TOUR EİFFEL (EYFEL KULESİ)
Paris 7.Nolu Bölge; Paris denilince, ilk akla gelen kule, işte tam karşınızda. Babaannem olsa, demir yığını yakıştırmasını anında yapar. Gerçekten tam bir demir yığını. Ama, bütün dünyadan, bu demir yığınını görmek için, milyonlarca insan, şehre geliyor. Veya şehre gelenler, bu demir yığınını görmeden ve fotoğraf çektirmeden asla buradan ayrılmıyorlar. Yakınlarına, bu demir yığınının hediyeliklerini armağan olarak alıyorlar.
Yılda, yaklaşık 6 milyon kişi tarafından ziyaret ediliyor. Yapımından bu yana, kendisini ziyaret eden 200 milyondan fazla insanla, dünyanın en çok ziyaret edilen anıtı.
KULENİN ÇEVRESİ
Kulenin çevresinde pek yemek yenecek yer yok. Sandviç satan büfeler var. Sandviçler pek fena değil, ancak biraz pahalı. Kulenin hemen altında kulenin her türlü hediyelik türünü (anahtarlık, magnet gibi) satanları göreceksiniz ama sakın satın almayın. Kuleden biraz uzaklaşınca, özellikle kulenin havuz tarafında ilerlediğinizde, bu kez yine aynı ürünleri satan Afrikalı satıcılarla karşılaşacaksınız ki, bunların çoğu Nijeryalı ve Müslüman, Müslüman ve Türk olduğunuz anladığınızda, bütün ürünlerin fiyatı aşırı iniyor, yani bir magnet için en fazla 1 Euro ödemeniz mümkün. Kulenin minyatür heykelleri için de aynı şekilde, gayet uygun fiyatlar var, mutlaka pazarlık yapın.
KULENİN YAPILIŞI
1888 yılında, İspanya’nın Barcelona şehrine bir kule yapılması planlanır. Ancak: 1889 yılında, yani Fransız İhtilalinin 100.yılı kutlamalarının olduğu yıl, Paris şehrinde “Expo Fuarı” açılması planlanınca : bu kulenin, Paris şehrine yapılmasına karar verilir ve şehir merkezinde, 1888 yılında, Seine Nehri kıyısında, Champ de Mars bölgesinde yapımına başlanır.
Kulenin tasarımcı mimarı: Gustave Eiffel. Mimar: yüksek demiryolu viyadük inşası deneyimi bulunan bir mühendistir.
Yapımda katkısı bulunan diğer mimarlar ise: Emile Naugier, Maurice Mocehlin ve Stephan Sauvestra. Yapıda: 300 işçi çalışır.
Kulenin yapımında: 7800 ton demir, 18000 ton çelik kullanılmış. Ama: söylentilere göre, bugünün yapım teknikleri kullanılmış olsa idi, aynı malzeme ile, bu kuleden, üç tane yapılabilirmiş. Evet, biz devam edelim. Bu her birine ayrı şekil verilen metal malzemeler: 2.5 milyon perçinle birbirine birleştirilir. Çalışmalar sırasında: her türlü güvenlik önlemi alınmasına rağmen: yine de 1 işçi hayatını kaybeder.
Evet;
Kule, iki yıllık bir yapım aşaması sonucunda, 31 Mart 1889 tarihinde törenle açılır ve aynı yılın 6 Mayıs tarihinde faaliyete geçer.
Evet, Eyfel kulesi yapımı aşamasında ve yapıldıktan sonra, şehir halkı tarafından, göz zevkini bozduğu gerekçesiyle sürekli eleştirilir. Mimar Gustave Eiffel’in: yapının artistik yönünün ön plana çıkararak, mühendislik yönüne gerekli önemi vermediği söylenir.
Özellikle, her seferinde, Eyfel kulesinden nefret ettiğini söyleyen ünlü yazar Guy de Maupassant; “Neden öğlen yemeklerini, kuledeki restoranda yediği” sorulduğunda, “Çünkü, burası Paris’te, kulenin görülmediği tek yer” yanıtını verir.
Yapımının ardından: 20 yıl ömür biçilen kulenin, kullanım süresi dolduktan sonra sökülmesi planlandı ise de, 1909 yılında, çektiği ilgi nedeniyle, bundan yani sökülmesinden vazgeçilir.
KULENİN SAYISAL BİLGİLERİ
Kulenin yüksekliği; 324 metre. Bunun: 24 metrelik en üstteki bölümü: televizyon antenidir. Bu yükseklik: 81 katlı bir binanın yüksekliğine eşdeğerdir. Kulenin katlarının yüksekliklerine gelince: 1.kat: 57 metre, 2.kat: 115 metre ve 3.kat ise: 276 metre yüksekliktedir. 2.katta: 95 metre yükseklikte bir restoran bulunuyor. İsmi: Verne Jules.
Yapıldığında: dünyanın en uzun anıtı unvanını: Amerika-Washington Özgürlük Anıtından alır ve bu unvanını: 1930 yılına kadar : yani Amerika’daki Chrysler binası inşa edilinceye kadar, dünyanın en yüksek yapısı niteliğini korumuştur. Günümüzdeki durumuna gelince: Fransa’nın en yüksek 5. yapısıdır.
7300 ton ağırlığındaki kule, güneşle birlikte, tepeden yaklaşık 18 santimetreye kadar genleşmektedir. Rüzgarlı havalarda ise, 6-7 santimetre kadar yana yatmaktadır.
KULENİN BOYANMASI
Paslanmasını önlemek için, kule: 10 yılda, bir kez boyanıyormuş. Tüm kulenin boyanması, yaklaşık 4 yıl sürüyormuş. 50-60 ton boyanın kullanıldığı işlem sırasında, kulenin tek renk görülebilmesi için aşağıdan tepeye doğru koyulaşan üç ayrı tonda boya kullanılır.
KULEYE ÇIKIŞ
Evet, kuleye çıkmak isterseniz
Kuleye çıkmak için, iyi yol olduğunu öğrendim. Birinci yol merdivenleri kullanarak yani yürüyerek çıkmak, ama ben denemedim, çünkü bayağı zor ve zahmetli olduğunu söylediler. Bu yüzden, yürüyerek çıkmak konusunda fazla ayrıntılı bilgi vermeyeceğim. Asansörle kuleye çıkmak için iki yol var. Birinci yol: önceden internet ortamında rezervasyon yapmak.
Sanırım tur firmaları rehberleri bu rezervasyonu yapıyor ve tur firmaları ile gelenler, fazla beklemeden ayrı bir kapıdan kuleye girerek, ayrı bir asansörle kuleye çıkıyorlar. Ama elbette, rezervasyonu kendiniz değil de tur rehberine yaptırırsanız, fiyatlar katlıyor. Bence: kuleyi gezmek için, internet ortamında kendiniz rezervasyon yaptırın. Bu şekilde, hem az sıra beklersiniz, hem de ayrı bir kapıdan ve ayrı bir asansörle yani daha kısa sürede, kuleye çıkabilirsiniz.
Öbür türlü yani normal gidip kuleye çıkmak isterseniz,
gayet uzun bir kuyruğa girmelisiniz. Aslında 4 tane asansör çıkışı var. Bakın kuyruk en az hangisinde ise o kuyruğa girip beklemeye başlayın. Bu arada: kulenin altında güvenliği sağlamak için dolanan elleri silahlı askerleri ve diğer kişileri izleyebilirsiniz, ama yine de canınızın sıkılacağı garanti, çünkü, ben yaklaşık 2.5 saat sıra bekledim.
Bir de işin kötü yanı: bu kadar sıra bekliyorsunuz, bir güvenlik kontrolü ve demir parmaklıklardan içeri giriyorsunuz, bilet satın alıyorsunuz, Sonra yine bir güvenlik kontrolü (dedektörlü kapı) geçiyorsunuz, burada üzerinizde bulunan özellikle metalleri alıyorlar.
Ben bozuk paraları alabileceklerini düşündüm ama almadılar, genellikle plastik çakmakları toplayıp bir kutuya atıyorlar, çünkü ziyaretçiler kulenin tepesinden aşağıya plastik çakmak atıyorlarmış, Evet metal paraları almadılar, çok sıkı bir güvenlik kontrolünden geçip yine beklemeye devam ve 20 kişilik asansör geldiğinde binerek yukarı çıkıyorsunuz. Asansör yaklaşık 100 saniyede yani gayet hızlı şekilde yukarı çıkıyor.
ÜCRETLER
Kulenin: her katına çıkış için ayrı ücret ödemeniz gerekiyor.
Kuleye çıkmak için 11 Euro ücret ödemek gerekiyor. Daha önce her kat için ayrı ücret ödendiğini duymuştum ama Nisan 2016 tarihinde gittiğimde, sadece 3. kata çıkıldığını ve 11 Euro ücret ödendiğini gördüm. Sanırım emniyet tedbirleri için, kısıtlamışlar.
Kulenin tepesine çıktığınızda: ziyaretçilerin aşağıya tükürdüklerini ve hatta geceleri aşağıya işedikleri söyleniyordu ama ben görmedim. İnsanlar gayet modern şekilde, muhteşem manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Siz de kulenin üstüne çıktığınızda, teras bölümünde gezinerek tüm Paris şehrinin muhteşem manzarasını izleyebilir, kulenin tepesinde gerek kulede kendinizi ve gerekse Paris şehrinin fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Muhteşem bir duygu, Paris şehrine gidip te kuleye çıkmamak olmaz, sıra beklemeyi veya internetten satın aldığınız biletle kuleye çıkmanızı mutlaka öneriyorum. Kulenin tepesindeki teras bölümünde, yine kalabalık insan toplulukları, tuvaletler, kafeler bölümleri var. Özellikle gayet temiz tuvaletler ilginçti. Şehri bir süre izleyip, yine asansör sırasına girerek, fazla beklemeden gelen asansörle aşağıya inebiliyorsunuz.
SONUÇ
Yapımından sonraki 100 yıl süresince: çıkış gelirlerinin tamamı: Eiffel ailesi fertlerine verilmiş, ancak günümüzde sadece gelirin % 10’luk bölümü, verilmeye başlanmış. Yani: mimar Gustave Eiffel, torunlarına maddi-manevi önemli bir miras bırakmış.
20.yüzyılın başlarından itibaren, kule, radyo-televizyon vericisi olarak kullanılmaya başlanır. Bu yüksek kuleden atlayarak intihar edenlerin sayısı, yaklaşık 400 kişidir. Bu tür olayların ardından, kulenin çeşitli kısımlarına, güvenlik için tel örgü ağları çekilmiştir.
1986 yılından sonraki dönemde: kulenin, dış gece aydınlatma sistemi kurulur. Böylece: kulenin üst yapısı içinde, artık karanlıkta, sihirli bir görüntü ortaya çıkmaya başlamış.
2003 yılında, kulenin en tepesinde bir yangın çıkar, ancak kısa sürüde söndürülen yangında, ölen veya yaralanan olmamıştır.
PARC DU CHAMPS-DE-MARS
Paris şehrinde, hem gece ve hem de gündüz açık olan ender parklardan biridir. Herhangi bir kapısı yok, her yanı açıktır. Eyfel kulesinin önünde, boylu boyunca uzanıyor. Paris’in en büyük parklarından biridir. Kabaca: 800 metre çapında ve yaklaşık 1.5 mil uzunluğundadır. Parkın en büyük özelliği: Eyfel Kulesi.
Parkın tarihi süreç içindeki gelişimine gelince: 16.yüzyılda, bağ ve sebze yetiştiriciliği için kullanılmıştır. Ayrıca: 18.yüzyılda, burada, 10 000 asker tarafından, savaş eğitim manevraları yapılmıştır. Bu nedenle: Roma savaş tanrısı: Mars adını almıştır.
14 Temmuz 1790 günü, bu park, ilk büyük kutlamalar için kullanılmıştır. 1833-1860 yılları arasında, at yarışları, burada yapılmıştır. Bunun dışında, bir kısım evrensel sergi burada açılmıştır.
Günümüzde: park, geniş yollar, çimenler ve yürüme alanları bulunduruyor. Parkın sınırları, biraz önce de söylediğim gibi herhangi bir kapı ile kapatılmamış, ağaçlar, çiçekler ve çalılar, sınırları belirliyor. Bastil günü, her yıl, 14 Temmuz tarihinde, havai fişek gösterileri ile, burada kutlanıyor. İnsanlar, bu havai fişek gösterilerini izlemek için, bu parkta toplanıyorlar.
Parkın doğu ucunda: 2000 yılında yapılan Barış Anıtı var. Bu anıtta: barış kelimesi, 32 dilde yazılmış. Anıt içindeki bir bilgisayarda, klavye ile ziyaretçiler kişisel barış mesajları yazabiliyorlar.
LES INVALİDES
Burası, iç inde pek çok farklı yapıyı barındıran, Fransa’nın askeri tarihiyle ilgili bir anıttır. Burada: bir kilise, bir üniforma yapım evi, bir basımevi, yaşlı askerler için bir misafirhane ve bir askeri hastane bulunmaktaydı.
Buranın yapımına: 1670 yılında, Fransa kralı 14.Louise’nin emriyle karar verilmiştir. Burada ikamet eden ilk insanlar, 1677 yılında gelmeye başlamışlardır. Bina tamamlandığında ise, 4000 savaş gazisi burada yaşamaya başlar.
Fransız Devrimi sırasında, burası, işgalcilerin ilk durağı olmuştur. Buradan aldıkları 28 bin tüfekle, Bastille Hapishanesini basmışlar.
Kilisenin inşaatı: mimar Hardouin-Mansart tarafından yapılmıştır. İnşaat: 30 yıl sürmüş ve 1706 yılında tamamlanmıştır. 1872 yılında “Topçuluk Müzesi” ve 1896 yılında “Ordu Müzesi” inşa edilmiştir. Bu iki müze, 1905 tarihinde birleştirilerek: “Musee de I’armee (Askeri Müze)” olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Günümüzde, burası hala gazileri ağırlamaya devam etmektedir. Askeri mezarlık ve çok sayıda müze de dahil olmak üzere, pek çok yapı burada bulunuyor. Fransız ordusuna mensup, yüze yakın gazi buradadır. Çok sayıda Fransız askerinin mezarı, Les İnvalides anıtının altındadır.
MUSEE DE I’ARMEE
Müze binasında: bayraklar, kılıçlar, madalyalar, zırhlar ve Fransız askeri tarihine ait başkaca parçalar barındırıyor. Tüm bunların yanında ise: ünlü Napolyon’un kişisel eşyaları da burada bulunmaktadır. Ancak, müzedeki en ilgi çekici bölüm, Napolyon’un mezarı. Bu çok büyük yer altı mezarı: imparatorunki en içte olmak üzere, birbirinin içinde bulunan, 6 tabutu içeriyor.
MUSEE DU QUAİ BRANLY MÜZESİ
Eyfel kulesinin de bulunduğu “Trocadero” mevkiindedir.
Gillees Clement tarafından, büyük bir bahçe içinde inşa edilmiş. Gayet geniş ve ferah bir alan. Toplam: 39 bin m. karelik bir yer. 2006 yılının Haziran ayında açılmıştır.
Bu müzede; Asya, Afrika, Okyanusya ve Amerika uygarlıklarına ait; kalkanlar, yerli kostümleri, Afrika müzik aletleri, fildişi heykelcikler gibi objeler sergilenmiş. Zaten, daimi koleksiyonlar yanında: süreli sergiler, popüler sanatçıların konserleri ve atölye çalışmaları da oluyor. Değişik kültürlerin eserlerini, aynı mekanda görmek, bu kültürlerin aralarındaki farkı hissetmek açısından güzel bir imkan.
MUSEE D’ORSAY
Müze: Seinne nehrinin sol yakasında, eski tren garı: Gare d’Orsay içinde bulunuyor. Her yıl 2 milyondan fazla ziyaretçi çekmektedir.
Müze binası: aslında tren garı iken; 1900 yılında; mimarlar Lucien Magne ve Emile Bernard tarafından inşa edilmiş ve günümüzdeki görüntüsüne ise, 1986 yılında kavuşmuş. Ama: 1939 yılına kadar, Fransa’nın güneybatısına giden tren yolları: yine buradan geçmeye devam etmiştir. Bu tarihten sonra ise, bu istasyonun uzun trenler için uygun olmaması nedeniyle, burası, tren ulaşımına kapanmış ve yalnızca müze olarak hizmet vermeye devam etmiştir.
Bina: 2.Dünya Savaşında, bir süre haberleşme merkezi olarak kullanılmış ve 1973 tarihinde hizmete kapatılmıştır. 1977 tarihinde, Fransız hükümeti, yapının, müzeye çevrilmesine karar vermiştir. Yapılan yenileme çalışmaları sonucunda, 1 Aralık 1986 tarihinde, Başkan Mitterand tarafından, müze hizmete açılmıştır.
Müzede: 1848-1914 yılları arasında yaşamış bulunan, İmperresyonist ve Postimperresyonist sanatçıların eserleri sergileniyor. Bunlar arasında: Monet ve Renoir isimli sanatçıların başyapıtlarını içeren koleksiyonlar var.
Tablolar yanında, heykeller de var. Özellikle: Rodin ve Claudel gibi ünlü sanatçıların heykellerini mutlaka görmelisiniz. Tablo ve heykeller dışında: biraz önce sözünü ettiğim döneme ait: resimler, eşyalar ve fotoğraflar da bulunuyor.
ASSEMBLEE NATİONALE
Diğer ismi: Bourbon Sarayı. Burada: Fransa’nın millet meclisi ve ulusal parlamentosu var. Buradaki yapı: 1827 yılında konut olarak kullanılmak üzere yapılan bir saray. Daha sonra, birkaç kez el değiştirmiş ve en son olarak hükümet tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Özellikle: tekne gezisinde görülüyor. Bina: Fransız Jandarması tarafından korunuyor. Bunlara aynı zamanda, Cumhuriyet muhafızları da denilmektedir.
ECOLE MİLİTAİRE
Burası, Askeri Akademidir. Kraliyet Askeri Koleji; kral 15.Louise tarafından, 1787 tarihinde açılmıştır. Daha sonra binalar terk edilmiş. Fransız Devrimi sırasında yağmalanmıştır. Askeri okul: 1878 yılında restore edilerek yeniden açılır. Daha sonra; 1911 yılında, burada, askeri yüksek öğrenim yapılmaya başlanır. Bu tarihten bu yana, günümüze kadar eğitim sürdürülür.
Napolyon Bonapart: 1784 yılında burada yetişmiş ve 1769 yılında, mezun olmuştur. Binanın mimarı: 1752 yılında, Gabriel’dir.
LE BON MARCHE
Sen nehrinin sol yakasındadır. Genelde pek fazla kalabalık olmaz. Bu bir mağaza zincirinin parçasıdır. Kentin en şık mağazası olarak ortaya çıkmaktadır. İyi bir Pazar anlamına gelmektedir. Dünyada, kurulan ilk mağaza olarak kabul edilmektedir. Kurucusu: Aristide Boucicaut.
Mağaza: Paris’te, küçük bir dükkan olarak, 1838 yılında kurulmuştur. 23500 metre karelik bir alana yayılmıştır. Mağazanın bulunduğu yapı: 1896 yılında, Gustava Eiffel’in teknik danışmanlığında genişletilmiştir.
Mağazanın zemin katında: makyaj, parfüm ve aksesuarlar satılıyor. Üst katta: erkek giyimine ait tasarımcıların (Yves Saint Laurent, Paul Smith gibi) ürünleri satılıyor. Kozmetik bölümünde, cilt ve yüz bakımları yaptırılıyor.