Karaman veya Ereğli yöresinde yaşıyorsanız veya buralardan geçerseniz, mutlaka kısa bir zaman ayırıp, Taşkale’ye uğramalısınız. Çok değişik bir yer. Özellikle: uzaktan baktığınızda, duvar gibi yükselen bir tepe ve üzerinde, yüzlerce oyuk, mağara ve bu mağaralara; yalnızca bir ayak sığacak büyüklükteki merdivenlerden çıkılıyor.
Ayrıca: mağaraların içine konan tahılların; 30-40 yıl bozulmadan saklanabildiğini duyunca şaşıracaksınız. Buraya çıkmak, sizin gözünüzde kesin hemen bir ürperti yaratacak ama, buranın insanları, bu mağaralara gayet çevik bir şekilde çıkıyorlar.
Mağara önlerine: makaralı çuvalları yukarı ve aşağı taşıma, düzeneği kurmuşlar. Yükseklere çıkamassınız ama: alt kattaki mağaralara ve özellikle taş mescide mutlaka çıkın. Manazan mağaralarına gidin ve son olarak: gürlük pınarı başında: o muhteşem akan suların sesi ve görüntüsü eşliğinde, mutlaka bir alabalık yemelisiniz.
Unutmadan, buradan ayrılmadan önce, tercihinize göre: buraya has halılardan alabilirsiniz, hayır ihtiyacım yok derseniz, küçük bir minder de alabilir, bu ünlü halıların küçük bir parçasını, hatıra olarak saklayabilirsiniz.
Başlangıç için son bir not: bu mağaraların bulunduğu yerler, günümüzden milyonlarca yıl önce deniz ve hatta büyük su tabakalarının bulunduğu yerlermiş.
Çünkü: halen mağaraların içinde ve çeşitli yerlerinde, midye kabukları ve deniz canlısı fosilleri bulunuyor ve hatta, bir kısım midye kabuğunu kendiniz de görebiliyorsunuz. Çok ilginç, mutlaka görülmesi gereken bir yer.
ULAŞIM
Taşkale-Kızıllar Beldesi, Karaman iline bağlıdır. İl merkezine olan uzaklığı: 46 km. olup bu yol asfalttır. Ereğli devlet karayoluna olan uzaklık ise: 21 km. dir. Yani: Karaman-Ereğli karayolu üzerinde, yoldan sapılarak (21 km) gidiliyor.
GENEL
Taşkale, Atatürk’ün “Ata Yurdu” olarak tanınıyor. Atatürk’ün hem anne tarafı ve hem de baba tarafının soylarının: Karamanlı olduğu söylenmektedir. Söylentilere göre: buradan, Selanik’e göçmüşler.
90, 95 ve hatta 100 yaşındaki, birçok Taşkaleli: hava ve suyun etkili olduğu uzun ömürlerinin sırrının: doğal ürünlerle beslenmelerinden kaynaklandığını söylerler.
Tamamı birinde derece SİT alanı olan Taşkale’de: eski bir iç deniz olması nedeniyle, toprak ve yamaçlarda, sık sık taşlaşmış deniz anası gibi, çeşitli hayvan fosillerine rastlanıyor. Ben de: gezerken, mağaraların birinde, mağaranın tavanında bir midye buldum.
Gerçekten: resmini gördüğünüz, halen ambar olarak kullanılan mağaraların bulunduğu yerde: mağaraların içinde, çeşitli yerlerde deniz canlılarının fosillerine sıkça rastlamak mümkün.
TARİHİ
Taşkalenin eski adı: Kızıllardır. Kızıllar’ın tarihi: MS.2-3 yüzyıllara kadar uzanır. Yörede bulunan ve harabe halindeki: Manazan, Zanzana ve Miske gibi yerleşim yerlerinde yapılan tespitler ve ortaya çıkarılan buluntular: Geç Roma, Erken Hıristiyanlık, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait izler taşır.
Manazan Mağarası
yeryüzünde mevcut bulunan ilk manastırlardan biri olarak kabul edilir. Mağaranın doğu cephesinde, bir niş içinde, sıva içerisine yazılmış bir kitabe var. Kitabede, mağaranın Bizans dönemine ait olduğu yazılı.
Taş ambarlar: tüf kaya oluşumu yekpare kütle halinde olup, dik bir yüzeye sahiptir. Orjinalinde, erken Hıristiyanlık döneminde bir şapel olan: Taş Cami, dahil hiçbir yerde, herhangi bir tarih veya tarihlendirmeyi sağlayacak tarzda bir kalıntı yok.
HALICILIK
Bilimsel kaynaklara: Kızıllar Halısı olarak geçen ve beldede üretilen halılarda: 40’ın üzerinde desen kullanılmaktadır. Halı dışında: yastık, terk heybesi, çanta, seccade gibi turistik amaçlı dokumalarda yapılmaktadır.
Beldede: halen 200 dolayında halı tezgahı var. Boya olarak: kendi çevresinin kök boyaları, dokuma iplikleri olarak da kendi yetiştirdikleri hayvanların yününü kullanıyorlar. Sarı ve kızıl (kırmızı) renklerin ve geometrik desenlerin hakim olduğu kızıllar halısında kullanılan motifler: Ladik halıları ile benzerlik gösterdiğinden, bu halılar “Kızıllar Ladiği” adıyla tanınırlar.
Diğer halı tiplerinin isimleri ise şöyledir: Embelli, mihraplı, kiliseli, tepsi, göbekli, post motifli, gölük sulu, tek göbekli, at göyneği, kuşlu, çöp sulu, dalak göbekli, mangal göbekli.
Taşkalede: 5 yaşında, halı dokuyan kız çocuklarına rastlamak mümkün.
GEZİLECEK YERLER
TAŞ AMBARLAR (DOĞAL TAHIL DEPOLARI)
Kasabanın kuzeyinde, yaklaşık 40 metre yükseklikte, 251 tane taş ambar yani mağara var. 165 metre uzunluğu olan ambarların, derinlikleri yer yer 5-10 metreyi buluyor. Bunlardan: 120 kadarı, diğerlerine göre, daha eski dönemlerde (Osmanlı, Selçuklu, Bizans) kazıldığı izlenimi veriyor.
Taş ambarlar: tüf kaya oluşumunun yapısı gereği, özellikle hububat ve bakliyat saklamaya elverişlidir. Bu özelliği keşfeden yöre halkı: yüzyıllardır ürünlerini taş ambarlarda depolamaktadır. Bu odacıklar: 5-60 ton ürün saklama kapasitesine sahip olup, ürün cinslerinin ayrı ayrı depolanmasına uygun planda açılmışlardır.
Her mevsimde, hava sirkülasyonu sağlayan tüf bloktan oluşmuş ambarlara: tutamak yerlerinden tutup, tırmanmak suretiyle; “sekemek”de denilen yüzeyindeki oyuklara basılarak çıkılıyor. Makara sistemi ile de ambarlara mahsul çıkarılıyor ya da indiriliyor.
Hıristiyanlık döneminden bu yana kullanıldığı kabul edilen taş ambarlardan biri; ilk kullanımında şapel (kilise) ve geç devirde ise: kuran kursu, mescit ve daha sonra da camiye dönüştürülmüş.
GÜRLÜK PINARI
Beldenin güney-batısındadır. Doğal güzelliği ve suyunun özelliği ile meşhur olan Gürlük Pınarı: önemli bir mesire yeridir. Pınardan çıkan su: alabalık üretiminde kullanılıyor. Beldenin içme suyu da bu pınardan karşılanıyor.
Yapılan teraslama ve düzenlemelerde: Gürlük pınarı; turizme elverişli hale getirilmiş. Her türlü sosyal tesisi bulunan örnek bir mesire yeri oluşturulmuş. Piknik için, yoğun ilgi gören Gürlük’te isteyene alabalık sunuluyor. İsteyenler ise, özel piknik yerlerinde diledikleri gibi piknik yapabiliyorlar.
MANAZAN MAĞARALARI
Yeryüzünde, mevcut ilk manastırlardandır. Buraya girmeye niyetlenirseniz, yanınızda mutlaka fener ve mağaraları tanıyan bilen birilerinin bulunmasında yarar var. İçeride: yarasaların yaşadığı söyleniyor, ayrıca: kaybolma riski de var. Neyse, ben size mağaralar hakkında bilgi vereceğim.
Yeşildere vadisinin kuzey yamacında: doğal kayaya oyulmuş bu mekanlar, 5 katlı olup, toplu mesken yerleridir. Burasının: Bizans dönemine ait bir yerleşim yeri olduğunu ispatlayan, ön cephede bir şapel bulunuyor. Mağara katları: giriş katı, kumkale, at meydanı ve ölü meydanı adını taşıyor.
Mağara meskenin ön cephesi yıkılmış olduğundan: belirli bir girişi yok. Meskenlerin bütün bölümleri: bunların arasındaki bağlantılar, katlar arasındaki vertikal (bacamsı) çıkışlar, dağ kütlesinin insan eliyle oyulması sonucu oluşturulmuş. Her katın ortasında: geniş ve uzun bir salon var.
Düzenli bir şekilde işlenen bu salonun, dar kenarlarından biri, dağın yamacına dayanıyor ve buradan açılan pencerelerle, içeriye ışık girmesi sağlanıyor. Aynı zamanda, bu mazgal pencereler savunma amacıyla da kullanılıyormuş. Bütün katlarda: güney cephe yıkılmış.
İlk katta: oyuk biçiminde çok sayıda mezar bulunmaktadır. Giriş koridorundan sonra, bir baca ile üst kata çıkılıyor. Kum kale denilen bu katta: sarnıç var. Kum kalede: salonun duvarında, ezilmiş, tüf kaya ve kireç karışımından, sıva var. Bu sıvaların dökülmesi sonucunda, salon zemininde oluşan kum tabakası nedeniyle, bu kata da “Kum kale” adı verilmiş.
Kum kaleden yine bir baca ile At Meydanına çıkılıyor. Salonun sağında ve solunda, 2 katlı, 60 adet hücre var. Bu katta: yüzeyleri sıvalı su deposu bulunuyor. Kullanım alanı, en geniş salon olması nedeniyle, at meydanı adını almış. Bu kattaki mezarlarda, arkeolojik buluntulara rastlanılmış.
Arcosolium denilen mezar nişindeki kitabeden ve bazı nişlerdeki freskolar (havariler, balık, palmiye, asma yaprağı sembolleri): Manazanda, Bizans dönemi yaşantısının izlerini taşımaktadır.
Manazan mağaralarında, kurtarma kazısı yapılmıştır. Mağaranın girişine kapı yaptırılmış ve korunması amacıyla SİT alanı olarak ilan edilmiştir.
Ölü meydanı denilen son katta: bugün, fazlaca tahrip edilmiş mezarlara rastlanıyor. 100-150 cesedin, düzenli şekilde dizili bulunması, burada bir katliam ya da toplu intihar fikrini vermektedir.
Cesetlerin: zamanımıza kadar organik yönden korunmuş olarak gelmesi, tüf kayanın, nem emici özelliğinden, çürümenin gecikmiş olmasına bağlanmaktadır. Bu cesetlerden sağlam durumda olan bir kadın cesedi: Karaman Müzesinde teşhir edilmektedir.
TAŞ MESCİT
Yaklaşık 300 kişi alabilen kaya oyma bir yapıdır. Taş medrese olarak da anılan caminin, ilk Hıristiyanlık döneminde, şapel olarak yapıldığı tahmin edilmektedir. Ancak: herhangi bir tarih ya da tarihlendirmeye yarayacak tarzda bir kalıntı bulunmamaktadır.
Taş basamaklı merdivenle çıkılan mescidin, taşa oyulmuş mihrabı ve dışarıya açılan üç penceresi var. İlk Hıristiyanlık döneminde tahıl ambarlarında insanların yaşadığı düşünülürse, burası da onların ibadet edebileceği kilise olarak yapılmış olmalı. Zamanla bölge Türklerin eline geçince, mescide çevrilmiş. Bugün, hala mescit olarak kullanılıyor.
Yerden 5 metre yükseklikte olan mescidin içeriden taş merdivenle çıkılan, asma katı da var. Mescidin mistik havasını mutlaka görün.