Balcı Yokuşundadır. Sol tarafında Kızıl Mescit, köşede ise Sokulla Mehmet Paşa Çeşmesi vardır.
Tekke: Mehmet Abdün Naff Efendi tarafından: 1844 yılında kendisi ve annesi Afife Hatun adına yaptırılmıştır. Bir tür anneye vefa tekkesidir. Afife Hatun, 1834 yılında vefat etmiştir. Günümüzde mezarı şahidesi yoktur, muhtemelen toprak altında kalmıştır. Tekkeyi annesi adına yaptıran Mehmet Naif efendi ise 1857 yılında ölmüş ve tekkenin haziresine gömülmüştür. Ancak günümüzde kabir taşı yoktur.
İki katlı yapı: bir tekke ve bir Sıbyan mektebinden oluşur.
Alt katta; mutfak, sandık odası ve su sarnıcı vardır. Üst katta ise: tevhidhane, şerbethane, abdesthane ve harem bulunur.
Tekke yapısının arka tarafında haziresi vardır.
Yapı, yakın zaman öncesine kadar çatısı olmayan, sadece dört duvardan oluşan bir durumda iken, Eyüp Belediyesi tarafından restore edilmiştir.
Günümüzde tekkenin sadece Semahanesi durmaktadır.
2014 yılından bu yana, burada: hanımlara özel: kültür, sanat, edebiyat, tarih konulu etkinlik ve eğitim programları verilmektedir.
BALÇIK TEKKESİ TÜRBESİ
Feshane Caddesi Cezri Kasım Akar Çeşme Sokaktadır.
Tekkenin tarihi İstanbul’un fethine kadar gitmektedir. Önceleri Dar ül Hadis olarak kurulan tekke, sonradan Halveti Tekkesine dönüşmüştür.
Tekkenin kurucusu Vezir Tiryaki Hasan Paşa’dır. Tiryaki Hasan Paşa, 1459 yılında Darülhadis olarak yaptırılan ve zamanla harap olan yapıyı yeniden yaptırmıştır.
Tekkeye “Balçık Tekkesi” isminin verilme sebebi, daha önce burada 250 civarında çömlekçinin faaliyet göstermesidir. Ayrıca burada Balçık İskelesi bulunuyordu. İskele tekkeye, 170 metre uzaklıkta olup eskiden daha yakın idi. Balçık iskelesi bir süre Defterdar Mensucat Fabrikasının özel kayık iskelesi olarak kullanılmış ve sonra kaldırılarak bugünkü rıhtım yapılmıştır.
Tekke: 1836 yılında Sultan II Mahmut emriyle, yeniden inşa edilmiştir.
1839 yılında yangın geçirerek harap olan tekkeden günümüze iki duvar kalıntısı kalmıştır.
Cumhuriyetten sonra kapatılan tekke daha sonra Mensucat Fabrikası içinde kalmıştır. Daha sonra yıkılan fabrika yıkıntılarının kaldırılması sırasında Molli Lütfü’nün kabri ve Balçık Tekkesi ortaya çıkmıştır.
Tekke günümüzde harap haldedir, sadece arsası bulunmaktadır.
Ancak tekke aslına olarak yeniden inşa edilip, Eyüp Sultan Tanıtım ve İletişim Merkezi olarak kullanılacaktır.
İSLAMBEY MAHALLESİ
ALEMDAR MUSTAFA PAŞA ÇEŞMESİ
Önce birkaç satır Alemdar Mustafa Paşa: Kendisi, 1808 yılında Sultan III Selim’i tahta çıkarmak için İstanbul’a gelir, ancak Sultan III Selim’in cenazesiyle karşılaşır. Sonra tahta çıkan Sultan II Mahmut, kendisini Sadrazam yapar. 1808 yılında Temmuz ayında Sadrazam olur, Kasım ayında ise Yeniçeri isyanında, Bab-ı Ali’de bulunan barut deposunu infilak ettirir ve şehit olur. Cenazesi: Gülhane Parkı kapısı karşısında Zeynep Sultan Camisi haziresindedir.
Evet, Alemdar Mustafa Paşa çeşmesi: Tahta Minare Caddesi ve Tahta Minare Bostan Sokağı kesişimindedir. Çeşmenin arkasındaki Tahta Minare camii günümüzde yoktur, yerine büyük beton bloklar-konutlar yapılmıştır.
Çeşmenin karşısında ise, güzel bir park vardır.
Çeşme: cephesi mermer kaplamalı ve süslüdür. Ayna taşı istiridye kabuğu şeklindedir. Ayna taşının iki yanında, oluklu iki mermer sütun yükselmektedir. Bunların başlıkları büyük bir taç şeklinde kabartmalarla süslü kitabeyi taşımaktadır. Çeşme, Fazıl Hüseyin Bey tarafından yazılan kitabesine göre 1808 yılında Alemdar Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış ve suyu akıtılmıştır.
1970’li yıllara kadar üzerinde ahşap, bir saçaklı çatısı var iken, sonradan kaldırılmıştır.
Çeşme toprağa gömülü iken, restorasyon yapılarak yol seviyesi üstüne çıkarılmış ve suyu akıtılmıştır.
NİŞANCA MAHALLESİ
FESHANE
Yavedut caddesindedir.
Burası, ülkemizde gerçek anlamda ilk tekstil sanayi kuruluşudur.
1851 yılında Belçika’dan getirilerek monte edilen kolonlarla, çelik konstrüksiyon olarak yapılan yapı: dünyadaki ilk örneklerinden birisidir. Yapı tarzı yanında buharlı dokuma tezgahları da buranın dönemin en gelişmiş dokuma fabrikalarından birisi olmasını sağlamıştır.
Osmanlıda, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla oluşturulan yeni ordunun üniformaları için kurulmuş olan tesiste, yeni Osmanlı ordusunun üniformaları dikilirdi.
Feshane’de dokunan yünlü kumaşlar ve fesler: 1855 yılı Paris 3’ncü Uluslararası Sergisinde, 1863 yılı İstanbul Sergisi “Sergi-i Umum-i Osmanlı” ve 1893 yılı Amerika Chicago Uluslararası Sergisinde sayısız madalya kazanarak ödüllendirilmiştir.
Ancak, bir süre sonra üniformalar Avusturya’dan temin edilmeye başlanmıştır.
Bunun üzerine, Feshane, sadece fes üreten bir tesis haline gelmiş ve Feshane ismini almıştır.
Burada: deniz kıyısındaki üretimhane ve hemen arka sırada Cumhuriyet sonrasında yaptırılan Feshane Kreşi ve 2 tane dikimevi bulunuyordu.
1939 yılında o zamanki adıyla “Feshane Mensucat A.Ş.” kapatılarak Sümerbank Defterdar Fabrikasına dönüştürülmüştür.
1986 yılında ise Haliç çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında tahliye edilen fabrikanın, 8 bin metre karelik büyük okuma salonu, aslına sadık kalınarak restore edilmiştir. Boşaltılan fabrikanın Konfeksiyon bölümü, Bakırköy sanayi işletmesine taşındı. Fabrika, büyük dokuma salonu dışında yıkıldı.
Ardından: Büyükşehir Belediyesi tarafından, fabrika özel bir kuruluşa verildi ve “Çağdaş El Sanatları Müzesi” ne dönüştürüldü.
Ancak, müzenin Haliç yönünde bulunan Cümle Kapısı, Haliç’te suların yükselmesiyle sular altında kalınca ve sular müzenin içine kadar girince, bina kullanılmaz hale geldi. Çünkü daha sonraki dönemde yapılan araştırmalara göre, Feshane, Haliç suyu kodundan 27 cm daha aşağıda kalıyordu. Feshane ve Haliç arasında kalan saha, dolgu olması nedeniyle tamamıyla geçirgendi. Tüm bunların engellenmesi yani binayı su basmasının engellenmesi için İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, drenaj sistemi uygulaması yapılmış ve Feshane’ye dolan sular engellenmiştir.
1998 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni bir proje yapıldı.
Günümüzde: burada restore edilen feshane binası kültür merkezi yapılmıştır. Ayrıca feshane bölgesi yeşillendirilmiş, çevre düzenlemesi yapılmıştır. Feshane’nin Haliç’e açılan, kendine özel bir iskelesi de bulunmaktadır.
Ancak Feshane binasının dünyanın en büyük “Tasavvuf ve Medeniyet Müzesi” olarak düzenlemesi yapılmaktadır.
Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi
Feshane binasının restore edilip yeniden düzenlenmesiyle açılmıştır. Haliç kıyısındaki tesis, uluslararası her türlü fuar, organizasyon, toplantı, seminer, konser, gala, davet, sergi ve kültür etkinlikleri yapılabilen bir mekandır.
CEZR-İ KASIM PAŞA CAMİİ
Zalpaşa Caddesindedir.
Cezr-i Kasım Paşa: 16’ncı yüzyılda Sultan II Beyazıt döneminde saray hizmetlerine girmiş ve Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Cizre’den yani o dönemdeki ismiyle el-cezeri’den Kahire’ye göç eden ailesi nedeniyle “Cezeri” olarak tanınır.
Daha sonra yaş haddinden emekliye ayrılmış, Bursa şehrine yerleşmiş ve orada vefat etmiş, Emir Sultan kabristanına defnedilmiştir.
Bu cami, Cezeri Zade Nişancı Kasım Paşa tarafından 1515 yılında yaptırılmıştır. İlk yapıldığında caminin yanında ahşap bir medrese ve fevkani bir Sıbyan Mektebi bulunuyordu. Ancak bunlar günümüze ulaşmamıştır. Mimar Sinan imzalıdır.
Camide günümüzde bulunan kitabe, 1822-1823 tarihlidir yani muhtemelen caminin onarımında konulmuştur.
Evet cami, tuğla hatıllı olarak kesme taştan yapılmıştır. Bir avlu içine inşa edilmiş, kare planlı bir binadır. Tek kubbelidir. Önündeki revakı ise, üç kubbelidir. Minaresi: sağ bölümdedir, taştandır ve şerefesinin altı şekilli (istiridye kabuğu şeklinde) süslemelidir.
Caminin avlusunda bulunan Şadırvan: Mehmet Efendi tarafından 1849 yılında yaptırılmıştır.
Caminin mihrabının sağ tarafında pencere üstünde bulunan çini panoya “Kabe” resmedilmiş ve altında 1726 tarihi ve İznikli Mehmet Oğlu Osman yazısı vardır. Pano, her biri 25 x 25 cm ölçülerinde 6 çiniden meydana gelir. Pano içinde çiçekli bir çerçeve içinde, Kabe tasviri vardır. Tasvirde çevredeki binalar da gösterilerek perspektif yaratılmıştır.
Aynı tarihte yani 1726 yılında caminin minaresi de yenilenmiştir.
Camide, mihrabın içinde ve duvarda görülen bu muhteşem güzel çiniler, İznik veya Tekfur Sarayı yapımıdır. İmzalı ve tarihli olması nedeniyle, ayrıca önemli ve değerlidir. Tüm bu güzellikleri, oldukça güzel bir şekilde anlattıktan sonra gelelim sonucu, bu “Kabe” kabartmalı çini pano, Ağustos 2003 yılında çalınmıştır. Yapılan soruşturma neticesinde, parasal değeri oldukça fazla olan çini panonun çalınmasıyla ilgili olarak iki müezzin tutuklanmıştır.
Evet, camide şu anda, bu panonun yerinde, eserin kopyası bulunmaktadır. Eserin yani panonun orjinali ise, 2008 yılında Londra’da bulunarak ülkemize getirilmiş ve halen Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde sergilenmektedir.
EBU DERDA TÜRBESİ
Zalpaşa Caddesindedir. Arka tarafından Şah Sultan Türbesi vardır.
Kendisi Hz Muhammed’in en yakın sahabelerinden birisidir. Kuran-ı Kerimi ezbere bilen 4 sahabeden biridir. Hz Ömer döneminde Şam Kadılığı yapmıştır. Kendisinin bir diğer kabri ise, 652 yılında Şam’da vefat etmiştir. Şam Surlarında, bir burcun içerisinde kabri vardır.
Kapının üstünde Sultan II Mahmut tarafından yapılan onarıma ait 1835 tarihli kitabe vardır.
Türbe: dikdörtgen ve kesme taştandır. Cadde yönünde iki hacet penceresi ve kapısı bulunur. Türbe içinde 2 kabir vardır. Ancak şahideleri yoktur. Muhtemelen biri türbe sahibi Ebu Derda ve diğeri ise türbedara aittir. Ancak, Ebu Derda’nın başka yerlerde de makamı bulunduğu bilinmektedir.
KIZIL MESCİD CAMİİ
Zalpaşa Caddesindedir.
Yaptıranı: Kiremitçi Süleyman Çelebi tarafından inşa ettirilmiştir. Vakfiyesi 1531 yılı tarihlidir. Süleyman Efendinin kabri, mescidin bahçesindeki hazirededir.
Mabedin duvarları: iki sıra tuğla hatıllı olarak muntazam kesme taştan yapılmıştır. Çatısı ve minberi ahşaptır.Yapının sağ tarafında bulunan minaresi, ince kırmızı tuğladan yapılmıştır ve bu yüzden yapı “Kızıl Mescit” ismini almıştır. Avlusundaki taş tekneyi, 1865 yılında Yusuf Daniş Bey yaptırmıştır. Caminin haziresinde 1748 tarihli mezar şahidesi görülür.
NİŞANCI MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Nişanca Caddesindedir.
Nişancı Mustafa Camii de denir. Caminin bitişiğinde: Rami Mehmet Paşa Mektebi ve Sultan II Mahmut çeşmesi bulunur. Nişancı Mustafa Paşa Camii, Nişancı Celalzade Mustafa Paşa tarafından 1543 yılında inşa edilmiştir. Duvarları yığma taş ve dört cepheli çatısı ahşaptır. Dikdörtgen şeklindedir. Son cemaat yeri 1975 yılında yeniden yapılmıştır. Minaresinin kaidesi ve şerefesi kesme taştır. Şerefeye kadar olan bölümü orjinaldir. Yüzyılların şekillendirdiği klasik ve son dönem Osmanlı eserlerine ev sahipliği yapan Nişancı Paşa Camii restore edilmektedir.
KAPTAN PAŞA CAMİİ
Kızıl Mescit Sokağının Karşısındadır.
Çevri Kalfa ve Hacı Mahmut Ağa Camii de denir.
Cami, 16’ncı yüzyılda Mahmut Ağa tarafından, minbersiz ve minaresiz yapılmıştır. Zaman içinde yenilenen mescide, Eyyubi İzzet Efendi tarafından minber eklenmiş ve Hasan Hüsnü Paşa da minaresini tamamlamıştır.
Eyüp İskelesi Caddesi ile Hünkar İskelesi Mahallesine giden iki yolun arazisi; 1984-1985 yılları arasında istimlak edildiğinde cami ortada kalmıştır. Yapı: küfeki taş kaplıdır. Kare planlıdır. Ahşap çatılıdır. İçeriden basık kubbelidir. Mescide iki taraflı taş merdiven çıkılarak girilir. Kaptan Paşa olarak meşhur olan Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın yadigarı cami restore edilmektedir. Restorasyon bittikten sonra yapının altındaki atıl dükkanlar geleneksel el sanatları atölyesi olarak hizmete açılacaktır.
SEKBANBAŞI RAMAZAN AĞA SIBYAN MEKTEBİ
Zal Caddesindeki caminin bahçesine, 1586 yılında Sekbanbaşı Ramazan Ağa tarafından inşa edilmiştir.
Yapı: Selçuklulardaki Köşk Mescid formundadır. Yapı, 2 katlıdır. Tuğla hatıllı ve kesme taştan yapılmıştır. Çatısı ahşaptır. Kare planlıdır. Alt katı türbe, üst katı ise Sıbyan Mektebidir. Türbede Sekbanbaşı Ramazan Ağa kabri vardır. Taş bir merdivenle, doğrudan üst kattaki dershaneye çıkılır. Kitabesine göre 1586 yılı yapımı bir Mimar Sinan eseridir. Yapının kitabesi, Mimar Sinan’ın arkadaşı Mustafa Sai Çelebi (ünlü bir nakkaş ve şairdir) tarafından yazılmıştır. Yapı, restore edilerek “İlim, irfan Merkezi” olarak yeniden işlevlendirilmiştir.
AMCAZADE HÜSEYİN PAŞA SOSYAL TESİSİ, PARK ALANI VE SEYİR TERASI
Zal Caddesi üzerindedir.
Amcazade Hüseyin Paşa, Köprülü ailesinin son sadrazamıdır. Kendisi II Viyana kuşatmasına katılmış, yenilgi sonrasında tutuklanmış ve 1690 yılında ise Sedaret Kaymakamlığına getirilmiştir. Daha sonra ise Kaptan-ı Derya olmuştur.
Eyüp Zal Paşa Külliyesi sırtlarındaki geniş vakıf arazisi: Amcazade Hüseyin Paşa’nın vakıflarına bağlıdır. İslam öncesi dönemde Romalıların “Kozmaz Damyan” kültünün de burada bulunduğu tahmin edilmektedir.
Günümüzde boş olan arazi, Eyüp Belediyesi tarafından “Sosyal Tesis ve Park alanı ile Seyir Terası” olarak projelendirilmiştir.
PİR AHMET EDİRNEVİ TÜRBESİ
Feshane Caddesindedir. Sol tarafında Zal Mahmut Paşa Medresesi ve camisi vardır.
Pir Ahmet Edirnevi: Sultan II Selim ve Sultan III Murat dönemlerinde yaşamıştır. Bayrami Tarikatına mensuptur. Edirne’de ne kadar kaldığı bilinmez. Kapısında Hattat Hamid imzalı bir kitabe bulunur.
Kitabeye göre 1592 yılında vefat etmiştir. Türbenin çevresi mezarlıktır. Yapı, kare planlıdır. Tuğla ve kesme taştan yapılmıştır. Çatısı ahşaptır. Kapısı mermer sövelidir. Cadde tarafında demirli bir hacet penceresi vardır. Türbede bir kabir bulunur. Türbe, 1957 yılında restore edilmiştir.
MEHMED VUSULİ EFENDİ TÜRBESİ
Feshane Caddesindedir.
Kapıcıbaşı Abdullah oğludur. Kendisi İstanbul, Konya ve Kütahya Kadılığı yapmıştır. İstanbul kadılığına 4 kez seçilmiştir. Ayşe Hubbi Hatun ile evlidir. Eşinden bir yıl sonra vefat etmiştir. Eşi az ileride bir türbeye defnedilmiştir.
1590 yılında vefat etmiştir. Türbenin kitabesi yoktur. Türbe tek kubbelidir ve kubbe üstü kurşun kaplıdır. Kesme taştan yapılmıştır. Kubbesi basık ve ovaldır. Pencereleri renkli camlıdır. Kubbe içi kalem işi süslemelidir. Türbede: 4 ahşap sanduka/kabir vardır. Bunlardan, Mehmet Vusuli Efendi’ye ait olanların dışındakiler, Şemsettin Efendi (1615 yılında ölmüştür, Konya ve Varna mollasıdır.) ve diğer sandukada Şemsettin Efendi’nin oğlu Vusuli Efendinin torunu Mehmet Efendiye (1650 yılında vefat etmiştir.) aittir. Son kabir ise, Mehmet Efendi’nin oğlu Mustafa Efendiye (1694 yılında vefat etmiştir.) aittir. Türbenin haziresinde ise 20 mezar bulunmaktadır.
AYŞE HUBBİ HATUN TÜRBESİ
Feshane Caddesi ve Kızıldeğirmen Sokağının birleştiği yerdedir.
Sol tarafından, eşi Mehmet Vusulı Efendi Türbesi ve Kadiri Tekkesi vardır.
Ayşe Hubbi Hatun: Yahya Kemal Efendi’nin torunudur. Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmıştır. Yani önemli bir kadın şairdir.Kocası 1551 yılında hac yolunda ölünce, Molla Mehmet Vusuli Efendiyle evlendirilmiştir. Ayşe Hubbi Hatun, muhtemelen 1589 yılında ölmüştür. Ancak türbenin önündeki hazirede, 1583 tarihli bir kabir bulunmaktadır ve bu yüzden türbenin 1583 yılı veya öncesinde yapıldığı düşünülmektedir.
Türbenin kitabesi yoktur. Muhtemelen Mimar Sinan eseridir. Türbe yapısı: kesme taştan yapılmıştır. Kubbelidir. İç süslemeleri tarihi süreç içinde yok olmuştur. Türbede, sadece 1 tane ahşap sanduka vardır. Türbe, 1942 tarihinde onarılmıştır.
ÇİNİLİ ÇEŞME
Çinili çeşme sokağı üzerindedir.
Çeşme: dik bir yokuşta bulunmaktadır. Çeşmenin arkasında: Davut Ağa camii ve Sertarik Tekkesi vardır. Çeşmenin mimari üslubu: Klasik Türk çeşmesi mimarisine uygundur. Çeşmenin kemeri üstünde: çini ile hazırlanmış kitabe bulunmaktadır. Kitabede tarih yazılı değildir, bu yüzden çeşmenin yapılış tarihi bilinmez. Ancak tahminlere göre, çeşmenin 1725 yılında vefat eden Ahmet Efendi’nin ruhu için, yakınları tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
Çeşmede, kitabenin sağ ve sol yanlarında, oldukça güzel çini panolar bulunmaktadır. Bu panolardan bir tanesinde: vazo içinde lale ve karanfiller görülür. Diğer panoda ise: servi ağacı motifi vardır ki, bu ağacın motifi her devirde “uğurlu” sayılmıştır. Ancak: bu satırları okurken, elbette bu güzel çini panoların çalınıp çalınmadığını merak ettiniz. Evet, sağdaki pano yerinden sökülerek çalınmıştır. Çeşmede: günümüzde tas gözlerinde bulunan beyaz üzerine mavi desenli çiniler orjinaldir. Ancak bunlar da zaman içinde hasar görmüştür.
Kitabenin çevresindeki klasik Türk çinileri, zaman içinde çalınarak yok edildiğinden, sonradan restorasyonda bunların yerine İtalyan çinileri yerleştirilmiştir.
Sonuç: bu çeşme, İstanbul ilinde bulunan tek çinili çeşme olması nedeniyle son derece önemlidir ve daha fazla hasar görmemesi için, mutlaka tedbir alınmalıdır. Hatta, yerinden sökülerek daha göz önünde bir yere götürülmesi bile düşünülmelidir.
NAKKAŞ HASAN PAŞA TÜRBESİ
Zal Paşa Caddesindedir. Zal Mahmut Paşa Medresesinin arkasındadır.
Enderun çıkışlı Nakkaş Hasan Paşa: hem idareci ve hem de sanatçı (minyatür ustası) olarak tanınır. Yeniçeri Ağalığı ve Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Ayrıca: Sultan III Murat ve Sultan III Mehmet dönemlerinde Saray Nakkaşlığı yapmıştır. Sultan III Murat’ın “Surnamesi” ve Sultan III Mehmet’in “Eğri Seferi minyatürleri” ni yapmıştır. Sanat tarihinde son derece önemli yere sahip 20 kadar yazmanın resimlendirilmesinde çalışarak verimli bir sanat hayatı sürdürmüştür. 1590 yılından itibaren Nakkaşhanede etkili olmaya başlamış ve Siyer-i Nebi minyatürlerinden de anlaşılacağı üzere 1595 yılında Nakkaş Hasan’ın üslubu; hazırlanan tarih ve edebiyat konulu tüm eserlere yansımıştır. Sultan I Ahmet’in tuğrasını tezhiplendirmekle de görevlendirilmiştir.
1623 yılında vefat etmiştir.
Türbe: Dalgıç Ahmet Ağa tarafından yapılmıştır. Ancak yapılış yılı yazılı değildir ve bilinmemektedir. Muhtemelen 1606-1607 yılı arasında yapılmış olmalıdır.
Klasik Osmanlı mimarisi özelliklerini yansıtır. Oldukça değişik bir mimari gösterir. Bu mimari özelliği ile İstanbul’da diğer birçok türbe yapısından farklı, daha güzeldir.
Türbenin iki yanında mezarlık bulunur. Bu mezarlığın önünde, cadde tarafından pencereli bir duvar vardır.
Türbe kare planlıdır. Tek kubbelidir. Yüksek bir kasnakta oturan türbe, 2 katlı izlenimi verir.
Türbede, 6 ahşap sanduka ve 6 mermer lahit vardır.
Bunlardan bir tanesi, Nakkaş Hasan Paşa’ya aittir. Bir tanesi Mostarlı Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmet Bey’e aittir ve ölüm tarihi 1714 yılıdır. Babası Mostarlı Mustafa Paşa’nın kabri Edirne şehrindedir. Diğer mezarlar: muhtemelen, Nakkaş Hasan Paşa’nın çocukları ve eşlerine aittir.
Türbenin haziresinde ise, 9 mezar taşı bulunmaktadır.
NAKKAŞ HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
Zal Paşa caddesinde Nakkaş Hasan Paşa Türbesinin yanındadır. İki pencere arasına yerleştirilmiştir. Çeşmenin, türbenin inşa tarihi olan 1606-1607 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Çeşmenin ayna taşı üstünde: kabartma şadırvan kubbesi vardır. Ayna taşında kitabe bulunur. Ancak kitabede yapım tarihi yazılı değildir. Eyüp Belediyesi tarafından restore edilen çeşmenin günümüzde suyu akmaktadır.
EYÜP DEBBAĞHANELERİ
Eyüp yöresinde bulunan debbağhaneler, 5 ocak tabir edilen debbağhanelerin kapasite açısından üçüncü sırasını teşkil etmekteydi. Bu debbağhaneler: Eyüp’de medfun sahabelerden Halid bin Zeyd adına yaptırılan Eba Eyyüp el-Ensari Vakfına bağlıydı. Eyüp İskelesindeki debbağhanelerin toplamı 39’u buluyordu. 1791 yılında ise 12 debbağhane vardı. Evet, bu debbağhaneler, kasaplardan aldıkları koyun derilerini işliyorlardı.
EMİNE SULTAN (DEBBAĞHANE) HAMAMI
Eyüp Debbağhanesi: Feshane binası ve Eyüp Vapur İskelesi arasında, Haliç sahilinde bulunuyordu. (Debbağhane: deri işleme yeri)
Emine Sultan’ın ise, Eyüp Feshane Sahilinde bir yalısı vardı. Hamam muhtemelen yalının yakınlarındadaydı. Emine Sultan kimdir? Kendisi Sultan II Mustafa’nın kızıdır. 1739 yılında vefat etmiştir. Mevlanakapı semtinde Mimar Acem Camii haziresinde gömülüdür.
Hamam, Eyüp Debbağhanesine yakınlığı nedeniyle, Debbağlar Hamamı olarak bilinir. Orta büyüklükte ve işlek bir hamam olduğu tahmin edilen yapı, günümüzde yoktur.
HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ
Baba Haydar Camisi sokağında, eğimli bir arazidedir. Sıbyan Mektebinin Balcı Sokağa bakan doğu cephesine yerleştirilmiştir.
Kitabesine göre, 1738 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hacı Beşir Ağa, 1717-1746 yılları arasında 29 yıl Osmanlı Hareminde Kızlar Ağalığı yapmıştır. İstanbul’da 16 tane çeşme yaptırmıştır. Ancak bunlardan sadece 9 tanesi günümüze ulaşmıştır. Beşir Ağa, 1746 yılında ölmüştür, türbesi Eyüp Sultan külliyesi içindedir.
Kitabesine göre 1734-1735 yılları arasında yaptırılmıştır.
Çeşme yapısı tek cephelidir. Tek kemerli su depolu çeşme tipindedir.
Nişi, yanlardaki yekpare ayaklara oturan sivri kemerle örtülüdür. Su yalağının önünde mezar yapılarında görülen, şahide dikmeye yarayan mezar üstü taşlara benzeyen mermer bir taş vardır.
Arkasındaki su deposuyla birlikte inşa edilmiştir, ancak su deposunun içine girilemiyor. Deponun üstü tuğla tonozla örtülüdür. Evet, çeşme oldukça sadedir, süsleme unsuru olarak sadece silmeler ve ayna taşı bulunmaktadır.
DEFTERDAR MAHALLESİ
PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ
Pertevniyal Valide Sultan: Sultan II Mahmut’un kadını ve Sultan Abdülaziz’in annesidir. Abdülvedüd’ün türbe ve camisini restore ettirmiştir.
Gelelim çeşmeye: Çeşme: Yevedut Caddesindedir.
Çeşme Haliç köprüsü yapılırken orijinal yerinden sökülmüş ve köprünün ayağı yanına yeniden monte edilmiştir.
Çeşme: Türk Barok mimarisinin güzel bir örneğidir. Cephesi mermer kaplıdır. Haznesi oldukça büyüktür. Ayna taşı: kabartma motiflidir. İki tarafı oluklu sütunlarla süslenmiştir. Sütunlar üzerinde, İyonik başlıklar görülür.
Çeşmenin alnında: “Besmele” ve onun altında “Su Ayeti” yazılıdır.
Musluk: zarif bir vazo kaide üzerine geçirilmiştir.
Kemerin altında, daire şeklindeki bombeli kabartmanın içinde 1856 tarihi yazılı bir “Hadis-i Şerif” bulunur. Bu Hadis-i Şerif: Hafız Mehmet Emin El-Eyvani tarafından yazılmıştır. Kendisi Sütlüce Sadiye Tekkesi Şeyhiydi.
Çeşme: 1899 yılında tamir ettirilmiştir. Daha sonraki süreçte. 6 Temmuz 1905 günü, Defterdar yangınında mahallede 35 ev yanmış, bu sırada çeşmenin cephesindeki mermerler de hasar görmüştür.
ABDÜLVEDÜD SULTAN TÜRBESİ VE MESCİDİ
Yevedut Caddesindedir.
Abdülvedüd Sultan, Buhara’dan İstanbul’un fethine katılmak üzere gelen büyük bir alimdir. 15’nci yüzyılda yaşamıştır.
Fetih sonrasında Ayasofya civarına yerleşerek burada öğrenci yetiştirmiştir.
Vefatı sonrasında Fatih Sultan Mehmet tarafından, burada bulunan zaviyenin bahçesine defnedilmiştir. Burada yolun karşısında bir de mescidi bulunmaktadır.
MOLLA LÜTFİ TÜRBESİ
Defterdar Caddesindedir. Defterdar Mensucat Fabrikası içinde kalmıştır.
Molla Lütfi, Tokatlıdır.
Fatih Sultan Mehmet devrinde, büyük alimlerden Sinan Paşa ve Ali Kuşçu’dan ders almıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in özel kütüphanesinde: Hafız-ı Kütüp’luk yapmıştır.
Sultan II Beyazıt döneminde ise, çeşitli medreselerde ders vermiştir. 1495 yılında “zındıklık” yani “Allahın varlığına inanmamak” suçundan idama mahkum edilir ve başı kesilerek idam edilir.
Ancak kendisinin kabri uzun yıllar bulunamamıştır.
1987 yılında Defterdar Mensucat Fabrikası yıktırıldığında, kayıp kabri fabrikanın içinden çıkmış ve yeni düzenleme ile restore edilmiştir.
DEFTERDAR NAZLI MAHMUD EFENDİ KÜLLİYESİ: CAMİİ, TÜRBE VE HOKKALI MİNARESİ
Feshane’nin karşısında, Defterdar Caddesi ve Çömlekçiler Sokak arasındadır.
Nazlı Mahmut Efendi
Mahmut Efendi: 16’ncı yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde Saray Defterdarı olarak görev yapmıştır. Aynı zamanda ünlü bir hattatdır. Devrin hat üstadı Şeyh Hamdullah’dan icazet almıştır. 1546 yılında ölmüştür.
Külliye
1541 yılında yapılan külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır. Külliyenin: cami, türbe, mektebi, medresesi ve çeşmesi aynı yıl yapılmıştır. Ancak mektep ve medrese günümüze ulaşmamıştır.
Cami
Caminin kapısında kitabe vardır. Kitabeye göre caminin yapılış tarihi, 1541 yılıdır. Kare planlı yapı, kesme taştan yapılmıştır. Çatısı ahşaptır. Minaresi, tek şerefelidir.
Mahmud Efendi, camiyi inşa ettirirken: minarenin genelde hilal biçimli yapılan alemini, ikiz hilal şeklinde yaptırmış, iki hilalin birleştiği yere “madeni bir hokka ve içine madeni bir kalem” koydurmuştur. Bu durum, Mahmud Efendi’nin bir hat sanatçısı olmasıdır.
Bu hokka ve kalem hakkında bir rivayet vardır.” Nazlı Mahmud Efendi, Devlet-i Aliye’nin defterdarıdır. Fakat, lakabı gereği “Nazlıdır.” Her isteyene bolca para dağıtan bir defterdar değildir. Bu nedenle, Mahmut Efendi, Hazineden nemalanamayan kişiler tarafından düşman ilan edilir. Rüşvetle suçlanır. Mahmut Efendi, kendini savunmak istemesine rağmen, başarılı olamaz. Düşmanları “Rüşvetin belgesi mi olur” diye, saldırıyı arttırırlar. Bunun üzerine, Mahmut Efendi, düşmanlarına bir teklifte bulunur “Elimdeki hokka ve kalemi halkın huzurunda, sırtım camiye dönük olarak fırtalacağım, hokka ve kalem minarenin tepesindeki aleme konmazsa suçlu olmayı kabul ederim. Eğer tersi olursa, hokka ve kalem alemin üstünde durursa, suçsuzum” der.
Mahmud Efendi, halkın ve devlet erkanının önünde, dediğini yapar, hokka ve kalem minarenin tepesinde durunca, herkes Mahmut Efendi’nin suçsuz olduğuna inanır.
Evet, alemlerin ortasındaki hokka ve kalemin hikayesi budur.
Ancak bu orijinal alemde bulunan hokka ve kalem, 1980’li yıllarda kaybolmuştur. Söylenenlere göre, bir fırtına çıkmış, hokka ve divit yerinden düşmüş ve yok olmuştur.
2007 yılında yapılan yenileme çalışmaları sırasında, Eyüp Belediyesi tarafından alemlerin ortasına bunlar tekrar konulmuştur, ama elbette orijinal değil, yeni yapımlıdır.
Türbe
Dış mimariye karşı, iç mimarisi süslemesizdir. Yapı kubbeli ve çevresi açıktır. Tüm yanları açık olmasına rağmen, haremine bir kapı ile girişi bulunur.
YEŞİLPINAR MAHALLESİ
İSFANBUL TEMA PARKI
Eski “Vialand” ve yeni “İsfanbul Tema Park”; Yine bu sitede aynı isim altında arattırıp ayrıntılı gezi ve tanıtım yazısını bulabilirsiniz.
EMNİYETTEPE MAHALLESİ
SANTRAL İSTANBUL
Kazım Karabekir Caddesindedir.
Eski Silahtarağa Elektrik Santralıdır. Bu santral yapısı, Osmanlı devletinin ilk kömürlü elektrik santralıdır. 1911 yılında Bulgarlar tarafından kurulmuştur.
Santral, Haliç bölgesinde 1914-1983 yılları arasında kente elektrik sağlamak üzere faaliyette bulunmuştur. Santralda üretilen elektrik, ilk olarak İstanbul tramvaylarına ve Dolmabahçe sarayına verildi. 1920 yılından sonra ise santralde üretilen elektrik cadde ve sokak aydınlatmasında kullanılmaya başlandı.
Santralda kullanılan kömür ise deniz yolu ile Zonguldak’tan getiriliyordu. 1915 yılında Rus donanması, kömür taşıyan Şirket-i Hayriye gemilerini batırınca, santral için İstanbul’un kuzeyindeki linyit ocaklarından, buraya dekovil tren hattı kuruldu.
1983 yılında kapatıldıktan sonra 20 yıl metruk kaldı. Daha sonra 2004 yılında 20 yıllığına İstanbul Bilgi Üniversitesine kiralandı.
2004-2007 yılları arasında yapılan restorasyon çalışmalarının ardından: bir kültür, sanat ve eğitim merkezi olarak düzenlenmiş ve 8 Eylül 2007 tarihinde hizmete açılmıştır.
İstanbul’un önemli konser mekanlarından birisidir. Ayrıca burada ulusal ve uluslararası sergiler düzenlenmektedir.
Santral binasında, eski Ana Galeri Binası, tamirhanesi ve depo binaları: dönüştürülerek yeme içme mekanları ve İstanbul Bilgi Üniversitesi eğitim binalarına dönüştürülmüştür. Bu dönüşüm sonucu yapı tasarım ödülü almıştır.
Enerji Müzesi
Santralistanbul bünyesinde, santral yapısının eski makine dairesi korunarak Türkiye’nin ilk endüstriyel arkeoloji müzesi oluşturulmuştur. Müze: hergün saat: 09.00-18.00 arasında ücretsiz gezilebiliyor. Sadece resmi tatil günlerinde kapalıdır.
İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ HALİÇ SANTRALİSTANBUL KAMPÜSÜ
Haliç kıyısında 118 dönümlük arazide kuruludur. Kampüs bünyesinde, Türkiye’nin ilk elektrik santralı ve bugünkü haliyle “Enerji Müzesi” ni barındırmaktadır. Kampüs, Santralistanbul kampüsüne 4 dakikalık yürüme mesafesindedir. Kampüste günümüzde 3000 öğrenci eğitim görmektedir. Kampüste ayrıca çeşitli restoran ve kafeler vardır.
Kayıkhane
Santralistanbul kampüsü içindeki tarihi elektrik santralına kömür taşıyan gemilerin, Haliç’te yanaştıkları bir asırlık rıhtımdır. Burası günümüzde yelken ve kürek merkezi olarak kullanılmaktadır. Tarihi rıhtım ve 28 metrelik iskelesi, ulusal ve uluslararası yelken ve kürek etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
GÖKTÜRK MAHALLESİ
GÖKTÜRK GÖLETİ TABİAT PARKI
İstanbul Caddesindedir.
Göktürk Tabiat Parkı, Belgrad Ormanlarına yakındır. Eyüp sınırları içinde olmasına rağmen, Mesire alanının işletmesi Esenler Belediyesine verilmiştir. Giriş ücretlidir.
Göl, yapay bir göldür. Çevresinde yapılmış beton kanallar yardımı ile orman ve dağdan gelen sular buraya akıtılıyor.
Gölün çevresini yürüyerek yarım saatte dolaşabilirsiniz. Göletin önünde 200 metrelik bir beton set var, bunun üzerinde yürüyüş yapılabiliyor. Göl kenarında ve ağaçların arasında masa ve hazır mangal yerleri bulunmaktadır. Park alanı içinde, 2 tane Esenbahçe isimli tesis bulunmaktadır. Bunların bir tanesi restoran ve diğeri ise kafe tarzındadır. Ancak, özellikle hafta sonlarında son derece kalabalık olduğunu unutmamak gerekir, mümkün olduğunca hafta içinde gidilmesi önerilir.
MİMARSİNAN MAHALLESİ
AZİZ PAŞA MESİRE ALANI
Kemerburgaz-Cendere yolundadır. Giriş ücretlidir.
Mesire alanı oldukça büyük ve fazla piknik masaları bulunmaktadır. Ve piknik masaları birbirine uzaktır. Mesire alanının girişindeki düzlüklerde piknik masaları bulunuyor. Ama isterseniz, daha ileri yani tepelere doğru gidebilirsiniz. Tepe bölümünde özellikle gurup aktiviteleri, gurup piknikleri için uygun alan bulunmaktadır.
Burada kafeterya var. İsterseniz kafetaryada yemek yiyebilirsiniz veya kafeteryadan piknik için malzeme satın alabilirsiniz.
MİTHATPAŞA MAHALLESİ
AYVAT BENDİ MİLLİ PARKI
Ayvad Bendi Mesire Yerindedir.
Belgrad ormanları içindeki mesire yeri, 2011 yılında Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir.
Park: Kağıthane deresinin kollarından olan Ayvat deresi kenarındadır. Burada ayrıca 1765 yılında Sultan II Mustafa döneminde yapılan tarihi bir bent bulunmaktadır. Bendin yüksekliği 13 metredir. Düz hat olarak uzunluğu ise 63 metredir. Küçük yükseltilerin arasında, su toplama havzası Belgrad ormanlarındaki en güzel manzaralardan birini yaratır. Evet, park alanı bu bendin göletinin kıyısındadır. Park alanında. Piknik ve dinlenme alanları yanı sıra yürüyüş ve bisiklet yolları bulunmaktadır. Park alanında: Sosyal Tesisler bulunuyor. Burada yemek mümkündür.
RAMİ MAHALLESİ
Mahalle adını Sultan II Mustafa döneminde Sadrazamlık yapan Rami Mehmet Paşa’dan alır. Yörede, Rami Mehmet Paşa’ya Sultan tarafından hediye edilen arazi zaman içinde “Rami Çiftliği” diye anılmaya başlanır.
RAMİ MEHMET PAŞA
Eyüplü Hasan Ağa oğludur. 1696 yılında Reis ül kütlab (Dış işleri Bakanı) olmuştur. 1703 yılında Sadrazam olur. 1707 yılında Rodos’ta vefat etti.
TARİHİ RAMİ KIŞLASI
Rami Kışlası, Mehmet Paşa’nın çiftliği arazisine yapılmıştır. Arazinin büyüklüğü 220 bin metre karedir.
Kışla ilk olarak: Sultan III Mustafa döneminde 1757-1774 yılları arasında yapılmıştır.
Sultan II Mahmut döneminde ise, kışla genişletilmiş ve yenilenmiştir, ardından Kışla’ya Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılmasının ardından “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adı verilmiştir.
Böylece yeni kurulan ordunun askerleri buraya yerleştirilmiştir.
1836-1837 yılları arasında “Mekteb-i Harbiye” öğrencileri de buraya taşınmıştır.
Kırım Savaşı sırasında, Sultan Abdülmecid tarafından karargah olarak kullanılmıştır.
Cumhuriyet döneminde de askeri yer olarak kullanılan bölge, 1980’li yılların başında İstanbul Büyükşehir Belediyesine devredilmiş, Kışla boşaltılmıştır.
Ancak: dinlenme ve istirahat alanı yapılmak şartı ile Belediyeye teslim edilen arazi, Belediye tarafından 1986 yılında geçici olarak Gıda Toptancılarına tahsis edildi.
Kışlada bulunan tarihi binada, uzun yıllar gıda toptancıları bulundu.
2004 yılına gelindiğinde ise, bölge müze, kütüphane ve yeşil alan olarak projelendirildi.
Halen, restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
HACI ALİ PAŞA
Hacı Ali Paşa, Sultan II Abdülhamit döneminde, 1890 yılında vezir oldu.
1917 yılında vefat etti.
Paşanın: Cuma Camii Sokak ve Mahmudiye Sokağın birleştiği yerde: güzel bir cami ve mektebi vardır.
Hacı Ali Paşa Camii
1886 yılında yaptırmıştır. Cuma Camii ve Hamidiye Camii isimleriyle de bilinir. Yapı, yığma taştan, ahşap çatılı olarak yapılmıştır. Sağ yanında, kısa bir minaresi vardır.
Hacı Ali Paşa Sıbyan Mektebi
1892 yılında yaptırmıştır.
MEHMET PAŞA SIBYAN MEKTEBİ
Kitabesi yoktur. Yapıyı Sadrazam Rami Mehmet Paşa 1701 yılında yaptırmıştır.
Yapıya sağ tarafında bulunan taş merdivenden çıkılır.
Mektebin bulunduğu yerde, daha önce başka bir okul bulunduğu ve Mehmet Paşa’nın o okulda okuduğu rivayet edilmektedir.
Mektep binasının altında, Sultan II Mahmut kızı Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmış bir çeşme vardır.
İstanbul’da Eyüp Sultan yöresinde manevi bir atmosfer vardır. Bu manevi atmosferi, huzur ortamını yaşamak için, Eyüp Sultan yöresinde sizlere bir gezi güzergahı çizdim ve bu gezi güzergahında karşılaşacağınız külliye, türbe, sebil, çeşme gibi yapıları ayrıntılarıyla anlattım.
İstanbul Eyüp Sultan Gezi Planı: Siz: bu gezi güzergahında gezerken, sadece benim yazdığım notları okuyup inceleyerek gayet bilgili bir şekilde gezeceksiniz.
İşte, size biraz uzun ama muhteşem bir Eyüp Sultan Türbeleri ve hazireleri gezi yazısı:
İstanbul Eyüp Sultan Gezi planı Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
Burada küçük bir külliye vardır ve Cafer Paşa tarafından 1586-1587 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Cafer Paşa: 1586-1587 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman döneminde vezirdir. Sultan’ın son seferi olan Zigetvar seferine katılmıştır. Sultan II Selim ve Sultan III Murat dönemlerinde, kubbe vezirliği yapmıştır. Bu küçük külliyede: medrese ve türbe bulunmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Medrese
Medrese:
Kitabesi yoktur. Cafer Paşa Türbesinin sol tarafındaki kemerli kapıdan, uzun bir koridora girilir. Burayı geçince bir meydancık ve bunun karşısında medresenin dershanesi yani meşkhane vardır.
11 tane kubbeli medrese odası, dershane karşısında ters “L” biçiminde yerleşmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Medrese
Her odada, bir ocak ve pencere vardır. Gerek dershane ve gerekse medrese odaları, küfeki taşından yapılmıştır. Yapı, kare planlı olup üstü pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. İç kısmında girişin karşısında bir mihrap nişi vardır. Medresenin avluya dönük cepheleri, taş ve tuğladan yapılmıştır. Arka cepheleri ise, moloz taşla örülmüştür. Yapı, 1975 yılında restore edilmiştir. Halen iyi durumda olan medrese, günümüzde Eyüp Belediyesi tarafından işletilen “Cafer Paşa Kültür ve Sanat Merkezi” dir.
Türbe:
Kitabesine göre, 1585 yılında yapılmıştır. Türbede: Cafer Paşa ile birlikte aile fertleri ve oğlu İsfendiyar Bey’in mermerden sandukaları vardır. Medrese giriş kapısından girildikten sonra: türbenin yanındaki üstü açık geçide gelinir. Türbe/Tekke cephesi 2 katlıdır. Ön cephede: iki sıralı dörder pencere bulunur. Cephenin sağ tarafında: kemerli bir giriş vardır.
Alt katta: Cafer paşa ile birlikte aile ve oğlu İsfendiyar Bey’in mermerden sandukaları vardır. Ayrıca, Derviş Mehmet’in kızı Hatice Hanım’ın süslemeli lahitleri oldukça güzeldir. Alt kattaki bu hazirede toplam 32 kabir bulunmaktadır.
Tekke:
Kırimi Tekkesi adıyla da tanınır. Tekke, türbe bitişiğindeki bir odadan oluşmaktadır. Tekke ilk kurulduğunda Halvetiye tarikatına aittir. Daha sonra Kadirriye’ye geçmiştir. Bu tür türbeler, Meşihat ihdas edilerek Tekkeye dönüştürülmüştür. Türbede, tevhidhane kısmı, pencereli bir duvarla ayrılır. Son dönemde: ayinler medresenin kubbeli dershanesinde yapılmıştır.
………………………………………………………………………………………….
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Özbekler Tekkesi
Özbekler Tekkesi
Kalanderhane Tekkesi, Özbekler Tekkesi Mescidi, Lali Zade Abdülbaki Efendi Tekkesi isimleriyle de tanınır. Çünkü Özbek Tekkeleri, aynı zamanda “Kalenderhane” ismiyle anılırdı. Tekkede kalan dervişlerin bekar olması nedeniyle bu isim verilmiştir. Halbuki, Üsküdar Özbekler Tekkesindeki şeyhler evliydi. Bekarlık şartı, sadece Eyüp’te bulunan bu tekke için bir şarttı.
Bulunduğu caddeye ismini vermiştir. Kalenderhane caddesi üzerinde Eyüp Sultan Camiine giden yol üzerindedir.
Tekke: Lalizade Abdülbaki Efendi tarafından, 1743 yılında inşa edilmiştir. Kendisi tekkenin ilk şeyhi ve banisidir. Bu durum, tekkenin ana kapısı üstündeki kitabesinde kayıtlıdır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Özbekler Tekkesi
Yapı ilk kurulduğunda: ahşap ve iki katlıdır. Binada: şeyh dairesi, selamlık ve divanhane, tevhidhane, derviş hücreleri, mutfak, kurban kesim yeri ve Sıbyan mektebi bulunmaktadır. Abdülbaki Efendi öldükten sonra, Sıbyan mektebi yanına onun türbesi ilave edilmiştir.
Tekke:
hac içi yola çıkan Türkistanlı hacı adaylarının misafir edildikleri bir yerdi. Çünkü, Müslümanlar, hacca gitmek için halifeleri olan Padişahtan izin alırlardı. Eyüp Sultan Camiine, Cuma namazına gelen Padişah ise, sembolik olarak bu izni verirdi. Bu durum yani hacca gidecek Orta Asyalıların Özbekler Tekkesinde konaklaması uygulaması, 1925 yılına kadar devam etmiştir.
Gelelim günümüze: sadece: tevhidhane, Sıbyan Mektebi ve Lalizade türbesi kalmıştır.
Kalan bölümlere 1970 yılında, “Diyanet Sitesi” yapılmıştır. Günümüzde burada: Eyüp Müftülük binası bulunmaktadır.
Tevhidhane:
Yapı, küfeki taşı ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Kubbelidir. Tevhidhanenin mihrabını, sağ cephede bulunan niş oluşturur. Yapıda bulunan çeşme, sonradan eklenmiştir. Barok stilde beyaz Marmara mermerindendir.
Sıbyan Mektebi:
Tekkenin banisi Abdülbaki Efendi tarafından yaptırılmıştır. Lalizade türbesinin kuzeyindedir. Yapıya giriş: kuzey duvarındandır. İçeride: bir tane ocak ve niş vardır. Yapının zemin ve bodrum katı kagirdir. 19’ncu yüzyılda yapıya, üst kat eklenmiştir.
Lalizade Türbesi:
Türbe, avlu yönündedir. Kesme küfeki taşından yapılmıştır. Cadde yönünde dua penceresi bulunmaktadır. Üst bölümünde, Lalizadenin ölüm tarihini veren kitabe bulunmaktadır.
Özbekler Tekkesi:
Sultan II Abdülhamit tarafından açtırılmıştır. Amaç: yurt dışında bulunan unsurlara sahip çıkmaktır. Günümüzde burada “Kur’an Kursu” bulunmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Saçlı Abdülkadir Efendi Tekkesi, Türbesi ve Camisi
Saçlı Abdülkadir Efendi Tekkesi, Türbesi ve Camisi
Merkez Mahallede, Kalenderhane caddesi üzerindedir.
Abdülkadir Efendi kimdir:
Kendisi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, bir yıl Şeyhülislamlık yapmıştır. 1594 yılında vefat etmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mescit ve Türbe
Mescit ve Türbe:
Şeyhülislam Abdülkadir Efendi, 1537 yılında vefat eden babası Sivasi Tekkesi Şeyhi Abdürrahim Efendi’nin kabri üzerine; 1538 yılında fevkani bir mescit yaptırmıştır. Mescit yapısında zemin kat türbe, üst kat ibadet mekanıdır. Zemin katında bulunan türbede: 3 tane mezar vardır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mescit ve Türbe
Bunlar:
Abdülkadir Şeyhi Efendi, babası Şeyhi Abdürrahim Efendi ve kime ait olduğu bilinmeyen üçüncü bir mezardır. Bu kime ait olduğu bilinmeyen mezarın çevresi demir korkuluklarla çevrilidir ve kaidesi yoktur.
Günümüzde: bahçe kapısı yanında, cadde üzerinde bulunan kalıntı, esas mescittir. Kalenderhane caddesine açılan türbe kapısı üzerindeki yazıtın yeri boştur. Günümüze ulaşmamıştır.
Bu mescidin ön cephesi: kesme taş duvar örgülüdür. Arka cephesi ise ahşap karkastır. Çatı ve ara bölme, yani mescidin üst ibadet katı, çökme tehlikesi gösterdiğinden 1950’li yıllarda yıkılmıştır.
Evet, bir zamanlar Tekke olarak da kullanılan bu yapı, 1925 yılında çıkarılan kanun gereği kapatılmıştır. Daha sonra çatısı çökerek kullanılmaz hale gelmiştir. Burası günümüzde: abdest alma yeri olarak kullanılmaktadır. Mescidin kuzeybatı yönünde, Cami vardır.
Cami:
Saçlı Abdülkadir Efendi Camii: eski mescidin sol ilerisindedir.
Burası Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi tarafından yaptırılan Darülkurradır. Dar’ül Kurra” : Kur’an-ı Kerim öğretilmesi ve kıraat eğitimi verilmesi için yapılan yer demektir. Hoca Sadeddin önemli bir kişidir. Babası: Yavuz Sultan Selim tebaasından Hasan Can’dır. Hoca Sadeddin, babasından dinlediği Yavuz Sultan Selim hatıralarını “Selimname” isimli eserinde kaleme almıştır. Haçova Meydan Muharebesinde, Osmanlı ordusunda bozgun yaşanmakta iken, Sultan’ın çekilme düşüncesine engel olmuş, Peygamberimizin hırkasını Padişaha giydirerek savaşın seyrinin değişmesini ve Osmanlının zafer kazanmasını sağlamıştır.
Darülkurra:
kesme taştan yapılmıştır. kare planlı ve iki katlıdır. Tek kubbesi kurşun kaplıdır ve sekiz kenarlı kasnağa oturur. Kubbe göbeği “ayet-i kerime” nakışlıdır. Kıble yönünde, bir pencere kapatılarak mihraba dönüştürülmüştür. Minberi ahşaptır.
Günümüzde minaresi yoktur. Ancak eski fotoğraflara göre 20’nci yüzyılda güneybatı yönünde bir minare görülmektedir.
Cami avlusunun 3 tane kapısı bulunur. Bunlardan iki tanesi Kalenderhane caddesine ve diğer kapısı ise güneydoğu yönünde bulunan meydana açılmaktadır. Ana giriş kapısına, bahçe kapısından 7 basamak çıkılarak ulaşılmaktadır.
Darülkurra: Saçlı Abdülkadir Cami diye anılmaktadır. Cami günümüzde ibadete açıktır.
Ebül Hüda Kütüphanesi:
Ebül Hüda Efendi, Sultan Abdülhamid döneminin önemli kişilerindendir. İslam dünyasının kanaat önderleriyle ilgilinmiş, görüşmüş ve Osmanlı düşmanı devletlerin siyasetine hizmet etmelerini yani ihanet etmelerini önlemiştir.
1895 yılında Darülkurra’nın yanına bir kütüphane yaptırır. Ancak bu kütüphane günümüze ulaşmamıştır. Sadece temelleri görülmektedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra, burada bulunan 535 kitap, 1931 yılında Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir.
Kabri, kütüphane bahçesindedir.
Cami Haziresi:
Caminin güneydoğu, kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerinde haziresi bulunmaktadır. Hazirede: 16 ile 19’ncu yüzyıllar arasında defin yapılan devlet ve din büyüklerinin mezarları ile 5 şeyhülislam mezarı vardır. Hazirenin kuzeybatı yönünde bulunan mezar taşları, İstanbul’un en büyük mezar taşları olarak bilinir. Bunlar: Şeyhülislam Hoca Saadettin ve ailesine ait mezar taşlarıdır.
Hoca Sadeddin Efendi Kabri:
Darülkurrayı yaptıran Hoca Sadeddin Efendi 1599 yılında ölmüştür ve kabri: Darülkuranın kuzeybatısındaki hazirededir. Oldukça güzel olan lahdinde yazı ve tarih yoktur. Çevresindeki kabirler oğullarına aittir.
Bulak Mustafa Paşa Türbesi
Merkez Mahallededir. Eyüp Sultan Bulvarı üzerindedir.
Bulak Mustafa Paşa kimdir:
Bulak Mustafa Paşa, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Rodos seferini yapan komutandır. Palak, Yaylak ve çıplak lakaplarıyla anılırdı. Kendisine Arnavutça yaşlı anlamına gelen “Plak” lakabı takılmıştır. 1520 yılında Kaptan-ı Derya oldu ve Rodos adasını fethetti, 1523 yılında Kaptan-ı Deryalıktan ayrıldı. Vefat tarihi net olarak bilinmez, muhtemelen 1522-1534 yılları arasında vefat etmiştir.
Türbesi:
Türbe Mimar Sinan eseridir. Kitabesi yoktur. Tamirle ilgili kitabeler bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerinde 1819 tarihli tamir kitabesi vardır.
Yol seviyesi yükseldiğinden, türbe günümüzde çukurda kalmıştır.
8 kesme taş üzerine oturmuştur. Kubbesinin üzeri çimento kaplıdır. Ancak kubbe içinde oldukça güzel kalem işi süslemeler vardır. Kubbe içinde: sarı renk zemin üzerine, alt kısımlarda kırmızı ve mavi zemin üzerine: palmetli şemse motifleri ve merkezde: kırmızı zemin üzerine bitkisel süslemeli bir madalyon bulunmaktadır.
Kalın ayaklar üzerinde mermer, şebeke korkulukları vardır.
Türbede: 3 lahit bulunmaktadır.
Bunlar: Mustafa Paşa lahdi, Bekir Bey Han ve Mustafa Paşa’nın hanımına aittir. Soldaki mermerden yapılmış birinci mezar taşı vazo içinde gül, lale gibi çiçek kabartmaları ve madalyonlarla süslenmiştir. Bu mezarın kime ait olduğu yazılı değildir, ancak süslemelerden Bulak Mustafa Paşa’nın hanımına ait olduğu düşünülmektedir. Mustafa Paşa’nın mezarı ortadadır.
Dukakinzade Haziresi
Dukakinzadeler kimdir:
“Duka” Arnavutça “Bey” demektir. Menebor dukasının iki oğlu olduğunu öğrenen Fatih Sultan Mehmet döneminde önemli Arnavut ailelerinden Dukakinzade’lerden Ahmet Paşa ve kardeşi Mahmut Bey kaçarak İstanbul’a gelmişler, Müslüman olmuş ve Osmanlı hizmetini kabul etmişlerdir. Müslüman olmayı kabul etmeyenler ise Napoli’ye geçmişlerdir.
Mahmut Bey bir süre sonra vefat etti.
Ahmet Paşa;
Devşirme olarak Osmanlıya kazandırılmıştır.
Ahmet Bey ise: Sultan I Selim döneminde vezir oldu.
Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e karşı düzenlediği İran seferine katıldı.
Amasya’da yeniçerilerin isyanı sonrasında yapılan tahkikatta, Veziriazam Ahmet Paşa’nın da suçunun sabit görülmesi üzerine, 1515 yılında Amasya’da katledildi. Cesedi, Amasya’da bulunan İbn Kemal’in dedesi Kemal Paşa’nın türbesine gömülmüştür.
Mehmet Paşa:
Babası Ahmet Paşa’dır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde: Semendire, Halep ve Mısır beylerbeyliği yapmıştır. Caminin kıble duvarı önündeki Dukakinzade Haziresinde gömülüdür.
Mehmet Paşa Kabri:
Eyüp Sultan Camii kıblesi yönündeki mezarlığın ortasında açık bir türbededir. Mermer türbe, kare şeklinde yapılmıştır. Türbenin sağ, sol, arka ve ön cephesinde pencereler vardır. Ön cephesinde ayrıca bir kapı bulunur. Türbede, oldukça güzel mermer bir lahit vardır. Lahit üzerinde 1555-1556 tarihli bir yazı vardır. Ancak lahdin baş tarafında ve bir çerçeve içindeki yazı “kazınmıştır”. Burada muhtemelen bir isim yazılı olmalıdır. Sonuç olarak bu güzel lahdin, Mehmet Paşa’ya ait olduğuna inanılmaktadır. Mehmet Paşa’nın karısı Gevherimülük Sultan’ın kabri ise, daha ileride Defterdar caddesi üzerindedir. Şahidesinde hurma ağaçlı bir kabartma vardır. Ölüm tarihi olarak 1580-1581 tarihi yazılıdır.
Piri Reis’in İdamı:
Mehmet Paşa’nın Piri Reis’in idamıyla ilgili olduğu yönünde birçok söylenti bulunmaktadır. Bu konuya biraz daha ayrıntılı bakalım: 1547 yılında Piri Resi, Hint Kaptanlığına getirilir. 1548 yılında Aden’de isyan eden Arap Şeyhine karşı gönderilir ve isyanı bastırır. Ardından Kanuni Sultan Süleyman: Piri Reis’e “Hürmüz’ü alması” emrini verir. Hürmüz: Portekizlilerin kontrolündedir.
Plana göre: Piri Reis, Süveyş bölgesinde bulunan Osmanlı donanmasını, Portekizlilere fark ettirmeden Basra’ya götürecek, Basra’da bulunan 15 bin Osmanlı askerini de alarak, gemilerle ve ani bir baskında Hürmüz’ü fethedecektir. 1552 yılında Piri Reis, donanması ile birlikte yola çıkar.
Yolda, Kanuni tarafından verilen emri unutarak yine Portekizlilerin elinde olan Maskat’ı yağmalıyor. Sonra, yine Hürmüz’e geliyor ve 15 bin asker takviyesini almadan önce burada karaya asker çıkarıyor. Piri Reis, 28 gemi ve 850 askerle kaleyi kuşatıyor.
Ancak bir hata yaparak limanı ablukaya almıyor. Böylece kalede kalan Portekizliler, takviye almaya ve çevreye haber ulaştırmayı beceriyorlar. Kuşatma 20 gün sürüyor, devamlı top atışı ve saldırılar sonucunda, her iki tarafta ağır kayıplar veriyor.
Piri Reis, kuşatmayı kaldırıp Basra’ya doğru yola çıkıyor. Ancak, buraya gitmeden önce, hemen batıdaki Keşim adasına uğruyor, halkı Müslüman olan adada bolca esir aldırıp, mallarını yağmalatıyor.
Gemiler tıka basa altın dolu olarak Basra’ya doğru yola çıkıyor. Bu sırada, Portekiz Gelen Valisi, bolca gemi ve askeri, Hürmüz’e sevk ediyor.
Piri Reis ve donanması,
Basra’ya gelince Kubad Paşa tarafından karşılanıyor. 1553 yılında, Portekizlilerin Basra’yı tuttuğunu bildiği için, kendi donanmasının sadece en hızlı 3 gemisi ile yola çıkıyor. Tıka basa altın ve ganimet dolu 3 gemi, hızla yolu çıkıyor.
Bir tanesi sert hava nedeniyle kayalara bindirip batıyor. Piri Reis, batan gemi personeli için geri dönüyor, ganimet ve askerleri aldıktan sonra kalan iki gemi Süveyş Kanalına doğru hareket ediyor.
O iki gemi, karaya çok yakın seyrederek ve gecenin karanlığından yararlanıp Portekiz donanmasına görünmeden Boğaz’dan çıkıp Süveyş kanalına ulaşıyor.
Ancak Kubat Paşa, tüm olup biteni İstanbul’a bildirir. Kanuni Sultan Süleyman çok kızar ve Mısır Beylerbeyi Dakginzade Mehmet Paşa; (yukarıda hayat hikayesini anlattığım) Kahire’ye gelen Piri Reisi tutuklatıyor. Ardından Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanı gereği, 80 yaşındaki Piri Reis, 1554 yılında Kahire’de başı vurularak idam ediliyor.
Ebussuud Efendi Kabri ve Dar’ül Kurrası
Merkez Mahallesi Camii Kebir Sokaktadır.
Arkasında saçlı Abdülkadir Efendi Camii, sol tarafında ise Sokullu Mehmet Paşa Türbesi vardır.
Ebusuud Efendi Kimdir:
Ali Kuşçu’nun torunudur. 1490 yılında İskilip’te doğmuştur. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde, Şeyhülislamlık yapmıştır. Kanuni’ye “Kanuni” adını kazandıran kanunların mimarıdır. Özellikle o devirde ihtiyaç duyulan arazi kanunnamesini yazar.
Tımar ve Zaametleri sisteme sokar. Kanuni Sultan Süleyman: onun görüşü ile başlayan meselelerde olumlu sonuçlara varacağına inanırdı. Süleymaniye camiinin temel atma töreninde ilk taşı koymuştur. Müftülüğünde her gün pek çok konuda fetvalar vermesiyle tanınırdı.
Döneminde: insanlarla birlikte cinlerin de fetva aldığı bir kişi olarak ünlenmiştir. Kendisinin cinlere yazdığı fetvalar, Eyüp’de Yazılı Medresenin duvarlarında bulunmaktadır. Ancak hem Hind, hem Arap harflerine benzeyen bu esrarlı yazılar okunamamış ve zamanla boyatılarak kapatılmıştır.
Ayrıca, uzun öğretim hayatında, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Bu öğrenciler, Osmanlı ilim dünyasında önemli rol oynamışlardır. İslam hukuku yanında Tıp alanında da eserler vermiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sıbyan Mektebi
Sıbyan Mektebi:
Aynı zamanda “Darül Kurra” olarak yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. Bu yüzden yapılış tarihi belli değildir. Banisi Şeyhülislam Ebüs Suud Efendidir. Muntazam kesme taştan yapılmıştır. Tuğla hatıllıdır. Ahşap çatılıdır. Ebüssuud Efendi, 1574 yılında 84 yaşında vefat etmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Haziresi
Haziresi:
Ebusuud Efendi, Eyüp Sultan Hazretlerinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Mektebin önündeki haziresindeki en eski taş: 1562 yılı tarihlidir. Bu yüzden, yapının da 1562 yılı öncesinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Ebussuud Efendinin oldukça güzel olan lahdi, hazirededir. Mezarını ölmeden önce kazdırdığı ve toprağını avuçlayarak Fatiha okuduğu söylenir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Haziresi
Ebussuud Haziresinde bulunan mezarlardan bir tanesi Seyyit Ahmet Efendi mezarıdır. Ahmet Efendi tüccardır. 1908 tarihli mezar taşı oldukça ilgi çeker. Mezar taşı kitabesi üzerinde: oldukça zengin çiçek motifleri görülür. Bu süslemeler nedeniyle, mezarın bir bayan mezarı olduğu düşünülür. Süslemeler, natüralist çiçeklerle, simetrik olarak oluşturulmuştur. Bu kompozisyon taşa oldukça güzel bir şekilde işlenmiştir. Çiçekli süslemelerin altında kitabe bulunmaktadır.
Sokullu Mehmet Paşa Türbesi, Medresesi ve Çeşmesi
Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir.
Sokullu Mehmet Paşa kimdir:
Sokullu Mehmet Paşa: Bosna Sokoloviç kasabasında doğdu. 15 yaşında, devşirme olarak Osmanlı ordusuna katıldı. Edirne Sarayında eğitildi. Sultan II Selim’in kızı İsmi Han Sultan ile evlendi. Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerinde sedaret makamına getirilmiştir. Sultan II Selim ve III Murat dahil, 3 padişah döneminde 13 yıl Sadrazamlık yapmıştır.
Sokullu Mehmet Paşa: cami, medrese, çeşme ve hamam gibi birçok hayır işi yapmıştır. En önemli özelliği, 60 yıl boyunca bulunduğu devlet hizmetinden hiçbirinden görevden alınmamıştır. Daima daha üst görevlere atanmıştır. Sokullu Mehmet Paşa: 1579 yılında Ramazan ayının ortalarında bir suikast sonucu şehit olmuştur. Ardından, Osmanlı devletinin “Yükselme dönemi” bitmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi;
Eyüp’te Cami Kebir Sokakta: Sokulla Mehmet Paşa ve eşi İsmi Han Sultan tarafından yaptırılan bir külliye bulunmaktadır. Yanında Eyüp Sultan camisi bulunduğu için, külliyede cami yapılmamıştır.
Külliyede:
1-Medrese
2-Darülkurra
3-Türbe
4-Çeşme bulunmaktadır.
Külliye, 1961-1962 yılları arasında onarılmıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Medresesi
1-Sokullu Mehmet Paşa Medresesi:
Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısındadır. Sokullu Mehmet Paşa, yapıyı eşine adamıştır.
Yazılı Medrese, Sultaniye Medresesi, Hemşire Sultan Medresesi, İbrahim Hanoğlu ve Şehit Mehmet Paşa Medresesi olarak da tanınır.
(Şehit Mehmet Paşa isminin sebebi: Sokullu Mehmet Paşa’nın bir suikast sonucu öldürülerek şehit edilmesidir. İbrahim Hanoğlu isminin sebebi ise: Oğulları İbrahim Han’ın evlatlarının: genellikle İbrahim Hanzadeler adıyla tanınmış olmasındandır.)
Camikebir Caddesi üzerinde, yan yana iki avlu kapısı bulunur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sokullu Mehmet Paşa Medresesi
Sağdaki kapı, türbeye ait, soldaki kapı ise medreseye aittir.
Avlu kapısı üstünde, kitabe vardır. Kitabeye göre yapı 1568 yılında yapılmıştır. Yine kitabeye göre, medrese: Sultan II Selim kızı İsmi Han Sultan, Sokullu Mehmet Paşa ile evlendikten sonra medreseyi Mimar Sinan’a yaptırmıştır.
İsmi Han Sultan,
1585 yılında vefat eder. Kabri, babasının Ayasofya camisi avlusundaki türbesindedir.
Yapıda bulunan 28 tane medrese odaları, dikdörtgen avlunun iki tarafındadır.
Medresenin dershanesi: tek ve üzeri kurşun kaplı kubbelidir. Kubbenin çapı 9.60 metredir. Dershane bölümünde: İsmi Han Sultan tarafından kurulan bir kütüphane bulunmaktadır. Burada: 554 yazma eser bulunmaktadır. Bu eserler: 1967 yılında Süleymaniye Kütüphanesine nakledilmiştir.
Avlunun ortasında Şadırvan bulunur.
Medrese 1918 yılında Evkaf Deposu olarak kullanılmıştır. Günümüzde medrese: Eyüp Merkez Sağlık ocağı olarak kullanılmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Darulkülhurra
2-İsmi Han Sultan Darrülkülkurra:
Kuzey yöndedir. Çift yönlü basamakla çıkılan sahınlıklı bir girişten girilir.
Kitabeye göre, yapı 1579 yılında İsmi Han Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bu tarih, aynı zamanda Sokullu Mehmet Paşa’nın öldüğü tarihtir.
Kubbeli yapı: kare planlıdır. Revaklı giriş kapısında kitabe bulunmaktadır. Revak kubbesi, dört mermer sütuna oturur. Giriş kapısı ve üzerinde bulunan kitabeyi, çini bordür çevreler. Saçak silmesi profillidir. Girişin karşısında içeride iki tane dolap nişi bulunur. Ana kubbe ve tromplar, kalem işi süslemelerle bezelidir. Yapının çevresindeki arsada kabirler vardır. Giriş revakının önünde, cadde üstünde 5 tane dükkan bulunur.
Yapı uzun yıllar Çocuk kütüphanesi olarak kullanılmış, günümüzde ise Eyüp Sultan İlim Kültür ve Hizmet Vakfı olarak kullanılmaktadır.
Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi
3-Sokullu Mehmet Paşa Türbesi:
Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
1568 yılında yapılmıştır. Yaptırılma sebebi: Sokullu Mehmet Paşa’nın genç yaşta vefat eden oğulları içindir. Kendisi de, 1579 yılında ölünce buraya defnedilmiştir.
Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi
Türbe: bir revakla medrese dershanesine bağlanmaktadır. Kapıları karşı karşıyadır. Ahşap türbe kapısı: iki kanatlı ve kündekari tekniğiyle yapılmıştır.
Küfeki taşından yapılmış türbe özellikle muhteşem vitraylarıyla ilgi çekmektedir. Bu çinilerde lacivert zemin üstüne beyaz sülüs hatla “Ayetül Kürsi” yazılmıştır. Kubbeli yapı: çok köşelidir. Kubbe doğrudan duvarlara oturtulmuştur. Kubbe içinde: kırmızı zemin üzerine beyaz renkle kalem işi soyut bitkisel motifler görülür. Köşelerde ince sütunlar bulunur.
Eyüp Sultan Sokullu Mehmet Paşa Türbesi
Türbede:
Paşa’nın ahşap sandukası bulunur. Bu sanduka, diğerlerine göre daha büyüktür.
İlaveten 5 sanduka ve Sokullu’nun yakınlarına ait 10 tane mermer lahit bulunur.
Türbenin avlusunda: Sokulluzade Lala Mehmet Paşa (Estergen fatihi) mezarı bulunmaktadır.
4-Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi:
Sokullu Mehmet Paşa çeşmesi, türbenin önündeki duvarın yanındadır.
Çeşme ve türbe, birlikte yapılmıştır. Kitabesi türbe penceresinin yanındadır. Kitabesine göre, 1568-1569 yılları arasında yapılmıştır. Sonradan yol seviyesi yükseltildiğinden, çeşme çukurda kalmıştır. Dikdörtgen çerçeveli ayna taşı küçüktür. Çeşme nişinin üzerine gelen türbe penceresi, aynı zamanda dua penceresi olarak kullanılmaktadır. Evliya Çelebi: bu çeşme hakkındaki yazılarında, çeşmeye “Çarşı Çeşmesi” demektedir. Çeşmenin sağ tarafında bulunan medreseye açılan büyük bir kapısı vardır. Bu kapı daha sonra örülmüş, ancak 1989 yılında tekrar açılmıştır. Çeşme: az ilerideki Tekkenin banisi Afife Hatun tarafından tamir ettirilmiştir.
Lala Mehmet Paşa Türbesi
Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir.
Lala Mehmet Paşa kimdir:
Lala Mehmet Paşa, Bosnalıdır ve Sokullu Mehmet Paşa’nın amcasının oğludur. Kendisi: Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi ve Yeniçeri Ağalığı yapmıştır. Estergon kalesinde, Avusturya kuşatmasına karşı kaleyi uzun süre savunmuş, başarılı olamayınca 2 ay sonra kaleyi teslim etmek zorunda kalmıştır.
Ancak bu yenilgiden 11 yıl sonra, Sultan I Ahmet döneminde, sadece 5 günde Estergon kalesini yeniden ele geçirmiştir. Bu dönemde: 20 Kasım 1605 tarihinde, İstvon Bosckoy’a kendi eliyle Macar krallık tacını giydirmiş ve Macar Kralı ilan etmiştir. Bosckoy: parlak bir merasimle gelmiş, Paşanın elini öpmüş ve huzurunda diz çökerek başına tacını koymasını beklemiştir.
Lala Mehmet Paşa Türbesi:
Lala Mehmet Paşa, İran seferi hazırlıkları sırasında Üsküdar’da kurulan çadırda 21 Haziran 1606 tarihinde vefat etmiştir. Paşanın lahdi, akrabası Sokullu Mehmet Paşa türbesinin önünde, Yazılı Medrese kapısının sol yanındadır. Ölümünden sonra vasiyetine uyulmayarak mallarına el konulmuş, ailesi bu yüzden zarurete düşmüştür.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
Şeyhülislam Üryanizade Ahmet Esad Efendi Türbesi
Mermez Mahallede, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısında, Siyavuş Paşa türbesinin yanındadır.
Şeyhülislam Ahmet Efendi kimdir:
Ahmet Esat Efendi, 1816-1889 yılları arasında yaşamıştır. Sultan II Abdülhamit dönemi Şeyhülislamıdır. Bu görevde 10 yıldan fazla kalmıştır. 1889 yılında vefat etmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi
Şeyhülislam Ahmet Efendi Türbesi:
Kitabesi yoktur. Türbe, Sultan II Abdülhamit tarafından İtalyan Mimar G. Fosatti’ye yaptırılmıştır. Kitabesi yoktur. Tek kubbeli yapı, kare planlıdır. Türbede 3 sanduka vardır. Bunlar: Şeyhülislam Ahmet Esat Efendi, Damadı Süleyman Celaleddin Efendi ve Ahmet Esat Efendi’nin eşine aittir.
Çeşme:
Türbenin önünde, yekpare yani tek parça mermerden yapılmış bir çeşme vardır. Çeşme, daha sonra ilerideki mezarlık duvarı önüne taşınmıştır, kitabesi yoktur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Siyavuş Paşa Türbesi
Siyavuş Paşa Türbesi
Merkez Mahallesinde Camii Kebir Caddesindedir. Sokullu Mehmet Paşa türbesinin karşısındadır. Sol yanında, Şeyhülislam Üryanizade Ahmet Esad Efendi türbesi bulunmaktadır.
Siyavuş Paşa kimdir:
Hırvat asıllıdır.
Sultan III Murat’ın Sadrazamıdır.
1547 yılında, Sultan II Selim’in kızı Fatma Sultan ile evlenerek Saraya damat olarak girmiştir. Fatma Sultan, iki oğlunun ardından kızını doğururken, kızı ölmüş, bir süre sonra da kendisi ölmüştür. Fatma Sultan’ın kabri, Ayasofya’da babasının türbesindedir.
Sarayda, iki kere, Veziriazam olmuştur.
Siyavuş Paşa Türbesi:
Eyüp bölgesinin en büyük türbe yapısıdır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Siyavuş Paşa Türbesi
Türbenin cadde yönündeki penceresi üzerinde, yarım daire şeklinde kitabesi bulunmaktadır.
Türbe, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Sadrazam, bu türbeyi ilk baştan çocukları için yaptırmıştır. Bu yüzden türbeye “Siyavuş Paşa Evladı Türbesi” de denilmektedir.
Çokgen türbe tipindedir.
Tek kubbeli ve 16 yüzlü olarak kesme taştan yapılmıştır. Kubbe içi kalem işleriyle süslenmiştir.
Yapının iç mekan duvarları, çini üzerine yazılmış Ayetü-l Kürsi ile çevrelenmiştir.
Eyüp Sultan Siyavuş Paşa Türbesi
Duvarları kaplayan çiniler, sıratlı tekniğinde hatayi ve Rumilerden oluşan kandil dekorludur. Bu özelliğinden dolayı da özel eserdirler. Çinilerde: kırmızı, lacivert, yeşil, mavi, firuze, beyaz ve mavi renkler kullanılmıştır.
Eyüp Sultan Siyavuş Paşa Türbesi
Türbe avlusuna:
caddeden açılan bir kapıdan girilir. Kapının iki yanında, çini panolar bulunur. Pencere üstlerinde çini ayetler bulunur. Bu çiniler, döneminin en güzel örnekleri olarak dikkat çeker. Bu çinilerden altı parçası, günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Türbenin ahşap süslemeleri ise, geometrik geçmelerden oluşur.
Türbede 2 ahşap sanduka ve 9 mermer lahit vardır.
Ahşap sandukalardan en büyük olanı Siyavuş Paşa’ya aittir. Bunun yanında ahşap bir sanduka vardır. Bunun sağ yanında ise, kitabesiz bir kadın lahdi bulunur. Bu lahdin üstü, karanfil ve lale motifleriyle süslenmiştir.
Gelelim yine çiniler konusuna: Türbe 1991 yılında onarılmış ve kıymetli çinilerinin çalınmaması için sinyalizasyon alarm sistemi kurulmuştur.
Siyavuş Paşa Çeşmesi:
Türbenin sağ tarafındadır. Çeşme, kesme taştan yapılmıştır. Kemeri yuvarlaktır. Ayna taşı üstünde kitabesi bulunmaktadır. Kitabeye göre, çeşme Siyavuş Paşa’nın vefatından kısa süre sonra 1602 yılında yaptırılmıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
İslambey Mahallesindedir.
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesinin dükkanlarından oluşan Çarşı: uzun yıllardır Eyüp semtinin meşhur oyuncakçılar çarşısıdır.
Evliya Çelebinin 1635 yılı tarihli Seyahatnamesinde, Eyüp Oyuncakçılar Çarşısından söz etmektedir. Ancak Seyahatnamede, burada 100 oyuncak dükkanı ve 105 nefer çalıştığından söz edilmektedir. Tarihte ilk Eyüp Oyuncağını “Dökmeci Hasan Ağa” yapmıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
genellikle mavi, yeşil, kırmızı ve beyaz renkler kullanılırdı. Toprak boyama usulü kullanılırdı. Bir diğer unsur, tahta idi. Deri, kağıt, teneke, çivi, tel, boncuk ve ayna gibi unsurlar da oyuncak yapımında tercih edilirdi. Tarihte yapılan ilk Eyüp oyuncakları: kaynana zırıltısı, davul trompet, kaykaç, cambaz, şeytan minaresi, hacı yatmaz ve topaçtır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
Ancak bu tahta oyuncaklar, 19’ncu yüzyıl sonlarında Pera’da açılan dükkanlardaki yeni oyuncaklarla rekabet edemez oldular ve sonunda 1957 yılında Oyuncakçılar Çarşısının yıkılmasına karar verildi. Böylece Eyüp oyuncak imalatı yok oldu.
Günümüzde Cafer Paşa Medresesinde, Eyüplü ev kadınlarına oyuncak imalatı öğretilme eğitimleri verilmektedir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Tarihi Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı
Eyüp Oyuncakları Müzesi:
Geleneksel Eyüp Oyuncakçısının üst katındadır. Müze gezisi için, rezervasyon yaptırılması gerekmektedir. Pazar günleri hariç, müze her gün saat: 09.30 ile 17.00 arasında ziyarete açıktır.
Müzede bulunan oyuncaklar şunlardır: Geleneksel 30 çeşit Eyüp oyuncağı, İlk Eyüp Oyuncakçısı Osman Efendinin Kitre Bebekten yapılmış olan tasviri ve hikayesi, Gerçek deriden yapılmış Hacıvat ve Karagöz tasvirleri ve orijinal perdesi, arşiv fotoğrafları, kitaplar, dergiler, gazete küpürleri ve geleneksel Eyüp Oyuncaklarını satın alabileceğiniz satış bölümü vardır.
Eyüp Sultan Mirimiran Mehmet Ağa Türbesi
Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi
Merkez Mahallede Cami Kebir Caddesindedir.
Mirimiran Mehmed Ağa kimdir:
Mirimiran lakabını, uzun yıllar sürdürdüğü Beylerbeyi vazifesinin ardından alır. Yeniçeri Ağalığı ve Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır. Mirimiran Mehmet Ağa: Sultan III Murat döneminde, 1589 yılında, Beylerbeyi Vakası denilen olayda, yeniçeri ayaklanmasında idam edilmiştir. Çünkü: ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bir akçeyi dörde böldüler ve paranın alım gücü azaldı. Bunun üzerine Yeniçeriler ayaklandı. Bu olay: Mehmet Paşa ve Başdefterdar Mahmut Efendi’ye mal edildi ve ikisi de idam edildi. Hatta: Yeniçeriler Mehmet Paşa’nın kesik başını, 400 altına Kethüdasına vermeyi kabul ettiler.
Mirimiran Mehmed Ağa Türbesi:
Geniş bir avluda bulunan türbede, bir de kuyu vardır. Kitabesine göre 1589 yılında yapılmıştır. Türbe, kesme taştan yapılmıştır. Klasik üsluptadır. On yüzlüdür. Her yüzünde pencere yoktur. Türbenin üstü, kubbe ile örtülüdür. Türbenin girişinde, kalem işleriyle süslü bir revak görülür. Bu revak, 6 sütunla taşınmaktadır. Türbede iki sanduka bulunmaktadır. Birincisi Mirimiran Mehmet Paşa’ya aittir. Diğeri ise Mehmet Paşa ile birlikte öldürülen Mahmud Efendinin olduğu tahmin edilmektedir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Pertev Paşa Türbesi
Pertev Paşa Türbesi
Eyüp Camiinin Haliç yönünde Beybaba Sokaktadır. Ayaz Paşa türbesinin karşısındadır.
Pertev Paşa kimdir:
Arnavut asıllı olup Enderun’da yetişmiştir. Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde bulunmuştur. Yeniçeri Ağası iken, Nahcivan Seferine katılmış ve sonrasında Vezir olmuştur. Kıbrıs’ın fethinde ve İnebahtı Deniz Savaşında bulunmuştur. İnebahtı deniz savaşında, Pertev Paşa denize düşmüş, Hasanpaşazade Mahmut Bey tarafından kurtarılmıştır. Ancak İnebahtı bozgunundan sorumlu tutulmuş, İstanbul dönüşünde vezirlikten azledilmiştir. 9 Ekim 1572 tarihinde vefat etmiştir.
Eyüp Sultan Pertev Paşa Türbesi
Pertev Paşa Türbesi:
Pertev Paşa, vefat etmeden önce, türbeyi Mimar Sinan’a yaptırmıştır. Türbenin üstü kapalı inşa edilmiştir. Kapı üstünde sülüs hatla yazılmış 3 satırlık mermer kitabesi vardır. Dikdörtgen planlıdır. Kapısı beyaz mermerdir. Ancak türbelerin yasaklandığı dönemin ardından 1920’li yıllarda çatısı çökmüştür. Bu yüzden, türbenin tepesi günümüzde açıktır. Gelelim türbede yatanların kimliklerine: Bunların çoğunun kimliği bilinmemektedir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Pertevpaşa Türbesi
Ancak bunların Pertev Paşa’nın çocukları ve aile fertleri olduğu tahmin edilmektedir. Türbede: 11 tane itina ile işlenmiş mermer sanduka vardır. Toplam mezar sayısı ise 15’dir. Sandukalarda: bitki ve çiçek kabartmaları ve kabartma rozetler görülür. Başlığı sarıklı kabir, Pertev Paşa’ya aittir. Taşının üzerinde sadece kelime-i Tevhid yazılıdır.
Eyüp Sultan Feridun Ahmet Paşa Türbesi
Feridun Ahmet Paşa Türbesi
Beybaba Sokaktadır.
Feridun Ahmet Paşa kimdir:
İstanbulludur. Feridun Ahmet Paşa, Osmanlı münşilerinin yani üslubu güzel ve iyi katiplerinin en tanınmışlarından birisidir. Başdefterdar Çivicizade Abdullah Çelebi yanında yetişmiştir. Daha sonra Sokullu Mehmet Paşa’nın sır katipliğine yükselmiştir. 1566 yılında Sokullu Mehmet Paşa ve Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte Zigetvar seferine iştirak etti.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar Seferinde ölümü bilmesiyle tanınır. (Ölümü bilen 4 kişiden biridir.)
Kanuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar kalesinin fethinden önceki gece çadırında ölmesinin ardından, Sokullu Mehmet Paşa muhtemel bir kargaşayı önlemek için, sır katibi lan Feridun Paşa ile padişahın hizmetkarı Cafer Ağa yardımıyla, padişahın ölümünü ordudan sakladı. Şehzade Selim’e haber gönderdi ve Padişahın ölümünü, askerlere ancak dönüş yolculuğunda açıkladı. İktidarın bir kargaşa çıkmadan Sultan II Selim’e geçmesini sağladı. Feridun Ahmet Paşa: Kanuni’nin tuğrasını birebir taklit edebiliyordu. Kanuni gibi fermanlar yollayarak kayın pederi Sokulla Mehmet Paşa ile tüm orduyu Kanuni’nin yaşadığına ikna etmişti.
Kanuni ve Hürrem Sultan torunu, Rüstem Paşa ve Mihrimah Sultan kızı Ayşe Sultan ile evlenmiştir. 1583 yılında Sokullu Mehmet Paşa’nın nişancısı iken, zevcesinin sarayında vefat etti.
Feridun Ahmet Paşa Türbesi:
Türbenin mermer kapısı üzerinde kitabe bulunmaktadır. Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Önünde, iki sütuna dayalı bir düz çatılı revak vardır. Türbe içinde ise, kalem işleri dikkat çeker. Türbenin çatısı kubbelidir. Lahdi mermerden ve kavukludur. Yan kapakları, iri rozetlidir. Lahdin hiçbir yerinde yazı ve tarih yoktur. Ancak türbe içinde kimliği bilinmeyen bir mezar daha vardır. Yani toplam iki sanduka bulunmaktadır. Gelelim önemli bir hususa: Feridun Ahmet Paşa, sağlığında iyiliksever biri olarak tanınır, sıkıntıda olanlara “Hızır” gibi yetişir diye bilinirdi. Bu yüzden, kendi ismi unutularak, türbesi halk arasında “Hızır Baba” türbesi diye bilinmekte ve hala bu amaçla ziyaret edilmektedir.
Ferhat Paşa Türbesi
Camii Kebir caddesi ve Feshane Caddesinin birleştiği yerdedir.
Ferhat Paşa Kimdir:
Aslen Arnavut kökenlidir. Arnavutluk’tan çocukken getirilmiş ve devşirme olarak saraya alınmıştır. Rumeli Beylerbeyliği ve Yeniçeri Ağalığı yapmıştır. Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın oğludur. Babasından 6 yıl önce vefat etmiştir.
Yeniçeri Ağalığı sırasında, Sipahiler ve Yeniçeriler arasındaki bir çatışma nedeniyle Koca Sinan Paşa tarafından, azledilmiştir. Bu olay, devletin iki önemli adamı arasında büyük bir düşmanlık yaratmıştır.
Azerbaycan’ın büyük kısmını fetih etmiş ve İran ile 1590 yılında “Ferhat Paşa” antlaşmasını imzalamıştır.
Anlaşma sonucu: Tebriz, Karadağ, Gürcistan, Dağıstan ve Şirvan, Osmanlılara bırakılmıştır. Böylece Osmanlılar doğudaki en büyük sınırlara ulaşmışlardır.
İran Şahının kardeşi oğlu Haydar Mirza’yı rehin olarak İstanbul’a getirmiştir.
Daha sonra veziriazam olmuş, 1592 yılında ise azledilmiştir. 1595 yılında Sadrazam olur. Ancak Sinan Paşa gelerek hem Veziriazam hem de Serdar oldu. Ferhat Paşa’nın katli için emir alarak adam gönderdi. Ferhat Paşa, İstanbul’daki çiftliğinde saklandı. Ancak sonra af edilmesine rağmen Sinan Paşa peşini bırakmadı ve 1595 yılında Yedikule zindanına getirterek öldürttü.
Eyüp Sultan Ferhat Paşa Türbesi
Ferhat Paşa Türbesi:
Türbe, Ferhat Paşa tarafından sağlığında yaptırılmıştır. Yol seviyesi yükseldiğinde, günümüzde türbe çukurda kalmıştır. Türbe yapısı kesme taştandır. Yapının tek kubbesi, kurşun kaplıdır. Kubbe göbeği çevresi, mavi ve kırmızı renkli rümilerle süslüdür. Ayrıca, türbede iki sıra halinde yapılmış, muhteşem güzel vitraylar dikkat çeker. Üstte 16 tane vitray bulunur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Ferhat Paşa Türbesi
Üst pencereler yuvarlak ve vitraylı, alt pencereler ise şebeke demirlidir.
Türbe avlusuna, kesme taştan yapılmış bir kapıdan girilir. Kapının önünde, 6 mermer sütunlu bir revak bulunur. Kapının iki tarafında nişler vardır. Kapının üstünde kitabesi vardır. Türbenin sağ ve sol dış tarafında hazireler bulunmaktadır. Türbenin içinde ise 14 kabir vardır. Bunlardan 8 tanesi mermer, 6 tanesi ahşaptır. Üzerinde hiçbir yazı bulunmayan küçük mermer sandukalar oldukça güzeldir ve Paşa’nın torunlarına aittir.
Türbeye girildiğinde
sol tarafta birinci sırada 4 mermer lahit vardır. Bunların üç tanesi dolama kavuklu yani erkeklere ait, bir tanesi ise bir kıza aittir. Lahitler oldukça küçüktür ve bunlarda oldukça küçük yaşta ölenler vardır.
Girişte sağ tarafta, düz bir lahit ve ahşap sanduka vardır.
İkinci sırada: ortadaki büyük ahşap sanduka Ferhat Paşa’ya aittir. Ayak taşının iç yüzünde Ferhat Paşa’nın ismi ve 1597 tarihi yazılıdır. Lahit muhteşem güzel desenlerle süslenmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi
Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi
Camii Kebir Caddesinin Boyacı Sokak ile kesiştiği yerde, köşededir.
Türbe: Sultan İbrahim döneminde, Harem kadınlarından “Şekerpare Kadın” tarafından 1648 yılında kendisi için yaptırılmıştır. Şekerpare kadın: yabancı uyruklu genç bir cariye iken, güzel, akıllı ve zeki olması sayesinde Padişahın musahibelerinden (yani Padişahın Sarayda sohbet ettiği kişilerden biri demektir) biri olmuştur. Ancak Sultan İbrahim’in saltanatının son yıllarında sarayda bir takım yolsuzluklara karışmış ve Kösem Sultan ile arası açılınca, sürgün edilmesine ve nişanlısı Sadrazam KAptan-ı Derya Kara Musa Paşa’nın ise idam edilmesine karar verilir.
Kösem Sultan,
oğlu Sultan İbrahim tarafından bir ferman çıkartılarak, Şekerpare Kadın’ın tüm mallarına el koydurur. Ardından ise Mısır’ın en güneyindeki İbrim kalesine sürgüne yollatır. Bütün serveti elinden alındığı için ancak kendisine acıyanların yardımı ile yaşamını sürdürebilir. Evet, Şekerpare Kadın’ın ne zaman öldüğü, mezarının nerede olduğu hatta bir mezarının bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Tek bilinen;
Ölmeden, sürgüne gönderilmeden önce Eyüp’te bir türbe yaptırdığıdır.
Türbe yapısı sekizgen planlıdır. Muntazam küfeki taşından yapılmıştır. Kubbe ile örtülüdür. Her cephede, iki sıra halinde pencereler bulunur. Türbede kubbe geçişlerinde, mavi zemin üzerinde beyaz renkli madalyonlar vardır. Bu madalyonların içinde ise, bitkisel motifler görülür. Ayrıca kubbe göbeğinde, geometrik formda bir madalyon vardır.
Evet, Şekerpare Kadın ölmeden önce bu türbeyi yaptırır. Bu durum, zaten türbenin giriş kapısı üzerinde, 14 mısralık kitabede de yazılıdır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Şekerpare Kadın Türbesi-Abdurrahman Paşa Türbesi
Daha sonra türbe, satılır. Türbeyi: Abdurrahman Ağa ve Hazini Hassa Ağalarından Hasan Ağa ortaklaşa satın alırlar. Çünkü aralarında çok sıkı dostluk bağı vardır.
Evet, günümüzde bu türbede iki farklı kişi gömülüdür.
Biri: Abdurrahman Paşa’dır. Osmanlı Sarayında Enderun’da yetişen ve Anadolu ile Mısır valiliklerinde bulunan Abdurrahman Paşa, 1652 yılında öldürülünce, bu türbeye gömülmüştür.
Diğeri: Hasan Ağa’dır. Hasan Ağa, Sultan İbrahim döneminde, Hazine-i Hassa Ağası ve Baş Hazinedar görevlerinde bulunmuştur. Hasan Ağa, Abdurrahman Paşa ile birlikte, 18 Haziran 1652 tarihinde öldürülmüştür.
Evet, türbenin içinde iki mezar var, Türbenin bahçesinde ise “Fatma Hanım” gömülüdür. Kendisi, Sadr-ı Esbak Mustafa Nail Paşa’nın hanımıdır. 1867 yılında vefat etmiştir. Mezarı lahit şeklinde olup türbenin bahçesindeki kuyunun yanındadır.
İlginç bir sonla bitirelim. Türbe, yıllarca marangoz atölyesi olarak kullanılmıştır.
1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından boşaltılmış, restore edilmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi
Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi
Emniyet Amirliğinin sol tarafında aile haziresi vardır.
Çengeloğlu Tahir Paşa kimdir:
1827 yılındaki Mora istilasında Türk filosu başındaydı. 1828 yılında Rusya harbinde bulundu. 1836 yılında Tophane Müşiri oldu. 1841 yılında Kaptan-ı Derya oldu. Sonuç olarak: 19’ncu yüzyılda deniz kuvvetleri ileri gelenlerinin başında yer alan bir kişi olarak hatırlanır. 1847 yılında vefat etti, naaşı İstanbul’a getirildi.
Çengeloğlu Tahir Paşa Haziresi:
Sultan V Mehmet, 1918 yılında vefat edince, Mimar Kemalettin Bey tarafından 1910 yılında yaptırılan türbeye defnedilmiştir. Türbenin haziresinde ise, Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşa yatmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sultan Mehmet Reşat Türbesi ve Reşadiye Numune Mektebi
Sultan Mehmet Reşat Türbesi ve Reşadiye Numune Mektebi
Merkez Mahallesi Karakol arkası, Bostan iskelesi civarındadır.
Sultan Mehmet Reşat:
35’nci Osmanlı Padişahıdır. 1844-1918 yılları arasında yaşamış, 9 yıl saltanat sürmüştür. Saltanatı sırasında, II Meşrutiyet ilan edilmiştir. Ayrıca 1909 yılında Padişah olduktan sonra, 1912 yılında Balkan Savaşı ve 1914 yılında ise I. Dünya Savaşı çıkmıştır. Savaş sırasında 1918 yılında ölmüştür. Döneminde bürokrasi modernleşti, eğitime çok önem verdi. Her okul, alınan zırhlı, Balkan göçmenlerinin yerleştiği köyler “Reşadiye” adını alıyordu. Sultan Mehmet V Reşat, 1909-1918 yılları arasında hüküm sürmüş ve Türkiye’de ölen ve buraya gömülen son padişah olarak bilinmektedir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Sultan Mehmet Reşat Türbesi Sultan Mehmet Reşat Türbesi:
Haliç kıyısındadır.
Türbe, 1910 yılında I Ulusal Mimari akımın önde gelen isimlerinden Mimar Kemalettin Bey tarafından yapılmıştır.
Sur dışında yapılmış, en son Osmanlı Padişah türbesidir.
Rıhtımda bulunan türbeye gelmek için, sahilde granit taştan yapılma bir rıhtım bulunuyordu. Bu rıhtım ve demir iskele babaları, 1986 yılında öndeki kazıklı yol yapılırken, yok olmuştur.
Türbe, tamamen kesme taş ve mermerden yapılmıştır. Kubbesi kurşun kaplıdır.
Ön tarafında, tek katlı türbedar binası bulunmaktadır.
Türbenin kapısı Haliç tarafındadır. Zeminden yüksek bir kaide üzerinde yapıldığı için türbeye 10 basamaklı bir merdivenden çıkılarak girilir. Kapının iki yanında mermer sütunlar bulunur. Kapı kemeri beyaz ve pembe mermerdendir.
Türbede 3 ahşap sanduka bulunur.
Bunlardan ortadaki Sultan Reşat’a aittir. Sultan Reşat’ın sandukasının çevresi pirinç bir şebeke ile çevrilidir.
Yanındaki ikinci sanduka: eşi Kam-res Başkadınefendiye (ölüm tarihi 1921) aittir. Diğer yani 3’ncü sanduka: Sultan Reşat’ın Dürriaden Kadından doğan oğlu Necmettin Efendi (ölüm tarihi 1913) ye aittir.
Türbenin haziresinde ise, Sultan Reşat’ın yakınları ve Padişaha hizmet edenlerin mezarları bulunmaktadır.
Son bir not: Sultan Reşat, su ve çocuk sesini çok severdi. Bu yüzden: türbenin bahçesinde 2 tane küçük havuz bulunur. Ayrıca, yine türbenin yanında bir okul yaptırmıştır ki, okul günümüzde Eyüp Lisesi olarak hizmet vermektedir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Reşadiye Numune Mektebi
Reşadiye Numune Mektebi:
Okul, Bahariye Caddesi ve Sultan Reşat Caddelerinin kesiştiği yerdir. Okulun hemen yanında Sultan Reşat türbesi bulunmaktadır.
Okul, Suldan V Mehmet Reşat tarafından, 1910 yılında Türk mimari akımının yaratıcılarından Mimar Kemalettin Bey’e yatrılımşıt ve 1911-1912 eğitim öğretim yılında “Reşadiye Numune Mektebi” adı ile hizmete girmiştir.
1969 yılında eğitime talebin artmasıyla Eyüp sahilindeki yeni binanın inşaatına başlanır. Okul. 22 Ağustos 1972 tarihinde bugünkü yeni binasında hizmet vermeye başlamıştır. Okulu ismi “Eyüp Lisesi” olmuştur. 2005-2006 yılında ise “Eyüp Anadolu Lisesi” olur.
Okulun tepesinde bir kubbe görülür. Bu kubbe, inşa edildiği dönemin etkisinin işaretidir. Çünkü 1900’lü yıllarda ulusal mimarlık akımı başlayınca, tüm binalarda bu tür detaylar mutlaka bulunmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi
Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi
Hüsnü Paşa: Sultan II Abdülhamit döneminde, Bahriye Nazırıdır. Bozcaadalı Patrona Hüseyin Paşa’nın oğludur. Son derece yenilikçi olarak tanınan paşa, Japonya seferinde batan Ertuğrul Gemisini Padişah adına kendisi göndermiştir. Batan gemide vefat edenlerden birisi de damadı Ertuğrul Fırkateyni komutanı Osman Paşa’dır.
Bahriye Nazırlığı görevini sürdürürken, 1903 yılında vefat etmiştir. En uzun süre Bahriye Nazırlığı görevini sürdürmüştür. (23 yıl)
Türbe binası: Sultan Reşat Park içi yolundadır. (eski ismi: Boyacı Sokaktır.)
Türbe binası, iki türbe arasındadır. Bu diğer türbelerden, sağ tarafta olan Posta ve Telgraf Nazırı İzzet Efendiye ait, sağ tarafta olanı ise Hasan Hüsnü Paşa’nın gelini Hadice Canan Hanım’a aittir.
Türbe binası aslında bir “Tekke” olarak yaptırılmıştır. Minyatür bir külliye olan bu yapı: tevhidhane, kütüphane, bir oda ve türbeden oluşmaktadır.
Tekke çeşitli isimlerle anılmıştır. Bu isimler: Hasan Hüsnü Paşa Tekkesi, Hüseyin Hüsnü Paşa Tekkesi, Kaptan Paşa Tekkesi, Bostan İskelesi Tekkesi, Bozcaadalı Tekkesi, Dazur Duzur Tekkesi.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi
Türbe yani Tekke binası: 1904 yılı yapımıdır. Kitabesi yoktur.
Tek katlı ve kagir bir yapıdır.
Ön cephesi tamamen mermerle kaplandığı için oldukça güzel bir görüntü verir.
Türbe duvarlarında, sokağa bakan cephede demir şebekeli pencereler vardır.
Türbenin içinde, girişten sonra bir koridor ve her iki yanda yani sağ ve solda iki oda vardır.
Sağ taraftaki kubbeli odada, Boyacı Sokağa bakan pencerenin önünde, Hasan Hüsnü Paşa’nın sandukası vardır. Bu sandukanın arkasında ise, mermer bir lahit bulunur.
Sol taraftaki odada ise, ahşap oymalı 6 sanduka vardır. Bu sandukalar, Paşa’nın eşi ve çocuklarına aittir. Duvarın önünde oğlu Mehmet Rüştü Bozcalı’nın (ölüm tarihi 1966) kabri vardır.
Türbe bölümüne ait iki odada bir zamanlar 7 tane üzerinde çapa motifleri bulunan ahşap sandukalar bulunuyormuş. Ancak bunlar 1980’li yıllarda en son görülmesine rağmen daha sonraki yıllarda kaybolmuştur.
Eyüp Sultan Kaptan-ı Derya Hasan Hüsnü Paşa Türbe, Tekke ve Kütüphanesi
Sağ taraftaki türbe odasının arkasında, bir kütüphane odası vardır.
Burada bir kitap dolabı ve bir masa bulunur.
Bu küçük kütüphanede 1468 tane kitap kayıtlıdır. Bunlardan 1052 tanesi yazma, geri kalan 416 tanesi ise matbu baskıdır. Bu kitapların büyük kısmı İslami ilimlere aittir. Tekkenin bu kütüphanesinde bulunan kitaplar, 1942 yılında Süleymaniye Kütüphanesine taşınmıştır.
Kütüphane odasının arkasında ise, türbedar odası vardır.
Sol türbe odasının arkasında ise, bir mescit vardır. Mescit mihrabı, köşede duvar içindedir.
Eyüp Sultan Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
Telgraf Nazırı İzzet Efendi: Askeri Tıbbiye okulundan çıkmış ve 1858 yılında Telgrafhaneye girmiştir. 1876 yılında Telgraf Nazırı olmuştur. 1886 yılında emekli olmuştur.
Boyacı sokaktaki türbe, I Ulusal Mimarlık Akımının güzel örneklerinden biridir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
Türbenin sağ tarafından bulunan ve bu sokağa “Boyacı Sokak” ismini veren İplik Boyahanesi, 1975 yılında yıktırılmış ve yeri, mezarlık alanına katılmıştır.
Türbenin ön cephesi tamamen mermerden yapılmıştır.
Türbe kapısının her iki yanında hacet pencereleri vardır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
Türbenin üstü açıktır.
Türbenin içinde iki tane mermer sanduka vardır.
Sağdaki fesli lahidin üzerinde: 1891 tarihli Posta ve Telgraf Nazırı Merhum İzzet Efendi’ye ait olduğuna dair bir kitabe bulunur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Telgraf Nazırı İzzet Efendi Türbesi
Türbede iki sanduka var olmasına rağmen, sol taraftaki sandukanın içi boştur, üzerinde yazı yoktur. Bu sandukanın eşine ait olduğu düşünülmekte ise de boş olması anlaşılamamıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve TekkesiEyüp Sultan Hüsrev Paşa Türbesi, Mektebi ve Kütüphanesi
Hüsrev Paşa Türbesi, Mektebi ve Kütüphanesi
Hüsrev Paşa Kimdir:
Hüsrev Paşa, 1839 yılında Sultan Abdülmecit döneminde Sadrazam olmuş ve 1840 yılında yani 1 yıl sonra azledilmiştir. Azledilmeyi onuruna yedirememiş, evine kapanmış ve bir yıl sonra ölmüştür.
Sadrazamlığı sırasında: Tunus’a yaptığı seyahat dönüşünde “fesi” Türkiye’ye getirmiş ve Padişah II Mahmut döneminde, Osmanlı’da türban yerine fesin kullanılması konusunda padişahı ikna etmiştir.
Ayrıca, yine Hüsrev Paşa: 1826 yılında Yeniçeriler yerine, modern bir ordu kurulması fikrini ortaya atmış ve bu konudaki çalışmalara katılmıştır.
1855 yılında ise vefat etmiştir.
Külliye, günümüzde Bostan iskelesi sokağı ile Boyacı sokağı üzerindedir.
Hüsrev Paşa Külliyesi: türbe, kütüphane, çeşme ve derviş tekkelerinden oluşmaktadır. Ancak bu yapılar, farklı tarihlerde yapılmıştır.
Mimari ayrıntıları ve süslemeleri, Neo-klasik üslubu yansıtır. Külliye yapıları, Osmanlı mimarisinin son dönemlerinde, Eyüp’te rastlanan “türbe-tekke merkezli” küçük bir külliyedir.
Tekkenin şeyhi ve dervişleri, türbenin bakımını üstleniyorlardı.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Türbesi
Hüsrev Paşa Türbesi:
Bostan İskelesi Sokakta, Mahmut Paşa ve Adile Sultan Türbelerinin arasındadır.
Karşısında Hüsrev Paşa Kütüphanesi bulunur. Kitabe yoktur. Kubbeli türbenin cephesi mermer kaplıdır. Pencereleri şebeke demirlidir. Türbeye, Boyacı Sokakta bulunan kapıdan girilir. Kapıdan küçük bir koridora girilir. Koridorda: sol yanda Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa türbesi ve türbedar odası bulunur.
Neden? Çünkü Halil Rıfat Paşa Türbesi yeri, kendisini yetiştiren Hüsrev Paşa tarafından tahsis edilmiştir. Sağ tarafta ise kiler ve mutfak vardır. Türbeder dairesi olarak tahsis edilen yere de Mahmut Celaleddin Paşa’nın türbesi yapılmıştır. Sokak kapısının tam karşısında ise, Semahane kapısı vardır.
Semahanenin sol tarafındaki bir kapıdan, büyük bir sofa ve buradan da Hüsrev Paşa Türbesine geçilir. Hüsrev Paşa Türbesi, Bostaniskelesi sokağı üzerindeki kuzey cephede bulunan 3 sıra dikdörtgen pencere ile aydınlatılmaktadır. Kuzey cephe, mermer kaplıdır. Türbenin kubbesinin üstü kurşunla kaplıdır ve kubbenin tepesinde, mermerden bir alem bulunur.
Türbede: bir tane ahşap sanduka vardır.
Hüsrev Paşa Derviş Tekkeleri:
Tekke yerleşimi, türbenin gerisindedir. 1857-1858 yılları arasında yapılmıştır. Tekkenin derviş hücreleri: Boyacı sokağında, Bostaniskelesi sokağının köşesindedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra, 1930 yılında derviş hücreleri yıkılmıştır. Bunların yerine inşa edilen boyahane binası da 1986 yılında yıkılarak yok edilmiş ve yeri mezarlık alanına dahil edilmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Kütüphanesi
Hüsrev Paşa Kütüphanesi:
Kütüphane binası: Bostan İskelesi Sokakta, Hüsrev Paşa Türbesinin karşısındadır.
Cephesi tamamen mermer kaplı yapının kitabesi yoktur.
Sadece yapının alnında 1839 tarihi yazılıdır.
Kütüphane: Sadrazam Hüsrev Paşa tarafından 1839 yılında yaptırılmıştır. Kütüphanede: 714 yazma ve 445 basma eser bulunmaktadır. Ancak bunlar 1918 yılında Süleymaniye Genel Kütüphanesine nakledilmiştir. Daha sonra buraya gelen kitaplar, 1957 yılında tekrar Süleymaniye Genel Kütüphanesine gönderilmiştir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hüsrev Paşa Kütüphanesi
Yapıda: demir kapıdan girilince bir koridor bulunur. 4 pencere vardır. Koridorda: solda iki kitap odası ve sağda iki okuma odası bulunur. Yapı, çok bakımsız durumda olduğundan 1985 yılında terk edilmiştir. Ancak 1990 yılında tamir ettirilmiş, kubbeleri kurşun kaplanmıştır.
Hüsrev Paşa Çeşmesi:
Çeşme: Kütüphanenin batı yani Haliç yönündeki avlusunun köşesindedir.
Hüsrev Paşa çeşmesi, 1858-1859 yılları arasında yapılmıştır.
Çeşme, 1960’lı yılların başında harap bir halde iken, 1984 yılında, yerinden sökülmüş ve yakındaki Mihrişah Valide Sultan İmaretinin avlusuna taşınmıştır.
Çeşme mermerden yontulmuştur.
Musluğun üzerinde dikdörtgen bir pano bulunur. Bu panoda: aynı döneme ait mezar taşlarında da rastlanılan, saksı içinde bitki kabartması bulunmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Adile Sultan Türbesi, Mehmet Ali Paşa Türbesi
Adile Sultan Türbesi-Mehmet Ali Paşa Türbesi
Adile Sultan kimdir:
Adile Sultan, Sultan II Mahmut’un kızıdır. (1826-1899) Küçük yaşta annesini kaybetti. Beş Padişah zamanında hüküm sürmüştür.
Tophane Müşiri Amiral Mehmet Ali Paşa’nın eşidir. (1845 yılında evlendiler.)
1825-1898 yılları arasında yaşamıştır.
Osmanlı Hanedanında divanı bulunan tek şairedir. Divan ve Tekke Edebiyatını iyi biliyordu.
Hayırseverliği öne çıkmıştır, gelinlik kızlara çeyiz hazırlatmış ve yoksulları okutmuş ve doyurmuştur. Sultan’ın Sarayı, bir kızlar mektebi gibiydi. Emsalsiz güzellikteki cariyelerini, büyük ihtimamla yetiştirdi ve bunların çoğu daha sonra Saraya alındı, Padişah ve Şehzadeler ile evlendi.
Kendisi yaşamında oldukça şansız olmasıyla hatırlanır. Çünkü: kocasının, çocuklarının ve kardeşi Sultan Abdülaziz’in ölümüne şahit olmuştur. Kocası Mehmet Ali Paşa: 6 kere Kaptan-ı Derya ve 1 defa Sadrazam olmuştur. Türbeyi yaptırdığı sırada Ser askerdi. Hayatında bir dönüm noktası teşkil eden kayıplarının etkisi şiirlerinde görülebilir. Şiirleri, 1996 yılında “Adile Sultan Divanı” adı ile yayınlanmıştır.
Adile Sultan:
12 Şubat 1898 yılında 75 yaşında bir bayram sabahı Fındıklı’da vefat etti. Vasiyeti üzerine ölünce serveti ve eşyaları satılarak yoksullara yardım için harcanmıştır.
Adile Sultan ile ilgili son bir not: kendisinin Kandilli’de ki Sarayı “Hababam Sınıfı” filmine set olmuş, günümüzde ise çeşitli sosyal aktivitelere ev sahipliği yapmaktadır. Çamlıca’daki sayfiyesi, vefatından sonra yetimhane olarak kullanılmış ve günümüzde Öğretmenevidir. Fındıklı’da bulunan sahil sarayı ise, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak kullanılmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Adile Sultan Türbesi
Adile Sultan Türbesi:
Culüs yolu üzerindedir. (Bostan iskelesi Sokak.)
Türbe, 1849 yılında: Adile Sultan’ın eşi Mehmet Ali Paşa için yaptırılmıştır.
Sağlığında yaptırdığı bu türbeye oldukça düşkündür. Uzun yıllar, Ramazan ayının son on gününü itikaf için türbedeki odada geçirmiştir.
Türbenin girişinde: Sultan Abdülmecid’in 1849 tarihli demirden tuğrası vardır.
Türbe yapısı kare planlıdır. Üstü kubbelidir. Cephesi, sarı Afyon mermer taşı ile kaplanmıştır.
Olağanüstü süslemeleriyle önemli bir sanat eseri sayılan muhteşem bir yapıdır. Türbenin içindeki kalem işleri, barok stili yansıtır.
Türbenin içinde sağ ve solda olmak üzere iki oda vardır. Odalar kare şeklinde ve kubbelidir. Türbe odalarının sokak tarafında, dökme demir şebekeli birer büyük penceresi vardır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Adile Sultan Türbesi
Türbenin: içinde sağ taraftaki odada: 6 tane sanduka bulunmaktadır. Bunlarda: Adile Sultan, eşi Sadrazam Mehmet Ali Paşa, küçük yaşta ölen kızları Sıdıka ve Aliye, Hayriye Hanım Sultan ve oğlu İsmail Bey yatmaktadır. Hayriye Hanım Sultan da çok genç yaşta veremden ölmüştür.
Soldaki odada ise, 3 sanduka vardır. Bunlardan: Sultan V Murat’ın kadını Resan Hanım (1910 yılında vefat etmiştir) ve Sultan II Murat’ın kızı Aliyye Sultan (1903 yılında vefat etmiştir) yatmaktadır. 3’ncü sanduka ise boştur.
Yapının arka tarafında, Türbedar Odası bulunmaktadır.
Eyüp Sultan Bostan İskelesi
Bostan İskelesi
Burası günümüzde yok. Ancak, Eyüp bölgesinin tarihi özelliklerini bilmek açısından biraz anlatmakta sanırım fayda olacaktır. Bir zamanlar Eyüp Sultan Camii önünde, Haliç kıyısında bir iskele varmış. Padişahlar, Eyüp Sultan ziyaret edeceklerinde, bu iskeleyi kullanırlar, kayıkla geldikleri bu iskeleden karaya çıktıklarında, cülus yolundan geçerek Eyüp Sultan Camiine giderlermiş. Culüs yolu hala var ama ismi Bostan İskelesi Sokağı olmuştur.
Neden ismi Bostan İskelesi? Burada o dönemde Papaz oğlu Mustafa Paşa’ya ait bir bostan varmış. İskele yapıldığı dönemlerde: İskeleden Bahariye’ye doğru kıyılarda birçok sahil sarayları, kayıkhaneler ve kahvehaneler varmış.
Ancak, 1950’li yıllara gelindiğinde, bu mevcut kahvehanelerden bir tanesi kalmıştır. Burası: Bostan İskelesinin yanında, oldukça büyük bahçeli bir kahvehanedir. Bunun bir sebebi de, Haliç’in karşı kıyısında mezbaa olması ve özellikle yaz döneminde mezbaa’dan çıkan oldukça kötü kokunun buralara kadar geliyor olmasıdır.
İskele var mı, hayır yok. Çünkü, üzerinden sahil yolu geçirilmiş ve yok edilmiştir. Kahvehaneler derseniz onlar da yok olmuş, gitmiş, günümüzde hiçbir kahvehane yoktur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Türbesi, Sebili, İmareti ve Sıbyan Mektebi
Mihrişah Valide Sultan Türbesi, Sebili, İmareti ve Sıbyan Mektebi
Mihrişah Valide Sultan Kimdir:
Cenevizli Mihrişah Valide Sultan: Sultan III Mustafa’nın eşidir. Sultan III Selim’in annesidir. 1879 yılında oğlu Sultan III Selim tahta çıkınca, Valide Sultan oldu. Mihrişah Valide Sultan: oğlunun saltanatı sırasında, 16 Ekim 1805 yılında vefat etti.
Mihrişah Valide Sultan Külliyesi:
Bölgedeki en büyük külliyelerden birisidir. Külliye: 1791-1795 yılları arasında yaptırılmıştır. Külliyede: türbe, sebil, okul, çeşmeler ve imaret bulunur. Külliyenin: mimari olarak en gösterişli ve dışarıdan en rahat algılanan yapısı olan Sebildir.
Eyüp Sultan Mihrişah Valide Sultan Türbesi
1-Mihrişah Valide Sultan Türbesi:
Türbesi Eyüp Sultan Bostan İskelesi (Cülus Yolu) Sokaktadır. Osmanlı Barok sanatının nefis bir örneğidir. Türbenin kapısı siyah-beyaz mermerden yapılmıştır. Beyaz mermerden yapılmış cepheleri çok güzeldir. Alttaki pencereler dökme demir şebekelidir.
Türbede 5 sanduka bulunmaktadır. Bu sandukalarda: Mihrişah Valide Sultan, Hatice Sultan, Beyhan Sultan, Rafet Kadın ve Rahime Perestu Kadın yatmaktadır.
Mihrişah Valide Sultan’ın sandukası: girişte sağdadır. Sandukanın çevresi sedef kakmalı ahşap bir korkulukla çevrilidir.
Rahime Perestu Kadın, Sultan II Abdülhamit’in üvey annesidir.
Türbenin avlusu, zaman içinde hazireye dönüşmüştür. Bu hazirede: Arnavutluk’un güçlü ailelerinden Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’a vezirlik yapmış Dukakinzadelerin bir kısmı da mefdundur.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Sebili
2-Mihrişah Valide Sultan Sebili:
Bostan İskelesi Sokaktadır. İmaretin bitişiğindeki cephededir. Yanında: Mihrişah Valide Sultan İmareti ve Hüsrev Paşa Kütüphanesi vardır. Türk Barok üslubunun en güzel örneklerinden birisidir.
Yarım daire şeklindeki kitabesine göre: Arif Efendi, Mimar Başı iken 1794 yılında İmaret ile birlikte yapılmıştır. Kitabenin yazarı yani beş kıtalık şiirin yazarı Galata Mevlevihanesi Şeyhi Galip Efendidir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Sebili
Yalnız bu kitabenin bir ilginç özelliği vardır. Diğer pek çok eşme veya sebil kitabesinde yanının banisinin dindarlığı veya halka Allah rızası için dağıttığı su ile sergilediği hayırseverlik vurgulanırken, bu sebilin kitabesinde: Sultan III Selim ve icraatları methedilmiştir.
Askerini bir araya getiren doğunun güneşi olarak anıldığı görülür. Muhtemelen bu durum: kamuoyunda “Nizam-ı Cedide” yönelik olumlu bir algı yaratılmasında, Valide Sultan’ın bu hayratının da rol oynadığına ifade etmektedir.
Tamamen mermerden yapılmış bu sebil, geniş saçaklıdır. Beş şebekeli penceresi vardır. Pencereler arasında: üçer tane zarif sütunlar bulunur. Her pencerenin üstünde, dörder mısra yazılıdır. Sebil: kubbelidir. Her iki yanında birer çeşme vardır. (Mihrişah Valide Sultan Çeşmeleri) Çeşmeler ve sebil arasında, birer mihrab oturur. Böylece sebile ayrı bir güzellik verilmiştir.
Eyüp Sultan Mihrişah Valide Sultan Sebili
Mihrişah Valide Sultan Çeşmeleri:
Sebilin iki yanındadır. Çeşmeler, Sebil ile birlikte 1794 yılında yaptırılmıştır. Kitabeleri yoktur. Çeşmeler: yekpare yani tek parça mermerden yapılmış olup, alınlığında “su ayeti” yazılıdır. Çeşmelerin aynı taşının iki yanında, pembe sütunlar bulunur. Mihrişah Valide Sultan İmaretinin: sol yanında, türbe kapısının iki yanında, birer kuzu çeşmeciği vardır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan Aşevi-İmareti
3-Mihrişah Valide Sultan İmareti-Aşevi.
1795 yılında hizmete açılmıştır. Buraya giriş: pembe-beyaz mermerden, yuvarlak kemerli bir kapıdandır. Üstte Sultan III Selim’e ait tuğralı madalyonlar vardır. İmaretin avlusunda: Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa ve ailesine ait lahitler görülür. Ortada imaretin mutfağı, mutfağın sağında ise fırın vardır. Soldaki oda: günümüzde soğuk hava tesisi yapılmıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Mihrişah Valide Sultan İmareti-Aşevi
Külliye avlusu, üç taraftan her sabah fakirlere yemek dağıtılan galerilerle çevrilidir. Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından, aynı hizmeti yani fakirlere yemek verme hizmetini sürdürmektedir. Günümüzde, burada her gün 600 aileye, günde 3 öğün yemek verilmektedir.
4-Mihrişah Valide Sultan Sıbyan Mektebi:
Türbenin tam karşısındadır. Mektep yapısı, “L” planlıdır. Mektebin çevresi, zamanla mezarlık haline dönüşmüştür. 1970 yılında mektep binası, içinde barınan ailenin dikkatsizliği sonucu yanar. Daha sonra 1995 yılında Eyüp Belediyesi tarafından restore edilir. Bina, günümüzde “Eyüp Sultan Gençlik İzci Gurubu Lokali” olarak kullanılmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Binek Taşı
Binek taşı
Osmanlı padişahları, tahta çıktıklarında, kılıç kuşanıp ata binerler ve Culüs yolu vasıtasıyla Eyüp Sultan’a giderlerdi.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Binek Taşı
Cülus yolu için, Sultan, kayıkla Eyüp’e Bostan İskelesine gelir, burada binek taşını kullanarak atına binerdi. Sonra Eyüp Sultan’ı ziyaret ederdi. Atına bindiği an, Culüs merasimi başlardı. Bu yüzden binek taşı oldukça önemlidir.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Cülüs Yolu
Cülüs Yolu
Osmanlı döneminde padişahlar Eyüp yöresine sandalla gelirlerdi. Bostan iskelesinde karaya çıkarlar ve en güzel türbeler ve külliyelerle süslenmiş Cülüş yolundan geçerek Eyüp Sultan Camiine giderlerdi. Camide, Şeyhülislam Padişahın beline dört halifeye ait kılıçlardan birini kuşatır ve Allah’ın yardımıyla din ve devlet düşmanları üzerine muzaffer olması için dua ederdi.
Törenin ardından, Padişah ata biner, yolda toplanan ahaliye cülus bahşişi dağıtarak Topkapı Sarayına geri dönerdi. Cülus yolunda, Padişahların ata bindikleri tarihi “Binek Taşı” hala yerinde durmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Cülüs Yolu
Culüs yolu üzerinde bulunanlar:
Kaptan-ı Derya Hüsnü Paşa Türbesi, Adile Sultan Türbesi, Hüsrev Paşa Kütüphanesi, Halil Rıfat Paşa Türbesi ve Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi.
Ayşe Bahri Kadın Haziresi ve Kuzu çeşmesi
Ayşe Bahri Kadın kimdir:
Ayşe Bahri Kadın, Sultan III Ahmet’in eşidir. Ölmeden önce, Eyüp Camiinin, imarete bakan kapısı dışındaki burayı belirlemiş ve defin yeri olarak vasiyet etmiştir. 1726 yılında vefat etmiştir.
Kuzu çeşmesi:
Çeşme: Eyüp Sultan Camiinin, Bostan İskelesi sokağına açılan avlu kapısının sağ tarafında bulunan açık türbenin hacet pencereleri arasındadır. Yani, Ayşe Bahri Kadın’ın defin yerindedir. Kuzu çeşmesi, hurma motiflidir.
Bu çeşme kitabesine göre, 1726 yılında yani Ayşe Bahri Kadın’ın öldüğü yıl yaptırılmıştır. Ayrıca, yine kitabeden hacca gittiği anlaşılmaktadır. Çünkü kitabede isminin başında “Hace” yazılıdır. Osmanlıda Padişahlar Hacca gidemese de eşlerini gönderiyorlardı. Çeşmenin suyu, hazire duvarları içinden akıtılarak getirilmiştir.
Ayas Paşa Türbesi
Ayas Paşa kimdir:
1483-1539 yılları arasında yaşamıştır. Arnavut asıllıdır. 1522 yılında İslamiyet’i kabul ederek Mehmet ismini almıştır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi paşalarındandır. Vefatına kadar, Kanuni Sultan Süleyman’ın bütün seferlerine katılmıştır. 1536 yılında Sadrazam oldu.
13 Temmuz 1539 yılında veba salgınında ölünceye kadar bu mevkide kaldı. Uslanmaz bir çapkın olan Paşa’nın ismi, Taksim Gümüşsuyu caddesinin başlangıcındaki bölgeye verilmiştir.
Ayas Paşa Türbesi:
Türbe: Eyüp Camiinin, Haliç’e bakan kapısının dışında Beybaba Sokağının köşesindedir. Ancak: inşa sırasında Baş mimar Acem Ali, vefat eder ve türbenin yapım işi durur. Bunun üzerine, askerlik görevini yapan Mimar Sinan, Lütfi Paşa’nın önerisiyle Baş mimar olur ve ve türbenin inşaatını tamamlar.
Mimar Sinan’ın Baş mimar olarak yaptığı ilk eser “Ayaz Paşa Türbesi” dir. Türbe tek kubbelidir. Kubbe, dört mermer sütun üzerine oturtulmuştur. Türbedeki Paşanın mermer lahdinde bulunan baş ve ayak şahideleri, mihrap biçimindedir. Evet, türbe mimari olarak önem kazanmamasına rağmen, Mimar Sinan’ın ilk eseri olması nedeniyle önemlidir.
Lala Mustafa Paşa Türbesi
Merkez Mahalle Kalenderhane Caddesindedir. Eyüp Sultan Camisinin avlusundadır.
Lala Mustafa Paşa kimdir:
1500-1580 yılları arasında yaşamıştır. Bosnalıdır. Sultan II Selim’in lalasıdır. Gerek Gürcistan yöresinde yapılan savaşlardaki kahramanlıkları ve gerekse Kıbrıs Fatihi olması önemli bir devlet adamı olduğunun göstergesidir. Piyale Paşa ile birlikte 1571 yılında Kıbrıs’ı fethetmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II Selim dönemlerinde vezirlik yapmıştır. Özellikle bir sözü çok meşhurdur ve hatıralara kazınmıştır “Hayatım boyunca çok gezdim, her gittiğim yere eser verdim, hiç dünya malı biriktirmedim” Bir diğer özelliği: ölmeden 17 gün önce öleceğini bilmiş, öleceği günü önceden söylemiştir.
Lala Mustafa Paşa Türbesi:
Lala Mustafa Paşa, kabrinin Eyüp Camii iç avlusunda olmasını vasiyet etmiştir. Kabrinin yerini göstermiş ve inşaatı başlatmıştır. Türbe, 1580 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Açık türbe olarak inşa edilmiştir. Dört sütun tarafından taşınan bir kubbe ile üstü örtülüdür. Türbe içinde: Lala Mustafa Paşa’nın mermer lahdi vardır. Lahit burma sarıklıdır. Lahdin ön yüzünde kitabe bulunmaktadır. Latin harfleriyle yazılan mezar taşında “Kıbrıs Fatihi” ifadesi bulunur.
Tarihi Çınar
Rivayete göre: İstanbul fethinden sonra, Eyüp Sultan’ın kabrini bulmak için buraya gelen Akşemsettin, burada işaret olması için bir çınar sopası dikmiş ve bu sopa zamanla günümüzdeki ulu çınara dönüşmüştür.
Sinan Paşa Köşkü
Sinan Paşa kimdir:
Sinan Paşa, 1553 yılında vefat etmiştir.
Sinan Paşa köşkü:
Eyüp Camii iç avlusundaki bu şadırvanın yerinde, bir zamanlar Sinan Paşa tarafından yaptırılan küçük bir köşk bulunduğu söylenir. Ancak, Sultan III Selim, Eyüp Sultan Camisinde düzenleme yaparken, Sinan Paşa tarafından yaptırılan köşkü, Şadırvana dönüştürmüştür.
Günümüzde, burada yani köşkün daha önce bulunduğu yerde: dört köşe çeşmesi bulunmaktadır ve çeşmenin dört köşesinde Sultan III Selim’in tuğraları görülür.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Hacı Beşir Ağa Türbesi ve Sebili
Hacı Beşir Ağa Türbesi ve Sebili
Eyüp Sultan Camii yanındadır. Nişancı Mahallesindedir.
Beşir Ağa kimdir:
Afrika kökenli Hacı Beşir Ağa: Kahire, Mekke ve Medine’de yöneticilik yaptıktan sonra 1705 yılında Saray Hazinedarı olur. Çok hayırsever bir insan olarak tanınmıştır. Osmanlı’da ilk matbaanın kurulmasında emeği vardır. İbrahim Müteferrika tarafından açılan ilk kağıt fabrikası, Yalova’da Beşir Ağa’nın çiftliğinde kurulmuştur.
Kendisine ait iki kütüphanesinde bulunan 1500 el yazması kitabı, Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır. Ancak: 1713 yılında önce Kıbrıs ve sonra Mısır’a sürgüne gönderilir. 1717 yılında ise Darüs-saadet Ağası olur. 30 yıl boyunca Kızlar Ağası oldu. 1730 yılında Patrona Halil isyanında: Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dan mührü alarak, Topkapı Sarayı girişinde, orta kapının sol tarafındaki odaya götürmüştür. 1746 yılında ölmüştür.
Türbe ve Sebil:
Türbe: 1746 yılında yapılmıştır. Türbenin oldukça güzel kitabesi: İsmail Efendi tarafından yapılmıştır. Eyüp Sultan Camisinin şadırvan avlusunu, iç avluya bağlayan büyük kapının yanındadır.
Türbenin kapısı ve büyük hacet penceresi, iç avluya açılmaktadır. Bu hacet penceresinin iki yan duvarında: Beşir Ağa tarafından yaptırılan bir sebil bulunmaktadır. Sebilin bir yüzü, dış avluya bakmaktadır. Türbenin oldukça sadedir. Puşideli ahşap bir sanduka vardır. Hacı Beşir Ağa, türbede tek başına yatmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Semiz Ali Paşa Haziresi
Semiz Ali Paşa Haziresi
Haziresi: Eyüp Sultan Türbesinin sol yanındaki haziredir.
Semiz Ali Paşa kimdir:
Semizali Paşa, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sadrazamlık yapmıştır. Padişahın Damadı Rüstem Paşa’nın vefatı üzerine Sadrazam olmuş ve 4 yıl bu görevde devam etmiştir. Semiz Ali Paşa: Cedit Ali Paşa ve Kalın Ali Paşa lakaplarıyla da tanınmaktadır. Son derece iri gövdelidir. “Kalın” ve “Şişman” lakapları, çok şişman olduğu için verilmiştir. Normal bir at kendisini taşıyamadığı için, Hollanda’dan iri at sipariş etmiştir.
Semiz Ali Paşa Haziresi:
Semiz Ali Paşa, 1565 yılında vefat etmiştir. Eyüp Sultan camii, harem avlusuna nazır bir yerde bulunan mezarı ve küçük haziresi: Hz Halit Türbesi ve Hacı Beşir Ağa Türbesi arasındadır. Buradaki hazirede: Semizali Paşa, yetiştirmesi Gürcü Mehmet Paşa ve Canfeda Kadın birlikte yatmaktadır. Lahdi vardır.
Semiz Ali Paşa Çeşmesi:
Çömlekçiler Caddesindedir. İkiyüzlü çeşme olarak da bilinir. Ön yüzünde üç satırlık kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin ortasında, çeşmenin yapım tarihi olarak 1558 yazılıdır. Kitabenin bulunduğu cephe, diğer cepheye göre daha yüksektir. Çeşmenin tümü, kesme taştan yapılmıştır.
Ön cephede bulunan çeşme Hz Hüseyin ve diğer cephede bulunan çeşme ise Hz Hasan için yaptırılmıştır. Çeşmeyi yaptıran kişi ise, Sadrazam Semiz Ali Paşa’dır. Yapım tarihi 1558 yılıdır. 1604 yılında çeşme tamir ettirilmiştir.
Saliha Sultan Kabri
Saliha Sultan kimdir:
Sultan III Ahmet’in kızıdır. Sultan II Mustafa’nın kadınıdır. Daha sonra tahta geçen Şehzade (Sultan I Mahmut) Mahmut’un annesidir.
1680 yılında doğduğu ve Rum asıllı olduğu söylenir. Kadını olduğu Sultan II Mustafa’nın tahtan indirilmesi üzerine, maiyetiyle birlikte Eski Saray’a gönderildi ve 27 yıl burada kaldı.
1730 yılında Patrona Halil isyanının ardından oğlu Şehzade Mahmut’un tahta geçmesiyle, Valide Sultan olarak tekrar Topkapı Sarayına taşındı.
İktidarlarının birinci yılı, Patrona Halil ve yandaşları asilerle birlikte geçti.
Saliha Sultan, Patrona Halil’e ikinci oğlum derdi ve Saraya geldiklerinde ona ihsanlarda bulunuyordu. Saliha Sultan, Topkapı Sarayında, yaklaşık 39 yıl, Valide Sultan olarak yaşadı. 1739 yılında hastalıktan vefat etti.
Saliha Sultan Kabri:
Saliha Sultan Kabri, Eyüp Türbesi çıkışında, Şadırvan avlusunda, Dömeke kahramanı Ethem Paşa’nın piramit şeklindeki mermer kabrinin sağ yanındadır. Kabir lahdi tek parça yekpare mermerden oyulmuştur.
Oldukça gösterişlidir ve Lale devri barok özellikleri taşımaktadır. Lahdin üzerinde: cennet meyvesi figürlü tabaklar, lahdi çepeçevre saran panolar görülür. Lahdin hemen yanında, 1823 tarihinde vefat eden kızı Emine Hanım Sultan’ın kabri vardır.
Mahfiruz Hatice Sultan-Valide Sultan Kabri
Mahfiruz Hatice Sultan Kabri: Eyüp Sultan Türbesi iç haziresindedir.
Mahfiruz Hatice Sultan kimdir:
1590-1620 yılları arasında yaşamıştır. Kendisi: Sultan I Ahmet’in ilk eşidir ve Sultan Genç Osman’ın annesidir.
1609 yılında, Kösem Sultan, Sultan I Ahmet’in hayatına karışmaya başlar ve Sultan IV Murat doğunca, Saraydaki düzen bozulur ve iki kadın arasında büyük bir çekişme başlar. Bu durum, Sultan I Ahmet ölene yani 1617 yılına kadar devam eder.
1618 yılında oğlu Genç Osman, 14 yaşında Padişah olunca Valide Sultan olur. Kösem Sultan’ı Eski Saray’a sürgüne gönderir. 1622 yılında Genç Osman Vakası olur ve Padişah, Yedikule’de öldürülür.
1623 yılında Sultan IV Murat tahta geçince, Mahfiruz Valide Sultan, eski Saray’a gönderilir. 1628 yılında vefat eder. Mahfiruz kadın: Eyüp Sultan’a çok düşkündü.
Kabri:
Kabri türbesiz dir. Açık mermer lahdi oldukça güzeldir. Mermer sanduka lahdinde 16 mısralık bir kitabesi bulunmaktadır.
Cüzhane:
Mahfiruz Hatice Sultan; çok dindardır. Kocası Sultan I Ahmet’in türbesini dizayn ettirdiği günlerde, Eyüp Sultan Türbesinde bir “Cüzhane” yaptırmıştır. Bu Cüzhane nedeniyle, Eyüp Sultan iç haziresine gömüldüğü tahmin edilmektedir. Aksi halde, Sultan I Ahmet’in türbesine gömülebilirdi. Cüzhane, günümüzde de Şadırvan avlusunda bulunmaktadır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çifte GelinlerTürbesi
Çifte Gelinler (Gelenler)Türbesi
Eyüp Sultan Camisinin dış avlusunun kuzeyindeki hazirededir.
Burası ilginç bir kabirdir. Sıra dışı mimarisiyle dikkat çeker. Orta Asya stili ile kümbet formunda olan bu kabirler halk arasında “Çifte Gelinler Türbesi” diye bilinir.
Türbe 2 katlıdır. Türbe yapısının alt katında: Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmaya başlanan ve “İstanbul Taşı” denen küfeki taşı kullanılmıştır.
Türbede, mahzen tipi mezarda 3 mezar bulunduğu, bunlardan birinin erkek, ikisinin ise kadın olduğu tahmin edilmektedir. Türbenin üst katı ise: şebekelerle çevrili bir teras gibidir.
Kemerlerin üstünde, türbenin 1957 yılında onarım gördüğü konusunda kitabe vardır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Çifte Gelinler Türbesi
Ama burada kimin yattığı bilinmez. Çeşitli varsayımlar vardır. Bunlara göre:
Yavuz Sultan Selim’in kızlarının yattığı söylenir.
Diğer bir varsayım: Timur’un torunlarından Kırım Hanı Mengi Giray’ın kızlarıdır.
Yine bir varsayım: Fatih Sultan Mehmet’in ordusuna katılıp, İstanbul’un fethi sırasında, birlikte şehit olan iki tane yeni evli gelinin burada yattığı söylenir.
Türbe: eskiden gelinlerin ilk uğrak yeriydi. Günümüzde de türbe, yeni gelinler tarafından ziyaret edilmektedir.
Eyüp Sultan Ali Kuşçu Kabri
Ali Kuşçu Kabri
Ali Kuşçu Kimdir:
Semerkant doğumludur. Babası Muhammed, Timurlenk’in torunu Uluğ Bey’in doğancısı olması nedeniyle “Kuşçu” soyadını almıştır. Uluğbey Rasathanesinde idarecilik yapmıştır. Yıldız Haritasını tamamlayan kişi olarak tanınır. Uluğ Bey öldürülünce, İran’a geçerek Uzun Hasan’ın himayesine girer. Uzun Hasan, Ali Kuşçu’yu daha sonra 1468 yılında Fatih Sultan Mehmet’e elçi olarak gönderir. Fatih kendisine Ayasofya Medresesinde iş vermiş ve bunun üzerine İstanbul’a geri dönmüştür. Ayasofya Camii yanında yaptırılan Fatih Medresesinde: astronomi ve matematik dersleri verir. Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.
Ali Kuşçu Kabri:
Ali Kuşçunun kabri: Eyüp Sultan Türbesinin, İdris tepesine bakan cephesindedir. Aslında Ali Kuşçu’nun mezarı bir ara kaybolmuş, 1957 yılında yapılan imar çalışmaları sırasında mezar taşı bulunmuştur. Mezar taşı, temizlenerek yine türbenin arka kısmına, bugünkü yerine muntazamca dikilmiştir.
Sinan Paşa Türbesi
Sinan Paşa kimdir:
Sinan Paşa, 1440-1486 yılları arasında yaşamıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Sadrazamlık yapmıştır. 1 Mart 1486 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.
Sinan Paşa Türbesi:
Kabri: Eyüp Sultan Camii Şadırvan avlusunda ve Çifte Gelinler Türbesinin yanındadır. Sütun şeklindeki şahidesinde kitabesi vardır. Bu taş sonradan konulmuştur.
Baba Yusuf Kabri
Baba Yusuf Kimdir:
Eyüp Sultan Türbesinin ilk türbedarıdır. Akşemsettin’in halifelerindendir ve bizzat İstanbul’un fethine katılmıştır.
Baba Yusuf Kabri:
Baba Yusuf, 1512 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Kabri: Eyüp Sultan Camii Şadırvan avlusunda, Gazi Edhem Paşa’nın kabrinin hemen arkasındadır. Şahidesinin üzerinde değişik bir sikke vardır. Kitabesi sülüsle yazılmıştır.
Cafer Paşa Medresesi ve Tekkesi Gazi Edhem Paşa Kabri
Gazi Edhem Paşa Kabri
Gazi Edhem Paşa kimdir:
1844-1909 yılları arasında yaşamıştır. Sultan II Abdülhamit döneminde, Ordu komutanlığı yapmıştır. Özellikle, Yunan harbindeki başarıları ile tarihe geçmiştir. 17 Aralık 1919 tarihinde Mısır’da vefat etti, cenazesi İstanbul’a getirildi.
Eyüp Sultan Gazi Edhem Paşa Kabri
Gazi Edhem Paşa Kabri:
Gazi Ethem Paşa’nın kabri, Eyüp Sultan Türbe çıkışındadır. Türbe, piramidal şekildedir.
Mahfiruz Hatice Sultan Cüzhanesi
Mahfiruz Hatice Sultan kimdir:
Sultan Genç Osman’ın annesidir. 1590-1620 yılları arasında yaşamıştır.
Mahfiruz Hatice Sultan Cüzhanesi:
Eyüp Sultan Türbesinden çıkıştaki uzun koridorun sol kenarında küçük bir kapı ile girilen, yine küçük bir odadır. Hatice Sultan, burayı “devamlı Kur’an okunsun, hatim indirilsin” diye vakfetmiştir.
Adile Sultan İtikaf Odası
Adile Sultan Kimdir:
Sultan II Mahmut’un ve Zernigar Sultan’ın kızıdır. Sultan Abdülmecid’in kız kardeşidir. Sarayda çok iyi bir eğitim görmüş ve daha sonra Kaptan-ı Derya ve Sadrazam Mehmet Ali Paşa ile evlenmiştir.
Adile Sulta İtikaf Odası:
Eyüp Sultan Türbesi içindeki bu oda Sultan I Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Odayı son olarak Adile Sultan tefriş ettirmiş ve kendisi de uzun yıllar Ramazan ayının son 10 gününü burada geçirmiştir. Adile Sultan’ın Türbesi: Bostan iskelesi sokağının sonunda, Hüsrev Paşa Türbesinin sol tarafındadır.