Ala-şehir. Güzel yer. Çekirdeksiz üzüm denilince, buranın dışındakiler önemsiz.
ULAŞIM
Uşak-İzmir karayolundan, yalnızca 21 km. güneyde kalıyor. Daha güneye inildiğinde ise, Denizli-Aydın-İzmir karayolu bulunuyor. Ama, Alaşehir, her iki karayolunun da dışında bulunuyor. Denizli bölgesinden çıkıp, Manisa ve daha kuzeye gitmek istediğinizde, Alaşehir’den geçmeniz gerekiyor.
TARİH
İlçenin: MÖ.150-138 yılları arasında, Bergama kralının kardeşi, II. Attalos Philadelphos tarafından kurulduğu bilinmektedir. Ancak, kurulduğu yıllardaki yerleşim yerinin adı: Phıladelphıa. Yani: “Kardeş severlik”.
Bergama krallığının bitişinden sonraki dönemde de, yani Romalılar döneminde de, Philadelphia şehri, Anadolu’daki en önemli merkezlerden biri olmuştur. Şehir, Romalılar döneminde daha da gelişmiştir. MS.40 yıllarında ise, Hıristiyanlık kabul edilir. Ancak: Hıristiyanlığın teşkilatlanıp, yayılma çalışmalarının sürdürüldüğü, ilk yedi kentten biri olarak öne çıkar.
Takip eden dönemde, yani Bizans döneminde: şehir, önemli bir askeri üs olur. Bu yüzden, birçok saldırıya maruz kalır. Ancak, şehri çevreleyen sağlam surlar, savunmada önemli bir etken olur.
Evet, şehirde, özellikle Roma ve Bizans döneminden kalma, birçok eser olmasına rağmen: bölgenin birinci derece deprem kuşağı olması nedeniyle, kalıntıların çoğu, zamanla yıkılmış ve toprak altında kalmıştır.
Alaşehir: 1389 yılında, Yıldırım Beyazıt tarafından, Osmanlılar tarafından ele geçirilir. O tarihlerde, Sultan Yıldırım Beyazıt: yüksek bir tepeden şehre bakarak ne “Ala şehir” diyerek, ilçenin Türkçe isim babalığını yapmıştır.
Bir başka söylentiye göre ise
Şehrin etrafını çevreleyen surlarda kullanılan taşların; siyah ve beyaz renkte olması, dolayısı ile surların ala bir görünüme bürünmesi üzerine şehre bu isim verilmiştir.
Ayrıca: buranın, Hıristiyanlık dininde büyük önemi olduğu ortaya çıkmış. Şöyle ki, St. John kilisesi, bu topraklarda kurulmuş. İncil’de, ilçenin adı geçiyor.
Alaşehir’in son olarak en büyük özelliği ise, tarihi süreç içinde, yakın geçmişte, Kurtuluş Savaşında, Yunan işgaline karşı direnişin merkezi olarak öne çıkmış olmasıdır. Milli Mücadelenin ilk organize ve bölgesel toplantısı, Alaşehir’de yapılmıştır. Söylenenlere göre: Çerkez Ethem: direniş için gönülsüz davranan halkı yıldırmak ve asker toplamak için, ceza evinden suçluları çıkartıp, İstasyon caddesindeki ağaçlara astırmış.
TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE ALAŞEHİR
Birinci öykü: Osmanlının ilk gelişim dönemlerinde: Anadolu’ya bakıldığında, tüm Batı Anadolu Osmanlıların eline geçmesine rağmen, Philadelphia (Alaşehir) şehri, son Bizans şehri olarak, yaklaşık 100 yıl, bu özelliğini korur yani Osmanlıya karşı koyar.
Derken Yıldırım Beyazıt sahneye çıkar ve bu anormalliği kaldırmaya karar verir. Orduyu toplar ve şehrin üstüne yürür. Ancak: yapılan antlaşma gereğince, Yıldırım Beyazıt’ın ordusunda, yardımcı kuvvetler bulunmaktadır.
Yalnız, bunlar Bizanslıdır. Başlarında ise, daha sonra II. Manuel olarak tahta çıkacak olan, Bizans taht varisi Manuel bulunmaktadır. Evet, Anadolu’daki son Bizans şehri, yine Bizanslıların yardımı ile ele geçirilir.
İkinci Öykü: tarih Eylül 1922. Büyük taarruzda, cephenin hemen ucunda bulundukları için kurtulan, 2 Yunan Tümeni, bir bozgun halinde, İzmir istikametinde geri çekilmektedir. Bu askerler, kendilerine katılan diğer Yunan askerleriyle birlikte, herhangi bir komuta kontrolü olmadan, İzmir’e doğru kaçmaktadırlar.
Ancak: bu disiplinsiz sürü, geçtiği her yeri yakıp-yıkmakta, Türk ve Müslüman nüfusu öldürmektedirler. Bu durum, sadece, Türk süvarilerinin hızla hareket ederek, bunları engellemesine bağlıdır.
Çoğu yörede, bu durum gerçekleşir ve insanlarımız telef olmaktan kurtulurlar. Ancak: Alaşehir’e ilerleyen Türk Süvari Tümeni, şehir dışında bir çatışmaya girmek zorunda kalınca, bu mezalimi engelleyemez. Birkaç saat sonra, Alaşehir’e giren Türk birlik komutanını raporu şöyledir: “ Müslüman ahali, camilere doldurularak öldürülmüş, tüm şehir tamamen yıkılmıştır”
Zaten günümüzde, şehrin eski kısmı olan Toptepe ve 5 Eylül İlköğretim okulu çevresinde bulunan evlerin bahçelerindeki toprak zemini birazcık kazarsanız ya da mevcut evler yıkılıp, yerine yeni bir ev yapmak için temel kazarsanız; toprak altından, Yunan işgalinden kalma, yanık kiremit ve topraklar karşılaşırsınız.
GENEL
İlçe, İç Ege bölgesindedir. Akdeniz ikliminden, karasal iklime geçiş yerindedir. Genel olarak: yaz ayları oldukça sıcak ve kurak geçer. Yazın gölgede hava sıcaklığının 40 derecelere kadar çıktığı görülür. Bu durumda, bütün Alaşehir yerlileri, bağ-bahçelerine kaçarlar. Yağışların büyük bölümü ise, kışın düşer. İlçe merkezinin denizden yüksekliği; 189 metredir.
Türkiye’nin en verimli ovası buradadır. Gediz nehrinin bir kolu olan “Alaşehir çayı” ova içinde akar. Ovanın, verimli topraklara sahip olması nedeniyle, başlıca yetiştirilen ürünler: çekirdeksiz üzüm, pamuk, tütün, tahıllar ve meyve.
Yani: muz, fındık ve çay haricinde, her türlü ürün, bu verimli topraklarda yetiştirilmektedir. Özellikle: yurdumuzun çekirdeksiz kuru üzüm ambarı denebilir. Maden suyu açısından da özel bir önemi vardır. Ülkemizde en fazla içilen maden sularından “Sarıkız” maden suyu, Alaşehir’den sağlanmaktadır.
Ayrıca: Bahadır köyünde: dünyada bir eşi daha olmayan ve “Ebe Karaçam” olarak isimlendirilen bir ağaç yetişiyor. Bu ağaç: dipten dallanan ve küre biçiminde yükselen yapısı nedeniyle ilginç. Park ve bahçelerde, dekoratif ağaç olarak kullanılıyor. Ancak: sayılacak kadar az miktarda var ve bu yüzden Orman Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.
İlçe için acı bir hatıra, 28 Mart 1969 yılında yaşanmıştır. 6.5 büyüklüğündeki deprem sonucu, burada 49 kişi ölmüş, 4651 konut yıkılmış veya ağır hasar görmüştür.
Her ne kadar doğrudur veya yanlıştır bilmiyorum, ama bir söylenti var.
Şöyle ki: gravitesi 31-37 düzeyinde olan, yani Arap petrolü seviyesinde olan ve 10 milyon varil kapasitelik bir rezervin, İlçenin altında bulunduğu tahmin ediliyormuş.
Son olarak: Alaşehir denilince, askeri birlik de akla gelir. Burada: Ulaştırma sınıfı, yani sürücü adayı asker adayları, acemi eğitimi görüyorlar. İzmir Gaziemir’e bağlı olarak, burada bir tabur düzeyinde birlik var. Özellikle, biraz önce de söylediğim gibi, askeriyenin sürücü yani şoförleri burada yetiştiriliyor. Asker kabul günleri ve dağıtım günlerinde ve yemin tören günlerinde; İlçede, hareketlilik görülüyor.
Denilir ki, 12 Eylül yaratıcısı, Sayın Evren, Alaşehirli olması nedeniyle, bu birliği buraya kurdurmuş. Malum, askeriye bulunduğu yerde, bulunduğu yerin ekonomisini büyük girdiler, getiriler sağlıyor. Ama sonuçta önemli olan şu ki, askerlik hizmetini yapan bir kısım Türk erkeği, belki de burada yani Alaşehir’de, bu yüzden bir süre yaşamıştır. Her şeye rağmen, buranın yazın çok çok sıcak olması, burayı askerlik yapmak için çok cazip bir yer olmaktan çıkarıyor.
NE YENİR
Alaşehir, birbirinden güzel yemeklerin yapıldığı bir yer. Özellikle: burada yapılan ekmek: mutlaka tatmanızı öneriyorum. Ayrıca: kuru üzümü ve yaprak sarmasını denemelisiniz. Yaprak sarmasını: özellikle Alaşehir yaprağı ile denemelisiniz.
Çünkü: bu yapraklar, bağlardan büyük bir özenle toplanıyor. Yine de: kesikli pide yemenizi önerebilirim. Bunu yemek için, otogar yani şehirler arası otobüs durağının hemen karşısındaki pideciyi deneyebilirsiniz. Yemeden geçmeyin.
Son olarak: Alaşehir kapaması yemeğini önereceğim. Muhteşem bir lezzet. Ha, tüm bunları veya bir kısmını yediniz, ya sonra: evet, üzerine bir maden suyu içmeyi unutmamak gerek.
ALAŞEHİR EKMEĞİ
Alaşehir’de ekmek: tepside pişirilir. 60 cm. genişliğinde yapılan ev ekmeği: meşe odunu ile fırında pişirilir. Makarnalık sarı buğday unundan yapılan ekmeğe: katkı maddesi olarak: yalnızca: tuz ve C vitamini katılıyor. Son yıllarda: soya fasulyesi de ilave edilmeye başlanmış.
NE SATIN ALINIR
Kurutulmuş çekirdeksiz üzümler: renk renk, çeşit çeşit paketler halinde satışa sunuluyor. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik olarak satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
SURLAR
İlçenin dört bir yanını saran surlar: günümüzde özelliklerini hemen hemen kaybetmiş durumdadırlar. Bu surların kalınlığı: 2.5 metre ve yükseklikleri 8 metredir. Uzunlukları ise: 8 km. civarındadır.
Surların yapımında: siyah taş parçaları ve horasan harcı kullanılmıştır. Surların 4 kapısı bulunmaktadır. Bunlar: Kiremişti, Kirmastı, Elhizar ve Dombay kapı.
SARIKIZ HEYKELİ
Bulvar caddesinin sonunda, omzundaki küpten su akan, Sarıkız heykeli bulunuyor. Sarıkız efsanesi, aslında Edremit körfezinde yaygın olmasına rağmen, burada da Sarıkız kültürü var. Bu kültür: Sarıkız isminin bir çok etkinliğe verilmesini sağlamış.
YILDIRIM BEYAZIT CAMİSİ
1400 yıllarında, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Ancak, günümüzde orijinal özelliğinden eser kalmamıştır. Çünkü, Alaşehir’in Yunanlılar tarafından işgalinde, cami yıkılmış ve daha sonra eski şekliyle onarılmıştır. Kuzeybatıda bulunan minaresinin kaidesi özelliğini korumaktadır.
TOPTEPE
Alaşehir’in üzerinde kurulu olduğu, antik Philadelphia kentinin Akropolü durumundadır. Düzlükte: tapınak kalıntıları, kuzey eteklerinde ise erken Roma dönemi tiyatro kalıntıları, Bizans döneminde yapılmış olan surlar, doğu kapısı ve MS. 6.yüzyıla ait St. Jean Kilisesi en önemli eserlerdir.
Tiyatrodaki kazı çalışmalarında, skenenin (sahne binasının) büyük bir bölümü ile, caveanın (oturma sıraları) çok az bir bölümü, gün ışığına çıkarılmıştır. 2.yüzyılda yapıldığı düşünülen tapınaktan ise, yalnızca, temel ve bazı mermer bloklar, günümüze kadar ulaşmıştır.
Kazılarda ortaya çıkarılan bir başka yapı ise: Bizans surlarına ait olan ve “Doğu Kapısı” olarak adlandırılan bir giriş kapısıdır. Birisi yarım daire, diğeri dikdörtgen planlı iki kule ile korunmuş olan kapı, Türk akınları sırasında örülerek kapatılmış ve bu tarihten sonra da kullanılmamıştır.
FİLADELFİYA KİLİSESİ. ST.JOHN KİLİSESİ (AZİZ YUHANNA KİLİSESİ)
İncil’de adı geçen ve kendilerine mesajlar yollanan 7 kilise: Hıristiyanlığın ilk kiliseleri olarak kabul edilir. Söz konusu 7 kilise, Anadolu toprakları üzerinde kurulmuştur.
Hz. İsa: havari Yuhanna’ya görünür ve 7 kiliseye ulaştırılmak üzere, kendisine mesajlar verir. İncil’de ismi geçen bu 7 kilise: Efes, İzmir, Bergama, Akhisar, Sardes, Alaşehir ve Goncalı’da bulunmaktadır.
Himaye-i Eftal Mahallesinde, bir evin arkasında bulunan duvar kalıntısından oluşan bu kilise: Roma döneminde: MS.40 yıllarında, Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile birlikte, Pavlus’un müritlerini topladığı bir yer olmuştur.
Yani, Hıristiyanlığın ilk yıllarında, burada zengin bir Yahudi topluluğunun yaşadığı sanılıyor. Kilisenin isminin anlamı ise “Kardeşçe Sevgi” ve “Açık kapı” anlamına gelmektedir.
Burada yapılan kiliseden, günümüze yalnızca, moloz taş ve tuğladan örülmüş duvar ve temel kalıntıları ile kilise yapısındaki ayaklardan, üç tanesi sağlam durumda gelmiştir. Bu payelerin 5 metre yüksekliğinde bulunan freskleri zamanla korunmadığından, bugün zorlukla görülebilmektedir.
Payelerin yüksekliği, kalınlığı ve kemerlere bağlanışı:
Yapıldığı dönemlerdeki görkeminin ifadesidir. Yapıldığı dönemde, 1600 m.karelik alanda, toplam 6 payesinin bulunduğu sanılmaktadır. Bu altı paye, yaklaşık 11 metre olan, iki büyük kubbeyi taşıyordu.
Korunmuş payelerin yüksekliği 4 metreyi bulmaktadır. Defalarca tadilata uğramış yapının kuzeydoğu ve güneydoğu payeleri, yaklaşık 40 metre karelik; kuzeybatı payesi ise 30 metre karelik bir alan oluşturmaktadır.
Payelerin alt tarafı: Spolien karakterli, büyük taş bloklarla kaplanmış, içleri ise harç ve moloz taşlarla doldurulmuştur. Payelerin üzerinde: tonoz kemer ve pandantif olarak yapılmış tuğla blok oturmaktadır.
Her iki bölüm, dışarıya doğru çıkıntılı mermer silme ile ayrılmıştır. Kuzeydoğu yönde görülen, Hıristiyanlık çağına ait freskler ise, muhtemelen 11.yüzyıldan sonra yapılmış olmalıdır.
Bu tarihi anıtın, daha iyi ve daha doğru bir şekilde tanıtımını sağlamak ve bilim dünyasına, doğru ölçülerle sunmak üzere, kilise alanında, 1989 yılından bu yana, kazı çalışmaları yapılmaktadır.
Yapılan çalışmalarda, toprak seviyesinden itibaren, üst kısmı yıkılmış olan güney batı payesinin, toprak seviyesi altında kalan bölümünde, bazı fresk kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca: payenin güneyinde, diğer paye ile irtibatlı olan 1 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde bir destek duvarının bulunduğu görülmüştür.
Ayrıca: kilisenin, kısmen yıkılmadan kalmış kuzey doğu payesinin, kuzey tarafında yapılan kazı çalışmalarında; karışık bir yapılanma ortaya çıkarılmıştır. Mevcut yapı karmaşası, pek anlaşılmamakla birlikte, burada bir vaftizhane bulunduğu muhtemeldir.
Mevcut payeler, Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Günümüzde, burası koruma altına alınmış ve park olarak düzenlenmiştir.
KURŞUNLU HAN
Önceleri kervansaray olarak yapılmıştır. 1548-1553 yılları arasında, Semiz Ali Paşa veya Gedik Ali Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. 3 katlı olarak inşa edilmiştir. Günümüzde, yalnızca zemin katın dehlizleri kalmıştır. Bugün, işyeri olarak kullanılmaktadır.
HALK KÜTÜPHANESİ
1500’lü yıllardan kalma halk kütüphanesi binası, işgal döneminde, Yunanlılar tarafından yakılmıştır. Yapı: 1954 yılında elden geçirilmiştir.
SARIKIZ ILICASI
İlçe merkezinin güneydoğusunda, Sarıkız Maden Suyu yakınlarındadır. Suyun sıcaklığı 26 derecedir. Romatizma, cilt hastalıkları ve zihin ve beden yorgunluklarına iyi geldiği söylenmektedir. Kaplıca bölgesinde, günübirlik kullanıma yönelik 4 havuz ve bir gazino bulunmaktadır. Başkaca, konaklama tesisi bulunmuyor.