Eskişehir Han

Eskişehir Han


Han ilçesi, ismini: Sultan IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa’nın, burada yaptırdığı külliyenin bir parçası olan “Menzil Han” dan almıştır. Yani, Osmanlı döneminde oldukça yoğun bir güzergah üzerinde bulunan ilçe, günümüzde, şehirlerarasındaki karayolu bağlantılarının farklı yerlerden geçmesi nedeniyle, eski önemini kaybetmiştir.

Ama yine de, burada, özellikle tarih meraklılarını muhteşem güzellikler bekliyor. Frig dönemine ait: gerek Frig vadisi ve gerekse Midas Yazılı Kaya anıtı, ülkemiz topraklarında, mutlaka görülmesi gereken antik döneme ait günümüze ulaşabilen kalıntıların başında gelmektedir.

Mutlaka ve mutlaka, zaman ayırın ve Midas Yazılı Kaya anıtını görün. Çünkü, bir zamanlar, büyük bir uygarlığın temsilcileri, bu anıta tapmışlar. Günümüzde ise, anıt, üzerinde bulunan büyük çatlaklar ile, zamana direniyor. Ama tedbir alınmasa, yakın bir gelecekte, anıtın üstünden büyük bir parçanın koparak düşeceği ve yok olacağı kesindir.

Eskişehir Han

ULAŞIM

Eskişehir il merkezi ile, Han ilçesi arasında doğrudan toplu ulaşım mümkün değildir. Eskişehir il merkezinden, Çifteler ilçesine gelen otobüsler ile, oradan garajdan minibüsler ile, Han ilçesine gelinebilmektedir.

Han ilçesi ile, bağlı bulunduğu Eskişehir ili arasındaki uzaklık: 105 km. dir. Özellikle, yazılı kaya anıtı ve Frig vadisi gibi bölgelere ulaşmak istediğinizde, Eskişehir-Afyonkarahisar kara yolunun üzerinden, iç kesimlere sapmanız gerekiyor.

Eskişehir Han

TARİHİ

İlçe, tarih boyunca, yoğun bir yerleşime tabii olmuştur. Bu bağlamda: Yazılıkaya-Midas kenti, başkaca birçok Frig eseri, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi eseri görülmektedir.
Osmanlı döneminde, IV. Murat döneminde: Vezir-i Azam Hüsrev Paşa: Bağdat seferine giderken, buradan geçmiş ve bölgenin önemine binaen, buraya bir kervansaray, cami, çeşme ve hamam yaptırmıştır. Bu nedenle, yöreye: Han-ı Hüsrevpaşa ismi verilmiş ve ilçe adını, bu “Han” dan almıştır.

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, özellikle Osmanlı döneminde, yörenin kervan yolu: Eskişehir, Seyitgazi ve buradan geçmektedir.
Bu arada, ilçenin en büyük özelliği, uzun yıllar boyunca, Afyonkarahisar ilinin bir ilçesi olarak bulunmuş olmasıdır. 1963 yılında, Hüsrev Paşa köyü olarak bilinen yöre, bu yıl, Afyon-Emirdağ ilçesine bağlı iken, buradan ayrılarak, Eskişehir-Çifteler ilçesine bağlanmıştır. 1967 yılında kasaba olan yerleşim de daha sonra Belediye teşkilatı kurulmuştur. 1990 yılında “Han” adını alan yerleşim yeri, 11 köyün bağlantısı ile, ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Eskişehir Han

GENEL

İlçe, Eskişehir ilinin en küçük ilçelerinden birisidir. Çünkü, yöreden dışarıya büyük göçler yaşanmıştır. Bunun sonucunda, buranın insanının büyük bölümü, günümüzde İstanbul ve Eskişehir illerinde yaşamaktadırlar.

Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği: 1245 ile 1270 metre arasındadır. Yüzey şekilleri, doğudan batıya doğru yükselmektedir. Rakımın yüksek olması nedeniyle, iklim şartları da etkilenir ve özellikle, kış ayları sert ve uzun geçer. Kuzey rüzgarları etkilidir ve bu yüzden, yollarda, buzlanma nedeniyle, uzun süreli kapanmalar görülebilir. Yani, doğan don olaylarına rastlanabilmektedir.

Güney, batı ve kuzeybatı bölümlerde, ormanlık alanlar görülür. Ormanlar, ilçe topraklarının, yaklaşık yüzde 43 lük bölümünü kapsar. Ancak, bu ormanların büyük bölümünün, tarihi süreç içinde tahrip edildiği bilinmektedir. Bu ormanlık bölümlerde: özellikle kuşburnu ağaçlarının yoğunluğu dikkat çeker. İlçenin hemen her yerinde görülen kuşburnu, ekonomik yönden yöre insanına gelir getirmektedir. Yine, ormanlık alanlardaki “ahlat” ağaçları, ilgilenenlerin dikkatini çeker.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında, tarım ve hayvancılık gelmektedir.

GÖRÜLECEK YERLER

HÜSREV PAŞA CAMİSİ

Yapının isminin Hüsrev Paşa değil, Rüstem Paşa olduğuna inanılmaktadır. Selçuklu dönemi yapısıdır. Yapı: bir kilise kalıntısı üzerine inşa edilmiştir. Özellikle, kubbe görüntüsü, Osmanlı mimarisinden ziyade, Selçuklu mimarisini yansıtmaktadır.

HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ

Burada, Osmanlının yakın dönemine ait, 17’nci yüzyılda inşa edilmiş bir han, cami ve hamam bulunuyor.
Yapılar: Sultan IV. Murat’ın vezirlerinden Hüsrev Paşa tarafından yaptırılarak, 1631 yılında hizmete açılmıştır.
Külliye: Osmanlı döneminde, devletin doğudaki topraklarını, merkeze bağlayan üç ana yol ağının üzerinde bulunması nedeniyle, önem kazanmaktadır.

Eskişehir Han Antik Yer Altı Şehri
Eskişehir Han Antik Yer Altı Şehri

     

HAN ANTİK YER ALTI ŞEHRİ

İlçe merkezinin güneydoğusundadır.
Burada, 1992 yılında, Eskişehir Müzesi görevlileri tarafından, resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır.
Bu yer altı yerleşimi: doğal kayalar oyularak yapılmıştır. Yeraltında yapılan bu kat kat mekanlarda; mekanları birbirine bağlayan koridorlar bulunmaktadır. Ayrıca: kuzey yönünden bir temiz su kanalı yer altı yerleşimine bağlanmaktadır.

Yer altı yerleşiminde: oyularak yapılmış gömü ve mezar yerleri de bulunmuştur. 1992 yılında yapılan kazı çalışmalarında temizlenen bu mezar yerleri: güneydoğu bölümünde, 3 odadan oluşmaktadır. Odalarda: sandukalar görülmektedir. Oda duvarlarının üzerinde ve tavanlarında rozet, baklava dilimi, yaprak, fiyonk ve fırıldak motifleri bulunmaktadır.

Bu alan: antik yer altı yerleşiminin mezarlık yani nekropol alanı olarak kullanılmıştır ve burada, kayaya oyulmuş, tekli ve oda tipinde, 100 civarında mezar tespit edilmiştir. Bu mezar alanlarından ele geçen buluntular, buraların, MÖ.1’nci yüzyıldan, MS.6’ncı yüzyıla kadar kullanıldığını göstermektedir.

Bunlar: bölgedeki nadir örnekler olması nedeniyle önemlidir.
Evet, 2004 yılından bu yana, bu yer altı şehrinde, resmi arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Burayı ziyaret ederek: kayalara oyulmuş, yer altı galerinde gezebilirsiniz.

Karmaşık bir yapı sergileyen, bu yer altı galerilerinde, çok sayıda tahıl ambarı görülür. Çünkü: bunlar, uzun süreli ve güçlü düşman tehditlerinden korunmak için yapılmıştır. Çünkü: 7’nci yüzyıldan itibaren Anadolu bölgesinde sürekli artan Arap akınları, yörede yaşayan insanların korunmak için çeşitli yöntemler geliştirmelerine neden olmuştur.

Eskişehir Han Yazılıkaya Antik Şehri

YAZILIKAYA ANTİK ŞEHRİ

Burası, Frigler tarafından dini bir merkez olarak seçilen yerdir. Bu nedenle, ilçe merkezine bağlı Yazılıkaya köyünde bulunan bu anıt: kayalık bir platform üzerindedir ve bölgede, erken Tunç çağından sonra yerleşim bulunduğu bilinmektedir.

Antik şehirde: önce Hitit kültürüne ait kaya kabartmaları ve daha sonra ise, Frig kültürüne ait kale duvarları, yerleşim yerleri, kaya anıtları, kaya kabartmaları, su sarnıçları, sunak yerleri, kaya mezarları, anıtlar, nişler ve antik yollar görülmektedir. Bu kalıntılar, her ne kadar tabiat şartları nedeniyle yıpranmış ve olumsuz etkilenmiş olsalar da, günümüze kadar ulaşmayı başarabilmişlerdir. Özellikle: Roma ve Bizans dönemlerinde: Frig yapıtları, dini düşüncelerle yıktırılmış ve bunlara kaya barınakları ile kaya mezarları ilave edilmiştir.

Eskişehir Han Yazılı Kaya Midas Anıtı
Eskişehir Han Yazılı Kaya Midas Anıtı
Eskişehir Han Yazılı Kaya Midas Anıtı

          

YAZILI KAYA MİDAS ANITI

Anıt, Eskişehir il merkezine, 80 km. uzaklıktadır. Han ilçesine bağlı, Yazılı kaya köyündedir. Han ilçesinin, 13.5 km. kuzeybatısındadır.

Bu anıt: antik Yazılıkaya platformunun kuzeydoğusundadır.

Anıt: ilk olarak, 19’ncu yüzyılda: buradan geçen bir İngiliz subayı olan M. Leake tarafından görülmüştür. Bu şahıs, hatıralarında: kayaya oyulmuş, üstü yazılı anıtlar gördüğünü yazmıştır. Daha sonra, tekrar bölgeye gelerek, anıtlar üzerindeki yazıları inceler ve yazıtlarda “Midas” adını gördüğü için, anıta “Midas Mezarı” ismini verir.

Buranın, Frigya dönemindeki isimleri ise “Phrygia Salutaris” ve “Sağlıklı Frigya” olarak bilinmektedir. Anıt, Frigya döneminde özellikle büyük önem taşımaktadır. MÖ.8’nci yüzyılda, büyük ve güçlü bir devlet kuran Frigler: Kral Midas ile uygarlık ve sanatın zirvesine ulaşmışlar, kendilerine özgü ahşap mimari işçiliği, kayalara taşımışlar ve bölgenin, hatta dünyanın en önemli ünik yani dini anıtını yapmışlardır.

MÖ.6’ncı yüzyıla (muhtemelen MÖ.550 yıllarında) tarihlenen ve tüf üstüne oyulmuş anıt: 17 metre yüksekliğinde, 16.5 metre genişliktedir. Tüf kayaların kolayca işlenebiliyor olması, bu anıtın yapımında büyük etken olmuştur.

Anıtın, doğuya bakan bölümünde, yazılar bulunmaktadır ve bu nedenle “Yazılı kaya anıtı” olarak isimlendirilmektedir. Anıt, yaklaşık 400 m. Karelik bir alanı kapsamaktadır. Dikdörtgen şeklindedir. Yüzey: çeşitli motiflerle süslüdür. Kaya üzerinde, bir tapınağın cephesi biçiminde işlenmiştir. Cephesi, doğu yönüne bakmaktadır.

Orta bölümde ise, yüzey mihveri üzerinde, 5.5 metre genişliğinde ve 1.44 m. Derinliğinde bir girinti yani “niş” bulunmaktadır. (Niş: bu tür anıtların yapıldığı dönemlerde, kutsal sembollerin konulduğu yerler olarak bilinir) Bu girinti yani niş nedeniyle, anıtın bir mezar olduğu düşünülse de, bu girinti, bir mezar olabilecek büyüklükte değildir. Büyük olasılıkla, burası yani niş: Kibele yani ana tanrıça heykelinin konulması için yapılmıştır.

Hatta: bu Kibele heykelinin bronz olduğu ve yine metal tutturucular ile, kayaya tespit edildiği ileri sürülmektedir. Bu heykelin, takip eden süreçte, başkaları tarafından çalındığı söylenmektedir. Evet, burası, yani Yazılıkaya Açık hava kutsal alanı: Friglerin ana tanrıça Kibele’ye tapındıkları en önemli kült merkezidir. Ancak, bu alan: Frig sonrasında, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de, dini etkisini sürdürmüştür.

Bu niş dışında, anıtın üzerinde, üç yazıt görülüyor, ancak bu yazıtlar günümüze kadar çözülememiştir. Bu yazıtların: MÖ.6’ncı yüzyılda kullanımı terk edilen, eski Arkaik Grek yazısı olduğu söylenmektedir.

Birinci yazıt: 11 metre uzunluğunda ve 45 cm. boyutlarındadır. Alınlığın üzerindeki kaya çıkıntısındadır. Burada, Frig dilinde “Ates” ve “Midai” sözcükleri belirgin olarak okunmaktadır. Ates: bir Frig tanrısıdır.

Midai ise, efsanelere konu olan, Kral Midas’ın annesinin ismidir. Bu aynı zamanda, tarım ürünlerinin koruyucusudur. Ancak, demirin keşfi de, Midai isimli bu tanrıça ile bağlantılıdır. Bu nedenle: bu anıt ile demir endüstrisinin kökeni hakkında, bağlantı kurulabilmektedir.

İkinci yazıt: 45 cm. boyutundaki harflerle yazılmıştır. Anıtın iki ucunda, dikdörtgen şeklindeki alanlardadır. Dip duvar ve yan duvar üzerinde de uzanır.

Üçüncü yazıt: kuzey yönünde, dikdörtgen dikmenin üzerinde, yukarıdan aşağıya 25 cm. büyüklüğündeki harflerle yazılmıştır. Yazıtın hemen başında “Baba” sözcüğü okunmaktadır.
Yazılar hakkında bir not: yöre halkı, yazıların çözüldüğünü ve bu yazılarda: “Tam karşıda, dünyanın en büyük hazinesi saklıdır” yazdığını söylemektedirler. Bunun üzerine, anıtın hemen karşısında, doğu cephedeki bütün alanlar, gerek yöre insanı ve gerekse çevreden gelenler tarafından kazılmış, delik-deşik edilerek hazine aranmıştır, ancak bulunamamıştır.

Çünkü: büyük olasılıkla, bu tapınağı yapanlar, hazine olarak “doğu cephesinden her gün doğan güneşi kasdetmişlerdir.” Frigler, dünyanın en büyük hazinesi derken, güneşin doğuşunu kasdetmişlerdir.

Anıttan, batıya doğru yürürseniz, bu kez, karşınıza muhteşem doğal güzellik çıkıyor. Yerin derinliklerine doğru ilerleyen ve günümüze sapasağlam olarak gelmiş olan, oyulmuş merdivenleri görebilirsiniz. Burada, güneşe tapan Friglerin, suya neden önem verdiklerini anlayabilirsiniz. Çünkü, su ve güneş, Friglerin yaşamında, kutsal derecede önemliydi.

Yazılı kaya anıtının, tam batı bölümünde ise, muhteşem bir sunak var. Bu sunak bölümünden, güneşin batışını tüm ihtişamı ile gözlemleyebilirsiniz. Burada hangi bölümde olursanız olun, güneşin batışını izleyebilirsiniz ve güneş avucunuzun içinde batar.

Yazılı kaya alanı üzerinde, birkaç farklı sunak görebilirsiniz. Bu sunaklar, çeşitli yönlerdedir. (doğu, batı, kuzey ve güney) Batı yönündeki sunak bulunan yerden aşağıya baktığınızda, bölgedeki su depolarının en büyüğünü görebilirsiniz.

Bu büyük su deposu: Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanılmış, yüksek bölgelerden getirilen kar ve buz kütleleri, burada, üzerine saman ve deri parçaları örtülerek muhafaza edilmiş, eriyen buz-kar kristalleri, suya dönüştüğünde, açılan su kanalları yardımı ile aşağıdaki havuzda toplanacak şekilde, muhteşem güzel bir su şebekesi yapılmıştır.

Evet, Frig kaya anıtlarının en görkemlisini burada görebilirsiniz. Ayrıca, bu anıtın, dünya üzerindeki en görkemli ve önemli, ünik anıtlardan biri olduğunu bilmek gerekir. Ancak, anıtı gördüğünüzde, üzerindeki çatlaklar elbette dikkatinizi çekecektir. Özellikle: alınlık kısmında, 2 metre genişliğindeki çatlak hemen dikkat çekmektedir.

Bu çatlaklar nedeniyle, bu anıt yıkılırsa ve gelecek nesillere aktarılmasa, sanırım, bunun vebali, mümkün değil ödenemez. Bu yüzden, umarım, bu anıtın kurtarılması için gereken önlemler alınır. Özellikle, anıtın “UNESCO-Dünya Miras Listesine” dahil edilerek koruma altına alınması için, sanırım resmi makamlar, gerekli girişimlerde bulunmuşlardır.

Mutlaka gidip görmenizi öneriyorum. Ancak, burayı iyi fotoğraflamak isterseniz, sabah saatlerinde gitmeniz gerekir, çünkü doğu cephesine bakıyor.

KÜÇÜK YAZILI KAYA ANITI

Aynı bölgede, Midas anıtının yaklaşık 200 metre güneybatısında başka bir anıt daha var.
Bu anıt: yukarıdan aşağıya işlenerek oyulmaya başlanmış, ancak alt kısımları, işlenmeden kalmış, yani yarım bırakılmıştır. Böylece, Frig kaya anıtlarının yapımında kullanılan çalışma teknikleri görülmektedir. En büyük özellik ise, iskele kurulmadan, doğal teras alanında, anıtların yapılıyor olmasıdır.

Anıtın: Midas anıtına benzer yönleri bulunmaktadır. Üstte: süslü bir alınlık bölümü ve iki yanda, geometrik motifler süslemektedir. Bu geometrik motifler, üstte, yatay bir motifle birleşirler. Anıtın işlenmiş kısmı, 18 metredir. Dinsel törenlerde kullanılmak üzere, hazırlandığı düşünülmektedir. Anıtın batıya bakması da, ayrı bir özelliktir. Niş bölümü: anıt bitirilmemiş olması nedeniyle, anıt yüzeyine işlenmemiş, anıtın sol kısmına işlenmiştir.

YAZILI KAYA FRİG VADİSİ

Seyitgazi ve Han ilçeleri arasında, Yazılıkaya Frig vadisi uzanmaktadır. Vadi: doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Vadi: kuzeydoğu-güneydoğu yönünde, 1800 metre uzunluğundadır. Vadinin kuzeydoğudan girişi, 1250 metre genişliğindedir, güney batı yönüne gidildikçe, genişlik, küçülerek 180 metreye kadar daralmaktadır.

Vadide, tarihi süreç içinde, çok eski dönemlerden bu yana, yerleşim bulunduğu bilinmektedir. MÖ.3000 ve MÖ.2000 li yıllarda, Hitit yerleşiminin kalıntıları halen mevcuttur. MÖ.8’nci yüzyıldan sonra ise, Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı dönemlerinde de yerleşim görülür ve bu dönemlere ait günümüze kadar ulaşabilen çeşitli kalıntılar mevcuttur.

Yazılı kaya ve Midas şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Eskişehir tanıtımı.

Seyitgazi tanıtımı.

Seyitgazi dağlık frig bölgesi tanıtımı.

Eskişehir Yazılıkaya

Eskişehir Yazılıkaya
 

Eskişehir Yazılıkaya: Yazılıkaya ve Midas kenti, günümüzden binlerce yıl önce, Eskişehir-Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasında uzanan ve “Dağlık Frigya Bölgesi” olarak isimlendirilen yerde kurulmuştur.

Frigyalılar: tarihleri boyunca bu bölgede siyasi ve kültürel açıdan, güçlü ve etkili olmuşlardır.

Gezeceğimiz yerde göreceklerimizi iyi değerlendirebilmek için, önce Frig yaşamı hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.

Frig nüfusunun büyük bölümü: tarım ve hayvancılıkla geçinin köylü sınıfından oluşmuştur. Çiftçilikle uğraşan toplumlarda, büyük toprakları rahipler yönetir. Hayvancılığa bağlı olarak gelişen “dokumacılık” kolu, Frigler için önemli bir iş kolu olmuştur.

Tümülüslerde: ahşap masa, sehpa, iskemle gibi, farklı ağaç türlerinin birlikte kullanıldığı mobilyalar bulunmuş olup, bunlar; Friglerde zengin orman kaynaklarına bağlı olarak marangozluk ve mobilyacılığın çok geliştiğini gösterir.

Tümülüslerin mezar odalarının yapımında, kereste olarak siyah çam kullanılmış: mobilyacılıkta ise şimşir, sedir, ardıç, ceviz, porsuk ağacı kullanılmıştır. Onlar bezeme ustalarıdır. Friglerde en gelişmiş endüstri dallarının başında “madencilik” gelir.

Maden işçiliği son derece gelişmiştir. Türk hamamlarının geleneksel göbekli taslarının atası olan kaselerle birlikte, kazanlar, kepçeler, testiler ile birlikte, Anadolu’da Friglerle birlikte moda olan çengelli iğnenin atası fibulalar: Friglerin gelişmiş maden teknolojisinin en güzel kanıtları olarak günümüze kadar ulaşmıştır. (Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.)

Ayrıca, metal aletlerle taşları biçimlendirdiler. Boğa şeklindeki kadehleri, Balkanlara kadar gitti.

Eskişehir Yazılıkaya

 

Yazılıkaya/Midas kentinin keşfi ve arkeolojik araştırmalar ve restorasyon

Dağlık Frigya bölgesi ve Midas kenti araştırmaları: 1800 yılında bir İngiliz subayı olan William Martin Leake ve arkadaşlarının Yazılıkaya/Midas anıtını keşfetmesiyle başlar. Bu keşifte anıtın kabataslak çizimi yapılır. Hatıralarında “kayaya oyulmuş, üstü yazılı anıtlar” gördüğünü yazar. Bu kabataslak çizim: birçok hata ve eksiğe rağmen, Frig fasadlarının genel görünüşü hakkında fikir veren ilk çizim olması nedeniyle önemlidir.

1834 yılında, Ch Texier, anıtı inceleyerek gravürünü yapar. Bu gravür, bu anıtın aslına uygun ve tüm görkemini yansıtan ilk ve tek gravürdür.

1886-1893 yılları arasında, buraya gelen arkeolog Radet: anıtın hemen altındaki bölgeye “Yazılıkaya köyü” nün kurulduğunu görür ve yazar.

Yazılıkaya’ya Midas kenti adını veren ilk araştırmacı ise W. Ramsay’dır.

1937-1939 yılları arasında, İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Sanat Tarihçisi Albert Gabriel, Hollandalı arkeolog C.H.Emilie Haspels ile birlikte, Yazılıkaya’da ilk sistemli arkeolojik kazılara başlar. Bu çalışmalarda, ana kayanın üstünde, yer yer 3 metre kalınlığa ulaşan dolgu toprağın altında: kuzeye doğru meyilli bir avlu (17×19 metre), hemen güneyinde sütunlu bir galeriye ait ana kayaya oyulmuş düzgün bir taban ve 4 adet sütun kaidesi gün ışığına çıkarılmıştır. Doğu-batı doğrultusunda uzanan bu galeri, batı yönde büyük bir nişle sınırlanır.

Araştırmacılar, burada bir anıtsal fasad, üzeri açık bir avlu ve bir sütunlu galeriden meydana gelen, Ana tanrıça Matara adanmış büyük bir açık hava kült kompleksi bulunduğu görüşünde birleşirler. 2’nci Dünya Savaşının başlamasıyla ara verilen kazılar, 1948 yılında, savaşın ardından İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Halet Çambel’in sorumluluğunda yeniden başlar.

Aralıklı dönemlerde, 1958 yılına kadar devam eden kazılarda, Haspels; geniş çaplı yüzey araştırması yapar. Bu araştırma sonucunda bir kitap yayınlanır. Bu kitapta: Dağlık Frigya bölgesinin; tarih öncesi dönemden Osmanlı dönemine kadar uzanan geniş bir dilimi anlatılır.

1990-1993 yılları arasında, Eskişehir Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü, Yazılıkaya/Midas şehrinde anıtın çevresinde ve sarnıçlarda temizlik çalışmaları yapar. Tüm araştırma ve kazılar sonunda : Midas kentinin kayalara oyulmuş, çok sayıda ve en anıtsal dini yapılarla donatılarak Frigler tarafından ayrıcalıklı bir konuma yükseltildiği tespit edilmiştir.

2012 yılında Yazılıkaya anıtında restorasyon yapılır. Restorasyonda: anıtın üzerine, kış mevsiminden önce dökülen su geçirmeyi önleyici kimyasal malzeme, aradan bir yıl geçmeden yok olduğu, ayrıca bu kimyasal malzemenin, anıtın renk değiştiren özelliğini de yok ettiği söyleniyor. Yine söylenenlere göre: ana kayadaki çatlakların giderilmesi için yapılan restorasyonda kullanılan çimento dolgularının pul pul döküldüğü söyleniyor.

Evet, Frigyalılar ve yapılan arkeolojik kazılar hakkında bu bilgileri verdikten sonra Yazılıkaya/Midas kentine gelelim.

Burası: Günümüzde Eskişehir-Çifteler-Han ilçesi sınırları içindedir. Eskişehir merkezine uzaklık: 70 km, Ankara merkezine uzaklık: 200 km, Han ilçe merkezine 20 km ve Çifteler ilçe merkezine ise 39 km uzaklıktadır.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Midas kenti ve Yazılı kayayı ziyaret etmek için; tabelaları takip ederek bölgeye geldiğinizde, sizi Yazılıkaya köyü karşılar. Ana yollardaki yazılıkaya tabelaları gayet düzgün ve yeterli, yani burayı bulmak zor değil.

Midas kentinin hemen batı yamacındaki bu köy: 1892 yılında, ana vatanları olan Kafkasya’dan yola çıkan “Karaçaylılar” tarafından kurulmuştur. Burayı tercih etmelerinin başlıca sebebi: bölgenin Kafkasya’ya benzer şekilde çam ormanlarıyla kaplı olmasıdır. İlk kurulduğunda “Çerkez köyü” olarak isimlendirilen yerleşim, zaman içinde “Yazılıkaya Köyü” olarak isimlendirilir.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Köyün hemen girişinde: uzaktan Yazılıkaya anıtını göreceksiniz, hemen sağ yanda ise yol üzerinde “Ziyaretçi otoparkı” tabelası bulunan bir boşluk var. Aracınızı veya tur ile geldiyseniz otobüs burada bırakılıyor ama bırakmayın, çünkü aracınızı burada bırakırsanız, anıtın bulunduğu yere ulaşmak için köy içinden 350-400 metre kadar yürümeniz gerekiyor.

Aracınız ile devam edin ve yine tabelaları takip ettiğinizde: anıtın hemen yakınında güzel bir tek katlı yapı göreceksiniz. Bahçesinde “Atatürk büstü” ve bayrak bulunan bu yapının hemen önünde uygun bir otopark var, aracınızı buraya bırakabilirsiniz (pek büyük değil, belki otopark bulmak sıkıntılı olabilir, bulamazsanız köyün girişindeki otoparka dönersiniz) Ardından: bu tek katlı yapıya girin, orada sizi Han Belediyesi tarafından görevlendirilen bir görevli karşılıyor.

Kendisi size şehrin gezi rotasını; harita üzerinden tanıtıyor, yapının içinde tertemiz tuvaletler var, ayrıca: bekleme salonu ve çay ocağı var, ziyaretçiler için gerçekten böyle güzel bir ortam hazırlayan; ilgili ve bilgili bir personel görevlendiren Han Belediye Başkanına ve görevli Ahmet’e teşekkür etmek gerek.

Ülkemizin resmi makamlarının ve özel kurumların yeterli ilgi göstermediği bu tarih hazinesi yere: kendi imkanlarıyla bir şeyler yapmaya çalışan bu insanlar, gerçekten ülkemiz turizmi için isimsiz birer kahraman sayılabilir.

Zaten Midas antik kentinin kapısından içeri girdiğiniz anda; belli belirsiz isim ve tanıtım tabelaları göreceksiniz. İsim tabelaları: parlak mermer üzerine yapılmış, özellikle güneşli bir günde bunların üzerinde yazılanları okumak mümkün değil, tanıtım tabelaları ise bazıları yerlerde, daha ayrıntıya girmek anlamsız, kötü, ilgililerin yani resmi makamların bu konulara çözüm bulmaları, gerekli ilgi gösterilmeyen alanda hiç olmazsa uygun ve ayrıntılı tabelalar dikerek ziyaretçileri bilgilendirmeli ve yönlendirmeliler. Zaten, şu an okuduğunuz site, bu eksiklikleri gidermek için hazırlanmıştır.

Ülkemizde birçok tarihi yeri gezmiş birisi olarak, daha önce hiç isim kullanmadım, ama burada gerçekten bu insanların kendi çapında hizmeti gözünüze çarpacaktır. (Geziye başlamadan önce, görevli Ahmet’e çay demlemesini söyleyebilirsiniz, gezi sonrasında yorgunluk çayı içebilirsiniz)

Evet, ben gezinize başlamadan önce: gerek Midas şehri ve gerekse Yazılıkaya anıtı ile ilgili bilgiler vermek istiyorum. Ardından: gezimize başlayabiliriz.

Eskişehir Yazılıkaya
 

GEZİ PLANI-ROTASI

Gezi için mutlaka lastik tabanlı ayakkabı giymelisiniz. Ayrıca: güneşe karşı şapka giyerek korunmalı, yanınızda mutlaka su bulundurmalısınız. Yerler çoğu yerde kaygan, yani çevre çok yüksek olmasa da kayarsanız mutlaka sıkıntı yaşayabilirsiniz, bu yüzden özellikle çimenlere ve üzerinde kum bulunmayan kayalara basmalısınız.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Bölgeye giriş için herhangi bir ücret ödenmiyor. Yukarıda sözünü ettiğim, Belediye tarafından yaptırılan konuk evinde, mutlaka önce gezi planını görün, tur yaklaşık 1.5-2 saat kadar sürüyor, yorucu olmaması için, sol yandan tura başlamanızı öneririm, sağ yandan başlarsanız, ileri aşamada dik rampalarla karşılaşacaksınız.

Girişte: ilk yer: Yazılıkaya anıtıdır. Hemen karşısında Kırkgöz kayalıkları var. Yürümeye devam edince, sarnıç görülüyor. (Sarnıcın varlığını, kayalara oyulmuş merdivenlerden anlayabilirsiniz) Sonra Bitmemiş anıt, hemen solda kalıyor. Devamında, antik yol üzerinden ilerleniyor, bir köprü ve ardından Frig kaya mezarı, sarnıçlar, sunaklar ve Sümbül anıtı görülüyor.

Devamında “Kutsal Yol” yani “Kral yolu” görülüyor. Kutsal yol üzerinde yine kaya mezarları bulunuyor. Bu kaya mezarlarından bazıları, yerden yüksek, tırmanmayı tercih edenler bunların da içine girip görebilirler.

Evet, 1,5-2 saatlik turun ardından gezi bitiyor.

Eskişehir Yazılıkaya
 
MİDAS KENTİ

Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu buluntulara göre, buradaki yani kayalık platform üzerindeki ilk yerleşimin, küçük bir köy olarak, MÖ 3500 yıllarına yani tarih öncesi dönemlere kadar gittiği düşünülmektedir.

Bu küçük yerleşim, MÖ 2000’li yıllarda, büyüyerek şehir haline gelir. Bu tarihte bölgeye yerleşen Hititler: kendi stil ve anlayışlarına uygun kaya kabartmaları ve yerleşimin çevresine kale duvarı yaparlar.

MÖ 1200 yıllarında: Makedonya ve Trakya’dan, Boğazları geçen Traklar, dalgalar halinde Anadolu’ya göç ederler, Hitit imparatorluğunun yıkılmasıyla yoğunlaşan bu göç dalgaları sırasında; Gordion (Polatlı-Yassıhöyük) başkent yapılır. İlk kral Gordios’un ölümünün ardından efsanelere konu olan oğlu Midas kral olur; sürekli savaştıkları Asurlularla barış yapılır.

Midas: iki önemli şehri ihya eder, bunlar Gordios ve dini merkez Yazılıkaya’dır. Bu yüzden, şehir “Midasın şehri” olarak isimlendirilir. Midas şehri, doğanın canlandığı, bereketin fışkırdığı, yaşamın kucaklandığı bir kült alanıydı.

Sonraki dönemde, Romalı bazı yazarlar, bu bölgenin havasının sağlıklı ve toprağının bereketli olduğundan söz ederler. Zaten, bölgeye Frig döneminde de “Sağlıklı Frigya” anlamına gelen “Phriygia Salutaris” denir. Siz de gezerken: belli yerlerde kuvvetli esintisi olan bu havanın güzelliğini hissedeceksiniz.  

Zamanla: deniz seviyesinden 1315 metre yüksekte, tüf kayalardan oluşmuş; vadi taban seviyesinden 60-70 metre yüksekte, 650 metre uzunluğunda ve 320 metre genişliğindeki plato üzerine kurulan şehir, iyice büyür ve gelişir.

Çevresi, muazzam kale duvarlarıyla çevrilerek koruma altına alınır. Günümüzde de, şehri doğal bir sur gibi çevreleyen kayaların belirli noktalarında bulunan, basamak şeklinde kesilmiş temel yuvaları, bir savunma sisteminin varlığını kanıtlar.

Şehrin ana girişi “doğu” yönündedir. Ana kayaya açılan rampalı yol: Kral yolu (Tören yolu) olarak bilinir. Bu rampa boyunca: kaya kütleleri üstüne, figüratif kabartmalar işlenmiştir. Platform düzlüğünde: temelleri kayalara oyulmuş büyük mabet ve iskan alanları oluşturulur. Mabetlerle birlikte: ana kayaya yontulmuş anıtsal ölçekli basamaklı sunaklar, kaya merdiveniyle inilen tonoz örtülü iki kaya tüneli ve güneybatı yönde alt terasta yapıldığı dönemde dünyanın en büyüğü olarak kabul edilen anıtsal kaya sarnıcı yapılır.

Sağlam kale duvarları içinde, su ihtiyacının karşılanması için yapılan su sarnıçları ve karlıklar; önlerine yapılan nöbetçi kulübeleriyle koruma altına alınmıştır.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Yerleşkeyi çevreleyen yüksek tüf kayalıklarda ise, anıtsal ölçekli fasad (Yazılıkaya), basamaklı sunak ve nişlerden oluşan çok sayıda kült anıtı ve mezar oda oyulur. Kayalara oyulan bu anıtsal ya da küçük ölçekli dini yapılar: Friglerin doğayı tüm canlığıyla simgeleyen ana tanrıça Matar Kubileya’ya derin bağlılık ve saygıyı yansıtır.

Bu yüzden: şehri ve yazılıkayayı daha iyi anlamak için, Friglerin dini yapısını bilmek gerekir.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Dini yapı

“Matar” yani “Ana” olarak isimlendirdikleri tanrıça, Frig halkının adeta tek tanrı gibi taptıkları “Ana Tanrıça” dır. Ana tanrıça Matar Kubileya: dağların, hayvanların, şehirlerin ve tarımın hakimi, genç kızların koruyucusu, doğanın, doğurganlığın, bereketin simgesidir.

Bu Anadolulu tanrıça, aynı zamanda: analığı, dişiliği, üremeyi ve dolayısıyla yaşamın devamını simgeler. Tasvirlere göre: ölüleri de yönetiyordu. Yanındaki “aslan” yol arkadaşı ve Frigya’nın sembolüdür. Tacı: tüm doğaya hakim oluşunun simgesidir.

Sevgilisi “Attis” ile buluştuğunda, tabiatın mutlu olduğuna, bereketin arttığına inanılırdı. Ayrıldıklarında ise, kış geliyordu. Attis, çıldırıp kendini hadım ettiğinde, saçılan kanlardan “menekşeler” meydana geldi. Kibele, sevgilisinin acısını dindirmek için, onu bir çam ağacına dönüştürdü. Yaz kış yapraklarını dökmeyen çam ağacı: sürekli yaşamı simgeler.

Kybele için düzenlenen şenliklerde, Gallos denen Attis rahipleri, dans ederken kendilerinden geçtiklerinde, cinsel organlarını kesip Kybele’ye sunarlar, sonra bu organlar toprağa gömülür ve toprak ana Kybele, böylece döllenir ve bereket sağlanırdı.

Frigler: birçok yerde; ibadet yerlerini tanrıçanın karakteri gereği: çoğunlukla yerleşkelerin dışına, su kaynakları, koruluk alanlar, ormanlık, ıssız ve gizemli doğanın ortasındaki kayalık alanlara kurarlar. Dağlık Frigya Bölgesinde kayalık alanlarda: fasadlar, sunaklar, nişler oyarlar, bunların önünde Matar Kubileya’ya taparlar.

Tanrıların kayalarda yaşadıklarına inanırlar. Burada: öne çıkan Fasadlar: üçgen alınlıklı, beşik çatılı Frig konutlarının yani megaronların kayalara oyulmuş ön cephesini temsil eder.

Bu cephenin en önemli bölümü: içine ana tanrıçanın heykellerinin ya da kabartmalarının bulunduğu, kapı biçimindeki merkezi kaya nişidir. Dini anıtların mimari tasarımları birbirinden farklı olsa da hepsi işlevsel olarak Matar Kubileya kültüne adanmış birer açık hava tapınağıdır.

Frig yaşamında, bu fasad anıtlarının en önemlisi Yazılıkaya/Midas anıtıdır. Dağlık Frigya bölgesinde: kayalara oyulan diğer bir anıt gurubu da “oda mezarlar” dır. Bu mezarlar, Tümülüsler gibi, soylu sınıfına aittir.

Eskişehir Yazılıkaya
 

YAZILIKAYA/MİDAS ANITI

Anıt: Midas şehri platosunun kuzeydoğu eteğinde, öne doğru çıkıntı yapan kaya kütlesi üzerindedir. Bu yüzden: çok uzaklardan bile görünebilmektedir.

Anıtın üstünde, Paleo-Frigce yazılar vardır. Bu yüzden, yöre halkı tarafından “Yazılıkaya”, sol pervazı üstünde ise “MIDAİ” yazmasından dolayı ise “Midas Anıtı” olarak bilinir.

Frig kaya anıtlarının en görkemlisi olan bu anıtın: MÖ 8 ile 6’ncı yüzyıllar arasında yapıldığı düşünülmektedir. Diğer kaya anıtları gibi: Ana Tanrıça Matar Kubileya’ya adanmış bir açık hava tapınağıdır. Tarih konusunda çelişkiler var.

Çünkü: Frigyalılar, krallarının birçoğuna “Midas” ismini vermişlerdir, bu yüzden Kral Midas döneminde yapıldığı bilinen bu anıtın, hangi Midas zamanında yapıldığı konusunda çelişkilerden söz edilir, muhtemelen MÖ 6’ncı yüzyılda yapıldığı güçlü bir iddiadır. Her yıl: Bahar aylarında, yeni yılı karşılama törenleri buradaki tapınakta yapılıyordu.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Anıtın cephesi “doğuya” bakar. Çünkü: anılan tarihte Frig halkı ana tanrıça ile birlikte, bütün Anadolu’da olduğu gibi “Güneşi” de kutsal sayıyordu. Bu yüzden: şehirde yapılan bütün anıt ve sunaklar, doğu yönüne bakar. (Sadece bir tane anıt “Bitmemiş anıt” batıya dönük olarak yapılmaya başlanmış, ancak bitmemiştir.) Anıt, her sabah güneşin ilk ışıklarıyla aydınlanır, güneş tanrısı, ilk olarak ona “merhaba” der.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Anıtın ölçüleri: yükseklik 17 metre, genişlik 16.5 metredir. Yerden yükseklik 1.20 ile 1.80 metre arasındadır. İşlenmiş yüzeyi: 280 metrekaredir.  Tüf kayalardan oluşmuş Yazılıkaya platosunun üzerinde, kolayca işlenebilen volkanik tüf kaya yüzeyine: megaron mimari tarzıyla Frig ahşap tapınak mimarisi cephe detayları işlenmiştir. Üçgen alınlık ve beşik çatılı tepe akroterlidir.

Tepe akroteri: karşılıklı iki daire parçasından oluşur. Alınlık ve cephe duvarı: geometrik motiflerden oluşan, zengin bir bezeme ile süslüdür. Bu geometrik bezemelere “meandır” denir. Süslemeler: üst pervaz: baklava motifi, alınlık pervazı: dikey bantlarla kesilen baklava motifi, cephe duvarı ise baklava motifleri arasına kare motifler işlenerek yapılmıştır.

Anıtı gördüğünüzde, bu kadar yükseklikte, o motiflerin nasıl yapıldığı, önüne iskele benzeri bir düzen mi kurulduğunu düşüneceksiniz? Bu sorunun cevabı, anıta 500 metre uzaklıkta bulunan yarım kalmış anıtta görülebilir.

Anıt: bütün bir kaya kütlesine, yukarıdan başlamak suretiyle oyulmuş, oyulan bölümün ön cephesindeki kaba kaya blokları da, cephe oyuldukça oyularak aşağıya doğru inilmiştir. Yani, kaya bir bütün olarak ele alınmış, ön kısım şekillendikçe, kayanın kaba ön bölgesi de aşağıya doğru yontulmuştur.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Niş

Anıtın merkezinde, alt orta kısmında: kapıyı temsil eden “niş” bulunur. Cephe duvarının ortasında bulunan niş boyutları: 2.32×2.41 metredir. Derinliği: 1.02 metredir. Prof Gabriel: burada, büyük ihtimalle “metal çubuklarla niş tavanına tutturulmuş, bronz bir Kybele heykeli bulunduğunu” söyler.

Niş içine: yılın belli zamanlarında, ana tanrıça heykelinin konulduğu düşünülmektedir. Ancak, günümüze böyle bir heykel ulaşmamıştır, çalındığı düşünülüyor. Nişin alt ve üst kısmında görülen oyuklar: tanrıça kült heykelini sabitlemek için açılmış olmalıdır. Bir efsaneye göre: bu niş’in aynı zamanda bir kapı olduğu, bu kapının ölüler diyarına açıldığı da söylenmektedir.

Anıtın üstündeki yazılar

Anıtın üstündeki yazıları incelemeden önce, Frig yazısı hakkında bilgi vermek istiyorum.

Roma döneminde, Frigce “Tanrıların dili” olarak bilinirdi. Zeus ve Kibele’nin Frigce konuştuğuna inanıldığı için, ayinlerde de bu dil kullanılırdı. Frigler, batı dünyası tarafından bir Hint-Avrupa kavmi olarak kabul edildiklerinden, konuştukları dil de bu çerçevede ele alınır. Frig dili ve yazısının çözülmesinde, Grek ya da Latin alfabeleri referans alınmış, ancak tüm denemeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mevcut yazıtlarda birbirini tekrarlayan ifadeler olduğu için gramer yapısı bilinmemektedir.

Günümüzde Frig yazısı okunabilmekte olmasına rağmen, henüz tam olarak çözülememiştir. Çünkü henüz araştırmacıların işini kolaylaştıracak, çift dilli bir yazıt (Frigce-Grekçe) ele geçmemiştir. Ayrıca, Hititlerde olduğu gibi, çivi yazılı tablet arşivlerine de ulaşılmamıştır. Anıttaki yazıların sırrını çözmek için, Fransız Prof Cloude Brixhe (80 yaşındadır) yaklaşık 50 yıldır uğraşıyormuş ve defalarca Eskişehir’e gelmiş olduğu söyleniyor.

Eskişehir Yazılıkaya
 

1’nci Yazıt

Konum itibarıyla anıtın tümüyle ilgilidir. Yazıtta, en belirgin olarak; sol üst kısımda, düzleştirilmiş ana kaya üzerine kazınmıştır. 11 metre uzunluğundadır. Yazıtta: Frig diliyle ilintili “Ateş” ve “Midai” sözcükleri okunmaktadır. Ateş sözcüğü: tanrıça Kybele’nin aşık olduğu tanrı Attis ile eşleştirilir. Midai, efsanelere göre Kral Midas’ın annesi ve ürünlerin koruyucusudur.

Aynı zamanda “demir”in keşfi de bu tanrıçayla ilintilidir. Bu yüzden: bu anıt ile demir endüstrisi kökeni arasında bir bağlantı vardır. Burada hemen bir not iletmek istiyorum, Şanlıurfa Göbeklitepe’de kazı ve araştırmaların sponsoru benzeri, burada ki kazı ve araştırmaların da, ülkemizde DEMİR-ÇELİK ENDÜSTRİSİNDE bulunan bir veya birkaç özel firma tarafından SPONSOR olarak finanse edilmesini diliyorum.

Eskişehir Yazılıkaya
 

2’nci Yazıt

Konum olarak, daha özeldir. Sağ yan çerçeve üzerindedir. Bezeme ile çerçeve kenarı arasında kalan boşluğa: yanlamasına, soldan sağa doğru yazılmıştır. 4.75 metre uzunluktadır.

Eskişehir Yazılıkaya
 

3’ncü Yazıt

Yazıtın başındaki “Baba” sözcüğü, belirgin olarak okunmaktadır.

Nişi çevreleyen yazıt:

Nişi çevreleyen ikinci çerçevenin her iki yanında ve nişin sağındaki bezemenin alt kısmında: birkaç Frigce kelime vardır, ama çıplak gözle güçlükle seçilir. Bunlar, oldukça kaba ve yüzeysel olarak kazınmıştır. Bunlarda: ana tanrıça “Matar” ismi geçer.

Frig uygarlığının sonu

Ünlü coğrafyacı Strabon’a göre: MÖ 696 ya da 675 yıllarında, Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya gelen göçebe Kimmer boyları, Frig bölgesini istila eder, Midas bu felaket karşısında boğa kanı içerek yaşamına son verir. MÖ 585 yılında: Medler ve Lidyalıların yaptıkları Kızılırmak seferi sonunda: Frig topraklarından Kızılırmak’ın doğusunda kalan bölümler Medlerin denetimine girer. Kızılırmak’ın batısında kalan bölümler ise Lidya denetimine girer.

Böylece: Frig krallığının politik gücü ve bağımsızlıkları tamamen sarsılır, ancak kent terk edilmez. MÖ 547 yılında, Lidya krallığının yıkılmasının ardından, Frigya toprakları, Anadolu’yu işgal eden Pers imparatorluğunun hakimiyetine girer. 200 yıllık bu süreçte, Frig toprakları, Frigya Satraplığı tarafından yönetilir. MÖ 333 yılına gelindiğinde ise, bölgede Büyük İskender görülür, onun ölümünden sonra ise, Frig toprakları, komutanları arasında çekişme alanı olur.

MÖ 300 yıllarında, şehir iyice zayıflamaya başlar, uzun savaşlar ve kuruyan su kaynakları ve sarnıçlardan su temini zorlaştığından, şehir terk edilir. MÖ 116 yılında ise, bölgeyi ele geçiren Romalılar görülür. Zaman içinde, değişik kültürlerin bölgede egemenlik kurmasıyla, Frig kaya yapıları kendilerine mal edilir, bazı ilave ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam eder.

Unesco

Tabii anıtın önemini okuduktan ve hatta gördükten sonra, neden bu anıtın Unesco Dünya Kültür Mirası Listesine alınmadığını düşüneceksiniz? 20 yıl önce, yani 1989 yılında anıtın Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınması için Unesco’ya müracaat edilmiş, ancak “Anıt ülkemiz ilgilileri tarafından korunmadığı” için, bu müracaat Unesco tarafından kabul edilmemiş.

Çünkü: anıta sahip çıkıldığının gösterilmesi gerekiyor, bazı projeler yapılmasına rağmen, bunlar hayata geçirilememiştir. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, umarım bir holding, buranın sponsoru olur, gerekli koruma önlemleri alınır ve bu tarih hazinesi, Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilir.

Sonuç

Anıtın yapıldığı volkanik tüf: doğa koşullarında en çabuk yıpranan kaya cinsidir. Anıtın yüzeyindeki geometrik bezemeler, gündüz-gece arasındaki ısı farkı ve mevsimsel farklılıklar nedeniyle parlayarak, kırılarak düşmeye başlamıştır. Yazılar, eskisi kadar güzel okunmuyor. Çünkü yüzeyde yosunlaşma başlamış. Çatlaklar giderek derinleşmiştir.

Uzmanlara göre: ilk yapılması gereken anıtın kopmaya aday parçalarının acilen sağlamlaştırılmasıdır. Hatta: yine uzmanların belirttiğine göre, herhangi bir deprem durumunda, anıtın köyün üzerine düşebileceği söyleniyor. Aslında siz de göreceksiniz, çatlaklara sanırım çimento enjekte edilmiş, ancak bu çimentonun pul pul dökülmeye başlandığı yani kalitesiz olduğu söyleniyor.

İlaveten, yüzyıllardır yer sarsıntıları, kimyasal yağmurlar, kuş pislikleri, yağmur-kar-rüzgar nedeniyle hızla tahrip oluyor. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, Anadolu’da günümüzden binlerce yıl önce ortaya çıkan ve özellikle demir üzerine sanatkar bu toplumun en büyük şehirlerinden ve anıtlarından biri olan bu bölgenin, sponsor bir firma tarafından destelenerek koruma altına alınması ve kazılması sonucunda, büyük bir tarih hazinesinin ortaya çıkacağı kesindir. Özellikle Eskişehir’deki Üniversitelerin öğrencilerinin burayı ziyaret ederek tarih hazinesine sahip çıkmalarını umuyorum.

Eskişehir Yazılıkaya

  KIRKGÖZ KAYALIKLARI

Yazılıkaya anıtının hemen sağındadır.

Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmıştır. Doğu yönde, Helenistik döneme ait, anıtsal bir kaya mezar vardır. İki odalı mezarın alınlığı, 2 sütun tarafından taşınır. Günümüzde çok tahrip olduğundan tam olarak görülmez.

Kolay yontulabilen kayanın oyulmasıyla odalar inşa edilmiştir. Bizans döneminde, odalar arasındaki geçişler, yine kayalara oyulan merdivenlerle sağlanır.

Eskişehir Yazılıkaya Kırkgöz Kayalıkları

Hemen ön bölümde: salonun ortasında, üstü demir parmaklıkla kaplı, temizliği yapılmamış kaya içine oyulmuş bir kuyu vardır. Kuyunun, bir yeraltı tüneli olduğuna dair rivayetler vardır. Bir rivayete göre, bu kuyu yer altından bir tünelle, doğudaki Pişmiş Kaleye bağlanmaktadır. Diğer bir rivayete göre ise, tünel güneyde Midas şehrine doğru gitmektedir.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Doğal oluşum nedeniyle kırılarak veya aşınarak meydana gelen “kadın yüzü” şeklindeki silüet, ön ve arka cepheden belli bir açıdan bakıldığında görülebilmektedir.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Yazılıkaya köyü, buraya ilk yerleştiğinde, buranın bazı kişiler tarafından konut olarak kullanıldığı ve buna bağlı olarak aşırı zarar gördüğü görülür. Burada birçok yerde ateş isi izleri yani simsiyah karaltılar göreceksiniz. Ayrıca, elbette burayı ziyaret edenlerin duvarlara yazdıkları isimler de, rezaletin en güncel ve en yeni görünen yüzüdür.

Eskişehir Yazılıkaya

 YARIM KALMIŞ ANIT

Yazılıkaya anıtının yaklaşık 500 metre güneybatısındadır. Yazılıkaya’nın hemen sağ yanından giden patikayı takip ederek buraya ulaşabilirsiniz. Bu iki anıtın, birbirine benzer ortak noktaları vardır. Özellikle, her ikisi de geometrik desenlerle süslenmiştir.

Ancak küçük yazılı kaya anıtı tamamlanmamıştır. Çünkü, yapılışı sırasında: tamamlanmadan Kimmerler tarafından şehrin yağmalandığı düşünülmektedir.

Anıtın en büyük özelliği, diğer birçok dini anıtta olduğunun tersine, doğu değil batıya dönük olmasıdır. Bunun anlamı ve izahı yoktur.

Frig kaya anıtlarında, mimari yapım metotları, bitmemiş kaya anıtı üzerinde, çok net bir şekilde görülür. Uygulanan metoda göre, kayanın en üst kısmı, düzleştirildikten sonra, tasvirlerin eklendiği anlaşılmaktadır. Anıt yukarıdan aşağıya doğru işlenmeye başlamış, ancak alt kısımlarında ana kaya işlenmeden kalmıştır.

Eskişehir Yazılıkaya


Anıtın üst kısmında bulunan akroter üzerinde, nilüfer/lotus çiçeği tasvirleri görülür. Bu anıt üzerinde de küçük bir niş görülür. Anıt üzerinde betimlenen baklava motifinin Midas anıtı üzerinde betimlenen motiften daha kompleks olduğu görülür. Bitmemiş anıt: tapınak işlevi görmemiş olmasına rağmen, anıtın sol tarafında kalan küçük alınlığın, yedek tapınma alanı olarak kullanıldığını betimler.

Eskişehir Yazılıkaya

SU SARNICI

Patika üzerinde yürümeye devam ettiğinizde, güneybatı yönde, kayalara oyulan merdivenle inilen, tonoz örtülü anıtsal su sarnıcı görülür. Sarnıcın içinde yapılan kazılarda, söylenenlere göre bir Kybele heykeli bulunmuş ancak daha sonra bu heykel kaybolmuş, bugün nerede olduğu bilinmiyor, büyük ihtimalle çalınmış olmalıdır.

Evet, sarnıcın içine girmek isterseniz ki, bence mutlaka girin, merdivenlerden inmeyin çünkü oldukça tehlikeyi, yanda küçük bir giriş yeri/boşluk var, biraz eğilerek oradan girin, içeride büyük bir oda göreceksiniz, odanın her iki yanında, tüneller var, ama bu tünellerin girişi toprakla kapalı, nereye gittikleri bilinmiyor, sarnıcın büyüklüğü etkileyici, mutlaka girin ve görün.

Eskişehir Yazılıkaya
 

Giriş kısmında belirttiğim plana göre yürümeye devam ediyoruz. Yolumuzun üstünde sunaklar, kutsal yol ve kayalara oyulmuş mezarlar görülüyor.

Eskişehir Yazılıkaya
 

 

Eskişehir tanıtımı.

Han tanıtımı.

Seyitgazi tanıtımı.

Seyitgazi dağlık Frig bölgesi tanıtımı.

 

Afyonkarahisar İhsaniye

frig vadisi.1
Afyonkarahisar İhsaniye

Afyon-İhsaniye arası:35 km dir.

GENEL

İhsaniye, Afyonkarahisar’ın 35 km. kuzeyinde, tabiat ve tarihin en cömert davrandığı ilçelerden birisidir. 1959 yılında ilçe olmuştur. İlçede: Kızılay Maden suyu fabrikası bulunmaktadır. Meşe, çam, ardıç ormanları ve koruluklarla çevrilidir.

İlçenin köklü bir mazisi vardır. Eski uygarlıklara beşiklik etmesi, onun tarihi çehresini güzelleştirmiştir. Ayazini; Kayıhan yerleşim birimleri: Kapıkayalar, Aslantaş, Matlaş ve Yılantaş gibi; Göynüş Vadisindeki yerler, Frigler döneminde yapılmış mezarlardır.

Ayrıca: Frig bölgesi diye anılan saha, bu yörenin, Frigler zamanında önemli bir yerleşim bölgesi olduğunu gösterir.

Afyonkarahisar İhsaniye
Afyonkarahisar İhsaniye

FİRİGLER

Frigler: MÖ 1200’lerde, Trakya ve Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelirler. İlk yıllarda: Trakya ve Güney Marmara Bölgesinde, geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra, Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayılırlar.

Anadolu dışından gelmelerine rağmen, kısa zamanda yerel kültürlerle kaynaşarak, Anadolulaşmışlardır. Özgün bir Anadolu kültürü oluşturmuşlar ve siyasi egemenliklerini kaybettikten sonra dahi, 1000 yılı aşkın süre kültürel anlamda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Özellikle: efsanevi kralları Midas zamanında, güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdir

Frigler: ölülerini; yer altında, ardıç ağacından kalaslar üzerinde yaptıkları odalarda: sedir üzerine yatırarak gömerlerdi. Sonradan da bunların üzerine toprak yığarlardı.

Frigler: gerçekten büyük bir uygarlık kurmuşlar. İki şekilde bölgeye yerleşmişler. Dağlık Frig bölgesi (buralar) ve Vadi Frig Bölgesi. (Gordion-Sivrihisar tarafları). Dağlık Frig bölgesi: Midas’ın Yazılıkaya anıtı dışında pek tanınmıyor.

ihsaniye.frigvadisi.1
Afyonkarahisar İhsaniye

GEZİLECEK YERLER

Frig vadisi gezi rotası şöyle olabilir. Önce: Ayazindeki: Metropolis. Sonra: Göynüş vadisine girin: Yılantaş ve Aslantaş anıt mezarları. Sonra: Göynüş vadisinden, Döğere geçin: Emre Gölü çevresindeki Frig yerleşimlerini gezin. Bu bölgede: Friglere ait eserler bunlar.

ihsaniye.ayazini.1
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

AYAZİNİ KÖYÜ-METROPOLİS

Köy, tipik bir Anadolu köyü. Antik Metropolis kentinin üzerine kurulmuştur. Bu bölge: Frig döneminden Bizans’a değin, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Yeni yapılan evleri, bir-iki motorlu aracı, elektrikli ev aletlerini bir kenara bırakırsak, aslında 8000 yıldan bugüne kadar fazla bir şeylerin değişmediğini hemen görebilirsiniz.

Ayazini köyünün hemen dışında: Ayazini kayalıkları vardır. Buralar: bir zamanlar Friglerin yaşam alanıymış. O dönemde, iklim şartlarından ve düşmanlardan korunmak için; bu kayaları oyarak yaşam alanına dönüştürmüşler. Sarnıçlar, toplantı salonları, yer altı sığınakları, mezar odaları ve tahıl depoları yapmışlar.

Bunun çarpıcı ve hatta muhteşem örnekleri, hemen karşınızdadır.
Friglerin yarattıkları bu yaşam alanı: Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılmıştır. Bu yüzden çevrede; o döneme ait çok sayıda kilise var. İşte bunlardan birisi.

Bu mezar odasının girişinde, Friglerden kalma bir kabartma bulunuyor. İki aslan ve ortasında ana tanrıça Kybele. Kybele kabartması: parçalanmış. İçeriye girdiğinizde ise Helen etkileri görüyorsunuz.

Mezar içinde: bir Medusa kabartması var. Medusa; mezarı soymaya gelenleri, taşa çeviren tanrıça Athena tarafından lanetlenmiş bir kadın. Başının çevresindeki halelerde yılanı tasvir ediyor.

Bu yılanlar, aynı zamanda, mezarı koruyorlar. Biri mezardan içeriye girdiğinde, saldıracağına inanılıyor. Dışarıda, Friglerin koruyucu aslanı, içeride Medusa.

Sırada, Friglerden kalma, bir başka yerleşim birimi var. Bu kayalıkların içi oyularak bir şehre dönüştürülmüş. 6 yada 7 katlı olduğu düşünülüyor.

Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

Ayazini bölgesinde bir de kilise var. Tüf sarp kayalık içinde kayaya oyulmuş bir kilisedir. Kilise yapısının özelliği dış cephe olarak kaya yüzeyine oyulmuş apsisi ve kubbeli olmasıdır. Apsisin yanlarında küçük apsis özelliğinde çukurlar vardır.

Ana bölüm haç tonozlu, orta kubbeli olup dört ayakla taşınmış olduğunu gösteren izler vardır. Çevresinde bitişik kaza odalarıyla birlikte MS 1000’li yıllarda yapılmış bir manastır yapısıdır.

Evet; Ayazin’ den çıkıyoruz ve Eskişehir’e doğru yürüyoruz. Anayoldan çıktıktan 4-5 km. sonra, sola saparak, Göynüş Vadisine yöneliyoruz. Elinizde iyi bir harita olması şart. Yoksa, buralarda kaybolmak içten bile değil. Zaman zaman durup köylülere sormakta yarar var. Çünkü, bazı haritalar yanıltıcı olabiliyor.

Anayol’dan ayrıldıktan 4-5 km. sonra; sizi Göynüş Kalesi karşılıyor. Göynüş kalesi: küçük bir tepenin üzerinde bulunuyor. Kale deyince, hani düşündüğünüz ölçüde büyük bir kale değil. İçi oyulmuş kaya kütleleri. O zamanlar kale olarak bu yapılar kullanılıyormuş.

aslantaş mezarı.1
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

Ayazini kadar büyük olmamakla birlikte, içinde küçük odacıklar ve ambarlar bulunuyor. Ama en etkileyici manzara: Göynüş Kalesi’nin tam karşısında bulunuyor. Göynüş Kalesinin tam karşısında: Aslantaş var.

ASLANTAŞ

Bir anıt mezar. MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyor. 10.5 metre yüksekliğinde. Özenle işlenmiş. Frig oyma sanatının en önemli göstergelerinden biri. Anıtın ön yüzünde: bir mezar kapısı var.

Bu kapının ardında da: mezar odası var. Kapının her iyi yanında: şaha kalkmış, iki adet kükreyen aslan kabartması ve aslanların ayaklarının dibinde de iki yavru aslan figürü var.

Ayrıca: bu aslanları içine alan bir hayat ağacı figürü var. Mezar odası: üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için sedir bulunan küçük bir odadır.

Aslantaş’ın, önemli bir kralın mezarı olduğu sanılıyor. Aslan; Frigler de, tanrıça Kybele’yi koruyan hayvanlardan biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda: güç sembolü.

Afyonkarahisar İhsaniye Aslantaş

Bu anıt mezarı; ülkemizde bilen insan sayısı çok az. Turizm gelişmediği için, bu bölge, yani dağlık Frigya pek bilinmiyor. Bu açık hava müzesini gezmek için, en ideal mevsim: Nisan-Mayıs ayları.

Çünkü: çevre yemyeşil. Konaklama imkanları yok ama karavan veya çadır kullanabilirsiniz. Afyon ve Eskişehir’e yakın olduğundan, günü birlik turlarla da buralara gelebilirsiniz.

YILANTAŞ

Evet, devam ediyorum. Aslantaş’ın 50 metre ilerisinde, hemen yol üstünde, bir kısmı yıkılmış, Yılantaş Mezar anıtı var. Dev aslan kabartması yıkılıp, yola kadar ulaşmış. Bu anıt mezar: Aslantaş ile aynı kayalık üzerinde bulunuyor.

Yılantaş; Aslantaşa benzer bir anıtmezarmış. Zamanla depremler sonucu yıkılmış. Yerdeki taş parçalarından, bunu anlamak mümkün.

Burada tek sorun; bu anıta, neden Yılantaş denildiği. Yerdeki aslan başının çevresinde, bir yılana benzeyen bir figür var. Anıt parçalandığı için, onun iç kirişleri görülmekte olup, anıtın dış tarafında bir aslan kabartmasının yalnızca başı ve bir ayak kabartması kalmıştır.

Yılan kabartması; anıtın ön yüzünde ve alt taraftadır. Kapıda: birbirine sarılmış iki yılan kabartması ile kapının iki yanında da mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı görülüyor. Bugün ters dönen kayanın altında olduğundan, görülmemektedir.

Mezarın içinde: boydan boya yüksek bir sedir dikkati çekmektedir. Bunun yanı sıra: duvar kenarlarında, kapının yanında, dört köşe küçük sekilerde bulunmaktadır. Yere devrilmiş kalıntılar arasında aslan figürlerine rastlanılır.

Büyük olasılıkla: bu mezar, aslantaştan daha görkemli bir mezardı. MÖ.700 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

Afyonkarahisar İhsaniye Maltaş

MALTAŞ

Birbirine yakın: Aslantaş ve Yılantaş anıtlarından, yaklaşık 500 metre uzaklıkta olup, bugün zeminde toprağa gömülü durumdadır. Üçgen çatılı, geometrik motifli ve yazıtlı tapınak cephesi yapılmıştır. MÖ.7’nci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kayanın doğu yüzünde, geniş bir kapı boşluğu açılmış ve üzerinde üçgen çatı ile ahşap bir eve benzetilmiştir. İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünün, 1938 yılında burada yaptığı kazılarda, anıtın planı çıkarılmıştır. Anıtın arkasında kuyu ve kapakları, bir de sunak bulunmaktadır.

Afyonkarahisar ve çevresinde, bunun gibi birçok anıt mezar bulunuyor. Oyma işinde çok ustalaşan Frigler, kaya bloklarını şekillendirerek, görkemli kaleler yada anıtlar inşa etmişler.

Evet: Göynüş Vadisinden, Döğere doğru devam ediyorsunuz. Bozulmamış köylerden geçeceksiniz. Manzara muhteşem. Sessiz sakin bir ortam. Yol boyu, kaya şekilleri dikkat çekici. Kapadokya kadar olmasa da çevre doğanın yarattığı güzelliklerle dolu.

Frigler kadar, doğa da, bu bölgede iyi çıkarmış. Her kaya bir anıt gibi. Friglerin yaptıkları ile doğanın yarattığı güzellik, zaman zaman birbirine karışıyor. Frigler, belki de doğayı taklit ettiler, kim bilir?

Evet, Frig ve daha sonraki dönemlere ilişkin tarihi eserlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerden biri olan Döğere geliyorsunuz. Döğer girişinde, sizi: Emre Gölü karşılıyor.

Harika bir yer. Göl manzarası muhteşem. Hemen karşıda: kırkmerdivenler kayalığı görülüyor. Ancak: bizim rotamız Aslankaya. Yani: Gölün diğer tarafına geçmek gerekiyor.

Emre gölünü dolaşıp, tam karşı tarafa geçeceksiniz. Tarlalar içinden ilerleyerek, Aslankaya’ya ulaşıyorsunuz. Heybetli bir kaya bloğu. İçi oyulmuş. Sağ tarafında: devasa bir aslan kabartması bulunuyor.

Etkileyici bir yapı. Yapının doğu yüzeyinde, anıt mezarın girişi var. Ama kapı dinamitle yok edilmiş. Anıtın içinde: Ana tanrıça Kybele’nin heykeli varmış. Ama defineciler, bu heykeli yok etmiş. Arkasında, bir şeyler aramışlar.

Evet: Kybele’nin bir zamanlar heykelinin bulunduğu anıtın ön yüzünde: üçgen alınlık ve alınlığın alt kısmında ise silinmiş Frig yazıları bulunuyor. Sağ tarafta ise, yaklaşık 5 metre yüksekliğinde bir aslan kabartması var. Dev kaya bloğu, büyük beceri ile işlenmiş.

Evet, tüm bunların yanında: Frig vadisinde; Kapıkaya I ve II anıtları ve Üçler kayası denilen bir bölge daha var. Bunlara ait kısa bilgiler veriyorum. Zamanınız olursa, bu anıtları da görebilirsiniz.

KAPIKAYA I. 

Liğen köyüne giden yolun üzerindedir. Buradaki kayanın doğu yüzüne, üçgen çatılı, ahşap bir eve benzer kabartma oyulmuştur. Kapısı üzerinde de, tanrıça Kybele ayakta tasvir edilmiştir. Bu kabartmanın da, MÖ.600 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

KAPIKAYA II

Emre gölü kıyısında, Bayramaliler köyünün doğusundaki kayalar üzerindedir. Kayalara oyularak ahşap bir ev şeklinde yapılmıştır. Burada da, tanrıça Kybele kabartma olarak işlenmiş, önünde de geniş bir sahanlık bırakılmıştır.

Büyük olasılıkla, burada Frig döneminde tanrıça Kybele onuruna törenler düzenleniyordu. Bu kabartmanın: MÖ.800-750 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Diğerine göre, daha kaba bir üslupla yapılmıştır.

üçlerkayası.1
Afyonkarahisar İhsaniye Üçler Kayası

ÜÇLER KAYASI

Üçlerkayası köyünün, 1000 metre güneybatısında, İhsaniye-Döğer yolu ile, Üçlerkayası köy yolu girişinin kuzey köşesindedir.
Burada: kayaya oyulmuş aile mezarları var. Üçlerkayası köyü yönünde ve kayalığın doğuya bakan cephesinde bulunan, beşik tonoz tavanlı mezar odası; tahrip olmuştur.

Kemerli tekne mezarlara sahiptir. Kemerler: kabartma kemer süsleme ile çevrilidir. Duvarlarda ve tavanda görülen nal benzeri kazıma motifler nedeniyle, yöre halkı tarafından, Nallı Kaya Mezar Odaları ismi verilmiştir.

Zemin kattaki mezar odasının büyük kısmı, yıkılarak tahrip olmuş ve mezar odası açık hale gelmiştir. Cephede görülen mezarın içe bakan kısmı kırılmıştır. Soldaki bölüm ise daha çok tahrip olmuş ve hayvan bağlama tokası bulunmaktadır.

İkinci katta bulunan beşik tonoz tavanlı mezar odası: daha az tahrip olmuş olup, üçü kemerli ve biri cephedeki mezarın önünde, zeminde olmak üzere, dört mezardan oluşmaktadır. Kayalığın üst kısmında: zeminde kazılmış mezarlar bulunmaktadır.

Ayrıca: zemine oyulmuş benzer mezarların; Nallı Kaya Mezar Odaları ile yakındaki Peynir Fabrikasının arasında yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu alandaki mezarların; Üçlerkayası Köyü ile ilgisi yoktur.

Turizm kuşağı başlangıcında bulunan Nallı Kaya Mezar Odaları; yol kenarında olması, doğal ve insan tahribatına uygun olması nedeniyle, büyük ölçüde zarar görmüş olup, üst katta yer alan mezar odası diğerlerine göre daha iyi korunmuştur.

Afyonkarahisar İhsaniye Emre Gölü

EMRE GÖLÜ

İlçe merkezine bağlı Döğer kasabası ve Frig vadisi sınırları içinde olup, il merkezine 50 km uzaklıktadır.

Göletin büyüklüğü yaklaşık 5 km karedir ve derinliği bazı yerlerde 3 metreye kadar iner. Gölün kıyısında Frig kaya anıtlarının yanı sıra Yunus Emre Tekkesi de görülebilir.

Emre Göletinde piknik alanı ve sosyal tesis bulunuyor. Gölette gezmek için “Kral Midas” isimli Frig kayığına mutlaka binin, orijinal.

Ayrıca bisiklet, ATV ve motosiklet kiralayarak çevreyi gezebilirsiniz.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.