli önlemleri alırlar.

Kalabalığın az olduğu Gümüşlük’de: restoranlardaki yiyeceklerin kalitesi, şaşılacak derecede güzel. Ancak, yukarıda belirttiğim gibi, sizi ısrarla restoranlarına davet eden ve taze balıkları gösteren garsonların ısrarına kapılıp bir yere girmeden önce, mutlaka fiyatları inceleyin diyorum, aksi halde kötü sürprizle karşılaşabilirsiniz.

Çünkü, gerçekten fiyatlar aşırı pahalı ve mekan sahipleri, yılın yalnızca üç/dört ayı çalıştıklarını ve kazandıklarını tüm yıl harcadıklarını söylemek gibi bir mazeretleri var. Yine de, Bodrum yöresine gelen bir çok ziyaretçi, bilmedikleri için, bu mekanlara girip, bir kez de olsa, deniz ürünleri tadıp bu aşırı yüksek ücretleri ödüyorlar ve bir daha gelmemek üzere, mekanlardan ayrılıyorlar.

Bodrum Yarımada Yalıkavak

YALIKAVAK

Bodrum merkeze:22 km. uzaklıkta. Bodrum’dan Yalıkavak’a yapılan yolculuk sırasında: yarımada üzerinde, en çok görülmesi gereken, en güzel manzarayı görebilirsiniz. Verimli vadilerden yukarı doğru tırmanıyorsunuz. Sonra: yol, dağın tepesini keserek, aşağıya doğru, yarımadanın ortasına iniyor. Yalıkavak’a varmadan önce ise, yöreyi ve güney kıyılarını: ortadan ikiye ayırıyor.

Yalıkavak: yıllarca, Ege’nin Türk kıyılarındaki en önemli balıkçılık merkezlerinden biri olmuş. Balık ve sünger avcılarının teknelerinin sığındığı bir liman olmuş. Günümüzde, yerli halkın büyük çoğunluğu, hala denizcilik yapıyor.

Yalıkavak; bir yandan, denizin ağır işçiliği olan balıkçılığı ve diğer yandan ise, çağın günümüze getirdiği: kafe, restoran ve barları barındırıyor. Getirdikleri deniz ürünlerini boşaltan balıkçı motorları ve yolcularını karaya çıkaran yatları bir arada görebilirsiniz. Bu eşsiz atmosfer: durmaksızın işliyor.

Bodrum Yarımada Gündoğan

GÜNDOĞAN

Bodrum merkeze: 22 km. uzaklıkta. Yalıkavak’tan, birkaç dakika doğuya ilerlediğinizde buraya varmak mümkün. Ama varmadan önce: harika kaya oluşumlarını ve çam ormanlarıyla örtülü yüksek tepeleri geçiyorsunuz. Bu yol, sizi Gündoğan köyüne çıkarıyor.

Köyün eski adı: Farilya. Eski bir Rum sözcüğü. Yani: güneşin doğuşu demek. Yol üzerindeki bazı yol tabelalarında: hala, bu sözcüğü görmek mümkün. Bir zamanlar, halkın çoğunluğu sahilde yaşıyormuş. Balıkçılık ve sünger avcılığı yapıyorlarmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz savaş gemilerinden bir kısmı, buradaki halkı korkutmuş. Onlar da, iç kesimlere kaçarak, rıhtımı, öylece, olduğu gibi ıssız bırakmışlar.

Bugün, buranın en önemli geçim kaynağı: tarım. Özellikle: narenciye. Bunun yanında, elbette turizm var. Sahilde: birkaç, konforlu ama küçük otel mevcut. Çok özel kıyı restoranları, Gündoğan balıkçılarının gün boyu yakaladıkları balıkları ve diğer deniz ürünlerini, müşterilerine sunuyorlar.

Sahili, baştan başa geçen yol, kumsalı da kapsıyor. Kıyıdan denize uzanan küçük iskelelerin üzerinde denize giriliyor ve güneşleniliyor. Küçük limanda ise, günübirlik gezi tekneleri var.

Gündoğan’da, ayrıca bazı tarihi kalıntıları da görebilirsiniz. Koyun karşısındaki: Küçük Tavşan Adası’nın yamacında, eski bir Rum kilisesi var. Köyün, üst yanından, yamaca doğru, dikçe bir tırmanıştan sonra ise: kayalara oyulmuş, 50 taş basamak sizi karşılayacak.

Buradan da, küçük fakat harika görünümlü bir manastır girişine çıkılıyor. Bundan başka: Yalıkavak-Torba anayolunun biraz ilerisinde, köyün yukarı kısmının karşısındaki çam ormanının arasından, başı göğe doğru yükselen, eski bir Osmanlı kulesi görülüyor.

Bodrum Yarımada Türkbükü

TÜRKBÜKÜ

Evet, buradaki koyun batı yakası: tepeler arasında gömülü ve önündeki iki ada ile korunmuş. Balıkçılar, burada sahilden denize doğru çıkık, pek çok küçük tahta iskeleden hareket ediyorlar. Koyun hemen çıkışında ise, dil balıklarının yataklarının bulunduğu söyleniyor.

Bodrum Yarımada Gölköy

GÖLKÖY

Yarımadanın, kuzey kıyısı boyunca uzanan yolun ortalarında ve büyük koyda kurulu bir köy. Önünde, upuzun uzanan kumsal ile, küçük pansiyon ve restoranlar var. Gölköy’de; keyif çıkaracak pek çok şey arasında: belki de ilk akla gelen, modern yaşamın parıltısından çok uzaklarda, sessiz sedasız çalışmalarını sürdüren halkın: balıkçılık ve çiftçilik uğraşlarını ve koşuşturmalarını seyretmek.

Bodrum Yarımada Torba

TORBA

Yarımadanın en kuzeydoğu ucunda kalıyor. Korumalı bir koyu var. Sakin ve huzurlu atmosferi ve Bodrum’a kolayca ulaşılabilecek yakınlıkta oluşu; buranın popilitesini arttırıyor. Uzun kıyısı boyunca, küçük pansiyonlar, barlar ve özel güneşlenme iskeleleri var.

Koya: yatçılar sıkça uğruyorlar. Yerli halk ise, balıkçılık yapıyor. Ayrıca: her gün, feribotla, henüz bozulmamış Güllük körfezinden karşıya geçerek, Didim’e gitmek mümkün. Böylece: bir yandan muhteşem Apollo Tapınağı’nı seyrederken, diğer yandan da, hoş bir vapur seferi yapmak mümkün.

   

Bodrum Yarımada Güllük
Bodrum Yarımada Güllük

GÜLLÜK

Bodrum-Milas karayolu üzerinden, sağa ayrılan 8 km. uzunluğundaki yol, sizi Güllük’e ulaştırır.
Güllük’ün anlamı: gül bahçesi demektir. Güllük: Ege kıyılarında uzanan küçük bir balıkçı köyüdür. Kendine ait küçük bir limanı ve çok keyifli plajları var. Bu sevimli ve küçük tatil beldesi: özellikle yerli turistler tarafından, uzun zamandır özellikle tercih edilmekte. Bodrum’un kalabalığından hoşlanmayanlar, Güllük’ü tercih ediyorlar.

Güllük: Türkiye’nin balık cenneti olarak biliniyor. Kasaba’da: deniz levreği ve mercan gibi, spesiyal balık yemekleriyle ünlü restoranlar bulmak mümkün. Kasabanın kuzeyinde kurulu Dalyan’da ve denizde çok iyi balık çıkarılıyor.

Yılan balığı da, burada sık avlanan deniz ürünü. Adının yılan oluşu sizi itmesin, gerçekten lezzetli. Ayrıca: çevredeki koyların çoğunda, kültür balıkçılığı da yapılmakta, çipura ve levrek yetiştirilmekte.

Tüm bunların yanında: buraya has bir özellik daha var. Çevrede çıkarılan “boksit” madeni, Güllük limanından ihraç ediliyor. Zaten: yolda sıkça boksit madeni taşıyan kamyonları görmeniz mümkün. Kasabaya girerken ki yüksek yerden, limana baktığınızda ise, mutlaka bu madeni taşıyan, ağır tonajlı gemileri de görebilirsiniz.

Buranın yapısı nedeniyle: sahilden hemen sonra yükselen tepelere yerleştirilmiş oteller ve evler, hep deniz görüyor.

Diğer bir özellik ise: Güllük’de, komşusu Bodrum gibi, bölgeye has tekneler (gulet) yapılan tersaneler bulunması. Bunların görünüşü güzel ama limanda, maden taşımak üzere bulunan şileplerin görüntüleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Bodrum Yarımada Yalıçiftlik ve Çiftlikköy

YALIÇİFTLİK VE ÇİFTLİKKÖY 

Bodrum’a 22 km. uzaklıkta. Dolmuşla 20 dakikada ulaşmak mümkün. Çam ormanları arasında, kıvrıla kıvrıla giden yol üzerindeki Gümbetlerin önünden geçilerek, buraya varılıyor.

Burada: çevreye serpiştirilmiş, birkaç restoran bulunmakta. Kıyının doğu yanı kumluk. Biraz daha ilerideki ıssız kayaların arasında, denize girmek ve güneşlenmek mümkün.

Yalıçiftlik’den 4 km. sonra, tarımla uğraşan insanların yaşadıkları; Çiftlikköy’e ulaşılıyor. Taştan yapılmış çiftlik evleri, tepenin eteklerine yayılmış. Belli başlı ürünler: ormandaki kovanlarda toplanan çam balı ve çevredeki bahçelerde yetiştirilen: incir.

Turizm elinin değmediği bu köy, Bodrum yarımadası üzerindeki çiftlik yaşamından örnekleri, gözler önüne sermesi bakımından ilginç.

Evet, değerli konuklar. Benim, Bodrum yarımadasında, görüp sizlere anlatabileceğim yerleşim yerleri bunlar. Bunlar dışında, benim görmediğim yerler, mutlaka vardır.

Buraların küçük özelliklerini sizlere anlatmaya çalıştım. Sizler, tercihleriniz doğrultusunda, kendinize bir rota ve plan çizebilir ve Bodrum merkezinden zamanınız kaldığında, yarımadanın bu yerleşim birimlerini de gezebilirsiniz. Çok keyif alacağınızdan eminim. Zamanınız ve imkanınız olursa, bu geziyi mutlaka deneyin.

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale’nin başlıca şehirlerimize uzaklıkları şöyle: Ankara’ya 653 km., İstanbul’a 320 km. ve İzmir’e ise: 325 km.

GEZİ PLANI

Çanakkale için bir gezi planı düşünüyorsanız, bence: bu plan içinde: Gelibolu, Truva, Asos, Behramkale mutlaka olmalı. Ayrıca. şehir içindeki arkeoloji müzesini de görmelisiniz diyorum. Bunun dışında: mutlaka bu güzel ilimizde gezilecek yerler vardır. Ama; benim daha önce görüp, tavsiye edebileceğim yerler bunlar. Tercih sizin.

Evet: herhangi bir şekilde Çanakkale’ye ulaştığınızda, mutlaka bir tam gününüzü, Gelibolu yarımadasına, Tarihi Milli Parka ayırmalısınız.

İkinci bir gününüzde ise; sabah yarım günü, Truva antik kenti kalıntılarında, ikinci günün öğleden sonraki bölümünü ise; Behramkale ve Asos kalıntılarında değerlendirebilirsiniz.

Bu arada; Çanakkale içindeki arkeoloji müzesine, 2 veya 3 saat ayırmayı sakın ama sakın unutmayın.

Konaklama için; genelde, Asos tarafındaki oteller tercih edilebilir. Veya, Çanakkale içindeki otellerde olabilir. Gelibolu yarımadasında kalabileceğiniz bir konaklama tesisi yok. Belki, Gelibolu içindeki bir otelde kalabilirsiniz.

Evet; Çanakkale gezisi için tavsiye edebileceğim bir plan.

Otobüs ile gurup halinde gidecekseniz, gece yolculuk ve sabah doğruca Gelibolu Tarihi Milli Parkına inin, akşama kadar orada gezin ve sonra, akşam Asos tarafından bir otele geçin. Park alanında şehitlikler bölgesi ve Çanakkale savaşında kullanılan diğer yerleri görebilirsiniz. Buralar ile ilgili ayrıntılı gezi yazılarının bağlantıları şunlardır.

Çanakkale şehitliklerin tanıtımı ve gezilmesiyle ilgili yazım için.

Çanakkale savaşının geçtiği yerlerle (tabyalar, kaleler vb.) ilgili yazım için. 

Evet devam edelim.

Geceleme Asos tarafındaki bir otelde yapılabilir. Ertesi gün; sabah Asos ve Behramkale gezilir ve sonra, Truva antik kenti görülür, sonra Çanakkale arkeoloji müzesi ve Çanakkale şehir içi görülür ve yine geri dönüş yoluna çıkılabilir.

Asos-Behramkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Bunun dışında; zamanınız varsa, Gelibolu’nun içinde dolaşın, bu güzel ilçemizi keşfedin.

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Çanakkale’de: Ezine istikametinde şehir çıkışında; orman içinde çok güzel dinlenme yerleri var, hatta restoranlar mevcut, buralarda yemek ve özellikle balık yiyebilirsiniz.

Çanakkale şehir merkezi tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Yine bu yol üzerinde, orman içinde bulunan, Çanakkale savaşı hatırası topları görebilirsiniz. Güneye indiğinizde, Küçükkuyu, Altınoluk, Edremit ve Kuzeye çıktığınızda ise, Lapseki’de muhteşem güzellikler sizi bekliyor olacak. Biga tarafına giderseniz, deniz kıyısındaki Karabiga’ya uğramadan sakın geçmeyin.

Karabiga’da; deniz kıyısındaki restoranlarda mutlaka balık yemeli ve kıyıda, iskelede gezmelisiniz. Yolunuz Gönen’e kadar uzarsa, kesinlikle termal kaplıcalara girin. Buradan geçerseniz, meşhur gönen pirincinden almayı unutmayın.

Güzel ülkem, gezmek için o kadar çok güzellik var ki, yeter ki zamanınız ve imkanınız olsun.
İyi yolculuklar.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Ana İstasyon

ANA İSTASYON (CENTRAL STATİON):

Eski Liman duvarının olduğu yere inşa edilmiş. 1889 yılında açılan istasyon: Damrak’a hakimdir. Ağaç kütüklerle desteklenen, üç yapay adanın üzerine kurulan etkileyici binanın tasarımının mimarı: PJH Cuypers.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Girişin önündeki: Stantionplein’deki VVV Amsterdam Turizm Danışma Bürosunda: bilet alabilirsiniz.

Central Station’un doğusunda: Oosterdokskade 3-5 numaralardaki TPG Binası: 2008 yılına kadar, “Stedelijk Museum CS” adıyla, kentin modern sanat koleksiyonu barındırmış. Yani: burası bir geçici müze olarak kullanılmış.

GEZİ PARKURU:

Kente doğru ilerleyerek, meydanı geçin. Kanal köprüsünden geçin. Sol yanınızda bir kilise var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Sint Nicolaaskerk

SİNT NİCOLAASKERK (Aziz Nikolas kilisesi) :

1887 yılında yapılmıştır. Kuleleri ilgi çekicidir. Hem kentin, hem de denizcilerin koruyucu azizi olduğundan, Amsterdam için önemli bir azizdir. Sint Nicolaas’ın en önemli özelliklerinden biri: her yıl Hollanda’ya geldiğinde, çocuklara hediyeler getirmesidir.

Çocuklar Noel hediyelerini, Sinterklaasvond (Aziz Nikolas Noel Baba Günü) olarak kabul edilen, 5 Aralık tarihinde alırlar. Ülkemizde: Demre denilen bir yer var. Gidenler ve bilenler olabilir, Aziz Nikolas yani Noel Baba’nın Demre’de yaşadığı söylenir ve mezarı da halen ordadır.

Kanal köprüsünden geçtiğinizde: Damrak’ dasınız. Çok geniş bir cadde. Sol tarafa baktığınızda: üstü cam kaplı, tur teknelerini göreceksiniz. Sağ tarafta : hafif yiyeceklerin satıldığı bir çok kafeler var.

Damrak’ın başında, solunuzda: Beurs van Berlage var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Beurs Van Berlage

BEURS VAN BERLAGE:

Burası eski bir borsa binası. Giriş ücretli. 1903 yılında açılmış. Binanın modern çizgileri ve işlevselliği, o dönem için yenilikçi bulunmuş. Borsa binası, günümüzde: oda müziğinden modern sanata kadar çeşitli etkinliklere sahne oluyor.

Bu binanın hemen solu ve arkasında: karmaşık sokaklar var. Buraya: Oude Zijd (eski yaka) deniyor. Ortaçağın eski ambarları burada. Dar sokaklar, kentin modern caddelerinden daha karanlık, evler ise dar ve yüksek. Bu sokaklarda dolaşırsanız: Oude Kerk (eski kilise) görebilirsiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Oude Kerk

OUDE KERK:

Gotik tarzda yapılmış. Amsterdam’ın en eski cemaat kilisesidir. Kilisenin yapımına: şehrin, küçük bir ticaret kasabası olduğu 13’ncü yüzyıl boyunca, kentin nüfusu arttıkça, orijinal kiliseye birkaç şapel eklenmiştir. Fazla süslemeli ve ilgi çekici bir hal alan kiliseye, bazı eklemeler yapılmıştır.

Bina: ilk yıllarında yoksulların sığındığı, tüccarların toplandığı bir yer olarak hizmet vermiş. Burada: ünlü ressam Rembrant’ın karısı: Saskia’nın da aralarında bulunduğu ilgi çekici mezar taşlarını görebilirsiniz.

Vitray pencerelere de dikkat edin. Bir tanesinde: Münster Barışı, ölümsüzleştirilmiş. Bağımsız Hollanda Eyaletini tanıyarak, kentin beratını sunan İspanyol görevli betimlenmiş. Bazı pencerelerde ise: Kitab-ı Mukaddesten öyküler anlatılmış.

Ama üzerine: “Tez elden evlenenin, bol vakti olur tevbeye” yazan, sade, kırmızı kapıyı mutlaka görmeye çalışın.

Evet, bu kilisenin arkasında, güneybatısında bulunan: Oudezijds Achterburg ve yine kilisenin arkasında devam eden iki kanal var. Bu iki kanalın arasındaki mahalle: Amsterdam’ın ünlü: Kırmızı Fener Mahallesidir.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Wallerjet

WALLERJET- KIRMIZI FENER MAHALLESİ:

Bu bölge, semt sakinleri arasında: Wallerjet (küçük duvarlar) olarak bilinir. Her büyük limanda olduğu gibi, hayat kadınları burada da, kendi taleplerini yaratmışlar.

Günümüzde: sağlık sorunlarının üstesinden gelebilmek için bu meslek yasallaştırılmış ve büyük bir patlama yaşanmadan, denetim altına alınmış.

Bu bölgede çalışan hayat kadınları, düzenli olarak sağlık denetimine tabi tutuluyorlarmış. Bölge: sabahın erken saatleri hariç olmak üzere güvenli ve zaten doğal olarak turistlerle dolup taşıyor.

Burası hakkında daha ayrıntılı bilgiyi, başka bir sayfada, bu isim altında veriyorum. Oraya da bakabilirsiniz.

Kentteki: en eski kanallar ile eski ve dar demir köprüler burada bulunuyor. Burada dolaşırken: pek çok tarihi güzellik bulabilirsiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Kırmızı Fener Mahallesi

Ama: elbette buraya gelen insanların geliş nedeni önemli. Yani, sanırım köprüler ve kanallarda öte, hayat kadınları ve seks yani cinsel tercih.

Çünkü: Amsterdam’ın bu mahallesi bayağı meşhur, pek bilmeyen yok.

Burada dolaştığınızda: genelde hayat kadınlarının kapalı mekanlarda çalıştıklarını göreceksiniz. Ancak: daha alt sınıf yerler de var.

Buralarda: müşterilerini yoldan geçenler arasından bekleyen ve de çeşitli seks gereçlerinin satıldığı mağazalar var.

Yani: burada, genelevleri, iş yerlerini, mağazaları ve restoranları bir arada göreceksiniz ve şaşıracaksınız.

Bunlar: Amsterdam gerçeği, şaşırmayın, yalnız: ailecek yapılacak bir gezi düşünüyorsanız, bu bölüm pek uygun olmuyor. Tercih sizin.

Burası: geceleri sokaklarda yapılan çeşitli gösterilerle, barlar ve kulüplerle canlanıyor. Kentin en hareketli noktalarından biri oluyor.

Yine de: söylediğim gibi, gece otelinize veya kaldığınız yere dönerken, kalabalık ve iyi aydınlatılmış cadde, sokakları tercih edin. Güvenlik bakımından tedbirli olmak şart.

Evet: Kırmızı Fener Mahallesinin, en kuzeyinde, bir müze var: Amstrelkring Museum.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Amstelkring Museum

AMSTELKRİNG MUSEUM:

Giriş ücretli. Katolik Jan Harman tarafından, 1661 yılında satın alınmadan önce, bir tüccarın evi imiş.

Harman; 1578 yılındaki alterasyon sırasında, Katoliklerin ibadet etmelerine izin verilmeyince, dönemin diğer zengin Katolikleriyle birlikte, ailesi ve dostlarının ibadet edebilmesi için gizli bir şapel yaptırır.

O dönemde, çok sayıda buluna bu tür yerler arasında, günümüze kadar gelebilmiş tek şapel bu. Evdeki konumu nedeniyle ilgi çekicidir.

Tavan arasındaki Tanrımız. Daha sonraki yıllarda: kilise olarak hizmet eden ve çevresindeki üç evin eklenmesiyle genişleyen şapel, 18’nci yüzyıl tarihli otantik mobilya ve eşyalarla döşenmiş.

Burası: Amsterdam tarihinden bir parça. Ama müze değil, kilise. Burada: günümüzde bile, düğünler yapılıyor.

Evet, Amstrelkring Müzesini gezdikten sonra, hemen arkasındaki Zeedijk sokağından ilerleyerek: Waag denilen yere ulaşacaksınız. Buraya: yürürken, mutlaka küçük Çin Mahallesinden geçin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Waag

WAAG:

Kentin en eski yapılarından biridir. 1450’ler deki büyük yangından sonra inşa edilen yeni duvarla birlikte, kentin doğu sınırını belirleyen bir kapı olarak: 1488 yılında hizmete açılmıştır. Bina süslemeleri ve yuvarlak kulesiyle bir masal diyarına gitmiş gibi görünse de, bundan çok daha renkli bir tarihe sahiptir.

16’ncı yüzyılda, halka açık idamlar burada yapılırmış. Mahkumlar: kaderlerini, zemin kattaki küçük bir odada beklerlermiş. Burası: 17’nci yüzyılın başlarında, Gelderskade Kanalı boyunca taşınan yüklerin tartıldığı bir tartı evi (waaggebouw) olarak da kullanılmış.

Kulenin üst katlarında; pek çok loncanın bir araya gelip toplantılar yaptığı biliniyor. Bunlardan biri olan cerrahlar loncası, burada kadavralar üzerine araştırmalar yapmış. Rembrandt’ın da iki ünlü resmini, bu lonca ısmarlamış. (Dr.Tulp’un Anatomi Dersi ve Dr. Diejman’ın Anatomi Dersi) İki resimde tamamlandığında, buraya asılmış.

Evet, tartı evi, 19’ncu yüzyılın başında kapanmış. Daha sonraki dönemlerde, çeşitli amaçlar için kullanılmış. Hatta, bir süre mobilya mağazası olarak hizmet vermiş. Günümüzde ise, burada kafe/bar var. Burada: güzel bir mola verip, yorgunluğunuzu atabilirsiniz.

Waag’ın çevresi: Nieuwmarkt olarak biliniyor. Burada, haftanın çeşitli günlerinde Pazar kuruluyor. Evet: Waag’dan yürümeye devam ediyorsunuz. Sint Antoniesbree straat caddesinde yürüyorsunuz. Burada: kentteki işçiler için 1970’ler de inşa edilen modern apartman bloklarını geçin. Sağ tarafınızda: kanala varmadan önce, Zuiderkerk göreceksiniz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Zuiderkerk

ZUİDERKERK:

Burası: güney kilisesinin süslemesi kulesidir. Giriş ücretsiz. Bu kilise: Reformasyon’dan sonra, inşa edilen ilk ibadet evidir ve yapımına 1603 yılında başlanmıştır. Kilisenin tasarımı: Hendrick de Keyser’e aittir.

Londra’daki St. Pauls katedralini inşa eden mimar Sir Christopher Wren’in bu kiliseye hayran kaldığı söylenir. Kilisenin kutsallığı: 1929 yılında kaldırılmıştır. Burası, günümüzde cemaat danışma merkezine ev sahipliği yapıyor.

Evet, aynı cadde üzerinde, yürümeye devam ediyorsunuz. Caddenin sonunda, hemen sol tarafınızda; Oude schans kanalının harika bir manzarasını görebileceğiniz küçük bir meydan var. Bu kanal, sağınızdan denizle, solunuzdan ise, Amstel Nehri ile birleşiyor.

Güzel bir fotoğraf çekmek için burada da kısa bir mola ve yürümeye devam. Kanaldan karşıya geçince: caddenin ismi değişiyor. Jodenbreee Straat caddesindesiniz. Hemen sağınızda, bir yapı var. Burası: Museum Het Rembrantthuis.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Museum Het Rembrandthuis

MUSEUM HET REMBRANDTHUİS:

Yapıyı anlatmadan önce, Rembrandt’ın kim olduğu hakkında bilgi vermek istiyorum. 1606-1669 yılları arasında yaşamış olan sanatçı, Flaman Okulunun en ünlü üyelerinden biridir. Bazı eserlerinin, ardılları tarafından yapıldığı iddialarına rağmen resim sanatında kompozisyon ve ışık kullanımıyla bir çığır açmıştır.

Hayatının büyük bir bölümünde Amsterdam da yaşayan sanatçının en iyi eserlerinden bazıları: Rijksmuseum’da, eskizlerinin güzel bir koleksiyonu da, evinde yani burada sergileniyor.

Kırmızı panjurlu, 3 katlı, tuğla bina. Sanatçı: 1639-1660 yılları arasında bu evde yaşamış. Bu evi: tanındığı ve zengin olduğu dönemde satın almış. Evin üst katında: bol gün ışığı aldığı için rahatlıkla çalışabildiği ve çok sayıda öğrencisini barındırabilecek kadar geniş stüdyo kurmuş.

Karısı Saskia ve henüz küçük bir bebek olan oğlu Titus’la birinci katta yaşıyorlarmış. Evin tamamı: 1990’ların sonlarında, 1600’lerdeki yaşama bağlı kalınarak, kapsamlı bir restorasyondan geçirilmiş. Sanatçının: 250 den fazla oyma baskısı, evin üst katlarında sergileniyor.

Ne yazık ki; Rembrandt, bütün hayatı boyunca bu evde yaşayamamış. Para işlerinden hiç anlamayan, buna karşılık pahalı eşyalardan zevk alan sanatçı, 1656 yılında iflas etmiş ve 1660 yılında evinin de aralarında bulunduğu bütün mal varlığını satmak zorunda kalmış.

Burada, yani Rembrant’ın evinde: Hollanda konulu bir multimedya gösterisi de yapılıyor. Bu gösteride: koltuğunuza kurularak: Hollanda’nın manzaralarına ve gündelik yaşama ilişkin görsel-işitsel bir tura katılıyorsunuz.

Lale tarlaları arasında ya da denizden kazanılan alçak topraklar ve nehir boyunca, 30 dakika süreli bir sanal gezinti yapıyorsunuz. Ücretli ve yüksek. Tercih sizin.

Rembrand Evi Müzesi ve sonradan yanına eklenen modern bina, küçük ama prestijli bir kongre salonu olarak hizmet veriyor. Eski Amsterdam’ın merkezinde bulunan müze, Dam Meydanından, yürüyerek yaklaşık 15 dakika uzaklıkta.

Evet: buradan çıkınca: Jodenbrees Straat caddesine sağ yanda paralel olan Waterlooplein caddesine girin. Burada: ünlü savaşın adını taşıyan bit pazarı: Waterloooplein kuruluyor. Hemen kanalın yanında, caddenin sonuna gidin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Waterloo Plein

WATERLOO PLEİN:

Burada, her gün Hindistan ya da Endonezya’dan gelen pamuklu giysilerle birlikte, ikinci el giysiler, ilgi çekici kıyafetler ve elektrikli aletlerin, kendine has bir karşılıklı sunulduğu Pazar yeri kuruluyor.

Pazarın doğu kısmında: 1840 yılında, gizli bir şapelin yerine inşa edilen, Katolik Kilisesi: Mozes en Aaronkerk var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Mozes En Aaronkerk

MOZES EN AARONKERK:

Musa ve Aaron kiliselerinin ikiz kuleleri hakim. Kule külahlarında betimlenen Eski Ahitten Musa ve Aaron figürleri, yeni kilisenin bir duvarını oluşturmuş.

Kilisenin kuleleri, sanılanın aksine taş değil, ahşap. 1990 yılındaki restorasyon çalışmaları sırasında, kumtaşı duvara benzeyecek şekilde boyanmış.

Evet: aynı bölgedeyiz. Eskiden: Waterlooplein yani bit pazarı daha büyük imiş. Daha büyük bir alanda kuruluyormuş.

Ancak: 1980’lerin başlarında: yeni bir proje geliştirilmiş. Bu bölgede bulunan eski Yahudi evlerinin bir kısmı yıkılmış ve sonuçta ortaya: Muziek Theater ve Stadhuis çıkmış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Stadhuis Muziek Theatrer
Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Stadhuis-Muziek Theater

STADHUİS- MUZİEK THEATER:

1986 yılında açılan cam kaplamalı güzel bina, Hollanda Operası ve Ulusal Balesinin yanı sıra, Hollanda çapında geniş izleyici kitlesine ulaşarak, turnelere çıkan gezici kumpanyalara ev sahipliği yapıyor.

Amsterdamlılar, Belediye Meclisi ile operayı birleştirerek, binaya: Stopera adını vermeyi uygun görmüşler. Yani: burada hem Belediye Meclisi ve hem de Opera binası bir arada. Hemen yanındaki, Amstel Nehrinin kenarındaki görkemli ön cephesi görülmeye değer.

Evet, buraya gelince: Amstel Nehrini görüyoruz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Amstel Nehri

AMSTEL NEHRİ:

En başından beri, şehrin can damarı olmuştur. Günümüzde bile: bu su yolunu kullanan işlek bir trafik var. Muziek Theater’ın yürüyüş yolundan görülen teknelerin ve kanal evlerinin manzaraları muhteşem. Muziek Theater’ın terasına da çıkabilirsiniz.

Mutlaka çıkın. Manzara muhteşem. Çıkmayı düşünmeseniz, yürüyüş yolundaki manzara da çok güzeldir.

Bu arada: Amsterdam’daki en ilgi çekici köprülerden biri olan, tiyatronun önündeki köprüden, nehir boyunca görülen manzaranın keyfini çıkarın. Blauwbrug köprüsü.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Blauwburg Köprüsü

BLAUWBURG KÖPRÜSÜ:

Mavi köprü. Adını, daha önce burada bulunan köprünün renginden almış. Bugün gördüğünüz 1880 tarihli köprü, Paris’teki Pont Alexander III. Adını taşıyan köprülerden esinlenmiş. Gemiler ve denizcilikle ilgili figürlerle süslenmiş.

Zaten, bu köprü, şehirdeki en süslü köprü. Ama buna karşılık, Amsterdamlılar da ziyaretçiler gibi: Amstel boyunca biraz güneyde kalan: Magere Brug (sıska köprü) u daha çok seviyorlarmış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magerebrug köprüsü
Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magerebrug Köprüsü

MAGEREBRUG KÖPRÜSÜ :

Ahşaptan yapılmış, beyaza boyanmış. İner-kalkar bir köprü, çok zarif ve kentin ölümsüz simgelerinden biri. Üstelik: direk ve kemerlerindeki ışıkları yakıldığında, akşam üstü saatlerinde son derece etkileyici.

Burada: 1670’lerden beri bir köprü olduğu biliniyor. Ama, şu anda görülen köprü: 1969 yılında yapılmış. Bu köprünün adı nereden geliyor?

Mager, Flemenkçede “sıska” anlamına gelir. Buradan da köprünün adının, darlığından geldiği varsayımı akla yatkındır. Oysa, Amsterdamlılara soracak olursanız, durum hiç de öyle değildir.

Çünkü kiminin dediğine göre, Mager adında iki kız kardeş varmış ve bunlar köprünün iki ucunda otururlarmış.

Kimine göre de, köprüyü yaptıran kız kardeşlerin adı Mager’miş ve talihin garip cilvesine bakın ki, bu kız kardeşler çok sıskaymış. Aslını ararsanız, bu durumun, bu sözcüğün Flemenkçe bilmeyenlerin aklında kalmasını sağlamanın güzel bir yolu olduğu söylenebilir.

İnsan, bu hikayelerin, biz gezginlerin dilini dolaştırmak için söylenmiş olabileceğini düşünmekten kendini alamıyor. Neyse, biz gezimize devam edelim. Köprünün iki tarafında, nehir boyunca, kıyılara demirlemiş olan mavnalar göz alıcı.

Bir zamanlar: tahıl ve kömür gibi, ağır yükleri taşımış olan bu büyük mavnalar, günümüzde, son derece pahalı, geniş ve rahat evlere dönüştürülmüşler.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Magere Brug Köpörüsü

Magere Brug köprüsünden karşıya geçmeden, ilerlemeye devam ediyorsunuz. Biraz sonra: Theater Carre karşınıza çıkıyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Theater Carre

THEATER CARRE:

Geleneksel olarak, Carre Sirkinin kurulduğu bir yer. Carre ailesinin gösterilerine ev sahipliği yapan, ahşap bir yapı var. Bu yapı: daha sonra geçirdiği bir yangınla yok oldu. Bunun üzerine: 1887 yılındaki gösteriler sırasında açılan, bu sevimli taş bina inşa edilmiş.

Tiyatro, günümüzde çok farklı gösterimlere ev sahipliği yapıyor. Bulunduğunuz dönemde, belki de sirk gösterisinin yapılmasına tanık olabilirsiniz.

Evet, yürüdüğünüz yoldan geri dönüyorsunuz. Magere Brug köprüsünün üzerinden, karşıya geçin. Kuzeye doğru yürüyün. Herengrach Kanalına ulaşacaksınız. Yazının başında belirtmiştim, merkeze en yakın, yani en içteki kanal. Bu kanalın kuzey kıyısı boyunca soldan yürümeye devam ediyorsunuz.

Burada: Amsterdam’ın Altın Çağında inşa edilen ve kentte büyük bir yenilik yaratan ilk kanal sisteminin izleri var. O dönemde, burası dünyanın en pahalı ve aranılan topraklarıymış.

Herengranch’ta bulunan, benzersiz güzellikteki evlerin keyfini çıkarabilmek için, öğleden sonra burada dolaşmakta yarar var. Zaten, sabah başlayan geziniz, belirlenen güzergahı takip ettiğinizde, buraya varış, öğleden sonraya kalacaktır.

Evet, kentin bu bölümü: daha çok ikamete ayrılmış ve evler, başarılı Amsterdamlıların yaşadığı apartmanlara dönüştürülmüş. Son derece modern tarz hemen göze çarpıyor.

Burada, yürümeye devam ediyorsunuz. Hemen sağınızda, Museum Wıllet-Holthuysen var.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Museum Wıllet Holthuysen

MUSEUM WILLET-HOLTHUYSEN:

Evet, burası Hollanda’nın altın çağını yaşayan bir ev. Ön cephesinin arkasına geçebiliyorsunuz. Binanın yapımı: 1690 yılında tamamlanmış. O dönemden bu yana, değişen modaya bağlı olarak, dış görünüşünde bazı değişiklikler yaşanmışsa da, yapısal olarak büyük bir değişim geçirmemiş.

1855 yılında, binanın mülkiyeti: Holthuysen ailesine geçmiş. Pieter Holthuysen; zengin olmak için egzotik ürünlerin ticaretini yapmak gerekmediğini kanıtlayacak şekilde: cam ürünleri ve İngiliz kömürü ticareti yaparak, büyük bir başarı kazanmış.

Pieter ile eşinin ölümünden sonra, evleri, kızları Louisa ile daha sonra onunla evlenen Abraham Wıllet’e geçer. Ulusal sanatın ve tarihin yayılmasını amaçlayan Kraliyet Antikacılar Cemiyetinin kurucusu olan Abraham; büyük bir sanat aşığı imiş. 1895 yılında vefat eden Louisa: evi ve içindeki bütün eşyaları, daha sonra müze olarak sergilenmek kaydıyla, Amsterdam kentine hediye etmiş.

1896 yılında; Luisa’nın vasiyeti yerine getirilir. Bu müzede sergilenen mobilyalar ve porselenler ile ailenin koleksiyonundaki çeşitli sanat eserlerini görebilirsiniz. (Müze girişi ücretli: büyükler 4 Euro, çocuklar 2 Euro)

Harengracht’tan;

kanalın hemen yanından yürümeye devam edin. İkinci bloğun sonuna gelin. Burada: kanal halkasının en güzel manzaralarından birini görebilirsiniz. Köprüden bakınca: Harengrach kanalı boyunca uzanan ve daha aşağıda Reguliersgracht’ta devam eden diğer 14 köprüyü de görebilirsiniz.

Bu köprülerin manzarası, su seviyesinden çok daha etkileyici, kesinlikle bu güzel manzarayı fotoğraflamayı unutmayın.

Evet, yürümeye devam ediyorsunuz. Thorbeckeplein adını taşıyan küçük bir meydan göreceksiniz. Burada: 1848 yılında Hollanda Birliğinin kurulmasında büyük emeği olan John Rudolf Thorbecke’in, ağırbaşlı heykelini göreceksiniz. Bu meydanda: Pazar günleri, sanat pazarı kuruluyor.

Buradan; yürümeye devam ettiğinizde, kentin en hareketli merkezlerinden biri olan: Rembrandtsplein karşınıza çıkacak.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Rembrandtplein

REMBRANDTPLEİN :

1878 yılından önce, bu meydan, 19’ncu yüzyıla kadar, buraya kurulan tereyağı pazarı nedeniyle: botermarkt adını taşıyormuş. Ama daha sonra meydana Rembrandt’ın heykeli dikilince, ismi değiştirilmiş. Meydan: heykelin dikildiği günden bu yana; tiyatrolar, sinemalar, kulüpler ve gösteri salonlarının yanı sıra barlar ve restoranlarla dolmuş.

Canlı neon yanıp sönen renkler, özellikle geceleri buraya güzel bir görüntü veriyor. Güzel bir yaz akşamı, kanallar boyunca, romantik bir yürüyüş yapmadan önce, mutlaka bu meydana uğramalısınız. Yani: gündüz görmek yetmez, buraya gece, akşam hava kararınca da gitmelisiniz.

Evet, geri dönüyorsunuz. Amstellstraat caddesini takip ederek, Blauwburg köprüsü üzerinden geçiyorsunuz ve doğruca devam ettiğinizde: Joods Historisch Museum karşınıza çıkıyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Joods Historich Museum

JOODS HİSTORİSCH MUSEUM:

Burada: bir zamanlar, kentte yaşayan kalabalık Yahudi hayatına ve tarihine ilişkin belgeler sergileniyor. Amsterdam’daki Yahudi toplumunun tarihi, Nazilerin 1940 yılındaki işgalinden önce, 16’ncı yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Sistemli şekilde toplama kamplarına gönderilen Yahudilerin, küçük bir gurubu, savaştan sonra, buradaki evlerine dönebilmişlerdir.

Müze: 1987 yılında açılmış. Dört eski Aşkenazi Sinegoguna ait binaların birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Sergilerde: Amsterdam Yahudilerinin tarihine ve Yahudi kimliğine dair geniş bir izlenim edinebilirsiniz. Tercih sizin.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Buradan: Weesperstraat isimli, işlek caddeyi geçin. Karşınıza, bir zamanların Yahudi toplumunu hatırlatan, iki önemli anı çıkacak. Bunlardan biri: Jonas Daniel Meijerplein’deki yolun yakınındaki açık alanda: Dokwerker Statue (Liman İşçisi) heykeli. Bu heykel: Mari Andressen tarafından yapılmış. Şubat 1941 tarihinde, Nazilere karşı gösteri yapan liman işçilerinin anısını yaşatmak üzere buraya dikilmiş.

Heykelin arkasında bulunan Portugese-Israeli-tische Synagoge (Portekiz Sinegogu); 1675 yılında: İspanyol ve Portekiz Sefardilerinin kente yerleşmesiyle hizmete açılmış. Sinegogun tasarımında, ünlü Süleyman Tapınağından esinlendiği söyleniyor. Buraya da girebilirsiniz, giriş ücretli.

Muiderstraat caddesini takiben, Nieuwe Herengracht kanalı üzerindeki köprüden karşıya geçin. Burada: Hortus Botanicus, yani Botanik Bahçesi seralarını görebilirsiniz. Zaten uzaktan da göze çarpıyor. Seraları hemen kanalın yanında görebiliyorsunuz. Bir zamanlar, kentin parklarını oluşturan, ancak 19’ncu yüzyılın ortalarından sonra, ilk banliyölerin inşa edildiği: Plantage bölgesi burası.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Plantage Bölgesi

PLANTAGE BÖLGESİ:

Botanik bahçelerinin renkli ve uzun bir geçmişi var. 1682 yılında, şifalı bitkilerin yetiştirildiği küçük bir tarh olarak kurulan bahçeler, kısa sürede, Altın Çağın sömürgelerinden getirilen yeni bitki türlerinin üretilip, farklı kültürlerin çoğaltıldığı, geniş bir ambara dönüştürülmüş.

Bugün göreceğiniz seralar, 1912 yılında kurulmuş ve günümüz bahçelerinin sahip olduğu bitki koleksiyonun dünyada bir eşi daha yok imiş.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Plantage bölgesi

Plantage de ortada bulunan yoldan ilerlediğinizde, yaklaşık 3 dakika sonra: Artis denilen bir yere varacaksınız.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Artis

ARTİS:

Burası, bir hayvanat bahçesi. Burada: ayrıca akvaryum, planetaryum ve dünyanın yapısına dair ziyaretçilerin bilgilerini arttırmayı amaçlayan jeoloji müzesi var. Bu kompleks, gerçekten görülmeye değer. Mutlaka zaman ayırın.

Hayvanat bahçesi: 1838 yılında hizmete açıldığında, Avrupa’da açılan, benzerleri arasında bir ilk imiş. O tarihten bu yana varlığını sürdüren hayvanat bahçesi, türü tükenme tehlikesi altında olan hayvanların korunması çalışmalarıyla öne çıkıyormuş.

1990 lı yıllarda, hayvanların bakıldığı alanlar yenilenmiş ve canlıların doğal yaşam alanlarına daha yakın bir düzenleme yapılmış. Artistin diğer bölümleri ve Planetaryumda; içinde yaşadığımız dünya hakkında bilgiler, hem çocukları ve hem de ebeveynlerini eğlendirecek şekilde sunuluyor. Giriş ücretli: yetişkinler 14 ve çocuklar 12 Euro.

Artist bitti. Güneydoğusunda, iki kanal ve işlek yolları geçerek ilerliyorsunuz.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Oosterpark

OOSTERPARK:

Karşınıza: Oost bölgesi geliyor. Burada: göl ve oyun alanlarıyla kaplı geniş ve yemyeşil bir alan olan bir park var. Parkın kuzey köşesinde: bir zamanlar Hollanda Sömürge Enstitüsünün bulunduğu “Tropenmuseum” bulunuyor.

1926 yılında inşa edilmiş. Giriş ücretli. Binanın; Enstitünün tropik bölgelerden getirdiği el ürünlerine ev sahipliği yapması düşünülmüş. Halen, burada kurulu bulunan müzenin amacı: Tropik bölgeler hakkındaki ziyaretçilerin bilgisini arttırmak ve dünyanın gelişmekte olan ülkeleri hakkında ilgi doğmasını sağlamak.

Hollanda Doğu Hindistan Kumpanyasından ( bugünkü Endonezya) getirilerek oluşturulan geniş koleksiyonda; kabile masklarından, gündelik hayatta kullanılan ev eşyalarına ve aletlere kadar uzanan çeşitlilikte, kapsamlı bir objeler topluluğu sergileniyor.

Farklı toplumların yaşamlarından kesitlerin sunulduğu canlandırmalarda, Bombay’da bir cadde ve Arap çarşısı gibi, yerel temalar işlenmiş. Müzede: ayrıca “Kindermuseium ” da var.

Burası: çocuklara yönelik bir müze. 6-12 yaş gurubu arasındaki çocuklar, burada, koleksiyonu gezme ve sergileri inceleme fırsatı bulabiliyorlar. Çocuklar için hazırlanmış özel turla sergilenen el ürünleri hakkında detaylı bilgiler veriliyor.

Artis’in kuzeyinde: Entrepatdok bulunuyor.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Entrepotdok

ENTREPOTDOK:

19’ncu yüzyılda, burada, büyük bir beceriyle tasarlanmış kanallar ağı sayesinde, Avrupa’nın en işlek limanlar bölgesinden biri olan ambarlar ve depolar bulunuyor.

Ambarlar: 1960 ve 1970 li yıllarda, kente hakim olan “bulduğun yere yerleş” felsefesine göre, yıllarca bakımsız kalmış. 1980’ler de ise, bölge tamamen yenilenmiş ve binaların ana yapısı bozulmadan: barlar, restoranlar, ofis binaları ve geniş evler haline getirilmiş.

Bu bölgenin sakinlerinden bazıları: kuşbakışı da olsa Artis hayvanat bahçesini görebiliyorlar. Yağmurlu bir Amsterdam gününde, evinizden dışarı baktığınızda, otlayan bir zebra sürüsü görmek, ilginç olsa gerek.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Entrepotdok

Entrepotdok’tan, kuzeye doğru yürüdüğünüz zaman: kentin kuzey kenarı boyunca geçen, Prinse Henrikkade ana arterine ulaşacaksınız. Nieuwe Vaart kanal köprüsünden karşıya geçin. Köprüyü geçerken sola doğru bakın. Kent merkezinde kalan, son yel değirmenini göreceksiniz. (Bu yel değirmeni: 18’nci yüzyılın başlarında, tahıl öğütmek için inşa edilmiş)

Evet, devam ediyoruz, öbür yana baktığınızda, dışarıda: pruvasıyla rıhtıma çekilmiş bir geminin durduğunu göreceksiniz. Bu geminin yanaştığı büyük binaya doğru yürüyün. Bu bina: Scheepvaartmuseum (ulusal denizcilik müzesi) dir.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı Scheepvaart Museum

SCHEEPVAART MUSEUM:

Bina: 1656 yılında, Hollanda Denizcilik İşletmesi için yapılmış. Binanın sağlam duvarları, cephanelik olarak hizmet vermiş. Günümüzde ise, burada düzenlenen sergiler, resimler, haritalar ve başta Doğu Hindistan Kumpanyası olmak üzere, 17’nci yüzyıldaki İmparatorluğun kurulmasında büyük rol oynamış gemilerin modelleriyle, Hollanda’nın uzun ve renkli denizcilik geçmişi hakkında fikir edinebilirsiniz.

Son olarak; 1962 yılında kullanılan Hollanda Kraliyet Mavnası, klimalı bir bölmede sergileniyor. Ancak; müzenin en ilgi çekici özelliklerinden biri, dışarıdaki rıhtıma demirlemiş olan (18’nci yüzyılda, denizciliğe hayat veren) Doğu Hindistan Kumpanyasının “Amsterdam” adını taşıyan gemisinin, yeniden yapılan kopyası.

Bunları görünce: Bodrum aklıma geldi. Mutlaka görmüşsünüzdür ama yine de, görmeyenler için, Bodrum kalesindeki su altı müzemizde bulunan eserler, hiçbir şeyin kopyası değil, binlerce yıllık deniz altından çıkarılan eserler, orijinal)

Evet, neyse, devam edelim. 1748 tarihli orijinal geminin, gerçek boyutlarındaki replikasını ve güverteleri gezerken, kaptan, size o dönemde kullanılan haritalar ile, geminin rotasını açıklıyor. Gemi doktoru, günümüzde ilkel bulacağınız tedavi yöntemlerini anlatır, denizciler de bir Hollanda denizci şarkısı söylerler. Tam bir şov, turistik bir satış.

Hollanda Amsterdam Kent Merkezi gezi planı

Müzenin hemen yanında, modern tasarımı ve kocaman yeşil duvarlarıyla hemen gözünüze çarpacak olan, Nemo Bilim ve Teknoloji Merkezi var.

NEMO BİLİM VE TEKNOLOJİ MERKEZİ:

Giriş ücretli: yetişkinler ve çocuklar için 9 Euro. 1997 yılında açılan merkezde, bilim ve teknolojideki son gelişmeler, her yaştan insanın ilgisini çekebilecek şekilde anlatılıyor. Merkezin, binası bile bir teknoloji harikası.

Amsterdam’ın kuzey banliyölerine ve oradan da Hollanda’nın kuzeyine doğru uzanan, altı şeritli trafiğiyle IJ su yolundaki tünelin girişine kurulmuş.

Merkezdeki bilgisayarda: borsa oynanabiliyor, bir arabanın lastiği değiştirilebiliyor ve bir mikroskopla, insan vücudunda bulunan hücrelere bakılabiliyor.

Küçük çocuklardan yetişkinlere kadar değişen bir kitleye seslenen müzede: dokun-çalıştır sergileri, beş konu başlığı altında toplanmış. Enerji, insan, etkileşim, bilim ve teknoloji.