İstanbul Kumkapı

kumkapı.eğlence.1
İstanbul Kumkapı

Fatih ilçesine ait semtlerden birisidir.

Eski Bizans surları içinde, Çatladıkapı ve Yenikapı arasındadır. Kumkapı: tarihi yarımadayı Marmara denizi boyunca tahkim eden surların üzerindeki kapılardan biridir. Bu kapının batısında, fazla uzak olmayan noktada Heptaskalon adlı küçük çaplı bir kapı daha vardır.

Bizans döneminde: burası, İmparator Julian (361-363) tarafından yaptırılan Kontoskalion limanıdır. Küçük iskele anlamına gelen Kontoskalion, semtin o dönemdeki adıdır. Bizans döneminde kara içine sokulmuş ve önü bir mendirekle korunmuştur. 1263 yılında İmparator VIII. Mihael Paleologos tarafından tersane yaptırılmıştır. Üst üste konulmuş iri taş bloklardan inşa edilmiş liman ve tersanenin duvar temeli, 1819 yılındaki yangında ortaya çıkmıştır. Eski liman zamanla dolmuş ve yerini, şehre kum getiren gemilerin yük boşalttıkları iskeleler almıştır.

1261 yılında Latinlerin yani Haçlıların şehirden atılmalarının sonrasında, VIII Michael Palaeologos, burayı şehrin deniz üssüne dönüştürmüştür. Ancak liman sık sık çamurla dolar ve kullanım dışı kalırdı.

Semt, günümüzdeki “Kumkapı” ismine gelince: Yedikule’den Ahırkapı’ya doğru giderken, deniz kıyısındaki 5’nci kapı olan “Kumkapı” dan almıştır.

kumkapı.eğlence.2
İstanbul Kumkapı

Eskiden burada ağırlıklı olarak Rum ve Ermeniler yaşıyordu. Günümüzde ise, burası meydandaki balık restoranları ve eğlence kültürüyle ünlüdür. Yani, İstanbul şehrinin birçok eğlence mekanı buradadır. Her ne kadar Ermeniler için, Kumkapı bir dini merkez, Patriklik merkezi olarak bilinse de, diğer İstanbullular ve ziyaretçiler için, Kumkapı, yemek ve eğlence mekanları ile tanınıp bilinmektedir.

Özellikle, balık ve balık restoranları öne çıkar. Çünkü, buradaki balıkçılık geleneği, Bizans dönemine kadar uzanır. Ermeniler açısından buranın önemi ise, Ermeni Patrikhanesinin 17’nci yüzyılda buraya taşındığı ile ilgilidir.

ermeni patrikhanesi.0000
İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi

 

ERMENİ PATRİKHANESİ

Kumkapı yöresinde, 5’nci yüzyılda küçük bir Ermeni cemaatinin bulunduğu biliniyordu. Yani, İstanbul’da her zaman Ermeni cemaati olmuştur. Ancak, Osmanlı tarafından fethine kadar Ermenilerin İstanbul şehrinde kendilerine ait bir kilisesi olmadı. Sultan II. Mehmet, 1453 yılında İstanbul’u fetih ettikten sonra İstanbul Ermeni cemaatinin tarihinde yeni bir dini özgürlük dönemi başladı. Çünkü Fatih Sultan Mehmet, Ermenileri Rumlara karşı bir denge olarak kullanmayı düşünüyordu.

Ermeniler, ibadetlerini kendi kiliselerinde, kendi ritüelleri uyarınca özgürce yapmaya başladılar. Fethin ardından, Sultan II. Mehmet, Bursa Ermenileri Episkoposu Hovagim’i 1461 yılında İstanbul’a davet ederek onu Ermeni Patriği ve Osmanlı imparatorluğunun Doğu Ortodoks mezhebine bağlı Hıristiyan tebaasının ruhani lideri olarak tanıdı ve kendisini Rum Patriğinin hak ve yetkilerine eşdeğer hak ve yetkilerle donattı.

Patriklik makamı, ilk olarak Samatya’da bir Bizans manastırında kuruldu. Patrik Hovagim’den Areveltzi Tavit I’e kadar, tam 20 patrik, Samatya’da görev yaptı. 1641 yılında Patrik Tavit I. makamı Kumkapı’ya nakletti. Patriklik o tarihten bu yana, Kumkapı’da aynı yerde, Türkiye Ermenilerinin ruhani merkezi olarak görev yapmaktadır.

1850’li yıllarda Kumkapı bölgesinde genellikle Ermeniler oturuyordu. Daha sonra buradan ayrılan Ermenilerin yerine Anadolulu Ermeniler yerleşir. Günümüzde ise, burada Ermenistan’dan gelen Ermeniler yaşamaktadır.

Patrikhane: 1641 yılında Samatya’dan buraya taşınmıştır.

Ancak, Patrikhane yapısı: 1762 ve 1826 yıllarında çıkan yangınlarda yanarak kül olmuştur.

Günümüzde, kompleks ise: 1828 yılında inşa edilen ve planları Balyan ailesi tarafından çizilen bir okul ve 3 kiliseden oluşmaktadır.

Patrikhane: Azize Theodore’ye adanmıştır. Surp Harutyun kilisesinden birkaç merdiven inilerek ulaşılan bir ayazmanın üzerine kurulmuştur.

Patrikhane kompleksi 1999 depremi ardından, 2000-2003 yılları arasında köklü bir onarım geçirmiştir Bu çalışmalar sırasında Patrikhaneyi sınırlayan çevre duvarının altına kadar giden ve büyük olasılıkla Bizans dönemine ait bazı bölümler ortaya çıkarılmıştır.

Günümüzde Patrikhanenin karşısında kalan, merkezinde Surp Asdvadzadzin Patrikhane Katedrali ve Surp Haç ve Surp Vortvots Vorodman kiliselerinin bulunduğu külliye içinde, Surp Harutyun Şapeli altında bulunan su kaynağının önceden hangi yapılara ait olduğu konusu belirgin değildir.

Bu kaynak, Patrikhane kompleksinin 1828 yılındaki son inşasında bir ayazma haline getirilmiş ve Surp Theodoros adıyla kutsanmıştır.

Patrikhane kilisesini destekleyen iri ayaklar ve tonozların, diğer taraftan Vorodman kilisesinin 2011 yılındaki restorasyonu sırasında, alt kotta dikkat çeken bazı bölümler, yukarıda sözü edilen Bizans dönemi manastırlarını akla getirmektedir. 1641 yılından bu yana Patriklik kilisesi olan ve Surp Asdvadzadzin kilisesinin yerinde bulunduğu anlaşılan Bizans dönemi manastırları, Fatih Sultan Mehmet tarafından, fethin sonrasında, Anadolu’dan göç ettirilen ve Kumkapı-Langa bölgesine yerleştirilen Ermenilerin kullanımına bırakılmıştır.

surp asvad.kilisesi.1
İstanbul Kumkapı Patrikhane Kilisesi-Surp Asdvadzadzin Kilisesi-Meryem Ana Kilisesi

 

PATRİKHANE KİLİSESİ-SURP ASDVADZADZİN KİLİSESİ-MERYEM ANA KİLİSESİ

Sevgi sokakta, eski bir Bizans kilisesinin olduğu yere yapılmıştır. Bu durum mahzeninde bulunan Ayios Theodoros Ayazmasından bellidir.

Kumkapı’daki Patrikhane kilisesi Surp Astvadzadzin: ilk olarak 1641 yılında İstanbul Ermenileri Patriklik merkez kilisesine dönüştürülen yapı, 1645 yılında Kumkapı’da meydana gelen büyük yangında, dört Rum kilisesi ve 5000 evle birlikte yanarak yok olur. Yangından bir ay sonra, Padişah Sultan İbrahim, Sadrazam Civan Mehmet Paşa ile birlikte, yangın yerini görmek üzere Kumkapı’ya gelir.

Kilise harabelerinin yanından geçerken, yarı yanmış tasvirleri gördüğünde, sadrazama bunların ne olduğunu sorar. O da Ermeni ve kullarınızın mabetleridir cevabını verir. Padişah, şimdiye dek neden yapılmadıklarını sorduğunda, Sadrazam “İradenizi beklemekteler” şeklinde cevaplar. Sultan İbrahim Saraya döndüğünde bu kiliselerin en kısa zamanda inşa edilmelerini emreder.

Kilisenin ilk kez Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesinde bu adla anılmıştır.

Aynı yıl, Patrik Tavit Areveltzi döneminde ve Divrikli Rahip Boğos’un çabalarıyla yeniden inşa edilir. 1718 yılındaki yangın, kilise ve patrikhanenin tamamının yine yanarak yok olmasını sağlar. Bir yıl sonra kilise yeniden inşa edilir. 1762 yılında yine yangın ve bina zarar görür. Ancak yine hızla yenilenir. Daha sonra, Patrik Zakarya, kilisenin çevresini taştan duvarlarla çevirerek, kilisenin yangından etkilenmemesi için bir havuz ve tulumbayla önlem alır.

1826 yılındaki yangında, kilise ve patrikhane, yine yanarak kül olur. Sultan II. Mahmut’un fermanıyla, mimar Kirkor Amira Balyan ve Garabet Devletyan tarafından bu kere taştan kilise yapılır. 1834 yılında Bezciyan Okulu açılır. 1870 yılında, Patrik Vanlı Mıgırdıç Hrimyan’nın çabalarıyla, batı girişine bir çan kulesi yaptırılır. Bu kule 1999 yılındaki Marmara depreminde hasar görür. Son onarım, 1902 ve 1985 yıllarında gerçekleşir.

17’nci yüzyıl sonlarında kilise avlusuna 3 tane matbaa yapılmış ve burada önemli kitaplar basılmıştır. Bunlardan ilki 1677 yılında Eremya Çelebi Kömürciyan’ın kurduğu matbaadır. 1698-1734 yılları arasında hizmet veren ikinci matbaa, Merzifonlu Krikor Tıbır, 1790-1825 yılları arasında faal olan matbaa ise Mıgırdıç Amira Miricanyan tarafından kurulmuştur.

SURP VORTVOST VORODMAN KİLİSESİ

Diğer adı “Patrik Mesrob II. Kültür Merkezi” olan kilise: Kumkapı Meryem Ana Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu gözetiminde bulunan 4 kiliseden biridir. I. Dünya savaşı sırasında depo olarak kullanılmıştır. 1940’lı yıllarda zincir ve halat fabrikası olmuştur. 1966 ve 1975 yıllarında, Muş Varto ve Lice’de meydana gelen depremlerden sonra, Ermeni depremzedelere barınak olmuştur.

Ancak uzun yıllar onarım yapılmadığından zamanla harap olmuştur. Onarımı yapılan kilise, 28 Aralık 2011 tarihinde yeniden ibadete açılmıştır. Aynı zamanda bir kültür merkezi olan kilise, konser ve sergi gibi kültürel etkinlikler yanında, dini işlevini de sürdürmektedir.

bezciyan ermeni okulu.0
İstanbul Kumkapı Bezciyan Ermeni İlköğretim Okulu

 

BEZCİYAN ERMENİ İLKÖĞRETİM OKULU

Patrikhane kilisesinin hemen yanındadır. 1719 yılında Patrik Hovhannes Golod tarafından kurulmuştur. 1826 yılındaki yangın sonucu Patrikhane binası ile birlikte yanan okul binası, 1830 yılında Bezciyan Kazaz Artin Amira’nın katkılarıyla yeniden yapılmış ve okula “Bezciyan” ismi verilmiştir. Bezciyan, Sarayda da büyük bir güven ve sevgiyle tanınırdı.

Çünkü konuşma, ikna ve işbirliği açısından sıra dışı yeteneği vardır. Günümüzde görülen okul binası, Aralık 1924 tarihinde yapılmıştır. Okul halen hizmet vermektedir. I. Dünya savaşından sonra, 1916-1917 yıllarında bir yangın, okulda yine zarara sebep oldu, ancak 1925 yılında okul yeniden açıldı. 1945 yılında Milli Eğitim Bakanlığının izniyle ortaokula dönüştürüldü. Okul halen: anasınıfı, ilk ve ortaokul olarak faaliyettedir.

 

TAVAŞİ SÜLEYMAN AĞA CAMİ

Kumkapı tren istasyonunun karşısındadır. Tavaşi: 17’nci yüzyılda Osmanlı Saraylarında görev yapan ve hadım edilmiş zenci erkeklere denilmektedir. Genç erkek olarak saraya alınan tavaşiler, çok çeşitli işlerden sonra Harem’de görevlendirilirdi. Bu işlerde en başarılı olanlar darüssaade Ağası olurdu. Hatta vezir olanlar bile olmuştur.

Yapı, ilk olarak 1744 yılında Tavaşi Süleyman Ağa tarafından yapılmıştır. Topkapı Sarayında, Harem ağalığına yükselen Süleyman Ağa, zaman içinde haremi, içindeki bir casus ağı ile kontrol edecek güce ulaşmıştır. Ancak günümüzdeki görüntüsüne, 19’ncu yüzyılda ulaşmıştır. Yapının ahşap minaresi dikkat çekmektedir. Minare geniş yivlidir. Şerefenin altı çanağa benzer. Çevresi demir korkulukludur. Minare külahı soğan şeklindedir. Cami yeşil, minare kahverengi boyalıdır. Süleyman Ağanın mezarı cami avlusundadır.

NİŞANCI MEHMET PAŞA CAMİİ

Kumkapı’da Türkeli caddesi ve Nişancı Mehmet Paşa sokakları arasındadır.

1475 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in son Sadrazamı eski nişancı ve Karamanlı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bina kaba yontu taştan yapılmıştır ve o zamandan günümüze kadar olan süreçte pek çok kez yenilenmiştir. Bugünkü görüntüsü: Osmanlı ahşap bina tarzını yansıtmaktadır. 

Mehmet Paşa, Karagümrük semtinde, adını taşıyan başka bir camide gömülüdür. Caminin tam karşısında hamam vardır. Hamamın yüksek geliri, dönemin özellikle tercih edilen bir hamamı olduğunu ortaya koymaktadır. Orijinal çifte hamam, İstanbul şehrindeki en eski hamamlardan biridir ve günümüzde de faaliyetini sürdürmektedir.

RUM KİLİSELERİ

Kumkapı semtinde, 2 tane Rum kilisesi vardır. Her iki kilisede, 19’ncu yüzyılda yapılmıştır. Bu iki kilisenin haşmetli görünümü, geçmişte burada yaşayan Rum cemaatinin zenginliğini yansıtmaktadır.

p.elpida kilisesi.1
İstanbul Kumkapı Panayia Elpide Kilisesi

 

Panayia Elpida Kilisesi

Kumkapı’da: Gerdanlık, Müsteşar ve Samsa sokaklarının çevrelediği adanın ortasındadır.

Beyaz “Panayia Elpida Kilisesi” muhtemelen 15’nci yüzyılda: Aya Yorgi’ye adanmış bir ayazmanın üstüne inşa edilmiştir. Hatta: Elpis ton Apelpismenon kilisesine ait temeller üzerine inşa edildiği düşünülmektedir.

İlk inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak 1652 yılında yangında yandıktan sonra yeniden inşa edilmiştir.

Kiliseye ait kitabelerde 1895 yılında mimar Vasilios Tsilenis tarafından inşa edildiği ve o dönemin Patriği Kalinikos’a teşekkür edilmektedir.

Yapının avlusunun çevresi, yüksek duvarlarla çevrilidir. Avlunun güneyinde Ayios Yeroryios ayazması bulunur. Avlunun kuzeyinde bulunan okul ise, 1957 yılında eğitime son vermiştir.

Rokoko ve neoklasik akım birlikte kullanılmıştır. Kuzey ve güneyinde iki tane çan kulesi bulunur. Bu çan kuleleri sütunlar ve friz tipi ögelerle süslenmiştir. Orta mekanın üstü kubbe ve yan mekanlar ise tonozla örtülmüştür. 18 Mart 1576 tarihinde, bu kilisede Patriğin idare ettiği bir ayine katılan Stephan Gerlach tarafından tutulan notlarda: bu kilisedeki muhteşem güzel ikonalardan söz edilmektedir. Ancak, günümüzde bu ikonalar yoktur.

aya kiryaki kilisesi.1
İstanbul Kumkapı Ayia Kyriake Kilisesi

 

Ayia Kyriake Kilisesi

Gedikpaşa caddesi üstünde, Çadırcı cami sokağı ile Kadırga limanı caddesi arasındadır. Güney ve kuzey yöndeki merdivenler nedeniyle, kilisenin adı bazı kaynaklarda “Merdivenli kilise” olarak geçer.

İlk olarak, İmparator Diocletianus (284-307) zamanında yaşayan ilk Hıristiyan Azize Kiryaki’ye adanarak yaptırılmıştır. Azize Kiryaki: zengin bir Romalı ailenin kızıdır. Hıristiyan oldukları için ailece öldürülürler. Bu azize hakkındaki rivayet şöyledir “Annesi Efsevia, bir çocuğu olursa onu tanrıya adayacağına söz verir. Duaları kabul olur ve haftanın yedinci günü, doğan kızına Kiryaki adını verir.

Hıristiyanlara yapılan işkencelere maruz kalan genç kız önce ateşte yakılmak istenir, ancak yağan yağmur ateşi söndürür. Arenada vahşi hayvanlara atıldığında ise, hayvanlar Kiryaki’ye dokunamazlar. En son azizenin kafası kesildikten sonra gökyüzünden gördüklerini anlat diye bir ses duyulur. Hıristiyanlık devletin resmi dini olarak kabul edildikten sonra, Azize Kiryaki’nin ölüm günü olan 7 Temmuz yortu günü olarak kabul edilir.

Yapım tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, kiliseden söz eden en eski kaynak 1583 tarihli kilise listeleridir.

1645, 1660 ve 1845 yıllarındaki yangınlarda harap olan ve 1894 yılındaki depremde yıkılan kilise, mimar Perikles Fotiadis tarafından, Karamanlılar cemaatinin yardımlarıyla yeniden yaptırılmış ve 1901 yılında ibadete açılmıştır. Mimar Fotiadis, o dönemde İstanbul’da birçok önemli yapı inşa etmiştir. Heybeliada Ruhban Okulu ve Zaografyon Rum Lisesi örnek olabilir.

Bu kilise: Aziz 5’nci Basil’e adanmış bir ayazmanın üstüne yapılmıştır.

Şehirdeki en büyük kubbelerden birine sahiptir. İstanbul’da eklektik mimarinin uygulandığı en çarpıcı örneklerden birisidir.

Kilise ikonostasisinde: soldan itibaren Azize Kiryaki, Meryem ve çocuk İsa ve İoannes Prodromos tasvirleri görülür. Üstteki çerçevelerde bayram sahneleri bulunur. Kubbede Pantokrator İsa, apsiste Blakherna Meryem görülür. Kilisenin narteksi, Tevrat’tan alınma sahnelerle süslenmiştir. Tasvirler 1967 yılında yapılmıştır.

Fatih tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.