Lüksemburk

Lüksemburk

 

Şehrin, İngilizce ismi “Luxembourg” dur. İsminin kelime anlamı Işıklı ülkedir.
Dünya üzerinde, yaşam kalitesi açısından, dünya 4’ncüsüdür.

2005 yılında ise, dünya birincisidir. Milli gelir açısından ise, resmi rakamlara göre, dünyanın en zengin insanlarının yaşadığı bir ülke olarak öne çıkmaktadır.

Ancak, özellikle İstanbul’dan küçük bir ülke olması, İstanbul’dan buraya giden ziyaretçilerin, başlangıçta kabullenememelerine sebep olmaktadır.

Bunların yanında, şehir, iyi korunmuş, eski kaleleriyle, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Özellikle, 1000 yıllık evler, gerçekten korunması gereken yapılardır.

HAVAALANI

Ülkenin havaalanı ismi “Findel Havaalanı” dır. Buraya, havayolu ile ulaşmayı düşünürseniz, bindiğiniz uçakta kesinlikle, bankacı tipli, gerek kıyafetleri ve gerekse tavırlarıyla, bambaşka insanlarla karşılaşacaksınız.

Havaalanı, şehir merkezine 6 km. uzaklıktadır. Alan ile şehir merkezi arasında, otobüs ile yaklaşık 30 dakika bir yolculuk yapmanız ve 1.5 Euro ödemeniz yeterlidir. Taksi düşünürseniz, bu kez, 20 Euro ödemeniz gerekir.

Şehirden, Avrupa’nın yakın diğer şehirlerine trenle yolculuk yapmak isterseniz: Brüksel 2.5 saat ve 30 Euro, Amsterdam 6 saat ve 50 Euro, Paris 4 saat ve 45 Euro’dur. Paris ile aradaki bağlantı için, son yıllarda yapıla hızlı tren, büyük kolaylık sağlamıştır. Ayrıca: 150 km. uzunluğundaki otoyol ile, şehir, komşu Belçika-Hollanda ülkelerine bağlanmıştır.

Son bir not, buranın havaalanına çok sayıda büyük uçak inip kalktığını görürseniz şaşırmayın, çünkü bu havaalanı, Avrupa’nın en büyük kargo havaalanıdır.

TARİH

Şehrin geçmişi, 1000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Ülke hakkındaki ilk yazılı bilgiler: 963 yılında, Kont Siegfried zamanında, bölgede, Lüttenburg kalesinin kurulması ile başlar.

1354 yılında, kral Karl, şehri dukalığa dönüştürmüştür. Dukalık yönetimi: 1443 yılında, başkalarının egemenliğine girer. Ancak, 1600’lü yılların başında, evlilik bağları sonucu, bölgede İspanyol egemenliği hakim olur.

1685 yılında ise, bölge, Fransızlar tarafından ele geçirilir. 1815 yılına kadar Fransız hakimiyeti altında kalan ülke: Viyana kongresi sonucu bağımsız bir dukalık olarak, Hollanda’ya geçer.
1830 yılında ise, bu kez, Belçika hakimiyeti görülür.

Her iki dünya savaşında, tarafsızlık gösteren ülke: yine de, Alman işgaline uğramıştır.
1947 yılında ise, Hollanda ve Belçika ile birlikte “Benelüks” denilen gümrük birliği kurulmuştur.

Lüksemburk

GENEL

Şehir, 90 bin kişilik bir nüfusa sahiptir. Deniz kıyısında bulunmaması, ülkenin en büyük özelliklerinin başında gelmektedir. Avrupa’nın en küçük ülkelerinden birisidir.

Ülkenin genişliği en fazla 58-80 km. arasında değişmektedir ve Şehir: 1995 ve 2007 yıllarında “Avrupa Kültür Başkenti” seçilmiştir. Yani, Avrupa’da, başkaca iki kez, kültür başkenti seçilen şehir bulunmamaktadır.

Ülkenin kuzeyinde: Ardenler bulunur. Bu bölge, yoğun ormanlık yani yeşil alan ile kaplıdır. Buraya: Ösling ismi verilir. Burada, nüfus seyrekleşir.

Ülke: “Grandük” denilen bir kral tarafından yönetilir. Ama aynı zamanda, parlamenter temsili demokrasi sistemi geçerlidir. Ülkenin anayasası ise, ilk olarak “1868” yılında yapılmıştır. Hükümet Başkanı ve bakanlar, Grandük tarafından atanır ve onaylanır.

Ülkede: çevresindeki komşularının etkisiyle 3 dil konuşulmaktadır. Bunlar: Almanca, Fransızca ve Lüksemburgçadır. Lüksemburgça dili: tüm Lüksemburklular tarafından bilinir. Almanya sınırında Almancadan, Fransa sınırında ise, Fransızcadan yoğun olarak etkilenmiştir.

Eğitimde kullanılan dil: 3 dillidir. Bu 3 resmi dil dışında, İngilizce de zorunlu olarak öğretilmektedir. Ancak, sokaktaki yaşantıda, otellerde ve restoranlarda, İngilizce pek yaygın değil, bilginiz ola.

Yani, bir restorana gittiğinizde, önünüze gelen menü, büyük olasılıkla “Fransızca” olabilecektir. İngilizce istediğinizde ise, “hayır yok” denilecektir. Çünkü İngilizce sokaktaki insan tarafından pek bilinip kullanılan bir dil değildir. Dini yapılanmada ise, Katoliklik öne çıkar.

Şehir: birçok uluslar arası kuruluşun, genel merkezlerinin bulunduğu bir yer olarak önem kazanmaktadır. Özellikle: Avrupa Birliğinin birçok kurum ve kuruluşu, daire ve ofisi, burada bulunmaktadır.

Ülkede, para birimi olarak “Euro” kullanılmaktadır.

Ekonomi derseniz, ülke, dünya üzerinde en yüksek ekonomik gelire sahip insanların yaşadığı bir yer olarak önem kazanmaktadır. Kişi başına düşen milli gelir ortalaması bakımından: dünya birincisidir. Kişi başı gelir, bu ülkede, 82 bin dolar iken, ülkemizde 13.500 dolardır.

Yani, buradaki insan, ülkemiz insanından, 6 kat daha fazla gelir elde ediyor. İnsandan bahsetmişken, bu ülkede, gerçekten çok miktarda “Portekiz” göçmeni bulunduğunu hatırlatmam gerekir. İnsanlardan bahsetmişken, bu ülkede, muhteşem bir köpek varlığının bulunduğunu da söylemem gerek, şöyle ki, her 5 kişiden birinin köpeği bulunduğu söyleniyor.

Ülkede: enflasyon ve işsizlik oranı, neredeyse sıfırdır. Avrupa’nın en önde gelen sigorta şirketleri, burada konuşlanmıştır. Ayrıca: dünyanın en büyük ikinci yatırım fonu merkezi, buradadır.

Bunların yanında, bireysel bankacılık sistemi de oldukça gelişmiştir. Şehirde, 220 banka şubesi bulunmaktadır. Avrupa’nın birçok zengini, bu ülkede banka hesabı açtırmıştır ve ülkenin bankaları, mahkeme kararı bile olsa, bu hesaplar hakkında kimseye bilgi vermezler.

Burada, en dikkat çeken özellik:

İnsanların burada çalışıp, çevre ülke ve şehirlerde yaşıyor olmaları ve buraya her gün gidip geliyor olmalarıdır. Bunun sebebi: şehirdeki iş gücünün yüksek maaşlar alması, ama aynı zamanda şehirdeki yaşamın çok pahalı olmasıdır.

Bu yüzden, insanlar, burada çalışıyorlar ama burada yaşamayı pek tercih etmiyorlar, çünkü gerçekten pahalı bir şehirdir. Ama öte yandan bu durum nedeniyle, özellikle sabah ve akşam saatlerinde trafik çok sıkışır ve yarım saatlik yollar, ancak 1 saatte alınır hale gelir.

Bunun doğal bir sonucu olarak da: şehrin boşluğu gösterilebilir, insanlar hep şehir dışında yaşadıkları için, özellikle akşam saatlerinde, şehir sokakları bomboştur.

Özellikle, emlak fiyatlarının çok pahalı olması dikkat çekmektedir. 40 m. Karelik bir stüdyo dairenin kirasının, 800 Euro’dan yüksek olduğu söylenir.

İklim derseniz: ülkede “deniz iklimi” egemendir. Buna bağlı olarak, özellikle yaz aylarının son günlerinde, yoğun yağış görülür. Yani, genel anlamda, soğuk bir ülkedir ve bu ülkeyi gezmeye giderseniz, yaz günü bile olsa, yanınızda mutlaka mont bulundurmanızı öneririm. Avrupa’nın en yağışlı ülkesi denebilir. İklim ne kadar ılımlı olsa da, bu yağmurlara dikkat etmeniz gerekir.

Lüksemburk

TATİL GÜNLERİ

1 Ocak Yeni yıl kutlaması,
23 Şubat Karnaval kutlaması,
10 Nisan İyi Cuma kutlaması,
13 Mart Paskalya kutlaması,
1 Mayıs 1 Mayıs bayramı,
21 Mayıs Yükseliş günü,
1 Haziran Whif Pazartesi,
23 Haziran Milli gün
15 Ağustos Varsayım günü,
31 Ağustos Lüksemburg Fete
1 Kasım Tüm azizler günü
2 Kasım All Souls günü
25 Aralık Noel günü,
26 Aralık Aziz Stephen günü

Lüksemburk

GECE HAYATI

Şehirde, yoğun bir gece hayatı bulmak mümkün olmamaktadır. Çünkü, normalde, şehirde akşam saat 7’de hayat bitmektedir. Ama, size bir küçük ipucu: merkezi tren istasyonunun karşısındaki kulüpleri, eğlenmek için düşünebilirsiniz ve hatta bu kulüplerin bazıları, striptiz kulübüdür.

Lüksemburk

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bu küçücük şehirde, yaklaşık 10 civarında, Türk kebapçı dükkanı bulunmaktadır. Özellikle, hemen tren istasyonunun karşısındaki dikkatinizi çekecektir. Bence, yerel lezzetler yanında, kendi damak tadımızı tatmak isterseniz, bunların bulunması büyük güzelliktir. Yine de, bu şehirde Türk sayısı çok azdır.

Yine de, yerel lezzetlerden tatmak isterseniz: “Judd mat Gaardebounen” yani “bakla ve domuz etinden yapılan bir tür yemek” denenebilir. Elbette, domuz eti olmaması gerektiğinde ise “Friture de la Moselle” yani “yağda kızartılmış nehir balığı” düşünülebilir. Sosis ve lahana turşusu yanında, bir şişe şarap ısmarlamak gerekebilir.

Tüm bunların yanında, şehirdeki birçok pastanede, bir dilim kek ve bir fincan kahve içmeyi düşünebilirsiniz.

Ülkede, ne içilir derseniz, buranın meşhur şarapları var. Bunların başında gelen markalar: “Pinot Gris” ve “Gewürztraminer” olabilir. Bira severseniz, bu kez, tercih etmenizi önereceğim markalar “Simon Dubbel Donkers” ve “Mousel” olabilir. Yani: bu ülkede, birkaç çeşit üzümden üretilen şaraplar ve içimi yumuşak şampanyalar ünlüdür.

Ayrıca, yine bu ülkeye has “Cremon” denilen içkiyi tatmak önerilir. Bu içki türü: şarap-şampanya karışımı bir içki türü olarak ilgi çekmektedir.

Ancak, zamanla, Fransızlar, bunların ürettiği şampanyaların daha fazla satıldığını görünce, şampanya kelimesinin kullanılmasını yasaklamışlardır. Bunun üzerine, burada üretilen şampanya türü içeceklere “Cremon” ismi verilmeye başlanmıştır.

Özellikle: Ağustos-Kasım ayları arasındaki sürede, çeşitli üzüm ve şarap festivalleri düzenlenmekte ve bunlara, rehberli turlarla katılım mümkün olmaktadır.

Lüksemburk

NE SATIN ALINIR

Burada, sigara ucuzdur, çünkü vergi azdır. Bunun sonucunda, bunu bilenler, buradan fazla miktarda sigara alırlar, ama, özellikle Fransa ülkesine trenle geçerken, gümrük görevlileri, çantalarda sigara araması yaparlar ve fazla sigaralara el koyarlar.

Bunun dışında, bu ülkeden alışveriş yapılmaz. Hatta, bir dilim karpuz bile, 2.5 Euro ücretle satılıyor dersem, bu ülkenin ne ölçüde pahalı olduğu konusunda bana hak verirsiniz. Ama bu arada, eğer araç kiralayıp yaptığınız bir gezi varsa, benzininizi bu ülkeden almanızı öneririm, çünkü vergi olmaması, burada benzinin fiyatının diğer komşulara göre daha düşük olmasını sağlıyor.

Yani, bu ülkede, benzin ve sigaradan alınan vergiler, diğer ülkelere nazaran çok düşüktür ve bu nedenle, sınıra yakın birçok benzinlikte, uzun kuyruklar görürseniz şaşırmayın. Ülkeden arabası ile geçen her kez, bir depo benzin ve bir karton sigarasını alarak geçer.

Bunun dışında, bu ülkede: yılın belli dönemlerinde, genellikle 4 kere, ucuz satış günleri düzenlenir. Bu ucuz satış günlerinde: özellikle tekstil ürünlerinde, uygun fiyatlar yaratılır. Bu dönemlerde, aynı zamanda, alkol ve gıda satışları da artar ve insanlar, trafiğe kapatılan bazı sokaklarda, çılgınca eğlenirler.

Alışveriş ile ilgili son bir not: şehirde, her ayın 2 ve 4’ncü cumartesi günleri kurulan, bit pazarını ziyaret etmenizi öneririm.

Lüksemburk

TURİZM

Şehirde, tüm gezmeniz önerilen yerler, yürüme mesafesindedir. Yani, şehri yürüyerek gezebilirsiniz. Ama, yine de toplu ulaşım araçlarını kullanmak isterseniz: tek binişlik otobüs biletlerinin, 1.5 Euro olduğunu bilmelisiniz. Bu şehri, bir günde rahatlıkla gezebilirsiniz.
Akşam saat 7 de, boşalan sokaklar, günün ilk ışıklarında, yani saat 6 da kalabalıklaşmaktadır. Özellikle, tren istasyonu, sabah saat 6 da, bayağı kalabalık oluyor.

Evet şehir gezinizde, şunu unutmamak gerekir. Şehri, 2 katlı bir şekilde düşünmek gerekir. Şehir merkezinden aşağıya inen dar ve kıvrımlı sokakları çok ilgi çeker. Sokaklarda bulunan dar ve renkli evler, sempati çeker.

1.Kat

Burası, şehri ikiye bölen vadidir. Grund ve Clausen semtleri, burada bulunmaktadır. Bu semtlerde: güzel kafeler, restoranlar görülür. Genelde, insanlar, buralara, hafta sonlarında yani tatil günlerinde giderler. Şehirdeki çeşitli festivaller burada yapılır.

Şehrin en güzel fotoğrafları, yine burada çekilebilir. Vadiden, yukarıya doğru uzanan duvarlar üzerinde, birkaç mağara görülmektedir. Evet, yazının en yukarısında belirttiğim gibi, bu bölge, UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır.

2. Kat

Burada, özellikle “Kircberg” semti ilgi çekmektedir. Çünkü, Avrupa Birliği kurumları buradadır. Avrupa Birliğinin: Sayıştay, Adalet Divanı, çeşitli komisyonları ve Parlamentosu buradadır.

Lüksemburk

GEZİLECEK YERLER

Lüksemburk PLACE D’ARMES

PLACE D’ARMES

Kısa ismi olarak “Pless” kullanılır. Özellikle, yaz aylarında, yerli ve yabancı birçok kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Ama, başlangıçta, askeri bir tören alanı olarak kullanılmıştır.
Dizayn edilen alanda, 1554 yılında, büyük bir yangın çıkmıştır.

1671 yılında ise, İspanyol mühendis Jean Charles tarafından, aynı yerde, daha küçük bir meydan dizayn edilmiştir. Biraz önce söylediğim gibi, bunun yapılış amacı, askeri törenlerin icrasıdır. Alan, ıhlamur ağaçlarıyla çevrilidir.

Günümüzde, burası yaya bölgesi olarak kullanılır. Yaz aylarında: kaldırımlar, sayısız kafe ve restoranlar ile çevrelenir. Müzik gurupları, her yaz akşamı, burada konserler düzenlerler. Ayrıca, alışveriş bölümünde söz ettiğim gibi, her ayın 2 ve 4’ncu cumartesi günleri, burada “bit pazarı” düzenlenir. Aralık ayında ise, Noel pazarı düzenlenir.

Meydanın doğu ucunda: Cercle Belediyesi binası bulunur. Yapı, 1906 yılında tamamlanmıştır ve 1909 yılında iç çalışmaları bitirilmiştir. Cephesinde: Lüksemburglu sanatçı Federspiel tarafından yapılan bir heykel görülmektedir. Bina: 1969 yılına kadar, “Avrupa Adalet Divanı” olarak kullanılmıştır. Aynı tarihten sonra ise, Palais Belediyesi tarafından teslim alınmış ve çeşitli kutlamalar ve kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.

Meydanın batısında: “Dicks-Lentz Anıtı” isimli bir anıt görülüyor. Bu anıt: Pierre Federspiel tarafından yapılmıştır. Anıtta, iki ulusal şair (Dicks ve Michel Lentz) tarafından yazılmış milli marşın sözleri görülmektedir. Anıtın tepesindeki aslan, büyük dukalığı temsil eder. Genel olarak “demir-çelik” endüstrisini temsil eden anıt, Lüksemburglular olarak slogan olarak kabul edilen sözleri içermektedir.

Lüksemburk PLACE GUİLLAUME

PLACE GUİLLAUME

Şehrin güneyindeki bir kent meydanıdır.
Meydanın batısında: Lüksemburg City Hall bulunur. Güneybatısında ise, bir atlı heykel bulunur. Heykel: Büyük Dük II. William’ı temsil etmektedir.

Meydanın ismini etkileyen özelliği, meydanın doğusundadır. Meydan: özellikle heykel çevresinde daralır ve ağaçlarla çevrilir.

Meydan alanında, daha önce bir “Frensisken Manastırı” bulunduğu için, buraya halk dilinde “Knuedler” ismi verilir. 1797 yılında, Fransız askerleri, Fransız devrim savaşları sırasında, buradaki bu manastırı işgal etmişlerdir. 1804 yılında, Napolyon, şehri ziyaret ettiğinde, meydanı, Dük II. Guillaume’ye sunmuştur.

1829 yılında, meydan, Belçikalı mimar Justin Remont tarafından yeniden dizayn edilmiştir. 1838 yılında ilk kent konseyi tarafından kullanılan, Belediye Binası tamamlanmıştır. Bu bina: Grandük II William tarafından, 1844 yılında hizmete açılmıştır ve zaten, kendisinin bir heykeli de meydanda bulunmaktadır.

1991 yılından bu yana, her yıl, meydanda, açık hava müzik festivali düzenlenmektedir. The Rock um Kneudler konserleri olarak isimlendirilen bu konserler: 1991 yılından bu yana bu meydanda ücretsiz olarak yapılır ve halkın katılımı sağlanır ve binlerce kişi tarafından izlenir. 1995 yılından sonra, bu konserler uluslar arası düzeyde yapılmaya başlanmıştır.

MUSEE NATİONAL D’HİSTOİRE ET D’ART LUXEMBOURG-ULUSAL TARİH VE SANAT MÜZESİ

Şehirde: tarihi merkezde, Fish Market caddesi üzerindedir. Kısa adı: “MNHA” olarak bilinir.
Şehrin ve küçük ülkenin en büyük müzesidir.

Müzede: Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait tarihi eserler bulunmaktadır. Ayrıca: sanat eserleri ve şehrin tarihine ait çeşitli objeler sergilenmektedir.

Bunların yanında: Lüksemburg’da hayat isimli bir bölüm var. Burada: süsleme sanatları ve halk sanatları ve gelenekleri sergileniyor. Ayrıca, çevre ülkelerin dekoratif sanatları da sergileniyor. Başka bir odada, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden temin edilmiş, cam üzerine resimler var.

Lüksemburk MUSEE D’HİSTORİE NATİONAL MİLİTAİRE-ASKERİ TARİH MÜZESİ

MUSEE D’HİSTORİE NATİONAL MİLİTAİRE-ASKERİ TARİH MÜZESİ

Kısa ismi “NMMH” olarak bilinir. Bamertal-Diekirch bölgesindedir. Savaş üzerine oluşturulmuş, büyük bir müzedir.

Müzede: askeri araçlar ve silahlar bulunmaktadır. Ayrıca, fotoğraf arşivi bulunmaktadır. Müzenin binası ise: 1944-1945 yılları arasında, şehirde kullanılan “eski bira fabrikası” dır.

Müzede özellikle: Amerikan askerlerinin, Dünya savaşı sırasında, askeri operasyonlarda kullandıkları malzemelerin teşhir edilmesidir. Özellikle, Amerikan 5. Piyade Tümeninin, nehir geçişinde kullandıkları gereçlerdir. Bunlar, manken askerler ile birlikte canlandırılmıştır.
Müzenin ikinci kısmı: Lüksemburg tarihine adanmıştır.

MUSEE D’ART MODERNE GRAND-DUC JEAN-GRANDÜK JEAN MODERN SANATLAR MÜZESİ

Müze: Dral Eechelen Park alanı içindedir.
Müzenin kısa ismi “MUDAM” dır. Yani, bu müze “MUDAM LUXEMBOURG” olarak biliniyor.

1999 yılında başlayan inşaat sonucu, 2006 yılında ziyarete açılan müzenin binası, mimar Çinli-Amerikalı M. Pei tarafından yapılmıştır. Ancak, doğal çevre ile mükemmel bir uyum söz konusudur. Yapı: 4500 m. Karelik bir alana kurulmuştur.

Müze, yoğun ziyaretçi almaktadır, ilginizi çekebilecek eserler b ulunmaktadır, ziyaret etmenizi öneririm. Koleksiyonlar içinde:; teknik ve estetik formlarda, çağdaş yaradılışın tanıklık ettiği, resim, desen, heykel, fotoğraf ve aynı zamanda tasarım, moda, grafik tasarım ürünleri görülebilmektedir.

Bu eserler, uluslar arası üne sahip, 100 den fazla sanatçı tarafından üretilmiş, 230 eserdir. Müzenin içinde, özellikle cam saray muhteşem.

Lüksemburk CHEMİN DE LA CORNİCHE-YAYA YÜRÜYÜŞ BÖLGESİ 
Lüksemburk CHEMİN DE LA CORNİCHE-YAYA YÜRÜYÜŞ BÖLGESİ 

CHEMİN DE LA CORNİCHE-YAYA YÜRÜYÜŞ BÖLGESİ 

Burası, şehirde, çok keyifli bir yürüyüş yoludur. Ancak, Avrupa’nın en güzel balkonu olarak da değerlendirilmektedir. Bu doğal yürüyüş yolu, St.Esprit platosunda, Bock burnuna kadar gitmektedir. Bu yol; 17’nci yüzyılda İspanyollar ve Fransızlar tarafından inşa edilen surların, 1860 yılında tasfiye edilmesi sonucu ortaya çıkmıştır.

Burada, eski şehir duvarları boyunca, Alzette nehrinin kıyısında, dar bir vadi izlenir. Yol: Citadelle du St Esprit kalesi ve 1632 yılında inşa edilmiş olan şehir kapısı Grunder kapısı ile Bock burnunu birbirine bağlar.

Yürüyüş yolu: Saint Esprit nehrinin vadisi ve panoramik şehir manzarası sunmaktadır. Bunun yanında: Petrusse ve Alzette vadileri ve Grund bölgesinin muhteşem manzarasını görebilirsiniz. Ayrıca, Arnavut kaldırımlı sokakları ile insanların ilgisini çekmektedir.

Evet, burada, 100 dakikalık bir yürüyüş sırasında, 1000 yıllık bir geçmişi görebilirsiniz. Bu zengin yürüyüş yolu, sizi, şehrin en eski mahallelerine götürür.

Zaten, şehrin bu eski bölümleri, UNESCO tarafından, koruma altına alınmıştır. Kale köprüsü: kırmızı kumtaşından, 1735 yılında yapılmıştır. St.Ulric ise, şehrin en eski kilisesidir.

Lüksemburk WENZEL WALK MAHALLESİ

WENZEL WALK MAHALLESİ

Şehrin en eski mahallelerinden birisidir ve geçmişi, yaklaşık 1000 yıl öncesine kadar gider. Mahallenin: 1383-1419 yılları arasında, Lüksemburg Dükü II. Wenceslas’a vergi ödediği, kayıtlarda görülmektedir.

Burada, ilk yerleşim: 963 yılında, Kont Siegfried tarafından, Alzette nehrine bakan bir kayalık üzerinde kale inşa edilmesiyle yapılmıştır. Bu kale: diğer Avrupalı güçler tarafından sürekli ele geçirilmeye çalışılır.

Bunlar arasında: İspanyollar, Fransızlar, Avusturyalılar, Prusyalılar ve Almanlar sayılabilir. Çünkü: burası, Fransa ve Almanya arasında sıkışmış ve çevresine hakim, doğal bir oluşumdur. Bu yüzden, sürekli çalkantılı bir dönem geçirmiştir.

Bu mahallede, rehberli bir tur ile gezinmenizi öneririm. Bu gezinizde: gayet güzel ve yeterli tabelalarla, gezi istikameti belirtilmektedir.

Gezi parkurunda: 14’ncü yüzyıldan günümüze gelen: kale surları, tüneller, kuleler, köprüler, hareketli caddeler görebilirsiniz. Ayrıca, çevrenin panoramik manzarası da muhteşemdir.

Dar bir vadide ilerlerken

Çeşitli köprü ve viyadükler üzerinden geçeceksiniz. Başlangıç noktası: Bock Promontory denilen ve Lüksemburg kalesinden daha muhteşem bir yerden başlanılıyor.

Bu noktada: Jacob kulesinde, tarihi ve görsel-işitsel bir anlatım yapılıyor. Bock denilen bu bölgenin altında: şehrin farklı bölgelerine erişimi sağlayan, nemli tüneller uzanıyor.

Bu tüneller: farklı dönemlerde, buraya yapılmış ve özellikle II. Dünya savaşında, bombardımanlar sırasında sığınak olarak kullanılmıştır.

Tüneller günümüzde, küçük doğal açıklıkları, zayıf elektrik ışıkları, merdivenleri ile, ürkütücü bir görünüm sunuyor. Ama, bu muhteşem tahkimat: buranın, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmasını sağlamıştır.

Yürüyüş, Alzette nehrinin yeşil sularının kenarında, işgal etmek üzere bölgeye gelen kuvvetleri engellemek için yapılan su setinin yanında devam ediyor ve şehrin en eski kilisesi olan St. Ulric yakınlarında bitiyor.

Evet, 100 dakikalık bu yürüyüş sırasında, 1000 yıllık bir tarihi süreci yaşıyorsunuz. Kesinlikle, burayı görmenizi öneriyorum.

Lüksemburk MUSEE D’HİSTOİRE DE LA VİLLE DE LUXEMBOURG-ŞEHİR TARİHİ MÜZESİ 
Lüksemburk MUSEE D’HİSTOİRE DE LA VİLLE DE LUXEMBOURG-ŞEHİR TARİHİ MÜZESİ 
Lüksemburk MUSEE D’HİSTOİRE DE LA VİLLE DE LUXEMBOURG-ŞEHİR TARİHİ MÜZESİ 

 

MUSEE D’HİSTOİRE DE LA VİLLE DE LUXEMBOURG-ŞEHİR TARİHİ MÜZESİ 

Müze: Saint-Esprit bölgesindedir. Yani, eski şehrin kalbindedir. Müzeye giriş ücretlidir: giriş ücreti, yetişkinler için 5 Euro’dur. Gençler için ise, 3 Euro’dur.

Bu müze, Lüksemburg şehrinin tarihi anlatmaktadır. 1996 yılında, Lüksemburglu mimar Conny Lentz tarafından yapılmıştır. Müze binasında: özellikle cam cephe ve katlar arasındaki geniş panoramik manzaralı asansörler de ilgi çekmektedir.

18 metre karelik bu asansör, dakikada 65 kişiye hizmet verebilmektedir. Düşük hızla ilerleyen bu asansörlere bindiğinizde: katlarda gömülü belirgin kayaları hayranlıkla izleyebilir ve Grund tepesinin panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.

Müze, iki bölümden oluşmaktadır. Müzede, yerli ve yabancı halk kültürleri ve toplumsal konuları içeren geçici sergiler düzenlenmektedir. Geçici sergiler, 1.katta: 18-19’nolu odalarda görülüyor.

Ayrıca, yıl boyunca, çağdaş sanatçıların eserlerinin bulunduğu daimi koleksiyon sergilenmektedir. Diğer bölümlerde ise, 1839 yılından günümüze kadar olan süreçte, Lüksemburg’un evrimi, tarihi geçmişi anlatılmaktadır. Müzede, dokunmatik ekranlar var, bunlar ile şehrin kentsel gelişimi de görülebiliyor.

Lüksemburk PALAİS GRAND DUCAL

 

PALAİS GRAND DUCAL

1570’li yıllarda, İspanyollar döneminde yapılan yapının mimarı tarzı: Kuzey Afrika esintileri taşımaktadır. Aslında bir anlamda, kraliyet ailesine yaraşır bir saray denilse de, günümüzde, kraliyet ailesi bu sarayda yaşamıyor. Ama, başlangıçta, Lüksemburg Büyük Dükü’nün resmi konutu olarak yapılmıştır.

II. Dünya savaşında ise, yapı, Naziler tarafından konser salonu ve lokal olarak kullanılmıştır. Ancak, bu kullanım sırasında, saraya büyük hasarlar verilmiş, mobilyaları ve sanat koleksiyonu hırpalanmıştır.

1945 yılında, Büyük Düşes Charlotte ülkeye sürgünden dönünde, burada yaşamaya başlamıştır. Ancak, yapı 1960 yılında yeniden dekore edilmiş ve 1991-1996 yılları arasında ise, büyük restorasyona tabii tutulmuştur.

Evet, gelelim günümüze, Saray, günümüzde ziyarete açıktır. Burası, Grandük resmi ikametgahı olarak kullanılıyor ve Lüksemburg askerleri tarafından korunuyor. Ülkeyi ziyaret eden yabancı devlet adamları, burada ağırlanıyor. Yıl boyunca, birçok resepsiyonlar veriliyor.

Lüksemburk CATHEDRALE NOTRE DAME

CATHEDRALE NOTRE DAME

Ülkenin: Meryem Ana’ya adanmış, en büyük dini yapısıdır.
Yapının ilk yapılışının, 1613 yılına kadar gittiği ve aynı yıl, burada bir Cizvit kilisesinin kurulduğu söylenmektedir.

Günümüzdeki yapının mimarisi, gotik mimari özellikleri göstermektedir. Kilise yapısı: 1870 yılında, Papa tarafından kutsanmış ve katedral haline gelmiştir. Yapı: 1935-1938 yılları arasında genişletilmiştir. Yapının merkezinde, ünlü Lüksemburklu heykeltıraş Lucien Wercollier tarafından yapılan bir bronz heykel bulunmaktadır.

PHİLARMONİE LUXEMBOURG GRANDE-DUCHESSE JOSEPHİNE-CHARLOTTE-LÜKSEMBOURG FİLARMONİ ORKESTRASI

Burası, şehir merkezinde bir konser salonudur.
2005 yılında açılmıştır. Salonun inşa edilmesi sebebi: Lüksemburg şehrinin, 1995 yılında, Avrupa Kültür Başkentliğine aday gösterilmesidir.

Bunun üzerine, Lüksemburg Parlamentosu, 1997 yılında, bu konser salonunun yapılmasına karar verir ve yapılan yarışma sonucunda seçilen proje uygulamaya konulur. Salonun inşaatı: 2002-2005 yılları arasında sürdürülür.

Yapının mimarı: Christian de Portzamparc’dır. Cephede: 823 tane, 3-4 sıra halinde düzenlenmiş, beyaz çelikten sütunlar görülmektedir. Yapı içindeki, üç salonun akustik düzeni: Çinli Albert Yanying tarafından yapılmıştır.

Sonuçta, konser merakınız olmasa da, salonun mimari görünümü mutlaka ilginizi çekecektir.

GRAND-DUC JEAN-MODERN SANAT MÜZESİ

Kirchberg bölgesindedir. Kısa ismi “Mudam” olarak bilinir.
Müze binası: Hritzker ödüllü mimar IM Pei tarafından yapılmış ve 2006 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede, daimi koleksiyon için, 100 kadar sanatçının, 200 kadar eseri sergilenmektedir.

Lüksemburk

ŞEHİR DIŞINDA GEZİLECEK YERLER

Lüksemburk ECTERNACH

ECTERNACH

Ülkenin en eski şehridir. 800’lü yıllarda kurulmuş şehirde, bir manastır ve manastırın küçük ve ilginç bir müzesi, görülmeye değerdir. Almanya sınırı yakınlarındadır.

Şehir, 698 yılında, Echternach Abbey tarafından kurulmuştur. Sauer nehri ise, Lüksemburg ile Almanya arasında sınırı oluşturur. Roma döneminde de, burada yerleşim görülür. Özellikle, 1975 yılında keşfedilen Roma villası ilgi çekmektedir. Hatta, bu Roma villasının, Alplerin ve Kuzeyin en büyük Roma dönemi yapısı olduğu söyleniyor.

Burada, ayrıca 2 kilise var. Bunlardan, St. Wilibrord, 8’nci yüzyıldan kalmadır ve kentin tarihi merkezindedir. Diğer kilise St. Peter ise, Paul bölgesindedir. Şehir merkezindeki, Prehistorya Müzesi ise, insanlık tarihinin bir milyon yıllık geçmişine dair izler taşımaktadır.

1975 yılından bu yana, şehirde, her yıl Mayıs ve Haziran aylarında “Uluslar arası Müzik Festivali” düzenlenmektedir.
Aynı zamanda, Lüksemburg şehrinde, buraya giderken, yine birkaç ilginç şato görebilirsiniz ki, bunları da gezmenizi öneririm.

Lüksemburk VİANDEN KASABASI

VİANDEN KASABASI

Ülkenin kuzeyindedir. Buranın en görülmesi gereken yapısı: Vianden kalesidir. Kale: Ortaçağ döneminde yapılmıştır ve çok yeni görülmesinin sebebi, 19’ncu yüzyılda restorasyona tabi tutulmasıdır.

Kaleye çıkan yollar ve patikalar, gayet ilgi çekicidir. Ama, aynı zamanda yükseklik korkusu olanlar için de olumsuzdur. Kalenin içinde bulunan küçük müze bölümünde: 11’nci yüzyıldan kalan goblenler, zırhlar, süslü mobilyalar görülebilmektedir.

Fransız yazar Victor Hugo: burada, bir süre sürgünde kalmıştır. Bölgede, kendisinin sürgünde iken yaşadığı ev, günümüzde “Victor Hugo House” olarak düzenlenmiş ve 1935 yılından bu yana müze olarak kullanılmaktadır. Burada, ünlü yazarın kişisel belgeleri, özgün eserleri ve mobilyaları görülebilir. Ayrıca, Rodin tarafından yapılan büstü görülüyor.

Lüksemburk SCHENGEN ŞEHRİ

SCHENGEN ŞEHRİ

Schengen anlaşmasının imzalandığı bir kasabadır. Küçük bir şarapçılık köyü olarak bilinirken, 14 Haziran 1985 tarihinde “Schengen Anlaşması” nın imzalanması ile, bütün dünyada, meşhur ve bilinir olmuştur.

Kasabanın bir köşesinde durup, muhtemelen 10-15 metre uzaklığa baktığınızda, Almanya-Fransa topraklarını görebilirsiniz. Yani, burası bir anlamda, üç ülkenin topraklarının birleştiği bir yer olarak önem kazanmaktadır. Ayrıca: şehirde, 1390 yılı yapımlı bir kale görülmektedir. Kale, 19’ncu yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, otel ve konferans salonu olarak kullanılmaktadır.

Şehirdeki diğer bir yapı ise, “Centre Europeen” olarak isimlendirilen Avrupa Müzesidir. Müze, 13 Haziran 2010 tarihinde, yani anlaşmanın imzalanmasının 25’nci yılında açılmıştır. Müzede, anlaşma ile ilgili olarak, tarihi fotoğraflar, video ve ses görüntüleri bulunmaktadır.

Amerika Las Vegas

Amerika Las Vegas

 

Las Vegas: aslında turistik açıdan incelendiğinde, birçok kültürel aktivitesinin bulunduğu belirtilse ve reklamı yapılsa da, bu şehir, tüm dünya insanlığı tarafından “kumar” yönü ile biliniyor.

Yani: bu şehre giden ziyaretçilerin sanırım büyük bölümü, hatta yüzde 99’luk bölümü, casinolarda kumar oynamak veya bu ortamı yaşamak için gidiyorlardır.

Bu yüzden: Las Vegas şehri yakınlarındaki gezi yerleriyle ilgilenmedim, buraya gidilince, buradaki casino yaşamı, geceleri neon ışıklarının büyüsü, yeterli ilgiyi çekiyor.

Bu yüzden: bu yazımda, sizlere Las Vegas şehrindeki gece hayatı ve yine şehrin en büyük özelliklerinden birisi olan “Eğlence Parkı” ile ilgili görülenleri anlatacağım.

Evet, şehir nüfusu, 800.000 kişidir. Ama, buraya yılda 40 milyon turist gelmektedir. Amerikalılar, buraya genellikle “bekarlığa veda partileri” veya “21.yaş doğum günü” için gidiyorlar.

21 yaş ilginç, çünkü burada 21 yaş altındakilerin pek eğlenme şansı yok.

Şehir: kurak bir bölgede, kuru dağlarla çevrilidir. Ancak, şehir içinde yollarda asla toz göremezsiniz.

Çöl bitki örtüsü hakimdir. Yörenin çöl ortasında olmasının bir sonucu da, burada kaldığınız sürede sürekli susamak olacaktır.

Nem oranı sıfır olduğundan ne kadar sıcak olursa olsun terlemiyorsunuz ama sürekli su içme ihtiyacı duyacaksınız.

Dışarı çıkarken, yanınıza şapka ve su alın. Bu arada, hava ne kadar sıcak olursa olsun, kapalı mekanlara girdiğinizde, muhteşem klimalar, ortamı hareketlendiriyor.

Deniz seviyesinden yükseklik: 620 metredir. Her ne kadar kuraklık olsa da, şehir içinde birçok yeşil alan bulunduğunu göreceksiniz, bunun elbette nedeni, yapılan planlamalardır.

İklim

Şehir Mojave Çölünün hemen dibinde olması nedeniyle, subtropikal çöl iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak, bol güneşli ve yıl boyunca 300 güneşli gün görülür. Kışlar kısa sürelidir. Buraya gitmek için en uygun aylar: Mart-Nisan-Ekim aylarıdır.

Şehir günümüzde: uluslar arası kongrelere ve önemli spor olaylarına ev sahipliği yapar. Ama, yazının başında da belirttiğim gibi, şehrin tanınmasının en büyük nedeni “kumar” Hatta: bu şehirdeki muhteşem lüks otellerin oda ücretlerinin ne kadar ucuz olduğunu görünce şaşıracaksınız. Ucuz çünkü, oteller kumar kazançlarıyla destekleniyorlar ve oda fiyatları, yiyecek fiyatları ucuz tutuluyor. Kıbrıs aklıma geldi, otellerin önemli müşterilerini otellerinde ücretsiz ağırlamaları gibi.

Yine de, kalacağınız otel önemli, çünkü şehir merkezine uzak bir otelde kalırsanız, şehrin keyfini çıkaramazsınız. İyi otellerin ortalama oda fiyatları 200-250 dolar arasındadır. Şehir merkezine uzak, butik otellerin oda fiyatları ise, 40-50 dolar arasındadır. Yalnız dediğim gibi, merkeze uzak olmak sıkıntı yaratabilir.

Otel konusunda önerim: Ceasar Palace olacaktır. Burası, bir otelden öte, tam bir kasaba gibi düzenlenmiş yerdir. Burada kalırsanız, gayet güzel zaman geçirebilirsiniz. Hatta: bence kumar oynamayın veya bunun dışındaki zamanınızı, otelleri gezmek için kullanın.

Unutmayın ki, otellerin kumarhanelerinde, küçük meblağlar ile kumar oynarken, rahatlıkla alkol alabiliyorsunuz ve zaman gayet güzel geçiyor. Otel konusunda diğer bir önerim Bally’s olacaktır. Bu otel, Strip denilen bulvarın tam merkezindedir ve şehrin birçok yerine çok yakındır, bu yüzden tercih edilebilir.

Amerika Las Vegas

KUMAR

Bu şehir tam bir kumar merkezidir ki, hatta havaalanında bile küçük slot makineleri görebilirsiniz. Kumara düşkünlüğünüz varsa, bu şehre gitmeyin, çünkü kumar oynamanız için her türlü fırsat yaratılmıştır. Yani, muhteşem kayıplar olabilir.

Ancak: kendinizi, kesinlikle günlük 300-500 dolarlık bir limitle sınırlandırmanızı öneririm, yoksa bu şehirden kolay kolay çıkmak mümkün değildir. Loş ışıklar, hoş hatunlar ve zaman mevhumu bittiğinde, kumardan başınızı alamıyorsunuz.

5 veya 10 centlik makinaların başında, saatler geçirebilirsiniz. Hatta, bu saatlerde, garson kızlara bahşiş vererek, kendinize gayet güzel kokteyller ısmarlayabilirsiniz, ancak söylediğim gibi, bahşiş şart.

Evet, sonuçta burada kazanan pek göremezsiniz. Yani: kumar oynatan kazanır felsefesi hakimdir. Yapılan bir araştırmaya göre, buraya gelenlerin büyük bölümü (% 85) kumar oynuyor ve ortalama 675 dolar kaybediyormuş.

Son bir not: casinolara girmek için, 21 yaş üstünde olmak şart, aksi halde casinolara sokmuyorlar.

Amerika Las Vegas

SİN CİTY

Dünya üzerinde “Sin City” olarak bilinen en popüler şehir, Las Vegas’tır. Peki: Sin City ne demektir? Sin City: hukuki olarak tolore edilmiş kötü alışkanlıklar bulunan şehirdir.

Bu kötü alışkanlıklar: fuhuş, striptiz kulüpleri, seks dükkanları, kumar, alkol ve esrar kullanımı, organize suç ve çete faaliyetleridir. Dünya üzerinde, bir diğer Sin City: Hollanda-Amsterdam’dır. Asya kıtasında ise, Tayland-Pattaya.

Amerika Las Vegas

HAVAALANI

McCarren International Airport

Şehrin en büyük havaalanıdır. 1963 yılında hizmete girmiştir. Havaalanında, 2 ana terminal ve 4 bölüm bulunmaktadır.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım: Citizen Area Transit (CAT) otobüsleri ile sağlanmaktadır. Havaalanı içinde, birinci katta, çok sayıda araba kiralama şirketleri bulunmaktadır.

Bu şehirde: bence araba kiralamayı düşünün. Çünkü: şehir içinde, toplu ulaşım aracı, metro, tramvay gibi bir toplu ulaşım aracı sistemi bulunmuyor. Hatta: yoğunluktan taksi bile bulmakta zorlanabilirsiniz. Ancak: otellerin kendi aralarında kurdukları, kısa raylı sistemler var.

Oteller arasındaki yolculuk, bu raylı sistemler aracılığı ile sağlanıyor, ama dediğim gibi, şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmak için, taksiden başka alternatif yok ki, bazen taksi bile bulmak çok güç. Bu yüzden, araba kiralamanızı öneririm.

Amerika Las Vegas

GECE HAYATI

Las Vegas şehrinde, bilindiği gibi muhteşem hareketli bir gece hayatı yaşanmaktadır. Hatta: kumarhanelerde saat ve pencere bulunmaz. Çünkü: işletmeler, müşterilerinin günün hangi saatinde olduğunu bilmelerini istemezler, canlılık hiç durmaksızın sürer.

Hatta, kumarhanelerde, kumar oynamasanız bile, gösterileri izlerseniz, birinci sınıf eğlence programları mutlaka ilginizi çekecektir.

Evet, şehirdeki son derece renkli ve canlı gece-eğlence hayatı: ağırlıklı olarak “Strip” civarında bulunan barlar, gece kulüpleri ve casinolar’da sürüyor.

O kadar çok eğlence mekanı var ki, seçimi siz yapacaksınız. Ama birkaç öneri isterseniz: Ceasar Palace içindeki pure, encore içindeki xs olabilir. “xs” bayağı büyük bir yer ve aşırı kalabalık olması keyifli olmuyor. Ceasar’ın gece kulübünü öneririm.

Bu arada, gece kulüplerine gitmek isterseniz, önceden gidip, kapıdaki listeye isim yazdırmakta yarar var. Aksi halde, girememe durumu oluyor.

Özellikle: üstünüz başınız, kılık kıyafetiniz ve yanınızda bayan olmasına dikkat ediyorlar. Yanınızda bayan yoksa, büyük olasılıkla giremiyorsunuz. Ama, yine gece kulüpleri yakınlarında, bir arada bulunan bayanlara gidip, derdinizi anlattığınızda, sizinle birlikte içeriye girmeyi kabul edebiliyorlar.

Gece hayatı dedim de: Las Vegas’ta gece hayatı yalnızca kumar değil. Buraya yolunuz düşerse, mutlaka ve mutlaka, şovlardan birini veya birkaçını izleyin. Özellikle “Cirque du Soleil, Madison, Pepe” şovlarından birini izlemenizi öneririm.

Evet, Las Vegas sokaklarında gece olduğunda: Meksikalılar, ellerinde gayet güzel hatun resimleriyle, sizlere o hatunu pazarlamaya çalışıyorlar, ancak bu resimlere sakın aldanmayın.

Ayrıca: yine zencilerin “koko-koko” diyerek dolaştıklarını ve uyuşturucu sattıklarını göreceksiniz. Bunlara da aldırmayın. Hatta: sizi “Striptiz kulüplerine” sokmak için, kolunuzdan tutup çekiştirenler olacak, hayır bunlara da bakmayın.

Siz: yalnızca güzel bir ayakkabı (asla spor ayakkabısı olmamalı) ve güzel bir kıyafet giyinin ve kaliteli yerlerde bulunun ki, bu şehirde yaşayan güzel hatunlara mutlaka sahip olabilirsiniz.

Amerika Las Vegas

STRİP

Burası, şehrin merkezi gibi bilinen, havaalanına 10-15 dakika uzaklıkta, otellerin ve casinolar’ın bulunduğu bir yerdir. Ama, şehrin en hareketli bölgesidir. Bu cadde üzerinde bulunan oteller tarafından: dünyanın birçok önemli anıtı ve bölgesi burada canlandırılmıştır. Örneğin: Paris şehrinin Eiffel kulesi, Venedik kanalları ve hatta gondolları, Mısır piramitleri.

Evet, yaklaşık 7 km. lik bu bulvar: gece boyunca hareketlenir ve bu cadde üzerinde bulunan dünyanın en ünlü otellerinin oda sayısı: 62.000 civarındadır. Yani, dünyada en fazla otel odasının bulunduğu şehirdir. Sahara ve Tropicana Avenue arasında bulunan bu bölgedeki otellerde ünlü komedyenler ve şarkıcılar sahne almaktadırlar.

Amerika Las Vegas

DOWNTOWN-FREMONT EXPERİENCE

Burada, ilk kurulan casino’lar bulunmaktadır. Ama, özellikle geceleri, burada düzenlenen ışık gösterileri görülmeye değerdir. Ayrıca, burada şehrin striptiz kulüpleri bulunuyor.

Burası, şehrin iş bölgesidir. Burada: tarihi binalar, kültür merkezleri, oteller, iş gökdelenleri ve devlet kurumları bulunmaktadır.

Amerika Las Vegas

Fremont Street

Burada, şehrin birçok otel ve casino’su bulunmaktadır. Son derece hareketlidir. 2 milyondan fazla ışık ve ses sistemiyle, burası, dünyanın en büyük ses-video sistemli gece şovlarına sahne olmaktadır.

Art District

Burada, stüdyolar, sanat galerileri ve mağazalar bulunmaktadır. Yani, şehrin sanatsal faaliyetleri burada yürütülmektedir.

Senfoni Park

Burası, ABD ülkesindeki en büyük kentsel dönüşüm projesinin yürütüldüğü bir alandır. Yani, Las Vegas şehri burada yeniden geliştiriliyor.

Smith Center

Senfoni Park içinde, 5 dönümlük alanda kurulmuş bir tiyatro tesisidir. 2012 tarihinde hizmete girmiştir. Burada: Las Vegas Filarmoni orkestrası ve Nevada Bale Tiyatrosu gösteriler sunmaktadır.
Yapının 17 katlı kulesinde, 47 çan bulunur.

Lied Discovery Çocuk Müzesi-LDCM

Eylül 1990 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır. Çocuklara ve ailelere hizmet veren önemli eğitim kurumlarından birisidir. Burada, çocuklar, okul gezisi programların katılıyorlar ve okul müfredatlarını geliştiriyorlarmış.

Amerika Las Vegas

Mob Müzesi

Burası: ilginç bir müzedir. Burada: organize suç ve kolluk kuvvetlerine ait objeler sergilenmektedir. 2012 yılında açılan müzenin ikinci katında, 1950-1951 yılları arasında düzenlenen organize suç duruşması canlandırılıyor. Müzede: ziyaretçiler gerçek bir elektrikli sandalye görebiliyorlar. Birinci katta, hediyelik eşya dükkanı var.

Doğa Tarihi Müzesi

Müze, 16 Temmuz 1991 tarihinde açılmıştır. Müzede sergilenenler: Dinozorlar, deniz yaşamı canlılarıdır. Ayrıca: Luxor Otel ve Casino tarafından bağışlanan, Mısır hazineleri de sergilenmektedir. Müzeye giriş ücretlidir. Yetişkinler 10 dolar, çocuklar 5 dolardır. Müzenin koleksiyonları arasında görebileceğiniz diğer objeler şunlardır: gerçek bir yünlü mamut dişi, bir köpekbalığı çene kemiği ve daha birçok yabani hayvan kopyası.

Las Vegas Premium Outlet

Burası, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birisidir. Ağustos 2003 tarihinde açılan merkez, 2008 yılında genişletilmiş ve 2011 yılında restore edilmiştir.

Neonopolis

Fremont Street Experience köşesinde bulunmaktadır. Alışveriş merkezi, ismiyle orantılı olarak, 3 km. lik neon ışıklarını içermektedir.

Cowtown Gitarlar

Eğer gitar meraklısı iseniz, buraya yolunuz düştüğünde, bölgenin en ünlü gitar satış yeri olan burayı mutlaka görmenizi öneririm.
Dükkanda: Kuzey Amerika’nın en büyük klasik gitar koleksiyonu bulunmaktadır. Müşterilerinin başında Carlos Santana gelmektedir ki, siz artık gitarların kalitesini düşünün.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Amerika Las Vegas

OTO KOLEKSİYONU

Las Vegas Blvd. Üzerinde, eski İmparatorluk sarayındadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler: 8.95 dolar, çocuklar 4 dolardır. Aslında: bu imparatorluk sarayı denilen yer, bir otel haline getirilmiş ve bunun 5. katında: yarış arabaları ve klasik arabalardan oluşan, 300 otomobil sergileniyor.

Sergi sürekli değişmektedir, yani kalıcı bir koleksiyon yok. Görebileceğiniz arabalar arasında: Ferrari, Korvet, İmpala, Volswagen, Betle, askeri araçlar var.
Buraya yolunuz düşerse, hediyelik eşya dükkanı var, orayı atlamayın.

Amerika Las Vegas

ETHEL M. ÇİKOLATA FABRİKASI VE BOTANİK KAKTÜS BAHÇELERİ

Her gün açıktır ve giriş ücretsizdir. Strip’ten 10 km. uzaklıktadır.

Burada, bahçede dolaşırken size sıcak çikolata ikram ediliyor, buna ödediğiniz 4.95 doların tümü, hayır kurumlarına veriliyormuş. Buranın satış yerinden: değişik paketler içinde, birçok çeşit çikolata satın alabiliyorsunuz. Çikolata fabrikası deyip geçmeyin, burası yılda 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kaktüs bahçesinde, ışık oyunları yapmışlar.

Amerika Las Vegas

MADAME TUSSAUDS MÜZESİ

Las Vegas Bulvarı üzerindedir. Giriş ücretlidir. Yetişkinler 25.95 dolar, çocuklar 15.95 dolardır.
Burada tamamen gerçek bir görünüm sunan balmumu kopyaları ile, en sevdiğiniz süper star ile bir fotoğraf çektirebilirsiniz.

30.000 m karelik müze alanında, her ünlü ile yakın ve kişisel birliktelik mümkün. Hatta, balmumu heykellere dokunabiliyorsunuz. Ama, bazı heykellerin özel durumları var. Örneğin: Jenifer Lopez’in balmumu heykelinin arkasına dokunursanız, yüzü kızarıyor.

Amerika Las Vegas

TİTANİC ARTİFACT SERGİSİ

Giriş ücretlidir. Yetişkinler 28 dolardır.

1997 yılında çevrilen Titanik filminden sanırım buraya bu objeleri aktarmışlar. Ünlü gemiden, yaklaşık 300 obje, burada sergileniyor. Tur sırasında, rehberler, Titanik yolcularının kişisel hikayelerini ziyaretçilere anlatıyorlar. Bazı hikayeler trajik, bazıları ise romantik sonla bitiyor. Burada, yolcuların kişisel eşyaları da görülüyor.

Evet, Amerika’da birçok yerde olduğu gibi, burada da, hediyelik eşya dükkanı var. Bu dükkandan: doldurulmuş hayvanlar, tişortlar, şapkalar, bardaklar, anahtarlıklar satın alabilirsiniz.

Amerika Las Vegas

NEW YORK-NEW YORK ROLLER COASTER

Biniş ücreti, kişi başı 14 dolar, iki kez üst üste binmek isterseniz, ikinci kez 7 dolardır. Tüm gün binmek isterseniz, 25 dolardır. Tropicana Ave kavşağı üzerindedir.

Buna binerseniz, Strip bölgesinin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Roller Coaster’in güzergahında: New York limanı ve 150 metrelik özgürlük anıtı modeli, Manhattan bölgesinin popüler binalarından birkaçının modeli bulunuyor.

Daha da ilginci, roller coaster binek arabaları, New York taksileri gibi dizayn edilmiştir. Saatte 67 km. hıza kadar ulaşılıyor. 144 metre yüksekliğe çıkılıyor.

Amerika Las Vegas

BUFFALO BİLL TURBO DROP

Biniş ücretlidir, yetişkin 8 dolar, tam gün 30 dolardır.

Oturduğunuz da bacaklarınız aşağıya sarkıyor. Altınızda hiç bir şey yok, boşluk var. 45 saniyelik bir süre boyunca, 180 metrelik yüksekliğe çıkıyorsunuz. Zirveye çıktığınızda, çevrenin nefes kesen manzarasını izleyebiliyorsunuz.

Ancak, aniden serbest düşüş ile dibe iniyorsunuz. Dibe yakın, hava yastığı üzerinde, birkaç kez aşağı-yukarı sıçranabiliyor.
Evet, yalnızca bir dakika süren bu heyecanı yaşamanızı öneririm.

Amerika Las Vegas

MİRAGE VOLKAN

Her akşam, saat: 18.00 ile 23.00 arasında çalıştırılmaktadır ve giriş ücretsizdir. Mirage otel-casino arazisinde, Flamingo ve Bahar doğa yolu arasında Strip üzerindedir.

1989 yılında açılmış yanardağ, açılışından bu yana popüler bir mekan haline gelmiştir. 1996 yılında: su, ışık ve ses efektleri eklenmiş ve 8 Aralık 2008 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.

CİRCUS CİRCUS ADVENTUREDOME

Biniş ücretlidir, ücret 5-8 dolardır.

Adventuredome, 23 Ağustos 1993 tarihinde açılmış, bir kapalı tema parkıdır. Park: 200 metre yüksekliğinde ve tamamen cam 8.615 bölge tarafından çevrelenmiştir. Her bölmedeki cam ağırlığı, 300’den fazla kg. ağırlığındadır.

Bu ölçüler dikkate alındığında, burası, Amerika’nın en büyük kapalı tema parkıdır. Park alanı içinde: minyatür golf, çarpışan arabalar, atari salonları, palyaço gösterileri ve diğer eğlence aktiviteleri bulunuyor.

Cam kaplama nedeniyle doğal aydınlatma yapıldığından, ziyaretçiler kendilerini açık havada hissediyorlar.

Amerika Las Vegas

Sling Shot

Bir daire içinde 12 koltuk bulunuyor. Koltuklara oturduğunuzda, ayaklarınız aşağıya sallanıyor. Araç: hiç beklemediğiniz bir anda, büyük bir hızla, 100 metre yüksekliğe çıkıyor. Bu hızlı çıkış, yürekleri ağza getiriyor.

Amerika Las Vegas

Canyon Blaster

Keskin virajlarla dolu bir parkurda, çift döngülü, çift burgulu kapalı lunapark treniyle ilerliyorsunuz. Ancak, saatte 55 km. hıza ulaşıyor. Yolculuğun bir kısmı, karanlık bir ortamda sürdürülüyor. Bu karanlık ortamda, binenleri bekleyenler ise, korkunç ucubeler, evet çığlık çığlığa bir yolculuk isterseniz, işte size bir fırsat.

Amerika Las Vegas

Disk O’Ride

Tüm koltukları dışa dönük bir disk: bir ray sistemi üzerinde hızla ilerliyor. Bu sırada, yüksek enerjili disko müziği ortamı hareketlendiriyor.

Amerika Las Vegas

Runner

Islak ve vahşi bir macera yaşamak isteyenler bunu tercih ediyorlar. 60 metrelik bir açıdan, suların içine dalıyorsunuz ve sırılsıklam oluyorsunuz. Personelden bir ceket isteyebiliyorsunuz. Çünkü, şehirde ıslak ıslak dolaşmak keyifli değildir.

Amerika Miami şehri gezi yazım için Miami

Amerika Los Angeles Disneyland gezi yazım için  Los Angeles Disneyland

 Amerika hakkındaki genel yazım için Genel

 

Amerika Boston

Amerika Boston

Burası, yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı ve Amerika’nın en eski şehirlerinden birisidir.

Şehir ilk olarak 1630 yılında kurulmuştur.

New England bölgesinin başkentidir. Amerika’nın 21’nci büyük şehridir.

Dünyanın yaşanılabilirlik sıralamasında, Boston şehri, 36’ncı sıradadır.

Amerika’nın en pahalı şehirlerinden birisidir. 70-80 yıllık binalarda bulunan evlerin kiraları, en az 1000 dolardan başlar.

New York şehri ile, Boston şehri arasındaki karayolu uzaklığı, 4 saattir.

Amerika Boston

Metropolitan alanda, 70 üniversite bulunmaktadır ve bunlar bölgenin “beyin endüstrisi” nin merkezidir. Özellikle, tıp bilimi açısından bir merkez konumundadır. Harward, MIT ve Boston Üniversiteleri, bunların başlıcalarıdır. Harward: ODTÜ, MIT ise Bilkent gibi düşünülebilir. Özellikle Harward, çok güzel bir okul. Zaten, 1636 yılından bu yana var olan bir okuldur.

Amerika’nın en iyi okulu olduğu ve hatta Başkan Obama’nın da buradan mezun olduğunu söylemeden geçmemek gerekir. Amerika ülkesinin en iyi 8 okulu, bu şehirdedir. Harward ile ilgili çok önemli bir not ile, konuyu bağlayacağım.

Okulun hemen önünde “John Harward” denilen kişinin heykeli bulunuyor. Bu kişinin “sol” ayağını okşarsanız, bu okula okumaya gelirsiniz diye bir inanış var. Zaten, şahsın sol ayağı aşınmış görülüyor.

Öte yandan, Harward Üniversitesinde okuyan öğrencilerin, geceleri bu heykele çiş yaptıkları da söyleniyor. Ona rağmen, bu sol ayak okşanır mı, bilemiyorum, tercih sizin?
Evet, burada öğrenim görmek isteyenler için bu küçük notu verdikten sonra, şehri anlatmaya devam edelim.

1845 yılında, buraya işçi olarak gelen İrlandalılar; Washington ve Beyaz saraya taşınan “Kennedy”lere tanıklık etmişlerdir.

İtalyanlar, şehrin kuzey bölümüne yerleşmişlerdir. Eski köleler ise: çoğunlukla “Rox-bury” ve “Dorchester” e yerleşmişlerdir.

Şehrin iklim durumu: kışlar soğuk, rüzgarlı ve karlı, yazları ise: genellikle sıcak, yağmurlu ve nemli özellikler gösterir. İlkbahar ve sonbaharda, genellikle hafif, ancak yaygın bir rüzgar vardır. En sıcak ay Temmuz, en soğuk ay ise Ocak aylarıdır. Bu şehir tüm güzellikleri yanında, soğuk havasıyla önem kazanmaktadır.

En güzel zamanı “Ekim” ayıdır. Çünkü: New England Eyaleti, yaprakların renk değiştirmesiyle ünlüdür. Yeşilin, sarının, kırmızının her tonunu bir arada görmek ve aslında ne kadar kısa süreli bir renk şölenine şahit olduğunuzu bilmek, işin en güzel yanıdır. Sonbahar, bence en güzel bu şehirde yaşanır.

Boston

Yürüyüş yapmak için ideal bir yerdir. Çünkü, şehrin birçok yerindeki dar sokaklar, araç kullanımını engeller ve araçlar için park yeri bulmak imkansızdır. Bu şehri ziyaret ederseniz, bence arabanızı şehir dışında bırakın ve kent merkezine giden metrodan yararlanın. Şehir merkezine yani “Boston Common” a giden metro “T” metrosudur.

Amerika Boston

Boston tarihi özellikleri olan bir şehir. Ama, buraya yolunuz düşerse, ben şahsen mutlaka bir “Red Sox” maçına gitmenizi öneririm. Maçlar “Fenway Park” da yapılıyor. Bostonlular, bu takım için tek yürek olmuş durumdadırlar.

Amerika Boston

Amerika Boston

TARİHİ

Boston şehrinin tarihi süreç içinde yaşadığı en önemli olay “Çay Partisi” olarak isimlendirilen olaydır. Şehrin tarihinde önemli bir yeri olan olayı kısaca anlatmak istiyorum.
16 Aralık 1773 gecesi: yüzleri kömür tozuyla boyanmış ve “Mohavk Yerlileri” kılığına girmiş, Sam Adams’ın özgürlük çocukları: 50’şerli guruplar halinde: çay kargolarını boşaltmak üzere, Griffin iskelesine demirlemiş, Dartmouth, Eleanor ve Beaver gemilerine binerler.

Kızılderili kılığındaki özgürlük çocukları: denize düşünce ıslanmaları için, çay kargolarının kasalarını açarlar ve bu faaliyetleri bir parti havasında gerçekleştirirler. Hatta: aynı anda kıyıdaki bir gurup neşeli insan da, bu partiye katılırlar. Evet, bu faaliyet, Boston tarihinde önemli bir yer tutar.

John Adams: anılarında şöyle yazar “Çayın imha edilmesi, o kadar cüretkar, kararlı, korkusuz ve inatçı bir hareketti ki; çok önemli ve uzun süre devam eden sonuçları olacaktı.”
Bu nedenle: bu hareket, sadece “Tarihi bir an” olarak kabul edilmiştir.

Şehrin tarihindeki diğer önemli bir olay “Boston Katliamı” olarak geçmektedir. 5 Mart 1770 tarihinde, İngiliz askerleri, 5 sivil Bostonluyu öldürürler. 6 kişinin de yaralandığı bu olay; bir İngiliz nöbetçi çevresinde, askerler ile Bostonlular arasındaki gergin ilişkiler nedeniyle çıkmıştır. 1 subay ve 8 asker, bu sivillerin öldürülmesiyle ilgili yargılanmışlar ve 2 asker mahkum olurken, 6 asker beraat etmiştir. Bu olay: daha büyük ve artan gerginliklerin habercisi olmuştur.

Amerika Boston

ALIŞVERİŞ

Heritage Shop’tan: eski Amerikan kaplarının birer kopyasını satın alabilirsiniz.

Faneuil Hall Marketplace: Burası: Hükümet Merkezinin kamu binaları ve yeni gökdelenler arasında inşa edilmiş, hoş bir sığınaktır. Bu merkezde: butikler, galeriler, restoranlar ve kafeler bulunuyor.

Hatta, ülkedeki en başarılı restoranların burada bulunduğu iddia edilmektedir. Çok güzel bir yer, buralara yolunuz düşerse mutlaka gitmenizi ve görmenizi öneririm. Aynalarla çevrili pasajlar ilginizi çekecektir. Yaz akşamlarında, bölge, balık fanusu şeklinde ışıklandırılan teras kafelere dönüştürülmektedir.

Merkezin ortasındaki kubbeli bina: gurme yemeklerinde uzmanlaşmış “Quincy Market” dir. “South Market” bölümünde ise: daha çok sanat galerileri, hediyelik eşya mağazaları ve mücevher mağazaları bulunur. “North Market” bölümünde ise: son moda butikler görebilirsiniz.

Eğer ünlü markalardan alışveriş yapmak isterseniz “Lechmere” bölgesindeki “Cambridgeside galleria” ya gitmelisiniz. Yine “Boylston” daki “Prudential” iyi bir seçim olabilir. Ama, iyi markaları ucuz fiyatlarla satın almak isterseniz, bu kez “Wrentham” bölgesindeki “Qoutlet” e gitmelisiniz ki, buraya ulaşım, yaklaşık 40 dolardır ama gittiğinize değecektir.

Boylston ve Newbury caddeleri bayağı uzundur. Boylston caddesindeki “Marchall” mağazasına mutlaka uğramanızı öneririm, çünkü, en gözde markalar, burada gayet ucuza bulunabiliyor.

Amerika Boston

GECE HAYATI

Boston şehrinde, bir gece bir şeyler içmek isterseniz “Cheers” barı önerebilirim. Burası, çok popüler bir mekandır. Blues müzik dinlemek isterseniz “Walley’s” e gitmelisiniz.

NE YENİR

Boston şehrinde bir restoran önermem gerekirse “Fire and İce” olacaktır. Bu restoranın açık büfe konseptinde: et, sos, makarna, sebze ve daha ne istiyorsanız çiğ olarak tabağınıza dolduruyorsunuz ve ortadaki kocaman fırının yanında duran elemana teslim ediyorsunuz. Eleman, gözünüzün önünde, yiyecekleri istediğiniz gibi pişiriyor ve pişmiş halde size servis yapılıyor.

Deniz ürünleri tatmak isterseniz, bu kez “Legal Sea Food Restoran” önerebilirim. Yine deniz ürünleri tercih edenler için “Tavern on the Water” önerebilirim. Menüsü genellikle deniz ürünlerinden oluşan bu restoran ve bar, Boston şehir manzaralıdır, özellikle akşamları muhteşem güzeldir.

NE İÇİLİR

“Samuel Adams” Boston şehrinin en büyük bira markasıdır. Aslında birçok bira çeşidi bulunmasına rağmen, bu markayı tercih etmenizi önerebilirim. Ayrıca “Blue Moon” da düşünebilirsiniz.

Amerika Boston

FESTİVALLER

Patriot’s Day

19 Nisan tarihine en yakın Pazartesi kutlanan bu günde: 1775 Bağımsızlık savaşlarının başlaması kutlanır ve uluslar arası “Boston Maratonu” koşulur.

Berkshire Müzik Festivali

Temmuz ve Ağustos aylarında kutlanılır.

Thanks giving Celebration

Şükran günü kutlamaları, Kasım ayının son Perşembe günü yapılır.

Amerika Boston

Amerika Boston

FREEDOM TRAİL

Bu bir turistik gezidir. Başlangıç noktasında, zeminde bir metal tabela bulunmaktadır.
Şehir merkezinden, Boston Commons Park yanındaki altın kubbeli “Massachusetts State House” den başlar ve Charles ırmağını geçerek, US Constitution gemisine kadar devam eder. Yaklaşık 4 km. lik bu turu, yürüyerek kendi başınıza da yapabilirsiniz.

Bu tur üzerinde: Quincy market ve Nord End gibi kiliseleri görebilirsiniz. Ayrıca, şehrin tarihi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Çünkü; Bostonlular, İngiliz işgalinin ardından bağımsızlıklarını kazanırken büyük mücadele vermişler ve bunun ile gurur duymaktadırlar.

Evet: Freedom Trail, 2.5 km. uzunluğunda, kırmızı tuğlalı, 16 ulusal önemli tarihi yeri görmenizi sağlayan, iz boyalı bir yürüyüş yoludur. Bu yol üzerinde yürürseniz görebilecekleriniz: müzeler, kiliseler, toplantı evleri, parklar, gemiler.
Rehberli tura katılırsanız ücret: büyükler için 13 dolar, çocuklar için 7 dolardır.

Amerika Boston

DUCK TOUR

Bu da bir tur güzergahıdır. Bu turda, 1.5 saat içinde, bütün Boston şehrini gezmek mümkündür. Ama, gezide kullanılan araçlar muhteşem ilginçtir. 20 dakikalık nehir turunu da içine alan bu gezi: Normandiya çıkartmasında kullanılan tanklar üzerinde değişiklik yapılarak yeniden düzenlenen araçlar ile yapılıyor.

Araçların kaptanları gayet ilginç kişilerden oluşuyor. Kimisi korsan kılığına girmiş, kimisi caz söylüyorlar. Bu araçlara “Duck” denilmesinin sebebi, yolcuların her birine, ördek sesi çıkaran birer düdük dağıtılması ve yolcuların bu düdükleri tur boyunca çalmalarıdır. Evet, biniş ücreti 30 dolar. Ama değişik bir deneyim düşünenler için kesinlikle ilginç gelecektir.

Amerika Boston

Amerika Boston

Amerika Boston

BOSTON COMMON

Tremont, Boylston ve Beacon sokaklarının arasındadır. Company:burayı William Blackstone isimli şahıstan, 1634 yılında satın almıştır. Çünkü: Blackstone: Pürit bölgesinden geldiğinden beri burayı satmaya kararlıdır.

Burası: eski Püriten günlerinde, Bostonluların tütün içmelerine izin verilen, toplumsal yerlerden birisidir.

Günümüzde ise, burada beyzbol ve futbol maçları düzenlenmektedir. Güneşli bir günde “Dunkin Donults” dan kahvenizi alıp, burada çimlere uzanabilirsiniz. Hatta: sincapları izleyebilirsiniz. Amerika’nın diğer bütün yörelerinde olduğu gibi, burada da sokak hayvanları kedi-köpek değil, sincaplardır.

Evet, buraya giriş ücretsizdir.

Amerika Boston

Amerika Boston

BUNKER HİLL ANITI VE MÜZESİ 

Boston National Historical Park alanı içindedir. Evet, 221 metrelik bu granit anıt, Amerikan Devriminin ilk büyük savaş alanını işaretlemektedir. Burada: 17 Haziran 1775 günü, İngiliz askerleri ve vatansever güçler, Charlestown yarımadası üzerinde savaşmışlardır.

Anıtın hemen karşısında “Bunker Hill Müzesi” bulunmaktadır. Müzede: savaşın hikayesini ve onun anısına yapılan anıtın hikayesini ve Charlestown toplumunun tarihini anlatan sergiler bulunmaktadır. Ayrıca; müzede 360 derecelik “Cyclorama” savaşı duvar resimleri görülebilir.

PUBLİC GARDEN

Common’un batısındadır ve 19’ncu yüzyılda, Charles ırmağının güneyindeki bataklıkların kurutulması sonucunda yapılmıştır. Buradaki küçük ve zarif çiçek bahçeleri, Amerika’nın ilk botanik bahçesini oluşturmuştur. Ortadaki yapay göl alanında ise, yazın tekneler ile gezinti yapılmaktadır. Kışın ise, yine bu yapay göl, buz pateni alanı olarak kullanılmaktadır.

Amerika Boston

PARK STREET CHURCH

Yapı: 1809 yılından kalmadır ve çan kulesi, beyaz rengiyle dikkat çeker. 1812 yılında, savaş sırasında, kilise barut deposu olarak kullanılmıştır. 1829 yılında ise, kölelik karşıtı “William Lloyd Garrison” un, buradaki kürsüden yaptığı konuşmalar, yapının geçmiş tarihinde önemli bir anı olarak hatırlanmaktadır.

Kilisenin çan kulesi 217 metre yüksekliktedir ve uzun yıllar, Boston şehrinin en yüksek noktası olmuştur.

Günümüzde, her Pazar yaklaşık 1500 kişi, buradaki ayine katılmaktadırlar. Ama, geçmişte, sosyal adalet ve insan hakları konularında, buranın büyük rolü olmuştur. Cezaevi reformu, eğitim, kadınların oy hakkı, kölelik karşıtlığı ile uğraşmak gibi birçok faaliyet burada şekillendirilmiştir.

1816 yılında, burada, okumak-öğrenmek için, çalışan çocuklara yönelik Amerika’nın ilk Pazar okulu açılmıştır. Ayrıca: Hayvan kurtarma ligi, yani Amerika’nın ilk hayvansever insan toplumu burada şekillendirildi.

OLD GRANARY BURİAL GROUND-ESKİ MEZARLIK

Kilisenin mezarlığında: Boston katliamının kahramanları ve Bağımsızlık Bildirgesini imzalamış kişiler yatmaktadırlar.

Amerika Boston

KİNG’S CHAPEL

Burası, kolonilerin ilk taş kilisesidir. İlk olarak 1686 yılında inşa edilmiştir ve New England bölgesinin ilk resmi kilisesidir.

Mevcut bina ise: 1754 yılında yapılmıştır. Dış mekanda: granit duvarlar ve kolonlu revaklar dikkati çekmektedir. İç mekan ise: kırmızı ipek kumaşlı oturma sıraları ve 1719 yılından kalan vaiz kürsüsü ile dikkati çekmektedir ki bu kürsüden günümüze kadar 31.000 üzerinde verilen vaaz verildiği söylenir.

Kilisenin eski konukları arasında bulunanlar şunlardır: Oliver Wendell Holmes, George Washington, Ben Franklin, John Hancock, Paul Revere.

Amerika Boston

OLD SOUTH MEETİNG HOUSE

Burası aslında bir kilise olarak yapılmış olsa da, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Boston şehrinin işgali sırasında, İngilizler, kürsüyü ve sıraları yakarak, burayı binicilik okulu olarak kullanmışlardır. Ancak, yine de bir kısım ağaç işleri günümüze kadar kalmayı başarmıştır.

Yapının tarihi süreçteki önemi şudur: İngilizlerin çay vergisi üzerine, 5000 kızgın sömürgeci, bu vergiyi protesto etmek için, 16 Aralık 1773 tarihinde burada toplanmışlardır. Böylece, Boston Çay Partisiyle devrim başlamıştır.

Günümüzde burada görebilecekleriniz şunlardır: John Hancock’un portatif yazı masası, köle ve şair Philips Wheatley tarafından ilk baskısı yapılan 1773 kitap, ayrıca daha birçok devrimci eserler ve tarihi belgeler ile çay yapraklarıdır.

Evet, bu kilise, devrimci bir toplantı yeri ve konuşmalar için sığınak olmuştur. 1876 yılında yıkılma durumu ile karşı karşıya kalan yapı: ülkenin ilk başarılı koruma çabaları ile yıkımdan kurtulmuştur.

Giriş ücretlidir, büyükler 6 dolar, çocuklar 5 dolar ödeyerek girebilirler.

OLD STATE HOUSE

Washington sokağının sonunda, İngiliz valinin ikametgahı olarak kullanılan bu yapı bulunur. Yapı: günümüzde de “kraliyet armasının aslanı” ve tek boynuzlu atı ile süslüdür. Ancak, bunlar 1776 Bağımsızlık gününde yakılan orijinallerinin kopyalarıdır.

Boston katliamı: binanın “Congress Street” tarafında meydana gelmiştir. Devrimin ilk şehidi olarak kabul edilen, Afro-Afrikalı “Crispus Attuck”un vurulduğu yerde bir anıt bulunmaktadır.

Amerikan Devrimine giden ilk yıllarda, burası, Kraliyet hükümeti koltuğu, Massachusetts Meclisi ve Yüksek Yargı Mahkemesi gibi üç önemli devlet kuruluşunun buluşma yeriydi. Aynı zamanda, sömürge Boston deniz ticaretinin önemli bir borsası konumundaydı.
Giriş ücretlidir. Yetişkinler 7.5 dolar, çocuklar için 6 dolar ödemek gerekir.

Amerika Boston

Amerika Boston

FANHEUİL HALL

Boston National Historical Park alanı içindedir.

Burası: yaldızlı duvarları, rüzgargülü ve kırmızı tuğlalı mimarisiyle “Özgürlük Beşiği” olarak dikkati çekmektedir.

Vatanseverler, buranın ikinci katında, İngiliz işgaline karşı sık sık toplanırlarmış. Burası: 1761 yılında yanar ve 1742 yılında yeniden inşa edilir. 1763 yılında ise, vatansever Sam Adams ve arkadaşları, koloniler üzerindeki vergilerin kaldırılması için toplantılar düzenlemişlerdir.

Buradaki salonda konuşanlar arasında: Susan B. Antony, Frederik Douglass ve John F. Kennedy de bulunmaktadır. Susan Antony: burada hem kadınların hem de kölelerin köleliğine karşı bir konuşma yapmıştır.

NORTH END

Fan Hall’dan, Fitzgerald Expressway’ın altındaki Union ve Marshal sokaklarından geçerek yürüdüğünüzde, günümüzde, İtalyanların renkli bir merkezine ulaşmak mümkündür. Burada: çatı katları bahçeli, sevimli evlerin arasından geçerken; taze makarna, mağazalar, rengarenk manavlar ve pizza salonlarını görebilirsiniz.

Amerika Boston

PAUL REVERE HOUSE

1676 yılındaki korkunç yangından sonra inşa edilen ve Boston şehrindeki en eski ev olan, ahşap çerçeveli bu ev ilginizi çekebilir. Paul Revere isimli devrimci kahraman, tarihi yolculuğuna çıkmadan 5 yıl önce, yani 1770 yılında buraya taşınmıştır.

Burada: Revere ailesinin eşyalarını görmek mümkündür. Bir oda: ilk sahibinin zamanındaki eserlerle döşenmiştir. Ev: 20’nci yüzyıl başında restore edilerek, 1908 yılında ziyarete açılmıştır.

Giriş ücretlidir, büyükler 3.5 dolar, çocuklar 3 dolar ücret ödeyerek burayı gezebilirler.

Amerika Boston

USS CONSTİTUTİON

Amerika’nın ilk savaş gemisidir. Gemi ilk olarak, 21 Ekim 1797 tarihinde tamamlanmıştır. Amerika’nın büyüyen denizcilik çıkarlarını korumak için, George Washington tarafından siparişi verilen, 6 gemiden birisidir. Bu gemi: 1812 yılında, 4 İngiliz gemisini yenerek, Amerika için ulusal bir simge haline gelmiştir.

Amerika Boston

OLD NORTH CHURCH

Bina: 1723 yılında yapılmıştır. Boston şehrinin Mesih kilisesi olarak bilinmektedir. Boston şehrinde duran en eski kilise yapısıdır.

Paul Revere’nin evinin hemen arkasında bulunan kilisenin: 1954 yılındaki fırtınada yıkıldıktan sonra restore edilen kulesinde: 1755 yılında, İngilizlerin harekete geçtiğini haber vermek için kullanılan iki fener bulunmaktadır.

18 Nisan 1775 tarihinde yaşanan bu olay, Amerikan Devrimini tutuşturmakta yardımcı olması açısından önemlidir.

Kilise içinde, oturma yerindeki sıra arkalarının çok yüksek olması ilginizi çekecektir. Bunun sebebi: kışın, soğuk hava akımının bina içinde dolaşımını engellemektir.
Giriş ücretlidir, giriş ücreti 3 dolardır.

BEACON HİLL

Burası, Hükümet Merkeziyle Common arasında sıkışmış bir mahalledir. Burada şehrin en eski havasını yakalamak mümkündür. Özellikle: sedir ve kestane ağaçlarıyla dolu “Mount Vernon Street” ilgi çekmektedir. Amerika’nın ilk yerel mimarı olan Bostonlu Charles Bulfinch; 1790’larda burada Federal tarz evler geliştirmiştir. Bu kırmızı tuğlalı evler, sade ön cepheleriyle dikkat çekerler.

LOUSBURG SQUARE

Burası da bir mahalledir ve burada bulunan genellikle üç katlı olan evler; çitle çevrelenmiş bahçeleriyle Londra evlerini anımsatmaktadır.

BACK BAY

Public Garden bölgesinin batısındaki bir mahalledir. Burada, şehrin zengin tüccarları, Victoria döneminin mimari izlerini taşıyan binalarda oturmuşlardır. Denizin doldurulmasıyla elde edilen bu bölge: günümüzde, şık butikler ve sanat galerileriyle canlandırılmıştır.

JOHN HANCOCK TOWER VE PRUDENTİALNLERİ

Her iki yapının da en üst katlarında; mükemmel gözlem terasları bulunmaktadır. Ancak: mimari açıdan, I.M. Pei’nin şık tasarımı olan ve aynalarla süslü “Hancock Tower” daha önem kazanmaktadır.

Asansörle 30 saniyede çıkılan, 60’ncı kattan: çok uzaklara ve hatta New Hampshire dağlarına kadar olan manzara izlenmektedir.

TRİNİTY CHURCH

Copley Square bölgesindedir. Bu anıt: Amerika’da, 19’ncu yüzyıl Avrupa ortaçağ dönemini vurgulayan bir örnektir. Yapının mimarı Henry Hobson: yaptığı yapının, 11’nci yüzyıl Fransız Romanesk tarzının özgün bir örneği olduğunu söylemiştir.

Yapının batısındaki revak bölümünde “Provans”, ortadaki kulesinde ise “İspanyol, Salamanca” özellikleri görülmektedir. Genel olarak ise, mimari stil olarak “Richard Romaneski” olarak adlandırılmıştır. İç mekanın zengin dekorasyonu görülmeye değerdir. Hatta: ışıklan yandığında görüntü daha muhteşem olur.

Amerika Boston

BOSTON PUBLİC LİBRARY

Boyston Street üzerindedir. Yapı yaklaşık 150 yıllık bir geçmişiyle ilgi çekmektedir. Bu mimari ve sanatsal güzellik yanında, yapının içinde, 6-7 milyon civarında kitap bulunduğu söyleniyor. Avlusundaki havuz mutlaka ilginizi çekecektir.

Bunun dışında: Charles Follen McKim ve Philip Johnson gibi heykeltıraşların ve ressamların birçok eserinin görüldüğü turlar da düzenlenmektedir. Gönüllü rehberler tarafından verilen bu turlar ücretsizdir. Ancak randevu almak gerekir. Turlar: McKim binasının lobisinde başlar.

Amerika Boston

MÜZELER

Müze ve sanat seviyorsanız, bu şehre ulaştığınızda, en baştan, parayı verip bir “Cittypass” satın almalısınız. Bununla: Harvard Natural History Museum, Skywalk Observatory, Fine Arts Museum gibi pek çok müzeye, ucuz ücretler ödeyerek girebilirsiniz.

Amerika Boston

MUSEUM OF FİNE ARTS-GÜZEL SANATLAR MÜZESİ

465 Huntington Avenue bölgesindedir.
Burada, ülkenin en iyi koleksiyonlarından biri sergilenmektedir. Sergilenen eserler: Amerika, Avrupa ve Asya eserleri olarak bölümlere ayrılmıştır.

İSABELLA STEWART GARDNER MUSEUM

280 The Fenway bölgesindedir.
Buradaki muhteşem Avrupa eserleri koleksiyonu “Venedik” yapılarını anımsatan bir müze binasında sergilenmektedirler.

CHİLDREN MUSEUM-MUSEUM WHARF

Müze: 308 Kongre Street Çocuk Rıhtımındadır.
Burası daha çok çocuklara yönelik etkinliklerin olduğu bir müzedir. Çocuklar, burada: bir Japon evini ziyaret edebilirler, dev gibi kabarcıklar üfleyebilirler veya çok aşamalı bir labirente tırmanabilirler. Burada: ayrıca kapalı bir oyun alanı ve küçük çocuklar için bir “süpermarket” bulunmaktadır.
Giriş ücretlidir. Büyükler 14 dolar, çocuklar 14 dolar ücret ödeyerek girebilirler.

COMPURET MUSEUM

Çocuk müzesiyle aynı binada bulunmaktadır. Burada: bilgisayar tarihine bir bakış sunulmaktadır. Bu esnada ise: çok uygulamalı bir gezi yapılır.

Amerika Boston

BEAVER II. TEA PARTY SHİP

Burası: Fort Point Channel’de, Congres Street köprüsü üzerindedir.
Burada: çay üzerine konulan vergileri protesto etmek isteyen Bostonluların baskınına uğrayan, 3 İngiliz gemisinden birinin, gerçek ölçülerde bir benzeri bulunmaktadır.
Burada, canlı aktörler, ileri teknoloji, etkileşimli sergiler, otantik restore çay gemi, çoklu belgeseller duyup, olayı hissetmeniz sağlanıyor. Gemiyi keşfederken, sömürgecilerle tanışıyorsunuz ve 16 Aralık 1773 gecesi yapıldığı gibi, çay kutuları denize atılıyor.