Sao Paulo şehrinde gezilecek başlıca yerler: şehir merkezine toplanmış konumdadır.
Şehir merkezinde: 20. yüzyılın en büyük Brezilyalı mimarlarından biri olan “Oscar Niemeyer” in eserlerini görebilirsiniz. Onun çalışmalarının en büyük özelliği: çizgilerin eğri (yani bir kadın bedenine benzetmek istemiştir) ve yerçekimine meydan okuyan bir etki yaratmasıdır. Bu ilginç binalar: Sao Paulo şehrinde tipik sonsuz beyaz apartman kuleler şeklinde görülür. Ama şehrin belirli yerlerinde, modern mimarinin yanı sıra bazı sömürge dönemi ve tarihi mimari örneklerini de görmek mümkündür.
Öte yandan: Sao Paulo şehri sokakları: sokak sanatının yaratıcılığı bakımından dünyanın en iyi şehirlerinden birisi olarak kabul edilir. Şehrin sokakları muhteşem örneklerle doludur. Özellikle şehir merkezinde “Villa Madalena” denilen yerde ve “Beco Batman do Rua Luis” denilen yerde: sokaklardaki muhteşem örnekleri görmek mümkündür.
Şehirde: 125 müze, 164 tiyatro ve 39 kültür merkezi bulunmaktadır.
Şehrin tarihi merkezi “beyaz levhalar” ile belirlenmiştir. Genişletilmiş şehir merkezi: çeşitli renklerle kodlanmıştır. Şehri gezerken: bu renk levhalara dikkat etmelisiniz.
Kuzeybatı bölümü : gri
Kuzey bölümü : yeşil
Kuzeydoğu bölümü : koyu mavi
Doğu bölümü : sarı
Güneydoğu bölümü : kırmızı
Güney bölümü : koyu yeşil
Güney batı bölümü : açık mavi
Batı bölümü : mor
Şehir merkezi: şehrin merkezinde tam sıfır noktasını belirten bir taş bulunan “Praça da Se” bölgesinin çevresinde genişlemiştir.
Şehir merkezi 7 ana bölgeye ayrılmıştır.
Centro Historico: Burası şehrin kozmopolit bölgesidir.
Bixiga: İtalyan bölgesidir.
Liberdade: Japon bölgesidir.
Se ve Vale Anhanggabau:
Republica:
Bom Retiro:
Luz:
Genişletilmiş şehir merkezi: 20. yüzyıl boyunca “Centro Expandido” denilen şehir merkezi çevresine çizilmiş bir çember gibi büyümüştür. Sizin gezmeniz önerilen bölgeler: genellikle bu çember içindedir.
Güney Bölgesi
Genellikle yeşil alanlar ve bir göl çevresinde gelişmiştir. Burada yerel ticaretle uğraşan orta sınıf yaşamaktadır ve köy yaşamından şehir yaşamına geçiş sergilenmektedir. Bu bölüm, şehir merkezindeki gökdelenlerle son buluyor.
Batı Bölgesi
Burada: Sao Paulo Üniversitesi ve Hükümet Sarayı bulunmaktadır. Ayrıca şehrin en büyük stadyumu da buradadır.
Bu bölüm: karışık şehir görüntüsünden uzak yeşil bir banliyö görüntüsü vermektedir. Bölgede düşük gelir düzeyli yerleşimcilerin yaşam alanları bulunuyor.
Kuzey Bölgesi
Şehrin bu bölümünde bulunan “Freguesia” mahallesinde küçük kasaba görüntüsü egemendir. Ayrıca yine bu bölgede: Güney Amerika’nın en büyüklerinden biri olan “Expo Center Notre” fuar alanı ve gösteri merkezi görülür. “Serra da Cantareira” isimli devlet parkı ve “Anhembi” park da ilgi çeker. Bölge öte yandan samba okulları ile popülerdir.
Doğu Bölgesi
Burası şehrin en eski sanayi bölgesidir ve 20. yüzyılın başında binlerce göçmene ev sahipliği yapmıştır. Şehrin en büyük nüfuslu mahalleleri olan “Lituanya” ve “Vila Zeline” ve İtalyan yerleşimi “Mooca” mahalleleri buradadır.
Kasaba: Rio de Jeneiro şehrine 395 km, Sao Paulo şehrine 682 km, Bresilia şehrine 824 km uzaklıktadır. Rio şehrinden yaklaşık 7 saatlik bir otobüs yolculuğu ardından buraya varılır.
Kasaba “Minas Gerais” bölgesinin en güzel kasabasıdır. UNESCO tarafından 1980 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: Brezilya sömürge mimari döneminin tam bir başyapıtı olarak kabul edilmektedir. Yani: “Siyah Altın” anlamına gelen “Ouro Preto”: Güney Amerika’nın sömürge dönemine ait en görülmeye değer yerlerden birisidir.
1698 yılında “Antonio Dias de Oliveira” bu bölgede keşif yaparken: siyah bir metalin bulunduğu madenlere ulaşır ve bu metalin altın olduğunu anlayınca “El Dorado” efsanevi Kayıp Altın Şehrini bulduğunu düşünür.
Ardından ise yeni keşfedilen altın yatakları yüzünden, binlerce hazine avcısı buraya akın eder ve hatta madenlerde çalıştırılmak üzere Afrika’dan binlerce köle getirtilir. Çeşitli yerlerden gelenler, bölgenin çeşitli yerlerinde kendi şapellerini ve küçük kamplarını oluşturdular.
1711 yılına gelindiğinde ise bu dağınık yerleşimler bir araya gelerek “Villa Rica de Albuquerque” yani bugünkü “Ouro Preto” denen kasabayı oluşturdular.
18. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, o döneme kadar hızla büyüyen kasabanın nüfusu Rio şehrinin tam beş katına ulaşmıştır. Ancak: insanlar altınları nereye harcayacaklarını bilmediklerinden, kiliselerde dekor olarak kullanmışlardır.
Öte yandan: altın aramak için buraya gelenlerle birlikte, Antonio Francisco Lisboa tarafından yaratılan “Assis kilisesi” ve diğer yerlerde, üstün kaliteli eserler üretmek üzere Sao Francisco (Aleijadinho) gibi diğer birçok sanatçı da buraya gelmiştir.
Barok heykeltıraş Aleijadinho burada birçok kilise, köprü ve çeşme yapmıştır. Bunlar: geçmişte yani o dönemdeki refahı temsil etmesi açısından son derece önemlidir. Çünkü: 19. yüzyılda altın madeni tükenince şehir olduğu gibi kalarak günümüze gelmiştir.
Çoğunlukla tek veya iki katlı evler: birbirini destekler gibi görünerek bir tepenin üzerine gurup şeklinde yerleşmiş ve düzensiz bir peyzaj hattı oluşturmuş olmalarına rağmen: bunlar arasında Aleijadinho ve diğerleri gibi seçkin ve yetenekli sanatçıların mimari ve sanatsal başyapıtları da bulunmaktadır.
Avrupa’da başarıyla uygulanan Barok ve Rokoko mimari stilleri: Brezilya’da 18. yüzyılın ikinci yarısında “Maden Barok” tipi tarzında ilk olarak burada gelişmiştir. Brezilya kıyı şehirlerinin aksine Barok Ouro Preto şehri: tipik Brezilyalı olarak kabul edilir. Özellikle Aleijadinho tarafından iç dekorasyonları yapılan “Sao Francisco de Assis” ve “Santa Efigenia dos Pretos” kiliseleri mükemmeldir.
Evet, kısa zaman sonra altın kaynakları ve madencilik rezervleri hızla düşünce, şehir ekonomisi bozulmuştur. 1823 yılında şehir “Ouro Preto” olarak yeni isim almıştır. 1897 yılında eyaletin başkenti “Belo Horizonte” şehri olmuştur. Böylece “Ouro Preto” şehrinde şaşalı günler sona ermiş, ancak kasaba yine de zengin mirasını korumayı başarmış ve muhteşem güzel mimari anıtlarıyla 1930’lardan bu yana Brezilya’nın en çok turist çeken yerlerinin başında gelmektedir.
Şehir dar bir vadiye kurulmuş olduğundan: bolca dik yokuş bulunmaktadır ve burayı gezmek biraz zahmetlidir. Bu yüzden: yanınızda rahat ve kaymaz tabanlı ayakkabı bulundurmanızı öneririm. Ancak: bu dik yokuşlar, taş yollara rağmen: çeşmeler, köprüler ve evler o kadar renklidir ki, her sokağa girmek ve görmek isteyebilirsiniz. Bunların yanında burada rakım yaklaşık 1100 metre olduğundan, diğer şehirlere nazaran hava daha serindir. Yani yanınızda kalın giysiler bulundurmanız önerilir.
Bu güzellikleri korumak adına: günümüzde burada bir ev yapılmak istendiğinde, 18. yüzyıl mimarisine uygun olarak inşa edilmesi zorunluymuş.
Şehrin gezilecek yerlerine gelmeden önce, yine çok özel bir durumdan söz etmek istiyorum. Bu şehir: Brezilya tarihinde turistik yönü ötesinde ayrı bir önemi daha vardır. Burada altın bulunduğunda, ülkede Portekiz sömürge dönemi yaşanmaktadır.
Portekizliler: bu zenginlikten başları dönünce, altın satışından vergi almaya kalkarlar, ancak bunun üzerine Ouro Preto halkı ayaklanır. Bu ayaklanma hareketi, Brezilya’nın ilk devrimci bağımsızlık hareketi olarak tarih sayfalarına işlenir. Yani “İnconfidencia” nın temelleri burada atılmıştır.
Buradaki bu ayaklanma hareketinin kahramanı “Tridendes” yani “diş çeken” lakabı ile anılan “Jose de Silva Xavier” dir. Bu özgürlük savaşçısı: planlarının ayrıntılarını harekete geçiremeden hareket içinde yer alan biri tarafından yetkililere bildirildiğinde 1792 yılında yakalanır ve Rio şehrinde idam edilir. Bu yüzden, kasabanın en güzel meydanında bir heykeli vardır ve meydan onun ismiyle “Praça Tiradentes” olarak isimlendirilir. Kendisinin idam edildiği 21 Nisan tarihi ise, her yıl resmi tatil olarak belirlenmiştir ve kutlamalar yapılır.
Gelelim günümüze: bugün burası bir üniversite şehri olarak biliniyor. “Universidade Federal de Ouro Preto” üniversitesi, yaklaşık 10 bin öğrenci bulundurmaktadır.
Öte yandan: şehir “karnaval” eğlenceleriyle de çok ünlüdür. Özellikle gençler karnaval kutlamalarına Rio şehri yerine, burada katılmaktadırlar.
GEZİLECEK YERLER
Sao Francisco de Assis Kilisesi
Burası Brezilya mimarisinin bir başyapıtı olarak kabul edilmektedir. Brezilya’da Portekiz menşeli dünya harikası olarak 2009 yılında ilan edilmiştir.
Yapı: Aleijadinho tarafından tasarlanmış ve Antonio Francisco Lisboa tarafından dekore edilmiştir. Yapımı: 1766-1809 yılları arasındaki dönemdedir. Kilisenin içindeki dekorasyonda yer yer altın kaplama kullanılmıştır. Parça detay ve mükemmelliği ve zenginliği etkileyicidir. Özellikle cephe sömürge dönemi mimarisinin bir başyapıtıdır.
Özellikle “Manuel de Costa Athayde” tarafından yapılmış tavan paneli mükemmeldir. 10 yıllık çalışma sonucunda yapılan ve gökyüzünün taklidi olan bu panelde “melekler gökyüzüne doğru gider” şekilde gösterilmiştir. Panel: ilizyon yanında muhteşem bir perspektife sahiptir. Latince yazılarla süslenmiştir. Bu panelin yapımında kullanılan malzemeler, yani boyalar Portekiz’den getirilmiştir.
Santa Efigenia dos Pretos Kilisesi-Siyah kilise
Bir tepenin üzerinde bulunan ve 18.yüzyıla tarihlenen kilise: altın madencileri tarafından finanse edilmiş ve köleler tarafından 1730-1790 yılları arasındaki 60 yıllık süreçte inşa edilmiştir. Bir tepenin üstünde bulunmasının nedeni, merkezden görülen şehrin panoramasında önemli yer kaplamasıdır. Ancak tepenin üstüne bu kiliseye ulaşana kadar yorulmamak mümkün değildir.
Projenin mimarı Manuel Francisco Lisboa’dır ama Francisco Xavier de Brito da katılmıştır.
Cephesindeki taş saat; şehrin en eski saatlerindendir. Sunak Francisco Xavier De Brito ve Aleijadinho tarafından oyulmuştur.
Nef boyunca yan koridorlarda bölgedeki madenciliğin evrimi anlatılmaktadır. Yapının içinde bazı detay ve boyamalarda Makao (Çin) etkisi görülmektedir. Bunlar iki resimde Çin kırmızısı kullanılmasıyla gündeme gelmektedir.
Yapının iç dekorasyonu da çok zengindir. Tavan boyamasında “siyah papa” görülür ve bu yüzden kiliseye “siyah kilise” ismi verilmiştir. Bu tavan boyaması Manuel Rabelo de Souza tarafından yapılmıştır.
Söylenenlere göre: burayı yapan ve Afrika’dan Kongo’dan getirilen köleler: saçları, tırnakları ve diş aralarına sakladıkları altın tozu kaçakçılığı ile kilise yapımına katkıda bulunmuşlardır. Kilisenin girişindeki taş lavaboda: siyah kadınlar kiliseye girmeden önce saçlarının arasına sakladıkları altın tozlarını yıkıyorlarmış.
Süzülmüş altın bir bağış olarak bırakılıyormuş.
Neden? Çünkü: bu dini yapı “Kral Chico” isimli popüler bir efsaneye bağlıdır. Şair Manuel Bandeira tarafından anlatılan bu efsaneye göre: “Afrika-Kongo kralı Chico Rei: savaşçı hükümdar ve tanrı Zambi Apungo’nun yüksek rahibidir. Ancak kendisi ve tüm kabilesi Portekizli tüccarlar tarafından yakalanır ve köle tacirlerine satılırlar.
O, 1740 yılında köle gemizi “Magdalena” ile Brezilya’ya gelir. Ancak aile üyeleri arasında Atlantiği geçerken yalnızca kendisi ve oğlu sağ kalır. Kraliçe Djalo ve kızı prenses Itulo: fırtına tanrılarının öfkesini yatıştırmak için köle gemisi “Magdalene”lı denizciler tarafından okyanusa atıldılar.
Daha sonra köleler Augusto isimli bir binbaşı tarafından satın alındılar ve Chico Rei, oğlu ile birlikte Vila Rica şehrine götürüldü. Ancak bir köle olarak çalışmalarına rağmen kendisi ve oğlu köleler tarafından “kral” olarak kabul edildi. Kral Chico’nun oğlu Manumission; daha sonra evlenir ve kendi kral, eşi kraliçe olur.
Onlar tarafından koruyucu olarak Aziz Iphigenia seçilir ve Vila Rica şehrindeki bu siyah gurup: siyahların ilk kardeşliği topluluğu olarak Santa Iphigenia kilisesini yaparlar ve 6 Ocak tarihi, her yıl sadık Afrikalılar tarafından, sokaklarda danslar edilerek kutlanır.
Padre Faria Chapel
St Iphigenia kilisesinden siyah insanlar tarafından atılan beyaz insanlar kardeşlik gurubu tarafından 1740 yılında kurulmuştur. Şapelin tarihi ayrıntıları hakkında pek bilgi yoktur. Sadece çanı 1750 ve avlusu 1756 yılına tarihlenmektedir. Dış alanda soğanlı bir piramit çatı ve aynı zamanda küçük çan kulesi vardır.
Aleijadinho Müzesi
1968 yılında kurulmuştur. Müzede: değerli kutsal koleksiyonları korumak amaçlanmıştır ve bunlar arasında kutsal sanat ve grafik belgeleri bulunmaktadır.
Museu de Ciencia e Tecnica-Mineral Müzesi
Mineraloji koleksiyonu 1875 yılında Fransız bilim adamı Claude Henri Gorceix tarafından getirilen numunelerle kurulmuştur. Kendisi Rio de Jenerio şehrinde kurulan Mineroloji ve Jeoloji Laboratuvarı kurucusudur.
Zamanla çeşitli bağışlar yolu ile müzenin koleksiyonu büyümüş ve dünyanın en büyüklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Özellikle: elmas ve uranyum gibi minerallerin numuneleri ilgi çekmektedir.
Müzenin bulunduğu bina: 1741-1748 yılları arasında Jose Fernandes Pinto Lucknow tarafından tasarlanmış eski Guvernörler sarayıdır. Valiler, 1897 yılına kadar burada ikamet etmişlerdir. Binada 1752 yılından kalma bir çeşme bulunmaktadır. Daha sonra bu saray Ouro Preto Üniversitesinin “Madencilik Okulu” ve “Minaral Müzesi” tarafından işgal edilmiştir.
Komplo Müzesi-Museu da Inconfidencia
Müzenin bulunduğu binanın yapımına 1785 yılında başlanmıştır. Yapımda mahkum köleler, marangozlar ve bazı sanatçılar çalışmışlardır. Bunlar arasında: Aleijadinho ve Xavier de Brito gibi sanatçılar da vardır.
Bina: bir devlet hapishanesi olarak ve eski Town Hall olarak kullanıldıktan sonra 1938 yılında boşaltılmıştır. Ardından bu müze oluşturulmuştur.
Müze: 1789 yılındaki Brezilyanın bağımsızlığını ifade eden “Minas Komplosu” için düzenlenmiştir. Ayrıca: madenci toplumunun zengin kültürünü yansıtmaktadır. Koleksiyonda 4000 den fazla parça bulunduğu söyleniyor.
Müzede komplo ile ilgili el yazmaları ve eserlerin koleksiyonu bulunmaktadır. Ayrıca: mobilyalar, kostümler ve 18. ve 19. yüzyıldan kalma çeşitli nesneler görülebilmektedir.
Evet, adından da anlaşılacağı üzere, yukarıda sözünü ettiğim burada başlatılan bağımsızlık hareketi ile ilgili yani “Tridentes” e yapılan komplo ile ilgilidir. Burada hareketin önde gelen isimleri, Tridentes’in asıldığı darağacı parçaları ve yine onun tarafından yazılan “Marilia de Dirceu”nun ilk baskısı bulunuyor.
Masalların House-Casa dos Contos
Rua Sao Jose adresindedir. Barok mimarinin önemli bir örneğidir.
Şehrin ana meydanında, beyaz parlak boyalı ve pencereleri olan burası: 1782-1787 yılları arasındaki beş yıllık süreçte, bir vergi yöneticisi konutu ve 18. yüzyıl sömürge döneminde Brezilyalı bir zengin evi olarak kullanılmıştır.
Macedo isimli bu zengin kişi: 1789 yılında “Minas Gerais” yer altı bağımsızlık hareketi (Inconfidencia) nın en seçkin destekçilerinden birisiydi. Ayrılıkçı hareketin bastırılması sırasında, ev, sadık askerler ve müttefik isyancılar için bir konaklama yeri olarak kullanılmıştır. Ancak Macedo: şüphelerden sıyrılmayı başardı, ancak parasını yönetemedi ve büyük borç içine düşünce 1803 yılında evini satmak zorunda kaldı ve ev “Kraliyet Hazinesi” tarafından ele geçirildi.
Daha sonra ise “Tales House” ismini almış ve kraliyet hazineleri ve Altın kurulu evi olarak kullanılmıştır. Portekiz döneminde vergiler buraya ödeniyordu.
Claudio Manuel de Costa: tutuklandığında burada hücresinde idam edilmiştir. Günümüzde müze olarak kullanılan yapıda sergilenenler: 18. ve 19. yüzyıla ait mobilyalar, belgeler, mektuplar, zengin kütüphane ve sikkelerdir.
Ev takip eden süreçte uzun yıllar boyunca: bir postane, bir banka ve belediye başkanının ofisi olarak kullanılmıştır. Brezilya Maliye Bakanlığı evi 1973 yılında teslim almış ve bugünkü görünümünü kazandırmıştır.
Oratory Müzesi-Museu do Oratorio
Şehir merkezinde, Mount Carmel Our Lady kilisesinin avlusundadır.
Burada dünya çapında benzersiz 162 oratories sergilenmektedir ve Ekim 1998 tarihinde Flavio Gutierres Kültür Enstitüsü bünyesinde açılmıştır. Burada sergilenen koleksiyon, koleksiyoncu Angela Gutierrez tarafından Brezilya hükümetine bağışlanmıştır.
Tasarrufların Müzesi-Museu das Reduçoes
Rua Sao Gonçalo-Amarantina ilçesi adresindedir.
Ouro Preto kasabasının tarihi merkezine yaklaşık 25 km uzaklıktadır. Burada madenci insanların yetenek ve sanatları hakkında nesneler sergilenmektedir. Burada: orijinal binalarda kullanılan aynı malzeme kullanılarak yapılmış tarihi evler ve tarihi anıtlar koleksiyonu sanatsal düşük ölçekte yeniden yapılarak sergilenmektedir. Zengin mimari: 500 yıllık asma bahçeleri ile bezenerek süslenmiştir. Ayrıca 15 devletten gelen 25 anıt kopyası da sergilenmektedir.
Guignard Evi Müzesi-Museu Casa Guignard
Bobadela Earl Street caddesindedir.
Alberto da Veiga Guignard: yüzyılın en başarılı Brezilyalı sanatçısıdır. Kendisi “Minas Gerais” tarihi kentlerinin manzaralarını yansıtan çalışmaları ile tanınır.
Guignard Evi Müzesi: 1987 yılında Ouro Preto merkezinde tarihi bir binada açılmıştır. Burada onun eserleri görülmektedir.
Madenler
Şehrin eski altın madenlerine turistler için tur düzenleniyor. Bunların en popüler olanları “Chico Rei” dir ve Mina Senhora da Conceiçao kutsal alanına yakındır.
Carnaval
Şehir sokakları her yıl Şubat ya da Mart ayında; karnaval nedeniyle binlerce ziyaretçi çekmektedir. Bu karnaval etkinliklerinde birçok kişi özel kostümler giyerler ve Samba okulları ile birlikte kasaba sokaklarında geçit törenleri düzenlenir.
Şehir Güney Kore ülkesinin başkenti ve en büyük şehridir. Kuzey Kore sınırının 50 km güneyindedir. Ülkede 10.195.000 bin kişi yaşamaktadır. Güney Kore ülkesinin nüfusu ise 50.948.000 kişidir. Ülke nüfusunun beşte biri Seul şehrinde yaşamaktadır.
Aynı zamanda dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisidir. Şehir, ortasından akan Han nehri ile ikiye bölünmektedir. Nehir üzerinde 28 tane köprü bulunmaktadır. Bu köprüler genelde düz köprü şeklindedir, yani herhangi bir görüntü güzelliği bulunmuyor.
Bu durum Avrupa şehirlerini andırıyor malüm Avrupa’da da birçok şehir nehir kenarlarına kurulmuştur. Nehir bayağı geniş, hani İstanbul Boğaziçi kadar var. Ama nehir kenarından genellikle otoyollar bulunuyor, yani nehir kenarını cazibe merkezi olarak kullanmamışlar.
Şehrin sonradan imar edilen güney kesimi daha gelişmiş ve modern olarak görülür. Burada geniş caddeler ve yüksek binalar bulunur. Ancak şehir merkezinin kuzey bölümünde: büyükelçilikler, resmi daireler ve yabancıların daha yoğun olarak yaşadığı konutlar bulunur. Şehirde yerleşim alanı fazla olmadığından genellikle büyük apartmanlar şeklinde, çok katlı yapılar bulunuyor. Şehir çok sayıda dağ zirvesiyle çevrili, doğal bir havzada bulunmaktadır.
Şehirde: antik ve modern, geleneksel ve moda yan mükemmel bir karışım yaratmaktadır. Modern cam, beton ve çelik mimarinin gölgesinde ahşap evler görebilirsiniz. Güçlü bir Budizm geleneği ve muhteşem alışveriş merkezleri bir aradadır.
G.Kore ülkesinin diğer başlıca şehirleri olarak: Busan ve İncheon bulunmaktadır.
TARİHÇE
Yapılan arkeolojik çalışmalara göre: bölge ilk çağlardan bu yana iskan görmüştür. İlk devlet, MÖ.2333 yıllarında bölgedeki ilk devlet, Çosun halkı tarafından kurulmuştur.
Devam eden süreçte, çeşitli hanedanlıklar tarafından yönetilen ülke, daha sonra bölgenin iki güçlü ülkesi olan Çin ve Japonya arasındaki mücadelelere sahne olmuştur.
1904-1905 Japon-Rus savaşını, Japonlar kazanınca Kore bu ülkenin etkisine girmiş ve ülke 1910 yılında Japonya tarafından ilhak edilmiştir. Ancak II. Dünya savaşında Japonlar yenilince, 35 yıl süren işgal dönemi bitmiş ve 1948 yılında bağımsız Kore Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak bölgede 38. paralelin kuzeyinde ise, SSCB denetiminde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kuzey Kore’nin Haziran 1950 tarihinde güneye saldırmasıyla Kore Savaşı başlamıştır. Kuzey Kore’nin yanında: SSCB ve Çin yer alırken, Türkiye’ninde aralarında bulunduğu 16 devlet Güneylilerden yana taraf olmuştur. 3 yıl süren savaş, 1953 yılında imzalanan ateşkes andlaşması ile son bulmuştur. Bu savaşta 3 milyon Koreli ölmüştür. Ülkemizden ise, savaşa katılan 21.212 askerden, 1005 kişi şehit olmuştur.
ULAŞIM
Ocak 2012 tarihinden sonra, Kore’ye giriş yapmak isteyen 17 yaş üstü herkesten zorunlu olarak parmak izi alınmakta ve yüz taraması yapılmaktadır. Bu arada: uçakta iken size verilen “varış kartını” doldurmayı unutmayın, çünkü pasaport kontrolünde bu varış kartı da isteniyor. Yaklaşık 10 saatlik bir uçak yolculuğu sonrası, dünyanın en iyi havaalanlarından birisi olan “İncheon” havaalanına ulaşılır.
Bu havaalanı zaten uzun yıllar arka arkaya dünyanın en iyi havaalanı seçilmiştir. Havaalanı şehir merkezine 1 saatlik uzaklıktadır. Havaalanı şehir merkezi arasında otobüs veya tren kullanarak gidebilirsiniz. Ancak trenle birkaç kez aktarma yapılıyor.
Trenle şehir merkezine ulaşımı düşünürseniz yaklaşık 80 dakika sürmektedir. Otobüs fiyatı 10.000 wondur. Otobüslerde 4 dilden anonslar (Korece, Çince, Japonca, İngilizce) anons yapılıyor, ineceğiniz durağı kaçırmamak için iyi takip etmeniz gerekir.
Öte yandan otobüs şöförlerinin pek çoğunun İngilizce bilmediğini bilmelisiniz. Burada ilginç bir konudan söz etmek istiyorum. Seul havaalanından cep telefonu ve hat kiralayabilirsiniz.
Pasaport ve kredi kartı ile kiralayabileceğiniz cep telefonu kira ücretini dönüşte nakit veya kredi kartı ile ödeyebilirsiniz. Bir not daha, şehrin kuzeybatı kesiminde “Gimpo” denilen bir havaalanı daha bulunuyor ve burası şehir merkezine 30 dakika uzaklıktadır.
METRO
Şehir 398 istasyon ve 527 km uzunluğu ile dünyanın en uzun metro ağına sahiptir. Metrolarda: durak isimleri LCD ekranlarda yazılı olarak gösteriliyor. Metroları çok gelişmiş ve konforludur. Metrolarda cep telefonu kullanabilirsiniz. Hatta wifi bile kullanmak mümkündür. Metro çok ayrıntılıdır, ancak bazen iki aktarma noktası arasında uzunca yürümek zorunda kalıyorsunuz ve bu insanı yoruyor ve sıkıyor. “t Money” kart kullanırsanız, metro ve otobüslere binebilirsiniz.
TRAFİK
Sanırım Seul şehrinin en kötü yanı, berbat trafiğidir, trafik yoğun olup sıkıştığında çekilmez olur.
OTOBÜSLER
Otobüs biniş ücretleri 1100 won (1.8 TL) dir. Metro biniş ücretleri de aynıdır.
TAKSİLER
Şehirde taksiler genellikle ucuzdur.
İKLİM
Şehirde, sıcaklık yönünden karasal ve yağış yönünden muson iklimi hakimdir. İlkbahar yağışlı ve ılımandır. Yaz ayları sıcak ve nemli geçmektedir. Sonbahar buranın en güzel mevsimidir. Kış mevsimi kuru ve soğuk geçer. Ağustos en sıcak aydır. Ocak ise en soğuk aydır. Bazen Ocak ve Şubat aylarında ısı eksi 15 derecelere kadar düşer.
ELEKTRİK
Ülkede 220 volt elektrik kullanılır. Kullanılan prizler, iki yuvarlak delikli yani ülkemizdeki gibidir.
GÜVENLİK
Seul son derece güvenli bir şehirdir. Suç oranı dünyanın diğer şehirlerine oranla çok düşüktür. Acil durumlarda telefon ile 112 veya 119 ile 120 aranabilir.
ALKOL
Ülkede alkol içme yaşı 19 dur. Alkol içmek yasak değil ama sarhoş olup ahlaka aykırı davranışlarda bulunmak ağır para cezaları ödemeyi gerektiriyor.
PARA BİRİMİ
Ülkede “Kore Wonu” (KRW) kullanılmaktadır. Kağıt paralar: 1000, 5000, 10.000, 50.000 lik banknotlar şeklindedir. Bozuk paralar ise, 1-5-10-100-500 won dur.
1 Amerikan doları = 1.055 Wondur. 1 ve 5 lik bozuk paralar, piyasada yaygın değildir.
10.000 won = 16 TL.
1 TL = 625 won
DİN
Kore 4. yüzyılda Budizm ile tanışmıştır. Bu yüzden şehirde birçok Budist tapınağı bulunmaktadır. Kore ülkesinde baskın din Budizm ve Hıristiyanlıktır. Ülke nüfusunun % 32 Hıristiyan (bunların büyük bölümü Protestan, sonra Katolik), % 24 Budist ve kalan bölüm diğerleri şeklindedir.
Koreliler Budizm ile ilk olarak 372 yılında Goguryeo krallığı hüküm sürerken Kral Sosurim zamanında tanışmışlardır. Daha sonra Budizm, Baekje ve Silla krallıklarında da güçlü bir etki yaratmıştır. Tarih boyunca Kore kültürünü önemli ölçüde etkileyen Budizm’in izlerini Kore’de birçok bina, heykel, resim ve el yapımı aletlerde görebilirsiniz.
ZAMAN-SAAT
Kore zaman dilini (+9 saat) ileri şeklindedir ve günışığı tasarrufu sistemi uygulanmamaktadır. Yani bu ülkeye giderken saatlerinizi 9 saat ileri almak gerekiyor.
SU
Korede musluk suyu diş fırçalamak, yüz yıkamak ve diğer amaçlar için hijyeniktir rahatlıkla kullanabilirsiniz. Şişelenmiş su bulmak ta çok kolaydır. Tüketim için genellikle şişelenmiş su kullanmanız önerilir.
ÖLÇÜLER
Kore’de metrik sistem kullanılır. Ağırlık gram cinsinden, uzunluk ise metre cinsinden ölçülür.
MİLLİ BAYRAMLAR
1 Ocak Yılbaşı
1 Şubat Seollar-Lunan yeni yıl günü.
1 Mart Bağımsızlık hareketi günü
8 Nisan Lunar-Buda’nın doğum günü
5 Mayıs Çocuk günü
6 Haziran Özgürlük günü
15 Ağustos Kurtuluş günü-Lunar-
GECE HAYATI
“sinchon” denilen semtte birçok gece kulübü bulunuyor.
İNSANLAR
Koreliler aslında çok sıcakkanlı olmasalar da, oldukça saygılı ve kibardırlar. Ancak: özellikle İngilizce konuşmaya başladıklarında oldukça zorlanırlar ve siz de anlamakta zorlanırsınız. Ama tek bir gerçek, Türk olduğunuzu duyduklarında gülümsemeleri ve ayrı bir saygı göstermeleridir.
ALIŞVERİŞ
Şehirdeki alışverişlerde pazarlık yapmak gelenektir. Şehirde çok sayıda alışveriş merkezi yanında, açık pazarlar da bulunur.
Hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz, özellikle “inseadong” önerilir. Bu cadde boyunca onlarca dükkan bulunuyor.
Elektroniklere merakınız varsa, “yongsan park” alışveriş merkezi, “coex” ve “yongsan” alışveriş merkezlerini ziyaret etmelisiniz.
Özellikle “Namdaemun”, “ınsadong hwanghakdong” ve “Dongdaemun” bölgelerindeki açık pazarlar yani bit pazarları yani halk pazarları ilgi çekiyor. Bu pazarlarda fiyatlar oldukça ucuzdur. Pazarda gezerken yol kenarlarında oturan önlüklü yaşlı kadınlar dikkatinizi çekecektir, bunlar aynı zamanda seyyar döviz bürosudur ve para bozdurabilirsiniz.
İnsadong
Burası turistik ıvır zıvır satılan bir yerdir. Hediyelik eşya satın almak isteyenlerin burayı mutlaka ziyaret etmesi gerekir. Ancak ucuz fiyat yakalamak için mutlaka biraz dolaşmalısınız ve pazarlık yapmalısınız, nakit ödeme yaptığınızda bayağı indirim yapıyorlar. Kredi kartında ise indirim düşünmüyorlar.
Namdaemun pazarı
Binden fazla dükkan, açık tezgah, sokak satıcısı ve restoran bulunur. Burada: her türlü hediyelik eşya, deri ürünleri, giysiler, çanta, bavul, takı ve akla gelebilecek her şeyi bulup satın alabilirsiniz.
Dongdaemun pazarı
Burada genellikle manifaturacılar toplanmıştır. Burada uygun fiyatlı ipek ve ipekli ürünler, kıyafetler, çanta ve ayakkabılar bulup satın alabilirsiniz. Burası her gün sabah 05.00 e kadar açıktır ve kadınlar için özellikle bir alışveriş cennetidir ve genelde her şey Koreli kadınlara göre yapıldığından küçük bedendir.
Ginseng
Burada yani Kore’de özel bir öneme sahiptir ve resmi tekel idaresi tarafından satışı yalnızca izin verilen mağazalarda yapılmaktadır. Seul şehrinde yalnızca ginseng satan birkaç mağaza bulunmaktadır.
DİL
Şehirde “Korece” resmi dil olarak kullanılır. Tüm halk bu dili kullanmaktadırlar, değişik şiveler bulunmamaktadır. Okullarda ise İngilizce dil eğitimi verilmektedir. Gençler genellikle İngilizce konuşabilirler.
Kore’nin resmi alfabesi olan Hangeul: Joseon hanedanı zamanında Kral Sejong tarafından bulunmuştur. Yani alfabe 1443 yılında icat edilmiş ve kral tarafından 1446 yılında ilan edilmiştir. Alfabe 24 harften oluşmaktadır.
Özellikle taksi şöförleri kesinlikle İngilizce bilmiyorlar, yani kaldığınız yerin Korece yazılı bir kartını mutlaka yanınızda bulundurun.
NE YENİR
Şehirde yemek kültürü oldukça zengindir. Özellikle “kimchi” denilen sağlıklı yemekleri dünyaca ünlüdür. Ayrıca yiyecekten konu açılınca, hemen şunu bilmekte yarar var, Koreliler bolca “sarımsak” tüketiyorlar.
Hatta sabah kahvaltıda, sarımsağı çiğ olarak yiyorlar ve geceyi yine onunla noktalıyorlar, ama elbette bu sarımsak kokusu şehirde ve insanlar üzerinde bayağı yerleşmiş. Öte yandan ülkede sarımsağın bu kadar yaygın olarak kullanılmasının en büyük nedeninin geçmişte tüm Asya kıtasını sarsan sars giribinin Korelileri etkilememiş olması ve bunun nedeni olarak sarımsak düşünülüyor.
Evet Koreliler denizden ne çıkya yiyorlar. Ama farklı tarzda pişiriyorlar ve tuhaf kokulu soslarla yiyorlar.
“Bibimpab” ve “bulgogi” özellikle pilavın yeşillik ve et katılmış bir şekli denilebilir. Bunlar sipariş verdiğinizde özel olarak pişiriliyor.
Eğer et seviyorsanız, şehirdeki barbekü restoranlarına uğramalısınız. Bu restoranlarda “kendin pişir kendin ye” sistemi açık büfe şeklinde çeşitli et ürünleri sunuluyor.
“dakgalbi” tavuklu pilav türü bir yöresel lezzettir. Ama bunun en özel yanı, aşçılardan birinin masanıza gelip, yemeği masanızda gözünüzün önünde hazırlamasıdır.
“galbi”: bir tür kızartılmış pirzolalardır.
Eğer sokak yemeklerini denemek isterseniz, bu kere “myeong-dong” caddesine gitmeniz gerekir. Bu cadde boyunca sokak yemeklerini tadabileceğiniz yüzlerce yer bulunuyor. Özellikle “tavuk döneri” yemenizi öneririm. Çünkü çok özel bir sos ile yapıyorlar.
Bir diğer öneri “ginsengli tavuk haşlama” dır ve oldukça lezzetlidir.
Koreliler turşuyu seviyorlar ama kimchi denilen turşuları “tatlı” dır.
Çay çeşitleri ise şunlardır: “sujeonggwa” bir tür zencefilli çaydır. “Nokcha” yeşil çay ve “boricha” arpa çayıdır.